Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 OCAK 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Cennetlik
Fethullah Gülen, Milliyet'te yayımlanan
yazı dizisinde Kenan Evren'in "seçmeli din
derslerinizorunluyapması" nedeniyle "cen-
netlik" olduğunu açıkladı...
Aslında Gülen'in, Evren'i cennetlik sayma-
sı için başka gerekçelerinin de olması ge-
rek:
12 Eylül'de, yani Kenan Evren'in devlet
başkanı olduğu ve insanların cezaevlerine
atıldığı; günlerce, aylarcamahkemeyeçıka-
rılmadan gözaltında tutulduğu, tutuklandı-
ğı; sorgusuz sualsiz işlerinden çıkarıldığı,
"Asmayalım da besleyelim mi" denilerek
darağaçlarına çıkarıldığı bir dönemde Fet-
hullah Gülen'in yaşantısından birkaç kesit:
Fethullah Gülen, 5 Eylül 1980 günü Bor-
nova'da verdiği vaazdan sonra Turgut Özal
ile camide imam odasında görüşür. (Aynı Tur-
gut özal; 12 Eylül 1980'den hemen sonra
oluşturulacak ve Kenan Evren'in atadığı Ba-
kanlar Kurulu'nda Başbakan Yardımcılığı'nı
üstlenecek, 1983 yılında yapılan seçimler-
den sonra da Başbakan olacaktır.)
Fethullah Gülen, Kenan Evren vearkadaş-
larının yönetime el koyduğu 12 Eylül'den
bir gün önce, yani 11 Eylül 1980 tarihinde
20 günlük rapor alır. Gülen, 12 Eylül süre-
cinde Izmir Emniyet Müdürlüğü'nce aran-
maktadır. Bu arama bir süre sonra Türkiye
geneline yaygınlaştırılır. Arandığı süre için-
de dönemin Diyanet Işleri Başkanı Tayyar
Altıkulaç (bugün AKP milletvekili veTBMM
Milli Eğitim Komisyonu Başkanı'dır) ile gö-
rüşerek "tayininin Izmir dışınayapılması"n\
ister. Isteği yerinegetirilirveataması Çanak-
kale'ye yapılır, ama kendi deyimiyle "işi ra-
porlarla idare etmeye" çalışır ve 20 Mart
1981 'de vaizlikten istifa eder. Bu arada Gü-
len Anadolu'nun birçok şehrini de dolaşır,
eski dost ve akrabalarını da ziyaret eder, bu
ziyaretlerden birini de Ahlat'ayapar. Hakkın-
daki arama emri nedeniyle, 12 Eylül 1980'den
yaklaşık 5.5 yıl sonra, yani 12 Ocak 1986'da
Burdur'dayakalanır, Izmir'egetirilir, serbest
bırakılır.
KararlılıkPendik Nişasta AŞ ni-
şasta bazlı şeker üretir.
Pendik Nişasta'nın iki
ortağından biri ABD kö-
kenli çokuluslu şirket
Cargill, diğeri Ülkergru-
budur...
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan da Ül-
ker Grubu lcra Kurulu
Başkan Yardımcısı Or-
han Özokur'un karde-
şi Atilla Özokur ile bir-
likte Ülker'e ait içecek-
lerin Istanbul Anadolu
yakasındaki dağıtım işi
için kurulan "Yenidoğan
Gıda Pazarlama " şirke-
tinin ortağıdır.
Geçen yıl yaptığı ABD
ziyareti sırasında Car-
gill yöneticileri ile gö-
rüştüğü bilinen Erdo-
ğan'ın onlara "Sorun-
larınıza müdrik olduğu-
muzu bilmenizi isterim.
Sorunlarınıza çözüm
getirme konusunda ka-
rarlıyız" dediği gazete-
lere yansımıştır.
Aradan bir yıl geçtik-
ten sonra Şeker Kuru-
mu, Bakanlar Kuru-
lu'nca kapatılmış, nişas-
ta bazlı şeker üretme ya
da ithal etme konusun-
daki denetim tümüyle
ortadan kaldırılarak
müdrik olunan sorunu
kökünden çözmede
tam bir "kararlılık" gös-
terilmiştir.
Doç. Dr.MustafaSa-
n, Doğa Gözcüleri Der-
neği Başkanı'dır. Tele-
vizyonda haberleri dinlerken Baş-
bakan RecepTayyip Erdoğan'ın
"Hidroelektrik santrallarının kay-
nağı akıp gidiyor. Eğer bu suyu
enerjiye dönüştürmezsek bunu
bize Allah da sorar, millet de so-
rar. Sularımız boşu boşuna Ka-
radeniz'e gidiyor" dediğini duy-
ması üzerine kendisine şu mek-
tubu göndermiştir:
"Akarsulann denizlere boşu
Bilgilendirici mektup
boşuna aktığı maalesef çok bü-
yük bir bilgi eksikliğidir. Çünkü
akarsular denizlere son derece
besleyici malzemeler, alüvyon-
lar taşırlar. Taşınan malzemele-
rin çoğu organikesaslı olup de-
niz ekosisteminin asırlardır düz-
gün bir şekilde devam etmesi-
ni sağlamaktadır. Bu malzeme-
ler dere ve nehir ağızlarındaki
balıkların beslenmesinde, özel-
likle üreme döneminde
yavru gelişiminde çok
büyük rol oynar. Dolayı-
sıyla denizlehn de akarsulara ba-
ğımlı biryaşam döngüsü vardır.
Bu döngü sekteye uğradığında
ya da uğratıldığında aynen Mı-
sır'daki Asuan Barajı'nın yapı-
mından sonra Akdeniz balıkçı-
lığının büyük ölçüde olumsuz
etkilenmesi gibi, Karadeniz için
de zaten can çekişen balıkçılı-
ğın daha da kötü duruma gele-
ceği açıktır."
Yetmişinde Bir Genç...
SÖNMEZTARGAN
Insan yaşlandıkça daha mı
tutuculaşıyor acaba?.. Ya da
bunun tam tersi, fiziksel yaş-
lanmayı yavaşlatmak için spo-
ra mı vuruyor kendini... Bugün
çevreme baktıkça ikinci uygu-
lamayı daha sıkça görüyorum.
Sokaklarda, parklarda, kaldı-
rımlarda üstüne birer eşofman
geçirip koşan, dolaşan insan-
largördükçe "Bunlarbu yaştan
sonra gençliğini mi arıyorlar
acaba" diye soruyorum kendi-
me.
Birzamanlarpolitikacılarara-
sında da moda bir uğraşı idi bu.
Kimileri de eşofman yerine şort
giyer, medya önünde gençliği-
ni aramaya çıkardı. Orneğin
Amerika'dan ithal edilen Ke-
mal Derviş'in tenis oynaması,
ayağında şortu, çevresiyle bir-
likte spor yapması medyanın
başta gelen malzemelerini oluş-
tururdu...
Herkesin hobilerinin olması,
özellikle belirli bir yaştan sonra
bir şeyler arıyor olması son de-
rece doğaldır. Ama işin ifradı-
na kaçmadan, reklam malzeme-
si yapmadan... Ben de gençli-
ğimi, 68 gençliğini arıyorum za-
man zaman içinde yaşadığımız
toplumsal çürümüşlüğe bak-
tıkça... Yeni dünya düzeninin
anaforuna kendini kaptırmış kö-
şe dönme felsefesinin menge-
nesinde suyu çıkmış yeni bir
kuşağı gördükçe karşımda bun-
larla savaşma gücüm daha bir
artıyor bu yaşta. Insanın fizik-
sel yaşının değil, düşünsel ya-
şının genç kalmasının önemi
daha bir değer kazanıyor bu
durumlarda.
Türkiye fiziksel yaşı çok genç
ama kafası örümcek bağlamış
nice insanın toplumsal yaşa-
mın birçok alanlarında etkili ko-
numlara geldiği tarihsel bir sü-
reçten geçiyor. Ve ne ilginçtir ki
bu süreçte çoğu insanımız -ki-
mi istisnalar dışında- işi oluru-
na koyuvermiş görünüyor.
Bu istisnalardan biri de yakın-
dan tanıdığım ve geçenlerde
(17 Aralık 2004) 70. yaşını bir
otelde sade bir akşam yemeği
ile kutladığımız yazar Demir-
taş Ceyhun'dur bence. Yaşının
70 olmasına karşın düşünce-
leri, eylemleri ve ortaya koydu-
ğu ürünlerle çoğumuzdan genç
duran bu insanın dinamizmini,
9O'lı yılların ortalarında başlat-
tığımız ve bir yıl süren antifun-
damentalizm konferansı hazır-
lık çalışmalarının tümüne ak-
satmadan katılarak sağladığı
katkılardan da bilirim. O yıllar-
da birçok aydınımız sudan ge-
rekçelerle yan çizdiği bu etkin-
liğin mali yükünün önemli bir
bölümünü de o yüklenmişti.. ki
çevresinden sağladığı olanak-
larla.
Kendisinden habersizdüzen-
lenen sürpriz 70 yaş günü kut-
laması yemeğinde oğlu Ozan
Ceyhun'un yaptığı ve davete
katılanları duygulandıran sunuş
konuşmasında da vurguladığı
gibi, her şeyin maddi fırsatlar-
la ölçüldüğü bu düzende kir-
lenmeden kalmak ve bunu bir
yaşam felsefesi olarak başar-
mak fiziksel direnmenin çok
ötesinde bir irade ve etik zen-
ginliğidirelbet...
Evet, yaşı 70 olmasına karşın
düşünceleri ve ortaya koyduğu
yazılı ürünleriyle çoğumuzdan
genç duran bu insan son üç
beş yıl içinde birçok kitap üret-
miş.
Bunlardan son çıkan "Edebi-
yatımı Geri Istiyorum" kitabı
elimde... Sis Çanı Yayınlan'ndan
çıkan kitabın kapağında çarpı-
cı birsaptama var: "Postmoder-
nizm Amerikan Imparatorlu-
ğu'nun yeni ideolojisidir çün-
kü. " Bu saptamanın yani sıra ki-
tapta son derece ilginç konu-
laradeğinilmiş. Bunlan okuduk-
ça eski bilgilerimizi yenilemek
ya da birçoğunu yeni baştan
gözden geçirmek gereksinme-
si duyuyor insan. Orneğin kita-
bın içinde "Şeyh Bedrettin Ni-
çin Asıldı, Ve Kim Astırdı Aca-
ba?", "Dil Devrimini Yeniden
Tartışmak", "Roman'dan Kork-
mak...", "ModemTakıyye" baş-
lıklarıyla verilen yazılarda da
açıkça görüldüğü gibi günü-
müzde tartışılan nice konulara
yeni ve kendine özgü bir açılım
getiriyor Ceyhun.
Gençlik, yaşlılık ekseninde
sürdürdüğümüz yazımızı son-
landırırken bu konularla ilintili
bir başka kavrama, yüreklilik
kavramına da kısaca değine-
lim.
Insanlar yaşlarının genç ol-
duğu dönemlerde özellikle fi-
ziksel anlamda daha yürekli ve
atılgan olabiliyorlar. Yaşlanmak
genellikle bu özelliği tersine çe-
viriyor. Yıpranan bedensel ya-
pıları nedeniyle giderek daha
atıl bir konuma gelebiliyorlar.
Aslında bu fiziksel değişimi do-
ğal gelişmenin bir sonucu ola-
rak görmek gerekir.
Ama yüreklilik, salt fiziksel
yapıyla ilgili bir özellik değildir.
Bu çok daha önemli bileşenle-
rin bir araya getirdiği yüksek bir
nitelik yoğunlaşmasıdır. İçinde
moral, felsefesel, inanç, öğre-
ti, bilinç gibi çok boyutlu de-
ğerlerin bulunduğu birkişilikta-
nımlamasıdır. özellikle biraydın
için yürekli olmak erdemli ve
tutarlı olmakla da eşdeğerdir.
Ülke vetoplum sorunlanna yak-
laşmada hiçbirözel hesaba bak-
madan en önde olma sorumlu-
luğunu yüklenmektir. Ancak bu-
rada yüreklilik ile korku arasın-
daki ince bir bağı da göz ardı
etmemek gerekir. orneğin bir in-
san kendisine mikrop taşıya-
cağı endişesi ile bir fareye do-
kunmaktan korkabilir. Ama ay-
nı insan yukarıda değindiğimiz
yapıda bir kişiliğe sahipse inanç-
ları uğruna çıkartıldığı darağa-
cında boynunun ipte sallandı-
rılacak olmasından zerre kadar
korkmaz.
Kabul etmek gerekirse Tür-
kiye son yıllarda özellikle de ay-
dınlar içinde kök salan bir yü-
reksizler toplumuna dönüştü.
Yeni dünya düzeni ve küresel-
leşmenin Türkiye'ye verdiği en
büyük zarar ve yıkım da aslın-
da bu olmuştur. Bu nedenledir
ki içinde yaşadığımız bu süreç-
te bu ülkenin yönlendirilmesi, dı-
şarıdan yönetilmesi kolay ol-
maktadır.
Türkiye'yi her alanda aydın-
lığa çıkaracak kadrolar yaratı-
lacaksa eğer yeni baştan, ya-
şının genç olmasına değil kafa-
sının genç olmasına, yüreğini
inançlarının emrinesunuyor ol-
masına bakılmalıdır öne<3...
Bir yüksek
kurul daha
Kültür Bakanlığı, sınavlarını iptal et-
tiği "Cumhurbaşkanlığı Senfoni Or-
kestrası" için bir yasa taslağı hazırla-
dı. Taslağın içeriği konusunda dene-
yimli sanatçılara ve uzmanlara danış-
tık. Şu yorumu yaptılar: "Daha çok sa-
nat üreten, siyasal iktidarların değişi-
minden etkilenmeyen, bağımsız ku-
rumlaşmayı sağlayan, yarış ve sipariş-
lerle eser üretimlerini ve yaratıcılığı
özendiren, eğitim konserlerini, konser
turnelerini zorunlu kılan, Türk eserleri-
nin üretilmesini ve çalınmasını görev ha-
line getiren, çalışkanlığı ve yeteneği
ödüllendiren bir yasa değişikliği bek-
lerken bunlardan hiç söz etmeyen tas-
lakla karşı karşıya geldik."
Yorumda sayılanlar taslakta olma-
yanlar. "Yaolanlarne"derseniz. Bakan
tarafından atanan, orkestraların tümü-
nü yönetmekle kalmayıp Türkiye'nin
müzik politikalarını da saptayan "Yük-
sek Müzik Kurulu" var orneğin... Mü-
zik direktörlerini seçecek kurulda, or-
kestra içinden 3, dışından 4 kişiye yer
verilmiş. Bu ne demek? "Orkestrayı
yönetecekşefi, orkestranın üyeleri de-
ğil de, müzikçi bile olmayabilecek or-
kestra dışından 4 kişi belirleyebilir" de-
mek... Dahası, orkestrayı yöneten ve se-
çimle gelen "yönetim kurulu"nur\ içine
de bakanlık tarafından yapılan ve yet-
kilerledonanmışbiratamayapılabiliyor.
50 yıllık Riyaseticumhur Senfoni Or-
kestrasının Kuruluşu Hakkında Yasa
ne diyor? "Sanat kendi işleyişi içinde
yönetilsin" diyor. Şimdiki taslak ne di-
yor? "Siyaset sanatı yönetsin" diyor.
Peki, taslağı hazırlayıp dayatanlar si-
yasetçiler mi? İşin acı tarafı da bu za-
ten. Perdearkasındakilerin siyasetçiler-
den çok, kimi sanatçılar olduğu söyle-
niyor.
ÇlZGILlK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci"mynet.com
HARBİ SEMİH POROY semihporoy <ı yahoo.com
HAYAT EPlK TtYATROSU MUSTAFA Bi hayatepikı mynet.com
NE DİypSUN,
SARIGÜL'MÜ
OLSUN?..
BENCE
"KIRMIZEeÜL" OLSUN
AM-A MAHZUN OLMASIN!..
OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc(nyahoo.com
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Ocak VDWW.mumtaz-firiktm.com
F=
ELEKrRODİNAMIĞİN BABASI..
8 , ÜNLÛ
MAfZ/E AMPĞB.E PO6PU. KIZAL
ANORE
OLAAJ SA-
SONRA /'PAM
EPtLM/Ş, ARPIMDAM GENÇ ef/A// BİE. HASV4UK
NEPENİYLE KAYBETMİfTt. AMPER.E, BU OLAY-
LARtU ÜSÜMTÜSÛMÜ, KSNPtfJİ rAAAAMEN &/-
LİME APAy*&4< UNUntoAYA ÇAUŞMfŞTT. yAP-
TTĞ/ PEAJEYCE/SLE, ELEIcmoM4GA/ET//C GÜÇ -
LE&M, ELEKmJÇ A&MI TAŞiYAM İLBTf^EM-
LE/Zi-E l'UŞfdSİNf BULMUŞ, Bü t<X3NUDA
BAzt YASALAe. oemyA fcoyMuşrufS.AMPEee,
ÇAĞIMIN ÇOZ İLERİSİhDE OLPUĞUA/DAM, B/LİM-
SEL KEŞFİ AMCAK YA£(M YÜZY/L SoMRA PE-
QERLEMPİIS.İL£BİLEC£K. VE ~"
AKlMIKKM f/POET BİKİMİME
İSKENDERUN SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 2004/929
Davacı: Yusuf Kenan Güllü
Vekili: Av. Mehmet Gezer - Iskenderun
Davalı: Ali kızı Vasfiye - Adresiniz meçhul
Dava: tzale-i şüyuu
Davacı Yusuf Kenan Güllü vekili Av. Mehmet Gezer tarafından aleyhinize açılan Iskenderun Avcılarsuyu köyünde kain 772, 773, 774, 775
ve 776 no'lu taşınmazların ortaklığının satış yolu ile giderilmesi ile ilgili davada dava dilekçesıni ıçerir davetiyenin adresiniz meçhul oldugun-
dan size tebliğ edilememış ve ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla duruşmamn bırakıldığı 16.02.2005 günü saat 10'da mahkemeye gelme-
niz, ibraz edeceğiniz delilleriniz var ise birlikte getirmeniz, gelmedığınız veya sızi temsilen bir vekil de göndermediğıniz takdirde yargılama-
nın yokluğunuzda yapılacağı ve karar verileceği hususu davetiye yeri ıe kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 30.12.2004. Basın: 1918
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
'Son Baba' Putin...
Hayatının yarısını Rusya'da geçirmiş gazeteci De-
metrioVolcic birkeresindeşöyledemişti: "Ruslann 'ko-
lektif baba' gibi algıladıkları iktidarla çok özel bir ilişki-
si vardır. Sert, acımasız da olsa, 'iktidarf severler..."
Kızıl Meydan'da işportacıların sattığı "matrioskaları"
görünce Volcic'i hatırladım. Iç içe geçen Rus bebekler-
den bahsediyorum... Bu kezsiyasi versiyonunu yapmış-
lar. En üstte, "en büyük" Putin, içinde Yeltsin, onun için-
de Gorbaçov falan derken giderek ufalan bebeklerin
dibinde Stalin ve en dipten de başparmak boyunda min-
yatür bir "Lenin" çıkıyor. Ruslar, "eski iktidarları" da iş-
te sonra böyle ufalayıp "parma/fçocu/f" yapıyor demek.
Kutsal devlet...
Moskova'dan döndüğümden beri Rusya ile ilgili eli-
me ne geçerse okuyorum. Hafta başında "Com'ere del-
la Sera", Yukos'un patronu Hodorkovski'nin hapiste
kaleme aldığı anılarını yayımladı. Son on yılda Rusya'nın
enzengin "oligarkına "dönüşen banker-işadamı Hodo-
rovski imparatorluğunu Putin, biliyorsunuz yerle biret-
ti. 2008 başkanlık yarışına katılmaya hazırlanan ve 15
milyardolarlık serveti ile muhalif partileri destekleyen 40
yaşındaki işadamı "sahtekârlık, vergi kaçakçılığı, kara
para aklamak" suçlarıyla geçen yıl yargı önüne çıkartıl-
dı, ardından da hapse atıldı.
Şimdi "Sessiz Denizci" adındaki bir hapishanede çi-
le dolduran bir zamanların dolar milyarderi, demirpar-
maklıklar ardından kaleme aldığı anılarında, "Iktidarlar
halktan soyutlanamaz" diyor "Birhalkiktidardan ne an-
lıyorsa, karşısında onu bulur. Halkın güç anlayışı ney-
se tepedeki iktidar da onu yansıtır..."
"Biz böyleyiz. Ben/biz buna layığız!" demeye getiri-
yor kısacası İHodorkovski... Kendisini "mazlum" olarak
görmüyor. Tersine yaşamla, siyasetle ve devletle Rus
halkını da içeren cesur, ciddi, derin bir hesaplaşma ya-
pıyor. "Yolsuzlukla mücadale" adına bir günden diğe-
rine kendisini yok eden Putin'e yönelttiği başlıca eleş-
tiri şu:
Ve cehennemin taşları...
"Cehenneme giden yolun taşları iyi niyetle döşen-
miştir. Ama bu yolun yolcusu olanlar; baskıcı siyaset
ve mülkiyeti zorbalıkla bölüştürmenin modern ekono-
miyle bağdaşmadığınızaman içinde göreceklerdir. Yal-
nız Yukos ya da Hodorkovski gibi 'oligarklar' değil; bu
yöntemleri kurgulayan mimarlarda erya da geç buyo-
lun kurbanı olacaklar..."
Mikhail Borisoviç Hodorkovski'nin "Rus Devleti" üze-
rındeki yorumları da ilginç:
"Devlet, Rus halkı için inanç ve umut veren üstün bir
güçtür (Bkz. 'Kutsal Devlet'). DeWef/ bu gözle değer-
lendirmekten vazgeçmeliyiz. Böyle üstün güçler atfe-
dilen devlet, saygının kaybolduğu anda;ya kaos, ya is-
yan ya da devrimle altüst oluyor! Rus tarihi bize bunu
gösteriyor."
Biz Türkiye'de şimdiye kadar kaç batık bankacı, kaç
işadamı gördük... Aralarından hiç böylesine sofistike
bir entelektüel çıktı mı? Anıların bir "günah çıkarma, vic-
dan muhasebesi" bölümü var ki, tam bir Rus romanı.
Artık Dostoyevki mi desem, Tolstoy mu bilemedim. Ama
doğrudan bir 19. yüzyıl Rus klasiğinden alınmış gibi
sanki...
Farklı zamanda yaşayan gezegen...
"Sıradan ya da ünlü pek çok tutuklu gibi bana de-
rinlemesine düşünme fırsatı verdiği için hapiste geçir-
diğim günlere müteşekkihm" diyor Hodorkovski: "Mül-
kiyet ve özellikle de büyük mülkeyetin insanı özgürleş-
tirmediğini anladım. Siz siz olun büyük mûlk sahipleri-
ni kıskanmayın. Mülkiyet, insana yeni ufuklar açıyor
ama kişiliğinize hükmeden veyıpratan blçimde deya-
ratıcılığınızı öldürüyor... Yeryüzündeki insani uğraşımı-
zın tek amacının para olmadığını anladığım için Tan-
rı'ya şükürler olsun. Benim için büyükparalar devri ar-
tık geçmişte kaldı. Bundan böyle Rusya'nın özgürleş-
mesine ve yeni değerler, yeni umutların simgesi genç
kuşaklara adamak ıstiyorum kendimi..."
Din, ahlak, idealizm, devlet, iktidar, özgürlük, mülki-
yet, genç kuşaklar, gerçek değerler... Hepsi var Hodor-
kovski'nin anılarında. Ne var ki 21. yüzyılda yaşayan bir
genç insanın beyninden değil de, 19. yüzyıldan kalma
bırinin kaleminden çıkmış gibi. Hersatırınıhayretleoku-
dum.
Kısa Rusya ziyaretimizde tanık olduğumuz o müthiş
değişim furyasına rağmen, hâlâ başka bir devirde ya-
şıyor Ruslar. Bunu, Rusya'ya ayak attığınız ilk anda his-
sediyor ve bambaşka bir gezegene ışınlandığınızı dü-
şünüyorsunuz. Rusya'yı benzersiz yapan da bu.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8 9
SOLDANSAĞA:
1/ Kendi iste-
ğiyle hareket
edebilme gü-
cü. 2/Asaffla-
let Çelebi'nin
bir şiir kitabı...
Balı alınmış
petek. 3/ İlk
damıtılan ve
içinde anason
bulunmayan
rakı...Yiğit.4/ 9
Ortodokslar-
da tahta pano üzerine
yapılmış her türlü din-
sel resme verilen ad...
Titreyiş, titreme. 5/
Tropikal bölgelerde 4
yetişen ve yumrulan 5
yenenbirbitki...Çam 6
gibi reçineli ağaçla-
rın çabuk yanmaya 8
elverişli bölümü. 6/ 9
Engebeler, tümsekler... Adın durum eklerinden bi-
ri. 7/Eski Mısır'da güneş tannsı... Utanç duyma...
Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası. 8/Tokat'ın bir
ilçesi. 9/Briç, poker gibi oyunlarda, oyunu oyna-
yan dört kişilik grup... Sermaye.
YUKARroAN AŞAĞIYA:
1/Yaşı ilerlemiş olan. 2/Helyum elementinin sim-
gesi... Gürültü, patırtı. 3/Manisa'nın bir ilçesi... Er-
ken. 4/ Bilgisayarda, üzeri tıklanan küçük simge-
lere verilen ad... Korku ya da soğuktan ürperme.
5/Postabeygiri... Lamba. 6/Osmanlılardaöncele-
ri halktan yalnız olağanüstü durumlarda, sonrala-
n ise sürekli olarak toplanan vergi... Türk resim sa-
natında önemli bir grubun ad olarak benimsendi-
ği harfin okunuşu. II Arjantin'in plaka işareti...
Güzel sanat... tlmik. 8/Datça Yanmadası'na veri-
len bir başka ad. 9/Murabba... Bilye, zıpzıp.