17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ARALIK 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 19 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Özelleştirme Sorunumuz Türkiye Şeker Sanayii İşçileri Sendikası (Şeker- İş), 3 Aralık gazetelerinde, “Sayın Başbakanımıza Açık Mektup” başlığını taşıyan bir uyarı ilanı yayımladı. Bu ilana göre, şeker fabrikaları özelleştirildiği takdirde, ülkemiz büyük zararlara uğrayacaktı. Bu söyleme göre, özelleştirme gerçekleştiği takdirde 18-20 şeker fabrikası kapanacak, şeker üretimi duracak, tüketim için gerekli şeker yurtdışından satın alınacak, pancar üretimi yüzde 40-50 oranında ve çalışanların sayısı yüzde 60 oranında azalacak, 350 binden fazla tarım üreticisi tarım dışı ve 9 bin işçi işsiz kalacaktır. İlana göre, “özelleştirme” adı altında Et Balık Kurumu’nu kapatmanın, ülkemiz hayvancılığı üzerindeki olumsuz etkileri ortaya çıktıktan sonra, kurumun canlandırılması için çalışmalara başlanmıştır. Benzer biçimde özelleştirilen Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), Türkiye Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM), Türkiye Yem Sanayii İşletmeleri gibi kurumların bazıları, çalışmalarını sürdürmekle birlikte bu kuruluşların özelleştirmeyi izleyen yıllarda çalışmalarında ortaya çıkan gerilemeler, ülke ekonomisine önemli ölçüde zararlar vermiştir. Sümerbank’ın özelleştirilen satış mağazaları ile tekstil fabrikalarının birçoğu, bu arada ünlü Bursa Merinos Fabrikası, ilk yerli kamyon üreticimiz ve bir zamanların en büyük 25’inci şirketi Türk Otomotiv Endüstirileri AO, ülkemizin odundan selüloz ve kâğıt üreten tek entegre kuruluşu olan Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları AŞ (SEKA) ve pek çok irili ufaklı devlet işletmesi, bir daha açılmamak üzere kapanmışlardı. 8 Aralık’ta, şeker fabrikalarımızdan altısı için açılan ihalede, en yüksek teklifi Ak-Can Şeker Sanayii ve Tic AŞ’nin verdiği açıklandı. Anlaşılan, özelleştirme işlerimizi yönetenlerin aceleleri var; 6 fabrikayı bir pakette pazarlama yolunu seçmişler... İhalede en yüksek teklif veren şirket de, “düzinesi daha ucuz”(!) diye, “yarım düzine” (6 adet) fabrikaya tek teklif vermiş. Sendikanın ilanı ile üst üste gelen bu ihalenin, sonunda gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz belli değildir; ama yola çıkılmıştır. Kentlere inen terör olayları, bu olayların bizden kopararak alıp götürdüğü şehitlerimiz, kızgın siyasetçiler arasındaki tartışmaların yarattığı toz duman içinde, sendikanın uyarıları ne kadar ilgi görür, bilemiyoruz. Önceki örnekler, bu özelleştirme olayının da mahkemelere düşeceğini göstermektedir; onun da büyük zararları vardır. Şimdilik, şunları belirlemeliyiz: 1) Yanlış özelleştirmeler nedeniyle hırpalanmış olsa da, kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) sistemimiz ve onların özelleştirilmeleriyle ilgili politikalarımız, geleceğimiz için büyük önem taşımaktadır. Oysa 1930’larda yaratılmış bulunan ve 1980’lerin ikinci yarısında oluşturulan “Özelleştirme Ana Planı” içinde de yinelenmiş ki bu ilke ve politikalar, artık uygulanmamaktadır. 2) Son ekonomik bulanım ve bunalımdan çıkış çalışmaları, dünyada ve ülkemizde, devlet işletmelerinin ekonomi içinde büyük hizmetler görebileceklerini göstermiştir. 3) Bu hizmetlerin en önemlilerinden biri, bunalım içinde güçlüğe düşmüş özel şirketlerin kurtarılmasında hizmetlerinden yararlanılmış olmasıdır. Ayrıca, bunalım içinde devletleştirilmiş eski özel şirketlerin, uzun yıllar devlet işletmeleri olarak yönetilmek ve yeni yatırımlarla desteklenmek zorunluluğu vardır. 4) Bu yüzden birçok ülkede özelleştirmeler durdurulmuş ve bu yeni devlet işletmelerinin yönetimlerinin iyileştirilmeleri yönünde çalışmalar başlatılmıştır. 1930’larda yaratılan ekonomi mucizeleri içinde yoktan var edilen ve özel bir şirketin devletleştirilmesiyle başlayan Türkiye’nin şeker ve pancar üretimi tarihi, geleceğimiz açısından çok önemlidir; onu gelecek yazıda ele alacağız. Şeker-İş’in öne sürdüğü zarar olasılıkları, daha iyi araştırılmalıdır. Özelleştirmelerden sonra, “Eyvah! Fabrikalarımız kapanıyor; çocuklarımız işsiz kalacaklar!” diye yakınmalar fazla işe yaramıyor. [email protected] Kan ter içinde “Barışın, sevginin, kardeşliğin egemen olduğu bir dünya için terlemek” isteyen Recep Tayyip Erdoğan, ABD’deydi geçen hafta. En son Irak’ta barış istediği için savaş çıkarmış olan bir ülkenin Nobel barış ödüllü Başkanı Obama ile görüştü. İki barışçı lider, barış için Afganistan’a asker göndermeyi tartıştılar. Tam o günlerde AKP’nin açılım ortakları, Türkiye’de barış istemlerini dile getirmek için bu kez Tokat dağlarına çıktılar ve kurşunlarını 7 askere barış için sıktılar. Obama, Erdoğan, PKK... Hepsi, inanın yalnızca “barış” için terledi geçen hafta. Gırtlakta Çanlar kimin için? Âkil adamdan sayılan ga- zetecilerin dağda teröristler- le pazarlık görüşmeleri ile başlayan, Abdullah Gül’ün tarihi fırsatı ile açılan, Recep Tayyip Erdoğan’ın hazım ila- cı ile yutulan, Obama’nın kut- lamaya değer bulduğu “etnik azınlıkları siyasi sürece katma” sırt sıvazlaması ile süren “pa- ket” geldi nerelere dayandı! Apo’yu koruma ve kollama eylemleri, alev alev caddeler, ölümler, şehitler, yakılan, kur- şunlanan çocuklar... Açılım; gırtlağa dayandı, gırtlağa... Model hazır Arkadaşımız Baha- dır Selim Dilek, son kitabı “AKP’nin Kürt Açmazı”nda, Irak’ın ku- zeyinde oluşturulan ABD mandası Kürt bölgesi anayasasının taslağına yer vermiş. Kürt parlamentosun- da onaylanıp Bağdat yönetimince referan- duma gönderilmesine izin verilmeyen taslağın 6. maddesi şu hüküm- leri taşıyor: “Irak Federal Cum- huriyeti’nin bayrağına ek olarak, Kürdistan Bölgesi için özel bir bayrak olacak ve bu yasa ile düzenlene- cektir. i) Kürtçe, Kürdistan Bölgesi’nin resmi dili olacaktır. ii) Federal ve bölge- sel yetkililerle resmi ya- zışmalar hem Arapça hem de Kürtçe ola- caktır. iii) Kürdistan Bölge- si’nde Arapça öğretimi zorunlu olacaktır. iv) Türkmen dili, Kürtçeye ek olarak, Türkmenlerin eğitim ve kültür dili olarak sayı- lacaktır. Süryanice, Kürtçeye ek olarak, o dili konuşanların eğitim ve kültür dili olacaktır.” Türkiye’de de “açı- lım”ın bir türlü açıla- mayan, dillendirileme- yen modeli işte budur! Hacıbektaş Eğitim ve Kül- tür Derneği Prof. Dr. Naki Selmanpakoğlu’ndan mek- tup geldi. Son gelişmelere ışık tutması nedeniyle okur- larımızla paylaşmakta yarar görüyoruz: “Son günlerin gündemin- deki konulardan ‘Dersim Ayaklanması’nı ne için, han- gi grupların ne amaçla gün- demde tutarak Cumhuriyeti yıpratma politikasına dönüş- türdüğünün ayırdındayız. Kendisini Alevilerin temsilci- si yerine koyan ama Cum- huriyet mitinglerine katılma- makla övünen (ve Alevi-Bek- taşi örgütlerinin katılmadı- ğını söyleyerek de alanları dolduran canları görmezden gelen) sözde örgüt liderleri- nin bu toplum adına siyase- te soyunmalarının, daha il- ginci yanlarına aldığı kişiler- le -numaracı cumhuriyetçiler, AB teslimiyetçileri, etnik Kürtçüler- nasıl bir işbirliği içinde olduklarının somut göstergeleridir. Bu grubun dışında ne par- ti kurmayı ne de Dersim adı ile Cumhuriyetin yıpratılma- sını haklı bulan hiçbir örgüt yoktur. İstanbul mitinginde ilk kez bu grup Atatürk’ün fotoğrafını içlerinden gel- meden koyup toplumun ve diğer kesimlerine de şirin görünmek istemişlerdir. Bu mitingdeki söylemlerin öte- sinde ulus devlet ve Ata- türkçü düşünce sistemi için- de geleceği kurma çaba- sındadır Aleviler. Tıpkı ay- dınlamadan yana olan diğer Türkiye Cumhuriyeti vatan- daşları gibi.” Geleceği kurma Gıdada ambalaj güvenliği ve etiketleme SADIK ÇELİK Gıda maddelerinin tarladan çatala kadarki serüveni insan sağlığı açısından hayati öneme sahiptir. Köyden kente göçle birlikte kentleşme ve sanayileşme yaşam biçimimizde ve alışkanlıklarımızda birtakım farklılıkları da beraberinde getirmiştir. Küçük bakkal dükkânlarından hipermarketlere dönüşüm sürecinde satışı yapılan gıda maddelerinin ambalajlanması, etiketlenmesi AB uyum süreciyle beraber hız kazanarak devam etmektedir. Ambalajlamada öncelikle kullanılan materyal sağlık koşullarına, çevreye geri dönüşüme, kullanım kolaylığına, ürünü korumasına, ürünün nakliyesinde ve depolanmasında kolaylık sağlamasına vb. gibi hususlara uygun olmalıdır. Gıdaların ambalajlanarak ve etiketlenerek satılması üretilen gıdanın kalitesinin korunmasından, raf ömrünün uzatılmasına, ürünün tanıtımına ve ürünün pazar payını arttırmasına kadar bir dizi avantajı üreticiye sağlamaktadır. Günümüzde refah düzeyinin yükselmesi, ekonomik durum, zaman kısıtlılığı, tüketicilerin geçmişe oranla sağlık, besleyicilik değerlerine karşı daha dikkatli, bilinçli olması gibi gerekçeler gıda maddelerinin hazır ambalajlanmış olmasını ve ambalajların üzerindeki etiketleri yasal zorunluluk olmasının da ötesinde işlevsel hale getirmiştir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ambalajlama ve etiketleme teknolojisi ürün politikasının bir parçasıdır ve hızla gelişmektedir. Bu politika tüketiciyi kazanma açısından da üretici firmalar için büyük önem taşır. Türkiye’de tüketicinin doğru bilgilendirilmesinin sağlanması amacıyla hazırlanmış kanun ve yönetmelikler mevcut. Bu kanun ve yönetmelikler sektörde faaliyet gösteren işletmeler arasında dürüst ticari uygulamaların sağlanması, tüketiciyle sağlıklı gıda ürünlerinin buluşturulması açısından önemlidir. Ancak raflarda satılan kimi ürünlerde kanun ve yönetmeliklerde belirtilen koşullara aykırı ambalaj ve etiketler bulunmaktadır. Bu ürünlerin etiketleri ambalajın içindeki gıda maddesinin nüfus kâğıdıdır. Yasalara aykırı etiketlenen ve sağlıksız ambalajlanan gıda ürünleri adeta sahte kimlik taşıyan suçlular durumundadırlar. Ege Üniversitesi tarafından yapılan tüketicilerin katıldığı bir anketin sonucuna göre, üretim ve son kullanma tarihi tüketiciler için etiketler üzerinde dikkat edilmesi gereken ibarelerin başında yer alıyor. Özellikle tavuk, yoğurt, et ve süt ürünleri, balık gibi tazeliği önemsenen ürünlerde tüketici üretim ve son kullanma tarihini etiketin üzerinde görmek istiyor. Bu yiyecekler başta olmak üzere bütün yiyeceklerde tazelik dikkat edilmesi gereken en önemli kriterdir. Tanım olarak taze besinler sağlıklı, vitamin ve minerali bol, içerisinde vücudumuza zarar verebilecek organizmaların oluşmadığı, besin öğelerini kaybetmemiş, katkısız gıda maddeleridir. 16 Kasım 1997’de çıkan yönetmelikte bir gıda maddesinin etiketinin üzerinde üretim tarihi ve son tüketim tarihi veya raf ömrünün yazılı olacağı bildirilmişti. Ancak 28 Ağustos 2002 tarihli tebliğ ile üretim tarihini belirtmek zorunluluk olmaktan çıkartılarak yalnızca son kullanma tarihini belirtmek yeterli görülüyor. Perakendecilerde bu uygulamayı destekliyor. Bu uygulamanın amacını anlayabilmiş değiliz. Acaba bu tebliği çıkaranlar tüketici değiller mi? Tüketici yoğurt, tavuk, süt ve et ürünleri, balık ve balık ürünleri gibi tazeliğin ön planda olduğu ürünlerde üretim tarihini de etiketin üzerinde görmek istemektedir, görmelidir. Çünkü bu gibi ürünler üretim tarihinden itibaren 2 gün içerisinde tüketilmelidirler. Tüketicinin, aldığı gıdanın tüm özelliklerini öğrenme hakkı elinden alınmamalıdır. Ayrıca gıda ürünlerinin etiketlerinde belli bir standart olmalı. Küçük boyutlu ürünlerde ambalajda küçüldüğünden üzerindeki etiket okunamaz duruma gelmektedir. Bunun için standart bir ambalajlama yöntemi uygulanmalı, bu tür küçük gramajlı ürünler toplulaştırılarak ambalajlanmalıdır. Ürünlerin üzerindeki etiketler beslenme ve sağlık beyanlarını, üretim ve son kullanma tarihlerini, içerisindeki koruyucu kimyasalların oranını, kalori değerini, saklama koşullarını, GDO’lu olup olmadığını ve tüketiciye ürünle ilgili olan diğer her türlü bilgiyi vermelidir. Tarım Bakanlığı bu konudaki denetlemelerini daha sıkı tutmalı ve konuya gereken hassasiyeti göstermelidir. Ambalajlama ve etiketleme bir anlamda tüketiciye seçme şansı verilmesi olduğundan siz de güvenli gıdaya ulaşmak için önce yeterli bilgiye sahip, etiketleri okunaklı güvenli ambalajları seçin. [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Öğretmen Necla Çorba- lı’dan, 1970’lerde görevli ola- rak bulunduğu İsviçre’den bir anı: “Bern’de kurs görüyorduk. Öğle saatlerine doğru yakını- mızdaki bir kilisenin çanları çal- maya başladı. Bize yardımcı olan İsviçreli tarih öğretmeni, ‘Viyana kuşatmasının yarıl- masından bu yana, papazlar bu saatte çanları Türklerden kurtulduk diye hep çalarlar’ demişti.” Minare tartışması bugünün değil, yüzyılların işi anlayaca- ğınız. Dokunulmazlık İsmailağa cemaatine so- ruşturma açılamaz. Çünkü, bugünkü düzende cemaat- ler ayrıcalıklıdır, korumalıdır, dokunulmazdır. Dokunan yanar, koruma- yan karalanır, ayırmayan ala- şağı edilir. Emekliye katkı MHP’nin, emeklilerin sıkıntılarının araştırılması amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için TBMM’ye sunduğu önergeden: “İşçi ve Bağ-Kur emeklileriyle bunların dul ve yetimlerine temmuz ayı itibarıyla 8- 11 TL arasında bir zam yapılmıştır. Eylülde ise, emeklilerin sağlıktaki muayene katkı payları 15 TL’ye kadar yükseltilmiştir. 6 ay için emekliye yapılan zam, bir defalık muayene katkı payını bile karşılamaz durumdadır.” Hele bir sıra gelsin Temel ile Dursun İstanbul’da dolmuşa binmişler. Şoför, “Levent, Fatih, Eyüp” diye sesleniyormuş. Dursun sıkılmış, sormuş Temel’e: “Uşağım, ne zaman ineceğiz?” “Çatlama dayı oğlu” demiş Temel, “Adımızı okusunlar, ineceğiz.” Başımızdakiler de, tepemizden inmek için adlarının okunmasını bekliyorlar. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ İstanbul’un eski adlarõn- dan biri. 2/ Gökova Kör- fezi’nde, altõn sarõsõ kumuy- la ünlü turis- tik bir ada... B ü y ü k b a ş hayvanlara verilen ortak ad. 3/ İlkel benlik... Balõ alõn- mõş petek. 4/ Sõcak bölgelerde yetişen çok sert bir ağaç... Çin müziğine özgü yedi telli bir çalgõ. 5/ Pirinç ve şeker- kamõşõndan elde edilen bir tür rakõ... Çabuk ve kolay kavrayan. 6/ Heki- min hastanedeki hastalarõ dolaşõp yoklamasõ. 7/ Korunmak için birine bõrakõlan eşya... Bir nota. 8/ Yüz metre kare tutarõnda yüzey ölçüsü biri- mi... Irmaklarda işleyen ve şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan bir çeşit sal. 9/ Tekke edebiyatõ şiir türlerinden biri... Eli açõk, cömert, yiğit. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir tarikatõn asõl ve büyük tekkesi. 2/ Değer- li bir orman ağacõ... Ticaret eşyasõ. 3/ Eski dilde bayram... Gürültü, patõrtõ. 4/ İstem dõşõ yapõlan hareket... Garez. 5/ “Çalma, hõrsõzlõk” anlamõn- da argo sözcük... “ --- Ökten”: Sinema yönet- menimiz. 6/ Bir muayene için hekime ödenen ücret. 7/ Eskiden kimi devlet dairelerine verilen ad... Lantan elementinin simgesi. 8/ Utanç duy- ma... Olgunlaşmamõş kavun. 9/ Tanrõ’ya özgü, Tanrõsal... Işõk kaynağõnõn 1 saniyede çevresine yaydõğõ õşõk enerjisi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S E N İ L İ Z M A R A B A Ş I G G E Z İ A H A R U Z B A R B İ A S İ M E N A R İ K K A T D O O L E S Ç İ R A N A R Ş İ U O M E G A T A K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Semih Poroy yıllık izninin bir bölümünü kullanacağından çizgilerine ara vermiştir. CMYB C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle