19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
i KASIM 2004 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 S Erdoğan: "IrakTta olanlar bayranuı golçeliyor." Sis cie gölçede oturuyorsunuzl Elektronik posta: dentzsoffl©cumhuriyetcom.tr www.derazsom.com Tel: 0.212.512 05 05 FafcK 0.21&512 44 97 - Irak'ta Türklere saldın artıyormuş... Turiove'de de!" SatılıkKayhan Erdoğ- du: "Bugünvealın teri ve namus ve dö>rt bir yanı setvet olan memle- ket satılık. Dağda çi men, yamaçta onrnan, tez«k ve duman ve din iman satı- lık. Ölüm bedeli cennet olan ve ocağı peygamber askerlik satılık. Satılık sağlıklı yaşam, ebe, hemşire, sağlıklı ömür satılık. Ve varsa paran, cennet satılık. Fabrika, baraj, köprü, yol v e okul satılık. Karşılarsan ede- rini sıradan, ilk, orta, lise, fakülte, diploma satılık. Yok mu alan? Talan var talan. Satılmaktan gayn- sı yaian. Satıyoruz, saat.. Saattı... Satmıyoruz. Bu memleket bizim!" ergama'da siyanürlü altın üretiminden zarar gördüğü Avrupa Insan Hakları Mahkeme- si'nce karara bağlanan köylülerin avukatla- rından Ömer Eriat, Uğur Kaleloğlu, Senih Özay, Noyan Özkan, Arif Ali Cangı'ntn Dışişleri Ba- kanı Abdullah Gül, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe ve Izmir Valisi Yusuf Ziya Göksu'ya gönderdiği belge niteliğindeki "uyarı" yazısından: "Biidiğiniz gibi, Avrupa Insan Haklan Mahkemesi 3. Dairesi'nin karannın gerekçesinde; Türkyetkili makam- larının çevre mevzuatına ve Danıştay 6. Dairesi ile Iz- mir 1. idare Mahkemesi'nin 1997 ve 1998 kararianna karşın hukuk dışı talimatlar ve gizli Bakanlar Kurulu Ka- ran ile yurttaşların etkili bir hukuki güvenlikten yoksun bırakıldığı ve boylece hukuk devleti ilkesinin ihlal edil- diği, açıkça ve ısraria vurgulanmıştır. Türkiye, yaklaşık 55 yıldırAvrupa Konseyi Statüsü ve Avrupa Insan Haklan Sözleşmesi'netaraftır. Her iki söz- leşmenin başlangıç ilkelerinde tarafların 'hukuk devle- Son uyanti ilkesi'ne saygılı davranacakları yazılıdır. Yaklaşık 15 yıldır verdiğimiz hukuki mücadelede, baş- ta Başbakanhk ve Çevre Bakanlığı olmak üzere, kamu yönetiminde bulunan görevli ve yetkili makamlann sü- rekli olarak Bergama konusundayargı kararlannı uygu- lanamaz hale getirmek için 'altıncı şirketler lehinde ve Bergamalı köylüler aleyhinde' idari işlem ve karariar ürettiklerini, ÇED yönetmeliklerinde değişiklikler yap- tıklannı, mevcut yasal mevzuatı uygulamadtklannı, tes- pit etmiş bulunmaktayız. Strasbourg Mahkemesi kararı ileTürkiye'nin ulusla- rarası insan haklan siciline yeni bir kötü not eklenmiş- tir. Bu davanın sonuçları, yalnızca başvurucu 10 yurt- taşı değil, maden çevresinde yaşayan yaklaşık 8 bin yurttaşı doğrudan ilgilendirmektedir. Hükümet, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Izmir Valiliği, şu anda madenin yeniden işletilmesi amacıyla başlattıklan çok seri ve or- ganize izin verme işlemlerine devam ederlerse ve de madeni yeniden işletmeye açarlarsa, 8 bin Bergama- lının 'iç hukuk yollannı tüketmeden' doğrudan Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne başvuru haklan doğa- caktır. Burada önemli olan, Türkiye'nin, ileride Bergamalı köylülere ödeyeceği milyonlarca Euro tutanndaki taz- minatın bakanlar, müsteşarlar, genel müdürler, daire başkanlan, valilerden rücuen istirdatı meselesi değildir. önemli olan, Türkiye'nin sürekli mahkeme kararlannı uygulamamak suretiyle hukuk devleti ilkesini ve ulus- lararası sözleşmeleri ihlal eden bir ülke srfatiyla tema- yüz etmesi, Avrupa Konseyi'nden çıkanlmaya kadar gidebilecekyaptınmlarla karşüaşma olasılığıdır. Bakan- lan, üst düzey bürokratlan uyarıyoruz; maden işletme- sinin yeniden faaliyete geçmesi için başlattığınız tüm idari karar ve işlemleri durdurunuz." CezaAkif Kökçe: "TCK; >Türk Ceza Kanu- nu mu, Türkiye Cumhuriyeti Kara- yollan mı? Önemli değil; Türkiye'de karayoluna çıkmak da zaten bir çe- şit ceza!" RenkZehra Zeyneloğ- lu: "Deniz Bay- kal'ın 'san' gül- terden önce 'kara' yobazlarla uğraşması gerekmez mi?" SESSÎZ SEDASIZ (!) İstanbul'da asayiş kapıp kaçanın elinde! Haber ne kadar doğru bilemiyorum ama İstanbul'da son kapkaç olayianndan birin- deyakalanan kapkaççının cebinden ceza- evinden gönderilmiş birkaç mektup çıkmış. Cezaevinden verilen talimatlarda, "Bu iş- ler artık bize yetmiyor, daha büyük işler yapmamız lazım. Daha fazla çalıştn" yazı- yormuş... Eğer gazete haberi doğruysa bu bilgi- nin kaynağı istanbul Asayiş Şube Müdür- lüğü Gasp Büro Amirliği. İstanbul'da ar- tan gasp olaylannın bazılannın arkasında bir şebeke olduğunu anlamak için uzman olmak gerekmiyor. Peki "uzman"lar ne yapıyor? Sanınm hiç! Siz bugüne kadar bir kapkaççının durduk yerde yakalandığını, kapkaç şebekelerine yönelik önceden planlanmış bir operasyon yapıldığını duydunuz mu? Kapkaççının ya- kalanması için ya ayağı tökezlenecek ya da halk tarafından kıstınlacak... En iyi ihti- malle, trenden attıkian kişinin ölümü ya da \ yaralanması üzerine kapkaççılara yönelik operasyon düzenlenecek... öte yandan cezaevinden mektupla yö- netilen kapkaç şebekeleri İstanbul'da cirit atarken cezaevi yetkilileri ne yapıyor? Sa- ntnm, cezaevinden gönderilen mektuplara "okunmuştur" damgası vuımaklayetiniyor. Kapkaççılar cep telefonu üzerine çalışı- yor. Çaldıklan telefonu anında paraya çe- viriyor. Çalıntı telefonlar, seyyar tezgâhla- nnda satıityor. Peki siz, sokaklarda tezgâh açıpçalıntı cep telefonu satan "şebeke"le- re yönelik bir yaptınm duydunuz mu? Istanbul'un asayişi, kapıp kaçanın elin- de kalıyoıi Yûksek Yerilim Hattı Batı Cephesi'nde yeni bir şey yok.. AB kapısında beklemeye devam! erdincutkutg yahoo.com Diyanet, 6 Azıııhk, Çoğunluk'... MÜKTAZA DEMİR Anayasamız devleti "laik" olarak tanımhyor. Fakat dev- leti kişisel mülkiyet gibi algıla- yan ve ona gerçekten de hük- meden egemenler, "çoğunlu- ğun laiklik karşıtı içgüdüsünü" siyeseten kullanmak amacıy- la Diyanet Işleri Başkanlığı'nı rcuruyor. Böylelikle bir inanca, zümreye ayncalıktanıyor, onu koruyup "öteki" saydığı ke- simleri iterek eşitliği bozuyor, üzüyor. Oysa anayasamız yurttaşlar arasında eşitliği em- rediyor ve 10. maddede "... hiçbir kişiye, a/teye, zümreye imtiyaz (ayncalık) tanınamaz" diyerek de bu yargısını pekiş- tiriyor. Yasama organımız, anayasamızın bütün bu söy- lediklerini duymuyor, görmü- yor, görmek istemiyor. Diya- netin kamusal alan içinde kal- masında inat eden egemen- ler, büyük ve vahim iki hata ya- pıyor. Birinci olarak anayasayı çiğniyor, ikinci olarak da yurt- taşlar arasında bölücülük ya- pıyorlar. Şöyle: 633 numaralı Diyanet Yasası'nın, anayasanın laik içeriğiyle çelişmesi nedeniyle önemli maddeleri iptal edilin- ce, kurum "kadük" oluyor. Bu- na karşın TBMM'miz yeni bir yasayla bu hukuksuzluğu or- tadan kaldırarak, yurttaşlannın din ve inanç gereksinimini de- mokratik kurallar çerçevesin- de çözmüyor. Çözmüyor, çün- kü "inanç alanının kamusal "ieğtt, kişisel alan" olduğu gerçeğinden hareketle, TB- MM'nin Diyanet'le ilgili çıkar- dığı bütün yasaların iptale mahkûm olduğunu biliyor. Bu yüzden yeni yasa çıkarma ye- rine, hükümetlerin hile-i şer'iy- yeye başvurmalanna ve kadük olan bir kurumun genelgelerie yönetilmesine bilerek ve iste- yerek göz yumuyor. Yasama organt bununla da yetinmiyor, suç işlemeyi göze alıp, kuru- ma her yıl bir milyar dolar bü- yüklüğünde kaynak aktanyor. Bunun anlamı şudur. Biz ge- ri bir toplumuz. Siyaset kuru- mu duyarsız, sorumsuz tavrı- mızdan yarartanıyor ve yargıyı hiçe sayarak, yasadışı tasaraı- funu devam ettiriyor. Ve bu hu- kuksuzlukdurumu, AB'nin ka- pısında beklediğimiz bu aşa- mada dahi sürüp gidiyor. Şim- di bu haksızlığa, hukuksuzlu- ğa, eşitsizlik ve ahlaki olma- yan duruma, bir "mekanizma" itiraz etmeli, değil mi? Ama yok! Doğru ve legal olanı yar- gının ve TBMM'nin denetimi ama, denetim bir yana millet- vekillerimiz; "Diyanete daha fazla bütçe, daha fazla kadro" diyerek adeta bir yerierini yır- tıyorlar. Bu uygulama, çoğunluk olan Sünni topluluğa ilave ayncalık sağlamak ve nüfus itibanyla daha azınlık olan Alevinin ve diğerfarklılıklann hakkını gasp etmek değil midir? Tam da bu noktada "azınlık çoğunluk" kavramlannın evrensel ölçüt- lerine ve uygulamalarına bak- mak yerine, kavramlan tartış- maya açarak, "çoğunluk bas- kısının" ve uygulamadaki ayn- calığının tartışılmasına engel olmanın ulusçuluk ve yurtse- verlikle nasıl bir ilgisi olabilir? Çoğunluğa ayncalıklı davran- ma politikasının yurttaşlar üze- rindeki psikolojik ve sosyolojik tahribatı, bu tahribatın neden olabileceği olası sorunlar ve di- ğer olasılıklar özenle incelen- melidir. Bu bağlamda yanlışı doğrusuyla, ama iyi niyetle ve aleni olarak ortaya konulan bi- limsel tespitlere, rapor ve dü- şünceleretepki göstermek ye- rine, bunlardan ders çıkaımak daha rasyonel bir davranış de- ğil midir? Tartışmaya neden olan uygulamalar ve uygulayı- cılann yerine, "bun/ar yanlış- ttr" diyenleri infaz etmekten hiçbir toplumsal yarar sağla- madığımızı hiç değilse anlamış olmalıyız. Bir hoşnutsuzluk olduğu ke- sindir! Yürütülen ayırımcılık politikası herhangi bir hükü- met politikası değil, devlet po- litikasıdır. Alevi, devletini her- kesten çok seviyor ama, bölü- cülüğe tabi tutulduğu için, hakkı yenildiği için ve derdini anlatamadığı için de sevgisini sorguluyor. Biz bu durumun önemsenmesi gerektiğini söy- lüyoruz; hem de yıllardır. Diyanet bütçesi, salt çoğun- luğun inancınatansis ediliyor- sa, ki öyledir: 0 halde bu, bir tür siyasal rüşvet değil midir? Aleviler, devletin din işlerine bütçe ayırmasını, dinin devlet- leştirilmesini istemiyor. Itirazlı bütçeyle ibadet etmek iste- meyen milyonlarca Sünni yurt- taş var. 0 halde neden? İnanç alanına bütçe tahsis etmeye devam edecekseniz, bizleri neden ortak ediyorsunuz? AB yetkililerinin bu hukuk dışılığı görmeyeceğini mi sanıyorsu- nuz? Biraz insaflı ve adil ola- maz mısınız? Biz bu garabeti söylüyoruz işte; hem de yıllar- dır yana yakıla! Bir gerçek var- sa onu mutlaka AB yetkilileri mi söylemeli? ÇtZGtLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci ı mynetcom ı. V HARBİ SEMİH POROY semihporoy(q yahoo.com HAYAT EPİK TÎYATROSU MVSTAFA Btwtı hayatepikn mynetcom r» 8Ü. 1 i ! İ1 1 I T1 1 -duydun --ufak at .bizJm remıi a» da civcivter yesin oi ' i/ fiö i _ I1 m—~%-fw i i MTİ »um 1cfSf } ûcre'He \ 1 iş bolmuş, hem de Vfc/r i 1 sigortolı.. ^ r? 1 1 rd j TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAI* 16 htısun innc.munitaz-arikan.com İKİNCİ ROMA IMPARATORÜ 42 YtlfNPA BUGÜN,İKiNCt KOMA IMPAMT&itJ TlSEmuS OO€OU- İLK MPARArOR OLAN ÜVEY &A8ASI AU&USTÜS'LA ES«I ROMA CjJtA- HURİYETİ YEKİUI İMPARATOetMĞA BMSAHtotŞTI.CBNÇ UK flUAKNI ASJZ&IUK MESLEİINDE D6HEYIM KA- ZANABAK &EÇİH£N TlgEetUS, HlfSSLl VE ENTRİKA- Cl ANNESl UVlA SAY£Sİ*tD£ THHTIN VAGİSİ OLfi- CAKTt-M.S. /• YIUHDA SfOMA'NiN SAS'HA 3£ÇEN n8ERIUS, SALr/tNATIHlH SÜYÜK K1SMINI &AIZl$ İÇ.İN0E TAMAMUYACAK, DAMlŞMAUl SEMAUJS'UN K£NDİSİUEKAGŞI PÜZENLEOİ& SUIKAST ORTAYA ç.iKAe/UH*rmN sona* ZALIMLEŞ£CEKTİR. TIBE- RIUS, ÖLM£O€M ÖNCE, YERİNE GSÇECEK KİŞt İÇJN DE TALİHSİZ 8İR SFÇ'M YAPACAKTlR: AK1L HASTASl Y£Ğ£Ml CAUGULA... Hoşgeldin EYLÜL ECE ÖZDEMİR Gocayenge-Gocadayı MERSİN 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU'NDAN GAYRtMENKUL MALLAR AÇIK AKTTIRMAİLANI Dosya No: 2004 34 Satış Hüseyin lnce, Vesile tnce ve diğerlen adlanna kayıtlı ıken aralannda avnen taksimi mümkün olmadığmdan Metsin 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden venlen 02.06.2004 gün ve 2002 1546 Esas \e 2004 1046 Karar sayılı kesınleşmış ilamı ile satışına karar verilen; Mersin Mezitli köyü 755 ada. 1 par- sel sayılı taşmmaz 3948.01 m2 mıktannda olup Mezıtlı Beledıyesi smırlan dahilinde Akdeniz Mahallesi, 716 numarah Sokak'ta bulunmakta, Silıfke- Mersın asfaltının 300 metre kuzeyınde. arsa vasfında. boş durumdadır. Yol, su. elektrik gibi belediye hizmetlerinden faydalanmakta, civarda ınşaatı devam eden kooperatif binalan bulunmakta, taşınmazm ıman 1.50 yoğunluktadır. Taşınmaza mahkemece 13. 05.2004 tarihinde değer takdir ettirilmiş olup bu değer üzermden ve bu özellikleri ile satışa çıkartılmıştır. Muhammen değeri: 59.220. 150.000.-TL. Birinci satış günü: 21.12. 2004 Salı günü saat 13.30- 13.45 arasında Mersin Adliye Sarayı 6. kat 606 nolu odada yapılacaktır. 1 - Arttınnaya iştirak edeceklerin yukanda yazılı muhammen kıy- metin yüzde (20) nispetinde nakit veya belırlenecek bir bankanm temmat mektubu vermeleri lazundır. 2- Alıcılann satış saatinden evvel gayrimenkulü görmüş, beğenmiş, şartnameyi tetkik etmiş ve tamamen kabul etmiş olmalan icap edeceğinden buna matuf itirazlan sonradan dinlenmez. 3- lşbu gay- rimenkulûn şartnamesi ilan tanhınden itibaren herkesın görebilmesi için dosyasında açık bulundurulacaktır. Slanda yazılı olandan fazla bilgi almak ıs- teyenler 2004 34 numaralı satış dosyası ile satış memurluğuna müracaat etmelidirler. 4- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer alacaklılann ıntıfa hakkı sa- hıplennin gayrimenkul uzerindekı haklannı hususıyetle faiz ve masraflarla bırlıkte ılan tarihinden itibaren on beş gün içinde memuriyetimize müraca- at etmeleri lazımdır. Aksı halde haklan tapu sıcıli ile veya veraset belgesı ile sahip olanlar dışındakiler satış parasmın paylaştınlmasından hanç kalır- lar. 5- Belirtilen günde gaynmenkul 3 defa bağnldıktan sonra (satış saati bıttikten sonra tellal marifeti ile, ihale oldu bir. ihale oldu iki ve ihale oldu üç denildikten sonra) en çok arttırana ihalesi icra edılir. Ancak arttırma bedeh muhammen kıymetin yüzde altmışım geçmez ise, ihale on (10| gün daha temdit edilerek 10 gün sonra (31.12.2004 Cuma) günü aynı yer ve aynı saatlerde yapılacaktır. O günü yüzde kırk (%40) artı masraflan geçmezse satış yapılmaz. 6- Gayrimenkul kendısine ihale olunan kimse: ihale bedelini peşinen veya satış memurluğunca verilecek süre içinde (bu süre 10 günü geçe- mez) ödemezse ihale karan fesh edilerek, kendisınden evvel en çok teklifte bulunan kişiye arz ettıği bedelle almaya razı olursa o kişiye ihale olunur. Almaya razı olma2 veya bıldırdiğı adreste yapılacak teblıgata rağmen bulunmaz ise; gayrimenkul yedi gün müddetle yeniden ihaleye çıkartılır. İki iha- le arasında fark olduğu takdirde aradaki fark \e geçen günler için hesaplanacak (yürürlükteki yasaya göre) faiz alınacaktır. Bu masraflar faiz ve iki ihale arasındaki fark, hiçbir hükme hacet kalmaksızın tahsil olunur. (lîK.nun 133.) 7- Satış tapu kaydına göre yapılmaktadır. 8- Satış gününe kadar bi- rikmiş tüm vergi ve masraflar ile satış bedeli üzerinden alınması gereken O o09 ilam harcı. tellaliye harcı hissedarlara satıştan sonra ihale pul bedeli ve yüzde 18 KDV ile tapu alım harcı alıcıya aittir. 9- lşbu gayrimenkul. ilanda yazılı olduğu uzere satılacağı ilan olunur. 04.11.2004 Basın: 51755 GORUŞ BEDRÎ BAYKAM liberal Anti-Demokrasi' (2) Geçen hafta işlediğim "liberal anti-demokrasi" yazı- sı, bu konuda medyada süren tek yanlı diktacı sanşür- cü anlaytşı ele alıp irdeliyordu. Çoğumuzun çok iyi bildi- ği bu konu hakkında insanlar o kadar doluymuş ki, bü- yük destek ve ilgi mailleri geldi okuriardan. Medyamızın kurduğu sistem belli; en çok konusan in- sanlan, aynı görüşü paylaşan kalemşorlan durmadan konuşturmak, konuşma fırsatı bulamayanlan yani özel- likle Kemalistleri de hiç konuşturmamak. Bu çok pratik bir yönterrv. Böyiecesürekli olarak "Herkes bizimgibidû- şünüyor"yalanının arkasına sığınabilirsiniz. Tabii bu tak- tikler çok verimli sonuçlar doğurabilir. Mesela 7 Kasım günü Vatan gazetesi, ekinde "şimdi herkes 2. cumhuri- yetçi" diye başhk atıp (î) hemen bu konuyu savunan "ma/um"takımın belirli köseyazarlanndan birdemeti su- narak.tezini "kanıtlamış" (!) oluyordu (Mehmet Attan, Soli Özel, Eser Karakaş gibi). Bu mantıkla yann da 6 holigandan görüşler alıp, "Herkes holigancı oldu" diye de manşet atabilirler. İşte ben "objektif demokratik ya- ratıcı gazetecilik" diye buna derim! Zaten bu yayından 7-8 gün önce de aynı gazete, Gül ye Erdoğan'ın Avru- paAnayasası'naattıklan "gözlemci" imzasının ardından "2. Cumhuriyet" diye heyecanla manşeti patlatmışlar- dı. Bu "oldubitti" operasyonlannın ardından Ankara'da bürokratlar anayasımızı kaşla göz arasında medyamıza uyum sağlamak için rötuşladılar mı, bilemem!.. 1923 Cumhuriyeti'ne karşı duyduklan ilginç "hırs" bir türlü dinmek bilmedi. "Demek Zamanı Geimiş" maka- lesjnde, (26 Ekim) Ismet Berkan, Fransız Devrimi'nin ta- rihi "Eşitlik, özgüriCık, kardeşlik" sloganında "kardeşlik" kavramının neden artık eskimiş olduğunu ve ancak "u- lus devlet'e yaradığını anlatryordu. Yani "kardeşlik" ar- tık u zarari/"ydı(!). Devreden çıkmast düşünülebilirdi. Ay- nı günlerde Okay Gönensin ve Murat Belge de "Her şey tartışılıp konuşulmah" şeklinde makalelerle, anaya- sanın "değiştirilmesı teklifdahi edilemez" maddelerinin de tartışmaya açılmasına çanak tutuyorlardı. Tabii onla- n okurken şu geldi aklıma: özür dilerim de, zaten son 17 yılda, bu maddeleri tartışmaktan başka elle tutulur ne yaptık ki! Çok ilginç bir nokta var, herkes ve her şey "tartışılsın" diyen bu kesim, ne kadar ikjinçtir ki, belirli yapay şablon- larla saldırdığı Kemalizm ve Cumhuriyet konulannda, hiç- bir gerçek tartışmaya tahammül göstermeyi aklına dahi getiremiyor. Yani "2. Cumhuriye(ç/"lerin görüşlerinin ya- nında, böylefikirleri "saçma" bulan bizlerin görüşünü ak- tarmak gibi bir dertleri yok. Ya da onlara yolladığımız ya- nıtlan ve düzeltmeleri kullanmak gibi bir büyük "demok- rat" arzu taşımıyortar. O yanıtlar fakslardan, mail'lerden çıkıp çöpe gidiyor. örneğin Meral Tamer Milliyet'te be- nim Yeşiller konferansında "AB ile yakınlaşrnamıza ş/d- dette karşı çıktığımı"yazmıştı (22.10.2004). Nazik bir üs- lupla, kefvdisine bir yanıt yollayarak AB ite diyaloğa kar- şı olmadığımı, ama bunun ne pahasına gerçekleşeceği- ni, hangi siyasi şantajlara boyun eğmem'ızin istendiği ve- ya hangi etnik parçalanmaiara göz yummamızın talep edildiği sorulannın yanttını almadan bu ise balıklama at- lamanın hiçbir akıl ve mantıkla izah edilemeyeceğini ifa- de etmiştim. Bu yanıt yayımlanmadı. Yine Milliyet'te Ha- san Cemal, bu konulann üzerine giderek, kendi aklına göre bugünkü "Kemalizm'in bir kârikatürünü çiziyor ve sonra bizlerin bu görüşleri savunmamızın çarpıklığını (ısim vermeden) gündeme getiriyordu. Kendisine ısrarta 2-3 defa e-postayoluyla ilettiğim aydınlatıcı açıklama daya- yımlanmadı, başka bir yanıt da gelmedi. Günümüzün liberal anti-demokratlannın belirii darçer- çeveleri var; "Kemalizm" veya "Kemalistler"] belirli bir "demodelik", "dınozoriuk" gibi tanımlamalara boğmak istiyoriarsa, bu kesimin "Hayır biz şu değil buyuz, onu demedik şunu dedik" şeklinde hiçbir düşüncesine ge- çit verilmemeli! Yani sürekli olarak onlann hepsi Kema- lizmden söz ediyor, bir tek Kemalistgörüşünü ifade ede- meden! Nasıl olduysa, "Türtoye//"likdayatması furyasında, ba- zı "Türi("lüğü savunan makaleler medyamıza sızabildi. Yani "dinozoıiuğu" henüz tam Öldürememişler. Ne tu- haf geliyor bana: Neşe Düzel Hanım, geleneksel âdet- leri gereği tabii bu konuda Baskm Oran'a söz veriyor. Manşet hemen hazır "Türk üst kimliği ülkeyi bölüyor" (25.10.2004). Çok ilginç! Kürtlerin dışına taşırmaya ça- lıştıklan bu etnik parçalanma senaryolanna en büyük tepki TürWer"den değil, sözde "haklannı" dile getirip ay- nlaştırmaya çabaladıklan diğer kesimlerden geliyor. "Ne rnut/u türküm diyene" cümlesinin hiçbir ırkçılıkyada et- nik kafatasçılık taşımadığı o kadar açık kı, izin verin faz- la girmeyeyim bu konuya Hertıalde Moliere de "Kema- //sfti, çünkü piyeslerinde, Osmanlılardan değil, hep Türklerden söz ediyordu (!). Keza Kalyanlann da asıriar önce "Anneciğim Türklergeliyor, eyvah" diyetarihe ge- çen sözlerindeanlaşılan 1923 Cumnuriyeti'nin dayatma- sı vardı!.. Başbakanlık Insan Haklan Komisyonu'nun üçte biri- nin onayıyla bir "rapor" gündeme getirilecek. Üstelik orada tüm metin, tek kişiye, verilen bir "görev"le yazdı- nlacak. Ardından da bu rapor, tüm Türkiye'yi bağlaya- cak! Bravo! İşte liberal anti-demokrasi! AKP'nin 1/4 ka- yıtlı seçmen oyuyla, parlamentoda tüm ülkenin kaderini elinde tutmasından bile daha etkileyici bir iş bitiricilik... "D/nozor" ve "Türk" yazannızdan bugünlük bu kadar. Izninizle bazı "Fransalı" ya da "Alamanyalı" dostlan ara- mam lazım da... e-mail: [email protected] Faks: 0212 227 34 65 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: \l Azla yetinen. kanaatkâr. 2/ Ağızda güç eri- yen bir cins şe- ker... "Çok önemli kişi" an- lamrndakullam- lan uluslararası bsaltma. 3/ Sa- kızla tatlandınl- mış rakı. 4/ Şar- kının sert bir bi- çimde vurgulandığı dis- ko müzik üslubu... "Fa- zıl—": Piyanistimiz. 5/ Uzak... Bir sanat yapı- „ ttnda işlenen konu. 61A- sur kralhğının başken- ti..."SeyitAli— ":Fo- toğrafsanatçımız. 7/Ke- ten dövmeye yarayan tokmak. 8/ Bir soru sö- 8 zü... Aydın' ın Çine ilçe- 9 De-siyakınlarındaünlübir antikkent. 91 Tımakboyası.. nizli'nin bir ilçesi. YUKARIDAN AŞAĞIY\: 1/Orta Asya'da yaşayan Türkler arasında yaygın olan ve hayvanın kürek kemiğini ateşe tuttuktan sonra üzerinde beliren şekilleri yorumlayarak bakılan fal... Çıplak vû- cut resmi. 2/ tlave... Öngün. 3/Üstü deriyle kaph ve kü- re biçiminde davul. 4/ Kaz Dağı'nın antik dönemlerdeki adı... Çeşitli malzemelerin sanatsal amaçla bir araya ge- tirildiği ürün. 5/ tçinde bir su canavan yaşadığına ilişkin söylentilerle tanınmış, tskoçya'daki göl... îskambilde bir kâğıt. 6/ Az pişmiş et. 7/ Bulaşık yıkanan musluk tekne- si... Birlngilizuzunlukölçüsübirimi. 8/tyi.hoş, güzel... Bir otomobil markası. 9/Uzun tüylü kal>ak... Bir renk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle