Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
Başlangıçta “suçlarken manşet” dedik ama,
pek çok alanda suçlamanın da ötesine geçiliyor,
doğrudan hüküm veriliyor.
Bu hüküm verildikten sonra iki şeye bakılıyor:
1. Benim gibi düşünmeyen yayın organları nasıl
hareket ediyor?
2. Asıl mahkeme davaya nasıl yaklaşıyor?
Eğer öteki yayın organları konunun üstüne
gitmiyorsa, onların üzerine gidiliyor:
- Neden haber yapmıyorsunuz?
- Yoksa siz de mi onlardansınız?
- Bu haber değilse ne haber?
Asıl mahkemelere bakışın da çok farklı
olduğunu söyleyemeyiz. Eğer mahkeme kendi
istedikleri yönde hareket etmiyorsa hemen arşiv
tazeleniyor:
- Bu mahkeme zaten daha önce de şu kararı
vermişti.
- Bunu yapacağı başkanın şu tutumundan
belliydi.
Böylece medyada bir mahkeme daha oluşmuş
oldu:
Mahkeme kararlarını yargılama mahkemesi!
Yukarıda aktardığımız genel durumu bir kenara
koyalım, özel bir duruma gelelim.
Kasım ayının son haftasında Silivri davasında
beş tahliye kararı çıktı. İki polis, üç teğmen tahliye
edildi.
O gece mahkeme salonundan ilk kez gülerek,
sevinçle çıktık. 20. duruşmaya gelinmesine karşın
henüz isimlerle cisimleri bir araya
getiremedeğimiz için karar sonrasında herkes
birbirine, “O isimler kim” diye soruyordu. “O sen
misin?” diyen birbirine sarılıyordu.
20 yaş grubundaki teğmenler, polisler “gözün
aydın”ları kabul ederken, tutuklu kalanlar
karşısında sevinçlerini nasıl gizleyeceklerini
bilemiyorlardı. Çoğunun ağzından kesik kesik şu
sözcükler çıkıyordu:
“Sizin için de böyle olacak... Sizin için de!”
Herkesin ortak sevinci şuydu:
Sorgusu yapılmayan kimse serbest
bırakılmayacak, kanısı demek ki doğru değil.
Dosyaya göre sorgusu yapılmayanlar için de
tahliye kararı çıkabilecek!
Böylece umut yüzdesi bir doz daha artmış
oluyordu.
O gençler tutuklandıklarında manşetti. Suçlama
da suikast timinden tutun özel çeteye kadar
uzanıyordu. Serbest bırakıldıklarında ise “tek
sütun” haber oldular.
Tahliye elbette beraat anlamına gelmiyor,
yargılama devam edecek. Zaten tutukluların ortak
isteği bu; kimse yargılanmaktan kaçınmamalı,
bunun tutuksuz sürmesi esas kabul edilmeli!
Mahkeme tahliye kararını şu gerekçeye
dayandırdı:
“Dosya kapsamı ve suç vasfının değişme
ihtimali dikkate alınarak...”
Mahkemenin bu kararı, medyanın aylar önce
verdiği hükmün havada kalma olasılığının yüksek
olduğunu ortaya koymuyor mu?
İnsanların yasalar karşısındaki durumunu
ortaya koyan tanımlardan biri şudur:
Bir insan ömrünün sonuna dek suç
işlemeyeceğine dair söz verebilir ama, hiç
yargılanmayacağına dair söz veremez!
Hiçbir özel amacım, art niyetim yok. Ancak
davalarla ilgili ahkâm kesenlerin bu sözü
unutmaması gerekiyor.
Türkiye’de giderek yıpranan kavramlardan biri
de hukukun üstünlüğü!
Bu kavramın yerini şu aldı:
Davaların ayrıcalığı.
O ünlü sözü şöyle ayarlayabiliriz:
Bana hangi davaya nasıl baktığını söyle, sana
kim olduğunu söyleyeyim!
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
araladığını irdeleyen muhalefet partilerini rant
peşinde terörü körüklemekle, çekinmeden, yüzü
kızarmadan iddia edebiliyor.
İktidarın başı; gazetelerden, örneğin Tokat’ta
yedi şehit verdiğimiz PKK saldırısını örgüt
propagandasını engellemek için “küçük”
göstermelerini isteyebiliyor...
Ne çare, yazılı medyanın amirali Hürriyet’in
genel yayın müdürü Ertuğrul Özkök, -halkın gözü
kulağı olarak gerçeği yansıtacağı yerde-
Başbakan’ın bu “ricasını” yerine getirdiğini, “Söz
Dinlemek” başlığı altında savunabiliyor.
Devlete A’dan Z’ye egemen olan AKP iktidarının
cumhurbaşkanı, Çankaya’daki AKP’li; temsil
görevini tarafsızlıkla yerine getireceğine ant
içmesine karşın, Başbakanlık’taki AKP’li ile her
konuda ağız birliği içinde.
-Deniz Baykal’ın dediği gibi- Çankaya dahil;
AKP’nin A’dan Z’ye “kadroları” Tokat saldırısını
“komplo teorisi üreterek” açıklamaya giriştiler.
Particilikle, hükümetçilikle gözleri kararmış olanlar
saldırıyı PKK üstleninceye dek... “başka örgütlerin
marifeti” diye araştırdılar.
Arnavutluk’u onurlandıran Çankaya’daki,
uçağında gazetecilere; “saldırının zamanlaması,
yeri, şekli, bütün bunlar düşünüldüğünde tabii çok
düşünmemiz gerektiğini” söylerken; saldırıyı PKK
dışındaki kimi örgütlerin gerçekleştirdiğini ima
ediyordu.
Başbakan’ı unuttuk sanılmasın; beyefendi
Meksika’da Aztek harabelerini göreyim mi yoksa -
muhalefet de bastırıyor- geziyi kısa kesip döneyim
mi diye düşünüyor iken...
...Başbakanlık’a vekâlet etsin diye yerine
bıraktığı yardımcısı Bay Bülent Arınç; Tokat
saldırısının PKK tarafından gerçekleştirilmediğine
inanıyor ki, “bu hain provokasyonun kısa zamanda
bağlantılarıyla ortaya çıkarılacağını” söyledi ve bu
inançla:
“Türkiye’de daha çok ses getirecek, milliyetçi
duyguları daha fazla körükleyecek, özellikle bu
söylem içerisinde siyaset yapan partilerin işini
daha kolaylaştıracak bir eylemi akıllıca planlamış
olabilirler” dedi.
Arınç, tabii muhalefetten PKK’yi aklamaya
çalıştığını içeren gerekli yanıtı alınca, kaz
yanmasın diye çevirdi; “eylemlerin TİKKO,
TKP/ML, DHKPC gibi aşırı sol örgütlerce
yapılması olasılığından söz ettiğini” öne sürdü.
Oysa iktidar, değerlendirmelerinde RTE’nin
büyük başarı elde ettiği sanısıyla övülen ABD
gezisini baltalamak için Tokat olayının kimi
örgütlerce düzenlendiğini düşünüyordu.
Her zaman olduğu gibi gerçekleri saptıran bu
kafanın; bir kez daha hem PKK’nin amacını hâlâ
kavrayamadığı, hem de açılımı hâlâ yanlış
yorumladığı ortaya çıktı.
İşte tam bu sırada başka havalarda gazete
yapmak, gündem yaratmak için Milliyet; önceki
gün Mehmet Tezkan’ın üç buçuk yıldır bir araya
gelmeyen RTE ile Deniz Baykal’ı “Şimdi değilse
ne zaman” başlıklı yazısını manşetten verdi.
Gazete de Tezkan da, dün de aynı konuyu
işlemeyi sürdürdü.
Oysa liderler buluşmasını hararetle savunan
Tezkan’dan:
İkili (Bahçeli’yi de katarsak) üçlü görüşmede -
herhalde tarafların açılım ve terör üzerindeki
düşüncelerini bildiği için- tartışılmasında yarar
olacağını sandığı... terörün nasıl
önlenebileceğini... açılım açmazı içinden nasıl
çıkılacağını içeren gündem yaratacak kimi somut
öneriler önermesini bekliyordum. Düş kırıklığına
uğradım.
Bu kafaya “PKK’yi koruma, aklama duygusunun
hükümete hâkim olduğunu” gören ve söyleyen
Deniz Baykal’a karşın-… Milliyet, ortaya attığı
öneriyi sahiplenecek bir devletlû buldu:
Çankaya’daki AKP’li!
Arnavutluk gezisine katılan gazeteci gibi
gazeteci Fikret Bila; gazetesinin ortaya attığı
görüşü çaresiz Çankaya’dakine sormuş: “Liderleri
yuvarlak masada toplamayı düşünür müsünüz?”
Liderlerin kendi aralarında konuşmalarına
öncelik veren Çankaya’daki; “Ben bunu
düşünüyorum” demiş. Böyle bir toplantı için ön
hazırlık yapacağını söylemiş.
Demek oluyor ki muhterem hanımefendiler
beyefendiler: Ankara’daki Çankaya’daki ile
İstanbul’daki İkitelli; birbirine kilometrelerce
uzakta yaşamalarına karşın; liderler toplantısını
terörü önleyecek, çare ve önlem olarak
görüyorlar!
Lütfen, evet lütfen; basın sadece eleştiri
yapıyor, memleket sorunları üzerinde öneri
üretmiyor demeyelim artık!
[email protected]
SAYFA 12 ARALIK 2009 CUMARTESİCUMHURİYET
10 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Aralık
Oslo K 1
Helsinki B 1
Stockholm K 1
Londra B 7
AmsterdamK 6
Brüksel K 3
Paris B 5
Bonn K 3
Münih K 6
Berlin K 4
Budapeşte B 4
Madrid B 17
Viyana K 2
Belgrad K 4
Sofya K 4
Roma B 13
Atina Y 13
Zürih K 3
Moskova B -7
Aşkabat PB 10
Taşkent B 9
Bakû Y 11
Bişkek PB 3
Tiflis Y 9
Kahire Y 19
Şam B 13
İstanbul Y 11
Edirne K 3
Kocaeli Y 12
Çanakkale Y 7
İzmir Y 14
Manisa Y 11
Denizli Y 12
Zonguldak Y 12
Sinop B 14
Samsun Y 17
Trabzon Y 16
Giresun Y 15
Ankara Y 9
Eskişehir Y 8
Konya B 8
Sıvas K 5
Antalya Y 16
Adana Y 15
Mersin Y 17
Diyarbakır K 7
Şanlıurfa Y 10
Mardin Y 6
Siirt Y 8
Hakkâri K 2
Van B 5
Kars B 2
Ülke geneli çok bu-
lutlu, Marmara, Ege,
Batı ve Orta Karadeniz,
Doğu Akdeniz, Doğu
Anadolu’nun güney ve
batısı, Güneydoğu
Anadolu ile Ankara,
Eskişehir, Çankırı, Yoz-
gat, Sivas, Kayseri,
Niğde, Antalya, Ispar-
ta, Burdur, Giresun
çevreleri yağışlı geçe-
cek. Rüzgâr ülkemizin
kuzeybatı kesimlerinde
kuzey ve kuzeydoğu
(poyraz) yönlerden
kuvvetli olarak esecek.
KİMYACILIKLA başlayıp
babasının fabrikasında
mühendislikten geçerek
işadamı olan Alfred Nobel’i en
çok üzen olay, nitrojen imal
edilen o fabrikadaki bir
patlamada en küçük kardeşinin
ölmesi olmuştur herhalde.
En sevindiği gün de patlayıcı
maddeyi patlatmaksızın
taşımaya yarayan dinamit
lokumunu yapabildiği ve
böylece kendisine muazzam
servet getirecek olan servet
kapılarını açtığı gün olmuştur
mutlaka.
Amaç ister pişmanlıktan ister
büyük günah işlemişçesine
kefaret ödeme isteğinden
doğan bir cömertlikle kurduğu
ödül sisteminin çeşitli
çevrelerde yarattığı
dedikoduların, tartışmaların ve
tepkilerin ya da ödül
kazananlarda koparttığı sevinç
çığlıklarının sesleri hep dinamit
patlamalarını bastıracak kadar
güçlü olmuştur.
Hele çoğu zaman siyasal
nitelik taşıyan barış ödülü söz
konusu olunca.
Çünkü, genellikle İsveç’teki
bilim ve edebiyat
akademilerince karara bağlanan
öbür Nobel ödüllerinden farklı
olarak, barış ödülü konusundaki
kararı Norveç parlamentosunca
seçilen bir komite veriyor.
Norveç bir NATO üyesi. Daha
büyük ve siyaseten daha etkili
bir ülke olsaydı, barış ödülünün
verilişinde sık sık kıyamet
kopardı. Ayrıca varlıklı Norveç
toplumu, biraz İsveçliler gibi
uluslararası alanda hayır işleri
yapmaya yatkın bir toplum. Bu
bakımdan barış ödülü
konusunda korkulan durumlar
pek çıkmıyordu.
Öte yandan, 1977’nin Soğuk
Savaş ortamında ödülün
Uluslararası Af Örgütü gibi
başlangıçta Batı dünyasında
kurulmuş bir harekete bile
verilmiş olması da dünyada
büyük tepki uyandırmamıştı.
Ama başka bir nedenle:
Düşünceleri yüzünden
hapsedilmiş insanların
özgürleştirilmesi için çalışan o
örgüt bloklar arasındaki
tarafsızlığını sürdürmekte çok
titiz davranmayı başarabilmişti.
Aynı şeyleri ABD Başkanı
Obama için söyleyebilir
misiniz?
Washington’un herkesten
daha kolay çözebileceği İsrail-
Filistin gerginliği kesintisiz
sürerken.
Afganistan’daki Taliban’ın
üzerine 30 bin askerlik kuvvet
daha sevk etme hazırlıkları
yapılırken.
Vaktiyle istilacıyı yendikten
sonra Yunanistan’la barışçılığın
en sağlamını kuran Mustafa
Kemal’den esirgenmiş bir
ödülü yeni bir savaşa
hazırlanan Obama’ya vermenin
anlamı nedir?
Barış ödülünü böylesine
dağıtmaya başlamış olanlar
Nobel’in anısını dinamitle
havaya uçurmaya karar
vermişler galiba.
[email protected]
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Nobel’in Dinamitlenmesi
Ekonomi Servisi - TÜSİAD
Yüksek İstişare Konseyi’nin yõ-
lõn son toplantõsõnda patronlar,
hükümeti uyardõ. Toplantõda ko-
nuşan TÜSİAD YİK Başkanõ
Mustafa Koç, bir süre önce la-
iklik ekseninde yaşanan kutup-
laşmayõ anõmsatarak, “Şimdi
de kültürel kimlikler eksenin-
de ortaya çıkan bir kutuplaş-
ma var. Siyasilerimiz söylem-
lerinin toplumda yarattığı tah-
ribatı görmezden geliyor” de-
di. Siyasette yaratõlan gerginlik
ortamõnõn her türlü kõşkõrtmaya
uygun zemin oluşturduğunu kay-
deden Koç “Bu da çatışmalar
olarak yansıyor. Gelişmelerden
çok ciddi endişe duyuyoruz.
Kutuplaşma bizi öngörmedi-
ğimiz ağır sonuçlara sürükle-
yebilir. Siyasi ortam sertleş-
tikçe kaybeden her zaman de-
mokrasi oluyor. Demokratik
açılımın vazgeçilmez parçası
olan seçim barajının indiril-
mesine ve Siyasi Partiler Ya-
sası’na karşı bariz bir muta-
bakat söz konusu. Endişemiz
krizin gölgesinin üzerinden
kalkmadığı bir ortamda siya-
si iklim üzerinden ekonominin
güven baskısı altında kalması.
Büyüme için dış finansmana
erişimi yetersiz, AB’ye doğru
yürüyüş heyecanını yitirmiş
bir ülke olarak güven mesele-
si ekonominin en üst sırasına
taşınmalı” diye konuştu. TÜ-
SİAD Başkanõ Arzuhan Do-
ğan Yalçındağ da, “Son gün-
lerdeki terör olaylarından de-
rin acı duyuyoruz. Ülkede bir
an önce sağduyu hâkim ol-
malı. Siyaset kurumundan
beklentimiz gündelik sorunla-
rın ötesinde toplumsal proje-
leri detaylarıyla ortaya koy-
masıdır. Küresel ekonomik
entegrasyon ve rekabet gücü-
nün yolu daha iyi bir demok-
rasiden geçer. Hem Seçim Ya-
sası’nın, hem de partiler ya-
sasının değiştirilmesi çok
önemli. TÜSİAD olarak, bu
görüşleri yaklaşık on beş yıl-
dan beri dile getiriyoruz. An-
cak maalesef bu konuda deği-
şen hiçbir şey yok” dedi.
Patronlardan uyarı
TÜSİAD YİK toplantõsõnda konuşan Koç, ‘Siyasilerimiz
söylemlerinin yarattõğõ tahribatõ görmezden geliyor’ dedi
YÖK Başkanõ,Danõştaykararõnõdeğerlendirirken‘Gerekirsehukukudolanõrõz’dedi
Özcan hukuku dõşladõANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - YÖK Başkanõ Prof. Dr.
Yusuf Ziya Özcan, Danõştay’õn
yürütmesini durdurduğu imam
hatiplilerin üniversiteye girişte
önünü açan katsayõ uygulamasõyla
ilgili “gerekirse hukuku dola-
narak” yeni bir karar alacaklarõ-
nõ açõkladõ. Özcan, imam hatip li-
selerinin genel liselere dönüştü-
rülmesini ve ortaöğretim müfre-
datlarõna seçmeli yoğunlaştõrõlmõş
din dersi konulmasõnõ da önerdi.
YÖK Başkanõ Özcan dün basõn
kuruluşlarõnõn temsilcileriyle bir
araya gelerek değerlendirmelerde
bulundu. Danõştay’õn yürütmeyi
durdurma kararõnõn ardõndan bü-
tün olasõlõklarõ dikkate aldõklarõ-
nõ belirten Özcan, “B, C, D ve
E’ye kadar planlarımız var.
Bunu baştan biliyorduk. Her şe-
ye hazırlandık” diye konuştu.
Yeni düzenlemenin, ana hatlarõyla
iptal edilene paralel olacağõnõ be-
lirten Özcan, “Sınav sistemi ana
hatlarıyla aynı olacak, 2010’da-
ki sınav tarihleri değişmeye-
cek” dedi. Özcan, “katsayı far-
kı aralığının daraltılmasının” da
alternatiflerden biri olduğunu ifa-
de ederek, “Biz, bize düşeni çar-
çabuk devreye sokmayı planlı-
yoruz” diye konuştu. Özcan, kat-
sayõ düzenlemesiyle tüm meslek
okullarõndaki öğrencilerin üni-
versiteye girmesinin peşinde ol-
madõklarõnõ belirtirken, en yete-
neklilerinin üniversiteye girmesini
istediklerini söyledi. Özcan, sa-
Dicle ve Fırat sularında AB ortaklığına tepki
İzmir’deki çevre örgütü temsilcileri, Avru-
pa Birliği’nin Fırat ve Dicle sularının yö-
netimine katılmasına tepki göstererek “Su-
larımızı ne AB, ne AKP ve ne de Türkiye bü-
rokratları, kısaca ‘su tüccarları’ yönetemez”
dediler. EGEÇEP, İZMİR Dersim Dernek-
leri, Üzümsen, TMMOB EMO İzmir Şube-
si, TMMOB ÇMO İzmir Şubesi üyeleri
dün İzmir Adliyesi önünde yaptıkları açık-
lamada, Fırat ve Dicle başta olmak üzere bü-
tün Avrupa ve dünya suları üzerindeki kir-
li bir oyun oynandığını belirttiler. Çevre ör-
gütleri İstanbul’da da protesto gösterisi
düzenledi. (Fotoğraf: VEDAT ARIK)
BAKAN YAZICI SAVUNMAYA GEÇTİ
T
ÜSİAD’õn toplantõsõna katõlan Devlet Bakanõ Hayati Yazõcõ,
“Ben AB odaklõ konuşacaktõm, ama benden önceki konuşma-
cõlar başka konulara girdi, onlarõn konuşmasõna da atõfta bu-
lunacağõm” diyerek başladõ. Bunun üzerine Koç ve Yalçõndağ’õn gü-
lümsedikleri görüldü. Türkiye’de siyasetle ilgili yapõlan değerlen-
dirmeleri çok haklõ bulmadõğõnõ dile getiren Yazõcõ, çabalarõn takdir
edilmesi gerektiğini belirterek “Siyasette kriz varmõş gibi beyanlarõ
abartõlõ buluyorum. Türkiye’de güven var, istikrar var” dedi.
yõlarõ yõlda 300 bin olan meslek
okulu mezunlarõndan 212’sinin
üniversiteye girdiğini belirterek
“Artacağını düşünmüyoruz.
500 öğrenci girse ne olacak?”
dedi. Özcan, bir gazetecinin “Da-
nıştay’ın kararının ardından
aynı sonuçlar doğuracak karar
almak hukuku dolanmak olmaz
mı?” sorusuna, “Gerekirse hu-
kuku dolanırız” yanõtõnõ verir-
ken, danõşmanõ Özcan’õ bu ifa-
desinin yanlõş anlaşõlabileceği
konusunda uyardõ. Özcan da top-
lantõ sonunda ifadesinin yanlõş
anlaşõldõğõnõ ileri sürerek, “Bizim
hile yapmamıza gerek yok. Biz
hukuku dolanmayız” diyerek
düzeltmeye çalõştõ.
Özcanõ, imam hatip liselerinin
genel liselere dönüştürülebilece-
ğini kaydetti. Ortaöğretimdeki
din ve ahlak bilgisi dersinin kal-
dõrõlarak, yerine seçmeli yoğun-
laştõrõlmõş bir din dersinin getiri-
lebileceğini ifade eden Özcan,
“Veliler neyi arzu ediyorlarsa
artık, namaz ve Kuran gibi
şeyler öğretilebilir. Temel dini
bilgiler öğrencilere kazandırı-
labilir. Alevi öğrencilerin, var-
sa Hıristiyan öğrencilerin ihti-
yaçları da karşılanır. Böyle bir
yolla ülkemizde ciddi tartış-
malara neden olan imam hatip
meselesi halledilir” dedi.
Mesleki ve teknik eğitimin ya-
põlandõrõlmasõna ilişkin yaptõk-
larõ çalõşmalara da değinen Özcan,
“Meslek lisesi memleket mese-
lesi gibi sloganlarla ortaya çı-
kılıyor, ama onların birçoğu
slogan olarak kalıyor. Bu son
katsayı meselesinden gördü-
nüz, o sloganın sahibi olan Koç
Grubu’ndan çok büyük bir ses
çıkmadı” dedi.
YÖK, başkanını düzeltti
Toplantõnõn ardõndan açõklama
yapan YÖK, kendi başkanõnõ
düzeltmeye çalõştõ.
Yazõlõ açõklamada Özcan’õn
farklõ bir anlam yükleyerek “Ge-
rekirse hukuku dolanırız” de-
diği savunuldu. Açõklamada,
Özcan’õn hukukun YÖK’e ver-
diği imkânlar doğrultusunda her
türlü çõkar yolun kullanõlmasõ dü-
şüncesini ifade etmek istediği ile-
ri sürüldü. Açõklamada, Öz-
can’õn imam hatip liseleri ko-
nusunda da “şahşi düşüncesini”
belirttiği kaydedilerek imam ha-
tiplerin genel liselere dönüştü-
rülmesi konusunda çalõşma ya-
põlmadõğõ belirtildi.
KIZ ÖĞRENCİLERE TEKME
Öğrencilere
polisten dayak
İstanbul Haber Servisi- Polisin evlerini araya-
rak ailelerini görüşmeye çağõrdõğõnõ ileri süren Öğ-
renci Kollektifi üyesi bir grup, İstanbul Emniyet Mü-
dürlüğü önünde basõn açõklamasõ yapmak istedi. Öğ-
renciler ile polis arasõnda arbede yaşandõ. Polisle-
rin bazõ kõz öğrencilere tekme attõğõ görüldü.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü yerleşkesi önün-
de dün öğle saatlerinde toplanan öğrenciler
“Alo Alo bizi aramışsınız. Buyurun geldik bu-
radayız”, “Parasız eğitim istemek suçsa he-
pimiz suçluyuz” ve “Söylet şimdi de casuslu-
ğa mı başladın” pankartõ açtõ. Daha sonra yol
üzerinde basõn açõklamasõ yapmak isteyen gru-
ba polis izin vermek istemedi. Polis, açõklama-
ya devam eden grubu çembere alõp kaldõrõma çõ-
karmaya çalõştõ. Bu sõrada öğrenciler ile polis ara-
sõnda arbede yaşandõ. Çõkan arbedede polislerin
aralarõnda kõz öğrencilerinde bulunduğu gruba tek-
me ve yumruk attõğõ görüldü. Eylemcilerden ba-
zõlarõ da polise sopa ile karşõlõk verdi.
Arbedenin ardõndan basõn açõklamasõ yapan öğ-
renciler, ilgili kurum ve kişiler hakkõnda suç du-
yurusunda bulunacaklarõnõ söyledi. Arbede sõra-
sõnda kimsenin gözaltõna alõnmadõğõ öğrenildi.
MEB’in hilesi Danıştay’dan döndü
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Danõş-
tay 2. Dairesi, Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõn Anaya-
sa Mahkemesi kararõna aykõrõ olarak yasayla dü-
zenlemesi gerekirken, yönetmelikle belirlediği
ilköğretim müfettişlerinin görev alanlarõnõ daral-
tan düzenlemesinin yürütmesini durdurdu. Yapõ-
lan değişiklikle “öğrenci yurtlarõ”, “halk eğitim
merkezleri” ve “öğretmen evleri” gibi pek çok
önemli görev alanõ ilköğretim müfettişlerinin de-
netiminden alõnmõştõ. Danõştay kararõnda, ilköğ-
retim müfettişleri ve yardõmcõlarõnõn görev ile so-
rumluluklarõna ilişkin düzenlemenin yasa ile de-
ğiştirileceği yönündeki Anayasa Mahkemesi’nin
kararõna dikkat çekilerek bu konuda yürütmeye
yetki verilemeyeceğine dikkat çekildi.