Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2009 SALI
6 HABERLER
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com
“İsmail’den Suna’ya, Halil’den Peri-
han’a... Sevgi’den Murat’a, Hacer’e, tüm
sevenlere, sevip de kavuşamayanlara... İb-
rahim Tatlıses söylüyor... Bir kulunu çok
sevdim...” Siirt’te radyocu arkadaşını gör-
meye gittiği iddiasıyla dövülen, sonra da
sedyede bıçaklanan genç kızın öyküsünü
okuyunca törenin kanlı topraklarındaki bir
başka radyo vakasını anımsadım... Peki, yu-
karıdaki radyo anonsu yüzünden ölüme sü-
rüklenen Urfalı Hacer’in yürek yakan dra-
mının ardında nasıl bir öfke vardı?..
Siirtli 17 yaşındaki N.E, Kanal 56’da DJ
olarak çalışan erkek arkadaşı E.F.E’yi gör-
mek için önceki akşam radyo istasyonunun
olduğu binaya gitti. Genç kız takip edildi-
ğini bilmiyordu. Az sonra babası ve iki ağa-
beyi ellerinde sopalarla radyo binasını bas-
tı ve onu acımasızca dövmeye başladılar.
İddiaya göre N.E, can havliyle balkona kaç-
tı ve bu sırada altıncı kattan aşağıya düş-
tü. Kimilerine göre ise N.E, yakınlarınca bi-
nadan atıldı!.. Ancak genç kızın dramı bu-
nunla da bitmedi. Hastaneye kaldırılan
N.E, sedye üzerindeyken yakınlarının sal-
dırısına uğradı ve 5 yerinden bıçaklandı!..
N.E, şimdilik yaşıyor!.. Oysa bir başka
radyo vakasındaki genç kız onun kadar
şanslı olamamıştı:
‘Bir kulunu çok sevdim!..’
2 Mart 1994... Bir ramazan gecesi...
Saat 20.30... O gece polis telsizlerinden ya-
pılan bir anons, Urfa’nın kenar semtlerin-
den Beykapısı Mahallesi’ndeki bir kuyuya
düşme olayını duyurdu. Eski Urfa evlerini
barındıran daracık sokaklara itfaiye aracı gi-
remedi. Polis ve itfaiye erleri koşar adım-
larla tahta kapılı, kale gibi duvarlarla çev-
rili köhne bir evin avlusuna girdiğinde ağıt-
larla karşılaştılar. Ev sahipleri polise, “Be-
ni aramayın... Kendimi kuyuya attım, ağla-
mayın... Hacer...” yazılı bir kâğıt uzattı...
Hacer, besicilikle uğraşan 44
yaşındaki Mustafa Felhan’ın 11
çocuğundan biriydi. Aile, Arap
kültürüyle kentli komşularına uy-
maya çalışan genç kızlarını sürek-
li baskı altında tutmuştu. Çünkü id-
diaya göre televizyonda izlediği
pembe dizilerden çok etkilenen
Hacer, bakımlı, modern giyimli
kadınların lüks yaşamına özeni-
yordu!
Yoksulluk içinde yaşadığı o evde Hacer’in
dünyayla tek bağlantısı televizyonu ve Ur-
fa’daki yerel radyoydu... Radyoda erkek spi-
kerlerin şiirler okumasını, kızlara şarkılar ar-
mağan etmesini ilgiyle dinliyordu.
Urfa’daki yerel radyoda çalışan kız ar-
kadaşı Gülsün ise onun tek sırdaşıydı. Spi-
ker arkadaşı onun sıkıntılarını biraz olsun ha-
fifletmek için istekler programındaki şarkı-
ları bazen ona da armağan ediyordu.
Kuyuya gizlenen ölüm!..
İşte bu Hacer’in intihar ettiği haberi taş
zeminli avluda şivana (ağıt) yol açtı. İtfaiye
erlerinin araştırması sonuç vermedi. Ku-
yuda kimse yoktu. Baba Mustafa Felhan
olaydan bir gün sonra Sarayönü Polis Ka-
rakolu’na çağrıldı. Hacer, kız arkadaşıy-
la birlikte polis memurlarının arasında otu-
rurken titriyordu. Baba ise kızını bir an ön-
ce eve götürüp olup bitenleri anlamak is-
tiyordu. Hacer’in neden ortadan
kaybolduğu polis raporuna şöy-
le yazılmıştı:
“Hacer Felhan’ın, ailesinden
baskı gördüğü, kendini kuyuya at-
mış gibi göstererek ailesinden
kurtulmak istediği ve evden ka-
çarak arkadaşı Gülsün’de kaldı-
ğı tespit edilmiştir...”
Hacer ürkek halde bir otomobi-
le bindirilerek evlerine götürüldü. Aşiret üye-
leri avluda oturmuş onu bekliyorlardı. Bu
sahne korkusunu daha da arttırdı. Yerde es-
ki bir çulun bulunduğu odanın bir köşesi-
ne çekilen Hacer, papatya desenli pembe
elbisesinin içinde korkudan beyazlamış
teniyle, ürkek bir güvercin gibiydi...
Hacer’in karakolda babasına teslim edi-
lişinden tam sekiz buçuk saat sonra poli-
se bir cinayet ihbarı yapıldı. Polisler olay ye-
rine gittiğinde Hacer’in kanlar içindeki ce-
sedini buldular. 13 yaşındaki Muhammet
ise elinde tüfekle ablasının cesedinin ba-
şında oturmuş, boş gözlerle çevresini izli-
yordu!
Talihsiz Hacer kimsesizler gibi toprağa ve-
rilirken onu aile meclisi kararıyla ortadan kal-
dıran Muhammet polise verdiği ifadede şöy-
le demişti:
“Akrabalarım Hacer’e ‘Seni kim kandır-
dı’ diye sordu. Bir başkası da kız kardeşi-
me, ‘Senin için radyodan istek yapılmış. İs-
tek yapan kimdi’ diye bağırdı. Hacer de o
kişinin radyoda çalıştığını söyledi. Amcam
bir tüfek verdi. Ancak içindeki fişeğin adam
öldürmeyeceği anlaşılınca, diğer amcam
başka bir yerden domdom kurşunları getirdi!
Kafasına ateş etmemi istediler. Ancak ben
karnına ateş ettim! Ablam yüzüstü düştü! Bu
kez beline doğru ateş ettim!”
Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi, cina-
yete azmettirmekle suçlanan Hacer’in ba-
bası ve amcalarından oluşan 6 sanığı delil
yetersizliğinden beraat ettirdi. Töre cina-
yetinin infazcısı Muhammet’in cezası ise mü-
ebbetten 10 yıl hapse indirildi. Mahkeme ge-
rekçeli kararında şu görüşlere yer verdi:
“Muhammet, Hacer’i kasten öldürmüş,
ancak bu eylemi kız kardeşinin evden kaç-
ması nedeniyle toplumun aile üzerindeki bas-
kısı ve tahrik altında işlediği kanaatine varıl-
mıştır...”
Muhammet, 2 yıl da Elazığ Kapalı Ce-
zaevi’nde yattıktan sonra infaz yasası ge-
reği 1998 yılı başlarında tahliye oldu... Ha-
cer’e armağan edilen “Bir kulunu çok sev-
dim...” şarkısı ise radyo antenlerine bağla-
nan töre bayrağının gölgesinde yankılan-
maya devam ediyor!..
Radyo Antenindeki Töre Bayrağı!..
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Aptalca Bir Şey
Yine ordunun içinden çıktığı savıyla bir metin Fet-
hullahçıların propaganda günlüğünde yayına kondu
ve ortalık karıştırıldı. Şu sıralarda zaten bir şeyler bek-
leniyordu, yeni tutuklama dalgaları gibi... Gerçi De-
niz Kuvvetleri yoklanıp durdu, karargâhlar basıldı ve
“onlarca deniz subayı gözaltına alındı” gibi sis bom-
balarının ardından bir iki gözaltı da çıktı.
Deniz Feneri hırsızlıkları yeniden gündeme oturunca
ve Erdoğan ve iktidarını boğmaya başlayınca, bu de-
fa bir “belge” doğuruldu! Şüphesiz, belge yine F ti-
pi polis ve güdümündeki savcılardan vb. “sızdırılmıştı”.
Zamanlama iyi, tam Hasan Cemal, Ahmet ve
Mehmet Altan’lar tipi yazarlar için “artık şu Deniz Fe-
neri’ne ve hükümete giydirirler, başka ne yazacaklar,
Kürt konusunda da çok yazdılar..” denilecek sütliman
bir ortam belirmişken boooommmmm!
Yok! Onlara nefes aldırmayacaklar!
Durun yahuuu, yazarlarınız biraz kendilerine gel-
sin!
Ama maaaaşallah hepsi de hazır, beklemedeler-
miş! ‘Belge’yi görür görmez, “tamam bu TSK’nin işi-
dir”, diye yazılarını döşediler!
Yahu dursanıza, baksanıza, kimin neyi, kimin fe-
si, neden böyle, falan, sorgulasanıza! Diyelim ki bir
özürlü böyle bir şey hazırladı, ki basında da mebzul
miktarda bu tür özürlüler var, şimdi bunu hemen “TSK
darbe hazırlığında” ya yormanın âlemi ne?
“Belge”, aptalca bir şey! Sadece aptalca olsa, ge-
ri zekâlıca da!
Çooook klasik, bildik, eskimiş “psikolojik savaş” tü-
rü; onyıllardır üzerinde yazılıp çizilen, Amerikalıların
beşinci savaş talimatlarını içeren, artık çocukların ağız-
larında çiklet olmuş, düşünce kalıpları... Şunu ya-
pacaksın, o yaptı süsü vereceksin... Bunu yapacaksın,
şunun üzerine atacaksın... Sonra medyayı kullana-
caksın... Ermenistan ve Yunanistan’ı da işin içine ka-
rıştıracaksın... Galeyan maleyan, falan filan...
İpe sapa gelmez diyeceğim ama, onu da diyemi-
yorum... Türkiye burası! Geriliğin haddi hesabı yok!
Her kesimde... İlkokul 5’i henüz bitirmiş bir millet...
Yüksek teknoloji ihracatında dünyadaki payı on
binde 2! 1930’lu yılların merkez Avrupası’ndan çok
daha geri bir ekonomik ve sosyal ilişkiler var, bilim
ve kültürel atmosfer 19. yüzyıl... İnsanlığın yaşadığı
4 üretim ilişkisi, kimisi yüzde 30-40 dolayında, yaşı-
yor burada! Erkekleri arkaik... Türkiye’de kadınların
ortalama durumları, nasıl bir toplumsal ilişkiler ağı için-
de yaşadığımızın kanıtı!
Yani her şey olabilir bu ülkede...
Eğer bu “belge” gerçekten ordunun içinde çıktıy-
sa, üstelik bir emir komuta zinciri içinde kaleme alın-
dıysa, hem de bir iki ay önce üstelik, diyecek bir şey
yok. Bu ülkenin ipi çoktaaaan çekilmiş demek!
Hayır, bu hiyerarşik bir şey değilse, orada “sıfır akıl-
lı” “mahfil(ler)” var demek.
Bu “mahfil”ler dış ve Feto güdümlü de olabilir..
Amacı ordu hakkında durmadan bu tür belgeler üret-
mek olan. Ne demişti Gülen: Gatakulli! Burada, Tür-
kiye’nin, son okura yüz binlerce bedava dağıtılan ga-
zetesi daha dikkatli yayın yaparken entelektüel liboş
arkadaşlarını “belge”lerle beslemekteler! Sonra ho-
oop oradan alıntı ve orduyu manşetlere taşıma!
Hayır, bu “belge”nin hiyerarşik hazırlanabileceği-
ne zerre kadar inanmıyorum!
Ama bu “ordu” içinde bir “hücrece” hazırlanıp da
bütün casusların bulabileceği bir şekilde sağa so-
la dağıtıldıysa...
TSK bunu derhal ve hemen ortaya çıkartmalı. Çün-
kü, ülkemizi savunmak için beslediğimiz Türk Silahlı
Kuvvetleri içinde, “düşmanca” istilalar var demektir...
Yok eğer dışarıdaki “sivil casus”larca hazırlanıp
“TSK belgesi” süsü veriliyorsa, yine ayni aciliyet için-
de bu da ortaya çıkartılmalı!
Yine şu hukuk özürlü yazarlar TSK’yi zorla “dar-
beci” yapacak!
Artık bence “Şöyle bir darbe yapsalar da haklı
çıksak!” bekleyişi içinde yazıp çiziyorlar!
Asker diyor ki, yok öyle bir şey, biz saygılıyız, ya-
saya, anayasaya....
Onlar da, yemezler kardeşim, sen darbecisin...
Bir adama 40 kez delisin dersen....
Böyle giderse, hele Fetocu ordu düşmanları, ger-
çekten bu defa korkmaya başladım!
[email protected]
Polishukukdinlemedi
İstanbul Haber Servisi - Ergenekon
soruşturmasõ kapsamõnda tutuklanan
emekli subay, avukat Serdar Öztürk,
Taraf gazetesinde yayõmlanan belgenin
‘Ergenekon tertibinin tezgâhtarları’
tarafõndan düzenlendiğini savundu. Öz-
türk’ün avukatõ Hasan Gürbüz, ara-
mada el konulan bilgisayarõnõn kopya-
lama işleminin savcõlarõn talimatõna
karşõn avukatlar eşliğinde yapõlmadõğõ-
nõ belirtti. Kopyalanma işlemine katõl-
malarõ engellenen Öztürk’ün avukatla-
rõ Özgür Evci ve Çağrı Eryılmaz’õn
başvurusu üzerine, Ankara emniyetine
gelen baro görevlisi de polislerce ko-
vulduğunu ileri sürdü. Öztürk’ün tahli-
ye talebi İstanbul 11. Ağõr Ceza Mah-
kemesi’nce reddedildi.
Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan
Öztürk’ün avukatõ Gürbüz, “Öztürk’e
ait bilgisayarın kopyalamasına avu-
katlarının katılımı, Ankara Cumhu-
riyet Savcısı’nın talimatına rağmen,
polis tarafından engellenmiştir. Böy-
lece, bu belgenin müvekkilimin bil-
gisayarından çıkmadığını ispat hak-
kımız engellenmiştir. Arama sırasın-
da Öztürk’ün avukatı Demet Renç-
ber’in hazır bulunduğu ve arama tu-
tanaklarını imzaladığı iddiaları ya-
landır” diye konuştu.
Kapalı kapılar ardında
Öztürk’ün el konulan bilgisayarlarõnõn
kapalõ kapõlar ardõnda yapõlan kopyala-
ma işlemi sonrasõnda kendisine iade edil-
diğine dikkat çeken Gürbüz, Taraf’ta ya-
yõmlanan belgenin, hard disklerin kop-
yalarõndan elde edildiğinin ileri sürül-
düğünü kaydetti.
Kopyalama işlemine katõlmalarõ en-
gellenen Öztürk’ün avukatlarõndan Ev-
ci ve Eryõlmaz’õn başvurusu üzerine An-
kara Barosu Avukat Haklarõ Merke-
zi’nden görevlendirilen avukat Tay-
fun Çakır, 4 Haziran 2009 günü saat
17.15 sõralarõnda Ankara Emniyet Mü-
dürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne gi-
derek bir tutanak hazõrladõ. Çakõr, em-
niyete gittiğinde, Öztürk’ün avukatlarõ
Evci, Eryõlmaz ve Gizem Ulusoy’un
Teknik Büro Amirliği’nde olduklarõnõ
kaydetti. Çakõr, avukatlarõn, Öztürk’ün
bilgisayar hard diskine el konulduğunu,
hard diskin Öztürk’ün bürosunda kop-
yalanmasõ isteklerinin kabul edilmedi-
ğini söylediklerini belirtti.
Avukatlarõn, savcõnõn, kopyalama iş-
leminin, emniyette, avukatlarõn huzu-
runda yapõlmasõna karar verdiğini an-
lattõklarõnõ söyleyen Çakõr, “Öztürk’ün
avukatları, kendilerinin huzurunda iş-
leme başlanacakken, ‘amir’ olduğunu
söyleyen görevlinin ‘bu nasõl karar, mü-
dafinin huzurunda olmaz bu iş, savcõnõn
kararõ da yanlõş siz avukatlar zaten ka-
rõştõrdõnõz bu işi iyice’ şeklinde be-
yanlarda bulunduğunu anlattılar.
Birkaç dakika kopyalama yapıldıktan
sonra, ‘başka yerde arama yapõlacağõ’
gerekçesiyle imaj cihazı alınarak kop-
yalamanın durdurulduğunu, hard
diskin başında bekleyip, baroya baş-
vurduklarını söylediler” dedi.
Polis avukatı ‘kovdu’
Bu sõrada bir memurun imaj cihazõnõn
geldiğini, hard disk alõnõrsa işleme de-
vam edeceklerini söylediğini ifade eden
Çakõr, şöyle devam etti: “Avukat Er-
yılmaz hard disk satın almak üzere
gitti. Başvurucu avukatlardan ve gö-
revli memurlardan notlar alınırken,
amir olduğunu söyleyen memur ge-
lerek ‘Sen kimsin? Nasõl geldin buraya?
Diğer avukatlar savcõnõn kararõ doğrul-
tusunda burada, sen burada buluna-
mazsõn. Çõk dõşarõ’ şeklinde beyanlar-
da bulundu. Baro görevlisi olduğumu
söyledim. ‘Sen savcõ mõsõn? Hâkim
misin? Burada ne tutanağõ tutuyorsun?
Çõk dõşarõ, yukarõda ne görüşüyorsan gö-
rüş’ diye beyanlarını sürdürdü.
TEM’in girişindeki bekleme kısmına
geçtim, avukat Gizem Ulusoy ile gö-
rüştükten sonra şubeden ayrıldım.”
Albay Çiçek’e
savcılıktan davet
İstanbul Haber Ser-
visi- Albay Dursun Çi-
çek, Taraf gazetesinde
yayõmlanan “AKP ve
Gülen’i Bitirme Planõ”
başlõklõ belgeye ilişkin,
bilgisine başvurulmak
üzere savcõlõğa çağrõldõ.
Ergenekon soruşturmasõ-
nõ yürüten savcõlarõn, Çi-
çek’in bilgisine başvuru-
labilmesi için, Ankara’ya
gönderilmek üzere İstan-
bul Merkez Komutanlõ-
ğõ’na yazõ yazdõklarõ be-
lirtildi. Çiçek’in ifadesi-
nin savcõ Zekeriya Öz
tarafõndan alõnacağõ öğ-
renildi. Askeri savcõlõk
tarafõndan da soruşturu-
lan Çiçek’in “İrtica ile
Mücadele” belgesinin al-
tõnda imzasõnõn bulundu-
ğu belirtilmişti. Belge-
nin, Ergenekon sanõğõ
Serdar Öztürk’ün bilgi-
sayarõndan ele geçirildi-
ği iddia edilmişti.
Nükleer kararı
öncesinde ayrılık
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Tek katõ-
lõmcõnõn bulunduğu ve
yüksek fiyatõ nedeniyle
İhale Komisyonu tarafõn-
dan iptalinin istenmesine
karşõn hükümetin iptal
etmeyerek karar aşama-
sõna getirdiği nükleer
santral ihalesinde, ilgili
kuruluş olan Türkiye
Atom Enerjisi Kuru-
mu’nun (TAEK) başkanõ
Okay Çakõroğlu emekli-
liğini istedi. Talebin he-
nüz onaylanmadõğõ,
emeklilik dilekçesine
ilişkin işlemlerin devam
ettiği öğrenildi.
MEB: Boş sınıfları
anasınıfı yapın
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Milli
Eğitim Bakanõ Nimet
Çubukçu, 81 ilin valisine
gönderdiği genelgeyle fi-
ziki şartlarõ uygun olan
ilköğretim okullarõnda en
az bir ana sõnõfõ açõlmasõ,
kullanõlmayan boş ders-
lik bulunduğu taktirde
ise bu sõnõflarõn ana sõnõfõ
yapõlmasõnõ istedi. Çu-
bukçu, genelgesinde ça-
lõştõrõlacak yardõmcõ per-
sonelin kõz meslek lisele-
rinin çocuk eğitimiyle il-
gili bölüm mezunlarõn-
dan seçilmesini, okulön-
cesi çağ nüfusu bulunan,
kapatõlmõş köy okullarõ-
nõn anaokulu / anasõnõfõ-
na dönüştürülmesi ge-
rektiğini bildirdi.
Akdemir Ailesi, Diyarba-
kır’dan kan davasından kaç-
mıştı... Kocaeli’nin bir kö-
yünde ölümden gizlenerek
yaşamaya çalışıyorlardı!..
Akdemirlerin 23 yaşındaki
oğulları Mehmet önceki gün
Öğrenci Seçme Sınavı’na
(ÖSS) girdiği binadan çık-
tıktan sonra kanlıları
tarafından 10 kurşun-
la vurularak öldürül-
dü!..
Akdemirlerin tek
umudu çocuklarının
okumasıydı... Okuyup
cehaleti, geri kalmış-
lığı ve yoksulluğu yen-
mesi!..
Okuyup da önemli
adam olması!.. Belki töre
mağdurlarını savunacak bir
avukat!..
Belki kan cellatlarına hak
ettikleri cezayı verdirecek
bir hâkim!..
Belki aşiret yarasına der-
man bulacak bir eczacı!..
Belki töre hastalığına re-
çete yazacak bir doktor!..
Ve belki de feodal anlayı-
şı yeniden inşa edecek bir
mühendis!..
İşte Mehmet zaten gele-
ceğini şekillendirecek bu
seçenekler içinde bocalar-
ken vurulmuştu!..
Okumuş adam feodalite-
nin içinde büyük tehlikeydi!..
Üstelik okumuş adamın vu-
rulması yürekleri daha çok
yakardı!..
Diyarbakırlı Meh-
met, yaşamının ge-
leceğine yön verecek
sınavın sonrasında
feodalitenin yanıtsız
ve kafa bulandıran
son sorusuyla karşı-
laştı!.. Yaşam mı,
ölüm mü?..
İki seçenekli soru-
nun yanıtını düşmanları kur-
şunla işaretledi!.. Genç ada-
mın elindeki kurşun kalem
ve belki de yalnızca korku-
larını silemediği silgisi yerlere
savruldu!..
Töre vahşeti ne zaman
mı biter?.. Cahil adamların
okumuş adamları vurama-
dığı zaman!.. Kurşunun ka-
lemden üstün olamadığı za-
man!..
Yaşam Sınavında Ölmek!..
Mehmet
Akdemir
Piriştina
özlemle anıldı
Eski İzmir Büyükşehir Beledi-
ye Başkanı Ahmet Piriştina,
ölümünün 5. yıldönümünde
İzmirliler tarafından anıldı.
Aşağı Narlıdere Mezarlığı’nda
düzenlenen törene Pirişti-
na’nın ailesi ve yakınlarının
yanı sıra İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Aziz Koca-
oğlu, Konak, Narlıdere, Buca
Güzelbahçe belediye başkan-
ları, İzmir Gazeteciler Cemi-
yeti Başkanı, İzmir Büyükşe-
hir Belediyesi Zübeyde Hanım
Huzurevi sakinleri ve çok sa-
yıda Piriştina dostu katıldı.
(Fotoğraf: EMRE DÖKER)
Ergenekon sanõğõ Öztürk’ün avukatlarõ, bilgisayarõn savcõnõn talimatõna karşõn avukatlar
eşliğinde kopyalanmadõğõnõ ve ele geçirildiği söylenen belgenin düzmece olduğunu savundu
ÖZTÜRK’ÜN BÜROSU
Ankara Barosu:
Arama yöntemi
yasaya aykırı
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Ankara Barosu Yönetim Kurulu, Erge-
nekon soruşturmasõ kapsamõnda tutukla-
nan avukat Serdar Öztürk’ün bürosun-
da yapõlan aramalarda yasalara aykõrõlõk-
lar tespit edildiğini açõkladõ.
Barodan yapõlan açõklamada, Öz-
türk’ün avukatlarõnõn başvurusu üzerine,
arama tutanaklarõnõn incelendiği kayde-
dilerek, aramada bulunan gizlilik dere-
cesine sahip belgelerin Öztürk’ün avu-
katlarõna gösterilmediği, avukatlarõn bel-
geler ve arama sõrasõnda bulunan mer-
miler üzerinde parmak izi incelemesi
yapõlmasõna ilişkin talebin dikkate alõn-
madõğõ belirtildi. El konulan bilgisayar
hard disklerinin kopyalanmasõ konusun-
da polisler tarafõndan yasaya aykõrõ ola-
rak avukatlara zorluk çõkarõldõğõ ve em-
niyete giden Ankara Barosu Avukat
Haklarõ Merkezi’nde görevli avukatlarõn
görev yapmasõnõn engellendiği tespitle-
rine yer verilen açõklamada, Öztürk’e ait
olduğu kanõtlanmayan belgelerin basõna
sõzdõrõldõğõna dikkat çekildi.
Polis devleti tehlikesi
Hukukun üstün ve egemen olduğu bir
ülkede, hukuk önünde hiç kimsenin ay-
rõcalõklõ ve dokunulmaz olmadõğõna, ya-
salara aykõrõ davranan ve suçu sabit gö-
rülen her kişi hakkõnda mahkûmiyet ka-
rarõ verileceğine işaret edilen açõklama-
da, “Ne var ki bütün bunlar, hukukun
çizdiği sınırlar içerisinde ve yasalara
uygun biçimde yapılır. Aksine uygula-
ma, o devleti hukuk devleti olmaktan
çıkarır ve herkesin güvenliğini, kişi
hak ve özgürlüklerini tehlikeye düşü-
recek ve tehdit edecek olan bir polis
devletine dönüştürür” denildi.
İstanbul Haber Servisi- İstanbul
Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na gelen bir
ihbarda, Ergenekon soruşturmasõ kap-
samõnda tutuklanan emekli albay, avu-
kat Levent Göktaş’a bağlõ silahlõ bir
eylem hücresinin olduğu ileri sürüldü.
Göktaş’õn avukatõ emekli üsteğmen
avukat Serdar Öztürk’e yönelik ara-
ma kararõ, İstanbul 11. Ağõr Ceza
Mahkemesi’nce verildi. Öztürk’ün de
aralarõnda bulunduğu 4 kişi hakkõnda-
ki kararda, arama nedeni olarak “silahlı
terör örgütü içerisinde faaliyet yü-
rütme, örgüt üyesi olma, örgüte yar-
dım etme şüphesi” gösterildi. Şüphe-
liler Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve
Hasan Atilla Uğur’dan ele geçirilen di-
jital verilerde, örgütün darbe teşebbü-
süne giriştiğinin iddia edildiği belirti-
len kararda, Göktaş’tan elde edilen
dijital verilerin incelenmesinden, bir-
çok üst düzey askeri ve sivil yönetici,
bürokrat ve yüksek yargõ organõ men-
suplarõna yönelik illegal takip görün-
tülerinin, fotoğraflarõyla fişleme bel-
gelerinin bulunduğu ifade edildi.
Savcõlõğa gelen bir ihbarda, Göktaş’a
bağlõ olarak faaliyet yürüten silahlõ bir
eylem hücresinden bahsedildiği kay-
dedilerek, “Hücrede yer alan şahıs-
ların elde ettikleri bir kısım patlayı-
cı, silah ve mühimmatları değişik yer-
lerde, yeraltına gömmek suretiyle
sakladıkları” ifade edildi. Şüphelile-
rin, silah, mühimmat ve patlayõcõ mad-
delerin Poyraz Köyü Keçilik Mevki 138
ada/parsel içerisinde binalarõ olan tar-
la ve bahçelere gömdükleri belirtilerek,
“yapılan kazılarda birçok patlayıcı
madde silah ve mühimmat ele geçi-
rildiği” kaydedildi. Kararda, 24 Mayõs
2009 tarihli ihbarda, şüphelilerin “Er-
genekon’a ait gizli belgeleri sakla-
dıkları yönünde’ iddialarõn bulundu-
ğu ifade edildi.
‘Silahlõeylemhücresi’iddiasõ
Savcõlõğa gelen 24 Mayõs 2009 tarihli ihbarda ‘bir kõsõm patlayõcõ, silah
ve mühimmatõn değişik yerlerde, yeraltõna gömüldüğü’ ifade edildi
ZekeriyaÖz.