18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr UYGARLIKLARIN İZİNDE... OKTAY EKİNCİ AHMET CEMAL 15 ODAK NOKTASI Tiyatro Eğitiminde Kurumlaşma: Çözüm Önerileri Türkiye’de, konservatuvarlar genelinde uygulanan tiyatro eğitiminde, gerek oyunculuk eğitiminin ağır basmasından, gerekse eğitim başlamazdan önce, giriş ya da yetenek sınavlarının yapılış biçiminden kaynaklanan sorunlar için çeşitli çözüm önerileri düşünülebilir. Bu kurumlara tiyatro eğitimini başaracak ve gerçekten tiyatro insanı olarak yetişebilecek öğrenciler alabilmek için kanımca yapılması gereken ilk iş, giriş sınavlarında oyunculuk yeteneğini saptamak için önceden parça hazırlatılması uygulamasının en kısa zamanda, en azından iyice geri plana itilmesi ve bunun yerini adaya yaptırılacak doğaçlamaların almasıdır. Bugünkü uygulamada adaylar, sınav için belli parçaları seçerek bunları az çok bilenlerle hazırlamakta, daha doğrusu kimlerden ders aldılarsa, giriş sınavlarında da onları taklit etmektedirler. Böyle bir durumda adayın yetenek bağlamında kendi malzemesine ulaşabilmek, çok güçleşmekte, bazen de olanaksızlaşmaktadır. Oysa doğaçlama, bu bağlamdaki olası yeteneği ya da yeteneksizliği çok daha açık biçimde ortaya koyabilecektir. ??? Giriş sınavlarında genel kültür bakımından adaylar arasında bugünküne oranla çok daha titiz bir seçmenin yapılması, kanımca ve konservatuvarlardaki tiyatro bölümü öğrencilerinin genel düzeyleri göz önünde tutulduğunda, artık kaçınılmaz olmuştur. Elbet burada asıl önem taşıyan nokta, giriş ya da seçme sınavlarındaki genel kültür aşamasında adaylara yöneltilecek soruların amacı ve niteliğidir. Bu aşamada adaylar, genel olarak okuma eğilimleri, sanata ne ölçüde düşkün oldukları vb. gibi noktaların yanı sıra, genelde olaylara nasıl baktıkları, yaşama ilişkin her tür değerlendirmelerinde eleştirel olup olmadıkları, sınav gününden önceki yaşamları boyunca genelde sanatın, özelde de tiyatronun kendileri açısından ne gibi bir ağırlık taşıdığı veya taşımadığı açısından da denetlenmelidirler. Örneğin bu doğrultuda adayın o güne kadar neler okuduğu değil, fakat daha çok okudukları üzerinde nasıl düşündüğü önemsenmelidir. Okuma alışkanlığını henüz hiç edinmemiş adaylar karşısında ise kanımca çok, ama çok dikkatli davranılmalıdır. Bu bağlamda, örneğin adayın geçmişine ilişkin özel bilgiler ışığında: ‘‘Canım, çocukcağızın koşulları bugüne kadar kitap okumasına olanak tanımamış ki ondan bunu bekleyelim!’’ gibi aşırı duygusal eğilimlere bu tür sınavlarda yer verilmemelidir. Belki kulaklara biraz sert gelecek ama, çekinmeden söylemek zorundayız: Sanat eğitimi, bir hayır kurumu değildir! Konservatuvarların tiyatro bölümlerine bir hazırlık sınıfının eklenmesi, giriş konusunda getirmek istediğim son öneridir. Ağırlıklı bir yabancı dil eğitimini de içerebilecek bu hazırlık sınıflarında adayların giriş sınavlarında dikkatlerden kaçabilmiş eksikleri üzerinde daha titizlikle durulabilir, ciddi bir genel sanat eğitimi verilebilir ve ancak bu hazırlık sınıflarını başarıyla tamamlayanlar birinci sınıflara alınabilir. Böyle bir durumda birinci sınıflardaki öğrenci kalitesinin olumlu anlamda çok değişeceğine kesin gözüyle bakmaktayım. ??? Hazırlık sınıfı uygulamasına olanak bulunamadığında, en azından birinci sınıfların uygulamada birer baraj sınıfına dönüştürülmesi ve adaylara, bu aşamadaki ölçütlere uyamadıkları sürece üst sınıflara devam olanağının kesinlikle tanınmaması, düşünülebilecek bir başka yoldur. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi, konservatuvarlardaki tiyatro eğitimi aşamasında bu eğitimin ağırlık noktası tiyatro insanı değil, fakat sadece oyuncu yetiştirilmesiymiş gibi davranılması, eğitim programlarının uygulanmasında sanat tarihi, estetik, tiyatro tarihi, tiyatro edebiyatı gibi derslerin, sahne dersleri diye adlandırılan grup karşısında neredeyse ikinci derecede sayılması, öğrencilerde de bu konuda çok yanlış bir izlenimin uyanmasına yol açmaktadır. Bugün yapılması gerekense artık bunun tam tersidir, başka deyişle kuramsal derslerin ve uygulama derslerinin ayrılmaz bir bütün olduğunun, buna bağlı olarak konservatuvarların tiyatro bölümlerinin birer oyunculuk kursu olmadığının öğrencilere uygulamalar aracılığıylaçok kesin bir biçimde anlatılmasıdır. eposta: acem20?hotmail.com ahmetcemal?superonline.com Vaktiyle Rumların yaşadığı Kemal Paşa Mahallesi yeniden kentin kimlikli yaşam merkezi olacak Söke ‘tarihi’yle yüzleşiyor Anadolu’nun kültür ve uygarlık birikimlerini göz ardı edenler, ‘‘tarihle yüzleşmek’’ denince, geçmişin hep etnik çatışmalarla ve dinsel düşmanlıklarla yaşandığı kanısını yaratan ‘‘siyasal tarih’’i anlıyorlar. Böylece insanları ‘‘yaşanmışlık’’ların gerçek kazanımlarından uzaklaştırıyorlar. Oysa yeryüzünde belki de geçmişiyle en ‘‘rahat’’, hatta ‘‘onur ve gurur’’la yüzleşecek olanlar ‘‘Anadolu insanları’’dır. Nedense farklı denilen; ama yan yana bile değil, ‘‘iç içe yaşanan kültür ve inançlar’’ın yarattığı kentler ve kent kültürü bu toprakların ‘‘geçmişi’’ demektir. Böylesi bir ayrıcalığı ‘‘fark edebilmek’’, kavgayı dövüşü değil de ‘‘birliktelikler’’i anımsayabilmek için, bunun en elle tutulur gözle görülür tanıkları olan ‘‘eski kent dokularımız’’ ise şovenist tarih egemenliğini ortadan kaldırabilmek için yıllardır aydınlarımızın ilgisini bekledi. Tıpkı Söke’deki, vaktiyle en varlıklı Rum ailelerin kente kimlik kattıkları ve Türk delikanlılarının da meyhanelerinden çıkmadıkları Kemal Paşa Mahallesi gibi... Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki mübadelede Rum sakinlerini önemli oranda yitiren, buna rağmen günümüzde bile hâlâ halk arasında ‘‘Rum Mahallesi’’ denilen Kemal Paşa, Söke’nin aydın ve halkçı Belediye Başkanı Necdet Özekmekçi ile aynı düşüncedeki bir grup ‘‘Anadolu sevdalısı’’ uzman ve çalışanlar tarafından kentin yeniden ‘‘prestij’’ bölgesi haline getiriliyor. Böylece Söke, hesaplı kitaplı siyasal tarihçilerin inadına, uygarlık tarihimize gönül verenler tarafından dünyaya örnek olacak şekilde tarihiyle buluşuyor. ‘Aydınlanma’ kadrosu ‘Mimarlık ve kentsel planlama’ ir süredir sorguluyoruz: ‘Mimarlık’ ile ‘kent planlaması’nı birbirlerinden ‘tümüyle’ ayıran eğitim sistemi Türkiye’ye uygun mudur? Bu köşeciğe gelen ‘görüşler’ sürüyor: B Mimarlık olmadan kent planlama... Prof. Dr. İsmet OKYAY (MSGSÜ) YAŞANMIŞLIKLARIN TANIKLARI Söke’deki eski evlerin kapılarında antik çağdan günümüze akan kültürü izleyebilirsiniz (solda üstte). Şehit Cafer Caddesi’ndeki, yakın geçmişte meyhane olarak da hizmet veren, yıpranmış ama zerafetini yitirmemiş dükkan (solda altta). Kemal Paşa Mahallesi’nin anıtsal evi Nuh Bey Konağı, tarihi semti yaşatma projesinin de merkezi oluyor. Söke Belediyesi’nin İŞKUR (Türkiye İş Kurumu) ile birlikte gerçekleştirdiği ‘‘Koruma Amaçlı İnşaat Sektörüne Restorasyon Eğitimi ile Kalifiye Eleman Kazandırma Projesi’’, AB tarafından Türkiye’deki aktif işgücünü geliştirme programı kapsamında desteklenen bir çalışma. Projenin kentteki tarihi dokuyu ‘‘yaşatarak koruma’’ hedefiyle bütünleşmiş olması da Söke’deki kimliksiz gelişme yerine ‘‘geçmişin değerlerini gözeterek kentleşme’’ özlemine çok önemli katkılarda bulunuyor. Başkan Özekmekçi’yle birlikte kolları sıvayan Burak Özdemir, Mine Dinç, Mehmet Zeylan, A. Mine Şavkay ve A. Kemal Özcan’ın çabalarına DEÜ Mimarlık Fakültesi’nden Prof. Dr. Eti Akyüz Levi ile Öğr. Gör. Ayşe Çetin akademik destek veriyorlar. Kültür varlığı yapıların onarımı için eğitim gören kursiyerler ‘‘uygulama dersleri’’ni de ahşap ustası İsmail Tabanlı’dan, demirci ustası Hikmet Arcan’dan ve taş ustası Mehmet Şahin’den alıyorlar. Meyhaneler, konaklar... Kemal Paşa Mahallesi, 2001’de ‘‘kentsel sit’’ ilan edilinceye kadar yazgısıyla baş başa kalmış. Örneğin Şehit Cafer Cadde si’nde, Çınar Sokak’ın tam karşısında yer alan 1913 yapımı tek katlı kahvehane ve meyhane yapısı, özellikle ahşap cephe düzenlemesi ve etkileyici duruşuyla Söke’nin vaktiyle ne kadar gelişkin bir kent kültürüne sahip olduğunun muhteşem bir tanığı... Başkan Özekmekçi’nin bu yapıyı da proje kapsamında ve tarihteki işleviyle yeniden Söke’ye kazandıracağını umuyoruz. Çalışmanın yönetim ve teknik merkezi işleviyle restore edilmekte olan Nuh Bey Konağı ise bu projenin tanıtım broşürlerine ve afişlerine kapak olmayı gerçekten hak etmiş bir sivil mimarlık şaheseri... Söke’nin gurur odağı olmaya aday ‘‘Koruma Planlama Bürosu’’ bu yapıda hizmet vermeye başladığında mahalledeki geriye kalan 50’ye yakın tescilli eski ev ve konak da aynı şekilde restore edilmenin umudu ile buluşacaklar. Çünkü büronun temel görevi kentteki tüm ‘‘tarihi yapıların kurta rılarak geleceğe aktarılması’’ Cumhuriyetin güzelleri Bu hizmet verilirken, yine Söke’deki 50’lerin ve 60’ların ‘‘özenli ve kimlikli Cumhuriyet yaşamı’’nı simgeleyen; çoğu 2 ya da 3 katlı, geniş balkonlu ve zarif mimarili ilk betonarme konut yapılarının da mutlaka korunmaları gerektiğini düşünüyoruz. Tüm bu çalışmaları desteklemek üzere Söke Vakfı’nı kuran Hanzade Özbaş, az sayıdaki bu yapıların değerini şöyle anlatıyor: ‘‘Evliya Çelebi’nin, ‘sarı kehribar şeffaf dilberleri’ olarak tanımladığı Söke kızları gibidir bu evler...’’ Sözün kısası, bundan böyle İzmir’den Milas’a ya da Bodrum’a doğru Söke’den geçip gitmek yok! Durmak var.. gezmek var.. ve aydın bir kentin tarihiyle nasıl da gururla yüzleştiğini görüp Anadolu’yla onur duymak var. Yıllar önce de mimarlık eğitiminde giderilmesi hiç de zor olmayan aksamaları yazmıştım (İTÜ, Yapıt, 1963). Aradan kırk üç yıl geçmiş; aynı aksamalar katlanarak büyüdü. ‘‘Kent planlamada mimarlığın yasa zoruyla devre dışı bırakılması’’ da Türkiye’nin başat sorunlarından biri. Bu yanlışın giderilmesi, ilgili yasaya bir ek maddenin getirilmesi ile mümkünken!.. Ancak esas sorun ‘‘mimarlık ve kent planlama eğitimi veren bu iki disiplin içindeki kopukluk’’ta aranmalıdır. Son elli yıldır, kent olgusunun salt fiziki planlama ile çözümlenemeyeceği, birbiri ile ilintili çok karmaşık ilişkiler (iktisadi, sosyal, politik vb.) içerdiği artık biliniyor. Kent planlama eğitiminde bu ilişkiler sistemi kuramsal olarak verilmeye çalışılıyor; ancak mimarlık eğitiminde yeteri kadar verilmiyor. Buna karşılık, sadece kent planlama formasyonu almış biri, mimarlıktaki gibi mekânı zihninde yeterli zenginliği ile canlandıramıyor. Kent plancısı meslektaşlarım ve akademisyen dostlarım lütfen beni mazur görsünler, otuz yedi yıl kent planlaması eğitimine katkıda bulundum, mutlaka istisnaları vardır, fakat mimar olamayan kent plancıları, fikirlerini grafik ifade aşamasında bile çoğu kez tedirgindirler. Oysa, Fransa dahil Batı ülkelerinde, bir kent planlama grubunda planlama için gerekli tüm disiplinlerden gelen uzmanlar yer alırlar. Fakat o disiplinlerin kurumsal eğitiminden geçmiş mimar, planlama grubunun da maestrosu konumundadır. Tarihi kentler dahil tüm kentlerin planlamasında acaba Batı yanlış yolda mıdır? Mimarlık ve kent planlama eğitimi bütünleştirilmelidir. Ülkemiz bu önemli sorunu mutlaka ama mutlaka çözmelidir. TÖREN İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ’NDE Sergi, 18 Şubat’a dek Cey Güzel Sanatlar Galerisi’nde yer alıyor Memet Fuat Ödülleri töreni... Kültür Servisi 19 Aralık 2002 tarihinde yitirdiğimiz Memet Fuat’ın anısına düzenlenen ‘Memet Fuat Eleştiri/İnceleme, Deneme, Yayıncılık Ödülleri’nin ikincisi Memet Fuat’ın 80. doğum günü olan 16 Şubat 2006 Perşembe günü sahiplerini bulacak. Tören, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Dolapdere Kampusu’nda BS2 Salonu’nda gerçekleşecek. Kenan Bengü’nün açılış konuşmasının ardından Ceren Necipoğlu’nun arp dinletisi ve ‘Memet Fuat 80 Yaşında’ belgeseli gösterilecek. Ardından, Süreyya Berfe, Egemen Berköz, Füruzan, küçük İskender ve Latife Tekin’in katılacağı ‘Memet Fuat Genç Yazarları Nasıl Desteklerdi?’ başlıklı bir de panel yapılacak etkinlik ödül töreniyle sona erecek. Cihat Aral’ın yeni dönem çalışmaları sergileniyor Kültür Servisi bul’da atölyesinde sürdüCihat Aral’ın son dörüyor. Ruşen Eşref Yılnem çalışmalarından maz, Aral’ın resimleri oluşan kişisel sergisi üzerine şöyle söylüyor: 18 Şubat’a dek Cey ‘‘...Resimlerdeki varlık Güzel Sanatlar Galeve zaman duygusu Herisi’nde. Sanatçının idegger’deki ‘dasein’ kubu sergisinde 24 yaramını olumlasa bile pıtı yer alıyor. anın gerçekliği zaman Sanat eğitimini ve mekândan soyutla1969’da Güzel Sanatnarak sonsuzluğa evrilar Akademisi’nin arlirken bir sorunsalı da dından 1970 yılında ‘Ve Bayraklarını Bırakıp Gittiler’ 75X140, tuval içinde taşır gibidir. Redevlet tarafından veri üzerine yağlıboya. simlerdeki o an ne sonlen bursla gittiği Fransuz, ne sonsuz değildir. İstanbul Resim Heykel Müzesa’da sürdüren Aral, daha sonra İs si’nin müdürlüğünü yaptı. 1970 yı Resmin olgusallığı anlıktır. Baştanbul Devlet Güzel Sanatlar Aka lından bugüne dek 18 kişisel sergi langıçla bitiş süreçleri birlikte yademisi’nde öğretim görevlisi ola açtı, yurtiçinde ve yurtdışında çok şanır. Bu süreç o kadar minimalrak göreve başladı. 2003 2004 yıl sayıda karma ve grup sergilerine dır ki ‘Aynı nehirde iki kez yıkanılları arasında Mimar Sinan Güzel katıldı. Yapıtları müze, çeşitli ku maz’ ilkesini aynı zamanda ‘iki Sanatlar Üniversitesi’ne (Devlet rum ve özel koleksiyonlarda yer kez yaşanmaz’a indirger gibiGüzel Sanatlar Akademisi) bağlı alıyor. Sanatçı çalışmalarını İstan dir...’’ (0 212 202 64 00) Lucy Liu Pakistan’ı ziyaret etti Sanatçı doğaçlamalarıyla müziğe farklı bir renk katıyor Brad Mehldau Üçlüsü İş Sanat’ta... Kültür Servisi İş Sanat, şubat ayı programını, günümüz caz dünyasının en maceracı genç caz piyanistlerinden olan Brad Mehldau’nun bu akşam saat 20.00’de vereceği konserle açıyor. Mehldau’ya kontrbasta Lary Grenadier, davulda Jeff Ballard eşlik edecek. 1990’lardan bu yana sürdürdüğü çalışmalarıyla caz piyanosunun gözbebeği haline gelen sanatçı, müziğin yapısal özelliğini koruyarak ‘kontrollü bir kaos’ içerisinde gerçekleştirdiği doğaçlamalarıyla müziğe farklı bir renk katıyor. Son olarak ‘The Art of the Trio: V’, ‘Anything Goes’ ve ‘Live in Tokyo’ albümlerini çıkaran sanatçının ‘Places’ ve ‘Elegiac Cycle’ albümleri ise caz literatürüne kavramsal albümler olarak girmiş durumda. Mehldau solo tasarılarının yanı sıra saksofoncu Joshua Redman, Charlie Haden ve Lee Konitz’le konserler verdi. Wayne Shorter, John Scofield ve Charles Lloyd’la albümler kaydetti. Stanley Kubrick’in ‘Eyes Wide Shut’ ve Wim Wenders’in ‘Million Dollar Hotel’ filmlerinin müziklerini de besteleyen Mehldau hakkında, ‘Jazz Collection: Brad Mehldau’ adlı bir belgesel film bulunuyor. Bilet fiyatları birinci kademe 50 YTL, ikinci kademe 40 YTL, üçüncü kademe 35 YTL, indirimli 30 YTL olarak belirlendi. Genç caz piyanistlerinden Brad Mehldau... (0 212 316 15 83) ? MABAD (AA) Çin asıllı Amerikalı oyuncu Lucy Liu, geçen yıl depremin yerle bir ettiği Pakistan’ı ziyaret etti. BM Çocuk Fonu’nun (UNICEF) davetlisi olarak Pakistan’a gelen Lucy Liu, başkent İslamabad’ın 100 kilometre kuzeyindeki Balakot bölgesinde bulunan, depremin ardından yeniden inşa edilen bir okulu ziyaret etti. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) iyi niyet elçisi olan Hollywood’un ünlü oyuncusu Angelina Jolie de geçen yıl kasım ayında Pakistan’ı ziyaret etmişti. Neyzen Tevfik anıldı ? Kültür Servisi Ney üstadı ve ünlü hiciv şairi Neyzen Tevfik, ölümünün 53. yıldönümünde önceki gün Pendik Belediyesi’nce düzenlenen geceyle anıldı. Mehmet Akif Ersoy Sanat Merkezi’ndeki gecede konuşan Pendik Belediye Başkanı Erol Kaya, dünyada uygarlıkların sanatçıları ve bilginleriyle yükseldiğini ifade etti. Büyük ustanın hayatı ve sanatından kesitlerin sunulduğu gece, taş plak dinletisiyle sürdü. Dinletinin ardından kürsüye gelen yazar Mustafa Özdamar, davetlilere Neyzen Tevfik’i anlattı. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle