10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 OCAK 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Karantina Hazma Saykan: ‘‘Başbakan, bu günlerde yurtdışına gitmiyor. Yabancı ülkeler kuş gribi nedeniyle karantina uyguluyor olmasın!’’ Ya ğ m u r E k i m Vergide kazı kazan ikramiyesi olacakmış... ‘‘Kimlerin kazanacağı belli!’’ HÜRRİYET gazetesinin İslamcı yazarlarından Ahmet Hakan Coşkun, bu kez de bendeniz için döktürmüş; ‘‘Sevgili İlhan Abi’’ diyerek, köşesinden İlhan Selçuk’a mektup yazıp kulağımın çekilmesini istemiş. Oğlum Ahmet... Hasan Cemal’in kitabından öğrendiğini sandığın İlhan Selçuk portresine ve Hikmet Çetinkaya’nın gazetede benim için yaptığı ‘‘AB fonları’’ latifelerine bu kadar saftirikçe inanmanı beklemezdim doğrusu. Şimdi beni iyi dinle...Kulaktan dolma bilgilerle köşe yazısı yazarsan yanıtına katlanırsın... Ağabeylerin İstanbul belediyesindeki duvar panoları, ağababaların Almanya’daki yeşil sermayenin tabela holdingilerine para toplama muhabbetleri, İstanbul’un çevre belediyellerindeki maceralar falan ontaya dökülür... GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Madonna’nın şarabı çıkmış! Kaç yıllık diye satacaklar? Önlem Zehra Top: ‘‘Hükümet, kuş gribine karşı camilerde hutbe okutmakla yetinmemeli; kurşun da döktürülmeli.’’ Gelelim, AB fonları hikâyene. Evet, oğlum Ahmet; Kadıköy Belediyesi’nin, bir kısmını Avrupa Komisyonu Demokrasi ve İnsan Hakları Girişimi’nden aldığı parayla Aralık 2003 ile Aralık 2005 arasında gerçekleştirdiği İnsanca Yaşam Projesi’nin aylık yayın organı İnsanca dergisinde 25 ay boyunca ‘‘yayın kurulu’’ üyeliği yaptım, yaklaşık 12 sayıda da dergideki ‘‘İnsaniyet’’ başlıklı köşemden yazı yazdım. Bu görevi, projenin yaratıcısı ve uygulayıcısı Kadıköy Belediye Başkan Yardımcısı İnci Beşpınar arkadaşıma destek olmak amacıyla ücret almadan üstleneceğimi 2003 yılı sonunda Vaziyet’te yazdığım bir yazıyla duyurdum. Dergiler ortada. Cumhuriyet’te hangi görüşleri Saftirik savunmuşsam, İnsanca’da da aynı görüşleri savundum ve kendini AB’nin temsilcisi sanan kimi kişilerin yazılı eleştirilerine muhatap oldum. Sen, ‘‘yemlenmek’’ten söz ettiğin için bu vesileyle şimdi ‘‘itiraf’’ ediyorum ki, evet para aldım! Fakat bu parayı AB’den ya da Kadıköy Belediyesi’nden değil; İnsanca’nın yayımı öncesi derginin görsel tasarımını hazırlayan şirketten aldım; çünkü derginin tasarımını ben çizdim. Aldığım paraya gelince; 207 milyon 72 bin 290 lirası gelir vergisi; 219 milyon 253 bin 12 lirası katma değer vergisi olarak ödendikten sonra 15 Ocak 2004 tarihinde elime 1 milyar 11 milyon lira geçti. Bu para; sayı başına 40 milyon 440 bin lira; yeni parayla 40 yeni lira 44 yeni kuruş ediyor. Oğlum saftirik Ahmet, sen bu yolda devam et. Bir de yarınki yazıma bak! 2006 CHP Kritik Ödevler (2) CHP, sol kesimden kendisine yönelen tüm eleştirilere karşın gerek AB, gerek Kıbrıs, gerek irtica, gerek Güneydoğu, gerek Irak Savaşı konularında götürdüğü siyasetle bu ülkede Atatürkçü kitlelerin ‘‘gizli’’ onayını alıyor. CHP’nin grup toplantılarından veya TBMM konuşmalarından yansıyanlar, çoğunlukla halkın yüreğine su serpiyor. Peki bu onay neden mi ‘‘gizli’’? Çünkü, Atatürkçü kitleler ve sosyal demokrat siyasetin yurda yayılmış ikiüç kuşak emekçisi, CHP’nin neden kitlelerden kopmayı seçtiğini anlayamıyor, kabullenemiyorlar. Evet, CHP sorunların çoğunda doğru bir tavır gösteriyor, göstermeye çalışıyor. Ama bu konuların herhangi birinde bir sonuç elde etmek için, en azından teorik olarak AKP’ye rakip olmak gerek. Yani iktidar arayan bir kitle partisi olmak lazım. İşte halk, CHP’nin böyle bir arayışta olmamasını anlayamıyor, hazmedemiyor. CHP’nin neden güç toplamak amacıyla kitle ve gençlik örgütlerinin, sendikaların kapısının önünden ayrılmayan bir profil çizmediğine halk akıl erdiremiyor!.. Neden parti yurdun dört bir yanını Samsun’dan Adana’ya, Eskişehir’den Van’a, Edirne’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Çorlu’ya mitinglerle inletmiyor? Bu sorunun yanıtını, en başta ben, kimsenin algılayabildiğini sanmıyorum; CHP örgütleri dahil. İşte bu nedenlerle bugün CHP’ye çok ağır bir sorumluluk yüklenmiş oluyor. Yani Baykal ve ekibi, ya geçmişte yaptıkları hataları analiz ederek doğru kararlar alıp Türkiye’yi aydınlığa taşıyacaklar ya da bu tarihi misyonun ağırlığı altında ezilip ‘‘Türkiye Cumhuriyeti’nin çöküşünden sorumlu kadro’’ olarak tarihe geçecekler. CHP ya bu vebalin altına girecek ya da Cumhuriyeti kurduğu 1920’li ve kahramanca savunduğu 1950’li yıllardaki gücünü hatırlayacak ve kararlılığını halkıyla buluşturacak. CHP artık son sekiz yılda yattığı uzun kış uykusundan, bir kâbustan çıkar gibi uyanıp dev mitingler düzenleyecek, dizilerle ve ne yazık ki futbolla uyuşturulmuş, geçim derdine düştüğü için kendisini bekleyen korkunç felaketi göremeyen yurtsever vatandaşlarını kucaklayarak onlarla beraber, irticaya, sömürüye, emperyalist komplolara dur diyecek. Baykal, son bütçe konuşmalarında ve televizyonda rejim tehlikesinin farkında olduğunu toplumla paylaşıyor. Erdoğan’dan hesap soruyor. İyi de acaba son 15 yılı gözden geçirdiğinde o kadrolaşmaların, o pervasız gidişin baş sorumluları arasında kendini görüyor mu? Örneğin Ankara Belediyesi her defasında sol bölünmeler yüzünden kaybedilirken buna neden olanak verdi? CHP’nin demokratik kitle örgütleriyle, gençlerle meydanlarda buluşarak aradaki buzu özeleştiri yaparak dağıtması lazım. CHP’nin genel siyasi çizgisinde, medya eleştirilerinin aksine önemli bir tutarlılık var. Tarihte bir örnek var: 1950’lerde, DP demokrasiyi adım adım yok etme küstahlığına tam gaz girişmişken özellikle 19571960 arası İsmet İnönü’nün genç vekilleriyle beraber yurdu nasıl tarayıp iktidarı ablukaya alabildiği ortada! CHP neden üst üste uğradığı seçim yenilgilerinden ders alıp tavır değiştirmiyor? Onun kendi ağabeyliği/çatısı/daveti ile kurulacak bir sol dayanışmayı küçümsemek gibi bir lüksü olamaz. Çünkü bu ittifaktan yalnız yüzde 34 oranında değil, yüzde 1015’lik bir potansiyel güç elde edebilir. Böyle bir ittifak halinde, siyasete küsmüş olan sosyaldemokrat ve merkez kararsızlar burada çok etkili olacak. İşte bu yüzden CHP, kalkıp baraj yüzde 10’da kalsın dediğinde, olası potansiyel ittifak gücü ile diyaloğunu kaybediyor. Türkiye’de yalnız etnik siyaset peşinde olanlar değil, bambaşka kitleler de barajın düşmesini istiyor. Bana sorarsanız, baraj yüzde 1’e inmeli. Bırakın bütün fikirler temsil edilsinler. Neden korkuyorsunuz? Efendim sonra ‘‘istikrar’’ olmazmış! İyi güzel, o zaman bakın şu anda ne kadar ‘‘istikrarlı’’ bir şekilde yobazlığın kalbine doğru yol alabiliyoruz! Bu mu daha iyi? Örneğin bir Yeşiller Partisi çıksa yüzde 1 oy alsa, parlamentoya beş vekil soksa, bu Türk demokrasisi için kötü mü olur? Demokrasi bir uzlaşma kültürü ise parçalı ama her görüşe temsil yetkisi veren parlamento mu, yoksa seçmenin yüzde 25 oyuyla anayasayı değiştirme yetkisi tek partiye verilen bir parlamento mu daha iyi? Bir başka önemli tartışma konusu, 301. ve 305. maddeler. CHP, ‘‘Bu maddeler olduğu gibi kalsın’’ diyemez. Bu maddelerin düşünceyi ifade etme özgürlüğüne zarar veren yoruma açık metni, demokrasi adına mutlaka değiştirilmelidir. Ayrıca dış odaklar türlü gerekçeyle bu maddelere devamlı olarak takılıp kalacak. Hiç kimsenin ne savcı, ne CHP ne de ‘‘bir’’ avukatlar grubunun ülkeye böyle bir medyatik zarar vermeye hakkı var. Lütfen aklımızı başımıza toplayalım, Pamuk ve benzeri olaylarda kredi kaybetmeyi bırakalım. Üstelik bakın, bu sütun ve gazete dışında, hiçbir yerde bu kaza engellenmeye çalışılmadı. Neden mi? Çünkü o malum takımdan herkesin bu gerginlikten ve AvrupaTC Hükümeti çatışmasından beklentileri var. Tam işlerine yaradı Pamuk davası. CHP, kendisini ‘‘nasyonal faşistlik’’le suçlayarak oturduğu yerde tarikatçılık rantı yiyen sahte liberal demokratların egemen olduğu ortama bu şekilde bir malzeme sağlamamalı. Email: [email protected] Web: www.bedribaykam.com Web: www.yurtseverhareket.org Email: [email protected] Kabak Tekin Münür Ormancıoğlu: ‘‘Pamukova tren kazasında kabak makinistlerin başına patlamıştı; kuş gribinde ise doktorların başına patlayabilir!’’ SESSİZ SEDASIZ (!) Öğretmenin evi yandı; İLKSAN baktı YALOVA’NIN Altınova ilçesine bağlı Subaşı İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmenliği yapıyor Güngör Keskin. 23 Aralık’ta evi yanıyor. Çaresizlik içinde ne yapsın; yangınla ilgili belgeleri bir dosyanın içine koyup yıllardır aidat ödediği yardımlaşma sandığı İLKSAN’a başvuruyor. Başvurusuna, bir hafta sonra İLKSAN’dan yani İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Genel Müdürlüğü’nden Genel Müdür adına Aidat ve Sosyal Yardımlar Müdürü Osman Ergün imzasıyla Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Devekuşu Akif Kökçe: ‘‘Kuş gribinin nedeni biçare kuşlar değil ‘devekuşu gribi’ne yakalandığı için sorunu görmezden gelen yetkililerdir!’’ ‘‘yılbaşı armağanı’’ gibi yanıt geliyor: ‘‘Sandığımızdan talep etmiş olduğunuz doğal afet yardımına ait evraklarınız incelenmiştir. Doğal afet yardımı talebiniz, yönetim kurulumuzun görüşlerine sunulmuş olup; yönetim kurulumuzun kararı gereğince talebiniz uygun görülmemiştir. Bu nedenle tarafınıza doğal afet yardımı yapılması mümkün değildir.’’ Evrakta bir eksiklik mi var? Hayır. Yönetim kurulu uygun görmemiş, o kadar! Bu kadar basit. Hiç değilse Kurban Bayramlarında koyun olmadığımızı anımsayalım abiler! Şaşırtmayan Yolsuzluklar FATMA ESİN ‘‘Eğer bir kurumun başkanı kurum elemanlarının çalışkan, disiplinli ve dürüst olmasını, verimli çalışmalara imza atmalarını istiyorsa, elemanlarına örnek olmalıdır; yani bu özelliklere önce kendi sahip olmalıdır. Çünkü başkanın yaptıkları, davranışları, tutumu, yanında çalışanları, sözlerinden, öğütlerinden, eleştirilerinden daha fazla etkiler.’’ Bu sözler öğrencisi ve altı ay kadar da asistanı olduğum Alman asıllı Profesör Gleisberg’e ait. Kendisinin, söylediklerini aynen uygulayan bir başkan olduğunu söylememe gerek yok. Son günlerde basın ve yayın organlarına yansıyan ilginç ve kapsamlı yolsuzluk olaylarını okudukça, duydukça bu sözleri anımsıyorum hep. Kapıkule ve Habur gümrüklerinde ortaya çıkarılan yolsuzlukların katılımcı sayısı ve çok sıradan işlermiş gibi yürütülmesi, hatta acemilere bu konuda ders verilmesi sıradan insanları şaşırttı. Aynı şekilde çalıntı araba şebekesinin holding gibi yapılanması, sıradan insanların yanı sıra Emniyet Müdürü’nü bile şaşırttı. Askerlikten muaf olmak veya haksız emeklilik sağlamak için kurulan sahte sağlık raporu sağlama şebekesinin yöntemleri de ilginç ve şaşırtıcı. Bunlara benzer nice yolsuzluk olayları... Hiç kuşkusuz her toplumda bazı insanlar kolay yoldan zengin olma eğilimi taşırlar ve uygun ortam bulurlarsa eğilimleri doğrultusunda eyleme geçerler. Devlet, eğitim ve yasalarla böyle kişilerin bu eğilimlerini kontrol altına aldırmakla yükümlüdür. Bir de tabii kendileri örnek olmak zorundadırlar! Fakat günümüz iktidarı ne yazık ki bu konuda örnek olmakta, ama kötü örnek olmakta!.. Başta sözü edilen Prof. Gleisberg’in sözleri, daha geniş anlamda, bir kurumun işleyişi o kurumun başkanının ve diğer sorumlu kişilerinin elemanlarına nasıl örnek olduğuna bağlıdır diye ifade edilirse (halk dilindeki deyişle, anasına bak, kızını al), gittikçe artan bu yolsuzluk olaylarına şaşırmak mümkün mü?.. Çünkü, bugünkü iktidar işbaşına geldiğinde yolsuzluklarla mücadele edeceklerine; öksüzün, yetimin, yoksulun hakkını kimseye yedirtmeyeceklerine ilişkin süslü ve etkileyici konuşmalar yapmış ve bir önceki iktidara ait yolsuzluk dosyalarını yargı önüne koyarak söylediklerinin arkasında olduğunu göstermeye çalışmıştı. Fakat sonraki uygulamalar bu sözlerin gerçeklikten ne denli uzak olduğunu, bir kandırmadan ileri gitmediğini gösterdi. Dokunulmazlık örtüsünün altına gizlenen, seçim öncesi yolsuzluk dosyalarının yanı sıra günümüzde, şaibeli özelleştirmeler, ihalelerle ilgili belgelere dayanan ihbar ve iddialara yanıt verme gereğini bile duymamakta veya ‘‘meydan okuma’’ yöntemi ile geçiştirmektedirler bunları. Bunca iddia ve ihbar ortada dururken, hiçbir şey yokmuş gibi yollarına devam etmekte, tek parti iktidarı olmanın sağladığı gücü yakınlarına ve yandaşlarına çıkar sağlama için pervasızca kullanmaktadırlar. Bu konuda ülke kaynaklarını acımasızca yok etmekten bile kaçınmamaktadırlar. Bu durum ortada iken ortaya çıkarılan yolsuzluk olaylarına şaşırmak mümkün mü? Üstelik iktidarın sadece kötü örnek olmakla kalmayıp adeta kışkırtıcı davrandığı bile söylenebilir. Örneğin gümrüklerdeki yolsuzluklar: Medyanın duyurduğuna göre yolsuzluğa en uygun bu yerlere ‘‘vekâleten atama’’ yöntemi ile daha önce başka yolsuzluk olaylarına karışmış kişiler atanmış. ‘‘Buyrun, meydan sizin, hortumlayın dilediğiniz kadar’’ dercesine! Bile bile lades yani. Bundan önceki üçlü koalisyon hükümetinin son zamanlarında, o zamanın İçişleri Bakanı olan Sayın S. Tantan imzasıyla, Paraşüt, Balina, Matador, Köstebek, Örümcek vb. gibi adlarla böyle kapsamlı yolsuzluk şebekeleri ortaya çıkarılmıştı. Sıradan vatandaş şaşkınlıkla izlediği bu operasyonlardan umutlanmış, yolsuzlukların son bulacağını sanmıştı. Fakat ne yazık ki, yolsuzluklar değli, S. Tantan’ın görevi son bulmuştu! Çünkü, Sayın M. Yılmaz görevinden alıvermişti kendisini. Şimdi ise hem M. Yılmaz hem de o dönemin bazı bakanları Yüce Divan’da yargılanmakta. Bu da bir örnek olabilir! Tabii örnek alınırsa! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Ocak www.mumtazarikan.com ANMA NECATİ CUMALI’yı aramızdan ayrılışının 5. yılında sevgiyle, özlemle anıyorum. Sevgili Nüfus cüzdanımı, B tipi sürücü belgemi, Makine Mühendisleri Odası üye kartımı, sigorta sicil kartımı, sağlık karnemi kaybettim. Hükümsüzdür. FATMA BURCU KEPEKCİOĞLU Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. YILDIRAY OSKAY Pasaportumu kaybettim. Hükümsüzdür. ŞIRVAN OSKAY Nüfus cüzdanımı, ehliyetimi, vergi kimlik kartımı, orduevi giriş kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. HÜLYA ESEN ONAT KUTLAR için 11 Ocak 2006 Çarşamba günü saat 12.00’de AŞİYAN’da buluşuyoruz. BERİN CUMALI DOSTLARI CUMHURİYET 17 K SOLDAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SAĞA: 1/ Bazı yöre 1 lerde alageyi 2 ğe verilen ad. 3 2/ Bağışla 4 ma... İzmir’in bir ilçesi. 3/ 5 Pekmezle kar 6 karıştırılarak 7 yapılan kar helvası. 4/ Pi 8 rinç ve şeker 9 kamışından elde 1 2 3 4 5 6 7 8 9 edilen bir tür rakı... 1 S U L T A N İ B ‘‘Her çiçekten 2 T R A T A K S İ eyledik / Arıya say3 R K R E M L İ N dılar bizi’’ (Pir SulZ İ N A tan Abdal). 5/ Bir 4 U M U T 5 M Ü K A L EME mastar eki... Bir haber ajansının kısa 6 A R A R A T M U İ L T S A Ğ yazılışı... Kuzu sesi. 7 8 E T L İ M A U 6/ Eflatunla kırmızı 9 Ş S A F A H A T arasında renkte çiçekte açan, güzel bir süs ağacı. 7/ Karşıt... Atın en yavaş ve doğal yürüyüşü. 8/ İlaç... Yer çatlağı. 9/ Sakızla tatlandırılmış rakı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gece denizde balıkların ya da küreklerin kımıldanışıyla oluşan parıltı. 2/ Harman yerindeki tahılın taş ve toprakla karışık kalıntısı... Karakter. 3/ Bir spor aracı. 4/ Yüz kalıbı... Bir gıda maddesi. 5/ Muğla’nın bir ilçesi... ‘‘Borazankuşu’’ da denilen ve Güney Amerika’da yaşayan bir kuş. 6/ Özellikle ‘‘Sarhoş Gemi’’ adlı şiiriyle tanınmış Fransız şair. 7/ Bir şey ödemeden alınan şey... ‘‘Gel derse Fuzuli ki güzellerde var / Aldanma ki şair sözü elbette yalandır’’ (Fuzuli). 8/ Eski Türklerde bazı heykellere verilen ad. 9/ Yiyecek bulamayan, yoksul kimse... Nâzım Hikmet’in bir oyunu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle