24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4- 5 Futbol Cumhuriy* Gençlerbirliği'nin yıldızı Serkan Balcı'yı ünlülerin hocası Kemal Dirikan yetiştirmiş Rıdvan'la aynı fabrikadan!Ç E T İ N S U S A N Tıknaz kelimesi birisini tanımlaya- caksa, o Serkan Balcı olmalı. 173 santi- metrelik bedeninde 70 kiloluk ağırlık taşı- yor, ancak bitmez bir enerjiyle her maçta kilometrelerce koşuyor, kilolarca terlıyor. Gençlerbirliği'nin orta alan gözdesı, ulusal takımımızın müstakbel oyuncusu, Istanbul takımlarının transfer hedefi Ser- kan, 22 Ağustos 1983 Nazilli doğumlu. Annesi ve Gençlerbirliği altyapısında oy- nayan kardeşiyle beraber Ankara'nın or- ta halli semti Balgat 100. Yıl'da kırada oturuyor. Üç kardeşin büyüğü de Muşs- por'da futbolcu. Liseyi Ankara'da bitir- miş, bu yıl üniversite sınavına girecek. Futbola Nazilli Pamukspor'da baş- lamış. Büyükşansının Kemal Dirikan ho- casıyla çalışması olduğunu düşünüyor. Kemal Hoca; Rıdvan, Sercan gibi eski şöh- retleri de yetiştirmiş. Nazilli'den sonraki du- rağı Bodrum Yalıkavak'ta 8 ay oynadıktan sonra Konya'daki birtumuvada Gençler- birliği PAF takımı antrenörü Muammer Nurkı tarfından fark edilip Ankara'nın yo- lunu tutuyor. Sohbetimize, futbolcu olarak en be- ğendiği özelliklerini sorarak başlıyoruz... "Mücadeleci olmak" diye yanıtlıyor. - Peki en zayrf yanın? SERKAN BALCI: Son vuruşlar. Ve orta açamıyorum tam olarak ama o da ola- cak. - Sence tekniğin yeterii mi? S.B.: Yeterii değil ama geliştirmek benim elimde. Açık sözlü olduğu ve hesapsız ko- nuştuğu hemen fark ediliyor. Belki de he- nüz çok genç ve hesapsızlığın zararını görmediği için böyle olduğunu düşünen halleri var. Bakalım matematiği deftziği ka- dar iyi mi deyip yüzdelik sorularıma geçi- yorum. - Futbolda şans var mıdır, varsa sonuca etkisi yüzde kaçtır? S.B.: Vardır. Yüzde 20'dir, yüzde 30 da kendi şansını yaratırsın; kalan ise mü- cadeledir. - Kenaryönetiminin oyuna katkı- sı yüzde kaçtır? S.B.: Yüzde 60. - Emin misin? S.B.:Bence yüzde 60 (diye yineliyor). Bu satırlan okuyunca Ersun Yanal'ın keyifle gerineceğini görür gibi oluyorum. Konuyu değiştiriyoruz. - Gençlerbirliği'yle sözleşmen ne zaman bitiyor? S.B.: 2007 sonunda. Başta 3 yıllık- ken, 2 yıl dolunca 5 yıllık daha imza attır- mışlardı. Burada hayatımdan memnunum. - Yılda kaç para kazanıyorsunuz? S.B.: Geçen yıl bana 30 milyar ver- diler. Ayrıca maç başına 1 milyar alıyor- dum. - Arabanın markası ne? S.B.: Mini Cooper. - Futboldan kazandığın ilk büyük parayia ne yapmıştın? S.B.: Anneme Nazilli'den ev aldım. Bu yanıtı verirken gülüyor, yüzü ay- dınlanıyor, belki de annesinin yeri ayrı. - Serkan Balcı'nın futbol pazann- daki yeri nedir sence? S.B.: Bunu hiç düşünmedim, düşün- mek de istemiyorum. Başkan Cavcav'ın dediğine göre 5 milyon dolar, onlar her şe- yi biliyorlar. Ben birşey dersem yanlış an- laşılır. Bugüne dek 15 kez (A) genç, 10 kez ümit, 3 kez de (A) ulusal olmuş. - Serkan'ın bir kariyer planı var mı acaba? S.B.: Kalıcı olmak istemiyorum. Ulu- sal takımın devamlı oyuncusu olmak ve Avrupa'da oynamak. - Bunun için hedeflediğin süre ne- dir? S.B.: 5 yıl. - Avrupa, takımlar, ülkeler? S.B.: Ispanya, Italyaamalngilizfut- O bir Fenerbahçeli. Ama küçükken gönül vermiş Sarı-Lacivert'e. Futbola Nazilli Pamukspor J da başlamış. Büyük şansının Kemal Dirikan hocasıyla çalışması olduğunu düşünüyor. Kemal Hoca, Rıdvan, Sercan gibi eski şöhretleri de yetiştirmiş. Nazilli'den sonraki durağı Bodrum Yalıkavak'ta 8 ay oynadıktan sonra fark edilip Ankara'nın yolunu tutuyor. Serfcan Baict, futbol serüvenini Cumhuriyet'e anlattı. (Fotoğraf: SERDAR ÖZSOY) bolu ayn birtat venyor. ElbetteReal Mad- rid ama Arsenal, Manchester Unrted. -YaTürkiye? S.B.: Gençlerbirliği, diyor gülerek... Sonra ekliyor: Fenerbahçe ve Beşıktaş ıyi futbol oynuyorlar. Tamam Se r kan açık- sözlü ama basındaki bazı ağabeyten ka- dar cesur olmasını beklemek haksızlık olur, taraftarlığı hakkında. Tuttuğu takımı konusundakj canalcı soruyu nasıl sorsam da yanrt aJsam drye düşünürken... "Ortaokuldaykenhangi ta- kımı tutuyordun" deyiveriyonjm lllginç ba- zı şarlatanlar gibi 'kırmızı - siyah beşikte sal- lamışlar' türünden bircıviklığas^ nmıyor). - Küçükken Fenerbahçelıydim. Ama profesyonel olunca değişıyor her şey, şu anda oynadığın takımı tutman lazım. Bu genç adamın dürüstlüğü, röpor- tajı iyiden iyiye sohbete çevıriyor. Tekrik konulara dönüyoruz. Iyi bir orta sahanın teknık. mCcadeleci. kafası havada ve oyun- dan kopmayan tipte oyunculardan oluş- ması gerektiğini söylerken, "Benim ka- fam havada değilgerçiama..." sözü gü- lüşmemize neden oluyor. Bu durumu te- mel eğitrn eksikliğine bağlarken yaptığı tes- pitçarpıcı... "Ben 16yaşımdansonraçok sıkıldım ve kötü oynama hakkımtn o/ma- dığı gibi düşûncelerin etkisinde kaldım." Sosyal yaşantım yok! - Peki, 20 yaşındaki Serkan'ı ta- nınmtşlık nasıl etkilıyor, onun yorumuy- la futbolcu neden şımanr? S.B.: Benim küçüklüğümden beri hedefim •futbolcu olmaktı, dolayısıyla çok mutluyum. Tanınmaktan dolayı sosyal ya- şamın olmasada... "Şimarmanın da tanımıyla ilgili ol- duğunu düşünûyonjm" diyor ve gülerek ekliyor: "Birde sonradan para görüce..." Yıllar önce Tanju Çolak'ın ödül al- dığı altın ayakkabı törenlerinde, Türkçe dışında bir dilden teşekkür bile edemediği görüntüleri antmsayıp entellektüel yönünü geliştirmek için neler yaptığını merak ediyorum. Ingilizce dersleri aldığını söylüyor ve "Futbol dışında da kitap okuyabilirsin, geceyatarken falan..." diyerek entellek- tüel birikimine verdiği önemi vurguluyor. Türkiye'nin en önemli sorununun 'baştaki insanların kavga etmesi, halkı düşünmemesi, hep bana demesi' ol- duğunu düşünüyor. Yurtdışında ise her- kesin elinde bir kitap olması ilgisini çek- miş ki "Türkiye'de eğitim altplanda" diyor. 'Ya çokzengin, ya çok fakirsin...' ve sonrasında zengin olma sürecinde yol- culuğuna devam etmek için yeşil sahaya yöneliyor... BIR YAZAR İR KİTAP Kitap sporu sevdirmeli SPOR DÜNYAMIZIN 45 YILINDAN KAHRAMAN BAPÇUM Kahraman Bapçum... Yıllann verdiği birsporveyaza'iiKdeneyimi... Herşeybirki- taba stğamaz ama o sadece belli başlılannı tek bir yerde topiamaya karar verdi. Piyasa- ya sürülmeyen ancak yine de kendisini tanı- yanlar ve onlann yakınlan tarafından keyifle okunan bu eser sporun dününe bugününe önemli biryolgösterici olarak nitelendiriliyor. -Spor yazariığmın douayenlerinden bir tanesisiniz. Bu kitabı yazmanızdaki asıl amaç neydi? KAHRAMAN BAPÇUM: Bunca yıl yaz- dığım, yazılann arşivlerde tozlanıp unutul- masına gönlüm raa olmadı. Bu lafı Namık Şefik yıllar önce bana söylemişti. Elimi ete- ğımi çekip gittikten sonra geride bir iz kalsın istedim. Ama bu krtap gibi üç kitabı doldu- racak. -Türkiye'de spor kitaplannın yeter- sizliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? K.B.: Türkiye'de sporu kitaba koyacak kadar bilmiyoruz. Herşeyi taraftar zihniye- tiyle düşündüğümüz için fazla kitapta yazıl- mıyor. Bilimsel içeriği olan kitaplar genellik- le çok fazla tekniğe dayalı olduğu için fazla merak edilmiyor. Ama yine de kitaplar yazı- lıyor. Sporu tanıtan, onu sevdirecek kitaplar olursa herşey daha iyi olur. Bu tip kitaplar ol- duğu için spor geniş kitlelere her yönden hi- tap edemiyor. - Avrupa'da yayınlanan spor kitap- lanyla, Türkiye'de yayınlananlar arasında nasıl farklılıklar var? K.B.: Size şöyle bir ömek vereyim: Ka- nada'da bulunan kütüphanelerden birinde olimpiyatlaria ilgili kitap anyordum. Görevli- ye sorduğumda beni bir odaya yönlendirdi. Burası 35 metre uzunluğunda, 15 metre ge- nişliğinde bir odada tamamı sporia ilgili ki- tapların bulunduğu bir odaydı. FUTBOL DEYİP GEÇMEYİN... ALÎ SİRMEN D üşününce tüylerim ürperiyor, onbeşyıldanfazla geçmiş me- ğer, Nadir Bey'in Tarabya'da- ki "perşembe yemekleri"nöen bırin- deydik. Galatasaray'dan büyüğüm, yıl- ların tecrübelı dıplomatı, emekli olduk- tan sonra Milliyet Gazetesı'nde koşe ya- zarlığına başlamış olan Semih Günver bana döndü ve - Bugünkü yazınız çok güzel, terbik ederim, dedi. Gülumseyerek yanıtladım: - Her perşembe başıma geliyor efendim, o gün- lerde sık sık tebrik alıyorum, artık alıştım. Perşembe günlerı Ergun Balcı'nın yazı günüdür, ben de onun yazılannı çok beğeniyorum. - Yok efendim, diye ıtıraz ettı, Semıh Bey, dış po- litika yazısından sözeden kım? Ben bugün spor say- fasında yazdığınız futbol yazısını kastedıyorum. Masanın müdavımlerinden Osman Nuri Torun da, futbol sohbetine katıldı: - Sakın dedi, o yazılan ıhmal etme ve küçümse- me, futbol önemli ve cıddi bir konudur. Türkıye'de futbola dudak bukulen dönemden ye- ni yeni çıkıyorduk. Benim çocukluğumda, küçükler bugunkü gibi top oynamaya teşvik edilmez, tam tersine haytalık olarak görülen bu merak karşısında büyüklerimiz, - Ne o yoksa futbolcu mu olacaksın, çalış da adam ol, adam! derler ve sonra da ekleıierdı: - Futbol kann doyurmaz evladım! Gençlik yıllanmda da, durumun pek değıştiğini söyleyemeeceğim. Hele aydınlarımız futbolu çok kü- çümserler, hattaonun toplumsal bilinçlenmeyi engel- leyen bir unsur olduğunu, baskıcı sağcı rejimler tara- fından kullanıldığını söylerlerdi. • • • 1974 yılında, Yeni Ortam Gazetesi'nde çalışır- ken, Galatasaray'ın ve Millı Takım'ın başarılı sağaçığı Metin Kurt'u "Yılın Sporcusu" seçmıştık. Metin Kurt o zamanlar futbolda egemen olan pa- ternalist 'abi' ilişkisine karşı çıkıyor ve kulüp ile futbol- cu bağlantısının işçi - işveren ilışkilerı gibi düzenlen- mesini savunuyor, sendikalaşmadan yana tavır koyu- yordu. Tabii sonra Metin Kurt'u sildiler futbol dünya- sından. Herneyse ödül töreni sonrasında konuşurken, - Çok sevindim bu ödüle, ben ciddi bir iş yaptı- ğıma inanıyorum. Gerçı aydınlanmız, futbolu küçum- süyorlar, ama kitleler peşınde koşuyor, biz gençlere örnek oluyoruz, futbolcu ömek olduğunu unutmama- lı davranışlanna dikkat etmelidir, diyordu. 0 zamandan bu yana çok şeyler değıştı. Futbol yaşamımızın en önemli konulanndan biri olan sosyal bir olaya dönüştü, artık salt spor olmaktan çıkıp, te- maşa sanayii oldu. O alana yatırılan paralar onla yüz- lü katlandı, yan sanayii dalları oluştu. Televizyonlar, futbol dünyasını evimıze taşıdı, futbolu yalnızca bir erkek ilgi alanı olmaktan da çı- kardı. • • • Futbolun uluslararası bir jargonu oluştu. Yıldız- lan ilahlaştı. Bugün Ingiltere'de Thomas Hardy'yı tanımayan insanlarla karşılaşırsınız, hatta bu kişiler onun roman- larından esınlenen filmlerı de seyretmiş olsalar bile is- mini bilmeyebılirler, ama David Beckham ı bilmeyen bir Ingıliz yoktur sanırım, varsa da sayıları iki elın par- makları kadardır. Eski Yunan'ı düşünürken, onu tiyatrosundan so- yutlayamazsınız. Antik tıyatronun sihri nerededir? Ya da soruyu başka turlü soralım, ınsanlar, Oidipus'un kaçınamayacağı kaderıyle kahrolacağını zaten bile bile, neden koşa koşa gidip seyredeler oyunlan? Antik tiyatronun büyüsü, katharsısinde yanı in- sanlann kaderin elinde oyuncak olan kahramanları seyrederken annmalanndadır. On yıl kadar önce, bir tıyatro adamımız, büyük antik ampfiteyatrolara benzer, salonların özleminı ku- rarken yanılıyordu. Artık öyle tıyatrolar olmayacak, çünkü arındırma işi artık, tiyatro sahnelerinden, futbol alanlanna kay- mış durumdadır. Sanatın estetiğini futbolda aramak belki yanlış olur. Ama bütün temaşa etkınlikleri gibi, futbolun da gittikçe artan bir estetiği vardır. Zaten büyük yıldızlar da, estetiği göze çarpan stile sahip olanlardır. Türk futbolunun unutulmaz Metin Oktay'ı bu ka- dar hafızalara kazıyan da, golcülük etkinliği ile esteti- ği birleştirmiş olmasıdır. • • • Bütün dünyada yaygınlaşan ve gittikçe büyü- yen sosyal sorunlara neden olan ekonomik krizin doğurduğu 'Hooligan'\ar ve futbol fanatizmi, son zamanlarda futbolun kötü toplumsal etkilerini öne çıkanroldu. Oysa hooliganizm futbolun kötü bir toplumsal etkisi olmaktan çok, toplumsal koşulların futbol üze- rindeki kötü etkısidir. Bir de futbolun özellikle bizimki gibi hâlâ bölge- sel farklılıkların büyük olduğu, insanlann kentlerde ya- şamadan varoşlarında kümeleştikleri ülkelerde, çok olumlu ikinci bir alt kimlik yaratma işlevi de var. Yine ünlü perşembe yemeklerinden birinde, Necdet Uğur dikkatimi çekmişti, futbolun bu yö- nüne. "Istanbul'da Erzurumlular Erzurumlular ile, Sıvashlar Sıvaslılar ile Siirtliler Siirtliler ile yaşarlar, siyasi yaşamımız tabana kadar inmediği, sanatsal etkinlikler tv dışında halka ulaşmadığı için, bu in- sanlan biraraya getiren bir başka kimlikyoktur. Bu işlevi kent takımları değil ama, Galatasaray, Fener- bahçe, Beşiktaş gibi büyük takımlargerçekleştiri- yor. Hiç değilse haftada bir kez insanlan stadyum- larda ya da tv başında başka değişik bir ortak alt kimlığe kavuşturuyorlar" demişti Necdet Uğur. Gerçekten de öyleydi. Güneydoğu'da olay- lar sürer terör ayyuka çıkarken bile Istanbul, Anka- ra ile Diyarbakır'da ortak bayram günleri Galatasa- ray'ın yabancı takımlara karşı kazandığı zaferlerdi. Futbol insanlara toplum için çok gerekli, çok değerli yeni bir alt kimlik hediye ediyordu. Evet, lafın kısası, öyle "Ih futbol mu?" diyerek burun kıvınp, geçmeyin. 3 ARALIK 2003 SAYI3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle