03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 NİSAN 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Rusya’da ‘Türkiye Kültür Yılı’ görkemli başladı… ‘Nâzım’ Moskova’daydı KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR ‘Elveda Dünya, Merhaba Kâinat’ şekkürü duyunca ister istemez o baskıları düşündüm. nın yönettiği Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile Ankara Devlet Çoksesli Korosu, solistler ,Z , D , çocuk solistler ve D ... Piyanosunun başında şeytanlıkla meleklik arasında gibip gelen Fazıl Say... Hepsi mükemmeldiler… Beş bölümlük eserde her bölüm sonunda salondan alkış kopuyordu. Gümbür gümbür gürleyen, kükreyen, haykıran müziğin tıpkı Nâzım’ın şiirleri gibi ansızın bir fısıltıya, çok içten ve içe dönük bir söyleyişe, ansızın bir çocuğun çaldığı flüt sesine dönüşmesi… Orkestrayla solistlerin ilişkisi, koroyla bütünın söyleleşip ayrılmaları, diğiyle, küçük Kansu’nun sesinin yan yana gelmesi… Orkestrayla Fazıl Say’ın piyanosunun flört etmesi ya da çatışması… Kalabalıklarla solo partisyonların oyunu… Hele bütün bunların birleşimi mükemmel akustiği olan o görkemli salonda olağanüstü etkileyiciydi. İzlediğim bu görkemli şiirin sonunda D Nâzım’ın sözü bana biraz daha yakındı. Bu gece, başta Nâzım olmak üzere sahnedeki tüm sanatçılar bir kez daha Rusya’dan kâinatı selamlıyordu. Dinleyiciler arasındaki yabancı diplomatların, tekrar tekrar gelip müziğin evrensel dilini, Fazıl Say’ı ve yorumcuları kutlamaları görülecek şeydi! Konser sırasında dinleyiciler arasından bir hanım sert bir hareketle ön sıralardan kalkıp salonu terk etti. Tam da ABD dolarları ve silah sanayii ve Hiroşima’dan söz edildiği sırada… Rivayet o ki Amerikan elçiliğinde çalışan bir diplomat hanımmış. Rusya Bilimler Akademisi’nden D V , Nâzım’ı öğrenciliğinde tanımıştı. Konser sonunda Nâzım’ı ilk kez Türkçe dinlemenin coşkusunu gözyaşlarını gizlemeye çalışarak anlatıyordu. U ye göre ise Türkolog “ ” yaşadığımız gece. p Üsküp’ten Bakınca... Üsküp’te hava bulutlu, sıkıntılı. “Avrupa İçin Bir Ruh” girişiminin Felix Meritis Vakfı, Makedonya Kültür Bakanlığı ve Makedon sivil toplum kuruluşları işbirliği ile düzenlediği “Forum Skopje“nin (Üsküp Forumu) ilk gününe damgasını vuran siyasi atmosfere eşlik edercesine... Makedonya, bir gün önceki NATO zirvesinde Yunanistan vetosunu yemiş ve Avrupa kapısının aralanması biraz daha güçleşmişti. Türkiye’den Forum’a davet edilen iki konuşmacı olarak itibarımız yerindeydi doğrusu. Çünkü, Türkiye Makedonya’ya aktif destek veren birkaç ülkeden biri olmuştu zirvede. Türkiye Büyükelçisi ve müsteşar dan, Makedonya nüfusunun yaklaşık yüzde 4’ünün (78.000) Türk olduğunu (ama Peçenek kökenkli Torbeş‘leri, kendilerini Türk hisseden çingeneleri vb. sayarsanız bu oranın çok daha yüksek olduğunu), iki belediyede Türk bayrağının dalgalandığını öğreniyorum. 1953’teki ‘Centilmenlik Anlaşması‘ ile 120.000 soydaşımız Türkiye’ye dönmüş. Gene de azımsanmayacak bir varlığımız var bu ülkede. Makedonya’da Türk olmak, dezavantajlı bir konum değil. Tam tersine, bir soyluluk işareti. Makedonlar arasında Osmanlı dönemini övücü sözlerle ananların sayısı da hiç az değil. Makedon okullarında yirmi aile isterse, Türkçe eğitim verilebiliyor. Çok kültürlülük özümsenmiş, bazı ülkelerde olduğu gibi lafta kalmıyor. Ama, ülke nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturan Arnavutlarla ilişkiler biraz sorunlu. Kosova’nın bağımsızlık ilanını, Üsküp’teki Arnavutlar coşkulu gösterilerle kutlamış. Milliyetçi damarları kabaran Arnavutların, ‘Büyük Arnavutluk’ hayalini terk etmediğini düşünüyor Makedon halkı. Makedonya ile ülkemiz arasında yüzyıllar ötesine uzanan tarihsel bağların daha da gelişmesi için tüm olanaklar mevcut. Üsküp’ün dört bir yanında Türk kültürünün izleri var. Bunlardan bir bölümü, restore edilmiş; “Çifte Hamam” Ulusal Galeri’ye ev sahipliği yapıyor, “Kapan Han” turistik bir işletme olarak varlığını koruyor. “Kurşunlu Han”ı da Türk Kültür Merkezi olarak kullanmak üzere Türkiye’ye vermeyi önermişler. Tabii, Türkiye’nin de, Makedon Kültür Merkezi olarak bir bina tahsis etmesi karşılığında. Bu projenin çok önemli olduğuna, Dışişleri Bakanlığımızın bu konuyu öncelikli olarak gündemine alması gerektiğine inanıyorum. Bugün Üsküp’te iki ismin önemli rol oynadığı görülüyor. “Ramstore” ile Koç, “Yahya Kemal Okulu” ile ... Türkiye Cumhuriyeti, Üsküp’te bir Kültür Merkezi ile yetinmemeli, Osmanlı döneminde kent merkezi olan, bugünse büyük ölçüde Arnavut tüccarların eline geçen tarihi ‘Çarşı‘nın onarılıp, kente yeniden kazandırılması için her türlü desteği vermeli. Üsküp’e “Anadolu Ateşi“ gelmiş yakınlarda, bir de Senfoni Orkestrasını yönetmek üzere .. Makedon sanatçılar, Türkiye ile ilişkileri çok önemsiyor. İstanbul’u dünyanın en dinamik kültür merkezlerinden biri olarak tanımlıyorlar. Üsküp’te yaşam sakin. Her şey insani ölçülerde, şiddet hissetmiyorsunuz sokaklarda. Belki de, maddi imkânların son derece sınırlı olmasının bir sonucu bu. Kent, 60’lı yıllarda yıkıcı bir deprem yaşamış. Bunun sonucu olarak, geleneksel mimari yerini sevimsiz beton bloklara bırakmış. Kültür yapıları da çok sınırlı. Ulusal Senfoni Orkestrası‘nın bile kendine ait bir salonu yok. Ama, sanatçılar hâlâ devletin koruması altında. Bunun olumlu ve olumsuz yanlarını konuşuyoruz. Sorunlarımız birçok noktada benzeşiyor. Özel sektörün yeterli gücü olmadığından bizdeki kadar etkin bir sponsorluk yapamadığından yakınıyorlar. Ülkeye yabancı sermaye girişinin birçok şeyi kolaylaştıracağı kanısındalar. Bunun yol açacağı sorunları ise düşünmek bile istemiyorlar. Avrupa, Makedonlar için tartışmasız bir umut kapısı. “Üsküp Forumu” nda “Avrupa’da Sivil Toplumun Rolü ve Sorumlulukları“ üstüne konuşuyorum. da, “Sermaye Kültür ilişkileri”ni tartışıyor. Forum’da siyasetkültür ilişkilerinden, kalkınmada kültürün rolüne kadar pek çok konu ele alınıyor. Uluslararası kültürsanat ağlarının gelişmesinde, ikili ilişkilerin güçlenmesinde bu tür toplantıların önemli bir işlevi olduğu tartışma götürmeyecek bir gerçek. 2010’da ‘İstanbul Forumu’nda buluşmak üzere ayrılıyoruz Makedon dostlardan. İstanbul’da gündem çok yoğun. Forum’da tartışılan pek çok konu güncel yaşamın bir parçası. Özel sektörün sanat alanında yoğunlaşan etkinlikleri, Avrupa ilişkileri, dış tanıtımda sanatın işlevi… Expo’2015 yenilgisinin yankıları, Kültür ve Turizm Bakanımızın isabetli bir ın “Nâzım Hikkararı sonucu met Oratoryosu“ ile açılan Rusya’daki ‘Türk Kültür Yılı‘ ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Brüksel’de açtığı ‘İstanbul Merkezi’… Önümüzdeki haftalarda bu konulara da değinmek umuduyla… DUYGULU ANLAR Moskova’da önceki gün ın ” ile başlayan Rus“ ya’daki “ ” 21 Aralık’ta, bir başka muhteşem buluşmayla, in St. Petersburg Senfoni Orkestrası‘yla vereceği konserle sona erecek. Bu ikisi arasında ın, nün klasik ve cazın sıın nırlarını zorladığı konserleri Hermitage meydanındaki açık hava konseri, geleneksel Türk halk müziğinin en başarılı yorumcularından Türk Dünyası Müzik Topluluğu, sonra Taksim Trio’nun konseri… sergisi… Bu ikisi arasında başka keyifli buluşnın Rus Viva Mumalar: sica Orkestrası‘yla buluşması… Kremlin Sarayı’nda Kızıl Ordu Korosu, Mehter Takımı ve Perküsyon Grubu’nun buluşması … Açılış akşamının ilk izlenimlerini dünkü Cumhuriyet’te okuduysanız, kaldığım yerden devam ediyorum: Nâzım Oratoryosu’nu, bugüne dek Türkiye’nin birçok yerinde farklı orkestra ve farklı yorumculardan dinledim (İstanbul, Ankara, Efes ve Aspendos). Kiminde görkem egemendi, kiminde beste, kiminde şiir, kiminde izleyicinin tepkisi. Her seferinde farklı etkilendim. Bu kez beni en çok etkisine alan duygu: duygusuydu. Sanki bütün gece Nâzım Hikmet’le diz dize, omuz omuza, el ele oturup dinledim konseri. Geçen yıl Türkiye’deki “ ”, bu yıl Moskova St. Petersburg ve Kazan’da sürecek Rusya’daki “ ”… Hep ikili ilişkileri geliştirmek, yaymak, güçlendirmek için. Bugüne dek Sovyetler’le olsun Rusya ile olsun ülke ilişkilerinin nasıl aşk ve nefret ilişkisiyle geliştiğini bilirsiniz. Ya bizdensin ya da onlardan, yani gibi veciz sloganları unutmadınız herhalde… Ancak soğuk savaş yıllarının en gerilimli anlarında bile devlet politikalarına rağmen aydın sorumluluğunun bilincindeki bireyler, yazarlar, sanatçılar ve kimi sanat kurumları arasında kültürel ilişkiler kesilmedi, kestirip atılamadı. ın şu cümleAçılışta sine dönecek olursam: İçimden koca bir “ koptu. Ah evet Sovyetler önceleri çok iyi baktı şairimize. Ancak dönemi baskıları Nâzım üzerinde de öylesine yoğundu ki… “ V ” oyunu zaten bunu anlatır. Ama gelin görün ki, “ ”un eleştirilerine yer yoktur… Oyun ilk geceden sonra yasaklanır ve bir daha sahnelenemez. Ondan sonraki birçok oyunu gibi… Son yıllarında Nâzım Hikmet’in Moskova’da duramaması, habire yolculuklara çıkması biraz da bundandı! Bakanın ağzından bu gecikmiş tedı. V duygusu katıldı… Konserden bir akşam önce Büyükelçi ve eşinin resepsiyonunda Fazıl Say’a güzel bir p sürpriz hazırlanmıştı: V V ’nın üstün yetenekli çocuk müzisyenleri, Say’ın kızı için beste”ı çaldılar. Fazıl da onlediği “ lara piyanoda eşlik etti. Müzisyen çocuklar konserden sonra yine sanatçıları sarmaladılar. Moskova’daki Türkiye Büyükelçiliği’nin tüm görevlileri ve organizasyonu yüklenen İKSV bu açılış için seferber oldu... Hepsini kutluyorum. sözlerine, Notlar: Konser sabahında Fazıl Say ve sanatçılar, Nâzım Hikmet’in mezarını ziyaret ettiler. Bu Fazıl Say için bir ilkti. “ ” bu ziyaretin hüznü eklendi…. Enka’nın görkemli yapısına hayran kaldım: TTA ( p) firmasının iki ünlü mimarının ve V un eseri. Gün boyunca ve özellikle de konserde en heyecanlı ve en duygulu insanlardan biri de Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın temsilcisi olarak Moskova’ya açılışa gelen AŞK VE NEFRET İLİŞKİSİ CUMOK İSTANBUL ÇAĞRISI 12 NİSAN 2008 CUMARTESİ SAAT: 11.00 YURDUMUZ ÜZERİNDE ULUSUN EGEMENLİĞİNİN KURULUŞUNU, EMPERYALİZME KARŞI KURTULUŞ SAVAŞININ BAŞKENTİ ANKARA’DA 14 NİSAN RUHUYLA KUTLUYOR VE YURTTAŞLARIMIZI ULUSAL EGEMENLİK MİTİNGİNE KATILMAYA ÇAĞIRIYORUZ. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Tarih: 12 Nisan 2008 Cumartesi, Saat: 11.00 Yer: Tandoğan AlanıAnkara İletişim: 0216 481 86 81 0534 773 70 67 0505 815 10 17 0536 739 02 29 Kadıköy’den Haldun Taner’den otobüs ile HAREKET: 11.04.2008 SAAT: 01.00 ULUSAL EGEMENLİK BULUŞMASI “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir.” Ülkenin Bütünlüğü Ulusun Birliği Hukukun Üstünlüğü İçin; Demokratik ve Laik Cumhuriyet, Sosyal Devlet İçin; Tam Bağımsız, Onurlu ve Güçlü TÜRKİYE için BEN DEĞİL BİZ! TÜM MEMLEKET SEVDALILARINI ÇAĞIRIYORUZ… TARİH: 12 NİSAN 2008 SAAT 11:00 YER: ANKARA TANDOĞAN MEYDANI Gidiş Dönüş Ücreti : 25 Ytl MEMLEKET SEVDALILARI DERNEĞİ İrtibat Telefonları 0216 336 04 82 0534 483 12 17 0506 728 43 53 www.cumok.org DATÇA CUMOK ÇAĞRISI “Datça’nın Aydınlık İnsanları, Yurtseverler, Vatan İçin El Ele” Ülkenin Bütünlüğü, Ulusun Birliği, Hukukun Üstünlüğü, Laik, Demokratik Sosyal Hukuk Devleti ve Tam Bağımsız Türkiye için 12 Nisan Cumartesi günü Ankara Tandoğan Meydanı‘nda ULUSAL EGEMENLİK BULUŞMASI’na katılıyoruz. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ HAREKET TARİHİ: 11 NİSAN 2008 CUMA HAREKET SAATİ: 18.00 OTOBÜSLERİN HAREKET YERİ: ADD ŞUBESİ ÖNÜ İLETİŞİM : 0252 712 93 93 (ADD ŞUBESİ) LÜTFEN YER AYIRTIN www.cumok.org BURSA CUMOK ÇAĞRISI ULUSAL EGEMENLİK BULUŞMASI 12 NİSAN’DA ANKARA YİNE BİZİ ÇAĞIRIYOR. BURSA’DAN GİDİŞLER İÇİN BAŞVURU; ADD BURSA: 223 83 68 EĞİTİMİŞ: 220 52 80 HAREKET: 12 NİSN 2008 SAAT: 01.00 ŞEHREKÜSTÜ MEYDANI BURSA CUMOK, ADD BURSA ŞUBESİ, EĞİTİMİŞ BURSA ŞUBESİ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle