23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5AYFA CUMHURİYET 25 KASIM 2004 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GORUŞLER B EYET/HAYIR OKTAY AKBAL Hangi Kan Deryası?.. Fethullah Efendi kehanette mi bulunmuş? Yoksa, bir bildi- çi mi var? Türkiye'de kanlı olaylar olacakmış. Ortalık kan gölüne dö- recekmış!.. Emre Kongar, pazartesi günlü yazjsında bu haberi yorum- larken, dryor ki: "Geçmışi düşündüğümde, suikastlara kurban gıdenlerin ço- çunluğunun Cumhuriyet gazetesi ailesınden olduğunu gö- rjyorum ve hem gazetem için hem de çalışma arkadaşlanm icin kaygılanıyorum. Son yıllarda iyice kirlenen sıyaset ve medya ortamında, hem ekonomik hem de siyasal olarak bir bağımsıztık kavgası veren Cumhuriyet gazetesi ve çalışan- lan, dilenm yeni suikastlann hedefi olmaz." Fethullah Efendi'nin bu uğursuz sözleri şeriatçı basında çt- kar çıkmaz, hepimizin aklına gelen bu düşünce olmadı mı? Bir bir anımsamadık mı, Uğur Mumcu'yu, Bahriye Üçok'u, Kış- lalı'yı, Muammer Aksoy'u, Tütengil'i, Hablemitoğlu'nu!.. Yalnız Cumhuriyet mi kurban verdi? Milliyet başyazarian Ipek- çi'teri, Emeç'leri nasıl unutabiliriz? Bir bir adlannı saymaya kalk- sam daha nice kurbanlan!.. Yeni Ceza Yasası'nın AKP uygulamasıyla, birçok kanlı olay- lara kanşanlar da şu günlerde özgürlüklerine kavuşmaktalar! Sıvas kıyımı sanıklan en başta!.. Daha pek çok cinayet zanlı- lan... Dahaönceki 'afiarda görmedik mı, yolunu bulup serbest kaJan kimilerinin yeni suçlar işleyerek cezaevlerine geri dön- dükferini? Şimdi durum daha tehlikeli; AKP'nin Ceza Yasası'nı, gereksiz ve yanlış biçimde uygulayarak tehlikeli kişilen serbet bırakması kuşku uyandırmıyor mu? Fethullah nerden biliyor, kimden öğrendi? Kaç yıldır ABD'nin seçkin bir konuğu olarak uzaklarda!.. Bir fırsat bulsa Humey- ni gibi Türkiye'ye şanla şerefle döneceği günü mü bekliyor? Gelip tahta mı kurulacak? Belki doğrudan Çankaya'ya? Ya- şarsak, böyte bir olayı görecek mryiz? Türkiye Cumhuriye- ti'nin Iran'da olduğu gibi bir Türk Islam Devleti'nedönüştürül- mesine, Atatürk'ün, tüm devrimlerinin tarihin çöplüğüne atıl- masına!.. Önce birkaç cinayet, önce birkaç devrimcinin, örv ce birkaç Atatiırkçtinün ortadan kaldınlmas!.. Katillerin korun- ması bir turlü suçlulann yakalanmaması, yakalansalar da şu bu bahanelerte kısa bir süre sonra serbest bırakılması!.. Yıllar içinde konunun kapatılması, unutturulması!.. Niye, ilk hedef olarak akla "Cumhuriyet" ve çalışanlan ge- liyor? Kongar'ın dediği gibi 'ekonomik ve siyasal alanda tek savaş veren gazete' olduğu için mi? Türk medyasında sayı- lan az da olsa birkaç yürekli aydın var. Onlan da böyle bir so- nuç beklemiyor mu? Sıkıştınldıklan gazete köşelerinde, ger- çek ulusalcılık Atatürk devriminin savunuculuğunu sürdüren her aydın, her yazar, her gazeteci 'kan deryasma dönüşecek' bir toplumda birer hedef değil midir? Ne yapalım, doğrudan, iyiden, güzelden, yararlıdan, dü- rüstlükten, halk sevgisinden, uygarlıktan, ınsan saygısından yana olanlar her şeyi göze alarak savaşımlannı aynı hızia sür- düreceklerdir... Uğur Mumcu'lann, Kışlalı'lann, Aksoy'lann, Tütengıl'lerin, Üçok'lann, Atatürk devrimine içtenlikle bağlı ni- ce insanlar gibi... VARAN HEDİYE KONTÖRLER Cumhuriyet ve Öğretmen Cumhuriyetin yürekli devrimcileri, Gazi'nin zamansız yitirilişinin yol açtığı büyük acıyı tüm yurttaşlar gibi yüreklerine gömerek O'nun gösterdiği doğrultuda yollanna devam ettiler. Köy Enstitüsü modeliyle Cumhuriyetin eğitim atağı zirveye çıkanldı. Hepimizin bildiği gibi, Cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan eğitimde altm çağ, Hasan Ali'nin görevden aynldığı 1946 yıhnda sonlandı. Prof. Dr. lsa EŞME Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakühesi Dekanı iiyük Önder Gazi Mustafa devriminin ilk basamağı Cumhuriyetin KONTOR YUKLE KONTÖR KAZAN HER AY YÜKLE Kemal in Başöğretmenlik gö- revinı üstlendiği tarih olan 24 Kasım tarihi, 1981 yılından beri öğretmenler günü olarak kutlanıyor. Öneri, bir askeri yönetimden de gelse, bu tarihin öğretmenler günü ola- rak kutlanmasında ne sakınca olabilir? Ancak öğretmenler günü, genellikle öğ- retmenlerin ekonomik sıkıntılannın ses- lendirildiği gün olarak algılanıyor. Büyük bir yapaylığın yer aldıfı resmi törenlerde ise süslü cümlelerle öğretmenlerin gönlü alınmaya çalışılıyor. Işin asıl özüne inil- miyor. 24 Kasun'ın önemi nedir? Bu so- ruya yarut aramak için Cumhuriyetin ku- ruluş destanını bir kez daha hatırlamak gerekir. Hepinizin bildiği gibi, 16. yüzyı- lın ortalanndan itibaren bilimi dışlayan bir anlayışın yönetime egemen olması ile Osmanlı, önce duraklama sonra gerileme ve sonunda yıkılma aşamasına geldi. Bu cografyada özgür ve onurlu olarak yaşa- mada umutların söndüğü bir zamanda bu ülke, Mustafa Kemal gibi bir önderi çıkart- tı. Kurtuluş Savaşı'nı başlatarak ulusun yazgısını değiştirme mücadelesi veren Mustafa Kemal. koskoca imparatorluğu yok eden nedenleri de, çözümü de çok iyi bi- liyordu. Gerileme nedeni neydi? O gerilemenin nedenini, Kurtuluş Savaşı'nın en yoğun ol- duğu bir tarihte, 15 Temmuz 1921 'de top- ladığı Maarif Kongresi'nde öğretmenle- re şöyle açıklıyordu: "~ŞimdJye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usuOerinin, miBetimizin gerilemeta- rihinde en önemli bir etken olduğu kana- atindeyim..." Çözüm neydi? Çözüm Batı'nın 300 yıl önce başlattığı ay- dınlanma hareke- tiydi. "tnsanın, akbnıkuOanarak yaşaması, aklın özgürotaıasj" 1 an- lamına glene ay- dınlanma hareke- ti nasıl başlamış- tı? Aydınlanma, kurulması, ikinci basamağı ise laik ve bi- ümsel eğitime geçişi sağlayan öğretim bir- liği yasasıydı. Aydınlanma nasıl yayılacak- tı? Aydınlanmanın yayılması her şeyden önceokuryazarolmayıgerektiriyordu. 13 milyon nüfusun ancak yüzde 5'i okurya- zardı. Nüfusun yüzde 80'ini oluşturan köylü, yüzyıllardır derin uykudaydı. Uyan- dırmazsan uyanacak gibi değildi. Bu nedenle Gazi'nin, herkesin okurya- zar olmasında, halkın aydınlanmasında acelesi vardı. O, Arap alfabesini, okurya- zarlığın önünde bir engel olarak gördü ve öncelikle hepimizin bildiği harf devrimi- ni gerçekleştirdi. Yeni alfabeyi tanıttığı, 8 Ağustos 1928'de Sarayburnu'nda halka hitaben yaptığı konuşmada halkına şun- lan söyledi: "...Yeni Türk harfleri çabucak öğrenil- metidir. Yurttaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu yurtseveriik, ulus severfik görevi biüniz. Bu görevi yeri- ne getirirken düşününüz ki bir ulusun, bir toplumun yüzde onu, yirmisi okuma yaz- ma bifir, yüzde sekseni bilmez durumda- dır, bundan insan olanlar utanmabdjr. Bu ulus, utannıak için yaraülmış bir ulus de- ğildir.-'' Bilenler bilmeyenlere yeni harflerle okuryazarlık öğretmekle görevlendirildi. Bu görev; herkes "okudum, öğrendim" deyinceye kadar sürecekti. Bu hedefe var- mak için kürsü. derslik, okul istenmeye- cekti. Öyle de oldu. Yeni harflerle okuma yazma ulusal bir imeceye dönüştürüldü. Bunu gerçekleştirmek üzere, 24 Kasım 1928 'de yayımlanan Millet Mektepleri ta- limatnamesi ile yurdun her köşesinde Mil- let Mektepleri açıldı; Gazi, bu çahşmala- ra Millet Mektepleri Başöğretmeni sıfa- tıyla katıldı. Imece başanyla sürdürüldü. Okuma yazma öğrenenlerin gözlerindeki perdeler bir bir açılıyor, onlar Cumhuri- yetin birer yıldız gibi parlayan devrimle- rini daha berrak olarak görüyorlardı. Yüzyıllardır cahil bırakılan insanlan- mız okuryazar oldukça geri kalmışlığın ka- buklan çatırdıyordu. Eğitimin üzerindeki ortaçağ örtüsü kaldınlmıştı. Bu gelişme ay- dınlanma hareketinin yayılması demekti. Mustafa Necati'nin, öğretmenleriyle bü- tünleşerek bitmek tükenmek bilmeyen ça- balanyla okuryazarlık imecesi kentlerde başanyla sürdürülüyordu. Ancak Büyük Önder, "MiDetin efendisi" olarak gördü- ğü köylüyü düşünüyordu. Cumhuriyet ay- dınlanması köylere nasıl yayılacaktı? Çö- zümü de o buldu. "Köy Eğitmen Kursla- n Projesi". Model, daha sonra açılacak Köy Enstitülerinin çekirdeği olacak bir ön denemeydi. Başanlı oldu. Cumhuriyetin yürekli devrimcileri, Ga- zi'nin zamansız yitirilişinin yol açtığı bü- yük acıyı tüm yurttaşlar gibi yüreklerine gömerek O'nun gösterdiği doğrultuda yol- lanna devam ettiler. Köy Enstitüsü mode- liyle Cumhuriyetin eğitim atağı zirveye çıkanldı. Hepimizin bildiği gibi, Cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan eğitimde altın çağ, Hasan ÂB'nin görevden aynldığı 1946 yı- hnda sonlandı. Önce atağın hızı kesildi, sonra felsefe- si değiştirilmeye başlandı. Geçen her on yıl, bir önceki on yıîı aratır oldu. Ve bu- günlere gelindi. Bugün geldiğimiz nokta- yı özetlemeye gerek var mı? Çöken bir imparatorluğun küllerinde la- ik, tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriye- ti yaratan Mustafa Kemal Atatürk ve onun düşünceleri bugün acımasızca eleştiriliyor. Bugün bazı Mütareke medyası, 2. cumhu- riyetçiler, Kuvayı MiJliyecilerden 81 yıl ön- ce yediği tokadın acısını unutamamış ba- zı AB ülkeleri sözcüleri, sürekli Atatürk'ü, Atatürk'ünyapttkiannı eleştıriyorlar. "Ke- maiiznı arük de\ rini tamamladı" dıyorlar. "Kemalizmin tozunu almanın arük vakti gefmedi mi" dıyorlar. "Bu dönemde ulu- sal eğitim mi olurmuş" dıyorlar, öğretim birliğini eleştiriyorlar. Devrimleri dayat- ma olarak gösteriyorlar. "Bunlardan kur- tulmadıkça AB'ye giremezsiniz" dıyorlar. Atatürkçü düşünceyi hiçbirzaman benım- semeyenler, Atatürk'ün yaptıklannı kü- çümsüyorlar. Cumhuriyetten yana, Ata- türkçü. düşünceden yana olanlar ise sus- kun ya da yeterince seslerini çıkarmıyor- lar. Böyle bir ortamda, 24 Kasım Öğret- menler Günü nasıl kutlanmalı, nasıl değer- lendirilmeli? Bence 24 Kasım öğretmen- ler Günü, O'nueleştirenlere; "Atatürk'ün 15 yülık sürede neler yapbğı ortada, siz son 25 \ilda neler yapünız" diye hesap sor- ma tarihi olmah. 24 Kasım, Atatürk'ün öğ- retmenlerden ne istediğinin ve bunlann hangi oranda yapılabildiğinin bir muha- sebesinin yapılacağı gün olmalı. Ve 24 Kasım, Cumhuriyetin değerlerine nasıl sahip çıkılabileceğinin projelerinin başla- tılacağı gün olmalı. Toplumsal Sıkıntımız... KATKAZAN! Hüseyin Emre ALTINIŞIK Atatürkçü Düşünce Der. Gnl. Sek. A slında, psikolo- iyi öğretememenin so- bul etmiş, öyle yansıt- jik bir kavram nucu olarak bugün, AB olan "öğrenilmiş u çare" olarak göstenl- Kontor Bizden KontörBizden'lilere müjde! KontörBizden yenilendi. Artık toplam 200 ya da daha fazla kontörü her ay yükle, son ay yükledîklerinden kazanacağın hediye kontörler 2 katına çıksın! Her ay toplam 200 ya da üzerinde yüklemeye devam et, hep 2 kat kazan. Aylık yüklenen kontör 200-499 500-999 1.000-1.999 2.000 ve üzeri İlk ayda kazanılan kontör 25 50 100 200 Yeni KontorBiziK.1 "ile İkinci ve sonraki aylarda kazanılan kontor 50 100 200 400 2 kat hediye kontor kazanmak ıçın toptam 200 VB da daha fazte kontöru en az 2 a> üst ûste >ııWemen gerekir Kısa mesajia KAYIT yaz, boşluk bırak. Adını. soyadını. yaşını, cinsiyetini (K ya da E) aralarda boşluk bırakarak yaz. 2222'ye yolla. Kısa mesajia kayrt X kontördür. TTurkcellExtra'lardan. www.turkcell.com.tr/ adresinden ya da 444 0 ten kaydolabilirsin. \canO3Dü KontörBizden e g D a ^kaydolmak O çok kolayl jik bir kavram olan "öğrenilmij çaresiziik"' toplumsal ola- rak bizi esir almış du- rumda. Yıllar yılı hep kurtancı bekledik.. biri- lerinin çıkıp bazı şeyleri düzelteceğini umduk; kendimizi birey ve yurt- taş olarak "yetersfa" gör- dük Cok şeyleri "kader" diye kabullendik. Cum- huriyet tarihimizin şeref- li sayfalarını açmadık- açamadık... Cünkü hem eğitim sistemi ile hem de toplumsal yaklaşımlarla bizlere "çaresizlik'' öğ- retildi.. Bugünkü durum kaba- ca şöyle özetlenebüir: Ül- kemiz açısından Avnıpa Birliği'nden (AB) başka "kurtuluşve çare" yok... Yurttaşımız bakımından da; "Kadere boyun eğ- mekten başka çare yok" Toplumumuza baktığı- mızda, estirilen genel ha- vanın bu şekilde olduğu görülecektir. AB yandaşlan; "özgür- lükten" ve daha çok a de- ntokrasiden" dem vurur- ken "Avrupa olmazsa Türki>'e değjşmez" karu- sındalar. Büyük önderin 6 Mart 1922'de TBMM'de yaptığı konuş- madaki şu sözleri ne ka- dar anlamhdır: "Hangi istiklâl vardır ki, ecnebi- lerin nasihatlanyla, ec- nebilerin planlamla yük- selebilsin... Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetme- miştir." Kurtuluş ve ku- ruluş sürecini topluma mektedir. Tarihsel bir "kin"le hareket ediyor değiliz. Fakat. tarihi za- man zaman harırlamanın da yararlı olacağı kesin- dir. "Öğrenilmiş çaresiz- lik" bizi, cumhuriyetin kazanımlanndan ve Ata- türk devriminden anla- şılacağı gibi uzaklaştır- maktadır. "Öğrenilmiş çaresiz- lik" kavrammın "öğre- nilmiş" olgusu üzerinde durmak yararlı olacak- tır. Bir şey öğrenilmişse "öğretilmiştir": "Ne ya- parsam >apa\ım mate- matikte başanlı olamıyo- rum" diyen bir öğrenci- ye ders veren matematik öğretmeni; eğer dersle- rinde sürekli olarak "Bu dersi başaramazsınız" derse, öğrencinin ortaya koydugu "başaraımyo- nun" tepkisi, "öğrenil- miş çaresizlik'' örneğidır. Bu çok basit bireysel bir örnektir. Ancak toplum, bireylerden oluşmakta- dır. "Biz adam olmayız" sözünü günde birkaç kez duymuyor muyuz? Hat- ta bir gazetemizin (!) kö- şesinde "Ne zaman adam oluruz?" bölümü yok mudur. Oysa büyük Gazi, Türk insanına "güven verici" yaklaşımlar sergilemiş- tir. Düşündüğü ve yaşa- ma geçirdiği her başan- lı çalışmasuıı Türk insa- nının başansı olarak ka- mışnr. lO.YılNutku'nda- ki şu sözleri bunun ispa- tıdır: "_Türk insanı ze- kidir. Türk insanı çabş- kandır^." Gazi, yıllar yı- lı süren savaşlarla yıkıma uğramış olan ulusa, fark- lı bir ufuk açarak, farklı bir yol göstererek aslın- da ulusunu "öğrenilmiş çaresizfik"ten kurtarma- ya çalışmıştır. Cünkü, "öğrenjlmiş çaresizlik" birey ve toplum hayatı için ciddi tehdittır. Yüz- yıllarca süren yönetimin zaaflan "Bizden adam ohnaz" çaresizliğinı yı- ğınlann beynine kazımış- tı. Atatürk ise farklı bir şey söylüyordu: Bizden adam olur! Atatürk. top- lumsal bazda "öğrenil- nûş çaresizliğe" karşı da savaş açmıştı ve bu sava- şın kazambnası şarttı. Cumhuriyetin rüm ka- zanımlan yok edilmeye çahşıldığıgibi, "öğrenfl- miş çaresizliğe'' karşı ve- rilen mücadeleden de vazgeçilmiştir. Kaderci bireylerin oluşturduğu toplumlar, "kaderci" fakat aynı za- manda da "öğrenümişça- resizliğin" batağında çır- pınırlar. Clkemiz de "ög- renilmişçaresizliğin'' ba- tağındadır. Bugünlerde, televizyon kanallannda gezinenler "sn-"h prog- ramlarla ne kadar sık kar- şılaşmaktadırlar. "Su*"h programlarda "kutsaldin unsurlan" ile kamufle edilerek topluma sunu- lan "hurafelerle" insan- lanmız "kadera" ohna- ya itilmektedir. AB tar- tışmalannın yoğunluğu altmda ne yazık ki top- lum, kendi hayatını etki- leyen gerçeklerden ko- puyor; "sır"lı program- lann "hurafekrie" dolu "esintisine" kapıhyor. Eğitim, ulusal olmak- tan çıkanbnış ve siyasal çıkarlarla yönlendirilir olmuşsa, o ülkede, bu tür bir tablo yadsınamaz so- nuçtur. "Sır"lı programlann "sır''n da burada yattnak- tadır. Çanakkale Zafe- ri'ni bile; "sır"h prog- ramlar "hurafekrie" an- latmaya çalışıyor. Insan- lanmız bu "esmüTerin" et- kisiyle tarihsel gerçekle- ri bile göz ardı edebihyor. "Öğrenilmiş çaresizük" bilinçli bir şekilde top- luma hap gibi yutturulu- yor; çaresizlik öğretili- yor. Cünkü, "öğrenilmiş caresizük"ten birçok ke- sim yarar sağhyor. Bire- yin ve toplumun çaresiz- liğinden birileri çıkar el- de ediyor. Makarnalann, ekmek- lerin, patateslerin dağı- tılarak "oy" istendiği ve bu şekilde seçimlerin ka- zanıldığı bir toplumda, elbette ki çaresizlik, bi- rilerine yanyor. AB tartışmalanna bo- ğulan toplumumuza bu- günlerde yapılabilecek en büyük iyilik "öğrenil- miş çaresizlik"ten kurtul- manın yollannı göster- mektir. Yol beffidir: Ata- türkçü düşünce sistenü- ni öğrenmek ve gereğmi yapmak™ HAZIR KART FETHtYE tCRA MAHKEMESİ (HUKUK) Esas No: 2003/767 T. Vakıflar Bankası T.A.O vekili Av. Gülgün Bolelli'nin Fethıye 2. lcra MüdürlügL'nün 19994296 Esas sayıfı takip dosyasmın ih- yası talebi ile tsmet Sadıklı ve Serdar Sadıklı hakkında açtnij olduğu davanın venlen ara karan gereğınce. .\ntalya ıli Manavgat ilçesi Sanaji sitesı Sadıklı demir doğıma atölyesinde hurdaeılık \aptiklan belirtılen da\alı Serdar Sadıklı mu^sçdan oİan Suna, Haı^e, Ser- kan, Gamze \e Serdar Sadıklı'nın adreslerine tebligat yapılamamış zabıta araştırmasında da adresleri tespit edilemediğinden durujma gününûn ilanen tebli^ine karar v«rilmiş, Davalılar Serdar Sadıklı mırasçılanna duruşma günü olan 29.12.2004 günü saat 09.00'da Fet- hiye lcra Mahkemesı duruşma salonunda hazır bulunmaUn veya kendılerinı bir vekıl ile temsıl ettirmeleri, mazeretsız olarak duruş- maya gelmedıklen takdırde yargılamaya yokluklannda djvam edileceği ilanen tebliğ olunur. 27.10.2004 Basın: 53150 PENCERE Soğuk Savaş Yerine... Hollandalı sinemacı Gogh'un Islam üzerinefil- mine tepki duyan bir Faslı mürteci, adamcağızı öl- dürünce Avrupa'da kıyamet koptu.. Camilere saldırılar yoğunlaştı; Türkleri de kap- sayan Müslüman düşmanlığı ortalığı sardı... Gidiş nereye?.. • Pek meşhur AmerikaJı ProfesörSamuel R Hun- tington'ın son kitabının adı: "BizKimiz?" Kitabın a(t başlığı da "Amerika'nın Ulusal Kim- HkArayışı". Kitabın ismi hoşuma gitti; çünkü Harvard pro- fesörünün "Biz Kimiz" diye -takımıyla biriikte- ko- ca bir kitap yazması, bizim kuşağa okulda ezber- lettikleri Faruk Nafiz'in bir 'manzumesi'ni anım- satıyon "Biz kimleriz, biz Altay'dan gelen erleriz. Çamhbel'de uğuidanz, coşar, gürieriz. Biz öyle bir milletiz ki ezelden beri Hakyolunda yalın kılıç hep seferberiz". Huntington'ın koskoca kitabı ilkelliğin yaprak dolması için pirincin taşını ayıklamaya çalışan bir geri kafalının üriinü... Ancak Huntington'ın geri kafası Bush Amerika- sı'na egemen... • Bu ilginç kitabın son sayfalannda altını çizdiğim satırtarda yazar ne diyor: "Militan Islam ile Amerika arasındaki yeni sa- vaş 'Soğuk Savaş'labenzerliklergösteriyor. Müs- lüman düşmanlığı Amerikalılan kendi kimliklerini dinsel ve küttürel çerçevede tanımlamaya yön- Iendiriyor. Birzamanlar Komünist Entemasyonal'in yap- tığı gibi, Müslüman militanlar dünyanın çeşitli ül- kelerinde bir hücre ağı oluşturuyor. Komünistler gibi banş ve protesto gösterileri düzenliyohar. Müslümanlar giderek Amerika 'yı daha fazla düşman olarak görüyor." Demek ki bir yanda "Anglo-Protestan kültürü ve dindariığıyla" Amerika var.. öte yanda Müslümanlar!.. Savaş sürüyor.. Bugün Irak, Filistin, Afganistan.. Yann belki delran.. • Peki, bu savaşta Amerika'nın Türkiye'ye biçti- ği rol nedir? Açık seçik!.. Avrupa bu kapsamda Türkiye'ye nasıl bakıyor... Ne tutuyor, ne bırakıyor... Hollanda'da başlayarak öteki AB ülkelerine ya- yılan Müslüman düşmanlığının rastlantı olmadığı da meydandadır. Oyleyse Atatürk'ün kurduğu laik Cumhuriye- tin böyle bir dünyadaki değeri paha biçilmez bir uygariık örneği sayılacaktır Islamcılarla çatışma- yagirişen Batı'nın karşısında, Türkiye, dincilikten annmış banş örneği gibi yücelebilir. • Ne yazık ki Türkiye'de laikliğe içtenlikle bağlı bir siyasal iktidar yok... AKP hem ABD'yi, hem AB'yi takıyyeci iktidan- na bir süreçte iki payanda gibi düşünüyor. Bu ne- denle her ikisinin de önünde boynu eğik ve el pençe divan duruşundadır. Bu idare-i maslahat si- yaseti nereye kadar gider?.. Batı ile Islamcı çatışması derinleşip tırmandık- ça AKP iktidannın bacakları aynlacaktır. ADANACUMOKDUYURÜSU ADD ile düzenlediğimiz, Araştırmacı Yazar YILMAZ DİKBAŞ'ın SATILIKTÜRKİll'konulu söyleşisinde bir araya geliyonız. Sizi de bekliyonız. Yer : Adana Eczacı Odası Konferans Salonu An Sineması Sokağı - Reşatbey ADANA Tanh : 28.11.2004 Saat: 14.30. lletişim : Haydar Babur 0 537 275 27 33 MBtSİN CUMOK DUYURUSU ADD Mersin Şubesi ile birlikte bu vatanın satılık olmadığını göstermek için araştırmacı yazarYILMAZ DÎKBAŞ'ın konuşmacı olarak katıldığı bir söyleşi düzenliyoruz. Tüm CUMOK'larla birlikte ulusunu ve yur- dunu seven herkesi toplantımıza çağınyoruz. Söyleşi gûnü Saat: 13.00 Yer Adres 27Kasım2004 : • - Atatürkçü Düşünce Derneği Mersın Şubesi Konferans Salonu Vılayet binası yanı Zeki Sabah Iş HanıNo: 3/12 lletişim: Fetni Karaduman 0 535 364 88 89 DkerTaşyürek05338179434 ADD Mersin 0324 237 00 25 •'••<:-, iyi ki doğdun Zeynep 18 Kasım 2004 : Günay - Ali Yusuf Abbasgil J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle