22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8AYFA CUMHURİYET 20 MART 2001 SAU 8 KADIN GÖZÜYLE DİYARBAKIR Bölgedekiler, baskılardan, polis korkusundan yakınıyor, işsizlik ve açlığa çare buhınmasını îstiyor m* \ ŞÜKRAN SONER A lt tarafi bir avuç kadın gazetcciyazar, sanatçı, Diyarbakır Kadın Platformu tarafından hazır düzenlenmiş bir buluşmaya gitmck lütfunda bulunmuştuk. Yine gazeteciler için örgütlenmiş, ancak konusu futbol maçı olduğu için çok gösterişli geçmiş futbol maçından esinlenilmiştı. Konusu gercği sadece erkeklere mal olmuş ve aslında yüz yüze gelmek, buluşmak anlamına bıle gelmeyen futbol buluşmasını kadın duyarlılığı ıle daha anlamlı, daha işlevsel bir noktaya taşımak olanağı yaratılabilırmiydi? Banş için kadın dayanışması, araya bayram tatili girdiği için gecikmiş bir 8 Mart buluşması gerçekJeştirilebilir mıydı? Pınar Seiek'in bu sıcak çağnsına yarut veren kadınlar sevınçle Diyarbakır'a uçmuştuk. Türkan Şoray son dakikada hastalanmış gelememışti. Birkaçımızı televizyonlardan gördüklcri için tanıyorlardı. Çoğumuzun ne adını duymuşlardı, nc de ne yaptığımız, ne düşündüğümüz hakkında en küçük bir fıkirleri vardı. Ama hoş geldin demek ıçınle başlayan, söyleşi ıle B izim ziyaretimiz, yapabileceklerimiz, belli ki kafalarda çok büyütülmüş. Umutsuzluğun, çaresizliğin yansıması bu sarılış, bu dışlanmanın, yoksunluğun, yalnızlaştırma duygulannın boyutlannı yansıtan bizlere yöneltilmiş bu hak edilmemiş sevgi ı. gösterileri insanın canını yakıyor. Eziyor, utandınyor. , •• • ^v? edilmemiş sevgi gösterileri insanın canını yakıyor. Eziyor, utandınyor. Acılannı büyütmüş, kocalannı, çocuklannı kaybctmiş, korku duvannı yıkmış kadınlar ne yapıp edip hcrkesi bir bir yakalayıp öptüklcrinde, öykülerini anlatıp sonunda yine de banş istediklerini söylemenin bir yolunu buluyorlar. Çoğu söylediklennı çevirecek bir çocuk, yakını aracılığı ıle Kürtçc makineli tüfek takılmış gibi hızla konuşuyor, sonra birkaç cümlelik bozuk Türkçe ile, "Banşistiyoruz, banş" olarak özetlenecek sözler söylüyorlar. Bir tek onlann dıllen çözülmüş. Onlann da, iş kadın sorunlanna, kendi yaşamlanna, aile içı şıddet, yörede patlayan kadın ıntiharlannın ncdenlcri, hatta yoksulluk dcndiğinde sanki dilleri turuluyor. Yönetmeye çalıştığım, ama kalabalık ve de dil tutulması nedeniyle yöre kadınlannın sorunlannı öğrenmekte, biraz dcrinliğine deşmekte pck de bir işe yaramayan forumda, Istanbul'dan gelen bizler, "Banş istiyorsunuz, biz de istiyoruz tanıaıi), ama birlikte bugünden sonra ne yapabiliriz? Kadınlar olarak önce sorunlarımı/j deşebilir mryiz? Yaşadıklannıza girebiHr nuyiz?" türünden sorular yönelttığimizdc kilitlcniyorlar. devam eden, şenliğe uzanan, köyde kahvaltı, ağaç dikmc. bütün buluşmalar, yüz yüze gelmelerde akıl . almaz bir kalabalık, scvgi gösterisi. Sanki dünyalan onlara bağışlamışız, yaşamlanna, sorunlarına merhem olmuşuz gıbı, iş edinmiş, tek tek kucaklamaya çalışıyor, sarılıp sanlıp öpüyorlar. Her yerde davul zumalarla karşılanıyoruz. Kadınlar, gcnç kızlar en güzel, en parlak elbiselcrini giymişler. Ortalık bir renk cümbüşü. Olağanüstü birözveriye dayanmış konukseverlik, ağarlamaçabası. Yüzlerumutla gülümsüyor. Duvara çarpan sorular