19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 NDEN BUGÜNE Cumhurfye SPOh Melih Açba yaptıği 359 maçın 358'ini kazanmış, birinde berabere kalmıştı 'Altın eldiven'j Türkiye'ye getirdi ABDÜLKADİR YÜCELMAN ugün sadece Türk spor tarihimi- z e değil, dünya boks tarihine al- tın harflerle adını yazdıran bir sporcumuzu genç kuşaklara anlatmak isti- yorum. Onun adı Melih Açba. Henüz 10-11 yaşlarında bir ilkokul öğ- rencisiyken Galatasaray Lısesi'nde düzenle- nen bir boks turnuvasında ağabeyı Selman Açba'nın yanında boksörlerı adeta hayran- lıkla izliyordu. Kendinden biraz daha büyük çocukların da katıldığı bu turnuvaya "ben de katılacağım" diye tırtturunca ağabeyinin büyük muhalefetine karşın ringeçıkardılar, ba- cak kadar çocuğu... Olacak şey değildi ama olmuştu, kendinden daha iri üç çocuğu da yenerek bir anda göze girmişti. Galatasaray boks şubesinin sorumlu- su olan ağabeyi onu Galatasaray Kulübü'nün lisanslı boksörü yapmış ve küçük Melih 15 yaşına geldiğinde Istanbul şampiyonu ol- muştu. Eşref Şefik de bir boks fenomeniy- di. Melıh'ı bulmuştu yaelini hiç bırakmamış, ta ki onu Türkiye şampiyonu yapıncaya dek. Türkiye şampiyonu olmadan önce ün yapan Melih, Taksim Stadı'nda profesyonel- lerie de maç yapmıştı ve hem Yunan hem Ru- men takiplerini yenmişti. Bu arada ilginç bir olay yaşanmış, ingiliz boksör Bailey ile yap- tıği maçtan sonra ringden ınerken bayılmış- tı. Gazeteciler onun kaburga kemiğineyedi- ği sert bir yumrukla sakatlandığını sonradan ögrenmişlerdi. Melih kırılan kaburgasını kim- seye, özellikle de rakibine belli etmemişti. Onun Avrupa'da isim yapmaya başla- ması dünyatarihine geçecek birolayla olmuş- tu. Kumkapı-Vefa kulüplerinin organize etti- ği bir turnuvada Melih iki rakibini de 20'şer sanıyede nakavt edince zamanın büyük ajans- ları bu olayı dünyaya flaş haber olarak du- yurmuştu. Türkiye şampiyonu olduktan sonra ra- kipsiz kalan Melih askere gitti. Süvari suba- yı olarak vatani görevini yaptıktan sonra yük- Futbolda değişmeyen: Şiddet E \( R E D Ö K E R M uzaffer Savran, 1950'li yıllann tanınmış hakemlerinden. Metin Oktay'ın jübile maçını da yöne- ten Muzaffer Savran, Türk fırtbolunda şiddet ol- gusunun geçmişten bugüne değişmediğini söy- lüyor... Sarvan ile Alsancak'taki evinde, hakem- lik yaptıği yıllarda belleklerden silinmeyen anı- lannı konuştuk. 1928yılındaAnkara'da doğan ve yaşamını Izmir'de sürdüren Sarvan, 25 ya- şındayken hakemliğe başladı. Başarı basa- maklarını bir bir tırmanan Sarvan, 1959'da ulu- sal, 1964'deuluslararasıhakemoldu. 1967'de de FIFA kokartı takan Sarvan, Izmir'in ve Tür- kiye'nin o yıllardaki gururu oldu. 1976 yılına ka- dar hakemliğe devam eden Sarvan, o günleri unutamıyor. Izmir'de yapılan "BasınKupası"f\- nal maçlanm kendisinin yönettiğini ve bu kar- şılaşmalardan sonra iki takım yöneticileri ile Bergama Restoran'da yedikleri yemekte maç- taki hatalan tartıştıklannı gülümseyerek anlatan Sarvan, şunları söylüyor: "Izmir'den çıkan ve başanlı olmuşherkes candanbenimsenirdi. Her- kes kendi başansıymışgibi kabul ederona gö- re davranırdı. Göztepe - Altay maçlanndan sonra iki kulüp yöneticileriyle Bergama Res- toran'da hem dertleşirdik hem de maçı tartı- şırdık. Maçta hakemyanlış karar vermişse ha- ta olarak kabul edilir hiç kimse kasıt aramaz- dı." Izmir'de o yıllarda yaşamış birçok önem- li futbolcu olduğunu vurgulayan Sarvan, "Aftı- nordu'dan SaH; topuayağına aldığızaman, kim- senin o topu ayağından aldığını görmedim. Attığı 10 frikikten 9'unu gole çevirirdi. Edvin Clark/ç/n frikik demekgol demekti, penaltıka- çar frikik kaçmazdı. Bizlere inanılmaz futbol keyfi yaşatmışlardır" diye birkaç ismi ard arda sıralıyor. Samsun'da oynanan Samsunspor-Gü- neşspormaçının bugün sahalarda yaşanan tat- sız olaylardan pek farkı olmadığını belirten Sar- van, şunları söylüyor: "Samsun'daki Güneş •$'Mmm Muzaffer Sarvan, 1950'li yıllarda bir çok maç yönetti. maçını Samsun kazanırsa bir üst lige çıkacak. Gecegeçsaatte Samsun'a vardık. Stadınka- pısında baktık askerler var. Stat görev/ilerı as- kere, 'siz stadın dışında durun gerek olursa biz sizi çağırınz' diyorlar. Askerlerin komutanı da 'aldığımız talımat gereğı stadın içine girmeli- yiz' diyor. Uzun süre tartıştılar. Ben de maçın hakemiolarakaraya gırdim. Askerlenstadın içi- ne aldırdım. Sonradan anladım ki bu karanm yaşamımı kurtarmış. Daha sonra maç başla- dı. Samsunspor dökülüyor. Güneşsporjkı gol attı. Samsun daha sonra b/rgolattı. Ancak fut- bol futbol olmaktan çıktı. Samsunlular artık maç yarıda kalsın tekrarlansın diye her şeyi yapıyor. Bende bildiğım içın maçı sürdürdüm. Son 1.5 dakikaya kadardevam ettirdım. Taraf- tarlar tribünlerdeki tahtaları sökerek çit/ere köprü yaptılar ve bütün herkes sahaya gırdi. Kaçabilecek bir tek yer askerlerin olduğu yer- di. Başka çıkış yolu yok çünkü. Bütün herkes sahada üzerimize geliyor. Doğruca oraya koş- tum. Yağmur gibı taş yağıyor. Ben askerlerin arasına girdim. Birisi çıkardı miğferini benim başıma taktı. Askerler süngü taktı ve beni ko- rumaya başladılar. Saha görevlisi bana 'senin buradan ölün çıkacak' diye bağınyordu. Ardın- dan Vali Yardımcısı Bedrettin Bey geldi. 'Bir rapor yazın maçın tekrarlanacağını söyleyin buradan çıkalım. Yoksa buradan çıkmak imkan- sız olacak' dedi. Ancak bu şekilde kurtulabil- dık." Daha sonra Samsun'un hükmen yenik sayıldığını ve ölüm tehditleri almaya başladığını anlatıyor San/an. Daha sonra Bursaspor - Galata karşılaşmasına atandığını belirten Sarvan, o at- mosferi şöyle yansıtıyor "Bursa kazanırsa 1. lige çıkıyor. Bursa ne yaptıysa golatamadı. 90. dakika da Galata bir gol buldu ve Bursa çıkamadı. Maç bitince olacaklan bildiğim için hemen soyunma odasına kaçtık. Oradan evime döndüğümde masam- da 'sayın Sarvan sizi artık affettik. Bizim maç- lanmızı yönetebilirisiniz. Bursa yenildiği için biz bir üst lige çıktık. imza: Samsunspor Kulübü...' yazan bir telgrafbuldum." sek öğrenim için ABD'ye gitti. ABD söylendiği gibi bir rüyaJar ülkesi de- ğildi, geçinmek için hem okumak hem para kazanmak zorundaydı. Caltfomiya'da hem üni- versitede okuyor hem de 100-150 dolar ka- zanmak için ringe çıkıyordu. Çıktığı her ring- den kolu havada inmişti ama bu onu tatmin etmiyordu. Onun gözü ABD'nin ve dünyanın en büyük ödülü "Altın Eldiven"deydi. Jack Oempsey'e gitti Dünya Ağır Siklet boks şampiyonu ün- lü Jack Dempsey ile bir fırsatını bulup ko- nuştu. Yaşamını anlattı, ABD'ye boks yap- mak için geldiğini ve boksu çok sevdiğini söyledi. Dempsey çok sevmışti Melih'i ama boksu bırakmıştı, sadece boks maçlarında yorumculuk yapıyordu. Dempsey ona bir kart verdi ve New York Athletic Kulübü'nün antrenörü veABD'nin bir numaralı hakemi Da- novan'a gönderdi. Danovan'a giden ve ona "Türkiye'ye döneceğim, ama Altın Eldiveni almadan dönersem beni ûl- t keme sokmazlar" deyince Da- novan gülerek, "Evlatseni bu müsabakaya sokmam bey- nini dağıtılar" dese de onu Hristiyan Gençlik Örgütü'ne gönderdi. Kiliseye gideceğim Melih'in aklıfikriAftın El- diven'deydi ve ne olursa ol- sun buna kararlıydı. Dano- van'ın gönderdiği Hristiyan örgütüne gitti, onlara "herpa- zarkiliseye gideceğim" sözü- nü de vermek zorunda kal- mıştı. Ancak Altın Eldiven bir dizi maçtan oluşuyordu ve eleme maçları da vardı. Me- lih bir günde dört maç yaptı ve dördünü de kazanınca fi- nallere girme hakkını alacak- tı. Elini dondurdular Sıra gelmişti Altın Eldi- ven'in finallerine. 9 maç yap- tı, altısını nakavtla, üçünü de sayı ile kazandı. Ancak sol elinden sakatlanmıştı. Final maçına sol elini dondurdular ve ringe sakat e\ie çıktı. Müt- hiş birfinaldi bu, rakibi Bobby Claus hep onun sakat olan sol eline vuruyordu ama gongun son vuruşu ile Madison Squ- are Salonu adeta inliyordu. "Altın Eldiven" Melih'in ol- muştu. Melih Altın Eldiven'ini al- mıştı ya, Türkiye gözünde tü- tüyordu. Türkiye'ye katır ve kükürt getiren bir gemi ile 28 günde döndü. Melih Türki- ye'ye döndükten sonra iki kez Türkiye Boks Federasyonu başkanlığı yaptı. Melih Açba yaşamı boyunca yaptıği 359 maçın 358'ini kazandı, sade- ce Italyan boksör Capos ile berabere kaldı. Melih Türk sporcusunun savaşan karak- terinin tipik bir örneğidir. Geçen yıl ana binası yanan okul bambaşka hale getirilmeye çalışılıyor Marmara'ya yeni yüz Mezberelik derslik haline getirildi. Ve içinde iki araştırma merkezi oluşturvldu. Burası daha önce kapılan, bacalan açık, kınk dökük durumdaydı. Otopark olarak kullanılıyordu ve tinerciler kalıyordu. Bunlann yanısıra tartan pist ve sentetik pist konuldu. 2 atletizm salonu ve havuz çalışmalan tamamlanmak üzere. E S RA P E K E R armara Üniversitesi Beden Eğı- timi ve Spor Yüksekokulu'nda yeniden yapılanma... Yaklaşık 1 yıl önce çıkan yangın nedeniyle adeta ha- rabe haline gelen okul, hızla yenilenmeye ça- lışılıyor. 1975 yılında kurulan Türkiye'nin en bü- yük spor akademisi, sadece ana binasını es- ki haline getirmeye çalışmakla kalmıyor. Ana- doluHisarıKampüsü'nde 100dönümlükara- zi üzerine kurulan okul, aynı zamanda ekle- nen yeni spor kompleksleriyle de layık oldu- ğu yapıya kavuşturulmaya çalışılıyor. Oğretim görevlilerinin sayısı-kalrtesi, spor kuruluşlarındaki görevı ve yet/ştirdıği eleman- larla ülkemızde spor eğitımi konusunda ılk sı- rada yer alan okul, yeni kimlığıyle daha nite- likli mezunlar kazandırmayı amaçlıyor. Şu an- da 2 bin öğrenciye eğitim veren okula, yan- gın nedeniyle geçen yıl öğrenci alınamamış. 11 Temmuz'de müdür olarak atanan Prof. Dr. Sami Mengütay, her şeye adeta sil- baştan başladıklarını belirterek, hedeflerinin dünyanın en yüksek donanımlı, örnek sporoku- lunu yapmak olduğunu söyledi. Mengütay, şoyle konuştu: "Geçen yıl talihsiz biryangın sonucun- da okulumuzun ana binasının tamamıylayan- mış olması, bazı sıkıntıları da gündeme ge- tirdi. Buna karşın, rektöriüğün verdiği destek- le tüm öğretimimiz aksamadan devam etti. Öğrencilerimize yeni bir eğitim merkezi sa- yın rektörümüz Prof. Dr. Tiınç Eren tarafın- dan yaptınlarak hizmete sokuldu. Bununla biıiikteyüzme havuzumuzbuyaz sonunda fa- aliyetegeçecek. Jimnastiksalonumuzda kıs- men çalışmalanmıza devam ediyoruz. Kapa- lı ve açık sporalanlanmızdayaklaşık 2 bin öğ- rencımize eğitim veriyoruz. Hatta daha da iyi olması için elimizden geleniyapmaya çalışı- yoruz." Eğitimi daha da üst seviyeye çıkarmak için Avrupa Eğitim Birliği projesi kapsamında uluslararası birçok ünlü okulla işbirliği yaptık- lannı belirten Sami Mengütay, "Şu anda da Avrupa Eğitim Birliği sürecinde müfredat programı kabul edilmiş ilk spor yüksekokulu olarak faaliyetlerimize devam ediyoruz" diye konuştu. Bir çok şampiyon sporcuya eğitim verdiklerini anlatan Mengütay, yeni kurulan ve 26 branşta faaliyet gösteren Marmara Üni- versitesi Spor Kulübü'yle de bakış açılarını genışlettiklerinı söyledi. 1 yıl önce yanan okul yenilendi. 9 HAZİRAN 2004 Has-kap(ğ.superonhne com Bırakın Çocuklar Yanlış Yapma Haklarını Kullansın Bugünlerde yaz spor okulları ka- yrtları yoğunlaşıyor. Çocuğunun elinden tutup yaz spor okullanna koşan anne ve babaların sayısı her gün artıyor. Bazen çocukların özendiği bazen de anne ve babaların baskın olduğu bir etkileşim sürüp gidiyor. Burada pedagojik anlam- da iki temel düşünceyi irdelemek gere- kir. Birincisi çocuğun heveslendiril- mesi, ikincisi ise uygun yaz okulunun se- çilmesidir. Unutmamak gerekir ki herço- cuğun oyun ve spor yapma hakkı oldu- ğu gibi, spor yapmama hakkı da var- dır. Çocuk bu iki hakkını kendisi kullan- malıdır. Çocuk spor yapmak istemiyor- sa yapmamalı mıdır? Yanıt evet yap-, mamalıdır. Yapılabilecek şey çocu- ğun oyun oynamak gibi doğal istenci- ni uyaracak öneriler sunmak ve çocu- ğun oyun hakkını kullanmasına yardım- cı olmaktır. Oyun oynamayan çocu- ğun sağlık durumu incelenmelidir. Uygun yaz okulunun seçilmesi an- ne ve babalann en krrtik görevidir. An- ne ve babaların seçimde etkilendikleri okullargenellikle "Yüzme okulu", "Fut- bolya da basketbol okulu " gibi bir spor dalı ile isimlendirilen okullardır. Burada ailelerin çok değerli variıklan olan çocuk- larını teslim edecekleri eğitim ortamla- nna özenle dikkat etmeleri gerekmek- tedir. Okulun yakınlığına-uzaklığına, ser- vis olanaklanna, ücretine ve hizmeti ve- recek kurumun ciddiyetine bakmak çok doğaldır. Burada velilerimizin çocuğu- nu kime teslim ettiğinin farkında olma- sı çok önemlidir. Bütün yukarıda saydı- ğımız hızmetlerden öte çocuğuna kimin eğitmenlik yapacağına bakması hep- sinden önemlidir. Diğer lüksler olsa iyi - olacağı gibi olmasa da olur. Veliler oku- lun tesisi, servisi ve diğer hizmetlerin- den çok, çocuğuna kimın eğitmenlik yapacağını sorgulama hakkından hiçbir şekilde kaçınmamalıdır. Hata yapma hakkı Aileleri, öğretmenleri ve antrenör- leri, spor biliminde yapılan araştırmala- rın ortaya koyduğu bir başka önemli "hak"tan haberdar etmek isterim. Bu,, "öğrenenin hatayapma hakkı"d\r. Bu hak • nasıl kullanılır? Nasıl zedelenir? Çoğu anne babalar. eğitmenlerin kontrolünde yapılmakta olan antren- man ya da çalışmayı izlemek isterler. Çoğu antrenör-egitmen de bunu velinin bir hakkı olarak görür. Ancak burada unutulan bir pedagojik kural vardır kı o da çocuğun hakkıdır. Çocukların, yeni bir şeyleröğrenirken çalışma sırasında, anne-babalan tarafından izlenmeleri on- lar üzerinde olumsuz etki yaratmakta- dır. Anne-baba ya da sevdikleri karşısın- da yanlış yapma korkusu çocukları sü- rekli tedirgin etmektedir. Spor becerile- ri bilindiği gibi "sınama-yanılma" ile öğ- renilir. Hiçbir yetenekli tek bir deneme ile tekniği hatasız başarabilme şansına . sahip bulunmamaktadır. Beceri dediği- miz bu karmaşık sinir-kas etkileşimi öy- le kolay öğrenilir bir eylem değildir. Ol- saydı adına beceri denilemezdi. Bu ne-. denle beceriler uzun deneme yanılma- larta mükemmelleşirler. Ancak çocuklar tribünde oturan annesi-babası, sevdik- leri ya da sevmediklerı karşısında hata yapmak istemezler. Bu nedenle de ger- gin, heyecanlı, utangaç bazen de sal- dırgan olabilirler. Çocuk arkadaşları ile beceriksizlik sırlarını paylaştığı bir or- . tamda sevdiği ve sevmedikleri tarafın- dan izlenmeyi istemez. Kendisinin diğer- leri i\e karşılaştırılması onu tedirgin et- mektedir. Spor becerileri deneme sayı- sına, çok tekrara ya da yanlışlardan doğ- rulara doğru gidilerek öğrenilecektir. Başka türtü bir öğrenme şekli de ne ya- zık ki yoktur. Öğrenme hakkına saldın Değerli anneler-babalar çocukla- nnızı tribünlerden, onların görebileceği şekilde izleyerek "hata yapma hakları- n/"ellerinden almayınız. Mutlaka izleme gereksinimi duyuyorsanız onlara bunu fark ettirmeyiniz. Antrenmanın nasıl git- tiği, eğitmenin pedagojik yöntemı izle- nebilir. Çocuğa ne şekilde olursa olsun izlendiğini hissettirmek onun üzerinde olumsuz etki yapmakta olduğu ve ço- cuğun öğrenme haklarına bir saldırı ola- rak görülebileceği unutulmamalıdır. Bilgili ve bilinçfi kurum yöneticile- ri, antrenör ve eğitmenlerin, çocukların hata yapma haklarını kullanabilmeleri konusunda velilerle işbirliğini tartışma- ları, spor pedagojisi ve kültürünün bir gereğidir. SAYI 30
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle