Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 MART 2001 SALJ CUMHURİYET SAYFA
KADEV GOZUYLE DIYARBAKIR
Elimiuzatiyorum,tutarmısın?ZEYNEP ORAL * ;* • \ -.
G
üneş, inadına parlak ve
sıcaktı. Rengârenk
yerel giysileri içindeki
kadınlann kollan, yalnız bizleri
değil, bütûn dünyayı
kucaklamaya açıktı. Gökyûzûne
salınan güvercinlerle, elden ele
geçirilen kırmızı karanfıller,
yıllann ve yûreklerin tüm
özlemini omuzlamıştı.
Dillerden ve gönüllerden
yükselen zılgıtlar arasında,
"bherehatin" ile "hoş gektiniz",
"aşjti" ile "banş", "wekhevi"
ile "eşnük" sözleri birbirine
kanşıyordu...
Güvercin olsam tüm acılan,
gözyaşlannı kanatlanmda
toplayıp bir daha geri
dönmemek üzere, gökyûzûnde
kaybolurdum. Karanfil olsam
rengimden utanırdım...
Kadındım, Banş Için Kadın
Dayanışması Girişimi'nde bir
isimdim; eskiden gazeteciydim.
Diyarbakır'da iki gün boyunca
yalnızca dınledim, sanldım,
"Enmizi uzatryoruz, tutar mısm
ehmi" diyenlerin elini tutmaya
çalıştım. Kapalı salonlardaki
toplantılarda, açık alanlarda,
düğûn deraek kurulduğunda,
yaşlan kaç olursa olsun, bütûn
kadınlar anaydı, bütün kadınlar
çocuktu, bütün kadınlar bin
yaşındaydı.
"Dflim tutuklu oğul" diyen
dillenyle; ölen, kaybolan, yok
olan çocuklanyla anaydılar...
Özlemleriyle, içlerinde
büyüttükleri banş umutlanyla
çocuktular... Yaşadıklanyla,
birikimleriyle, acılanyla bin
yaşındaydılar... Ve yaşamak,
yalmzca, yaşayabilmek, yani
hayatta kalabılmek, öylesine
ağır bastığından, kadın
olmaktan doğan tüm sorunlar
geri planda kalmıştı. Yaşama
hakkı, ekmek hakkından bile
önde geliyordu.
"Köyüm yakıku, kocam hapbte,
oğtumoD mezan bile yok, ben de
asker amüuryla birükte o
çocuklann mezannda
ağlryorum™ Acılannu gömmeye,
unutmaya hazınm, yeter Id
bundan sonra bartş olsun, baskı
olmaan."
Benim kınk dökük sözcüklerde
üç satırda özetlediğim şu
almtıyı, onlar iki gün boyunca
bağırlan yana yana ifade ettiler.
"Ittadardeğüiz"diyerek,
"Nefretimizyok" diyerek,
u
aşiti"-"banş" sözcüğünü
binlerce kez yineleyerek
anlattılar... Biz, bizler anlamaya
çalıştık. Hastanede,
mahkemede, cezaevi
görüşlenndeki baskıdan,
anadillerini konuşamamanın
getırdiğı sorunlarda, rutine
dönüşen ev baskınlan ve
aramalanna; köylerine
dönememekten, Diyarbakır
varoşlanna yamalanmaktan,
Diyarbakır'dan çok uzaklara
sürgün edilmeye; "büyük
medya"nın onlara gözlerini ve
kulaklannı tıkadığından,
seslerine yer vermemesinden,
"Türldve'nin babs, doğusunu
taoumyor, bilmryor"a;
"Ekonomik kriz diyoriar, bunun
nedeni bu savaşur"a uzanan
gerçekler...
Bu gerçekler yanında, "Bizim
köyde kızlarm okula gftmesi
ayıpnr"lar, "Benim on çocuğum
var", "On iki çocum var"lar
önceliği kaybetti... "Doktor
yoktur, hastane yoktur, oba da
gidemeyiz, nasılsa kimfleri
yaşamayacaktır, çok
doğurursun, içlerinden
yaşayanlar, çocuklannuz
olur"lar, işsizlik, intiharlar,
kadma yönelik şiddet, sağlık
sorunlan.. dedim ya "Ölümler,
fafli meçhuDer, kayıplar
arasuıda, bunlann lafi mı olur_"
Bır süre önce erkek
meslektaşlann Diyarbakır'da
gerçekleştirdikleri futbol
maçından geriye ne kaldı
bilmem, ama bizim, Türk ve
Kürt kadnılann, 8 Mart
Parkı'na, halaylar ve banş
türküleri eşliğinde diktiğimiz
ağaç fıdanlan orada. Siz bu
yazılan okurken kök salmaya
başladılarbile... Ağaçlar,
bilinçli, sorumlu varlıklardır.
Her okurun, okurlara ulaşabilen
her gazetecinin, bu bilinci ve
sorumlulugu iliklerinde
duyması dileğiyle...
zeynep@zeyneporal.com
Banş Için Kadın Dayanışması Grubu, Diyarbakır'da Güneydoğulu kadmlaruı dertieri-
ni dinledi. Bölgedeki yurttaşlann yoğun flgi gösterdiği gruptaki 26 kaduıa banşın simge-
si olan beyaz eşarp hediye edfldL (1- Duygu Asena, 2- Nilgün Cerrahoğlu, 3- Zeynep O
ral, 4- Zeynep Atikkan, 5- Şükran Soner, 6- Zeynep Ava) (Fotoğraf: MEHMET SUCU)
COflOt KENTER ENCEMANN
G
eçen hafta birkaç günlük tstanbul
ziyaretinden sonra, tam Alman-
ya'ya dönmek ûzereyken dostum
Duvgu Asena'dan "Banş îçin Kadm Daya-
nışması PlatfonmT oluşturulduğunu ve bu
amaçla Diyarbakır'a gıdileceğını duydu-
ğumda, yıllardır özledığım bır olayın müt-
hış heyecanmı duydum.
Diyarbakır'a ayak basüğımız andan iti-
baren benım gibi banş özlemini yaşayan
yüzlerce Güneydoğulu kadının "Aşiti" di-
ye bağırarak bızlen tek tek kucaklayıp " G *
diğtniz için teşekknr ederiz" derken coşku-
nun dorugundaydılar. Beledıye bınası önü-
ne geldıgımızde oradakı kadınlann çocuk-
lan ile birükte sabah saat 07.00'den beri bı-
zi beklediklerini duydum. Anlaşılan onlar
için de bu buluşma olağanüstüydü. Organi-
zasyon mükemmeldı. Kadınlar. bugüne ka-
dar yaşadıklannı soluk almadan anlatmaya
başladılar. "Izin verin yaşadıklanmızı akta-
rahm. Çûnkü geçmiş, gdeceğin aynasKur.
Dünfi konuşmadan bugünii kavrayamayız''
diyorlardı. Büyûk bir disıplin içerisinde, el-
lerine mikrofonu alıp bir bir yaşadıklannı
ve beklentilerini dile getiriyorlardı. "Anne
yüreğhniz yanık, çözflm bulmafayız. Çözö-
mûn adı banstaf "Can toprakta bttmiyor.
Bizçocuklanmızınyaşamasnıistiwruz.Ek-
meğbniz,suyumuz ohnasn. Yeter ki çocnk-
bramzyaşaan" dıye sesleniyorlardı.
Ekonomıksıkuıtıyı hergünve birebir ya-
şadıkianndan onlann bugünkü gündemın-
de bu konu yoktu. Göç sonucu ortaya çıkan
zorluklan dile getirirken genç kızlar ara-
sında giderek yaygınlaşan intihar olaylan
ile sokak çocuklan olgusuna dikkat çeki-
yorlardı. Üzerinde ısrarla durduklan konu,
çocuklannın geleceğıydı. Demokrasiden,
insan haklanndan söz edıp artık banşın sag-
lanması içuı nıneler Kûrtçe konuşurken
genç kuşak onlara tercûmanlık ediyordu.
Türkçe konuşamayanlar üzgündü ve bu
yüzden bizden özür diliyorlardı. Ancak,
ğal ne oiabüir; eğrtünde, tdevizyonda ana-
d3 uygulamasıııa geçüecek mi" sorusu tek-
rar tekrar karşımıza çıkıyordu.
Toplantı bitiminde kendimi kalabalık bir
kadın gurubu içinde buldum. Aimanya'dan
gelen tek gazeteci olduğumu öğrenmişler-
di. Oğullanndan, kızlanndan, yakınlann-
dan söz edıp, onlara ulaşmamı istıyorlardı.
Çocuklarmdan hıç haber alamayan anneler
de vardı. Somnlannın çözümü için Avru-
pa'dan da destek bekliyorlardı. "Sonnüan-
nua Avrupa Biriiği'ne kün anlatacak. Ne
olur,sesuniâ Avnıpa\la da duyunm. Avra-
pa Bûüği de ba banşdı sağjanmasmda des-
tekobun" temennisini dile getiriyorlardı.
Karapınar bddesındeilk fıdanı dıktiği-
mizde, kalbim bu buluşmanın bir dönüm
noktası olduğuna ve banş fıdanlannın ye-
şereceğine ınanmıştı Belediye Başkanı
Caa Tekin, bıze "Bu parkta flk fidanı dik-
mek içm sizieri bekkdik. Banş fıdanlarrye-
şerince, bu parkın açıltşını yine sizkrte ya-
pacağtz" diyordu.
Hoşçakalın Diyarbaku-h kadınlar ve ço-
cuklar. Yine geleceğiz. Banş fidanlannı bir-
likte sulayacağız.
gonkenter@aol.com
Dışlanmışlıkla
baş başa kalanlar
ZEYNEP ATİKKAN
vde dayak var mı" dedik, ya-
nıt gelmedi. "Kadm intiharla-
nna" değinmelerini istedık.
Sorular ilgi görmedi. "Kriz''i sormak
istedim. "Baü'nuı işi" demeye getir-
diler.
"lşsizKk''e değinecek oldum, "Za-
ten işsiztikvardı
n
dediler. Baktun ki..
onlar, bu "krizin'' de "dışlanmışlan"
olduklanm bilecek kadar gerçekçi-
ler. Dolayısıyladüne kadar ekonomi-
de her şeyin çok iyi olduğunu söyle-
yenlerin bugün geçirdikleri derin "si-
nir krizmin" seyircisi bile değiller.
Ve gördüm ki Istanbul ve Ankara'da,
onlann deyimiyle bir avuç "Baö-
h'nın "faiz indi çıküsı"na ındirgen-
miş "sosyalden'' kopuk "ekonomik
gölge oyunu kepazeüğüıin" ise çok
farkındalar. Burası Güneydoğu.
Burası; kendi "dinamiğT, kendi
-sahipazüği- ve de kendi "dışlan-
mtşiığryla
n
baş başa.
"Siz Batılüar" "Türk anneleri"
derken araya girmiş olan psikolojik
mesafeyle sarsıhyorsunuz her konuş-
mada. Ancak sıcak bir gülümseme-
nin, farklıhklar içinde beraber yaşa-
ma noktasındakı yapıcı çabalann o
mesafeyı ne kadar kolaylıkla kapata-
bildiğini görünce bu kez umutlanı-
yorsunuz. Tercüman aracılığıyla ko-
nuşuyorsunuz. Anlamaya çahşıyor-
sunuz. "Gaffar Okkan"ın, görev
yaptığı bölgenin insamyla anlaşabil-
mek için neden Kürtçe öğrenmeye
başladığını bir kez daha fark edıyor
ve de Okkan'ın buradaki "simgesel-
Hğjne'' hiç şaşmıyorsunuz. Ama is-
yan ediyorsunuz. Çünkü Istanbul'un
beş yıldızlı otellerinde yapılan "söz-
de" siyasetin bu coğrafyada yaşayan
anneler arasındaki mesafeyi nasıl de-
rinleştirdiğini bilıyorsunuz. "Avrupa
Biriiği'ne giden yol Diyarbakır'dan
geçer" deyip inandıncı olabilmek
için siyasi meşruiyet sahibi olmak ge-
rektiğinın de bihncındesiniz. Bu coğ-
rafyadakı çatışma ortamından çıkar
sağlayanlann gücünün de çok farkm-
dasmız. Türkiye'yi dünyanın sayılı
ve azılı "yobuzhıklar ülkesi" liginde
"dördüncûlüğe'" oturtanlann hor-
tumcu işbirlikçilerinin kararttığı dün-
yada "ışık"! anyorsunuz burada.
Banş için kadın dayanışması, bir
ön program, ön çalışma, şu ve bu den-
ge gözetmeden "bu ülkede farkhlık-
lann zenginliğini'' yeşertmek için ge-
çen hafta sonu Diyarbakır'daydı. 8
Mart Parkı'na dikilen fidanlarda,
bölge kadmlanyla çekilen halaylar-
da, zılgıtla şenlenen kucaklaşmalar-
da o mesafenin yok olabilme hızını
yakaladım ben. Demokrasi içinde çö-
züm üretme uradesi artık çok güçlü.
Mutluluğun kapısını aralayacağını
umduğumuz bu değişim gücüne du-
yarlı olmak gerekiyor.
Bunun ilk adımı "banş" sözcüğü-
nün "bolücûlûk" diye algılanmama-
suıdan geçiyor. Biz Kayapuıar'da "ba-
nşveberaberBk"içın8 MartParkı'na
fidan diktik.
Bölge kadınlan bizlere "birükteça-
re bulahm" dediler. "Etimiz budu-
muz nedir" demedik. Buna hakkımız
olmadığını bilıyorduk. Her şeye rağ-
men umudu yeşertmeye çalış-
tık.Umutla aynldık.
Banş banş diye
inleyen bölge
PUYCU ASENA '
ıyarbakır'da kadınlarla dolu
bır salon. Batı'dan gelen ka-
dınlar sahnede, ama konuş-
macı onlar değil. Salondakiler ko-
nuşacak... Eller havada, tümünün
söyleyecek çok şeyi var. Söylüyor-
lar... Hepsi, ama hepsi çok ıyi birer
hatip. Sanki deneyimli konuşmacı...
Yaşadıklan acılar ve bağırlanndan
kopan banş ınancı mı onlan böyle-
sıne iyi konuşruran?
"İntiharlar artryor, ensest ibşküer
buna neden oluyor; sosyal yaşam
yok, kühürel faalrvet yok; doktora gi-
diyoruz tedavi olamryoruz çünkü di-
nmizi anlamryor, açız, çocuklar çöp-
ten ekmek topluyor; iş yok, fabrika
yok; kadınlar çocuklaruu, eşlerini
kaybederken, gidip ağlayacak bir
mezanmız bile yokken anaW dayak-
tan şikâyet edemezien-"
Bu kadınlar tüm kadınlann yaşa-
dıklannı yaşıyor, okula gönderilmi-
yor, on tane çocuk doğuruyor, has-
talanıyor, tedavi olamıyor, dayak yi-
yor, aç yaşıyor ama bu sorunlan ak-
lma bile gelmiyor...
Bu kadınlar yaşadığımız ekono-
mik krizin bile farkmda değiller...
Sanki dünya durmuş, onlar yalmzca
banş istiyor... Kimliğini istiyor. "Ek-
mekten önce yaşamak hakkı önem-
Bdir" diyor. "Çözüm nedir'in ceva-
bı çok basit; herkes kendine çelddü-
zen versin. Kürt yok diyoriar, ben
Kürt'üm. Kürt Kürttür, f ürk Türk-
tür, herkes bir tanedir... Kadınlar bir-
birini anlar. El uzaüyoruz, bu elin tu-
rulmasun istryornz. Kadm anadn;
analann yüreği yufkadır. Biz eşitnk
içinde beraber yaşamak istiyoruz.
Hiçbir ana ağtamasın, bu dille doğ-
mak suç mu? Basın da kendine çeld-
düzen versin. Yaşadığımız olaylarm
tetevizyonda tam tersini görüyonız.
Basm hiçbir şeyi yansıtmıyor, teca-
vüzlerden khnsesöz etmiyon» Biz <H-
dük ya da zindanlardayız. Genel af
niçin çüamyor?"
Diyarbakır, banş banş diye inle-
di... Suadan bir slogan değildi bu...
Orada kadınlar, batılısı, doğulusu
Türk'ü Kürt'ü halay çekti eğlendi,
dertleşti ağlaştı. Ama hepsi de banş
istedi. Ankara'dakiler bunun ne ka-
dar farkında?
Bu banş çığlıklanndaki samimi-
yeti ne kadar anlıyor? Basın, onun
bunun kıçmı başını binnci sayfalara
taşıyıp, gazetecileri işten çıkanp,
şarkıcılan mankenleri gazeteci ya-
parken niçin bu haberleri gönnez-
den geliyor?
Niçin televole reytingi mantığı ya-
zılı basına da egemen oldu? Biz
Diyarbakır'da futbol oynamadık. Biz
futbol oynayıp saatlerce sadece ken-
dimizin reklamuıı yapmak için ora-
da değildık.
Biz gerçekten bir köprü olmak is-
tedik. Onlara yalnız değilsiniz, s-
esinizi duyurmanızda size yarduncı
olmak istiyoruz dedik... Dedik de,
işten atılarak susturulmuş kadm
gazetecıler olarak bu analann ses-
lerini nasıl duyuracağız peki diye
bırbırımize bile soramadık!..
Teşekkürler Cumhuriyet
dasena@turk.net
Bir kentin
baharı...
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Idük ya da zindanlardayız.
m ğ Onun için banş istiyoruz.
\^r Banş için ne lazımsa yapahm.
Kürt kadmı hazmnr. En önemüsi
basuMhr. Basm kendisine çelddüzen
versin. Samimiyet istiyoruz. Biz
samimryiz~."
"Kürtçe bizim dUimiz. Demokrasi
istiyoruz. Bu ülkede olmayan bir
demokrasi istiyoruz. Demokrasi
gektikten sonra tüm sorunlanmızm
haUolacağuıa inanryonız~."
"AOah sizden razı olsun. Bize eiinizi
uzattmız, teşekkür ederiz. Zindanlar
boşabın. Genel af olsun. Bundan
sonra cezaevi kapısında ohnak
istemiyoruz^."
Böyle basit ve yalm, ama çarpıcı ve
bilinçli bir siyasi dille ifade ediyor
kendilerini Kürt kadmlan.
Diyarbakır'm belediye kültür *
saraymdayız. Sekiz yüz kişilik
toplantı salonu ağzına dek dolmuş.
Içeri giremeyenlere hemen yan
bölümde bin kişilik ek bir salon
açılmış. Onlar da bir TV ekranından
izliyor Kürtçe-Türkçe simultane
tercümeyle yapılan konuşmalan.
Yemenilısi, köylüsü, kentlisi...
Yüzlerce kadın. tstanbul-Ankaralı
ünlüleri görmeye değil; dertlerini
anlatmaya, seslerini duyunnaya
gelmişler. Kızlan ve torunlanyla
beraber. Söz almak için yanşıyor, iki
saat boyunca hiç durmadan
anlatıyorlar. Ailesmden gözaltma
alınmamış, işkence görmemiş; ya
dağda, ya askerde erkeğini; oğlunu,
kardeşini, kocasını yitirmemiş tek
kadm yok neredeyse. Kadın kadma
ıçlerini dökmek. boşalmak ıstiyorlar
her şeyden önce. Kabına sığmayan
bir heyecan ve coşkuyla birlikte...
"tlk kez böyle bir şeyohıyor" -
diyorlar. Ardından ekliyorlar: "Ama
bu bir defada kalmasm. Ziyaretiniz
bizi onurlandınh. Şefkatinizin
devamnu beknyoruz!"
Diyarbakırlı kadınlann en çok
gereksınım duyduklan şey bu:
Ulkenın gerisiyle "devamuhk arz
eden sansürsüz bir Uişki"* ve "gerçek
bir dij'alog'' kurmak. Banş,
kardeşhk, demokrasi ağızlanndan
düşmüyor. Banşla kastettıklen ilk
öncelik Kürt dılinde eğitim ve Kürtçe
TV oluyor. Diyabakır'ı 8O'li, 90'h
yıllanndan bu yana sürekli izleyen
arkadaşlar benzeri bir buluşmanın
bundan iki yıl öncesine dek
düşünülemez olduğunu belirtiyor. iki
yıl öncesinde insanlann hepten
suskun olduklanm, bu dertleşme,
kucaklaşma ortamının gelecek vaat
eden umutlu bir başlangıç
oluşturabileceğine dikkat çekiyorlar.
Bu göz kamaştıncı "bahar" ve
"açıhm" ortamının en belu-gin
göstergelerinden biri de kent
dükkânlan ve restoranlannda asılı
duran ve hemen her yerde
karşılaşılan Gaffar Okkan
fotoğraflan. Gaffar Okkan bir milat
olmuş Diyarbakır'da. Ölümünden
sonra da ona sahip çıkarak,
Okkan'm isminde sungeleşen bu
mıladı unutturmamak ve
yaşatmak istiyor Diyarbakır halkı.
Vanlan noktadan geri dönüş
istemiyorlar. Her yerde görülen ve
hissedilen bu yumuşama ortamı
bıçak sutı bir dengede duruyor ne var
ki... Diyarbakır'da kaldığımız iki gün
boyunca katıldığımız şenlikler ve
etkinlikler smısmda karşılaştığım üst
düzey bir emniyet mensubunun
sözleri bu açıdan çok anlamlı.
Kayapmar beldesinde açılan "8 Mart
ParkT fıdan dikme töreninde
yanımıza yaklaşan yay gibi gergin bir
güvenlik görevlisi, ağızlara sakız
olan bu "banş" sözcüğünden
hiç hoşlanmadığını belirtiyor
önce. "Banş düşmanla yapıur.
Biz düşman mryız" diye
üsteliyor ve arkadan folklor
ekibine takıyor.
Bizleri Diyarbalar'a davet
eden yanı başundaki "Kadm
Platformu" yöneticilerine dönerek
"Bu davul zurna da nerden çıkü"
diyor: "Hani da>ııl zurna
ohnayacakn?"
Merak edip soruyorum:
"Bunun ne sakuıcası var?"
"Nilgün Hanun" dıye
yanıtlıyor sorumu: "tstanbul'da
değilsiniz. Burda hava bir anda
değişebuuv.."
nilcer@turk.net