Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 KASIM 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kurturcg cumhuriyet.com.tr 15
UYGARLIKLARIN İZİNDE.. OKTAY EKİNCİ
Vaktiyle Akdeniz korsanlanndan bunalan antik Holmi kentinin bugün de 'tersanecilerle' başı dertte...
Taşucu'nda çağdaşkorsanlarGeçen eylül ayında, Türkiye'mizin en gûney
ucundaki Taşucu'ndaydık...
Mimarlar Odası'nm yurdun tüm bölgele-
rinden temsılcıleriyle oluşan "Danışma Ku-
rulu" toplantısı için Mersin Şubesi ile Silifke
Temsilciliği el ele verdiler, Taşucu'ndaki "Best
Resort Hotel" otelinde ev sahipliği yaptılar.
Sayılan 200'ü aşan mimann iki gün konuk-
lan olmasını heyecanla karşılayan Belediye
Başkanı Ali Şatain, bu beraberlikten yararlana-
rak beldesinin güzelliğini ve kültür değerlerini
korumak için ne denli "zorlu" ve "kararü" bir
mücadele verdikJerini de anlattı.
Özellikle Kuzey Kıbrıs ile Türkiye arasın-
daki deniz taşımacıhğının, hem yük gemilen,
hem de turizm amaçlı olarak "ana iskelesi"
konumunda da olan Taşucu'na belki de en "acı-
masız" darbeyi, buranın sahılindeyapılmak is-
tenen "Tersane tesisleri" indirecekti.
Oysa bu konudakı Bayındırlık Bakanh-
ğı'nca onaylanan imar planı değişiklikleriyle
Ulaştırma Bakanhğı'nın aynı plana dayanarak
verdiği yapılaşma izinleri, yine Taşuculular ta-
rafından açılan davada Danıştay karanyla "hu-
kuka aykın" bulunarak durdurulmuştu. Ne var
ki ülkeye egemen olan "hukuk tanımaz siya-
set"ın sadece rantı gözeten yatınm anlayışı,
Akdeniz m bu eşsiz kumsalına ve kıyılanna
göz dikmıştı.
Nitekim belediyenin, mahkeme kanm gere-
ğince, tersane için önceden yapılan kaçak bina-
lan yıkmasma bile aldırmayan Ulaştırma Ba-
kanı Binali Yıldınm, halkın tepkilerine de ku-
laklannı tıkayarak 30 Nisan 2004'te törenle te-
mel atmış. Belediye Başkanfnın danışmanı
Sadettin Ergen temel atılan yeri gösterirken
dıyorduki: "Temeliçinseçtikleriyerdearke-
olojik kalıntılar bile var; hemen önünde de
deniz kaplumbağalarının yumurtladıkları
sazhklarla kaplı kumsal..."
Balıkçı baştcan Işftaşında
Başkan ve arkadaşlanyla, olanı biteni daha
iyi kavramak ve "tatarip edilmek istenen" kı-
yılan yakından görmek üzere denizden incele-
me gezisi yaptık. Yerel seçimlerde kazanması-
nın birnedeni de en güçlü rakibi olan öncekibaş-
kana, tersaneye yeşil ışıkyaktığı için halkın gös-
terdiği tepki.
Mazbatasını aldıktan sonra asıl işi olan balık-
çıhğı bırakarak "teknesinden belediyeye ge-
çip" kollan sıvayan Başkan Ali Şahin, bu gü-
venin aynı anda "demokrasi görevi" olduğu-
nu belirterek şunlan söylüyor: "Burada 3. ka-
ta bile izin verilmeyen, tüm yapılan 2 katlı
olan ve bu görünümüyle Mersin kıyılannda
tek kalan Kum Mahallesi'nde çok sayıda mil-
letvekilinin, üst düzey bürokrat ve paşaların
yazlıkian var. Hemen tümû, mahalleyi ce-
henneme çevirecek tersaneye karşı ortak di-
lekçeye imza attılar ama oniar bile Ulaştırma
Bakanhğı'nın inadını kıramıyorlar."
Peki, onca "nüfuzlu" insanın ve hatta "mil-
letvekülerinin" bile baş edemedikleri bu "ina-
dın" arkasında ne var?
Yıllardır titizlikle
korunan Kum
Mahallesi
kumsalı, tersane
yapılınca kim
bilir ne duruma
gelecek?
Kentin simgesi
olan
'deniz kızı'
tersanecilerin
inadını ürkerek
izliyor...
Türkiye'nin en önemli sulak alanlanndan
olan, uluslararası sözleşmelerde bile korun-
masına karar verilmiş ünlü "Göksu Delta-
sı"nıntam yanındaki SEKA arazisi, bu tersa-
neye arsa yerine aynı doğal çevrenin "layı
parkı" olsa daha doğru değil mi?
Firsatçıların nlyetlerl
Sorunun yanıtını biraz araştırdığımızda,
ortada sıradan bir "duyarsızüğm" olmadı-
ğını, bu inatlaşmada "firsatçüığın" da et-
kin olduğunu hemen anhyoruz. Çünkü, 1.
derece S1T alanına dayatılanbu tersane, sa-
dece "gemi onanmı ve yapımı" için de-
ğil, aynı zamanda "gemi söküm işleri" için
de planlanıyor. Koca gemilerin parçalan-
malan ve sökülmeleri ise öylesine geniş ve
güçlü bir çevre kirliliği yaratıyor ki bunun
"uygun olabileceği" kıyı arazisini bulmak
kolay değil.
Dahası, aynı tesislerin, Bakû - Ceyhan
boru hattından petrol taşıyacak dev tanker-
lere bakım ve onanm hizmeti vermesi de
düşünüldüğünden, aynı kıyı bölgesinde bu
yatınmı yapmak bulunmaz nimet.
Işte böylesi bir amaç için geçen yıllarda
Bayındırlık Bakanhğı'nın nasılsa onayla-
dığı planla Ulaştırma Bakanhğı'nın aynı
aymazlık içinde verdiği izinleri "elden ka-
çırmak istemeyen" yatınmcılar, Taşu-
cu'ndan ellerini çekmek istemiyorlar.
ÇED raporu ve gerçekler
Banndırdığı 332 çeşit kuş türü ve nesli tüken-
mekte olan sürüngenlerin yaşam alanı olduğu
için de 1990 yılında Bakanlar Kurulu karan ile
"Özel Çevre Koruma Bölgesi" ilan edilen,
aynca sulak alanlarla ilgili uluslararası Ram-
sar Sözleşmesi kapsamında da konımaya alı-
nan bu bölgeden gitmek niyetinde değiller.
0 kadar kı aynı firsatçıhğa "dur" diyebile-
cek ÇED Raporu'nu hazırlayan "Doğa-Çed
Ltd. Şti." uzmanlan(!) bile, sadece 1.5 km. me-
safedeki doğa koruma alanlannı "8 km'de"
göstererekhazırladıklan "görüşlerinde" tersa-
nenin kurulmasını bakın nasıl savunuyorlar.
"Proje ile inşaat ve işletme aşamasında yöre
halkı için istihdam ve iş imkânlannda artış
olacak, büyük ekonomik fayda sağlanacak-
tır..."
Oysa yasa gereğince bu rapordan önce Taşu-
cu'ndaki 1000 kişilik salonda düzenlenen
"ÇED Tanıtım ve Danışma Toplantısı"na en
az "3000 kişi" gelerek yatınmı ve buna daya-
h "iş olanaklannr asla istemediklerini belirt-
mişler. Ardından Ankara'da yapılan ÇED top-
lantısma da "bağlı ilçe" olduğu gerekçesiyle
Silifke Belediyesi çağnlırken, asıl "imardan
sorumlu" ve arazinin bulunduğu Taşucu Be-
lediyesi'ne haber bile verilmemiş.
Işte, yaklaşık bir yıldır böylesi bir "kara-
basanın" altında yaşayan Taşucu beldesinin
amblemi "deniz km"... Çünkü, efsanevi
"Deniz Kızı Mağarası" da buradaki "Hol-
mi" antik kentinde...
Bu kent, t.Ö. 7. yüzyılda Yunanlılar tara-
fından "koloni yerleşimi" olarak kurulmuş.
Ne var ki Akdeniz'i haraca bağlayan ünlü
korsanlann sürekli baskın ve talanlan yüzün-
den asırlar boyu kendini toparlayamamış, ge-
lişememiş.
Bunlan da öğrenince, "acaba" diyoruz,
tarih gerçekten "tekerrür" mü ediyor? Bir
zamanlann korsanlan, şimdi kılık ve iş de-
ğiştirerek yeniden bu kıyılan ele geçirmek mi
istiyorlar?
Ne var ki o yıllarda Anadolu bir bakıma
sahipsizdi. Şimdiyse Türkiye Cumhuriye-
ti'nin vatanı ve her şeyi. Devletin en önemli
görevlerinden biri de bu vatanı talancılardan
korumak değil midir? Hele ki doğal cennet-
lerini, kültür hazinelerini...
6 ülkeden 100 sanatçmm katılacağı 3. Uluslararası Ankara Caz Festivali başlıyor
Cazın kalbiAnkara'daatacak
MAKAUEYARIŞMASI
KOŞULLAR:
Cumhuriyet Gazetesi ve Türkiye Ziraatçılar Demeği taranndan "Türkiye Tan-
mının Gelişmesinde Tanmsal Sanayinin Rolü" konulu bir makale yanşması düzen-
lenmiştir.
Yarışma, halenherhangibir ZiraatFakültesiveTartm MeslekYüksekOkulu'na
kayıtlı tüm öğrencilere açıktır.
Yanşmayakaolacak makalenin, 4 sayfayı 1A-4,tek satır aralığı, 14 punto) geçme-
mesi, daha önce yayımlanmamış olması ve aşağıda belirtilen adrese 10 Aralık 2004
tarirüne kadar, kaükncınırı adı, adresi, telefon numarası ve yukanda belirtilen ögre-
nim kurumlannda öğrenciliğinin devam ettiğini gösteren bir belge ile birlikte, taah-
hüüü posta ya da kargo yoluyla ulaşünlması gerekmektedir.
Yukanda belirtilen tarihte, verilen adrese ulaşmamış olan veya belirtilen bilgi ve
belgelerden herhangi biri eksik olan makaleler yanşmaya dahil edilmeyecektir.
Adlan aşağıdabelirtilen jüriüyeleri tarafincknyapılacak değerlendirmesonucun-
da 1. seçilecek makaleye Türkiye ZiraatçılarDemeği, 1.000.000.000 TL (1.000 YTL)
ödül verecektir.
Yarışmacının ödülü, Türkiye Ziraatçılar Demeği tarafından 20-21 Aralık 2004
tarihleri arasında Ankara'da düzenlenecek 4. Ulusal Tanm Kongresi çerçevesi için-
de yapılacak olan Sadullah Usumi Basın ve TV Ödül Töreni sırasında verilecektir.
Kazanan makale, Cumhuriyet Tanm ve Hayvancıhk eki ileTZD yayın organı Zi-
raat Dünyası dergjsinde yayımknacaktır.
YARIŞMAJÜRlSt:
Şükran SONER (Cumbunyet Gazetesi Yazan)
Prof. Dt. Nurettin YTLDIRAK
tbrahim YETKÎN (Jurktye Itraüçıkr Dernegf Genelha$kam)
MAKALELERİN GÖNDERİLECEĞ1ADRES:
Turkıye lıraatglar Derneğı GenelUerkezı,
laskent Caddesı (1 Cadde) 7/6 Bahçdievlet/ANKARA
EMRE ÇALIŞKAN
ANKARA - 3. Uluslararası An-
kara Caz Festivali ODTÜ Kültür
Kongre Merkezi'nde bugün "Hava
Kuvvetleri Komutanhğı Caz Or-
kestrası ve Türk Caz Duayenle-
ri"'nin vereceği konserle başhyor.
5 Aralık'a kadar sürecek ve 4'ü
genç 15 topluluğun, 6 ülkeden 100
cazcının katılacağı festivalde "Tri-
potia, Sibel Köse French Connec-
tion, Timuçin Şahin Trio, Quartet
Muartet, Michiel Borstlasp Tro
Feat Edsilia Rombley, Logos,Ro-
sario Giolani, Tenef(f)üs, Ericka
Ovette Quartet Feat. Tuna Öte-
nel, Daily, Tatsuya Nakamura Qu-
artet, Ercüment Vural&Önder
Focan Project" adlı topluluklar iz-
leyiciyle buluşacak. Festivalin yö-
netmeni Özlem Oktar Varoğlu ile
caz ve festival üzerine konuştuk.
- Ankara Caz Festivali üçüncü
yüında. Festival hangi aşamalar-
dan geçerek bugünlere geldi?
ÖZLEM OKTARVAROĞLU -
1996'da Ankara Caz Demeği kurul-
duktan hemen sonra ODTÜ Caz
Günleri diye bir etkinliğe başladık.
Yoğun ilgi sonucu bu etkinlik festi-
vale dönüştü. Festivalimizin en
önemli özelliği genç caztoplulukla-
rınıyüreklendirip sahneye çıkanyor
olması.
- Böyle bir festival gerçekleştir-
me düşüncesi nasvl oluştu?
VAROĞLU - Bizimki aslında
amatörce bir zevkle başladı. Her
konser için Istanbul'a gitmek yeri-
ne biraz da konserler Ankara'ya gel-
se diye düşündük. Daha önce Anka-
ra'da pek fazla caz konseri olmu-
yordu. Çok eskiden babalanmız
zamanında olurmuş.
- Caz günlerini düzenlemeye
başladığımzda nasü bir ilgiyle
karşüaştınız?
VAROĞLU - O zamanlar du-
rum şimdikı gibi değildi. Anka-
ra'da yerleşmiş bir caz dinleyici-
si yoktu. llk konserlerde 30 bilet
satnk diye mutlu olurduk. Açıhş
konserimiz ODTÜ'de yapılacak.
850 kişilik salonun tüm biletleri-
ni sattık, yoğun ilgi yüzünden ko-
ridora dinleyici almaya başladık.
Bu ilgi bizi mutlu ediyor. Amatör
ruhumuzu koruyarak, profesyo-
nel bir çalışma gerçekleştiriyo-
ruz.
Kurumsal bir Klmllk...
- Destek almadan böyle geniş
kapsamlı bir festivali nasıl ger-
çekleştirivorsunuz?
VAROĞLU - llk zamanlarda mü-
zisyen dostlanmıza bu bir öğrenci
festivali, bize destek olun, ücret al-
madanya da azücretle çalın diye ri-
ca ediyorduk. ODTÜ salonlarını üc-
retsiz kullanıyorduk. Daha çok ime-
ce usulüyle çahşıyorduk. Zaman
geçtikçe işin boyutu değişti. Mali-
yetler çoğaldı. Onun için her konse-
re bir sponsor bulmaya çalıştık. Ba-
zı konserlere sponsor bulamıyoruz.
Katılımın fazla olması için bilet fi-
yatlannı öğrencilerin sinemaya ver-
dikleri parayla eşdeğer olarak belir-
liyoruz. Ön sıralan biraz pahalandı-
rarak, destekler arayarak festivali
buralara kadar yürüttük. Ama festi-
valin bugün geldiği noktada gerçek-
ten kurumsal bir kimliğe ihtiyacı
var. Bu açıdan ekonomik destekçi-
ler anyoruz.
- Ankara Caz Derneği olarak ne
gibi çabşmalar yapıyorsunuz?
VAROĞLU - Türk cazının geliş-
mesine katkıda bulunmaya; kültü-
rün ve dünya müziğininparçası olan
cazı tanıtmak ve Türk cazının yurt-
dışındatanınmasını sağlamaya çalı-
şıyoruz. Anadolu'da gelişen cazı ör-
gütlüyoruz. lzmir Caz Derneği'nin
kuruluşunda etkin rol aldık. Af-
yon'daki caz festivalini, Eskişehir
Amatör Caz Festivali'ni, Bod-
rum'daki caz konserlerini destekli-
yoruz. Buyıl Zonguldak'ta da cazın
gelişmesi için çahşmalar yapacağız.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Beyoğlu'nda Yeni Bir
Tıyatro Salonu...
Uzun zamandır yeni tiyatro salonlarının açıl-
masına değil, eskilerinin kapanmasınaalışığız.
19 ve 20 Kasım akşamlarında ise neredeyse
yazgı diye benimsemeye başlayacağımız bu
durumun aksini yaşama mutluluğuna erdik.
Stüdyo Drama Tiyatro Topluluğu, kendi sah-
nesi olan Stüdyo Drama Sahnesi'ni Beyoğ-
lu'nun göbeği diyebileceğimiz bir yerde açtı.
Ağacamii'nin yanındaki Sakızağacı Soka-
ğı'nda, eski bir Beyoğlu binasının dördüncü
katında açılan bu sahne, gerçek anlamda yok-
tan var edilen bir mekân oldu. Stüdyo Drama
Tiyatro Topluluğu, perdelerini ilk kez bundan
üç buçuk yıl önce, 7 Mart 2001 tarihinde aç-
mıştı. Açılır açılmaz da kendini yeni ve eski her
özel tiyatronun kaçınıimaz yazgısı olan salon
sorunuyla karşı karşıya bulmuştu. Provalar
için bile mekân bulabilmenin zorluğu, temsil
başına ödenen salon kiralarının gişe geliriyle
karşılanamaması, bir sezon sonra nerede oy-
nanacağının kestirilememesi gibi sorunlar,
anılan yazgının zorunlu evreleridir. Istanbul gi-
bi, ülkenin kültür ve sanat yaşamının odak
noktası sayılan bir kentte özel tiyatroların sü-
rekli salon sıkıntısı çekmeleri ise kent adına
ancak bir ilkellik ve çok vahim bir geri kalmış-
lık belirtisi diye nitelendirilebilir.
Bu olayda ilginç olan nokta, Stüdyo Dra-
ma'nın kurucusu Onur Bayraktar'ın daha en
baştan bu sorunları Türk tiyatrosunun genel
sorunlan düzleminde düşünmesi ve çabaları-
nı da bu yönde yoğunlaştırması oldu. Başka
deyişle, Onur Bayraktar'ın kimliğinde karşı-
mızda sadece kendi tiyatro topluluğunun so-
runlarına çözüm arayan bir tiyatro kurucusu
hiçbir zaman olmadı. O, kendi tiyatrosunun
sorunları dayanılabilir sınırlan çok aştığı za-
manlarda bile hep, bu türden sorunların Tür-
kiye'de ancak tiyatro anlayışının ve tiyatroya
bakışın genelinde köklü değişimlerle aşılabi-
leceği tezini savundu. Onur Bayraktar'ın, ken-
di tiyatro topluluğu henüz sanatsal kimliğini
bulma çabasındayken, oyun çalışmalarının
temposunu ağırlaştırıp sürekli bir sahne ara-
yışına girmesinin en güçlü temeli de bu tezdi.
Bu tez, açılış gecesi kendisinin yaptığı ko-
nuşmayla iyice somutlaştı. Çünkü Onur Bay-
raktar, Stüdyo Drama Sahnesi'ni sadece ken-
di topluluğu için değil, fakatTürktiyatrosu için
açtıklarını açıkça dile getirdi.
Çok kesin inandığım bir gerçek vardır. Her
büyükya da önemli girişimin arkasında büyük
bir düş gizlidir. öte yandan büyük düşler ku-
rabilen insanların sayısı hiç de az değildir; az
olan, bu düşleri gerçekleştirme amacıyla, sar-
sılmaz bir irade ve yüreklilikle yola çıkanların
saıyısıdır.
Onur Bayraktar, 19 ve 20 Kasım akşamlan
yapılan açılışlarla birlikte, bu azınlığın üyele-
rinden biri olma hakkını kazandı.
Stüdyo Drama Sahnesi, resmi ya da özel
hiçbir sponsor desteği olmaksızın, çok büyük
özverilerle oluşturuldu. Sponsor bulma giri-
şimleri hep kendilerinden talepte bulunulan-
lann olaya soğuk bakmalarıyla karşılaştı! Böy-
lece benim olumsuz bir tezim de ne yazık ki
bir kez daha doğrulanmış oldu. Ne zaman ül-
kemizde artık özel sektörün de sanatın elin-
den tutmaya başladığı söylense, ben buna bu
'elinden fufma'nın genelde reklam amaçları-
nın ötesine pek geçmediğini, örneğin sanatm
eğitimine ya da mekânlarına -reklam amaçla-
rı bağlamında çarpıcı olmadığı için!- yatınm
yapmayan bir özel sektörün, Batı'daki burju-
va kültürüyle karşılaştırılamayacağını savun-
dum.
Onur Bayraktar ve bu girişimde onun ya-
nında yer alan arkadaşları, çok büyük güçlük-
lerle yıprandılar. Ama böylesi, belki de daha
iyi oldu. Şimdi Beyoğlu'nda, varlığını kurucu-
larından başka kimseye borçlu olmayan ve
Türk tiyatrosunun hizmetine tahsis edilmiş ye-
ni bir tiyatro salonu var!
e-posta: ahmetcemalfS superonline.com
acem20(a hotmail.com
kalyan şel Pirolli Bursa'da
• BURSA (AA) - Bursa Bölge
Devlet Senfoni Orkestrası (BBDSO),
bu hafta Italyan şef Antonio Pirolli ve
piyano sanatçısı Ayşegül Sanca'yı
ağırlayacak. Antonio Pirolli
yönetimindeki BBDSO, piyano
sanatçısı Ayşegül Sanca solistliğinde
R. Schumann'ın 'Piyano Konçertosu'
ile F. Mendelshonn'un 4 numarah
'îtalyan Senfonisi'ni seslendirecek.
Tayyare Kültür Merkezi'nde (TKM)
bugün ve yann saat 20.00'de başlayacak
iki konserin bilet fiyatlan, 3 ve 5 milyon
lira olarak belirlendi. Müzikseverler
biletlerini TKM gişesinden
sağlayabilecekler.
Bugün
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda 19.30'da 'Mistik Müzik
Festivali' kapsamında Dem Bu Dem
konseri. (0 212 232 98 30)
• İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde
19.00'da 'Istanbul'dan Yeni Müzik' adlı
konser. (0 212 292_ 06 55)
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde
20.00'de tDOB'den 'Kiss Me Kate'
müzikali. (0 212 251 56 00)
U AKBANK KÜLTÜR SANAT
MERKEZİ'nde 19. 00'da Jan Reinen
(piyano), Owen Hart Jr. (davul) ve Udo
Pannekeet (bas gitar) konseri.
(0 212 252 35 00)
• BABYLON'da 21.30'da Naim
Dilmener'ın katılacağı 'Dünden Bugüne
Türkçe Pop' gecesi. (0 212 292 73 68) „