Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5AYFA CUMHURİYET 25 KASIM 2004 PERŞEMBE
2 OLAYLAR VE GORUŞLER
B
EYET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Hangi Kan Deryası?..
Fethullah Efendi kehanette mi bulunmuş? Yoksa, bir bildi-
çi mi var?
Türkiye'de kanlı olaylar olacakmış. Ortalık kan gölüne dö-
recekmış!..
Emre Kongar, pazartesi günlü yazjsında bu haberi yorum-
larken, dryor ki:
"Geçmışi düşündüğümde, suikastlara kurban gıdenlerin ço-
çunluğunun Cumhuriyet gazetesi ailesınden olduğunu gö-
rjyorum ve hem gazetem için hem de çalışma arkadaşlanm
icin kaygılanıyorum. Son yıllarda iyice kirlenen sıyaset ve
medya ortamında, hem ekonomik hem de siyasal olarak bir
bağımsıztık kavgası veren Cumhuriyet gazetesi ve çalışan-
lan, dilenm yeni suikastlann hedefi olmaz."
Fethullah Efendi'nin bu uğursuz sözleri şeriatçı basında çt-
kar çıkmaz, hepimizin aklına gelen bu düşünce olmadı mı? Bir
bir anımsamadık mı, Uğur Mumcu'yu, Bahriye Üçok'u, Kış-
lalı'yı, Muammer Aksoy'u, Tütengil'i, Hablemitoğlu'nu!..
Yalnız Cumhuriyet mi kurban verdi? Milliyet başyazarian Ipek-
çi'teri, Emeç'leri nasıl unutabiliriz? Bir bir adlannı saymaya kalk-
sam daha nice kurbanlan!..
Yeni Ceza Yasası'nın AKP uygulamasıyla, birçok kanlı olay-
lara kanşanlar da şu günlerde özgürlüklerine kavuşmaktalar!
Sıvas kıyımı sanıklan en başta!.. Daha pek çok cinayet zanlı-
lan... Dahaönceki 'afiarda görmedik mı, yolunu bulup serbest
kaJan kimilerinin yeni suçlar işleyerek cezaevlerine geri dön-
dükferini? Şimdi durum daha tehlikeli; AKP'nin Ceza Yasası'nı,
gereksiz ve yanlış biçimde uygulayarak tehlikeli kişilen serbet
bırakması kuşku uyandırmıyor mu?
Fethullah nerden biliyor, kimden öğrendi? Kaç yıldır ABD'nin
seçkin bir konuğu olarak uzaklarda!.. Bir fırsat bulsa Humey-
ni gibi Türkiye'ye şanla şerefle döneceği günü mü bekliyor?
Gelip tahta mı kurulacak? Belki doğrudan Çankaya'ya? Ya-
şarsak, böyte bir olayı görecek mryiz? Türkiye Cumhuriye-
ti'nin Iran'da olduğu gibi bir Türk Islam Devleti'nedönüştürül-
mesine, Atatürk'ün, tüm devrimlerinin tarihin çöplüğüne atıl-
masına!.. Önce birkaç cinayet, önce birkaç devrimcinin, örv
ce birkaç Atatiırkçtinün ortadan kaldınlmas!.. Katillerin korun-
ması bir turlü suçlulann yakalanmaması, yakalansalar da şu
bu bahanelerte kısa bir süre sonra serbest bırakılması!.. Yıllar
içinde konunun kapatılması, unutturulması!..
Niye, ilk hedef olarak akla "Cumhuriyet" ve çalışanlan ge-
liyor? Kongar'ın dediği gibi 'ekonomik ve siyasal alanda tek
savaş veren gazete' olduğu için mi? Türk medyasında sayı-
lan az da olsa birkaç yürekli aydın var. Onlan da böyle bir so-
nuç beklemiyor mu? Sıkıştınldıklan gazete köşelerinde, ger-
çek ulusalcılık Atatürk devriminin savunuculuğunu sürdüren
her aydın, her yazar, her gazeteci 'kan deryasma dönüşecek'
bir toplumda birer hedef değil midir?
Ne yapalım, doğrudan, iyiden, güzelden, yararlıdan, dü-
rüstlükten, halk sevgisinden, uygarlıktan, ınsan saygısından
yana olanlar her şeyi göze alarak savaşımlannı aynı hızia sür-
düreceklerdir... Uğur Mumcu'lann, Kışlalı'lann, Aksoy'lann,
Tütengıl'lerin, Üçok'lann, Atatürk devrimine içtenlikle bağlı ni-
ce insanlar gibi...
VARAN
HEDİYE KONTÖRLER
Cumhuriyet ve Öğretmen
Cumhuriyetin yürekli devrimcileri, Gazi'nin zamansız yitirilişinin yol
açtığı büyük acıyı tüm yurttaşlar gibi yüreklerine gömerek O'nun
gösterdiği doğrultuda yollanna devam ettiler. Köy Enstitüsü modeliyle
Cumhuriyetin eğitim atağı zirveye çıkanldı. Hepimizin bildiği gibi,
Cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan eğitimde altm çağ, Hasan Ali'nin
görevden aynldığı 1946 yıhnda sonlandı.
Prof. Dr. lsa EŞME Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakühesi Dekanı
iiyük Önder Gazi Mustafa devriminin ilk basamağı Cumhuriyetin
KONTOR YUKLE
KONTÖR KAZAN
HER AY YÜKLE
Kemal in Başöğretmenlik gö-
revinı üstlendiği tarih olan 24
Kasım tarihi, 1981 yılından
beri öğretmenler günü olarak
kutlanıyor. Öneri, bir askeri yönetimden
de gelse, bu tarihin öğretmenler günü ola-
rak kutlanmasında ne sakınca olabilir?
Ancak öğretmenler günü, genellikle öğ-
retmenlerin ekonomik sıkıntılannın ses-
lendirildiği gün olarak algılanıyor. Büyük
bir yapaylığın yer aldıfı resmi törenlerde
ise süslü cümlelerle öğretmenlerin gönlü
alınmaya çalışılıyor. Işin asıl özüne inil-
miyor. 24 Kasun'ın önemi nedir? Bu so-
ruya yarut aramak için Cumhuriyetin ku-
ruluş destanını bir kez daha hatırlamak
gerekir. Hepinizin bildiği gibi, 16. yüzyı-
lın ortalanndan itibaren bilimi dışlayan
bir anlayışın yönetime egemen olması ile
Osmanlı, önce duraklama sonra gerileme
ve sonunda yıkılma aşamasına geldi. Bu
cografyada özgür ve onurlu olarak yaşa-
mada umutların söndüğü bir zamanda bu
ülke, Mustafa Kemal gibi bir önderi çıkart-
tı. Kurtuluş Savaşı'nı başlatarak ulusun
yazgısını değiştirme mücadelesi veren
Mustafa Kemal. koskoca imparatorluğu yok
eden nedenleri de, çözümü de çok iyi bi-
liyordu.
Gerileme nedeni neydi? O gerilemenin
nedenini, Kurtuluş Savaşı'nın en yoğun ol-
duğu bir tarihte, 15 Temmuz 1921 'de top-
ladığı Maarif Kongresi'nde öğretmenle-
re şöyle açıklıyordu:
"~ŞimdJye kadar takip olunan tahsil ve
terbiye usuOerinin, miBetimizin gerilemeta-
rihinde en önemli bir etken olduğu kana-
atindeyim..."
Çözüm neydi? Çözüm Batı'nın 300 yıl
önce başlattığı ay-
dınlanma hareke-
tiydi. "tnsanın,
akbnıkuOanarak
yaşaması, aklın
özgürotaıasj"
1
an-
lamına glene ay-
dınlanma hareke-
ti nasıl başlamış-
tı?
Aydınlanma,
kurulması, ikinci basamağı ise laik ve bi-
ümsel eğitime geçişi sağlayan öğretim bir-
liği yasasıydı. Aydınlanma nasıl yayılacak-
tı? Aydınlanmanın yayılması her şeyden
önceokuryazarolmayıgerektiriyordu. 13
milyon nüfusun ancak yüzde 5'i okurya-
zardı. Nüfusun yüzde 80'ini oluşturan
köylü, yüzyıllardır derin uykudaydı. Uyan-
dırmazsan uyanacak gibi değildi.
Bu nedenle Gazi'nin, herkesin okurya-
zar olmasında, halkın aydınlanmasında
acelesi vardı. O, Arap alfabesini, okurya-
zarlığın önünde bir engel olarak gördü ve
öncelikle hepimizin bildiği harf devrimi-
ni gerçekleştirdi. Yeni alfabeyi tanıttığı, 8
Ağustos 1928'de Sarayburnu'nda halka
hitaben yaptığı konuşmada halkına şun-
lan söyledi:
"...Yeni Türk harfleri çabucak öğrenil-
metidir. Yurttaşa, kadına, erkeğe, hamala,
sandalcıya öğretiniz. Bunu yurtseveriik,
ulus severfik görevi biüniz. Bu görevi yeri-
ne getirirken düşününüz ki bir ulusun, bir
toplumun yüzde onu, yirmisi okuma yaz-
ma bifir, yüzde sekseni bilmez durumda-
dır, bundan insan olanlar utanmabdjr. Bu
ulus, utannıak için yaraülmış bir ulus de-
ğildir.-''
Bilenler bilmeyenlere yeni harflerle
okuryazarlık öğretmekle görevlendirildi.
Bu görev; herkes "okudum, öğrendim"
deyinceye kadar sürecekti. Bu hedefe var-
mak için kürsü. derslik, okul istenmeye-
cekti. Öyle de oldu. Yeni harflerle okuma
yazma ulusal bir imeceye dönüştürüldü.
Bunu gerçekleştirmek üzere, 24 Kasım
1928 'de yayımlanan Millet Mektepleri ta-
limatnamesi ile yurdun her köşesinde Mil-
let Mektepleri açıldı; Gazi, bu çahşmala-
ra Millet Mektepleri Başöğretmeni sıfa-
tıyla katıldı. Imece başanyla sürdürüldü.
Okuma yazma öğrenenlerin gözlerindeki
perdeler bir bir açılıyor, onlar Cumhuri-
yetin birer yıldız gibi parlayan devrimle-
rini daha berrak olarak görüyorlardı.
Yüzyıllardır cahil bırakılan insanlan-
mız okuryazar oldukça geri kalmışlığın ka-
buklan çatırdıyordu. Eğitimin üzerindeki
ortaçağ örtüsü kaldınlmıştı. Bu gelişme ay-
dınlanma hareketinin yayılması demekti.
Mustafa Necati'nin, öğretmenleriyle bü-
tünleşerek bitmek tükenmek bilmeyen ça-
balanyla okuryazarlık imecesi kentlerde
başanyla sürdürülüyordu. Ancak Büyük
Önder, "MiDetin efendisi" olarak gördü-
ğü köylüyü düşünüyordu. Cumhuriyet ay-
dınlanması köylere nasıl yayılacaktı? Çö-
zümü de o buldu. "Köy Eğitmen Kursla-
n Projesi". Model, daha sonra açılacak
Köy Enstitülerinin çekirdeği olacak bir
ön denemeydi. Başanlı oldu.
Cumhuriyetin yürekli devrimcileri, Ga-
zi'nin zamansız yitirilişinin yol açtığı bü-
yük acıyı tüm yurttaşlar gibi yüreklerine
gömerek O'nun gösterdiği doğrultuda yol-
lanna devam ettiler. Köy Enstitüsü mode-
liyle Cumhuriyetin eğitim atağı zirveye
çıkanldı.
Hepimizin bildiği gibi, Cumhuriyetin
kuruluşuyla başlayan eğitimde altın çağ,
Hasan ÂB'nin görevden aynldığı 1946 yı-
hnda sonlandı.
Önce atağın hızı kesildi, sonra felsefe-
si değiştirilmeye başlandı. Geçen her on
yıl, bir önceki on yıîı aratır oldu. Ve bu-
günlere gelindi. Bugün geldiğimiz nokta-
yı özetlemeye gerek var mı?
Çöken bir imparatorluğun küllerinde la-
ik, tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriye-
ti yaratan Mustafa Kemal Atatürk ve onun
düşünceleri bugün acımasızca eleştiriliyor.
Bugün bazı Mütareke medyası, 2. cumhu-
riyetçiler, Kuvayı MiJliyecilerden 81 yıl ön-
ce yediği tokadın acısını unutamamış ba-
zı AB ülkeleri sözcüleri, sürekli Atatürk'ü,
Atatürk'ünyapttkiannı eleştıriyorlar. "Ke-
maiiznı arük de\ rini tamamladı" dıyorlar.
"Kemalizmin tozunu almanın arük vakti
gefmedi mi" dıyorlar. "Bu dönemde ulu-
sal eğitim mi olurmuş" dıyorlar, öğretim
birliğini eleştiriyorlar. Devrimleri dayat-
ma olarak gösteriyorlar. "Bunlardan kur-
tulmadıkça AB'ye giremezsiniz" dıyorlar.
Atatürkçü düşünceyi hiçbirzaman benım-
semeyenler, Atatürk'ün yaptıklannı kü-
çümsüyorlar. Cumhuriyetten yana, Ata-
türkçü. düşünceden yana olanlar ise sus-
kun ya da yeterince seslerini çıkarmıyor-
lar. Böyle bir ortamda, 24 Kasım Öğret-
menler Günü nasıl kutlanmalı, nasıl değer-
lendirilmeli? Bence 24 Kasım öğretmen-
ler Günü, O'nueleştirenlere; "Atatürk'ün
15 yülık sürede neler yapbğı ortada, siz
son 25 \ilda neler yapünız" diye hesap sor-
ma tarihi olmah. 24 Kasım, Atatürk'ün öğ-
retmenlerden ne istediğinin ve bunlann
hangi oranda yapılabildiğinin bir muha-
sebesinin yapılacağı gün olmalı. Ve 24
Kasım, Cumhuriyetin değerlerine nasıl
sahip çıkılabileceğinin projelerinin başla-
tılacağı gün olmalı.
Toplumsal Sıkıntımız...
KATKAZAN!
Hüseyin Emre ALTINIŞIK Atatürkçü Düşünce Der. Gnl. Sek.
A
slında, psikolo- iyi öğretememenin so- bul etmiş, öyle yansıt-
jik bir kavram nucu olarak bugün, AB
olan "öğrenilmiş
u
çare" olarak göstenl-
Kontor
Bizden
KontörBizden'lilere müjde! KontörBizden yenilendi.
Artık toplam 200 ya da daha fazla kontörü her ay yükle,
son ay yükledîklerinden kazanacağın hediye kontörler
2 katına çıksın!
Her ay toplam 200 ya da üzerinde yüklemeye
devam et, hep 2 kat kazan.
Aylık
yüklenen
kontör
200-499
500-999
1.000-1.999
2.000 ve üzeri
İlk ayda
kazanılan
kontör
25
50
100
200
Yeni KontorBiziK.1
"ile İkinci ve
sonraki aylarda
kazanılan kontor
50
100
200
400
2 kat hediye kontor kazanmak ıçın toptam 200 VB da daha fazte kontöru en az 2 a> üst ûste >ııWemen gerekir
Kısa mesajia KAYIT yaz, boşluk bırak. Adını.
soyadını. yaşını, cinsiyetini (K ya da E) aralarda
boşluk bırakarak yaz. 2222'ye yolla.
Kısa mesajia kayrt X kontördür.
TTurkcellExtra'lardan.
www.turkcell.com.tr/ adresinden ya da 444 0 ten kaydolabilirsin.
\canO3Dü KontörBizden e
g D
a ^kaydolmak
O çok kolayl
jik bir kavram
olan "öğrenilmij
çaresiziik"' toplumsal ola-
rak bizi esir almış du-
rumda. Yıllar yılı hep
kurtancı bekledik.. biri-
lerinin çıkıp bazı şeyleri
düzelteceğini umduk;
kendimizi birey ve yurt-
taş olarak "yetersfa" gör-
dük Cok şeyleri "kader"
diye kabullendik. Cum-
huriyet tarihimizin şeref-
li sayfalarını açmadık-
açamadık... Cünkü hem
eğitim sistemi ile hem de
toplumsal yaklaşımlarla
bizlere "çaresizlik'' öğ-
retildi..
Bugünkü durum kaba-
ca şöyle özetlenebüir: Ül-
kemiz açısından Avnıpa
Birliği'nden (AB) başka
"kurtuluşve çare" yok...