Dahası, "Geçmişi, yaşadıklannın bırakahm, benzer çok acı, değiştiremeyeceğimiz öyküler, biraz daha fazla gclcceğc döniik, kaduıa özel sonınlara girelinı" dcd ı ğimizde alıruyorlar. "Canımızıyakan bu sorunlar dururken başka sonınlan düşflnemiyoruz bile" anlamına gelen ıtırazlarla yınc bıldıklenni anlatıyorlar. Sorular, sorunlannı konuşmaya alışmamış kadınlann konuşmamak üzere ördiikleri duvarlara çarpıyor. Bu arada konuş mak üzere karariı gclmiş, korku duvannı dclmiş, politize olduğu, tepkilerini, öfkelerini dillendinneyi öğrendiği mikrofon kullanma rahathğı ile de anlaşılan kadınlann dışında kalan çoğunluk kâğıtlara yazılmış notlar ulaştınyor. Çoğunluğu yınc baskılardan, polis korkusu ile söz alamamaktan yakınıyor. Gözaltılannda kadınlara yönelik tecavüzlerin yaygınhğı, bunlann anlatılamadığı savlanıyor. Banşın tek yanlı gelemeyeceğı, Türk kadınlannın Kürt kadınlanna cllcrinı uzarmalan gerektığı uyanlan yapılıyor. Arada köylerine dönebihrlerse geçimlerinin biraz kolaylaşabileceğindcn söz edenler var. Kentte fabrika açılmasım, iş alanı yaratılmasım, işsizliğe Ve açlığa çare bulunmasını isteyenler... Yoksulluk Daha sonraki yüz yüze gclmelerimizde, sohbetlerde, ağızlanndan cunbızla söz almaya çalıştığımızda, ortalama 510 çocuk doğurmuş kadınlann akıl almaz yoksulluk, siyasal baskılar üzcrine toplumsal baskılann yüklcnmesi ile çileye dönüşen yaşamlanndan izlenimler alıyorsunuz. Aslını ararsanız en etkin izlenim, çcvrcde gördüğünüz yoksulluk, yoksunluk. Yaşlannın çok üstünde yaşlanmış, yıpranmış bedenlcrin dılı, çocuklann yakaran gözleri. Sokaklarda sözde bir şeylcr satmaya çalışarak aılelcrinin geçim yükünü sırtlanmış çocuk kalabalıklan... Kendiliğinden konuşabilen, istemlerini dillendirebilen kadınlann geleceğe yönelik, sayısız kez "banş" sözcüğünün geçtiği istemlerindc ise ilk sırayı Kürtçe dilıni kullanma hakkı alıyor. Bu istemlcr, kadınlann gündemine de girmiş. özelIıkle Türkçe bilmedikleri ıçıncezaevlenndekj çocukları ile konuşamamaktan, mektuplaşamamaktan yakınıyor, kendi dillerinde okul, televizyon istiyorlar. Hoş kendi dillerinde de okuma yazma bilmıyorlar ya. Üstelik Kırmanca, Zazaca konuşma ile bağlantılı birbirlerinin dillerini de bilmemekten kaynaklanan çeviri sorunlan da çıkıyor. Gerçek şu ki, coğunlukla okul yüzü görmemiş kadmlanmızla yüz yüze konuşabılmek bile sonm oluyor. "•"v iyarbakırlı kadınlar özlemle köylerine dönebilirlerse, yakılmış, m 1 yıkünuş cvlcrine rağnıen d a h a iyi bir yaşam kurabüeceklerini J~*J anlatmaya çalışıyorlardı. Anaların çocuk sayısı elbette yine 51012 «rasında sayılıyordu. Bildik oykü, ölecekler, aileye bakacaklar, koca istiyor, erkek olsun, bilinçsizlik derken çocuklar sıraya dizUmiş oluyordu. Gençler ancak d a h a az çocuk yapmaya kararlı o M u k l a n n d a n söz ediyoriardı. Çocuk yaştaki kızlar yine büyük '' coğunlukla hiç okııla nitmemişlerdi. Bir erkek çocuğunu okutabflen a i k ç o k g u r u r l a n ı y o r d u . ( l ologrut: M E H M E T SUCU) Sevgi gösterileri Bızim ziyaretimiz, yapabileceklerimiz, bellı kı kafalarda çok büyütülmüş. Umutsuzluğun, çaresizlığın yansıması bu sanlıs, bu dışlanmanın, yoksunluğun, yalnızlaştırma duygulannın boyutlannı yansıtan bizlere yöneltilmiş bu hak Batılı bayanlar ZIYNEPAVCI Tarihi birfirsat SAYNUR VARI5LI D iyarbakır'a gittik. tstanbul'u basmış olan kasvettcn kaçöğııruzı kimselerc söylemeyerek, içitnizdeki tedirgınlıği birbtrimize fazlaca aktarmamaya çalışarak, sabahın kör karanlığında Atatürk HavaLimaru'ndakarşılaştığımızda, doğal olmayan bir afet geçirmiş, kendılerinı (ihaneti adet haline getiren kocalann yaptığı gibi) birdenbire kapının önünde bulmuş gazeteci arkadaşlanmıza ne diyeceğimizi bilemeyerek uçağa bindik.. Diyarbakıra'a uzun uzun yağmurlar yağmış, seller akrnış, her yeri sular basmış. Biz, sıcak bir güneşin aydınlığında bulduk kendimizı. Zılgıtlar yeri göğü tııtmuşken, Belcdıyc Mcydanı bahar çiçeklcri gibi kadınlar açmışkcn, "Baulıbayanlar" olarak kızıl karanfillerimizi bağrumza bastık, nercdeyse eller üzerinde karşılandık. Sonra kimi ayakta kalmış, kımı sıkışa durmuş, salona sığışmış da dışarı da taşmış ak başörtülü analar, derin bakışlı gelinler, suskun ama nabız gibi atan bir kalabalığın karştsına di/im dizim dizildik. Günlcrdcn cumartesiydi, saat on bir buçuğugeçmişti. Saatikıye kadar kimi zaman aslanlar gibi kükreyen, kimi zaman da tekdüzc gibi gclcn bir anlatımla, acının scsinin çtkarmamaya çalışarak, dayanılmazın dayanılası kılındığını besbelli ederek konuşan Kürt kadınlannın nclcr dediklerinı çevirmenden duyabilmek için sabırsızlık içinde kulak kcsıldik. Ezildik mi ezildık, üzüldük mü üzüldük için için. "Elimizden ne gelirse." dedik; "Geçmiş gerçekten acdarla dolu, hadi geleceğe bakab n " dedik; "Banş uzakdeğtt"" dedik. Ama anaların, gelinlerin bakışlarındaki acıyı belki birkaç dakika için dindirebildik ancak. Akşam oldu. Bir şölcn başladı. Dans da cdildı, gözyaşlan da akıtıldı. Orada bir kez daha gördük, yaşananlann kadınlan nasıl olgunlaşurdığını. Yirmisine basmamış genç kızlar Ankara'daki siyasilerimızden daha iyi biliyorlardı hayatı, dünyayı, yaşamın can alıcı noktalannı. Dahası, olanı • ' bıteni kendilenne yontmuyorlar, yümıyorlar, durmu' yorlar, elden ne gclirse ya\> pıp kotarıp bir köşeye kaldırıp sürdürüyorlardı yapacaklannı Yüreğımız hop hop edip durdu geccnin bir nısfina kadar. Bundan on beş yıl önce haritada izi bile olmayan, ama sonra beş bın nüfusu bir çırpıda biriktirmiş, yanıp İcül olan köylerden göçetı aileleri sınırlan içinde toplamış, işsizlığin, yoksulluğun alfabesini ezberlcmiş bir bcldcnin konuğuyduk ertesi sabah kahvaltıda. Hor kadın, en az sekizon çocuğun anasıydı. Kız çocuklan (hele Leyla, ah o Leyla!) okulu rüyalannda bile göremiyorlardı. Kadınlar kendi dillerini bilmeyen doktorlara dertlerinı anlatamıyorlar, hastalıktan kınm kııım kınlıyorlardı Doğum kontrolü hak getire... Ellerimizı bir tııttular, bir daha bırakmadılar. Az konuştular ama çok baktılar. Zaten her kadına bir çevirmen bulmak mümkün mü? Göz göze anlaştık. Evet,birşeyleryapacaktık. Arna nasıl? Ama ne zaman? Ne kadar yakında? Zılgıtlar uğurladı bizı. Başka zılgıtlar karşıladı, Dıyarbakır'm yepycni beledıyelennden birinın bajjkanınca koca apartmanların arasında oluşturulmuş, pek yakında 8 Mart Parkı olacak boşluğun yanında. Akasyalar dikecektik. Henüzfeoş olan bınalar tepcleme insan kesmişti. Düpedüz ağaç dikiyoruz biz. Kızgın güneşin altında toprak belliyoruz, gübre döküyoruz akasyalann altına... Can suyu veriyonız. Yoksa düşman bellediklcri, ağaçlar olmasın? Yetişecekler, büyüyecekler, gölge verecekler... Davul zurnayla halay çekiyoruz. Halay da mı girdi sakıncalılann listesine? Neşenin yeri yok mu Diyarbakır'da? Coşku sesleri çok mu görülüyor o rengârenk kadınlara? Biz Diyarbakır'a gittik. Kimimiz daha önce dc gitmişti, kimimiz ilk kez ayak basıyordu. Kimimiz o yöreyi, o insanlan, oralarda olanlan bitenleri biraz olsun tanıdığını sanıyordu, kimimiz oldukça iyi tanıyordu, kimimiz uzaktan uzağa izliyordu. Kımunız birbuimizi tanıyorduk, kimimiz kimilcriyle ilk kez tanışıyordu. Aramızda tanışma farklılıklan vardı, evet. Ama o farklılıklar bu Diyarbakır gczimizdeki ortak duyguyu ortadan kaldıramadı. Biz Batılı kadınlanz. Olanaklanmız, yaşadıklanmız, yaşayacaklanmız Diyarbak ır'da tanıştığımız kadınlardan çok farklı. Ama bu fark, bizlerin o kadınlarla ortak hareket edebilme kabiliyetimizi ortadan kaldırmıyor. Öyle çok olanak, öylc çok olasılık, öylesine bir potansiyel yaratıyor ki birlikteliğimiz. Ağaçlardan da, halaydan da, hsandan da, hatta toptan da tüfektcn dc korkutucu olan bu mu acaba? B T~?J.1 * 7*7 1 *• / ' " B a n ş için kadın dayanışmasr sloganıy tLtKlTlllKlCV SUVTH6U »»aralanndaga^teci,sanatçıveyazarla Yaşamın renkleri YAÇAR SEYMAN n n da bulunduğu çok sayıda kadının Diyarbakır'a yaptığı gezi, kentte yankı buldu. Kadın kuruluşlan temsilcileri, sorunlannı doğrudan anlarma şansını yakaladıklan için geziyi son derece önemli bulduklannı belirttiler. Tiiın bölge kadınlannın ortak göriişü ise şu "Barış için bu tür etkinlikler artarak sürmeli." (Fotoğraf:AA) ölgeye en son 1995'teseçimgezılenni takıp ctmek üzere muhabir olarak gitmişttm. Aradan geçen 6 yıl zarfında ve tabii öcalan'ın yakalanmasınm ardından silahlann susması ile olu$an "yenl" ortamda hem Türkiye hem de bölge adına çok olumlu bir dönüşüm, gelişme gözlemledinı, insanlar "konuşmaya" başlamışlar... Bu; isteklerini, görüşlerini duygulannı Türkiye sürecine katmayan ve "başka" merciler süzgecindcn yaşadığı topraklan, ülkeyi anlamaya, yorumlamaya çalışan yöre insanını kazanabilmek açısından bence yakalanmış "tarihi" bir fırsat... Banş için kadın girişüni heyeti olarak böylc bir gezideki en önemli kaygı bölgede yaşayanlan, yaşananlan "dnuemek"tı... Her söz alan kadının bel leğinde büyük acılar, yokluklar, sıkıntılar ve kaçuulmaz olarak bunlarla gelen kızgınlıklar vardı. Çocuklannı, kocalannı, kardeşlerini kaybctmiş, cezaevlerinde olan yakınlannın dertlerinı anlatan, şiddetten, acıdan, yokluktan bıkmış usanmış kadınlar vardı karşımızda. "Ne Tttrk anası ağlasın ne Kürt anasL.. Ölenlerin hepsi bizun de evladunız.J' diyordu 4 çocuğunu birdcn dağlarda kaybetmiş olan acıh bir anne. Çektığı evlat acısı değildi dile gctirdığı, onun derdi, kaybcttigı oğlunun mezanrun olmamasıydı... Salondaki ilk karşılaşmada hcp acılar, kızgınlıklar, üzüntüler dile getirildi... Çekilen acılann karşılıklı olduğunu da söylüyorlar ve zaman zaman "Aruk bitsin bu acılan. kardeşçe, bir arada yaşayaum" da diyorlardı... Bütün bu konuşmalar sirasında benim için en dıkkat çekici vc tabii ki üzücü izlenim, göi"ünenden ve bilinenden öte, zihinlerdeki "algı farklılaşması" oldu. Genç bir kız, telcvizyonlarda bir sürc önce yer alan bir habere kızgınlığıru, tcpkısini dile gctırdi. Diyarbakır'da çamurlar içinde duran bir kamyondan ekmek ya da gıda yardımı dağıtılması sırasında yaşananlarla ilgili telcvızyonlara yansıyan görüntülerdi onu kıran, tepkisine, kızgınlığına yol açan. Bu haberlerin kendilerini küçük düşürdüğünü söylüyordu. Oysaki, bu haberler, bölgenin durumunu anlatmakıçınyayımlandı. Bu görünmcycn vc aslı sorunu gidcrmck, "sizbiz" farkını ortadan kaldırmak herhal de çok çaba gerektirecek ve yıllar, kuşaklar alacak. Yine salonda söz alan bir başka kadın Türkçe bilmediği için sağlık sorunlarınuı çözümsüz kaldığını bir çocuğunu bu yüzdcn tedavı ettıremcdığını vc kaybettiğinı söylcdı. Dınlcyenlerin yürcği yandı ama buna cevap vermek, çare önermek salonda bulunanlan aşıynrdu, sanki. Gezı boyunca bu tür dertlcr dile g©tirildiğinde isc "Bir ülkede yaşayanlann mutlaka birbirJeri ile ortak bir dilde iletişimi sağlamalan lazun. Bu da Türkiye'de Türkçe ile mümkün olabBlr" dediğinıde ise deyim yerindeyse, Türkçe ile Kürtçe arasında sessiz kaldılar. Anadilde konuşjma hakkı elbette geçcrli olmak üzere, AB ulusal programı hazırlanırken de vurgulandığı gibi, her şeyden önce bölgede yaşayan ve Türkçe bilmeyen valandaşlanmızuı Türkçe öğrenmesi, onlara Türkçe öğrctılmesi gereklı. Ki, bu da dcvletin görevi. Tabii, siyascten, ekonomik ve sosyal olarak da birçok adını atılması gerekiyor, bölge ınsanı için. Ortak bir " d ü " oluşlurmak, sonınlanmızı ortak algılamamızın ve böylece de çözebilmemizin gerekli başlangıcını oluşturuyor. Somnlann büyüklüğü bir yana bunlara çözüın yolu açabilecek "diyalog"un başladığını görmek çok değerliydi benim için. Tarih boyunca Türkiye coğrafyasındakı insanlar gruplar, topluluklar üzennde pek çok yabancı odaklı "yönlendirmcler" yaşandı ve bunlann bedeli, yokluk, cehalet, ölümler, geri kalmışlık olarak hep beraber ödcndi. Gezinin son günündc fidan dikerken yanıma yaklaşan ve derdini çok büyük zorlııklarla Türkçe anlatmaya çalışan gence bunu söyledim ve sordum: "Yüzyıuanür bu oyunlan oynayanlardan hangisi şu anda stdn yanında. Bir araya gelmernta engellemektcn ibarct olan bu oyunlar, yan yana geldigimizde yerle bir olmadı mı'.'.. Bu topraklann insanı birbirini seviyor. Dünyada başka dost aramaya gerck var mı?.." Genç iki eluıi birbınne havada kenetledi ve "Bdyle beraber oiabm" dedi... Mutluyum hem de çok... Çok önemli bir başlangıç olan bu gezinin benzerleri sık sık yapılmalı... Hem devlet hem vatandaşlar Kürt kökenlı vatandaşlanmızla kucaklaşmalı. Çünküonlarbekliyor... Banş ve huzur için, el birliği, dil birliğı, gönül birliği ve emek gerekiyor. lç göçun boyutu tç göçün boyutları, her gidışimde biraz daha fazla yoksullaşma, çarpık kentleşmc, işsizlik, sayılan kabaran sokak çocuklan olarak yüzümc çarpıyor. Boşaltılan köylerden Diyarbakır'a sığınanlar burada yaşamaz olmuşlar. Şimdilerde Diyarbakır'a yakın köylerde de yoğun göç ve gecekondulaşma yaşanmakta. Diyarbakır ızlenimlcrimin, kadınlarla ilk kez bu kadar büyük sayılarla yüz yüze gelebilmenin de katkısı ile çok fazla anlamı vardı. Kadınlann ne kadar daha kolay, özel sorunlardan kaynaklanan duyarlılıkla bırbırlenne yaklaşabıldiklennı bir kez daha ortaya çıkardı. Banş için yapılanlar az ya da geç lzlcnimlerimi tsrail ile Filistin arasında büyük banş antlaşmasının ABD aractlığı ile yapılmasının hemen ardından tstanbul'da Taksim toplantılanna katılan lsrail Banş Örgütü Başkanı ile Filistin temsilcisinin birlcştikleri bir görüşle özetlcmck, noktalamak istiyorum. Onlar için banş umutlannın ycşcrdiği o tarih tc iki sözcü, "Banş için yapılanlar çok az ve çok geç" görüşünde bırleşmişler vc anlaşmanın banş getınneyeceği kaygılarını yansıtmışlardı. Oralara hâlâ banş gelmedi. Ne yazık ki bizim gözlemlerimız, izlenimlerimiz de ülkemizin Kürt ya da Güncydoğu sorununu çözmck için yapılanların çok az ve çok geç olduğu yargımızı pekiştirmekten başka bir işe yaramıyor. D iyarbakır, sevdah olduğum kentlerdendir. Diyarbakır'a ilk gidişim, 22 yılı geride bıraktı. Sonrası 1996 vc 2000... 2000 yılında Diyarbakır'da çok günler tükettim. 2001'de siyasi kimliğimden soyunarak gittım... 17 ve 18 Mart günleri Diyarbakır'da binlerce kadınla buluştuk. 1996 yılında aynı salonu dolduran kadınlar ve gençler öfkeliydiler. Bugün aynı salonda öfkelerini terbiye etmiş, sorunlannı politıka yapmadan anlatan kadınlar benı umutlandırdılar. Yalın, çarpıcı, karariı, yaşadıklanru haykırdılar. Vicdan Baykara'nın deyimiyle; mikrofon egemenlikleri şaşırtıcıydı. Konuşurken ctckJerinden çekenleri, dinlemcden yaşadıklannı haykınyorlardı. Dınlemek yerine kısa ve özlü sorunlannı sıralıyorlardı. Anadilinde eğitim, Kürtçe televizyon, Avrupa Birli ği'ndcn söz ediyoriardı. Bir anne anlatıyordu. örtüsünün kenanndan saçı fırlamıştı. "Televlzyonlarda şehlt analannı izliyonım. Oğullan Mehmet'in, Ahmct'in mezannda ağlryoriar. Bende onlarla ağhvonun. Benim oğlumun su dökeceğun, çjçek koyacağun mezan da yole. Önce Tiirk analanyla banşmak istiyorum.'' Eğitim ve sağlıktaki sorunlar, içler acısıydı. Yaşlı bir kadın şöyle diyor: "Hastaneye gidiyoruz, Türkçe bibnediğuniz için hastalığunm aıüatamıyoruz. tlaçlar verilryor, filmler çekiliyor, çare bulunmuyor. Kısacası dil yok, para yok, yeşil kart yok. Sağhğımız düzelece^ne, bozuluyor." 1 üm bu konuşmalar, Kürtçc yapılıyordu. Yaşadıklan acılar onlan sorunlannı haykırmak zorunda bırakmış. Artık dinlcmek yerine konuşmak istiyorlar. Çektikleri acılara karşın yüreklennde yann umudunu fılizlendirmek istiyorlar. Binlerce işsiz, yannsız çocuk lanyla yaşamın yükünü nasıl taşıyacaklannı düşünürkcn banş dillcrdcki sihirli sözcük oluyor. Biranasesleniyor: "Malgelir,can gelmez, sevdiklerimizle yaşamak isnyoruz." lstemlerdeki içtenlık, kararlılık, siyasi yönlendirmeyı aşıyor. Yaşadıklan, korkuyu yenmelenne, yaşama sanlmalanna, kararlılıklanna vc kendilerini anlatma özgürlüğünc dönüşmüş. lçlerindc yannlann Esma Ocak'lan, Leyla Zana'lan filız venyor... Güneydoğulu kadınlann yaşamlan, gıysılen kadar rcnkli dcğıl. Yaşadıklan acılar, haklannı savunmayı öğrctmiş. Diyarbakırlı kadınlan dinliyorum. Dilime, Dert Bir Değil, Elvan Elvan türküsüdüşüyor "Korkuyu yendik, yaşamak istiyoruz! Banş istiyoruz! Sözciimüzsizler olun! EHnizdeki silahlar kalemleriniz, artık bizi yazsın! DUIcriniz bia söylesin! Sorun hcpimizin! Yannlanmızı birlikte kurahm..." L
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle