04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 OCAK 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK , 7 SAĞLIKÇILARDAN GÖSTERİ Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi bir grup, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi’ndeki, maaşlarının yattığı bankanın promosyonlarının kendilerine verilmesini istedi. Banka şubesi önünde toplanan SES üyesi grup, “Biz hakkımız olanı istiyoruz’’, yazılı dövizler açıp, “Söz, yetki, karar çalışanlara’’, “Promosyon hakkımız, söke söke alırız’’, “Eşitlik, adalet istiyoruz’’ gibi sloganlar attılar. SES Ankara Şubesi Başkanı Adem Bulat, burada yaptığı açıklamada, “Bu ücretler bizim ücretlerimiz. Hiçbir gücün bizim adımıza karar vermeye hakkı yoktur’’ diyerek haklarını alana kadar maaşlarının yattığı banka önünde eylemlerini sürdüreceklerini belirtti. ESNEK ÇALIŞMA KONFERANSI ICEM, Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel Hizmet Sendikaları Federasyonu (ICEM) bugün ve yarın “Altişveren ve Düzensiz İstihdam Türkiye Ulusal Konferansı” düzenliyor. ICEM üyesi 13 sendikadan 70’i aşkın yöneticinin katıldığı konferans, Gren Park Otel’de sabah 09.30’da başlayacak. Konferansın açılışını Tesİş Sendikası Genel Başkanı ve ICEM Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Kumlu ve ICEM Genel Sekreteri Manfred Warda ile Friedrich Ebert Vakfı Türkiye Temsilcisi Lüise Rürup yapacak. Konfrensta, “Dünya ve Avrupa Ölçeğinde Altişveren ve Düzensiz İstihdam”, “Altişveren ve Düzensiz İstihdam” Küresel Projesi gibi konular ele alınacak. TREN KAZASINA ÇALIŞANDAN PROTESTO Kütahya’da 9 kişinin ölümüyle sonuçlanan tren kazası, İstanbul ve Adana’da protesto edildi. İstanbul’da Haydarpaşa Garı önünde toplanan Halkevleri, Metalurji Mühendisleri Odası ve Birleşik Taşımacılık Sendikası üyeleri, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman’ı istifaya davet etti. Adana’da da Halkevleri üyesi iki kişi Adana Garı’nda kendilerini raylara zincirledi. Eylemciler yaklaşan trene karşın uzun süre AKP ve TCDD yönetimi karşıtı sloganlar attı. Eylemcilere yolcular alkışlarla destek verdi. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ ‘Pantolon Bulamadık Gömlek Verelim’ Dün sabah ilk işim Yazıişleri’ne çıkıp dinsel yaklaşımlarını öne çıkararak AKP’yi destekleyen gazetelere bakmak oldu. Bir kısmı yıllardır sürdürdükleri “Türbana özgürlük” kampanyasının etkisinden kurtulamamıştı. Daha doğrusu değişiklik önerisinin ne getirip ne götürdüğünün ayırdına varmamış gibiydiler. Bir bölümü ise “türban”dan vazgeçip başörtüsüne odaklanmışlardı. Doğaldır ki AKP’yi üzmek istememişlerdi. ??? Oysa anayasa değişiklik önerisi ile YÖK Yasası’nda değişiklik öngören madde önerisi türbanı yükseköğrenim kurumları dahil tüm öğretim kurumlarında yasaklıyordu. Türban mağduru kızlara(!) “türbanlı olarak üniversitelere girme hakkı” sözü verenler, tipik Türk yaklaşımının yeni kurbanı olmuşlardı. Önce konuşup sonra düşünme geleneği sayesinde, görüşlerini açıklarken “Hangi yasa türbanı yasaklıyor?” diye hava atarak yasadışı bir uygulama görüntüsü vermek isteyenler bakalım ne yapacaklar? Olasıdır ki, önerileri yasalaşırsa “Türbanı hangi yasa yasaklıyor?” sorusuna “Bizim yasa” deme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Çünkü, anayasada yapılması düşünülen değişikliğin giyinip örtünme ile ilgili kapsamı geniş bir alan yaratıyor. YÖK Yasası’nda değişiklik öngören madde önerisi ise yalnızca yükseköğrenimde sınırlama yapılmasını öngörüyor. O değişiklik de dinsel ve siyasal olduğu kendileri tarafından da kabul edilen türbanı açıkça yasaklıyor. Türbanlılar bundan böyle (tabii kural yasalaşırsa) o tür bir baş bağlama tarzıyla yine üniversite kapılarında kalacaklar. Kendilerinden, iğnelerle tutturulan türbanlarını çözmeleri ve çene altından bağlamaları istenecek ve iş amacından sapmış olacak. Yasa çıkarsa, türbana özgürlük(!) tanıyan kimi vakıf üniversiteleri ile devlet üniversitelerinin rektörleri de zor durumda kalacaklar. Şimdi YÖK genelgelerine karşı çıkarak yaptıkları uygulama, artık yasaya aykırı düşeceği için ceza yaptırımı da gündeme gelebilecek. ??? Şimdiye kadar, yalnızca türban siyasal ve dinsel bir simge olarak algılanıyor, başörtüsü herhangi bir tartışmaya konu olmuyordu. Ama değişiklik önerisi, türbanın yerine başörtüsünü simgeleştirmeyi öngörüyor. Dinsel inançla başın örtülmesinin amacı da değişmiyor. Bu değişikliğin, anayasadaki laiklik ilkesini aşmaya yetmeyeceğini söyleyen, aralarında AKP’ye yakın oldukları bilinenlerin de yer aldığı hukukçular var. ??? “Türbana özgürlük” kampanyası bir dönemin en çok izlenen reklam kampanyasına dönüştü. Kulaklarıma sık sık “Pantolon bulamadık gömlek verelim” sloganı takılırdı. İktidar bu sloganı kendisine uyarlamaya çalışıyor. “Türban veremedik, başörtüsü verelim.” Anayasa yargısı, laiklik açısından gerekli yanıtı verecektir. Ama ben en çok türbanlı kızların, kendilerine özgürlük yerine getirilecek yasal yasak için ne diyeceklerini merak ediyorum. Anayasa Mahkemesi’nin kararının nasıl uygulanacağı, daha sonraki günlerde netlik kazanacak AKP’ye grev cezası şoku KP hükümeti, geçen hafta TBMM’de kabul edilen 5728 sayılı “Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile pek çok cezada hafifletmeye giderken, grevler için öngörülen cezaları arttırdı. Kristalİş Sendikası Eğitim Müdürü Aziz Çelik’in verdiği bilgiye göre, yapılan değişiklikle, yasal koşullar oluşmadan grev kararı verenlere uygulanacak cezanın üst sınırı üç aydan altı aya yükseltildi. Böyle bir grevi uygulayan ve katılanlara ise 6 ay ha A H pis cezası verilecek. Yasa ile grev erteleme kararlarına uymayanlar hakkında uygulanacak ceza da altı aydan iki yıla çıkarıldı. Su, elektrik, havagazı, kent içi ulaşım, itifaye gibi grevin yasak olduğu işler ve işyerlerinde grev kararı verenler ile bunun propagandasını yapan ükümet, yaptığı değişiklikle grev cezalarını arttıradursun, Anayasa Mahkemesi, Bandırma Asliye Ceza Mahkemesi’nin başvurusu üzerine, yasama, yürütme ve yargı kararlarına etki amacıyla yapılacak grevlere katılanlara ceza verilmesini anayasaya aykırı buldu. lar için öngörülen iki ay ile altı aylık ceza korunurken, bu grevin uygulanması durumunda uygulanacak cezanın üst sınırı üç yıla çıkarıldı. Yasak halinde greve katılanlar için öngörülen cezanın üst sınırı ise iki yıla çıkarıldı. Ancak kararları etkilemek amacıyla yapılacak grevlere ilişkin cezayı arttıran yasa TBMM’de kabul edildiği günlerde, Anayasa Mahkemesi 2822 sayılı yasanın 73/3. maddesini iptal etti. Anayasa Mahkemesi yasama, yürütme ve yargı kararlarına etki amacıyla yapılacak grevlere katılanlara ceza verilmesini anayasaya aykırı buldu. Yani, henüz yayımlanmayan bu karara göre, diyelim ki hayata geçiril mek istenen Sosyal Güvenlik Reformu’na karşı sendikaların yaptığı bir greve verilecek ceza, anayasaya aykırı bir uygulama olacak. Yasa şu anda Cumhurbaşkanı’nın önünde. Cumhurbaşkanı’nın Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği hüküm karşısında nasıl bir tavır sergileyeceği merakla bekleniyor. Diğer yandan, yeni yasa ile grev uygulanan işyerinde “Bu işyerinde grev vardır” ibaresi dışında afiş, pankart ve ilan asanlar ile işyeri çevresinde grevciler için kulübe baraka ve çadır gibi barınma yerleri yapanlar ve yaptıranlar hakkında altı aya kadar hapis cezası da korundu. Fransa’da taksiciler eylemde ransa’da binlerce taksi F şoförü, kendileriyle ilgili çıkarılmak istenen yeni yasaları protesto etmek için ülke genelinde eylem yaptı. Paris’te, Cumhuriyet Meydanı’na taksilerini park ederek trafiğin kilitlenmesine yol açan taksi şoförleri, “Kızgın taksi” ve “Taksime dokunma” pankartları açarak yeni yasaları protesto etti. GÖRÜŞ Dr. ATİLLA ÖZSEVER Hükümetin ‘işsizliğe çare’ paketinde ilginç öneriler yer alıyor AntiSosyal Anayasa Bir yandan türban odaklı bir anayasa tartışması sürerken öbür yandan anayasada yer alan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temel özellikleri arasında bulunan “sosyal devlet” ilkesinin içini boşaltan çalışmalar da devam ediyor. Geçen hafta Maltepe Üniversitesi’nde Prof. Dr. Fazıl Sağlam ile Prof. Dr. Ülkü Azrak’ın katıldığı bir anayasa tartışması toplantısı vardı. Prof. Fazıl Sağlam, yeni hazırlanan anayasa taslağı ile 1960 öncesine dönüş hazırlığının yapıldığını, siyasal iktidarın devleti tamamen ele geçirme operasyonu yürüttüğünü söyledi. Prof. Dr. Sağlam, kanun hükmünde kararnameler (KHK) yoluyla yasama yetkisinin yürütmeye devredilmesinin amaçlandığını ve bu amaçla Anayasa Mahkemesi’nin denetiminden kaçınılmak istendiğini belirtti. Fazıl Sağlam, TBMM ve Anayasa Mahkemesi’nin denetiminden kaçırılarak KHK yoluyla ekonomik ve sosyal hakların düzenlenebileceğini ifade etti. Prof. Sağlam, hiçbir AB ülkesinin anayasasında yer almayan lokavtın ülkemizde anayasal bir hak olarak kaldığını kaydetti. Sağlam, AKP tarafından hazırlatılan anayasa taslağında “sosyal devlet” ilkesinin içinin boşaltılarak dokunulmaması gereken bir kavramın uygulanamaz hale getirileceğini vurguladı. Prof. Dr. Ülkü Azrak ise yeni anayasa taslağında antisosyal bir ideolojinin hâkim olduğunu belirtti. Profesör Azrak, bu anayasa ile daha otoriter bir rejimin yolunun açıldığını ifade ederek çoğunluğun değil çoğulculuğun önemli olduğunu vurguladı. Gerçekten yeni anayasa taslağının sosyal haklarla ilgili bölümünde, memurlara toplusözleşme ve grev hakkı tanınmayarak 12 Eylül anayasasındaki hükümlerin aynen korunduğu, hatta taslakta işçilerin toplusözleşme ve grev hakkına daha başka sınırlamalar da getirilerek “sivil” değil daha fazla “12 Eylülcü” bir zihniyetin egemen olduğu göze çarpmaktadır. Aslında AKP Hükümeti’nin Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in bir televizyon programında “Girişimci dostu bir anayasa yapıyoruz” diyerek sermayeden yana, emek karşıtı, antisosyal bir anayasa hazırladıklarını itiraf etmesi de dikkatlerden kaçmamıştır. Özü itibarıyla böyle bir anayasanın hazırlanmasından amaç, siyaset ve hukuk gibi üstyapıya ilişkin kurumların ekonomik altyapıya uygun hale getirilmesidir. 1980 sonrası özelleştirmeler, devletin küçültülmesi, sosyal ve sendikal hakların kısıtlanması, esnek çalışma yöntemlerinin yaygınlaştırılmasıyla ekonomik altyapının temelleri atılmıştır. Şimdi sıra, bir uyumsuzluk çıkmasın diye bu ekonomik altyapıya uygun üstyapı düzenlemesine gelmiştir. Neoliberal anlayışın anayasal kural haline getirilmesi amaçlanmaktadır. Türban tartışmaları sırasında bu durumu da dikkatlerinize sunmak istedik… [email protected] Patrona kiralık işçi İ ktidara geldiğinden bu yana kazanılmış sendikal hakları bir bir ortadan kaldıran AKP hükümeti, şimdi de emekçilerin “genel grev sebebidir” dediği kıdem tazminatını ortadan kaldırmaya hazırlanıyor. Hükümet, “işsizliğe çare bulmaya yönelik olarak hazırladığını” savunduğu istihdam paketi kapsamında kıdem tazminatını masaya yatırırken aslında patronlara verdiği sözleri yerine getiriyor. Paketin oerinc?cumhuriyet.com.tr ? Esas olarak kıdem tazminatını ortadan kaldıracağı için çalışanlardan büyük tepki gören istihdam paketi, valiye işadamı rolü biçme ve işverene kiralık işçi sağlamaya kadar bir dizi ilginçlik içeriyor. içerdiği ilginç seçeneklerden biri, esneklik adıyla kiralık ya da ödünç işçi modelinin yaygınlaşması. İşgücü piyasasının esnekleştirilmesi de hükümetin öncelikli gündem maddelerinden biri. Bu uygulamayla örneğin parttime işler için özel istihdam büroları devreye girebilir. Bu bürolar İşKur gözetiminde açılıyor, aracılık yapıyor. Diyelim ki bir şirkette yönetici sekreteri doğum iznine ayrılırsa, o nitelikleri taşıyan bir başka sekreter birkaç aylığına ödünç olarak temin edilebilir. Valilere işadamı rolü verilmesi de yine paketin kapsadığı önlemler arasında yer alıyor. KIDEM TEHLİKEDE Çalışanlar için en önemli unsuru kıdem tazminatı oluşturuyor. İstihdam paketinde, kıdem tazminatı konusunda 3 alternatif üzerinde duruluyor. Paris gösterileri kitaplaştı “İşçi, öğrenci, işsiz ve yoksulların, yeni baldırıçıplakların gösterileriyle Paris bir gösterikenttir: BastilleRepublique, RepubliqueOpera, DenfertRochereauInvalides, RepubliqueNation güzergâhında gösteri yapmadıysanız, yürümediyseniz, Paris’i Paris olarak tanımıyorsunuz demektir: İşçilerin, işsizlerin, öğrencilerin, öğretmenlerin, yoksulların Paris’i bu hatlarda çizilir/yazılır. Onun içindir ki ışıkkent ‘out’. Merhaba gösterikent diyebiliyoruz. Direnen Paris’tir bu.” Böyle diyor yazar M. Şehmus Güzel, gösterilerini kitaplaştırdığı kent için... Gösteri yapanların başında elbette işçiler, öğrenciler ve kadınlar geliyor. İşsizliğin ve yoksulluğun artması sonucu son yıllarda işsizler ve yoksullar da kendi gösteri ve yürüyüşlerini örgütlüyorlar. Evsizbarksızlar da hem gösteri ve yürüyüş yapıyorlar hem de Paris içinde yıllardır boş bırakılmış evleri işgal edip “oturma haklarını” fiilen uyguluyorlar. 1993’te örneğin Paris’te toplam 1311 gösteri düzenlendi: Sadece Paris’te. Bir günde yaklaşık dört gösteri... İşte bütün bu gösteri ve yürüyüş şenliğini anımsatacak bir demet. Paris Gösteri Kent, M. Şehmus Güzel imzasıyla Pêrî Yayınları’ndan çıktı. 1 İşsizlik Sigortası Hükümet, birinci alternatifinde, İşsizlik Fonu’ndaki paraların işçilere aktarılması, İşsizlik Sigortası’ndan yararlanmanın kolaylaştırılması talebini kıdem tazminatının kaldırılması karşılığında kullanıyor. 2 Dağıtımlı fon Her işçi için yatırılan primlerin ortak bir fonda toplanması ve işçilerin mevcuttaki kadar kıdem tazminatı alması değerlendiriliyor. 3 Katılımlı fon Sera hazırlıkları için Çukurova’ya gitmeye başladılar arım işçiliği yapmak için göçer hayatı sürdüren, yılın sadece 2 ayında memleketlerinde kalabilen tarım işçileri, sera hazırlıkları nedeniyle yeniden Çukurova’ya gitmeye başladılar. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan önce ilk durakları Çukurova’ya gelerek sera hazırlıkları yapan tarım işçileri daha çok Ada Tarım işçisine yol göründü T na’nın Karataş ve Yumurtalık ilçelerinde çadır kuruyor. Dondurucu soğukların devam ettiği bugünlerde, naylon çadırlarda adeta yaşam savaşımı veren tarım işçilerinin çocuklarının elleri ve yüzleri soğuktan kırmızıya dönüşürken çevreden topladıkları çalıları, teneke sobalarda yakarak ısınmaya çalışıyorlar. Aile büyükleri ise geçimlerini sağ layabilmek için günün ilk ışıklarıyla birlikte sera hazırlığı yapmak üzere tarlaların yolunu tutuyorlar. Şanlıurfa ve Mardin başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen ve sera hazırlıklarına başlayan işçiler, ücretlerini ancak aylar sonra alabiliyor. Sera hazırlığı için tarım işçileri günlük 16 ile 20 YTL arasında ücret alıyor. İşçilerin bireysel hesaplarında izlenerek nemalandırılacak ‘katılım esaslı’ fon kurulması üzerinde duruluyor. İşverenin, işçiye kıdem tazminatı ödemek yerine her ay işçinin fondaki hesabına, yüzde 35 oranında prim yatırması, işçinin işten ayrıldığında biriken parayı nemasıyla alması öneriliyor. İşçi temsilcileri hazırlanan üç öneriden birincisinin kıdem tazminatını doğrudan, diğer ikisinin de dolaylı olarak ortadan kaldırdığını belirterek, “Hükümetin önerileri genel greve çağrı niteliğindedir. Kıdem tazminatında bugünkü uygulama korunmalıdır” diyorlar. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle