17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ARALIK 2006 SALI 6 HABERLER Kamu İhale Kurumu, Hatay’daki 186 ihaleden 145’inin mevzuata aykırı olduğunu belirledi SALI ORHAN BURSALI ‘Ali Dibo’ düzeni doğrulandı ? Hatay’daki devlet ihalelerinde usulsüzlük yapıldığı haberlerini ihbar kabul ederek bu ildeki ihaleler için inceleme başlatan Kamu İhale Kurumu, aykırılık tespit ettiği ihale dosyalarını ilgili bakanlık ve kurumlara gönderdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu İhale Kurumu, Hatay’daki ihaleleri araştırırken AKP’lilerin ihaleleri paylaşmak için kurdukları iddia edilen “Ali Dibo” düzenini doğrulayan bulgulara ulaştı. Kurum, Hatay’da gerçekleştirilen 186 ihaleden 145’inin mevzuata aykırı olduğunu belirledi. Kurum, dosyaları inceleme başlatılmak üzere ilgili bakanlıklara gönderirken bazı dosyaları da bilgilendirme amaçlı olarak Cumhuriyet savcılıklarına gönderdi. NTV’nin haberine göre, Kamu İhale Kurumu, kamuoyunda “Ali Dibo” olarak bilinen Hatay’daki devlet ihalelerinde usulsüzlük yapıldığı haberlerini ihbar kabul ederek bu ildeki ihaleler için inceleme başlattı. Kamu İhale Yasası’nın yürürlüğe girdiği 2003 tarihinden sonraki 186 ihale üstünde yapılan inceleme tamamlandı. Çoğunluğu Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlığı ile yerel yönetimler tarafından yapılan ihalelerin 145’inde mevzuata aykırılık tespit edildi. Kamu İhale Kurumu, aykırılık tespit ettiği ihale dosyalarını ilgili bakanlık ve kurumlara gönderdi. Çatışma Ülkesi Hükümetin Avrupa Birliği ile Kıbrıs konusunda sürdürdüğü gizli diplomasinin yol açtığı çalkalanma, siyasi hayatımızdaki krizin derinliğini yeniden anımsattı bize. Bu kriz bazen uykuya yatıyor. Erdoğan sözde ılımlı, çatışma aramayan, işbirliği isteyen bir Başbakan görünümüne bürünüyor. Ancak hiç de öyle olmadığını kısa sürede yeniden gösteriyor. Türkiye bir çatışmalar ülkesi oldu... Ülkeyi 50 yılı aşkın bir süredir yöneten “merkez sağ” ve son iki askeri darbe, ülkeyi adım adım, dinci ideolojiye dayanan siyasete götürdü teslim etti. Erbakan’ın başarısızlıkları, dinci iktidara bir süre ara vermişse de, merkez sağ partilerin ondan daha büyük başarısızlıkları, bu defa Erdoğan’ın muhafazakâr görünümlü ama özünde dinci partisine iktidar yolu açtı. Erdoğan ve arkadaşları, Erbakancılıkla muhafazakâr bir parti oluşumu arasında gidip geliyor. Sıkıştıkça muhafazakâr, gevşedikçe dinciler! Özal’ın 141142 ve şeriat ve dinci siyasete engel olan 163. maddeleri kaldırması, pratikte, solculuğu iyice eritirken esas amacına hizmet etti ve dinci siyaseti yükseltti! ??? Neden dinciler yükseldi? • Birincisi, parlamenter (sistem içi) ciddi bir sol alternatif çıkamadı, çıkması siyasi, askeri ve hukuksal olarak engellendi; • İkincisi, sağcı iktidarlar, ülkenin düşünseleğitimsel ortalamasını, ideolojik olarak, her türlü sağcı ve dinci akımların hızla boy gösterebileceği bir “verimlilikte” tuttular. Eğitim yılı olarak, Türkiye’de insan başına ortalama 3.5 yıl düşüyordu, 8 yıllık eğitimden sonra ancak 4 yıla çıkabildi! • İlkokulu bile bitirmesine olanak verilmeyen bir seçmen kitlesi, merkez sağ partilerin durmadan çatırdamaları; ve sosyal demokratların kısa süreli iktidarlarında da hiçbir başarı gösterememeleri ve tam tersine sağcıların politikalarına ortak olmaları sonucu, kime ve neye yönelecekti ki? • Bu açılardan, Erdoğan ve partisi, öncelikle merkez sağcı partilerin, sonra askeri darbelerin, sonra da sosyal demokrat başarısızlıkların ürünü olarak, bugün başımızdadır! ??? Dinci siyaset, şüphesiz ideolojik kökleri bakımından merkez sağ partilerden farklıdır. Tarih içinde kendi kökleri, uzantıları, referansları üzerinde yürüyor. Bu anlamda bir Dava Partisi görünümündedir. Dolayısıyla kurmak istediği ideolojikdinci devlet ve toplum düzeni (bu aşamada ılımlı İslam), merkez sağdan (ve dolayısıyla merkez sağın politikalarıyla esasta bir sorunu olmayan askerlerden) farklıdır. Bu farklılık en somut olarak Cumhuriyetin laiklik ilkesinde ortaya çıkıyor. Çatışma burada odaklanmış durumda... Liberaleski solcu aydın ve yazar takımımın bunu görememesi, geçmiş serüvenleri (İran gibi) okuyamaması, ve bugünkü çatışmayı (parlamenter) demokrasiOrdu ikilemi olarak algılaması, çok ilginçtir! Dolayısıyla, bu ekip, bu çatışmada, Ordu’ya karşı AKP’yi (demokrasiyi!?!) tutuyor!!! Zaten, birçok tanıdık da bu (yanlış) algılamanın içinde; Orhan Pamuk’un, tarihi ve bugünü siyasi olarak değerlendirirken içine düştüğü büyük yanılgı da burada. Star, Yeni Şafak, Zaman gazeteleri ve diğer gazetelerdeki bazı köşeler, bu “müthiş ittifak”ın ürünleri olarak ortaya çıktı! ??? Bu algılamadeğerlendirme yanlışlığının nedenleri üzerinde yazmak ayrı bir yazı konusu. Sadece şimdilik şu kadarını belirtelim: Ülkemizde bilimsel araştırmanın, bilimsel kültürün zayıflığı; bilimsel düşünme ve yaratma henüz belirli bir aşamaya gelmeden ve kendini kanıtlayamadan, post modernizm tarafından kuşatılması... Söz konusu ekibin bilim insanı kısmının, uluslararası bilimsel gücünü görmezsiniz. Dolayısıyla sağlam bir bilimsel düşünce yoksunluğu, post modernist düşüncenin at koşturması için elverişli ortam yarattı. Sosyal bilimlerimizde doğa bilimleri bakış ve düşünüşünün büyük eksikliği, post modernizme teslimiyetin kapılarını açtı. Şimdi bu “entelektüel” ekip, AKP’nin safında, merkez sağ ile Ordu’ya karşı saf tutuyor. AKP de biraz onlardan da aldığı güçle, “KemalistAtatürkçü gibi görünen”, aslında merkez sağın devlet iktidarına karşı savaşıyor! Ne adına? Görünüşte “demokrasi”! Aslında ılımlı İslam devleti, toplumu ve ülkesi adına! Kolay gelsin diyemeyeceğim! Çünkü Türkiye büyük çatışmaların içine düşebilir! Savcılıklara belge gönderildi Kurum, gönderilen dosyalarla birlikte aykırılıkların gerçekleşmesinde sorumluluğu olanlar hakkında gerekiyorsa inceleme ve soruşturma başlatılmasını talep ederken, bazı ihalelere ilişkin bilgi ve belgeleri ise “bilgilendirme amaçlı” olduğunu belirterek Cumhuriyet savcılıklarına da gönderdi. İhale Kurumu’nun değerlendirme sinde mevzuata uygun olduğu belirlenen ihale sayısı ise sadece 33 olurken 5 ihaleye ilişkin de “karara yer olmadığına” hükmedildi. Ali Dibo düzenini ilk kez dile getiren AKP Hatay Milletvekili Fuat Geçen, AKP’den ihraç edilmişti. Muhalefet milletvekilleri de Hatay ilindeki ihalelerin AKP il yöneticileri ve yakınları arasında paylaştırıldığını belirtmiş, AKP Grup Başkanvekili Sadullah Ergin’in de bu dağıtımı organize ettiğini savunmuşlardı. LİMANLARIN SATIŞI ‘AKP’nin seçim yatırımı’ olarak nitelenen 15 yeni üniversitede kadro sıkıntısı dorukta Özelleştirmede yargı kararları dinlenmiyor ? ÖİB, Samsun İdare Mahkemesi’nin “Özelleştirme sürecinde TCDD’nin yetkili olması ve liman gelirlerinin TCDD’ye aktarılması” gerekçelerine dayanan durdurma kararına karşın limanlarda özelleştirme sürecine devam edeceği mesajını verdi. MURAT KIŞLALI Okul çok, ‘Prof.’ yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP iktidarının “seçim yatırımı” olarak nitelenen 15 yeni üniversitede kadro sıkıntısı yaşanıyor. Giresun Üniversitesi’nde profesör ve doçent bulunmazken Erzincan, Aksaray, Amasya, Bozok (Yozgat) ve Adıyaman üniversitelerinde ise yalnızca birer profesör görev yapıyor. YÖK’ün hazırladığı, Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi Taslak Raporu’nda, bu yıl kurulan 15 yeni üniversitedeki fakülte, bölüm, yüksekokul, mes ? YÖK’ün hazırladığı, Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi Taslak Raporu’na göre, Giresun Üniversitesi’nde profesör ve doçent bulunmazken Erzincan, Aksaray, Amasya, Bozok (Yozgat) ve Adıyaman üniversitelerinde ise yalnızca birer profesör görev yapıyor. lek yüksekokuluyla öğrenci ve öğretim üyelerinin sayısı hakkında bilgi verildi. Rapora göre, en çok profesör, Namık Kemal Üniversitesi’nde (Tekirdağ) görev yapıyor. Bu üniversitede 39 profesör, 10 doçent, 90 yardımcı doçent, 97 öğretim görevlisiyle 9 bin 637 öğrenci bulunuyor. 15 yeni üniversite arasında en çok profesöre sahip 2. üniversite olan Düzce Üniversitesi’nde ise 20 profesör, 16 doçent, 98 yardımcı doçent, 58 öğretim görevlisi, 4 bin 738 öğrenciye eğitim ve riyor. Uşak Üniversitesi’nde 4 profesör, 1 doçent, 50 yardımcı doçent görev yaparken 6 bin 566 öğrenci bulunuyor. Ordu Üniversitesi 6 profesör, 1 doçent, 31 yardımcı doçentle 4 bin 598 öğrenciye eğitim veriyor. Kastamonu Üniversitesi’nde görev yapan doçent yok 4 profesör, 6 doçent, 33 yardımcı doçentin görev yaptığı Hitit Üniversitesi’nde (Çorum) öğrenci sayısı 3 bin 774. 3 fakülte, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde (Burdur) 4 profesör, 4 doçent, 57 yardımcı doçent ve 9 bin 403 öğrenci, Ahi Evran Üniversitesi’nde (Kırşehir) 3 profesör, 4 doçent, 46 yardımcı doçent ve 7 bin 469 öğrenci yer alıyor. 5 bin 426 öğrencinin öğrenim gördüğü Rize Üniversitesi ile 7 bin 89 öğrencinin öğrenim gördüğü Kastamonu Üniversitesi’nde 2’şer profesör görev yapıyor. Rize Üniversitesi kadrosunda 4 doçent yer alırken Kastamonu Üniversitesi’nde doçent yok. ANKARA Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Samsun İdare Mahkemesi’nin liman özelleştirmelerini durduran kararına karşın Mersin Limanı’nın devrine ve İzmir Limanı’nda ihaleye çıkmaya hazırlanıyor. Limanİş Sendikası Başkanı Raif Kılıç, “Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na gideceğiz. ÖİB’nin çıkacak kararı beklemesi lazım” dedi. Samsun İdare Mahkemesi, Limanİş’in başvurusu üzerine, Samsun Limanı’nın özelleştirilmesine ilişkin Özeleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararının yürütmesini “Özelleştirme sürecinde TCDD’nin yetkili olması ve liman gelirlerinin TCDD’ye aktarılması” gerekçeleriyle ve Mersin, İskenderun, İzmir, Bandırma, Derince limanlarını da bağlayacak şekilde, 18 Ağustos 2006’da durdurdu. Mahkeme, ÖİB’nin itirazını 8 Kasım 2006 tarihinde reddederek nihai kararını verdi. ÖİB’nin ihalelere devam edebilmesi için bu ihalelerin dayanağı olan 6 Ocak 2005 tarihli ÖYK kararının, mahkemenin gerekçelerini dikkate alınarak yeniden çıkartılması gerekiyor. ÖİB, kararı dikkate almıyor ÖİB ise Mersin Limanı’nın devri ve İzmir Limanı’nın ihalesine çıkmak için Mersin Limanı’nın Danıştay 1. Daire’deki imtiyaz sözleşmesi hakkında vereceği incelemeyi bekliyor. Samsun ile ilgili mahkeme kararının henüz ellerine geçmediğini belirten ÖİB yetkilileri, bu karara itiraz edileceğini ve mahkemenin bu itirazda, Mersin Limanı ile ilgili lehlerine kararları dikkate almasını beklediklerini bildirdi. Böylece ÖİB, Samsun İdare Mahkemesi’nin kararına karşın Danıştay 13. Dairesi’nin Mersin Limanı özelleştirmesini durdurmamasını gerekçe göstererek limanlarda özelleştirmelere devam edeceği mesajını verdi. Limanİş Başkanı Kılıç ise şunları söyledi: “Danıştay 13. Daire’nin kararlarını, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nda temyiz edeceğiz. Samsun İdare Mahkemesi’nin verdiği, ÖYK kararının yürütmesinin durdurulması kararını da sunacağız. ÖİB’nin özelleştirmelere devam etmeden önce, bu kararı beklemesi gerekir. Ama tereddüdümüz var. Yine özelleştirmeleri apar topar yapıp iptal kararı çıktığında ‘Maddi imkânsızlık nedeniyle limanları geri alamayız’ gerekçesine sığınabilirler.” 5 üniversitedeki profesör sayısı 5 Rapora göre, 5 üniversitede ise sadece birer profesör görev yapıyor. Bu üniversiteler şunlar: “5 bin 163 öğrencisi olan Erzincan Üniversitesi; 3 bin 642 öğrencisi olan Aksaray Üniversitesi; 6 bin 23 öğrencisi bulunan Amasya Üniversitesi; 4 bin 637 öğrencisi bulunan Bozok Üniversitesi; 3 bin 101 öğrencisi bulunan Adıyaman Üniversitesi.’’ 15 yeni üniversite arasında yer alan Giresun Üniversitesi’nde ise 6 bin 604 öğrencinin öğrenim görmesine rağmen hiç profesör ve doçent bulunmuyor. Bu üniversitede 31 yardımcı doçent, 94 öğretim görevlisi ile 68 diğer öğretim elemanı görev yapıyor. Gürhan Uçkan’ı uğurladık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemizin Stockholm Temsilcisi, edebiyatçı, çevirmen ve fotoğraf sanatçısı Gürhan Uçkan’ı dün son yolculuğuna uğurladık. Kalp krizi sonucu 58 yaşında yaşama veda eden Uçkan için dün Kocatepe Camisi’nde öğle namazının ardından cenaze namazı kılındı. Cenaze törenine Uçkan’ın oğlu Barış ve kızı Günseli Uçkan, ayrıldığı eşi Ayfer Gökkurt, ablaları Gülseren ve Gülsevil Uçkan, eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer, Edebiyatçılar Derneği Genel Başkanı Gökhan Cengizhan, gazetemiz çalışanlarının yanı sıra sanat ve siyaset dünyasından pek çok isim katıldı. Uçkan’ın cenazesi daha sonra Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verildi. Ankara’da 1948 yılında doğan Uçkan, yükseköğrenimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) tamamladıktan sonra, 1971’de İsveç’e gitti. Burada edebiyata ve gazeteciliğe yönelen Gürhan Uçkan, öykülerini topladığı “Gabriel” ve şiirlerinden oluşan “Sevdalar da Geçici” adlı kitaplarını İstanbul’da yayımladı. Oral Çalışlar’la birlikte ‘Kadınların İsveç’i’ adlı bir kitaba da imza atan Uçkan, fotoğraf sergileri açtı. Uçkan, Marta Traba, Dan Mellin, Torgny Lindgren ve Astrid Lindgren’in de aralarında bulunduğu yazarların eserlerini Türkçeye kazandırdı. Uçkan, İsveç Akademisi’nin verdiği “2002 Yılı Çevirmen Ödülü”nü de kazanmıştı. obursali?cumhuriyet.com.tr Okulda yine şiddet ? KONYA (AA) Konya’da “kız meselesi’’ yüzünden çıktığı iddia edilen kavgada 2 ilköğretim okulu öğrencisi yaralandı. Merkez Karatay ilçesindeki Şems Parkı’nda karşılaşan 19 Mayıs İlköğretim Okulu’ndan E.K. (11) ile B.U. (14) arasında “kız meselesi’’ yüzünden tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine 6. sınıf öğrencisi E.K. ile aynı okulun 8. sınıf öğrencisi B.U. falçatayla değişik yerlerinden yaralandı. 11 Eylül 1973’te, şiddetli askeri bir darbe ile Allende devrildi. Şili’nin seçilmiş Devlet Başkanı sosyalist Salvador Allende darbecilere direnirken öldürülmeden önce şunları söylemişti: “Benim yurdumun işçileri, ben Şili’ye ve Şili’nin geleceğine inanıyorum.Yaşasın Şili,Yaşasın Şili halkı,Yaşasın işçiler!” Darbeci generaller Allende taraftarlarını, muhalifleri yakaladıkları yerde infaz ettiler. Birçoğu işkence gördü, tecavüze uğradı, sakat bırakıldı ve öldürüldü. Sanatçılar, sendikacılar, öğrenciler, kadınlar ve diğerleri kahramanca direndiler. O neslin protest şarkıcısı Victor Jara stadyumda öldürüldü. Jara’nın ölümüne tanık olan bir tutuklu şunları anlatmıştı: Generaller şarkı söylemesini engellemek için önce dilini kestiler, onun ellerini çırptığını ve ayaklarını yere vurarak ritim tuttuğunu görünce ellerini sakatladılar. O gün kaç Şililinin öldürüldüğü hiç Pinochet Hesap Vermeden Ölürken... bir zaman bilinemeyecek. Birçok Şilili, ölenlerin on binleri bulduğunu söylüyor. Aileleri ıstırap içinde, o vahim günde onlara ne olduğunu düşünürken, cesetleri askerler tarafından uçaklara taşınıp okyanusa atılıyordu. ??? Salvador Allende, 1970’te başkanlığa seçildiğinde, dünyada seçimler yoluyla göreve getirilmiş ilk Marksist lider oldu. Allende, öncelikle toprak reformu kararı aldı. Böylelikle refahın bütün halka dağıtılması yolunda büyük bir adım atılacaktı. Çalışanların ücretleri yaklaşık yüzde 40 oranında artırıldı. Bakır endüstribir darbe örgütlenmesi talimatı verdiğini Şili’de açıklayacaktır. Kissindemokratik ger, bu operasyonun seçimle gelen bir ay sonra iptal edilBaşkan diğini iddia eder ama, Salvador geçen yıllarda yayımAllende’nin lanan Amerikan hüküaskeri darbe met belgelerinin de sırasında gösterdiği gibi, CIA ölümünden darbenin örgütlenmebirkaç saniye si işinde doğrudan yer öncesi... almış, darbeyi ise Amerikan ITT telekomünikasyon şirketi finanse etmiştir. ??? Allende’nin yerine ise darbecilerin şefi general Pinochet getirildi. Allende öldürüldüğünde 70 yaşındaydı. Pinochet bu darbeden sonra 35 yıl daha yaşadı. Adı zulüm oldu. Ço si millileştirildi. Ayrıca Küba, Çin ve Demokratik Alman Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler kuruldu. Zamanın Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Eylül 1970’te Başkan Richard Nixon’un kendisine, Şili’de Allende hükümetine karşı cukları onun küllerinin yakılacağını, mezara konulmayacağını açıkladılar. Mezarının tahrip edileceğinden korktukları için böyle bir karar aldıklarını söylediler. Pinochet, hesap vermeden giden darbeciler listesine dahil oldu. Hesap sorulamaması Şili halkının yüreğinde ukde olarak kaldı. Benim de... Şili’de askeri darbe olduğunda bizler de, 68 kuşağının devrimcileri askeri cezaevlerindeydik. Kendimiz darbenin acısını yaşarken Şili’nin acısına da yanmıştık. Deniz’lerin asılmasının üzerinden 7 ay geçmişti. Ne 12 Mart 1971 askeri darbesinin, ne de 12 Eylül 1980 askeri darbesinin hesabını Türkiye soramadı. Pinochet’nin ölümünün ardından Şili halkı mutluluk içinde sokaklara döküldü. Hesabı sorulmamış bir darbe karanlıklara karışıp gitmişti. Tıpkı bizimkiler gibi... Hazin bir tarihe tanıklık ediyoruz. İşgal insanlığın yüz karası ? İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu, ABD ve İngiltere’nin liderliğinde gerçekleştirilen Irak işgali sonrasında yaşananları “insanlığın yüz karası” olarak niteledi. İstanbul Barosu 10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin BM tarafından kabul edilmesinin üzerinden 58 yıl geçtiği anımsatılarak “Kâğıt üzerinde ifade edilenler gerçekten insan haklarını koruyan, kollayan, geliştiren, yaptırım gücü olan hukuk normlarına dönüştürülememiştir” denildi. Bodrum’da uçan balık ? BODRUM (AA) Muğla’nın Bodrum ilçesinde dün sabah balıkçıların ağına, yüzgeçlerini kullanarak uçabilme özelliğine sahip balık türü olan “uçan balık’’ takıldı. Bodrum’da bir balıkçıda sergilenen 20 santimetre uzunluğunda ve 70 gram ağırlığındaki balığa yurttaşlar yoğun ilgi gösterdi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle