28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2004 ÇARŞAMB/ HABERLER 'Yargımn eli kolu bağlı' diyen Bakanlık, tartışmalanrun odağrndaki Yalçrnkaya dosyasmı sonuçlandırmadı 3 aydabitmeyen soruşturmaANKARA (CumhuriyetBürosu) - İçışleri Bakanı AbdülkadirAksu, Se- datPefcer'ın gözaltına ahndıktan son- ra serbest bırakılması ve daha sonra tekrar tutuklama karan çıkanlarak yakalanması konusunda kimsenin kimseyi suçlamaması gereknğini söy- ledi. "Yarguıın eH kolu bağh" diyen Cemil Çiçekin başında bulunduğu Adalet BakanJığı Teftış Kurulu'nun. tartışmalann odağındaki Ercan Yal- çınkaya soruşturmasını hâlâ sonuç- landırmaması dikkat çekti. Yargıtay Cumhunyet Başsavcısı NuriOk, Yal- çınkaya'nın Sedat Peker'i aracı yap- masının mantığını anlayamadığını söyledi. Sedat Peker'in önce yakalanıp son- ra bırakılması ve yeni bağlantılanna ilişkin tartışmalar sürüyor. İçışleri • Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu'nun, tartışmalann odağındaki Ercan Yalçınkaya soruşturmasını hâlâ sonuçlandırmaması dikkat çekti. Organize suç örgütleri ile mücadelede herkese ve her kesime görev düştüğünü vurgulayan îçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, kimsenin kimseyi suçlamaması gerektiğini kaydetti. Bakanı Abdülkadir Aksu. organize suç örgütleri ile mücadeledejandar- ma, polis ve yargının aynlmaz bir bütünün önenilı unsurlan olduğunu söyledi. Aksu, şöyle konuştu: "Türkiye bir hukuk devletidir, her şey hukuki knrallar çerçevesinde ce- reyan etmektedir. Nitekim güvenük güçlerimiz bu mücadeleyi 4422 sa>> hyasada belirtilen usul ve esaslar çer- çevesinde, hep yargı Ue birlikte de- ğerli savcılanmızm nezareti ve koor- dinasyonunda yürütmüştür. Bugüne kadar yapılan tüm operasyoniar, bu işin başından itibaren projenin uygu- lamakaran, tekniktakip,ddfflerin top- lanmasL, operasyona başlanması ve zanhlann toplanması hep değeıü sa\ - cılanmızın emirve tafimaâan doğrui- tusunda yapılmakta ve onlann tale- biyle de hâkimkre ve mahkemelere intikal ettrrihnektedir." Organize suç örgütleriyle müca- delenın yalnızjandarma, polis. hâkim ve savcırun sorunu olmadığıru \~ur- gulayan Aksu, "Herkesin ve her ke- simin bu önemli mücadelede güven- lik güçlerine ve yargıya yardımcı ol- ması lazundır. Güvenük güçlerimiz, yasa gereği savcılanmızın nezaretin- de çok önemli projeler başlatülar ve mücadelede çok önemli adımlar aül- dı" diye konuştu. Mlf-yargı eksenli tartışmaların odağında yer alan Yargıtay Genel Sekreter Yardımcısı Ercan Yalçınka- ya"nın adı bu kez de Sedat Peker'e yönelik operasyona kanştı. Yalçınkaya'nın Adalet Bakanlığı kadrosunda olması nedeniyle soruş- turması Teftiş Kurulu tarafından yü- rütülüyor. MlT-yargı eksenli tartış- malann ortaya çıkmasırun üzerin- den yaklaşık 3 ay geçmesine karşın Ercan Yalçınkaya soruştunnasında bugüne değin somut bir sonuç çık- madı. Ercan Yalçınkaya ise hakkın- daki ıddialarla ilgıli olarak susmayı tercih ediyor. Çıçek'in "eK kohı bağ- lı" dediği yargının en üst noktası Yargıtay birinci başkanı Eraslan Öz- kaya ile ilgıli ön soruşturmayı ta- mamJamasına karşın Adalet Bakan- lığı'nda henüz sonuç alınamaması dikkat çekti. Yargıtay Cumhunyet Başsavcısı Nuri Ole yazılanlann ne kadannın doğru olduğunu bu aşamada bileme- diğıni belirterek Ercan Yalçınkaya'nın Peker"ı kurtulmak için aracı koyma- sının mantığını anlamayamadığuıı söyledi. Kelebek operasyonu Koşa koşa teslim oldular ALPERTURGUT Kamuoyunu günlerdir meşgul eden "Kelebek" operasyonu genişleyerek surüyor. Istanbul polisi dün de ikisı kamu görevlısi 6 kişiyi gözaltına aldı. "Silahh çete"nin lıderi Sedat Peker'in gıyabi turuklama karanyla aranan adamlanndan üçü daha teslim oldu. Gözaltına ahnmamak için "koşarak" adliye binasına giraıek ve savcıya teslim olmak isteyen üç kişi cezaevine gönderilirken iki avukat yaklaşık bir haftadır firarda... Kelebek operasyonunun ardından ülke gündemine oturan karanlık ve kirli ilişkiler ağı. Genelkurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdüriüğü, Hâkim ve Savcılar Y'üksek Kurulu ve Sermaye Piyasası Kurulu'nu harekete geçirdı. Devlet kurumJan adı geçenler hakkuıda inceleme başlatırken idari soruşturmalar tüm hızıyla sürüyor. Yargıtay Genel Sekreteri Ercan Yalçmkaya ile u özel kınnızı hattT kullanan Peker'in adamı Varis Bayraın Küçük'ün yaptığı telefon konuşmasının, operasyon kapsamında polisin dinlemesine takıldığı öne sürüldü. Yalçmkaya'nın ülkücü mafya babası Alaattin Çakıcı'yla da ilişkili olduğu iddia edilmiştı. Operasyon kapsarrunda hakJannda gıyabi turuklama karan olan Hakan Oztürk, Ali Şahin Gürman ve AB Bin Kalkan da savcılığa teslim oldu. Özrürk ve Gürman Beşiktaş'taki Istanbul Adliyesi'ne gözaltına alınmamak için koşarak girmeye çalıştı. Kelebek operasyonunu genişleten Istanbul polisi, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı zabit kâtibı Funda Şerif Ören ve Istanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi kâtibi Murat Köşnek'ın de aralannda bulunduğu 6 kişiyi gözaltına aldı. Kâtiplerin, Şile'ye kaçınlarak dövülen teksrilci Yusuf Altayın adli kayıtlanna ulaşarak avukatlar aracılığıyla Sedat Peker'e ilettikleri ve bunun karşılığında para aldıklan iddia ediliyor. Öte yandan Bayrampaşa'dan nakledilen Sedat Peker ve avukatı Çağatay Özdemir Kandıra F Tıpi Cezaevi'ne konuldu. • Sedat Peker'in liderliğindeki çeteye karşı başlatılan Kelebek operasyonunu genişleten îstanbul polisi, 2 kamu görevlisinin de aralannda bulunduğu 6 kişiyi gözaltma aldı. Baykal, mafya patronu Peker'in teslim olup skandala son verdiğini söyledi 4 Işler kontrolden çıkıyor' Baykal, 'mafyanın olağanüstü etkilerinin hukuk, yasa saygısı olan insanlan üzdügünü' söyledi (AA) Danıştay'dangedken karar YusufBozkurt Ozal'ın cami bahçesine gömülmesine ilişkin 2001 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti ANKARA(Cumhuri)«t Bü- rosu)- Danıştay, YiısufBozkurt Ozal'uı Süleymaniye Camisı haziresine derhine ilişkin Ba- kanlar Kurulu karannı iptal et- ti. Kararda. Özal'a ayncahk ya- pılmasını gerektirecek hıçbir olağanüstii halüı bulunmadığı \-urgulandi. . Avukat Tezcan Ça- kır'ın, Yusuf Bozkurt Özal'ın Süleymaniye Camii haziresine def- nine ilişkin 9 Ocak 2001 tarihli Bakanlar Kurulu karannın iptali istemiyle açtığı dava sonuçlandı. Danıştay 10. Dairesi, söz konu- su Bakanlar Kurulu ka- rannı oybirliği ile iptal etti. Kararda, hazirelerin; ca- mi, mescit, tekke gibi dinsel yapılann yaru başında yer alan ve etrafi duvar ya da parmak- üklarla çevrilı mezarlıklar oldu- ğu belirtildi. Bakanlar Kuru- lu'na, türbe kurmak. cami ha- ziresine defin izni vermek yo- lunda yetki veren bir yasa hük- mü bulunmadığı vurgulanan kararda, anayasanm 153. mad- desi ile "devTÜnjasafl" olarak nitelendirilen ve 1930 yıluıda yürürlüğe konulan Tekke ve Za- viyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanlann Men ve llgasına Da- • Başbakanlık karan temyiz ederse, temyiz istemini Daruştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu görüşecek. Yusuf Bozkurt Ozal'uı cenazesi, 12 Ocak 200I'de Bakanlar Kurulu karanyla Süleymaniye Camii haziresine gömülrnüştü. ir Yasa'yla o tarihe kadar mev- cut türbelerin ortadan kaldınl- dığı, bunlan yeniden kuranlar hakkında da para ve hapis ce- zalan öngörüldüğü belirtildi. Kararda, belediyece belirlenen mezarlıktan başka yerlere ölü gömülmesinin yasaklandığı, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıh- ha Yasası'yla da aynı ilkenin getirildiğı belirtildi. Kararda, anayasanın "Hıçbirkişrye,aüe- ye. zümreye veya suufa imtiyaz tanınamaz" hükmü de anım- sahldı. Ba^bakanluc, karan tem- yiz ederse. temyiz istemini Da- nıştay İdari Dava Daireleri Ge- nel Kurulu görüşe- cek. Yusuf Bozkurt Özal'ın cenazesi, 12 Ocak 2001'de Ba- kanlar Kurulu kara- nyla Süleymaniye Camii haziresine gö- mülmüştü. Yusuf Bozkurt Özal'ın me- zarınm bulunduğu yerde, Kanuni Sul- tan Süleyman ve Hfirrem Sultan'ın türbelerinin yanı sıra YusufBoz- kurt Özal'ın annesi Hafize Ozal, Nakşibendi tarikatı liderlerin- den Muhammed Zait Kot- ku'nun mezarlan da yer alıyor. Hafize Özal'ın Süleymaniye Camii haziresine denii de Ba- kanlar Kurulu karan ile ger- çekleştirilmişti. • CHP Genel Başkanı Deniz Baykal karanlık güçlerin bazen yargıyı, bazen de emniyeti etkisi altına aldığmı vurgulayarak "Hükümet ağlaşıyor, yakınıyor. Acz içindeler" dedi. ANKAR4 (Cumhuriyet Bürosu) - CHP lideri Deniz Baykai, "Kelebek" operasyonu kapsamındaki son gelişmelerin yargı ve emniyet kurumlanna olan güvenin biraz daha sarsılmasma neden olduğunu söyledi. Baykal, u Karanhk güçlerin bazen yargıyı, bazen emniyeti daha çok etkisi altına aldığuıa tanık oluvoruz. Aranan mafŞ a patronu tesnm oluyor da bu skandala son veriyor. Hükümet sadece ağlaşıyor, yakınryor" dedi. CHP lideri grup konuşmasmda Sedat Peker operasyonunda yaşanan gelişmelere dikkat çekerek şunlan söyledi: ".Aranan kişi kendi iradesiyle teslim olup bu skandala son wrme gereğnû duyuyor. Devlete ayıp oluyor, diye teslim oluyor. Hükümet ağlaşıyor, vakınıyor. Acz içindeler. lşler şirazesinden çıkmışOr. Van'da emniyet basıhyor. Çok acı olaylar \aşanryor. tşler hızla kontrolden çıkrvor. Kanayan bu yara oluk oluk kanamaya başlamjşür." Baykal, konuşmasmda ekonomik durumla ilgili değerlendirmeler de yaptı. Ekonominin 5 yıldu- yoğun bakımda olduğunu vurgulayan Baykal, "Türkiye önfimüzdekj 3 yıb da yoğun bakımda geçirsin diye LMF ile müzakereler yapıbyor. lutun ehmizi bağlaym, bizi ipotek arana ahn diye EVIF'ye başvuruluyor" dedi. Baykal, "Manipülasyonlara karşm cari açığuı kritikeşiği aştığını, iktidann rakamlardan kaçmaya başjadığuu" söyledi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalisiar@cumhurryet.com.tr Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Konrad Adenauer Vakfı'nın ortakla- şa düzenlediği "Meslek Içi Eğitim Seminerleri"n\n 32'ndsine katılmak amacıylaMersin'deyiz. Mersin Gaze- teciler Cemiyeti'nin ev sahipliğini yap- tığı seminerde mesleğin çeşitli so- runlarını tartışacağız. Bu benim ka- tıldığım ilkseminer. Bizim söyieyecek- lerimiz yeni şeyler değil. Mesleğin bil- dik sorunlan. Ancak yerel gazeteciliğin sorunla- nyla, buradaki ifadeyle Istanbul mer- kezli "yaygın medya"n\n sorunlan bi- re bir örtüşmüyor. Tabii ki çok ben- zerlikler söz konusu, ancak farklılık- lar da var. Aralarda sohbet ettiğimiz gazeteci arkadaşlar, birçok sorunu arkası arkasına dile getirdiler. Dikkat çektikleri bazı noktaları aktarmak is- tiyorum: San basın kartı sahiplerine yapılan telefon indiriminin kalkması, yerel gazeteleri çok etkilemiş. Zaten kısıtlı olanaklara sahip olan gazete- ler ve gazeteciler, bu nedenle daha da zor duruma düşmüşler. Istanbul Mersin'de Gazetecilerle... merkezli medyanın yerel büro tem- silcilerinin çok küçük ücretler alma- lan, buradaki gazetecileri varlıklannı sürdürebilmek bir ikinci işte çalışma- ya mecbur hale getirmiş. Tabii ikinci bir işte çalışmak, onun gazetecilik mesleğini yaparken önüne engeller çıkarılmasına neden oluyor. Beledi- ye ya da bir devlet kurumunda çalış- ması, onun bu kurumfarla ilgili objek- trf haber yapmasını engelliyor. Tarsuslu gazeteci meslektaşlarım bir ilginç noktaya daha işaret ettiler. Kentte, düzenli çıkan ve resmi ilan hak- kına sahip günlük üç gazete olduğu- nu söylediler. Ancak seçim gibi, bay- ram ve yılbaşı gibi özel günlerde çok sayıda gazetenin sırf ilan almak için o günlere mahsus olarak çıkarıldığı- nı ve bunun düzenli çıkan gazetele- re darbe vurduğunu anlartılar. Tarsus Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Meh- met Geçim, "Bunun bir çaresi yok mu, ikigünlüğüne gazete çıkanp ilan- ları toplayan ve gazetecilikle hiçbiril- gisi olmayan bu insanlara nasıl dur diyebiliriz?" sözleriyle dertlerini ifade ediyordu. • • • Mersin'i yeni haliyle keşfetmeye çalışıyorum. Kaldığımız otel, eskiden bizim plaj olarak bildiğimiz Pozcu semtindeymiş. Pozcu, güzel bir kum- salı olan Mersin'in dışında bir yerdi. Şimdi şehrin orta yeri haline gelmiş. Mersin aşın yapılaşma nedeniyle dev bir kent haline dönüşmüş. Tabii düzensiz yapıiaşma güzelim kumsalları, portakal bahçelerini yok etmiş. Şimdi doldurulmuş sahillerde yeniden yeşil alan yaratmaya çalışı- lıyor. Tabii daha da acı olanı, bu ya- pılaşma 80 kilometrelik Mersin-Silif- ke hattı boyunca aralıksız sürüyor. Yapacak bir şey yok. Bizim kent kur- ma, kent geliştirme gibi bir kavrayı- şımız sanınm hiç olmayacak. Fakat yine de Mersin'in büyük ve önemli bir şehir olduğu gerçeğini gö- zardı etmemek gerekiyor. 700 bine ya- kın nüfusu, bölgenin denize açılan kapısı olmasıyla gelişiyor ve büyüyor. Yaşam canlı ve hareketli. Deniz yine de Mersin'i bütün yapılanlara rağ- men cazip hale getiriyor. l!k geldiğim akşam Tarsus Ameri- kan Koleji'nde birgrupla buluştuk. Te- sadüfen onlar pazartesileri buluşuyor- larmış, denk geldi. Ortaokuldan sınıf arkadaşım Dok- tor Asım Güngör gelip beni otelden aldı. Biranda geçmiş günlere yolcu- luğa çıktık. Akar Burduroğlu benden bir sınıf öndeydi, okulun iyi kısa me- safe koşuculanndandı. Genç milli ta- kımdadakoşmuştu. Akar, hâlâ genç ve sağlam haliyle rakısını yudumlu- yordu. Edebiyat öğretmenimiz Haydar Göfer'in kulağını çınlattık. Haydar öğretmen 80 yaşını çoktan geçmiş- ti, Tarsus'ta yaşıyordu. Onu fırsat bu- lursam ziyaret etmek istiyorum. Hay- dar öğretmenin Tarsus'ta öğretmen- liğe başlaması da güzel bir öyküdür. Istanbul'da genç bir edebiyat öğret- meniyken (sanınm yıl 1945) Cumhu- riyet gazetesinde çıkan bir ilan dik- katini çekiyor. İlan, Tarsus Amerikan Koleji'nin edebiyat öğretmeni aradı- ğını bildiren bir ilan. Hemen atlayıpTar- sus'a gidiyor. Yüzlerce öğrenci yetiş- tiriyor, buradan emekli oluyor ve o gün bugündürtam 60 yıldırTarsus'ta yaşıyor. Mersin ve Tarsus benim için bir an- lamdageleceğeyolculuk. Bizden ön- ceki kuşak yavaş yavaş tanh oluyor. Benim kuşağımdan arkadaşlanmın bir kısmı bile yok artık. Mersin ve Tar- sus'a gazeteci olarak çok emeği geç- miş ilkokuldan sınıf arkadaşım Peya- mi Safa Maracı'yı birkaç yıl önce yi- tırmiştik. Onu sevgiyle anarak bu ya- zıyı noktalamak istiyorum. GLOBALpOLtTtKÜLTLTl ERGİN YILDIZOĞLU AvnupaBîrliğiveTüpkîye (a la Derrida) Jacques Derrida geçen cuma günü öldü. Sanat ve siyaset teorileri alanında, 60'lardan bu yana derin iz- ler bırakmıştı. Ondan çok şey öğrendik. Ben anısına bir methiye yazmak yerine, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinde şimdi oluşan "kargaşaya", onun ge- liştirdiği "yapı çözümcü" metin okuma yöntemiyle yak- laşmaya çalışarak borcumu ödemeyi deneyeceğim. 'Yapı çözümcülük' Bu kavram, Saussure'ün, sözcüklerin anlamlannın, dilin dışındaki bir nesneyle (belirtenin-belirtilenle) de- ğil, dilin içindeki diğersözcüklerle olan ilişkilerinden kay- naklandığını söyleyen teorisinden kaynaklandı. Derri- da, bu teoriden hareketle, bir sözcüğün anlamı, ancak bir dığeri ile olan ilişkisinden kaynaklanıyorsa, "anla- mın"sürekl\ ertelenerek istikrannı kaybedeceği sonu- cuna ulaştı. Derrida'nın bu saptaması aslında, dış dün- yanın olmadığını, bilinemeyeceğini değil, insanın dışın- daki dünyayla ancak dil (semboller sistemi) aracılığıy- la ilişki kurabildiğini, onu ancak bir dil ile ifade edebil- diğini, bu Ifadenin de kaçınılmaz olarak istikrarsızlık- lartaşıyacağını söylüyordu. "Yapı çözümcüyöntem", bir metni, onu istikrarlı kılan 'çimentoyu' sökerek, is- tikrarlı görünebilmek için "bastırdığı" anlamı ortaya çıkararak okumaya çalışır. Ama Derrida'nın savlan da istikrannı koruyamadı (quelle ironü), çoğu kez, dış dün- yanın bilinemeyeceği, evrensel değerlerin olmadığı, hakikatin (ve tabii ki ahlakın) kışiden kişiye değişece- ği biçiminde yorumlandı. Böylece eleştirel bir silah ola- rak doğan "yapı çözümcü" yöntem, banal bir rölati- vizme, postmodernizme kaynak oluşturdu. Ben şimdi AB üyeliği konusuna. "yapı çözümcü' yön- temin 'radikal çekirdeğini' koruyabilmek için, Bakh- tin'den dilin içindesürmekte olan sınıfmücadelesinin, konuşanların ve konuşmanın sosyal bağlamının, an- lamı iletişime olanak sağlayacak biçimde sabitleştir- diği savını, Lacan'dan da 'Reel' (bir sembolik siste- min tutarlığını koruyabilmek için dışında bıraktığı şey) ve "kapitone noktası" (sembolik sıstemı oluşturan göstergelerden biri egemen hale gelerek, diğerierinin anlamlannı sabitleştirir- kapitone bir yorgandaki düğ- menın kumaşı sabrtleştirmesi gibi) kavramlannı ödünç alarak, bu kavramlan basitleştirdiğimi, birçarpılmaya- ratabileceğimi unutmadan, hoşgörünüze de sığına- rak, geçeceğim. Sorun Türkiye (mi?) Türkiye'nin AB'ye üye olma olasılığı, gerçekten ufuk- ta belinnce, kıyamet koptu. önce "Çok fınn ekmekyi- yeceksiniz, her dediğimizi yapacaksınız, ama yine de garanti değil" diyen bir kapris, arkasından Almanya'yla Fransa'da iktidar ve muhalefet partilerinin içinde saf- laşmalara yol açan, "referandum yapalım, imza top- layalım, halka soralım vb."... adeta histerili bir panik. Sakın sorun Türkiye'nin üyeliğe hazırolup olmamasın- dan değil de, Fransız ve Alman yönetici elitinin, üyeli- ğe hazır bir Türkiye ile karşılaşınca, kendi projelerinin olanaksızlığının ayırdına varmanın acısını duymuş ol- malanndan kaynaklanmasın? Almanya-Fransa ekseni için AB projesinin, üyelerin siyasi/ekonomik kaynaklannı bir araya getirmesiyle oluşacak sinerjiyi kullanarak, ABD'nin ve yükselmek- te olan Çin'in yanında üçüncü bir hegemonya odağı olabilecek bir siyasi biriiğe açılması gerekiyor. Birçok ulustan, kültürden oluşan "Avrupa" halklannın bu pro- jenin arkasındaki, Almanya-Fransa hegemonyasını benimsemesi için de projenin emperyalist çekirdeği- nin, demokrasi, çokkültürfülük, Avrupalılık gibi (fante- zilerle) gızlenmesi gerekiyor. Türkiye'nin üyeliği "ger- çekten" gündeme gelince, işte bu gizleme işlemtni bo- zan bir "gerçek" etkisi yaptı. Şimdi, bir an için her şeyin yolunda gittiğini, Türki- ye'nin 2020 yılındaAB'ye üye olduğunu düşünelim. Bu noktaya gelindiğine/gelebilmek için, şunlardan biri çoktan olup bitmiş olmalıdır. Ya bugünkü Avrupa ana- yasası hâlâ geçerlidir. Türkiye'nin Almanya'dan daha kalabalık bir ülke olarak Avrupa Pariamentosu'na gir- mesine, Almanya, Fransa gibi ülkelerdeki Türklerin ve Müslümanlann oylannı da yedeğe alarak, büyük biryön- lendirici güç kazanması olasılığına kimsenin itirazı yok- tur. Almanya-Fransa ekseninin hegemonyasına daya- nan federalist proje çoktan ölmüş, ABD ve Ingilte- re'nin sevinç göryaşlarıyla toprağa verilmiştir. Ya da Avrupa, artık Almanya - Fransa ekseninin egemenliğı altında federal bir siyasi yapının kurulmasına olanak sağlayacak, Türkiye gibi ülkeleri edilgen konumda tu- tacak, yeni biranayasaya sahiptir. Sizce bunlardan han- gisi olanaklı? Gördüğünüz gibi sorun Türkiye'den değil, Fransa- Almanya hegemonyası altında bir siyasal blok yarat- ma projesinin (özellikle mayıs genişlemesinden son- ra) olanaksızlığının ortaya çıkmasından kaynaklanıyor. Ekonomik birlik süreci, böyte bir siyasi birlik için olmaz- sa olmaz bir 'Avrupa Geisti (ruhunu) oluşturamadı. Dün sembolik sistem içinde Yahudilerle doldurulmaya ça- lışılmışolan 'boşluğa', bugün "TüMeri" koymaçaba- sı da bu sorunu çözmez. Mahkeme karanyla toplanacak Kızılay yeniden kongreye gidiyor ANK4RA (Cumhu- riyet Bürosu) - Kızılay yeniden olağanüstii kongreye gidiyor. Kı- zılay Genel Müdürlü- ğü'nden 1 lOdelegenin açtığı dava sonucu ve- rilen mahkeme karan uyannca üç kişilik bir heyet kongreyi topla- yacak. Kızılay Genel Başkanı Talat Yılmaz, karara uyacaklarını söyledi. Kızılay Genel Baş- kanlığı'ndan 110 dele- genin açtığı dava sonu- cu Ankara 9. Sulh Hu- kuk Mahkemesi, üç ki- şilik bir heyeti, olağa- nüstii kongreyi topla- makla görevlendirdi. Kararda, Kızılay Genel Başkanhğı'ndan 110 delegenin, yeni bir ola- ğanüstü kongre yapıl- ması talebiyle genel merkeze dilekçe verdi- ği, ancak dilekçelerinin kabul edilmediği gerek- çesiyle mahkemece 3 kişinin görevlendiril- mesini istedikleri belir- tildi. Kararda, Türkiye Kızılay Derneği Tüzü- ğü'nün 88. maddesi ve Dernekler Yasası'nın 20'3. maddelerine göre, genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak ve gereklerini yapmak üze- re dernek üyelerinden 3 kişilik heyetin görevlen- dirildiği bildirildi, Kızılay Genel Baş- kanı Yılmaz, Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkeme- si karanyla üç kişilik bir heyetin olağanüstü kongreyi toplamakla görevlendirildiğini kay- detti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle