19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 EKİM 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Teklifin yasalaştırılması halinde Fransa ile olan ticari ilişkilerin sona erdirileceği vurgulandı 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Fransız mallarına boykot ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Fransa Parlamentosu’nda sözde Ermeni soykırımının inkârını ‘‘cezai yaptırım’’a bağlayan yasa girişimine sivil toplum kuruluşları sert tepki gösterdi. Teklifin yasalaştırılması halinde Fransa ile olan ticari ilişkilerini sona erdireceklerini vurgulayan kuruluşların başkanları, tasarının kabulü durumunda her hafta bir Fransız malının boykot edileceği görüşünde birleşti. Ankara Sanayi Odası Başkanı (ASO) Zafer Çağlayan, Fransız işadamlarına Türkiye’yle olan ticari ilişkilerinin tehlikeye gireceği uyarısında bulunacağını belirtirken vatandaşlardan da Fransız mallarını sokakta yakmamalarını istedi. Çağlayan, 12 Ekim öncesi yapacağı Fransa ziyaretine ilişkin olarak geri dönmezsem ‘‘Hakkınızı helal edin’’ dedi. Yumurta Kapıya... Fransa’nın soykırım kararına ilişkin Başbakan, Dışişleri Bakanı’nın son dakika restleri sizde nasıl bir duygu uyandırıyor? Kendi adıma onlardan daha öfkeli olduğum halde, söylemlerini, hele de öfkeli çıkışlarındaki vurgulamalarını çok ilkel, dahası çok çirkin ve bir anlamda da onursuz buluyorum... Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı son dakikada Türkiye ile iş yapan Fransız iş dünyasının temsilcilerini karşısına alıp, ticari boykot tehdidinde bulunmamalı. Belki de günümüzün vıcık vıcık olmuş, siyasetticaret ilişkilerinde, siyasi liderlerin dış gezilerinin iş dünyası heyetleri ile yapılması, doğrudan ticari pazarlıkların içinde bulunulması kültüründe, birbirlerinin dilinden çok iyi anlıyorlardır. Tüccarlık, pazarlık yeteneği ile çok övünen Başbakanımız, AB görüşmelerinin başlatılması pazarlık sürecinde de uçak anlaşmaları başta, bu türden kozları kullanmayı pek seviyor, en geçerli araçlar arasında görüyordu. Gelin görün ki kimliği ne olursa olsun, Türkiye’yi temsil eden iktidarın, yumurtanın kapıya dayandığı bir süreçte, bu saatten sonra yani kılını bile kıprdatmamasından yana. İktidar sorumluluğu bilinen bir takvim işletilirken, çok yönlü dış politika araçlarının kullanılmasını gerekli kılıyordu. Erdoğan Hükümeti’nin dış politikada her zamanki gibi, ülkenin birikimini, ağırlığını, gücünü kullanamayan, sınıfta kalan konumuna rağmen, bu saatten sonra pazarlığa kalkışılmasının Türkiye için, ödün vermekten, kayıptan başka sonucu olmayacağına inananlardanım. Hele de Fransız İçişleri Bakanı Sarkozy’nin, destek isteyen Başbakan Erdoğan’a saydığı koşullar üzerinden. Yanlış anlaşılmak istemem. Ülkemde demokrasi, düşünce özgürlüğü standartları içinde 301’in kaldırılmasını ya da özgürlükleri sınırlamayacak biçimde düzenlenmesini tabii ki savunuyorum. Kendi koşulları içinde, yani iki ülkenin uzlaşması ile, Ermenistan sınırının açılmasını da sevinçle karşılarım. Ermeni uyuşmazlığı ekseninde FransaTürkiye siyasilerinin komisyonlar oluşturup çalışmalar yapmalarının da yarar getireceğinden eminim.. Ancak AB’nin eksen ülkelerinin, bir anlamda ABD karşısında en bağımsız olanının, siyasi lider kadrolarının, sömürgeci kültürü ile, iç siyasetlerine, ucuz çıkar hesaplarına göre yürüttükleri politikalarında, onlar açısından çok yanlış ve talihsiz adımlardan geri dönüş adımı için bile bize yukardan bakan, suçlayan havalarla, ödün koparma istemlerine katlanmak zorunda hiç değiliz. ??? Fransız siyasi yönetim kadroları, besbelli bizim siyasilerin zaaflarına güvenerek işin dozunu öylesine kaçırdılar, ipin ucunu öyle bir kopardılar ki... Ermeni soykırımını reddetmeyi suç sayan yasayı meclislerinden geçirmeleri, kendilerinin altından kalkamayacakları, işin içinden çıkamayacakları, bedelini kolay kolay ödeyemeyecekleri suçlarını oluşturacaktır. Fransız Meclisi’nin kararı sadece Fransa’nın siyasilerini değil, AB’nin diğer ülkelerinin siyasilerini de çıkmaza sokacaktır. AB’nin, halen korunduğu tartışmalı da olsa uygarlık, insan hakları, demokrasi kimliği, Kopenhag Kriterleri’nin tartışılmasında geri dönüşü olmayan bir zaaf, kötü sınav noktası olacaktır. Türkiye bunun anlamlı hesabını sorabilse de, soramasa da.. Hele de biz toplumsal, siyasal bir toparlanma, onurlu davranma çizgisinde buluşabilir, gereken onurlu tepkileri verebilir, dünya ölçeğinde kamuoyu yaratabilirsek, AB içinde, AB ilkeleri boyutunda çok büyük bir hesaplaşmanın dönüm noktası olacaktır. Öylesine şımarıklık içinde, öylesine ilkel, standartları olmayan bir kararla karşı karşıyayız ki.. Sömürge ülkelerinde yapılan ağır insan hakları suçlarından daha büyük bir yansıması olabilir. Çünkü ne de olsa ortada siyasilerin, meclislerinde verecekleri ve demokrasi, düşünce özgürlüğü ile uzaktan yakından ilişkisi olmayacak bir karardan söz ediyoruz. Türkiye’den başta Başbakanımız, hani şu herkesin dilinde olan söylem, sistemli, kitlesel eyleme dönüştürülse.. Başbakan’dan başlayarak, akla gelebilen tüm önemli kurum, demokratik örgüt liderleri, aydınlar seferber olmuş, Fransa’da bu yasanın yasağına aykırı suç işleyen eylemi gerçekleştirip, Fransa’da ‘‘Ermeni soykırımı yoktur’’ yolunda açıklamalarla söz konusu yasa suçunu işleseler.. Kendilerinin tutuklanmasını gerekli kılan konuma düşseler.. Fransa, AB ölçeğinde neler olur? Özetle Sarkozy’den dayatma, pazarlık koşulu olarak gelen maddelerdeki istemleri biz kendi içimizde, kendi demokratik açılımlarımız için öngörürken, hele de bu saatten sonra asla Fransa ile pazarlık konusu yapamayız. Yapmaya kalkışacak siyasi kadronun, AKP iktidarı yapısından bile çıkabileceğini düşünmüyorum.. Bundan sonra ne yapacaklarını, nasıl çark edebileceklerini varsın Fransız siyasileri düşünsünler... T icari ilişkilerin kesileceği uyarısını yapacağını açıklayan Çağlayan, perşembe günü Paris Sanayi ve Ticaret Odası’na giderek Fransız sanayicilerle görüşeceklerini ifade etti. Çağlayan, Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin görüşmelerin ticari boyutlarda Fransa’ya ne kaybettireceğini rakamlarla anlatacaklarını kaydetti. ceklerinin çok net bir şekilde ortaya konulması gerektiğini kaydetti. Çağlayan, ‘‘Savunma sanayii konusunda ortaya çok net yaptırımlar koymamız lazım. Bu konuda Sayın Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın açıklamalarını önemsiyorum’’ diye konuştu. Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Bülent Deniz, Fransa Meclisi’nde 12 Ekim’de sözde Ermeni soykırımını inkâr etmeyi suç sayan yasa tasarısının görüşüleceğini anımsatarak, ‘‘Tasarı Fransa Meclisi’nde kabul edilirse, her hafta bir Fransız malını boykot kapsamına alacağız’’ dedi. Deniz, yasa yürürlükten kaldırılıncaya kadar boykot kapsamındaki Fransız mal ve hizmetlerinin sayısında artışa gideceklerini söyledi. Türkİş Genel Başkanı Salih Kılıç, Avrupa Sendikalar Konfederas una karşılık Uluslararası Yatırımcılar Derneği Başkanı Erdikler: ‘‘Bu aksiyonlar içinde galeyana gelerek kendi kendimize ceza kesme durumuna düşmeyelim. Fransız firmalarının Türkiye’de ürettikleri mallara karşı boykot, üretimin bombalanması anlamını taşır’’ dedi. tren kazası kaçınılmazdır’’ dedi. TİM Başkanı Oğuz Satıcı da “Fransızlar’ın hükümete böyle bir şey yapmasına izin vermeyeceklerini düşündüğünü” söyledi. Ankara Giyim Sanayicileri Derneği (AGSD) Başkanı Canip Karakuş da önerinin yasalaştırılması halinde Fransa ile olan ticari ilişkilerini sona erdireceğini bildirdi. Karakuş, ‘‘Fransız Parlamentosu böyle bir hata yaparsa bundan en büyük zararı kendisi görecektir’’ diye konuştu. Türkiye Tütün, Müskirat, Gıda ve Yardımcı İşçileri Sendikası (Tek Gıdaİş) Yönetim Kurulu ise Fransız Parlementosu’nun girişimini ‘‘21. yüzyılda düşünce özgürlüğü, demokrasi ve tarih bilimi adına oynanan tam bir soytarılıktır. AB de tam bir ikiyüzlülükle yaşananlara seyirci kalmaktadır’’ sözleriyle eleştirdi. B YASED BAŞKANI ERDİKLER: Boykot, üretimin bombalanması demek Ekonomi Servisi Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkanı Şaban Erdikler, Fransa Parlamentosu’nda ‘‘sözde Ermeni soykırımını inkâr etmenin suç sayılmasını öngören yasa teklifinin’’ kanunlaşması halinde Türkiye’de buna karşı birtakım aksiyonlar olacağını ve kendilerinin de bunların içinde yer alacaklarını belirterek ‘‘Ancak bu aksiyonlar içinde galeyana gelerek kendi kendimize ceza kesme durumuna düşmeyelim’’ dedi. Erdikler, yaptığı açıklamada, Fransa’nın tutumunun Türkiye tarafından kabul edilebilir hiçbir tarafı bulunmadığını ve bunun Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası yatırımlar tarafından da hoş karşılanmadığını söyledi. Türkiye’de yasa teklifine yönelik gösterilecek tepkilerde makuliyet sınırının aşılmaması gerektiğine dikkat çeken Erdikler şöyle devam etti:‘‘Bu hasmane harekete karşı her kesimin her türlü önlemi alması gerekir. Ama Fransız mallarını boykot edelim dersek, bu önlem içinde Türkiye’de üretim yapan firmaları, dolayısıyla bir anlamda kendi kendimizi vurmuş oluruz. Çünkü bu fabrikalardaki üretim, Türk işçiliği ve Türkiye’de üretilen hammaddeler kullanılarak yapılıyor.’’ ‘İhalelere giremeyebilirler’ Perşembe günü Paris Sanayi ve Ticaret Odası’na giderek Fransız sanayicilerle görüşeceklerini ifade eden Çağlayan, Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin görüşmelerin ticari boyutlarda Fransa’ya ne kaybettireceğini rakamlarla anlatacaklarını kaydetti. Çağlayan, Türkiye’de Fransız işadamlarının başta savunma sanayii, uçak, enerji ve baraj ihaleleri gibi ‘‘iştahlarını kabartan’’ işler bulunduğunu vurgulayarak Fransız işadamlarının bu özelleştirme ihaleleri ya da altyapı yatırımlarına giremeye yonu (ETUC) Genel Sekreteri John Monks’a bir mektup göndererek, yasanın onaylanması halinde sözde Ermeni soykırımını inkâr edenlerin 40 bin Avro para cezası ve 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacaklarına işaret etti. Kılıç, Fransa’da 300 bin Ermeninin yaşadığını ve 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağını belirtti. ‘Oynanan soytarılık’ Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için sözde Ermeni soykırımını kabul etmesi gerektiğini ifade ettiğini kaydeden Kılıç, ‘‘Bu girişimler Türk toplumunun tepkisini çekmekte ve AB karşıtı grupların savlarını kuvvetlendirmektedir. Bu durumda AB Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn’in ifade ettiği İşveren sendikasınca grev için toplanan 600 milyon doların dağıtılmasına işçiden destek Tekstilde on yıldır grev yok Sanayi üretimi ağustosta yüzde 4.8 arttı Ekonomi Servisi Türkiye’nin sanayi üretimi, bu yılın ağustos ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4.8 oranında arttı. 2005 yılının ağustos ayında sanayi üretimi yüzde 6.8 artmıştı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2006 Ağustos ayı Sanayi Üretim Endeksi sonuçlarını açıkladı. Buna göre ağustosta madencilik sektöründe yüzde 6.6, imalat sanayii sektöründe yüzde 4, elektrik, gaz ve su sektöründe de yüzde 9.8 oranında artış yaşandı. Sanayi üretimi temmuz ayında ise yüzde 9.5 artmıştı. Sekiz aylık ortalamalara göre ise toplam sanayi üretimi yüzde 6.6 oranında arttı. Geçen yıl sekiz aylık ortalamalara göre sanayi üretimi yüzde 4 artış göstermişti. Geçen yıl ağustos ayında üretim artışları, madencilik sektöründe yüzde 3.6, elektrik, gaz ve su yüzde 11.1, imalat sanayii sektöründe yüzde 6.4 artmıştı. Sanayi üretimi bu yılın ocak ayında yüzde 6 azalırken şubatta yüzde 5.9, martta yüzde 9.8, nisanda yüzde 7.1, mayısta yüzde 9, haziranda yüzde 11.4 artmıştı. ? Yeni sözleşme görüşmelerinin martta başlayacağını hatırlatan Teksif Genel Başkanı Zeki Polat, son üç yılda sendikalı işçi sayısının tekstilde yarıya düştüğünü dile getirerek, “İşveren iyi durumda olsun, biz de iyi sözleşme yapalım” dedi. OLCAY BÜYÜKTAŞ Grev ve lokavt için sendika kasasında biriken 600 milyon doları üyelerine dağıtmak istediğini açıklayan Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin’e yaklaşık on yıldır grev yaşanmayan sektörün işçi kesiminden destek geldi. Türkiye Tekstil Örme ve Giyim Sanayi İşçileri Sendikası (Teksif) Başkanı Zeki Polat, sektörde 10 yıldır grev yaşanmadığını hatırlatarak, kendilerinin de söz konusu paraların dağıtılmasından yana olduklarını dile getirdi. Tekstilin Türkiye’de en fazla istihdam yaratan sektörlerden biri olmasına karşın kayıtlı ve sendikalı işçi sayısının son derece düşük olduğunu anlatan Polat, “Sektörde zaten neredeyse 10 yıldır grev yaşanmıyor. Kayıt dışı o kadar fazla ki, işyerleri kapanmasın diye fedakârlık etmek zorunda kalıyoruz. Buna karşın son üç yılda sendikalı işçi sayısı yarıya yakın azaldı. Bizim sayımız 100 binlerden 54 binlere indi. Diğer iki sendikada da durum aynı. Sektörde toplam sendikalı işçi sayısı 120 bini geçmez. Bu paralar dağıtılsın ki işveren iyi durumda olsun” dedi. Sektördeki kayıt dışı durumun sözleşmeleri de zora soktuğunu vurgulayan Polat, rekabet etmek isteyen işverenin maliyetleri düşük tutmak için ücretleri düşük tuttuğunu, çünkü rakiplerinin özellikle Mısır, Çin ve Bulgaristan’da üretim yaptırdığını dile getirdi. Polat, tekstil sektöründe bir işçinin ortalama 500600, ikramiye ile en fazla 9001000 YTL ücret aldığını da sözlerine ekledi. Sektörde 300 bin olan sendikalı işçi sayısı 3 yılda 120 binlere geriledi. (Fotoğraf: ARŞİV) İhracatçı alacağının peşinde ? İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, Almanya, İtalya, İngiltere ve Fransa’da alacağını tahsil edemeyen ihracatçıların başvuruları üzerine çalışma başlattı. Ekonomi Servisi İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin (İHKİB) ihracatçıların tahsil edemediği alacaklar için çalışma yaptığı bildirildi. İHKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, İHKİB Eğitim Vakfı tarafından bu yılın başında kurulan Dış Ticaret Danışmanlık İktisadi İşletmesi’ne gelen tahsil edilemeyen alacak başvurularının sayısının 106’ya, takipteki paranın miktarının da 5.5 milyon Avro’ya ulaştığını açıkladı. Orakçıoğlu, alacakların tahsil edilememesi sorununun özellikle küçük ihracatçılar için büyük sıkıntı yarattığını ve riskler taşıdığını belirterek, şu görüşleri aktardı: ‘’Bilhassa ihracat yapmaya yeni başlayan ve mali tablosu yeterince güçlü olmayan firmaların böyle bir durumla karşılaşması, yalnız o olayla ilgili değil geleceğe yönelik olarak da olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Uluslararası alanda hakların savunulması zor, karmaşık ve maliyetli bir süreçtir. Biz İHKİB Eğitim Vakfı aracılığıyla benzeri olmayan bir uygulamaya imza attık ve elimizdeki imkânları üyelerimizin haklarını dünyanın her köşesinde aramak için kullandık.’’ [email protected] Ulusal fındık politikası şart TRABZON TMOBB Ziraat Mühendisleri Odası Genel Merkezi tarafından düzenlenen ‘‘Fındık Çalıştayı’’nda FİSKOBİRLİK’in devlete tek kuruş borcu bulunmamasına karşın devlet fonlarından yararlandırılmadığına dikkat çekildi. Çalıştay sonuç bildirisinde, genel olarak tarım, özel olarak fındık sorunlarının ciddi bir planlama ve ulusal bir fnıdık politikasıyla çözülebileceğine dikkat çekildi. ZMO Genel Başkanı Gökhan Günaydın’ın açıkladığı sonuç bildirisinde, tarımsal sübvansiyonların 6 milyar dolar azalarak 1.1 milyar dolara indiği, Türk çiftçisinin 450 bin hektar alanı ekmekten vazgeçtiği, tarım ürünleri fiyatlarının yüzde 40 düştüğü belirtildi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi BİZİM GAZETE tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları,köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 Dosya no: 2006/193 Davacı Mehmet Demetci tarafından Nüfus Müdürlüğü aleyhine açılan isim tashihi davasının yapılan yargılaması sonunda, 26.6.2006 tarihinde; Davanın kabulüne, İzmir, Tire, Derebaşı Köyü cilt 34, hane 88, bsn 24’te nüfusa kayıtlı TC. kimlik no: 20873259848 olan Mestan ve Ayşe’den olma Derebaşı 10.4.1955 doğumlu davacı Mehmet Demetci’nin Mehmet olan isminin İsmail olarak tashihine, Kararın bir suretinin Türkiye çapında yayınlanan trajı 50.000 in üzerinde olan ulusal gazetede ilanına, Harç peşin alındığından bakiye harç alınmasına yer olmadığına, Davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, Yargıtay yolu açık olmak üzere davacı ile davalı idare temsilcisinin yüzlerine karşı C. Savcısı huzuruyla istem gibi karar verildiği ilan olunur. (Basın: 47338) TİRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle