17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ARALIK 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Şey Doğan Kapkıner: “Meclis Başkanı, emekli subaylar için ‘Genelkurmay Başkanı onlara terbiye versin’ demiş. Vay şeyini şey ettiğimin şeyi vay!” Ya ğ m u r E k i m Diktatör Pinochet ölmüş... “Bizimkinin başı sağ olsun!” GEÇEN yılki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenleri sırasında Diyarbakır’da farklı bir “kutlama” yaşanmıştı. Ellerinde Türk bayrakları ve Atatürk posterleri ile törene katılan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Diyarbakır Şubesi üyelerinin yanına gelen ve kendini “güvenlik şube müdürü” olarak tanıtan bir kişi bayrak ve posterlerin indirilmesini istemiş ve “Niye” diye sorulduğunda da “Vali’nin emri” demişti. ADD Diyarbakır Şubesi Başkanı Yrd. Doç. Rıza Gül bir basın açıklaması yaparak olayı kınamış; ADD’nin kınaması üzerine de Diyarbakır Valisi Efkan Ala, Rıza Gül hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyette bulunmuştu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Vali’nin şikâyeti için kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti. GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Orman köylülerinin ağaç kesmesi yasakmış. Doğru karar, ormanı şehirli keser! Bilgi Hamza Saykan: “Dışişleri Bakanı, limanların açılmasıyla ilgili bilgileri bütün kurumlara bildirmiş: İsmailağacılar, İskenderpaşacılar, Fethullahçılar, Süleymancılar gibi!” Vali Ala, bunun üzerine Siverek Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulunmuş fakat mahkeme de Vali’nin itirazı reddetmişti. Bitmedi... Vali, Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde manevi tazminat davası açmıştı. Ne var ki davada tanık olarak dinlenen üç kişi, tören alanından “Vali’nin emri var” denilerek çıkartıldıklarını beyan etmişti. Bu sırada davayı izlemek üzere Diyarbakır’a gelen dönenim ADD Genel Başkanı Ertuğrul Kazancı, bir basın açıklaması yapmış ve “Tanıkların bulunduğu ortamda kabulü olanaksız müdahalenin sahibi olduğu anlaşılan mülki amirlerin yaptığı esef vericidir. Daha acı verici olanı ise talimatını yadsıyarak Yol sorumluluğu güvenlik görevlilerinin üzerine bırakmaktır. Hiçbir koşul ve yasaklama, bizleri Atatürk’e duyduğumuz gönül ve bilinç bağından, mücadeleden alıkoyamayacaktır” demişti. Kazancı ayrıca Vali Efkan Ala’nın AB’yi en iyi özümsemekten söz eden bir demecinden yola çıkarak “Sevr Antlaşması’nın hükümlerini Türkiye’ye kabul ettirmeye azimli AB dayatmalarını ‘hazmetmekten’ dem vuranları gözlemiş olmak, bizlere sonsuz elem vermektedir” yorumunu yapmıştı. Aradan altı ay geçti. Efkan Ala, bu demeciyle kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle bu kez de Ertuğrul Kazancı’yı şikâyet etti. Soruşturma kapsamında geçenlerde Kazancı’nın ifadesi alındı. Türkiye, Cumhuriyet Bayramı’na sahip çıkmaktan ifade vermeye uzanan bir yolda hızla ilerliyor! Nazmi’yi İşten Kimler Çıkardı Sn. Evren? Nazmi’yi on yıldır tanırım. Her hafta beraber futbol oynarız. O genellikle benim karşımda müdafaada oynar. Kâh tartışırız, kâh birbirimizi tebrik ederiz, sonunda hep dostluk kazanır. Nazmi, İDO’nun şehir hatları işletmesinde makinist olarak çalışıyordu. Yakın dönemde bir bahaneyle işten uzaklaştırıldı. Baş makinist ile birbirlerinin yerine çalışarak iki hafta izin kullanmışlardı. Bu sık rastlanan bir uygulamaydı. Ama, bu nedense işletme müdürü tarafından yalnız Nazmi’nin bir suçu olarak görüldü. “Suç ortağı”(!), ufak bir yevmiye cezası ile yola devam etti. Nazmi ise “infaz edildi”. Gerekçeyi sorduğunda müdür ona, “Kendin düşün” demiş: “Ben de düşündüm ve aklıma tek bir gerekçe geldi: Ben Ali Kılıç’ın fikir yapısına ve yönetim anlayışına uymuyordum. Ben namaz kılmıyordum, camiye gitmiyordum, dindar değildim, ben iş hayatımda dürüst ve disiplinliydim ve bunlar onların kriterlerine uymuyordu. Müdür “Hacı” Ali Kılıç’ın uyguladığı inanılmaz baskıcı bir yönetim şekli var. Bu adeta Abdülhamit’in Osmanlı’ya uyguladığı istibdat dönemi gibi bir şey. Gemilerde inanılmaz bir jurnalci ağı var. Bugün İDO şehir hatları işletmesinin başında, ‘Demokrasinin olduğu yerde devletler uzun ömürlü olmaz’ diyen bir zihniyet oturmaktadır. Bunu kalabalık olarak oturduğumuz ortamlarda da söylemekten çekinmemiştir. Her cümlesinde İslam ve Allah kelimelerini ağzından düşürmeyen bu insan, kendi çıkarı için en ufak şekilde muhalif kişileri sindirmek için inanılmaz oyunlarla makam gücünü kullanmaktan rahatsızlık duymaz. Artık gemi telsizlerinden ‘günaydın’ değil, ‘selamün aleyküm’ dememiz gerekir. Bizim köprü üzeri dediğimiz Karaköy yüzen iskelede artık türbanlı hatunların, badem bıyıklı, bol pantolonlu sakallı beylerin çalıştığını görüyorsunuz. Namaz vakitlerinde, yapılan yapmacık hareketleri görmemek için çok saf olmak gerekir. Çalışanlar yönetime hoş görünmek için yemekhaneden önce mescide koşuyor. 25 yıllık o rakıyı dolabından eksik etmeyen sarhoş Mustafa’nın bile şirin görünmek uğruna ön saflarda namaza durduğunu hayretler içerisinde gözlemledim.” Nazmi Karakoç içini döküyor ve mektupta daha neler anlatmıyor ki! Eş, dostun köprü üzeri gezme görevlerine atandığı, Umre’ye gideceğini söyleyenlere tüm imkânların açıldığı, bu 50 günlük hac izinlerinin nasıl kolaylıklarla sağlandığı üzerine yazdıkça yazıyor… Bunları biliyoruz. Tüm Ankara’ya “eşi, ailesi türbanlı” bürokratların atandığını da, toplumun bu rezil yöntemlerle suni olarak Atatürk’ün devrimlerinden ve laik Türkiye profilinden uzaklaştırılmaya çalışıldığını da… Nazmi’nin hikâyesi, “kadrolaşma harekâtı”ndan yalnız bir örnek. Hepimizin bildiği benzer hikâyeler var. Sonuçta zaten hepsi aynı büyük “sözde gizli” operasyonun parçası. Demokrasi kelimesini, yağa bandırıp, kaypak zemini iyice hazırladıktan sonra türbanı demokratik bir kılıç haline getirerek yapılan sinsi bir saldırı… Ve çıkarları uğruna “yutan görünen” işbirlikçiler, ihanet içinde sözde “aydınlar”… Yıllardır bu satılmışlıkları ve aymazlıkları en iyi deşifre eden yazarlarımızdan biri Ümit Zileli, bu cumartesi saat 16.00’da Taksim’de Piramid Sanat’ta, Cafe 57 Kitabevi’nde eserlerini imzalayacak ve bu konuları tekrar işleyecek. Lütfen gelin, bilinçlenmeyi sürdürelim. (Aynı mekânda 18 Aralık’ta yeni sergime de beklerim) ??? Peki bugünlere nasıl yuvarlandık? İsterseniz hepimizin bildiği 12 Eylül sonrası yaşananları, bir de sorumlusunun ağzından dinleyelim. Eski Sarıyer Belediye Başkanı ve dayım İhsan Yalçın’ın şu anekdotu çok anlamlı: “12 Eylül askeri harekâtının yüzlerce vatan evladının canını kurtardığı bir gerçektir. Ancak uygulamaları aydın ve Kemalist kadroları perişan ettiği gibi, İslami yaşamı öne çıkaran, Cumhuriyetimizin kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik hareketlere neden olduğu asla yadsınamaz. Hatta tek cümle ile bugünkü iktidarın temeli 12 Eylül’de atılmıştır. İslami yaşama gidişe sebep olduğuna inandığım anayasamızın 24. maddesinin uygulamaya konulmasının mimarı Sn. Evren’dir. Başkan olduğum Sarıyer’de bulunan Cumhurbaşkanlığı konutuna kendileri tarafından davet edildim. Çeşitli sohbetlerimizden sonra bazı illerdeki dini içerikli konuşmalardan pişmanlık duyduğunu, özellikle anayasamızın 24. maddesine konulan zorunlu din dersi hükmünün çok yanlış olduğunu anladığını ifade etti. Biraz durakladıktan sonra da ‘bu hükmü ve konuşmaları solculara karşı İslami kesimin kendilerini tutmaları için yaptığını’ ekledi. Evet, bu küçücük hatanın ülkemizi nereden nereye getirdiğini hep birlikte yaşıyoruz.” İşte sevgili Nazmi, senin ipin, 12 Eylül sonrası yapılan o sorumsuz hatalarla taaa o günlerden böyle çekildi. Gerisi lafügüzaf. Evren “hata ettim” diyormuş. Biraz pahalıca bir hata değil mi? email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Maltepe kıyısında üç katlı son yağma İSTANBUL Maltepe’de kıyının doldurulması ile elde edilen alanda bir proje hazırlanmış ve uygulanmış: Türkiye Cumhuriyeti Maltepe Spor ve Sosyal Tesisleri. Belediyenin İstanbul’un ormanlarında kaçak villa peşinde koştuğuna bakmayın; Maltepe kıyısındaki gibi ya burunlarının dibini görmüyorlar ya da görmezden geliyorlar! Çünkü; buradaki çok amaçlı spor alanı bir et lokantasına, bir başka çok amaçlı spor alanı yörük çadırı ile gözleme lokantasına, masa tenisi alanının yanı çay bahçesine dönüştürülmüş; spor yapanların giyinip soyunacağı 100 metrekarelik yere de 400 metrekareyi bulan üç katlı bir simit sarayı inşa ediliyor. Buradaki spor ve sosyal tesisleri güya kamu yararı gözetilerek Maltepe Belediyesi adına Maltepespor Kulübü işletecekti. Fakat ortada artık ne “mal” var ne “tepe” ne de spor. Kıyıdan doldurulan alanın işletmesi o şirketten bu şirkete devredilmiş ve sonunda birilerinin eline geçmiş. O birileri kim? Doldurulan kıyıda üç katlı inşaat yapacak ve hatta “Kızdırmayın apartman dikerim” diyecek kadar kendilerine güvendiklerine göre büyük olasılıkla İslamcı iktidarın yerel ve genel adamları! İstanbul’un belediye başkanı Recep Tayyip pardon doktoralı mimar Kadir Topbaş buyursun açıklasın. Maltepe Spor ve Sosyal Tesisleri’ndeki “değişim”in yasal kılıfını biz de öğrenelim! Buşçu Tacettin Güleç: “Amerika’nın Buş’una her bilgiyi verdikleri için Türkiye’nin başına bilgi verme gereğini duymuyorlar!” Gülhan Elmas: “Bakanlar Kurulu’nun da limanların açılmasından haberi yokmuş. ‘Tayyipler Kurulu’ varken başka kurula gerek var mı!” Kurul Zaman ve Büyüklük ÖNER YAĞCI Küreselleşmenin, ABD’nin BOP’unun, AB’nin dayatmalarıyla bunalıyoruz. Bağnazlığın yolsuzlukla ve işbirlikçilikle bütünleşerek değerlerimizi yok etmede ciddi yollar aldığını görüyoruz. Ülkemiz kıskaç altındaki, ahtapotun kollarındaki, örümcek ağındaki, kıyılan, yağmalanan, satılan, uçurumun kenarında olan ülke diye tanımlanıyor. Kahroluyoruz. Zaman en büyük öğretmendir, en büyük öğretici, en büyük ders vericidir. Onun kadar sonsuza akan bir öğretmen yoktur, onun öğrettiğini hiçbir şey öğretemez, onun verdiği dersi hiç kimse veremez. Zamanın aynasında gördüğümüz şudur ki, insan, karabasanın en yoğunlaştığı dönemlerde çaresizliklere karşı yarattığı ve sürdürdüğü devrimlerle geleceğini belirlemiştir. ??? Zamanın öğrettiğine bakınca içinde yaşadığımız koşulların onca umutsuzluğuna karşın iyimser olmamız gerekiyor. Uygarlıklar ve kültürler bereketiyle güzellenen toprağımızın akılla bütünleşen atılımlarla çağdaş değerlerle buluşmuş olduğunu öğretiyor bize zaman. Onun öğrettiğine bakınca, umutsuzluğun, çaresizliğin bize yakışmadığını; yakışanın kıvanç ve onur olduğunu görüyoruz. Kimin zamanının aynasında “Müdafaai Hukuk” var, kiminkinde “Kuvayı Milliye”, “Misakı Milli”? Kim “Kutsal İsyan”ıyla, “çılgın” sıfatıyla destanlar yaratmış? Emperyalist saldırganlığa karşı “Ulusal Kurtuluş Savaşı”yla yol gösterici olan bir ulus kimin zamanının aynasında zaferle çiçeklenmiş? Kimin zamanının aynasında toprakların “vatan” kılındığı görülmüş? Bunca görkemli bir temelin üzerinde yükselen laik, ulusçu, halkçı, devletçi, devrimci Cumhuriyet, “kimsesizlerin kimsesi” olarak kimin zamanının aynasında ışıldamış? Zorbalığın köleleştiren saltanatı ve hilafeti yerine, kimin zamanının aynası insanları yurttaşlığa yükselten bir yaşama tanıklık etmiş? Kimin aynası, on yılda yarattığı “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” on beş milyon gencin omzunda yükselen Cumhuriyet’iyle ulus olmanın zenginliğini göstermiş? Temeli kültür olan, erdemle, özgürlük ve bağımsızlıkla kardeş olan tüm bu zenginliğin sevdalı önderini kimin zaman aynası bağrına basmış? Bu soruların yanıtını görüyoruz zamanın aynasında. Zaman aynası, yarattığı değerlerle Türkiyemizin ne büyük bir ülke olduğunu gösteriyor. Zaman aynasında insanımıza insan olduğu gerçeğini armağan eden Cumhuriyetimizin ne büyük bir Cumhuriyet olduğunu görüyoruz. Zaman aynası bize “az zamanda çok ve büyük işler” başaran bir ulusun önderi olmakla kalmayıp tüm mazlum ulusların kurtuluş umudu olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ne büyük bir önder olduğunu öğretiyor. Bu gerçeklik, elbette emperyalist güçlerin hoşuna gitmeyecekti ve onlar bu gerçekliği tersine çevirmek, Türkiye’yi, Cumhuriyet’i, Atatürk’ü dize getirmek için yeni ataklar yapacaklardı. Türkiye’nin var olduğundan beri yaşadığımız işte budur. Hiçbir şeyin birdenbire olmadığını, Cumhuriyet’in getirdiklerini yok eden, kirleten, devrimlerini karşıdevrimlere dönüştüren “dahili ve harici” düşmanların on yıllardır tüm güçleriyle adımlar attıklarını biliyoruz. “Bir Milletin Yeniden Doğuşu”nu sağlayan Atatürk’ün kendi ulusunun gönlünden koparılması için binbir saldırının gerçekleştirildiğini biliyoruz. ??? Büyüklüğümüze, yani Türkiyemize, Cumhuriyetimize, Atatürkümüze karşı örülen nice duvarların vız geldiğini, “geldikleri gibi giden” ve hevesleri kursaklarında kalan emperyalistlerin intikam planlarının boşa çıkarıldığını da biliyoruz. Büyüklüğümüzün, onların parçalayıp yutma girişimlerinin uzantısı olarak karanlığın feodalleriyle bütünleşen isyanlarını ve “Şeriat isterük” naralarını tuzla buz ettiğini de biliyoruz. Büyüklüğümüzün, izledikleri işbirlikçi politikalarla, “vatanın bağrına dayadıkları hançer”lerle emperyalistlere hizmet edenlerin attıkları adımlara karşı yarım yüzyılı aşan bir süredir gururla direndiğini de biliyoruz. Karşı karşıya olduğumuz amansız kuşatma koşulları bizi yıldırmamalı. Bizi büyük kılan bütünlüğümüzü sağlarsak bilincimizin, birikimimizin, değerlerimizin büyüklüğümüzü koruyacak gücü ve yöntemi de içerdiğini görürüz. Zamanın aynasına, öğrettiklerine güvenmek varken umutsuzluk, karamsarlık, kendimizi “kimsesiz” duyumsamak yakışmaz bize. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Aralık www.mumtazarikan.com İLANEN TEBLİGAT KADIKÖY 6. İCRA MÜDÜRLÜĞÜNDEN ÖRNEK 45 ÖDEME EMRİNİN İLANEN TEBLİĞİDİR ALACAKLI: GÖNÜL ŞANLI VEKİLİ: AV. FATMA DEMİRAY BORÇLU: MUSTAFA REŞAT ŞANLI BORÇ MİKTARI: 33.074,93YTL Yukarıda adı, adresi yazılı alacaklıya olan borcunuzdan dolayı İlamlı icra takibinde; Üsküdar l. Aile Mahkemesi’nin 2003/470 E.2006/364 Karar sayılı dosyasından tarafınıza tebliğ edilememiştir... Zabıtaca yaptırılan tetkik ve tahkikatta da adresinizin tespiti mümkün olmadığından ödeme emrinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. İşbu ilanın gazetede neşri tarihinden itibaren yukarıda yazılı borç ve masraflarını Kanuni 7 günlük süreye 15 gün ilavesi ile 22 gün içinde ödemeniz, borcun bir kısmını veya tamamını alacaklının takibine karşı bir itirazınız var ise ve bu ödeme emrinin gazetede ilan tarihinden itibaren Kanuni 7 günlük süreye 15 gün ilavesi ile 22 gün içinde açıkça ve sebepleri ile birlikte İİK.nun 62 maddesi hükmü gereğince dilekçe olarak İcra Tetkik Mahkemelerine bildirmeniz, itirazınızın kabulüne dair karar getirmediğiniz takdirde cebri icraya devam olunacağı, itiraz edilmediği ve borç ödenmediği takdirde yine 25 gün içinde İİK.nun 74. maddesi gereğince mal beyanında bulunmaz veya hakikate aykırı beyanda bulunursanız hapisle cezalandırılacağınız hususu ilanen tebliğ olunur. 04.12.2006 (Basın: 60461) Eski CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ümit Sılan’ın babası NAZIM SILAN’ı yitirdik. Ailesinin ve dostlarının başı sağ olsun. Merhumu 12 Aralık 2006 günü (bugün) öğlen namazında Söğütlüçeşme Camii’nden uğurlayacağız. DOSYA NO: 1992/25 Müflisin Adı Soyadı: K.O.YATÇILIK VE DIŞ TİCARET AŞ. Çinçin Cd. Genç Osman Mh. Pınar Sk. No:3 Güngören İst. İstanbul 4 Asliye Ticaret Mahkemesince 1992/266 sayılı dosyasından ve 1992/668 karar sayılı ilamı ile 15/07/1992 tarihinden geçerli olmak üzere iflasına karar verilen ve iflas tasfiye işlemleri müdürlüğümüzün 1992/25 esas sayılı dosyasından yürütülen müflis K.O.YATÇILIK VE DIŞ TİCARET AŞ hakkında verilen iflas kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/491 esas sayılı dosyasından verilen 22/11/2006 tarih ve 2006/599 karar sayılı ilamı ile İİK’nun 254. maddesi gereğince kapatılmıştır. İİK’nun 166 maddesi uyarınca tebliğ ve ilan olunur. 04/12/2006 (Basın: 60320) İSTANBUL 2. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İFLASIN KAPATILDIĞINA DAİR İLAN Nufus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ESİN EYLEM ÖZGÜL MEHMET ERZİNCAN CUMHURİYET 17 K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Osmanlı 1 garnizonlarında hizmet 2 eden Hıristi 3 yan askerlere verilen ad. 2/ 4 Memelilerde 5 protein meta 6 bolizmasının 7 son ürünü olan ve idrar 8 la dışarı atılan 9 azotlu madde... İskambilde bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 renk. 3/ Sarımsaklı 1 D Ü D Ü K Ç Ü N E Y E R yoğurt ve çeşitli seb 2 O R U N zelerle yapılan bir 3 B E T İ M L E M E A Y meze. 4/ “ belle 4 E M T O L K E T ON H diğin bir yola yalnız 5 R E D A gideceksin” (Tevfik 6 M U A R E L A D E N Fikret)... Tanrı’ya 7 A L P göre insan. 5/ Tavır, 8 N A R A L İ R davranış... Eski Yu 9 Ç İ ĞN EM İ K nan kentlerinde pazar yeri. 6/ Tövbe... Bağışlama. 7/ Vilayet... Gürültü, patırtı. 8/ Sağlıklı, salim... Lifleri ip ve çuval yapımında kullanılan bir bitki. 9/ Bir süs taşı... Leylak rengi, açık mor. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Başka bir dindeyken Müslüman olan kimse; dönme. 2/ Mesafe... Ağırbaşlı, uslu... 3/ “Fesleğen” de denilen, yaprakları güzel kokulu bir bitki... Bir nota. 4/ Rusçada “evet”... Vaşak denilen hayvanın ufak bir türü. 5/ Japonya’da bir kent... Tarla sınırı. 6/ Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı... “Bana derler yükünü sen götür / Benim yük götürür dermanım mı var” (Karacaoğlan). 7/ Özellikle çocuklarda görülen tırmak kemirme saplantısı. 8/ Tavlada “üç” sayısı... Tümör... Çok ince gözenekli bir dokuma. 9/ İri taneli bir zeytin cinsi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle