Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 2004 SALI
14 KULTUR kultur@cumhurtyet.com.tr
SAHIMEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Insanındibevurduğu anAmerikalı yazar Horace McCoy'un
1935 'te yayımlanan romanı 'Atian da
MırurUr'. 1969'da Sidnej Poüackta-
rafindansinemalaştınlmıştı. Rocky'yi
oynayan Gig Young'a Oscar ödülü ge-
tiren, Jane Fonda* nın Gtoria'daki oyun-
culuğuyla pariadığı film o yıilarda
gençliğüıi yaşayan kuşağın 'unutul-
mazlar'ı arasında yer alnuştır. Devlet
Tiyatrolan dramaturglanndan Ozcan
Özer'in oyunlaştırdığı yapıt daha ön-
ce Şakir Gürzumar'ın rejisiyle bir
özel tiyatro yapınru olarak tstanbul'da
sahnelenmiş, ancak bir iki kez oynan-
dıktan sonra sahneden kalkmıştı. Ay-
nı metin yine Gürzumar'ın rejisiyle
yeni tiyatro döneminde Ankara Dev-
let Tiyatrosu tarafindan sahnelendi.
Bu kez dönemin en çok seyirci çeken
yapımlannın başanda geliyor. 'Atlan
da Vururiar*. Amerika'nın 1930'lar-
da yaşamış olduğu 'ekonomik buna-
lın' siirecinde düzenlenen bir'dans ma-
ratonu'nu dile getiriyor. Işsiz kalmış
miryonlann yaşadığı geçim sıkıntısı so-
nucunda insanlan büyük bir 'değersiz-
Bk' uçurumuna sürüklemiş; suç ora-
nının yükseldiği, ahlak ve onur kav-
ramlarının hayatta ve ayakta kalabil-
me savaşımı içinde eriyip gidiverdiği
bir dönemin çarpıcı anlatımı. Oyıın
boyunca, geçici olarak bedava 'yatak'
ve 'yemek' bulmaJc uğruna haftalarca
sürecek yıpratıcı bir dans yanşması-
na -hele sonunda birinci olup 'ünlen-
me' şansı da varsa- katılacaklann çok-
luğundan yararlanan açıkgöz girişim-
cilerin seyirciye açık olarak düzenle-
diği bir 'ölümcül şov' akıyor gözleri-
nizin önünde.
Yarışma/Aldatmaca
Akla hemen son yıilarda özel tele-
vizyon kanallannda izleyegeldiğimiz
yanşma maratonlan geliyor. Üretimin
durduğu ve işsizliğin/çaresizliğin/kiın-
lik arayışının insanlan milyonlann göz-
bebegi'maskarası olma noktasında ki-
litlediği bir dönemde, düzenleyicıle-
rin 'gıdıklayıcf senaryolarlabesleyerek
'rating' tutturduklan 'şov'lar... Dar-
win'in "Ancak en güçiü (ve koşullara
en uvumlu) olan hayatta kahr" anlayı-
zcan Özer'in Horace McCoy'un romanından oyunlaştırdığı
'Atlan da Vururlar', yönetmen Şakir Gürzumar'ın şık ve özenli bir çalışması.
Ankara Devlet Tiyatrosu'nun Akün Sahnesi'ne yakışan, erdemleri kusurlanna ağır
basan bir tiyatro olayı. Dönemin en çok seyirci çeken oyunlanndan...
şının bu acımasız toplumsal görüntü-
sünü izleyenlerin 'büyüklenmeleri' de
ironiyi derinleşrirmekte. Çarkı döndü-
renJerin (Rocky'nin) çok iyi bildiği gi-
bi, seyirci kendisinden daha zor du-
rumda olanlan görme ve onlara üstün-
lük taslama adına izler bu yanşmala-
n. Horace McCoy'un yapınnın daha da
dennlennde 'ekonomik bunahnr döne-
minin ötesine geçen, insanın varoluşu-
nun anlamsızlığına karşı çıkan bir ta-
vıryatmaktadır. Oyununbaşkişisi Glo-
ria'da yansıyan bu tavır, insanoğlunun
doğumla ölüm arasındaki anlamsız se-
rüvenine ağıt yakar gibidir. Gloria'nın
hüznü Rocky'nin 'şov'unda yaşanan-
lar boyunca gitgide koyulaşır. Yanş-
macılan adım adım yıpratarak insan-
lıklanndan çıkaran 'dans' sahnelerin-
den olusan oyun doğal olarak 'müzikal*
nıtelık taşıyor. Ancak 'konu' ve 'me-
tin' ne Amerikan tarzı müzikallerin ya-
pay klişelenyle. ne de bütünüyle Brecht
tiyatrosunun 'müziJdJovun' anlayışıy-
la uyuşuyor Şakır Gürzumar'ın rejisi
başanlı bir 'orta yol' yakalamış; dan-
sın ve şarkının metne, metnin de dans
ve şarkıya ağır basmadıgı, tam tersıne
oyunun organik bütünlüğünün ve an-
lamının metin-dans-şarkı bileşimiyle
oluştuğu bir sahne olayı kotanlmasını
sağlamış.
çekici bir gosteri
Gürzumar' ın, kalabalık bir oyuncu-
dansçı-figüran kadrosuyla oluşturdu-
ğu oyunu Akün Sahnesi'nin olanakla-
nnı akıllıca değerlendirerek düzenle-
diği görülüyor. Sahne tasanmını ya-
pan Cem Köroğlu, sahnenin geniş-
açık alanının iki yanım erkek ve ka-
dın yanşmacılann 'dinlenme' bö'lme-
leri, ön düzeyi dans pisti, arka düzeyi
orkestra yeri, üst-arka düzeyi boydan
boya kaplayan balkonu da yanşma dü-
zenleyicilerinin uzamı olarak belirle-
miş. Görsel düzeyde hoş bir bakışım-
lılık! Ersen Tünççekiç'ın ışık tasanmı
tüm bu alanlann tiyatrosal bir çarpı-
cıhk kazanmasını sağlıyor. Vedat Sak-
man'ın, oyunun dokusuna ve tınısına
yaraşan caz temelli bestesiyle ve or-
kestranın başanlı icrasıyla bütünleşe-
rek sahne olayıru denetleyen birinci sı-
nıfbir ışık tasanmı. BinnazDorkip'ın,
yanşmacılann 'düşrü düşecek' duru-
munu yansıtan, yınelemeye ve sende-
lemeye dayalı dans adımlannı belirle-
yen koreografisi de oyunu klişeleş-
miş 'müzikal' anlayışının dışına ulaş-
ftnyor. Romanı sahneye taşıyan Özcan
Özer'in hem sahne tekniğı hem de ya-
pıtın atmosferini sahneye aktarma açı-
sından 'zor'u başardığı görülüyor. Ya-
nşmanın düzenleyicisi ve sunucusu
Rocky için yazdığı bölümlerin uzun
oluşu ve oyun kişisinin 'bezirgân' kim-
liğini bire bir yansıtıyor olması,
Rocky'yi canlandıran \Iithat Erdem-
li'nin, karakterin sevimli görünüşüy-
le kara kişiliği arasında başanlı bir
denge sağlayan bir yorum oluşturma-
sına olanak tanıyor. Oyunun başkişi-
si olan Gloria karakterinin biraz daha
boyutlu olarak ışlenmemiş olması ise
yazann "varoluşçu' yaldaşımının be-
lirginleşmesini engelliyor. Usta oyun-
cu Tülay Günal metnin tamdığı ola-
naklan yine başanyla değerlendınyor.
Durukan Ordunun, Gloria'mn dans
partneri Robert'ta sunduğu duru ve
yalın yorum etkileyici.
çevlrl ml. uyarlama mı?
Sahne olayında seyirciyı rahatsız
eden bir sorun, dansçılann dinlenme
bölmelerinde geçen olaylann ve ko-
nuşmalann 'kadınlar bölmesi'nde da-
ha ağırlıklı kılınmış ohnası. Erkekler
bölmesine yakın oturan seyirci, uzak-
taki kadıniar bölmesine odaklanmak zo-
runda kalıyor. Hem oyunun, hem de sah-
ne olayının dengeleri kayıyor; bakı-
şımlılık bozuluyor. Bir başka sorun da
Özer'in meminin, bir uyarlama olma-
sına karşın, dil kullanımı bağlamında
'çeviri' duygusu veriyor ohnası. Sah-
nedeki Türkçenin ve anlatımın Ame-
rikancaya çahnası kimi noktalann an-
laşıhnasını zorlaştırdığı gibi, oyuncu-
lan da birkaç tümcelik 'solo' rolJerin-
de -zaman zaman- Hollywood müzi-
kalleri oyunculuğunu anımsatan 'do-
nuk' yorumlara itiyor. Başka görsel ve
işitsel öğelerle beslenmiş bir tiyatro
olayında 'söz\ 'hedefi vurucu' bir yo-
ğunluk taşımalı. Kimi oyun kişileri,
söz gelimi, Socks ve DedektifMurphy
ise yeterince işlenmemiş. Yine de er-
demleri kusurlanna baskın çıkan, çe-
kici bir tiyatro olayı var karşımızda.
Ben keyifle izledim.
ADT'de 'Fırtına' dindi. şimdi de dedikodu başladı!
'Ali Ayşe 'yi Seviyo 'muş
SAYÂŞKÜRKLU
ADANA- Adana Devlet Tiyatrosu'nda şimdi-
lik 'Fırtına' dindi dinmesine ama, bir dedikodu-
duraldıyürüdü. Söylentüere göre 'AMAyşe'yiSe-
viyo' imiş. Dinçer Sümer böyle ya2mış, Musta-
fa Kurt da şarkılı - türkülü, güldürülü olsun de-
miş, veADT oyunculan da bu dedikodulu ortam-
da hazırlanraışlar bir güzel. Şimdi sıra tiyatrose-
verlere gelmiş; salı günü başlayacak oyunda de-
dikoduyu kim yapıyor, Ah gerçekten Ayşe'yi se-
viyo mu, görecekler.
Şaka bir yana; yeni döneme, 'Şimditiyatroza-
manı' sloganryla giren ve sanatseverlere "KMD-
şunu. çocuğunu, anneni, babanı. eşini al da gel"
çağnsı yapan ADT, öyle bir oyunla çıktı kı tıyat-
roseverierin karşısına, söylenecek söz bulunama-
cfa. ADT Müdürü tdffmderAtan'ın "Üçfeıttıkül-
türün buluştuğu avıın" dediği Fırtına'da gerçek-
ten isimlerde farklıydı. Shakespeare yazmış, ya-
zın üstadımız, şair Can Yücel çevirmişti bir ke-
re. ÜnlüBulgar JavorGardev'inyönettiğioyun-
dan da elbette bu kadarzevk ahnacak, doyum ola-
cakû. Işte tüm bu güzelliklerin ardından yine
bomba gibi bir oyun hazırlandı. Dinçer Sümer'in
yazdığı 'AK Aj'şe'yi Seviyo'yu bu kez ADT'nin
eski müdürü Mustafa Kurt yönetiyordu. Yani,
"Bu oyunseyredflir" dedirten bir oyun daha sah-
nelenecekti. Oyun için Dinçer Sümer'in, "Bugün
bakı\T)ruz da, çevTemizde gözii açümadık serçe-
dkter,graü çöpKiktekalmış horoziar, ktrgmlar,bık-
lonlar,\ılgHilar,sev^siz\«ıııutsuzkadınlar,adaın-
tor™ Ben, bu oyunu, bu kuık yanımıa çatık kaşh
\e umutsuz otanadan, çaigdaıia, türküleıie, bir-
Kkte düşüncüm diye jazdun" sözlerini anımsa-
yınca, çirkınlıklerden çok, güzelliklerin, aslında
insanın insanı nasıl sevebileceğinin ortaya konu-
labileceğim göstermeninkolay olduğu birkez da-
ha görülüyordu.
ADT Müdürü Iskender Altın ise 'Fıruna'dan
sonraki sessizliği, 'AK Aj'şe'yi Seviyo' için boza-
caktı elbette. "Biz, Adanahtlan,tiyatroseva1eribu
dönem dahaçoksahneönünde görmektsoyvruz.
Fırtına sırasuıda bunu gördük. Şimdi sıra Ali fle
A>^'nindedikodusunda.TıyatrDseverterebirkez
daha sesleniyonun ve yine 'Şimdi üyatro zama-
m'diyorum.Gelsinlet;birtikteşarkıh, türkülü,eğ-
lencehsaaüeribirlikte\
ı
aşa\alun''derken,kendın-
den, oyunculanndan emin bir şekilde oyun gü-
nünü heyecanla beklediği görülebiliyordu.
Kimler yoktu ki, .Ali ile Ayşe'nin macerasın-
da. Savaş Özdemir, Şekip Taşgmar, Gökhan Do-
gan, Mustafa Kurt, B. Börü Ozyumşak, Demet
higün. Ö. Çağ)ar Çığşar,BernaYılmaztürk, Sa-
bahartin Nazik. SonerKamber, Mustafa Kala ve
Mine KaraceJü rolleri öyle paylaşmışlar ki, her
biri kendini oynuyordu sanki.
Kısacası, tiyatroseverlerin birkez daha Saban-
cı Kültür Merkezi'ndeki salondan eğlenmekten,
gülmekten yorgun ama mutlu bir şekilde evine
dönmesi için herkes iyi çahşmış, iyi hazırlanmış-
tı. Şimdi sıra sahneye çıkıp Ali'nin, Ayşe'yi se-
vip sevmediğiııin dedikodusunu yapmaya, ger-
çeği göstermeye kalmıştı.
KÜLTUM • S*M*T (0212) 293 «« 71 ^ H KULTUK • SANAT (0212) 293 »9 7 *
SES-1885 ORTAOYUNCULAR
www.ortaoyuncular.com
Ferhan Şensoy'un
BENI BEN m DELİRTTİM?
Cumartesi 20.00 / Pazar 15.00
UZUN DONLU KIŞOT
EROL GONAVDIN - fESHAN SENSOt
RASIM OZTEKIN - PARKAN ÖZTURAN - ERKAN UÇUNCU - ALİ ÇATALBAŞ HAICAN BILGIN
EUF OURDU • EBRU SOYUERDEN - ECE ERDOĞUŞ - NECMj VAPICI
KULTUft BAKAMLIOI'MIFsl KATKILABIYm
Perşembe ve Cuma 20.00
Ferhan Ş&nsoy
FELEK BİR CÜN SALAKKEN 9
16 Kasım Salı 20.00
ISTIKLAL CAD. N0:140 TEL: (0 212) 25118 65-66 FAX: (0 212) 244 43 27
SOPHOCLES
LETRACHINIE
SdeOer C T Ta*ts*m Sartnesı Gış«sınd< saftlmafc*a(Jif
Mighty Sam McClain
Little CharKe & The Nightcats "PhiladelpNa" Jerry Ricks
ANTALYA TALYA CONVENTION CENTER
16 Kasım 2004 Saat: 19.30
Bilet Satış Noktalan:
• Gima / Emo Optik: (0-242) 316 70 46 • Selekler / Emo Optik: (0-242) 247 27 01
• Migros / Emo Optik: (0-242) 230 10 38 • AKM Gişe; (0-242) 238 53 08-09
• Talya Otel (0-242) 248 68 00
www.efeskeyfi.com
DOLU
•v ı T
ö
İlanlarımz İçin
(OZ12) 293 89 78
perareklam@perarekJam.com.tr
perareklam@superonline.com
www.perareklam.com.tr
E F E S PUsen'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek.
BAKIRKÖY 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞl'NDEN
Esas No: 2004'739 Karar No: 2004'1050
Istanbul ili, Silivri ilçesi, Ali Paşa Köyü, C: 005'02, S: 15. K- 64'te kayıtlı bulunan 1334 d.lu Rahüne Ercan'ın ta-
sıtlanmasına. kendisine kızı 1936 d.lu Mesude Topaç'ın vası olarak tayinine karar venlmıştır. İlan olunur.
Basın: 52021
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Handan Kendini Arıyor (3)
Handan'la ilgilı özlü yazılardan birini Yakup Kad-
ri kaleme getirmiştir. Yakup Kadri, Nâzım'a olan aş-
kı yalnız düşünsel planda alır. Handan onu "beyniy-
le" sevmiştir.
Genç kadının Hüsnü Paşa'ya yönelik aşkıysa, "si-
nirlehnden" gelen bir tutku, cinsel yanı mutlaka ağır
basan birilişkidir. Hüsnü Paşa erkek cinselliğini sim-
geleyen özellikleriyle etkilemiştir Handan'ı.
Görevi dolayısıyla yurtdışında bulunan Refik Ce-
mal, "hayattan azıcık kirlenmiş" Marsilya'da, niha-
yet Handan'la tanışır.
"Birkayalığın tepesinde" Notr-Dam Kilisesi görun-
mektedir. Kilisenin deniz yönünde siyahlı bir genç ka-
dın, parmaklıklara dayanmış, uzaklara. hep uzakla-
ra bakmaktadır.
Yanındaki siyarı sakallı adam da, gözlerinde garip
panltılarla, pembe matmazellere.
Handan, Refik Cemal'i "resminden çıkanr". Bu
"ince siyahlı kadın" yüzünü tüller, vualetler gerisine
saklamıştır. Giyimkuşamı alafrangadır.
Ve Neriman'ın kocası, daha o ilk gece, Handan'la
Hüsnü Paşa'nın otel odasındaki içli dışlı görünüm-
lerine, biraz göstermelik, teşhirci yakınlıklanna öfkf
ve kıskançlık duyar.
Işte, Avrupa'da olmak rahatlığıyla Handan hayli de-
kolte giyinmiştir. Refik Cemal'le her konuda söytei
şir. Hüsnü Paşa bu konuşmalardan bunalmış; başı-
nı Handan'ın dizlerine koyar ve Handan metafizik-
ten, hayatın bilinmeyen uzaylanndan söz açmışken,
biryandan da ete, etin gelgeç çağnsına geri dönmüş-
çesine, kocasının dudağını okşar.
Şimdi Handan'ın mazisindeki acı aşkserüvenini öğ-
reniriz. Handan, daha yeniyetmeliğinde Nâzım'la
günler geçirmiştir.
Uzun san saçlan, mavi gözleri, güzel gövdesiyle
bu genç adam, Handan'ın babasının yakın arkada-;
şı Selim Bey'in oğludur. Abdülhamid e başkakiın-
sıyla çevresınde kaygılar uyandırmıştır.
Kendini şöyle tanımlayacaktır Handan'a:
"(...) ben bir sosyalist, birihtilalci, ben hayatı mu-
ayyen olmayan birşeyim. Hatta yann bir bomba at-<
mam, öbürgün tevkifedilmem ihtimali daima mev-
cut."
Nâzım'a göre "memlekette belki bir gün" büyük
olaylar meydana gelecektir Ateş, kan, duman ve
ölümü şimdiden görür gibidir o. Ülke, ancak pek çok
ölümden geçerek, yeni ve özgür birdüzene kavuşa-
caktır.
Liszt ve Wagner'i seven Handan, Nâzım'da hem
doğunun hem de batının felsefesini, sanatlanndaki
renkleri, şekil duygusunu senteze ulaşmış bulur. Ona
özenir. Nice zamanlar genç adamın etkisi artında ka-
larak, "bu karanlık ve bedbaht" ülkenin aydınlana-
bilmesi için çaba harcamayı özler.
Handan, toplumda kaybolmayı ıstemektedir bun-
dan böyle:"(...) ben bir hiç, fakat nıhum herşey ola~
cak!"
Bununla birtikte, Nâzım'ın gelecek için mücadala
etmek ülküsü Handan'a şaşırtıcı gelir. Sevdiği adam,
ülküsünü aşktan üstün tutmaktadır. Gayeyle aşk ara-,
sındaki bu çatışma, genç kadını sevdasından soğu-
tur. !
Handan bu aşamada, memleket uğruna çalışmak-
tan çok, kadınla erkek arasındaki sonsuz eşitlik tut-
kusunu öne çıkanr ve Nâzım'dan aynlmayı göze alır,
Aşk-ı Memnu'nun Bihter'i için yaşama alanı dara-
cıktır. Hemen on yıl sonra yazılmış Handan'da, ro-
manın kadın kişisi, bireysel diklenışiyle karşımıza çı-
kar. Var olduğu alanı yıkıp geçmek konusunda ala-
bildiğine gözü karadır.
Öneriler
Kitap / Roman ve Hayat, M. Fatih Andı, Türk Ede-
biyatı Vakfı Yayınlan, 2004.
Japon mimarın Anadolu aşkı
• SFVAS (.\A) - Araştırma yapmak üzere 5 yıl
önce geldiği Anadolu'daki kültürel ve tarihi
yapıtlara hayran kalarak Istanbul'a yerleşen Kent
Yerleşimı Birımleri Uzmanı Japon Nobuo Isome.
Malatya'nın Darende ilçesınin tarihi kent planını
çizmeye hazırlanıyor. Kadıköy Belediyesi'nin
mimari danışmanlığım da yapan 65 yaşındaki
Nobuo Isome, gezi için geldiği Darende'de
yaptığı açıklamada, ilk defa geldiği Türkiye'dekı
tanhı yapıların kendisini adeta büyülediğini ve
Istanbul'a yerleşmeye karar verdiğım söyledi.
Yıldız Teknik Üniversitesi'nde ve teknik eğitim
veren çeşitli üniversitelerde Türkiye'deki tarihi
dokular üzerinde yaptığı saptamalan anlatan
Isome, özellikle Bizans, Selçuklu ve Osmanlı
döneminden kalan tarihi yapılann, ilçenin çekim
merkezine dönüşmesini sağlayacak çok önemli
yapıtlar olduğıuıu, bölgenin tarihi kent planım
hiçbir ücret almadan çizerek Darende'ye hizmet
etmek istediğini belirtti.
Çoksesli müziğin genç yıldöan
• ADANA (AA) - Çukurova Üniversitesi (ÇÜ)
Devlet Konservatuvan'nda kurulan çoksesli
müzik korosu, eğitim çalışmalarının yanı sıra
etkinliklere katılarak, yurtıçinde çoksesli
müziğin, yurtdışında ise Türkiye'nin
tamtılmasına katkıda bulunmaya çalışıyor.
Konser\aru\ar Müdürü Prof. Dr. Ahmet Hümi
Yücel, yaptığı açıldamada, 1997 yılında
kurulan koronun bu alanda gerçekleştirilen
yanşma \e festivallere katılarak öğrenme
süreci ve deneyimle çoksesli müziğin
yaygınlaşması hedefini birleştirdiğini belirtti.
Koro Şefi \ e Öğretim Görevlisi Oğuz Öztürk
de topluluğun ağustos ayında Italya'da yapılan
ve farklı dallardan toplam 60 koronun katıldığı
'Guido Arezzo Dünya Koro Festivali'nde
Türkiye'yi temsil ettiğini söyledi.
İlçe tiyatrosu Vende' diyor
• TRABZON (AA) - Gıresun'un Bulancak
ilçesinde kurulan 'Bulancak Sanat Tiyatrosu'
(BST), 18 yıldır 'perde' diyor. Topluluğun
oyunlannı, Giresun ve ilçelerinde, köylerinde,
Ordu, Samsun, Bartın, Denizli ve Ankara 'daki
ulusal ve uluslararası amatör tiyatro
şenliklerinde, kültür ve sanat festivallerinde '
sergileme olanağı bulduğunu söyleyen BST
Genel Sanat Yönetmeni Şenol Yaşar, bugüne
kadar 'Güneşte On Kişi', 'Buzlar
Çözülmeden', 'Rumuz Goncagül', 'Misafir',
'Özgürlüğün Bedeli', 'Bir Ceza Avukatımn
Anılan', 'Ölüm Tuzağı', 'Böylesi Bir Aşk',
'Kuzguncuklu Fazilet' ve daha birçok oyunu
sahneledikJerini belirtti.