Yurttaşımız bakımından
da; "Kadere boyun eğ-
mekten başka çare yok"
Toplumumuza baktığı-
mızda, estirilen genel ha-
vanın bu şekilde olduğu
görülecektir.
AB yandaşlan; "özgür-
lükten" ve daha çok
a
de-
ntokrasiden" dem vurur-
ken "Avrupa olmazsa
Türki>'e değjşmez" karu-
sındalar. Büyük önderin
6 Mart 1922'de
TBMM'de yaptığı konuş-
madaki şu sözleri ne ka-
dar anlamhdır: "Hangi
istiklâl vardır ki, ecnebi-
lerin nasihatlanyla, ec-
nebilerin planlamla yük-
selebilsin... Tarih, böyle
bir hadiseyi kaydetme-
miştir." Kurtuluş ve ku-
ruluş sürecini topluma
mektedir. Tarihsel bir
"kin"le hareket ediyor
değiliz. Fakat. tarihi za-
man zaman harırlamanın
da yararlı olacağı kesin-
dir.
"Öğrenilmiş çaresiz-
lik" bizi, cumhuriyetin
kazanımlanndan ve Ata-
türk devriminden anla-
şılacağı gibi uzaklaştır-
maktadır.
"Öğrenilmiş çaresiz-
lik" kavrammın "öğre-
nilmiş" olgusu üzerinde
durmak yararlı olacak-
tır. Bir şey öğrenilmişse
"öğretilmiştir": "Ne ya-
parsam >apa\ım mate-
matikte başanlı olamıyo-
rum" diyen bir öğrenci-
ye ders veren matematik
öğretmeni; eğer dersle-
rinde sürekli olarak "Bu
dersi başaramazsınız"
derse, öğrencinin ortaya
koydugu "başaraımyo-
nun" tepkisi, "öğrenil-
miş çaresizlik'' örneğidır.
Bu çok basit bireysel bir
örnektir. Ancak toplum,
bireylerden oluşmakta-
dır. "Biz adam olmayız"
sözünü günde birkaç kez
duymuyor muyuz? Hat-
ta bir gazetemizin (!) kö-
şesinde "Ne zaman adam
oluruz?" bölümü yok
mudur.
Oysa büyük Gazi, Türk
insanına "güven verici"
yaklaşımlar sergilemiş-
tir. Düşündüğü ve yaşa-
ma geçirdiği her başan-
lı çalışmasuıı Türk insa-
nının başansı olarak ka-
mışnr. lO.YılNutku'nda-
ki şu sözleri bunun ispa-
tıdır: "_Türk insanı ze-
kidir. Türk insanı çabş-
kandır^." Gazi, yıllar yı-
lı süren savaşlarla yıkıma
uğramış olan ulusa, fark-
lı bir ufuk açarak, farklı
bir yol göstererek aslın-
da ulusunu "öğrenilmiş
çaresizfik"ten kurtarma-
ya çalışmıştır. Cünkü,
"öğrenjlmiş çaresizlik"
birey ve toplum hayatı
için ciddi tehdittır. Yüz-
yıllarca süren yönetimin
zaaflan "Bizden adam
ohnaz" çaresizliğinı yı-
ğınlann beynine kazımış-
tı. Atatürk ise farklı bir
şey söylüyordu: Bizden
adam olur! Atatürk. top-
lumsal bazda "öğrenil-
nûş çaresizliğe" karşı da
savaş açmıştı ve bu sava-
şın kazambnası şarttı.
Cumhuriyetin rüm ka-
zanımlan yok edilmeye
çahşıldığıgibi, "öğrenfl-
miş çaresizliğe'' karşı ve-
rilen mücadeleden de
vazgeçilmiştir.
Kaderci bireylerin
oluşturduğu toplumlar,
"kaderci" fakat aynı za-
manda da "öğrenümişça-
resizliğin" batağında çır-
pınırlar. Clkemiz de "ög-
renilmişçaresizliğin'' ba-
tağındadır. Bugünlerde,
televizyon kanallannda
gezinenler "sn-"h prog-
ramlarla ne kadar sık kar-
şılaşmaktadırlar. "Su*"h
programlarda "kutsaldin
unsurlan" ile kamufle
edilerek topluma sunu-
lan "hurafelerle" insan-
lanmız "kadera" ohna-
ya itilmektedir. AB tar-
tışmalannın yoğunluğu
altmda ne yazık ki top-
lum, kendi hayatını etki-
leyen gerçeklerden ko-
puyor; "sır"lı program-
lann "hurafekrie" dolu
"esintisine" kapıhyor.
Eğitim, ulusal olmak-
tan çıkanbnış ve siyasal
çıkarlarla yönlendirilir
olmuşsa, o ülkede, bu tür
bir tablo yadsınamaz so-
nuçtur.
"Sır"lı programlann
"sır''n da burada yattnak-
tadır. Çanakkale Zafe-
ri'ni bile; "sır"h prog-
ramlar "hurafekrie" an-
latmaya çalışıyor. Insan-
lanmız bu "esmüTerin" et-
kisiyle tarihsel gerçekle-
ri bile göz ardı edebihyor.
"Öğrenilmiş çaresizük"
bilinçli bir şekilde top-
luma hap gibi yutturulu-
yor; çaresizlik öğretili-
yor. Cünkü, "öğrenilmiş
caresizük"ten birçok ke-
sim yarar sağhyor. Bire-
yin ve toplumun çaresiz-
liğinden birileri çıkar el-
de ediyor.
Makarnalann, ekmek-
lerin, patateslerin dağı-
tılarak "oy" istendiği ve
bu şekilde seçimlerin ka-
zanıldığı bir toplumda,
elbette ki çaresizlik, bi-
rilerine yanyor.
AB tartışmalanna bo-
ğulan toplumumuza bu-
günlerde yapılabilecek
en büyük iyilik "öğrenil-
miş çaresizlik"ten kurtul-
manın yollannı göster-
mektir. Yol beffidir: Ata-
türkçü düşünce sistenü-
ni öğrenmek ve gereğmi
yapmak™
HAZIR
KART
FETHtYE tCRA MAHKEMESİ (HUKUK)
Esas No: 2003/767
T. Vakıflar Bankası T.A.O vekili Av. Gülgün Bolelli'nin Fethıye 2. lcra MüdürlügL'nün 19994296 Esas sayıfı takip dosyasmın ih-
yası talebi ile tsmet Sadıklı ve Serdar Sadıklı hakkında açtnij olduğu davanın venlen ara karan gereğınce. .\ntalya ıli Manavgat ilçesi
Sanaji sitesı Sadıklı demir doğıma atölyesinde hurdaeılık \aptiklan belirtılen da\alı Serdar Sadıklı mu^sçdan oİan Suna, Haı^e, Ser-
kan, Gamze \e Serdar Sadıklı'nın adreslerine tebligat yapılamamış zabıta araştırmasında da adresleri tespit edilemediğinden durujma
gününûn ilanen tebli^ine karar v«rilmiş, Davalılar Serdar Sadıklı mırasçılanna duruşma günü olan 29.12.2004 günü saat 09.00'da Fet-
hiye lcra Mahkemesı duruşma salonunda hazır bulunmaUn veya kendılerinı bir vekıl ile temsıl ettirmeleri, mazeretsız olarak duruş-
maya gelmedıklen takdırde yargılamaya yokluklannda djvam edileceği ilanen tebliğ olunur. 27.10.2004 Basın: 53150
PENCERE
Soğuk Savaş
Yerine...
Hollandalı sinemacı Gogh'un Islam üzerinefil-
mine tepki duyan bir Faslı mürteci, adamcağızı öl-
dürünce Avrupa'da kıyamet koptu..
Camilere saldırılar yoğunlaştı; Türkleri de kap-
sayan Müslüman düşmanlığı ortalığı sardı...
Gidiş nereye?..
•
Pek meşhur AmerikaJı ProfesörSamuel R Hun-
tington'ın son kitabının adı:
"BizKimiz?"
Kitabın a(t başlığı da "Amerika'nın Ulusal Kim-
HkArayışı".
Kitabın ismi hoşuma gitti; çünkü Harvard pro-
fesörünün "Biz Kimiz" diye -takımıyla biriikte- ko-
ca bir kitap yazması, bizim kuşağa okulda ezber-
lettikleri Faruk Nafiz'in bir 'manzumesi'ni anım-
satıyon
"Biz kimleriz, biz Altay'dan gelen erleriz.
Çamhbel'de uğuidanz, coşar, gürieriz.
Biz öyle bir milletiz ki ezelden beri
Hakyolunda yalın kılıç hep seferberiz".
Huntington'ın koskoca kitabı ilkelliğin yaprak
dolması için pirincin taşını ayıklamaya çalışan bir
geri kafalının üriinü...
Ancak Huntington'ın geri kafası Bush Amerika-
sı'na egemen...
•
Bu ilginç kitabın son sayfalannda altını çizdiğim
satırtarda yazar ne diyor:
"Militan Islam ile Amerika arasındaki yeni sa-
vaş 'Soğuk Savaş'labenzerliklergösteriyor. Müs-
lüman düşmanlığı Amerikalılan kendi kimliklerini
dinsel ve küttürel çerçevede tanımlamaya yön-
Iendiriyor.
Birzamanlar Komünist Entemasyonal'in yap-
tığı gibi, Müslüman militanlar dünyanın çeşitli ül-
kelerinde bir hücre ağı oluşturuyor. Komünistler
gibi banş ve protesto gösterileri düzenliyohar.
Müslümanlar giderek Amerika 'yı daha fazla
düşman olarak görüyor."
Demek ki bir yanda "Anglo-Protestan kültürü
ve dindariığıyla" Amerika var..
öte yanda Müslümanlar!..
Savaş sürüyor..
Bugün Irak, Filistin, Afganistan..
Yann belki delran..
•
Peki, bu savaşta Amerika'nın Türkiye'ye biçti-
ği rol nedir?
Açık seçik!..
Avrupa bu kapsamda Türkiye'ye nasıl bakıyor...
Ne tutuyor, ne bırakıyor...
Hollanda'da başlayarak öteki AB ülkelerine ya-
yılan Müslüman düşmanlığının rastlantı olmadığı
da meydandadır.
Oyleyse Atatürk'ün kurduğu laik Cumhuriye-
tin böyle bir dünyadaki değeri paha biçilmez bir
uygariık örneği sayılacaktır Islamcılarla çatışma-
yagirişen Batı'nın karşısında, Türkiye, dincilikten
annmış banş örneği gibi yücelebilir.
•
Ne yazık ki Türkiye'de laikliğe içtenlikle bağlı bir
siyasal iktidar yok...
AKP hem ABD'yi, hem AB'yi takıyyeci iktidan-
na bir süreçte iki payanda gibi düşünüyor. Bu ne-
denle her ikisinin de önünde boynu eğik ve el
pençe divan duruşundadır. Bu idare-i maslahat si-
yaseti nereye kadar gider?..
Batı ile Islamcı çatışması derinleşip tırmandık-
ça AKP iktidannın bacakları aynlacaktır.
ADANACUMOKDUYURÜSU
ADD ile düzenlediğimiz,
Araştırmacı Yazar YILMAZ DİKBAŞ'ın
SATILIKTÜRKİll'konulu
söyleşisinde bir araya geliyonız.
Sizi de bekliyonız.
Yer : Adana Eczacı Odası Konferans Salonu
An Sineması Sokağı - Reşatbey ADANA
Tanh : 28.11.2004 Saat: 14.30.
lletişim : Haydar Babur 0 537 275 27 33
MBtSİN CUMOK DUYURUSU
ADD Mersin Şubesi ile birlikte bu vatanın
satılık olmadığını göstermek için araştırmacı
yazarYILMAZ DÎKBAŞ'ın konuşmacı olarak
katıldığı bir söyleşi düzenliyoruz.
Tüm CUMOK'larla birlikte ulusunu ve yur-
dunu seven herkesi toplantımıza çağınyoruz.
Söyleşi gûnü
Saat: 13.00
Yer
Adres
27Kasım2004 : • -
Atatürkçü Düşünce Derneği
Mersın Şubesi Konferans Salonu
Vılayet binası yanı Zeki Sabah Iş HanıNo: 3/12
lletişim: Fetni Karaduman 0 535 364 88 89
DkerTaşyürek05338179434
ADD Mersin 0324 237 00 25 •'••<:-,
iyi ki doğdun
Zeynep
18 Kasım 2004 :
Günay - Ali Yusuf Abbasgil
J