23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2009 SALI 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com “İsmail’den Suna’ya, Halil’den Peri- han’a... Sevgi’den Murat’a, Hacer’e, tüm sevenlere, sevip de kavuşamayanlara... İb- rahim Tatlıses söylüyor... Bir kulunu çok sevdim...” Siirt’te radyocu arkadaşını gör- meye gittiği iddiasıyla dövülen, sonra da sedyede bıçaklanan genç kızın öyküsünü okuyunca törenin kanlı topraklarındaki bir başka radyo vakasını anımsadım... Peki, yu- karıdaki radyo anonsu yüzünden ölüme sü- rüklenen Urfalı Hacer’in yürek yakan dra- mının ardında nasıl bir öfke vardı?.. Siirtli 17 yaşındaki N.E, Kanal 56’da DJ olarak çalışan erkek arkadaşı E.F.E’yi gör- mek için önceki akşam radyo istasyonunun olduğu binaya gitti. Genç kız takip edildi- ğini bilmiyordu. Az sonra babası ve iki ağa- beyi ellerinde sopalarla radyo binasını bas- tı ve onu acımasızca dövmeye başladılar. İddiaya göre N.E, can havliyle balkona kaç- tı ve bu sırada altıncı kattan aşağıya düş- tü. Kimilerine göre ise N.E, yakınlarınca bi- nadan atıldı!.. Ancak genç kızın dramı bu- nunla da bitmedi. Hastaneye kaldırılan N.E, sedye üzerindeyken yakınlarının sal- dırısına uğradı ve 5 yerinden bıçaklandı!.. N.E, şimdilik yaşıyor!.. Oysa bir başka radyo vakasındaki genç kız onun kadar şanslı olamamıştı: ‘Bir kulunu çok sevdim!..’ 2 Mart 1994... Bir ramazan gecesi... Saat 20.30... O gece polis telsizlerinden ya- pılan bir anons, Urfa’nın kenar semtlerin- den Beykapısı Mahallesi’ndeki bir kuyuya düşme olayını duyurdu. Eski Urfa evlerini barındıran daracık sokaklara itfaiye aracı gi- remedi. Polis ve itfaiye erleri koşar adım- larla tahta kapılı, kale gibi duvarlarla çev- rili köhne bir evin avlusuna girdiğinde ağıt- larla karşılaştılar. Ev sahipleri polise, “Be- ni aramayın... Kendimi kuyuya attım, ağla- mayın... Hacer...” yazılı bir kâğıt uzattı... Hacer, besicilikle uğraşan 44 yaşındaki Mustafa Felhan’ın 11 çocuğundan biriydi. Aile, Arap kültürüyle kentli komşularına uy- maya çalışan genç kızlarını sürek- li baskı altında tutmuştu. Çünkü id- diaya göre televizyonda izlediği pembe dizilerden çok etkilenen Hacer, bakımlı, modern giyimli kadınların lüks yaşamına özeni- yordu! Yoksulluk içinde yaşadığı o evde Hacer’in dünyayla tek bağlantısı televizyonu ve Ur- fa’daki yerel radyoydu... Radyoda erkek spi- kerlerin şiirler okumasını, kızlara şarkılar ar- mağan etmesini ilgiyle dinliyordu. Urfa’daki yerel radyoda çalışan kız ar- kadaşı Gülsün ise onun tek sırdaşıydı. Spi- ker arkadaşı onun sıkıntılarını biraz olsun ha- fifletmek için istekler programındaki şarkı- ları bazen ona da armağan ediyordu. Kuyuya gizlenen ölüm!.. İşte bu Hacer’in intihar ettiği haberi taş zeminli avluda şivana (ağıt) yol açtı. İtfaiye erlerinin araştırması sonuç vermedi. Ku- yuda kimse yoktu. Baba Mustafa Felhan olaydan bir gün sonra Sarayönü Polis Ka- rakolu’na çağrıldı. Hacer, kız arkadaşıy- la birlikte polis memurlarının arasında otu- rurken titriyordu. Baba ise kızını bir an ön- ce eve götürüp olup bitenleri anlamak is- tiyordu. Hacer’in neden ortadan kaybolduğu polis raporuna şöy- le yazılmıştı: “Hacer Felhan’ın, ailesinden baskı gördüğü, kendini kuyuya at- mış gibi göstererek ailesinden kurtulmak istediği ve evden ka- çarak arkadaşı Gülsün’de kaldı- ğı tespit edilmiştir...” Hacer ürkek halde bir otomobi- le bindirilerek evlerine götürüldü. Aşiret üye- leri avluda oturmuş onu bekliyorlardı. Bu sahne korkusunu daha da arttırdı. Yerde es- ki bir çulun bulunduğu odanın bir köşesi- ne çekilen Hacer, papatya desenli pembe elbisesinin içinde korkudan beyazlamış teniyle, ürkek bir güvercin gibiydi... Hacer’in karakolda babasına teslim edi- lişinden tam sekiz buçuk saat sonra poli- se bir cinayet ihbarı yapıldı. Polisler olay ye- rine gittiğinde Hacer’in kanlar içindeki ce- sedini buldular. 13 yaşındaki Muhammet ise elinde tüfekle ablasının cesedinin ba- şında oturmuş, boş gözlerle çevresini izli- yordu! Talihsiz Hacer kimsesizler gibi toprağa ve- rilirken onu aile meclisi kararıyla ortadan kal- dıran Muhammet polise verdiği ifadede şöy- le demişti: “Akrabalarım Hacer’e ‘Seni kim kandır- dı’ diye sordu. Bir başkası da kız kardeşi- me, ‘Senin için radyodan istek yapılmış. İs- tek yapan kimdi’ diye bağırdı. Hacer de o kişinin radyoda çalıştığını söyledi. Amcam bir tüfek verdi. Ancak içindeki fişeğin adam öldürmeyeceği anlaşılınca, diğer amcam başka bir yerden domdom kurşunları getirdi! Kafasına ateş etmemi istediler. Ancak ben karnına ateş ettim! Ablam yüzüstü düştü! Bu kez beline doğru ateş ettim!” Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi, cina- yete azmettirmekle suçlanan Hacer’in ba- bası ve amcalarından oluşan 6 sanığı delil yetersizliğinden beraat ettirdi. Töre cina- yetinin infazcısı Muhammet’in cezası ise mü- ebbetten 10 yıl hapse indirildi. Mahkeme ge- rekçeli kararında şu görüşlere yer verdi: “Muhammet, Hacer’i kasten öldürmüş, ancak bu eylemi kız kardeşinin evden kaç- ması nedeniyle toplumun aile üzerindeki bas- kısı ve tahrik altında işlediği kanaatine varıl- mıştır...” Muhammet, 2 yıl da Elazığ Kapalı Ce- zaevi’nde yattıktan sonra infaz yasası ge- reği 1998 yılı başlarında tahliye oldu... Ha- cer’e armağan edilen “Bir kulunu çok sev- dim...” şarkısı ise radyo antenlerine bağla- nan töre bayrağının gölgesinde yankılan- maya devam ediyor!.. Radyo Antenindeki Töre Bayrağı!.. BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Aptalca Bir Şey Yine ordunun içinden çıktığı savıyla bir metin Fet- hullahçıların propaganda günlüğünde yayına kondu ve ortalık karıştırıldı. Şu sıralarda zaten bir şeyler bek- leniyordu, yeni tutuklama dalgaları gibi... Gerçi De- niz Kuvvetleri yoklanıp durdu, karargâhlar basıldı ve “onlarca deniz subayı gözaltına alındı” gibi sis bom- balarının ardından bir iki gözaltı da çıktı. Deniz Feneri hırsızlıkları yeniden gündeme oturunca ve Erdoğan ve iktidarını boğmaya başlayınca, bu de- fa bir “belge” doğuruldu! Şüphesiz, belge yine F ti- pi polis ve güdümündeki savcılardan vb. “sızdırılmıştı”. Zamanlama iyi, tam Hasan Cemal, Ahmet ve Mehmet Altan’lar tipi yazarlar için “artık şu Deniz Fe- neri’ne ve hükümete giydirirler, başka ne yazacaklar, Kürt konusunda da çok yazdılar..” denilecek sütliman bir ortam belirmişken boooommmmm! Yok! Onlara nefes aldırmayacaklar! Durun yahuuu, yazarlarınız biraz kendilerine gel- sin! Ama maaaaşallah hepsi de hazır, beklemedeler- miş! ‘Belge’yi görür görmez, “tamam bu TSK’nin işi- dir”, diye yazılarını döşediler! Yahu dursanıza, baksanıza, kimin neyi, kimin fe- si, neden böyle, falan, sorgulasanıza! Diyelim ki bir özürlü böyle bir şey hazırladı, ki basında da mebzul miktarda bu tür özürlüler var, şimdi bunu hemen “TSK darbe hazırlığında” ya yormanın âlemi ne? “Belge”, aptalca bir şey! Sadece aptalca olsa, ge- ri zekâlıca da! Çooook klasik, bildik, eskimiş “psikolojik savaş” tü- rü; onyıllardır üzerinde yazılıp çizilen, Amerikalıların beşinci savaş talimatlarını içeren, artık çocukların ağız- larında çiklet olmuş, düşünce kalıpları... Şunu ya- pacaksın, o yaptı süsü vereceksin... Bunu yapacaksın, şunun üzerine atacaksın... Sonra medyayı kullana- caksın... Ermenistan ve Yunanistan’ı da işin içine ka- rıştıracaksın... Galeyan maleyan, falan filan... İpe sapa gelmez diyeceğim ama, onu da diyemi- yorum... Türkiye burası! Geriliğin haddi hesabı yok! Her kesimde... İlkokul 5’i henüz bitirmiş bir millet... Yüksek teknoloji ihracatında dünyadaki payı on binde 2! 1930’lu yılların merkez Avrupası’ndan çok daha geri bir ekonomik ve sosyal ilişkiler var, bilim ve kültürel atmosfer 19. yüzyıl... İnsanlığın yaşadığı 4 üretim ilişkisi, kimisi yüzde 30-40 dolayında, yaşı- yor burada! Erkekleri arkaik... Türkiye’de kadınların ortalama durumları, nasıl bir toplumsal ilişkiler ağı için- de yaşadığımızın kanıtı! Yani her şey olabilir bu ülkede... Eğer bu “belge” gerçekten ordunun içinde çıktıy- sa, üstelik bir emir komuta zinciri içinde kaleme alın- dıysa, hem de bir iki ay önce üstelik, diyecek bir şey yok. Bu ülkenin ipi çoktaaaan çekilmiş demek! Hayır, bu hiyerarşik bir şey değilse, orada “sıfır akıl- lı” “mahfil(ler)” var demek. Bu “mahfil”ler dış ve Feto güdümlü de olabilir.. Amacı ordu hakkında durmadan bu tür belgeler üret- mek olan. Ne demişti Gülen: Gatakulli! Burada, Tür- kiye’nin, son okura yüz binlerce bedava dağıtılan ga- zetesi daha dikkatli yayın yaparken entelektüel liboş arkadaşlarını “belge”lerle beslemekteler! Sonra ho- oop oradan alıntı ve orduyu manşetlere taşıma! Hayır, bu “belge”nin hiyerarşik hazırlanabileceği- ne zerre kadar inanmıyorum! Ama bu “ordu” içinde bir “hücrece” hazırlanıp da bütün casusların bulabileceği bir şekilde sağa so- la dağıtıldıysa... TSK bunu derhal ve hemen ortaya çıkartmalı. Çün- kü, ülkemizi savunmak için beslediğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri içinde, “düşmanca” istilalar var demektir... Yok eğer dışarıdaki “sivil casus”larca hazırlanıp “TSK belgesi” süsü veriliyorsa, yine ayni aciliyet için- de bu da ortaya çıkartılmalı! Yine şu hukuk özürlü yazarlar TSK’yi zorla “dar- beci” yapacak! Artık bence “Şöyle bir darbe yapsalar da haklı çıksak!” bekleyişi içinde yazıp çiziyorlar! Asker diyor ki, yok öyle bir şey, biz saygılıyız, ya- saya, anayasaya.... Onlar da, yemezler kardeşim, sen darbecisin... Bir adama 40 kez delisin dersen.... Böyle giderse, hele Fetocu ordu düşmanları, ger- çekten bu defa korkmaya başladım! [email protected] Polishukukdinlemedi İstanbul Haber Servisi - Ergenekon soruşturmasõ kapsamõnda tutuklanan emekli subay, avukat Serdar Öztürk, Taraf gazetesinde yayõmlanan belgenin ‘Ergenekon tertibinin tezgâhtarları’ tarafõndan düzenlendiğini savundu. Öz- türk’ün avukatõ Hasan Gürbüz, ara- mada el konulan bilgisayarõnõn kopya- lama işleminin savcõlarõn talimatõna karşõn avukatlar eşliğinde yapõlmadõğõ- nõ belirtti. Kopyalanma işlemine katõl- malarõ engellenen Öztürk’ün avukatla- rõ Özgür Evci ve Çağrı Eryılmaz’õn başvurusu üzerine, Ankara emniyetine gelen baro görevlisi de polislerce ko- vulduğunu ileri sürdü. Öztürk’ün tahli- ye talebi İstanbul 11. Ağõr Ceza Mah- kemesi’nce reddedildi. Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Öztürk’ün avukatõ Gürbüz, “Öztürk’e ait bilgisayarın kopyalamasına avu- katlarının katılımı, Ankara Cumhu- riyet Savcısı’nın talimatına rağmen, polis tarafından engellenmiştir. Böy- lece, bu belgenin müvekkilimin bil- gisayarından çıkmadığını ispat hak- kımız engellenmiştir. Arama sırasın- da Öztürk’ün avukatı Demet Renç- ber’in hazır bulunduğu ve arama tu- tanaklarını imzaladığı iddiaları ya- landır” diye konuştu. Kapalı kapılar ardında Öztürk’ün el konulan bilgisayarlarõnõn kapalõ kapõlar ardõnda yapõlan kopyala- ma işlemi sonrasõnda kendisine iade edil- diğine dikkat çeken Gürbüz, Taraf’ta ya- yõmlanan belgenin, hard disklerin kop- yalarõndan elde edildiğinin ileri sürül- düğünü kaydetti. Kopyalama işlemine katõlmalarõ en- gellenen Öztürk’ün avukatlarõndan Ev- ci ve Eryõlmaz’õn başvurusu üzerine An- kara Barosu Avukat Haklarõ Merke- zi’nden görevlendirilen avukat Tay- fun Çakır, 4 Haziran 2009 günü saat 17.15 sõralarõnda Ankara Emniyet Mü- dürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne gi- derek bir tutanak hazõrladõ. Çakõr, em- niyete gittiğinde, Öztürk’ün avukatlarõ Evci, Eryõlmaz ve Gizem Ulusoy’un Teknik Büro Amirliği’nde olduklarõnõ kaydetti. Çakõr, avukatlarõn, Öztürk’ün bilgisayar hard diskine el konulduğunu, hard diskin Öztürk’ün bürosunda kop- yalanmasõ isteklerinin kabul edilmedi- ğini söylediklerini belirtti. Avukatlarõn, savcõnõn, kopyalama iş- leminin, emniyette, avukatlarõn huzu- runda yapõlmasõna karar verdiğini an- lattõklarõnõ söyleyen Çakõr, “Öztürk’ün avukatları, kendilerinin huzurunda iş- leme başlanacakken, ‘amir’ olduğunu söyleyen görevlinin ‘bu nasõl karar, mü- dafinin huzurunda olmaz bu iş, savcõnõn kararõ da yanlõş siz avukatlar zaten ka- rõştõrdõnõz bu işi iyice’ şeklinde be- yanlarda bulunduğunu anlattılar. Birkaç dakika kopyalama yapıldıktan sonra, ‘başka yerde arama yapõlacağõ’ gerekçesiyle imaj cihazı alınarak kop- yalamanın durdurulduğunu, hard diskin başında bekleyip, baroya baş- vurduklarını söylediler” dedi. Polis avukatı ‘kovdu’ Bu sõrada bir memurun imaj cihazõnõn geldiğini, hard disk alõnõrsa işleme de- vam edeceklerini söylediğini ifade eden Çakõr, şöyle devam etti: “Avukat Er- yılmaz hard disk satın almak üzere gitti. Başvurucu avukatlardan ve gö- revli memurlardan notlar alınırken, amir olduğunu söyleyen memur ge- lerek ‘Sen kimsin? Nasõl geldin buraya? Diğer avukatlar savcõnõn kararõ doğrul- tusunda burada, sen burada buluna- mazsõn. Çõk dõşarõ’ şeklinde beyanlar- da bulundu. Baro görevlisi olduğumu söyledim. ‘Sen savcõ mõsõn? Hâkim misin? Burada ne tutanağõ tutuyorsun? Çõk dõşarõ, yukarõda ne görüşüyorsan gö- rüş’ diye beyanlarını sürdürdü. TEM’in girişindeki bekleme kısmına geçtim, avukat Gizem Ulusoy ile gö- rüştükten sonra şubeden ayrıldım.” Albay Çiçek’e savcılıktan davet İstanbul Haber Ser- visi- Albay Dursun Çi- çek, Taraf gazetesinde yayõmlanan “AKP ve Gülen’i Bitirme Planõ” başlõklõ belgeye ilişkin, bilgisine başvurulmak üzere savcõlõğa çağrõldõ. Ergenekon soruşturmasõ- nõ yürüten savcõlarõn, Çi- çek’in bilgisine başvuru- labilmesi için, Ankara’ya gönderilmek üzere İstan- bul Merkez Komutanlõ- ğõ’na yazõ yazdõklarõ be- lirtildi. Çiçek’in ifadesi- nin savcõ Zekeriya Öz tarafõndan alõnacağõ öğ- renildi. Askeri savcõlõk tarafõndan da soruşturu- lan Çiçek’in “İrtica ile Mücadele” belgesinin al- tõnda imzasõnõn bulundu- ğu belirtilmişti. Belge- nin, Ergenekon sanõğõ Serdar Öztürk’ün bilgi- sayarõndan ele geçirildi- ği iddia edilmişti. Nükleer kararı öncesinde ayrılık ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Tek katõ- lõmcõnõn bulunduğu ve yüksek fiyatõ nedeniyle İhale Komisyonu tarafõn- dan iptalinin istenmesine karşõn hükümetin iptal etmeyerek karar aşama- sõna getirdiği nükleer santral ihalesinde, ilgili kuruluş olan Türkiye Atom Enerjisi Kuru- mu’nun (TAEK) başkanõ Okay Çakõroğlu emekli- liğini istedi. Talebin he- nüz onaylanmadõğõ, emeklilik dilekçesine ilişkin işlemlerin devam ettiği öğrenildi. MEB: Boş sınıfları anasınıfı yapın ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Milli Eğitim Bakanõ Nimet Çubukçu, 81 ilin valisine gönderdiği genelgeyle fi- ziki şartlarõ uygun olan ilköğretim okullarõnda en az bir ana sõnõfõ açõlmasõ, kullanõlmayan boş ders- lik bulunduğu taktirde ise bu sõnõflarõn ana sõnõfõ yapõlmasõnõ istedi. Çu- bukçu, genelgesinde ça- lõştõrõlacak yardõmcõ per- sonelin kõz meslek lisele- rinin çocuk eğitimiyle il- gili bölüm mezunlarõn- dan seçilmesini, okulön- cesi çağ nüfusu bulunan, kapatõlmõş köy okullarõ- nõn anaokulu / anasõnõfõ- na dönüştürülmesi ge- rektiğini bildirdi. Akdemir Ailesi, Diyarba- kır’dan kan davasından kaç- mıştı... Kocaeli’nin bir kö- yünde ölümden gizlenerek yaşamaya çalışıyorlardı!.. Akdemirlerin 23 yaşındaki oğulları Mehmet önceki gün Öğrenci Seçme Sınavı’na (ÖSS) girdiği binadan çık- tıktan sonra kanlıları tarafından 10 kurşun- la vurularak öldürül- dü!.. Akdemirlerin tek umudu çocuklarının okumasıydı... Okuyup cehaleti, geri kalmış- lığı ve yoksulluğu yen- mesi!.. Okuyup da önemli adam olması!.. Belki töre mağdurlarını savunacak bir avukat!.. Belki kan cellatlarına hak ettikleri cezayı verdirecek bir hâkim!.. Belki aşiret yarasına der- man bulacak bir eczacı!.. Belki töre hastalığına re- çete yazacak bir doktor!.. Ve belki de feodal anlayı- şı yeniden inşa edecek bir mühendis!.. İşte Mehmet zaten gele- ceğini şekillendirecek bu seçenekler içinde bocalar- ken vurulmuştu!.. Okumuş adam feodalite- nin içinde büyük tehlikeydi!.. Üstelik okumuş adamın vu- rulması yürekleri daha çok yakardı!.. Diyarbakırlı Meh- met, yaşamının ge- leceğine yön verecek sınavın sonrasında feodalitenin yanıtsız ve kafa bulandıran son sorusuyla karşı- laştı!.. Yaşam mı, ölüm mü?.. İki seçenekli soru- nun yanıtını düşmanları kur- şunla işaretledi!.. Genç ada- mın elindeki kurşun kalem ve belki de yalnızca korku- larını silemediği silgisi yerlere savruldu!.. Töre vahşeti ne zaman mı biter?.. Cahil adamların okumuş adamları vurama- dığı zaman!.. Kurşunun ka- lemden üstün olamadığı za- man!.. Yaşam Sınavında Ölmek!.. Mehmet Akdemir Piriştina özlemle anıldı Eski İzmir Büyükşehir Beledi- ye Başkanı Ahmet Piriştina, ölümünün 5. yıldönümünde İzmirliler tarafından anıldı. Aşağı Narlıdere Mezarlığı’nda düzenlenen törene Pirişti- na’nın ailesi ve yakınlarının yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Koca- oğlu, Konak, Narlıdere, Buca Güzelbahçe belediye başkan- ları, İzmir Gazeteciler Cemi- yeti Başkanı, İzmir Büyükşe- hir Belediyesi Zübeyde Hanım Huzurevi sakinleri ve çok sa- yıda Piriştina dostu katıldı. (Fotoğraf: EMRE DÖKER) Ergenekon sanõğõ Öztürk’ün avukatlarõ, bilgisayarõn savcõnõn talimatõna karşõn avukatlar eşliğinde kopyalanmadõğõnõ ve ele geçirildiği söylenen belgenin düzmece olduğunu savundu ÖZTÜRK’ÜN BÜROSU Ankara Barosu: Arama yöntemi yasaya aykırı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Barosu Yönetim Kurulu, Erge- nekon soruşturmasõ kapsamõnda tutukla- nan avukat Serdar Öztürk’ün bürosun- da yapõlan aramalarda yasalara aykõrõlõk- lar tespit edildiğini açõkladõ. Barodan yapõlan açõklamada, Öz- türk’ün avukatlarõnõn başvurusu üzerine, arama tutanaklarõnõn incelendiği kayde- dilerek, aramada bulunan gizlilik dere- cesine sahip belgelerin Öztürk’ün avu- katlarõna gösterilmediği, avukatlarõn bel- geler ve arama sõrasõnda bulunan mer- miler üzerinde parmak izi incelemesi yapõlmasõna ilişkin talebin dikkate alõn- madõğõ belirtildi. El konulan bilgisayar hard disklerinin kopyalanmasõ konusun- da polisler tarafõndan yasaya aykõrõ ola- rak avukatlara zorluk çõkarõldõğõ ve em- niyete giden Ankara Barosu Avukat Haklarõ Merkezi’nde görevli avukatlarõn görev yapmasõnõn engellendiği tespitle- rine yer verilen açõklamada, Öztürk’e ait olduğu kanõtlanmayan belgelerin basõna sõzdõrõldõğõna dikkat çekildi. Polis devleti tehlikesi Hukukun üstün ve egemen olduğu bir ülkede, hukuk önünde hiç kimsenin ay- rõcalõklõ ve dokunulmaz olmadõğõna, ya- salara aykõrõ davranan ve suçu sabit gö- rülen her kişi hakkõnda mahkûmiyet ka- rarõ verileceğine işaret edilen açõklama- da, “Ne var ki bütün bunlar, hukukun çizdiği sınırlar içerisinde ve yasalara uygun biçimde yapılır. Aksine uygula- ma, o devleti hukuk devleti olmaktan çıkarır ve herkesin güvenliğini, kişi hak ve özgürlüklerini tehlikeye düşü- recek ve tehdit edecek olan bir polis devletine dönüştürür” denildi. İstanbul Haber Servisi- İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na gelen bir ihbarda, Ergenekon soruşturmasõ kap- samõnda tutuklanan emekli albay, avu- kat Levent Göktaş’a bağlõ silahlõ bir eylem hücresinin olduğu ileri sürüldü. Göktaş’õn avukatõ emekli üsteğmen avukat Serdar Öztürk’e yönelik ara- ma kararõ, İstanbul 11. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce verildi. Öztürk’ün de aralarõnda bulunduğu 4 kişi hakkõnda- ki kararda, arama nedeni olarak “silahlı terör örgütü içerisinde faaliyet yü- rütme, örgüt üyesi olma, örgüte yar- dım etme şüphesi” gösterildi. Şüphe- liler Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve Hasan Atilla Uğur’dan ele geçirilen di- jital verilerde, örgütün darbe teşebbü- süne giriştiğinin iddia edildiği belirti- len kararda, Göktaş’tan elde edilen dijital verilerin incelenmesinden, bir- çok üst düzey askeri ve sivil yönetici, bürokrat ve yüksek yargõ organõ men- suplarõna yönelik illegal takip görün- tülerinin, fotoğraflarõyla fişleme bel- gelerinin bulunduğu ifade edildi. Savcõlõğa gelen bir ihbarda, Göktaş’a bağlõ olarak faaliyet yürüten silahlõ bir eylem hücresinden bahsedildiği kay- dedilerek, “Hücrede yer alan şahıs- ların elde ettikleri bir kısım patlayı- cı, silah ve mühimmatları değişik yer- lerde, yeraltına gömmek suretiyle sakladıkları” ifade edildi. Şüphelile- rin, silah, mühimmat ve patlayõcõ mad- delerin Poyraz Köyü Keçilik Mevki 138 ada/parsel içerisinde binalarõ olan tar- la ve bahçelere gömdükleri belirtilerek, “yapılan kazılarda birçok patlayıcı madde silah ve mühimmat ele geçi- rildiği” kaydedildi. Kararda, 24 Mayõs 2009 tarihli ihbarda, şüphelilerin “Er- genekon’a ait gizli belgeleri sakla- dıkları yönünde’ iddialarõn bulundu- ğu ifade edildi. ‘Silahlõeylemhücresi’iddiasõ Savcõlõğa gelen 24 Mayõs 2009 tarihli ihbarda ‘bir kõsõm patlayõcõ, silah ve mühimmatõn değişik yerlerde, yeraltõna gömüldüğü’ ifade edildi ZekeriyaÖz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle