28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 16 ARALIK 2008 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Yeni Bir Vatan Cephesi mi? Vatan Cephesi’ni anımsayan kaldı mı? Her sabah, akşam radyolarda okunan katılım listelerini!.. Falanca ilden bu kadar, başka ilden şu kadar! İsimler isimler, kadın, erkek, genç, yaşlı vatandaşların Vatan Cephesi’ne yazılmaları!.. Yet- memişti, Demokrat Parti diye anılmak, bu kez “Vatan Cephesi” çıkarılmıştı karşımıza!.. Sağlar, ölüler, hastalar kim varsa yoksa uydur uydur yaz, liste liste!.. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü dayanama- mış bu uyduruk cepheleşmenin mimarı olan Ba- kanları “Kütük Bakanı” ve “Radyo Bakanı” diye adlandırmıştı. Kimdi o yıllardaki bakan, Namık Gedik mi, başkası mı? Menderes’in, üç seçim zaferi elde etmiş De- mokrat Partisi çöküş öncesini yaşıyordu. Kurtuluş çaresi olarak “Vatan Cephesi” adıyla tüm yurt- taşları bir araya getirmeye kalkışmışlardı... Ne yaptılarsa olmadı, ne şiddet, ne öfke, ne baskı!.. Profesörlere kara gömlekliler demek, üni- versite öğrencilerinin üstüne polisi, jandarmayı yöneltmek, silahla, sopayla, özgürlük, demokrasi, Atatürk diyenleri susturmaya, ezmeye kal- kışmak... Şu altı milyon yeni seçmen olayı o günlerde- ki Vatan Cephesi uygulamasına benzemiyor mu? Bir yılda seçmenin dört kat artması!.. Ner- den gelmiş bu yeni seçmenler, dün neredeydi- ler, son seçimde niye yoktular? Arıyorlar, bakı- yorlar seçmen kayıtlarına uydurma isimler, ikti- dara yandaş hayali seçmenler!.. Bir iki seçim ka- zandın mı, altı yıl iktidarın keyfini sürdün mü, bir daha ayrılmak istemiyorsun koltuğundan!.. Yal- nız koltuk mu, türlü çıkarlar, yararlar, şanlar şeref- ler!.. “Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz”. Adnan Menderes’in parti grubuna bu sözlerle seslenişini anımsayalım... Şimdikiler böyle de- miyorlarsa da anlatmak istedikleri neydi? “De- mokrasi bize göre bir amaç değil, araçtır” sözüyle, Fethullah Hoca’nın “Aman yavaş yavaş gidin, za- manla üst yerlere geçmeye bakın” öğütleriyle. DP’nin Vatan Cephesi 27 Mayıs’ta direğe tosladı. AKP de, halkın bilinçli direnişiyle kısa sü- rede çıkmaza saplanacaktır... Kendine yeni dostlar, yardımcılar bulsa da, MHP gibi, hatta Baykal’ın CHP’si gibi!.. Atatürk’müş, devrim il- keleriymiş, uygarlıkmış, çağdaşlıkmış! Halka ver gerileme afyonunu, karart alabildiğine yaşam gü- zelliklerini, dilenci yardımlarıyla yetinmeye zor- la!.. Bir bakacağız, ABD’deki ünlü derginin yazdığı çoktan olup bitmiş, ülkemiz bir şeriat toplumu- na dönüşmüş! Hem, otuz kırk yıl sonra da değil, birkaç yıl içinde!.. Elbirliğiyle... PENCERE Bush, Ayakkabılar ve Parlamentarizm... Başkan Bush Irak’a veda ziyaretine gitmişti; Bağdat’ta düzenlenen basın toplantısında Baş- bakan Nuri el Maliki ile kürsüye çıkmıştı... Iraklı gazeteci Muntazır el Zeydi, meslek ha- yatının en görkemli başarısını bu basın toplantı- sında gerçekleştirdi... Çıkardığı ayakkabılarını Bush’un kafasına bir- biri ardına atan El Zeydi bağırdı: “- Veda ziyaretine geldin ha köpek...” Televizyonlarda bu sahne bıkmadan usan- madan üst üste gösteriliyor... Bereket versin dünyada görsel iletişim ve medya var... Anlaşılan okuma yazmayla olmuyor bu iş.. İnsanlık görerek, seyrederek uyanabilir mi?.. Muntazır el Zeydi hiçbir muhabirin, yazarın ve de başyazarın kıvıramayacağı makaleyi yazıp göz- ler önüne serdi... Irak işgal altında... Amerika Saddam’ın var olmayan kitle imha si- lahlarını gerekçe göstererek bu ülkeyi işgal etti; milyonlarca kişi öldü, göç etti, evsiz barksız kal- dı, çocuklar kırılıp döküldü, ailelerin beli bükül- dü... Peki, üstüne üstlük bu cinayetlerin baş patro- nu Irak’a veda ziyareti düzenleyecek kadar fü- tursuz olabilir mi?.. Ne biçim bir dünyada yaşıyoruz?.. Ne biçim bir dünyada yaşadığımızı gözler önüne sergileyecek son çarpıcı olay bu arada Ku- zey Irak’ta yaşandı... Kuzey Irak’ta parlamentarizm var... Gülmeyin... Bu parlamentodan yeni bir kanun çıktı, erkek- lere çok eşli evlilik yasallaştı... Oluşan tepkilere karşılık Kuzey Irak yönetimi- nin başındaki yetkili “aşiret reisi” Barzani diyor ki: “- Yasanın reddedilmesi olanaksız, çünkü bü- tün taraflar, hükümet ve parlamento, kanunu ha- zırlayan komisyon çok eşli evlilik üstünde anlaş- maya vardı...” Eeee.. ne denir?.. Demokrasi bu!.. Nasıl bir demokrasi?.. Parlamenter demokrasi... Ama herkes bal gibi bilir ki çok eşli evlilik Ku- ranıkerim’in öngördüğü bir kurumdur; ‘fiilen’ Irak’ta geçerlidir; Türkiye’de -özellikle Güney- doğu’da- yaygındır... Bilindiği gibi Amerika, Irak’a demokrasi götü- recekti... Şimdi işgal altındaki Irak, anayasasına göre, bir İslamcı devlettir. Amerika, Türkiye’nin de İslamcı devlet mode- lini benimsemesini bizzat hazırladığı BOP’a bağ- lamıştır... AKP bu projenin ilk adımı olarak iktidarlaşma- dı mı?.. Ve bizim sözde liberal aydınlarımız AKP’yi desteklemiyorlar mı?.. Yaşadığımız süreç tam bir komedya... Iraklı gazeteci Muntazır el Zeydi işte bu ko- medyanın baş oyuncusuna ayakkabılarını fırlat- tı... Baş oyuncu atik ve tetik davrandı, başını eğe- rek darbeden kurtuldu... Ben, biz, bizler, uygar dünya TV’lerden izlenen bu olaya hep birlikte güldük: - Kah.. kah.. kah.. Güleriz ağlanacak halimize... Y unanistan’õn 1829 yõlõnda ba- ğõmsõzlõğõna kavuşmasõ ve özellikle 1844 yõlõnda “Me- gali İdea”yõ devlet felsefesi olarak benimsemesi, başta Kõbrõs Rumlarõ olmak üzere, Yunanistan dõ- şõnda yaşayan tüm Rum-Ortodokslarõn ta- rihinde bir dönüm noktasõ oluşturmuştur. Zi- ra Yunanistan’õn Megali İdea’yõ bir devlet felsefesi olarak kabul etmesiyle birlikte, baş- ta Kõbrõslõ Rumlar olmak üzere, neredeyse dünya üzerindeki tüm Rumlar, kendilerinin “Büyük Helen Devleti”nin sõnõrlarõ içine alõnmasõnõ istemişlerdir. Kõbrõslõ Rumlarõn, Kõbrõs Adasõ’nõn Bü- yük Helen Devleti’nin sõnõrlarõna katõlma- sõ özlem ve isteği, yani bilinen tabiriyle “Enosis” talepleri daha 1828’lerde başla- mõş ve milliyetçi Rum burjuvazisinin ge- lişmesine paralel olarak bugünlere kadar gel- miştir. Bu bağlamda Kõbrõs’õn Yunanistan’la birleşmesi özlem ve isteği Kõbrõslõ Rum- lar için “gerçekliği tartışılmaz bir tabu” olarak kabul edilmiş ve tartõşõlan sadece Enosis’in gerçekleştirilmesinin “yönte- mi” olmuştur. Ama şurasõ bir gerçektir ki, “yöntem” ko- nusunda kendi aralarõnda anlaşamayan ve hatta zaman zaman Yunanistan’la da uyuş- mazlõğa düşen Kõbrõslõ Rum yöneticiler, de- ğişen uluslararasõ siyasi koşullara göre Enosis özlemlerini açõk veya kapalõ olarak sürdürmüşler ve yaptõklarõ Enosis milli- yetçiliği ile de Kõbrõs sorununu bugünlere taşõmõşlardõr. Başta Makarios olmak üzere Enosis eğitim ve terbiyesi almõş olan hiçbir Kõb- rõslõ Rum yönetici, 1960 yõlõnda Kõbrõs Cumhuriyeti’nin kurulmasõnõ hazmede- memiştir. O zamana kadar basit bir azõn- lõk olarak gördükleri Kõbrõs Türkleriyle si- yasi eşitlik temelinde ortak bir devlet kur- mak, yüz yõldõr Yunanistan’la birleşme hülyasõ peşinde koşan Makarios ve arka- daşlarõ tarafõndan “çok aşağılayıcı” bir du- rum olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle Kõbrõs Cumhuriyeti’nin kurulmuş olmasõ Makarios’u ülküsünden caydõrmamõş ve Makarios, daha cumhuriyeti kuran antlaş- malarõ imzalarken, bu antlaşmalarõ yõkma peşine düşmüştür. Kõbrõs’õn “varoluşundan beri bir Helen adası olduğunu, Helen kalacağını, ada- yı Helen ve bölünmemiş bir şekilde dev- raldıklarını, öyle muhafaza edeceklerini ve Yunanistan’a da bölünmemiş olarak devredeceklerini” söyleyen Makarios, bu amacõnõ gerçekleştirmek için en yakõn ça- lõşma arkadaşlarõnõ da aynõ ülküyü savunan kişiler arasõndan seçmişti: Glafkos Kleri- des, Polikarpos Yorgacis ve Tassos Pa- padopulos... Her üç isim de genç, su ka- tõlmamõş Helen milliyetçisi ve komünizm karşõtõ heyecanlõ kişilerdi. Bu üçlüden İçişleri Bakanlõğõ yapmõş olan Yorgacis, Enosis yolunda teori üretmekten ziyade, olasõ bir “silahlı mücadele”nin alt- yapõsõnõ sağlamaya yönelik çalõşmalarda bu- lunmuş ve Türkleri imha etme planõ olarak da bilinen meşhur “Akritas Planı”nõn ha- zõrlayõcõlarõ arasõnda yer almõştõr. Yorgacis 1970’te öldürülmüştür. “Makarios Üçlü- sü”nün geri kalan iki üyesi, yani Papado- pulos ve Klerides ise özellikle 1974’ten son- ra Kõbrõs sorununun çözümü konusunda cid- di görüş ayrõlõklarõna düşmüş olmalarõna rağmen, Kõbrõs’õn kaderinde çok daha önemli rol oynamaya devam etmişlerdir. Ancak bunlardan Papadopulos’un siyasi ha- yatõna ve Kõbrõs sorununa olan yaklaşõmõ- na bakõldõğõnda, adõ EOKA, katliamlar, ka- ra para aklama, rüşvet, Miloseviç, Saddam ve PKK ile anõlan bu Rum liderin Kõbrõs’õn kaderini olumlu değil, olumsuz yönde et- kilediğini söylemek yanlõş olmayacaktõtr. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, Pa- padopulos gerçek bir Türk düşmanõ idi ve bu düşmanlõğõnõ açõkça sergilemekten de ka- çõnmõyordu. Nitekim AKEL politbüro üyesi olan Zi- artides’in 2003 yõlõnda Papadopulos için di- le getirdiği, “Onun Türklere nefreti has- talık boyutunda... O, Türklerle ilgili ko- nularda hasta bir ırkçıdır... Tassos ol- duğu sürece Kıbrıslı Türklerle bir uz- laşmaya varılması tamamen imkânsız- dır” sözleri, Papadopulos’un Türklere olan nefretini açõkça ortaya koymaktadõr. Kal- dõ ki Akritas Planõ’nõn da her ne kadar Yor- gacis tarafõndan hazõrlandõğõ dile getirili- yorsa da Klerides, planõ asõl hazõrlayanõn Tassos olduğunu açõkca ifade etmiştir. Ni- tekim Papadopulos da kendi hazõrladõğõ bu plana güvenerek, Türkiye’nin Kõbrõs ka- rasularõnõ ihlal etmesi halinde adadaki tüm Türkleri 1 saat 45 dakika içinde “temizle- yeceklerini” açõklamaktan çekinmemiş- tir. Bir EOKA mensubu olan ve “Defkali- on” kod adõyla “temizlik harekâtları”na katõlan Papadopulos’tan zaten başka bir dav- ranõş biçimi beklenemezdi! Nitekim “Türk düşmanlığı” sayesinde Makarios’un ya- nõnda Grivas’õn da güvenini kazanan Pa- padopulos, önce EOKA’nõn Lefkoşa bölge komutanlõğõna, daha sonra da “Kıbrıs Mücadelesi Siyasi Komitesi (PEKA)” örgütünün sorumluluğuna getirilmiştir. PE- KA’nõn görevi propaganda ve sivil toplum kuruluşlarõnõ denetlemekti. Diğer bir ifa- deyle PEKA, Enosis mücadelesine karşõ çõ- kan Rum-Türk “hain ve komünistleri”ne “ihanetlerinin” bedelini ödeten bir örgüt idi. Bu bağlamda Papadopulos sadece Türk düşmanlõğõ ile yetinmemiş ve çok sayõda “Rum hainin!” de kanõna girmişti. Kõbrõs sorununa kapsamlõ çözüm bulun- masõna yönelik görüşmeler, KKTC Cum- hurbaşkanõ Talat ile GKRY Devlet Başkanõ Hristofyas arasõnda sürmektedir. Ancak Pa- padopulos’tan Hristofyas’a Helen milli- yetçilerinin Kõbrõs sorununa bakõş açõsõnda bir değişiklik olmuş mudur? “Yoldaş Hris- tofyas”õn açõklamalarõna bakõldõğõnda bu soruya olumlu bir yanõt verebilmek pek mümkün değildir. Zira Hristofyas õsrarla, “yapılması ola- sı bir antlaşmayla kurulacak olan dev- letin yeni bir devlet olmayacağını , bu devletin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin fede- rasyona dönüşmüş bir devamı olacağını” söylemekte ve zaten bu antlaşmanõn da “iki eşit devlet” arasõnda imzalanan bir antlaş- ma olmayacağõnõn altõnõ çizmektedir. So- nuçta Papadopulos’tan çok daha yumuşak bir görünüm sergilemesine rağmen Hris- tofyas’õn da soruna olan yaklaşõmõ aynõdõr: Kõbrõs Cumhuriyeti’nden anlaşõlmasõ ge- reken Rumlarla iç içe geçmiş olan, bir “Rum devleti” olarak bilinen ve Türkler- le iki devlet temelinde paylaşõlmamõş olan Kõbrõs’tõr. Türkiye’nin AB yolunda iler- leme süreci içinde bu ülküye kesinlikle ula- şõlacaktõr! (*) (*) Konuya meraklõ olan okurlar, Kõzõl- yürek, N.: Doğmamõş Bir Devletin Tarihi, Birleşik Kõbrõs Cumhuriyeti, İletişim Ya- yõnlarõ, İstanbul 2005 ve Över, K.G.: Tas- sos Papadopulos, Kõbrõs’ta Rumlar Vadi- si, Kaknüs Yayõnlarõ, İstanbul 2007 başlõklõ çalõşmalarda daha fazla bilgiye ulaşabi- lirler. Papadopulos’un Ardõndan... Prof. Dr. Turgut TURHAN Doğu Akdeniz Üniversitesi (KKTC) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Papadopulos’tan çok daha yumuşak bir görünüm sergilemesine rağmen Hristofyas’õn da soruna olan yaklaşõmõ aynõdõr: Kõbrõs Cumhuriyeti’nden anlaşõlmasõ gereken Rumlarla iç içe geçmiş olan, bir “Rum devleti” olarak bilinen ve Türklerle iki devlet temelinde paylaşõlmamõş olan Kõbrõs’tõr. CHP Program Çalõşmasõ ve Tarõm Mahir GÜRBÜZ Eski Ziraat Mühendisleri Odasõ Başkanõ, CHP üyesi P rogram çalõşmalarõ nedeniyle olsa bi- le “tarımın sol siyaset gündemine girmesinin” önemli olduğunu, ön- celikle belirtmek gerekmektedir. Hazõr- lanmõş taslağõn tarõm bölümü için, program kurultayõ öncesinde yararlõ olabilir dü- şüncesiyle, özetle de olsa eleştirel bir de- ğerlendirmenin yapõlmasõ uygun bulun- muştur. “Tarım ülkemizin yükü değil gü- cüdür” şiirsel başlõğõ altõnda yer alan tas- lak görüşlerinin sorgulanmasõ gereken ilk boyutunu, kanõmõzca sosyal demokrat si- yasetin ilkeleri ve değerleri ile örtüşme dü- zeyi oluşturmaktadõr. Çünkü, metne bakõnca bu örtüşmenin yeterli olamadõğõ gözlen- mektedir. Örneğin; paylaşõm ve bölüşüm ilişkilerine dönük sol kimlikli hiçbir öner- me getirilmeden, sadece, “üretimin art- ması, üretici refahının yükselmesi, ürün kalitesinin gelişmesi, ürün hijyeni, gıda güvenliği ve tüketiciye uygun bedelli ürün” eksenlerinde sõnõrlanmõş salt eko- nomik nitelikli bir genel hedeflemenin, sos- yal demokrat siyasetin toplumcu doğrul- tularõnõ yansõtmakta yeterli olduğunu söy- lemek zordur. Sol siyasetin önemli bir de- ğeri olan “insan odaklı gelişme yaklaşı- mı” gereği, toplumun en dezavantajlõ ke- simini oluşturan kõrsal toplumun yaşam ka- litesinin geliştirilmesi gibi toplumcu bir ön- celik de söz konusu edilmemiştir. Emek yo- ğun üretim yapan fakat emeği ile gerçek- leştirdiği artõ değerden hakkõnõ alamayan ve bu nedenle yoksulluğu derinleşen üre- tici kitlesini öncelikli ittifak kitlesi sayan sol ideolojik yaklaşõm da gereğince ser- gilenememiştir. Bütün bunlardan dolayõ ve ilkesel anlamda sol-sosyal demokrat, top- lumcu bir bakõş açõsõ ortaya konulamayõnca, taslağõn tarõm bölümü kaçõnõlmaz olarak her liberal anlayõşõn altõna imza atabileceği ki- mi “araç ve kullanılacak tekniklerin” ta- nõmlandõğõ bir metin olarak ortaya çõkmõştõr. Bütün bunlara ve bütünlükçü bir kurgu içinde verilemediğinden yeterince öne çõ- karõlamamõş olunmasõna rağmen, çoğun- luğu 1997-2001 döneminde gerçekleştiri- len Genel Merkez Tarõm Komisyonu ça- lõşmalarõndan alõnan çok sayõda doğru yaklaşõmõn sergilenmiş olduğunu da baş- tan söylemek gerekmektedir. Ne var ki değinilen bu olumluluklarõn ya- nõnda, konunun geneli ile ilgili kimi ye- tersizlikler gözlendiği gibi, özel konulara ilişkin olarak yerindeliği tartõşmalõ çok sa- yõda görüş de ileri sürülmüş bulunmakta- dõr.Çağdaş gelişimleri sahiplenmesi gere- ken sol siyaset açõsõndan, “köylülük özel- likli kırsal dokunun, ekonomik nitelik- li tarım işletmeciliği yapısına evrilmesi- ni” öngören rasyonel bir yapõsal dönüşüm yaklaşõmõ sergilenememiştir. Gerek bitkisel gerekse hayvansal üretim için toprak ve su kaynaklarõnõ doğru kul- lanarak üstün katma değer sağlayacak bir üretim doğrultusunun nasõl olacağõ açõk- lanmamõştõr. “Temel ya da stratejik ürün, ekonomik ürün ve dışa karşı ya- rışmacı ürün” gibi nitel değerlendirmeler yapõlmamõş, orta ve uzun dönemi öngören ürün değişme eğilimlerinin ne olduğu or- taya konulamamõştõr. Buğday, arpa, mõsõr, şekerpancarõ ve benzeri önemli ürünler du- rurken, üretim deseni değişim öngörüsü, sa- dece ithalat gerekçesiyle ama yaşamsal öne- mi belirtilenlerden çok daha az olan “çel- tikle” başlatõlabilmiştir. Parti programõ yerine seçim bildirgele- rinde yer almasõ daha uygun olan sayõsal he- defler verilebilmiştir. Üstelik bu yapõlõrken; “büyüme hızının iki katına çıkarılacağı, her yıl şimdikinin on katı yeni sulama alanı açılacağı, mevcut yüzde birlik des- tek kaynağının yüzde ikiye çıkarılacağı” gibi abartõlõ, gerekçesi konmayan iddialar sergilenmiştir. Desteklemenin amacõ popülist bir yak- laşõmla yalnõzca üretici geliri artõşõna odak- lanmõş, dolayõsõyla yöntemleri de sadece ürün fiyatõ ve girdi desteği araçlarõyla kõ- sõtlanmõştõr. “Ekonomik tarım işletmesine yönelik yapısal dönüşüme, üretimin stratejik, ekonomik ve yarışmacı özellikli ürün gruplarına yöneltilmesine, üretici örgütlenmesine ve üreticinin bilgi ve tek- nolojiye erişmesine” dönük ilkeli, rasyo- nel destek yöntemleri getirilmemiştir. Top- raklarõn korunacağõndan söz edilirken, ko- rumanõn yetmeyeceği õslah-geliştirme ve verimli kullanma anlamõnda kamusal so- rumluluklarõn ilgili kanun işler kõlõnarak devlet tarafõndan yerine getirileceği söy- lenmemiştir. Ek yasalarla amacõndan sap- tõrõlan Toprak Koruma ve Arazi Kullanõmõ Kanunu, sektörün bütünüyle yabancõlarõn eline geçmesini sağlayacak Tohumculuk Kanunu gibi yasal düzenlemelerin ulusal yararlar yönünde değiştirileceği belirtil- memiştir. Süt ve et hayvancõlõğõna dönük ülkesel ve bölgesel öngörüler ve verimli üretim için önkoşul olan genetik iyileştirme senaryo- larõ getirilmezken, hayvancõlõğõn gelişimi göreli önemleri abartõlarak tümüyle “be- sicilik, kümes hayvancılığı ve arıcılığa” bağlanabilmiştir. Özetle; üstte örneklenen nedenlerle CHP’nin yeni program taslağõnõn tarõmla ilişkili bölümleri için, başta da söylendiği gibi, sol siyaset kimliği açõsõndan yetersizlik ve her liberal yaklaşõmõn altõna imza ata- bileceği kimi araç ve yöntemleri sõralamakla yetinen bir metin tanõmlamasõ yapmak, ka- nõmõzca yanlõş olmayacaktõr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle