Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
/
IAYFA CUMHURİYET 20 MART 2001 SAU
14 l U K . kuttur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Sean üıtiyacı varTryatro, sinemave televizyon
dünyasmınünlü sanatçüan Zu-
hal Olcay ve Haluk BUginer.
ılk kez ıki kışilik bir oyunda
karşı karşıya geliyorlar. Oyun
Atölyesi'nin ıkinciyapımı olan,
üretkentngilizyazarTomKem-
pinski'nm "Aynhş''ı, ikikişilik
oyunlannbaşansımn, oyuncu-
ların kalburüstü yorumlanna
nasvl sıkı sıkıya bağh olduğu-
nu birkezdahakanıthyor. Özel-
likle oyun metni, oytıanış usta-
hğmdan bağımsız olarak ya-
zınsal bir değer ıçermiyorsa...
Kempinski'nin "Aynhş"ı, Io-
nesco'nun "İskenüder" ya da
*Ders"ı. HarotdPinter'ın "Git-
GelDolap" ya da "inceSraTsı,
Edward Aîbee'nin "Hayvanat
Bahçesi*. Melih Cevdet An-
day'ın »Mikado'nun Çöpkri*
oyunlan gıbi, yenıdenyenıden
okudukçayera derinliklere dal-
dığıruzyapıtlardandeğıl. Daha-
sı. Olcay-Bilginer çizgisinin al-
tmdaki sanatçılaria kotanldı-
ğında, belki de tecimsel tiyat-
rodabile çok dvkkat çekmeye-
cekbirmetin. Bunedenlede yıl-
dız oyunculuğa alelacele so-
yunmuşgenç sanatçüanürküt-
mesi gereken bir oyun.
I&kez yüzyüze oynaytş ~
Bedenineyapvşan sinirsel has-
talık nedeniyle yûrüyemeyen
Sarah. Amerikah bir kadın
oyuncu. Yürekli, inatçı, hırs-
\\... Yaşamdan yediği darbenin
acısını çıkarmakıstercesıne ya-
şama bağlı. Var oluşunu, be-
denselengelinekarşıntiyatro sa-
natçüığını sürdürmeye bağla-
mış. Yüzünü hiç görmediği bir
yazann, Ingiltere'de yaşayan
Joe'nunbir oyununda kendisi-
ne uygun gördüğü rolüoynaya-
bümekıçinyazan telefonla an-
yor.
Joe ıse çocukluğundan bu-
gûne ulaşmış birpsıkolojık aç-
maz nedeniyle, agorafobi (in-
Olcay'ın
Sarah'da
sunduğu
incelikti
yorum,
sahnede akıp
giden görsel-
işitsel şöleni
kotarma
yolunda
harcanan
emeğin
boyutlarını
açıklıkla
sergiliyor.
Haluk
Bilginer,
boyutlan
çeşitli renklere
ulaşan bir
yorum
sunuyor.
san ıçıne çıkma korkusu) has-
talığınayakalanmış, yazmaktan
vazgeçmiş, kendiıçine düğüm-
lenrruşhğırun öcûnüdurmadan
ttkınma eylemiyle kendinden
alan, yalruzlaşmış bvr erkek.
Uraarsız, beklentisiz, öfkeli,
neredeyse kaba saba...
Birbırini tanımayan iki ye-
tişkin insaran söylemiyle baş-
layan telefon konuşmalan, ge-
niş bir zaman dilimi içınde yi-
nelenip giderkenbir yandan da
iki oyun kişisini, oyunun her
anında, kendi özel uzamlan
içindekı "yabnz"var oluşbıçim-
leriyle de algılıyoruz. Onlarbir-
birlenni görmüyorlar,bizikisı-
ni de ayru anda ızleyebiliyoruz.
*Aynhş*ı, sıradanbir çauşmay-
labaşlayıp bir dizikomikve/ya
da buruk söylemler serüveni
sonucundauzlaşmayla noktala-
nan, oyunkişilerine de seyırcv-
ye depsıkolojik rahatlama ge-
tiren, Broadvvay ya daV/est End
yapımcılanmn ve seyircisinin
bayıldığı türden güldürülerden
farklı kılandabu. Birbirini gör-
meyen oyun kişilerinin, tele-
fonla konuşurken bir yandan
da gündelikyaşamlanrutekki-
şilikbir oyundaymışçasına sür-
dürmeleri. tkısı birden, ayra an-
da...
ZuhalOlcay'ın Sarah'dasun-
duğu incelikh yorum, sahnede
akıp giden görsel-işitsel şöleni
kotarmayolundaharcanan eme-
ğın boyutlannı açıklıkla sergi-
liyor.
Hareketözgürlüğündenyok-
sunluğun, dahasıbirdenbirebas-
tıran bedensel acımn, telefo-
nun öteki ucundaki kışiye bel-
liedılmeksizinjestlerde ve mi-
miklerdeyaşanışı. Seste yansı-
rnası dogalolan,bedensel sıkın-
tıya bağlı ruh durumunun,
"ses"te ve "söz'Me yansıyan
kararlılığı, açıksözlülüğü, esp-
riyi yok etmesine izin verme-
yiş. "Dtşadönuk*, iradelibir ki-
şüiğin, *içe dönük" bir kişilik
karşısında veîdiği savaşımın,
bireysel dramınboyutlannı sı-
firlayanbir eyleme dönüşmesi...
ZuhalOlcay,bedensel engel-
li Amerikalı oyuncu Sarah'nın
kişiliğini öylesine gerçeğe dö-
nük aynntılarla "somut" kıl-
mış ki kurmaca oyun kışısıyle
oyuncu arasındakı aynmı fark
edemıyorsunuz artık.
HalukBilginer, Sarah'nın öl-
çülü, dirençli, olumluyakoşul-
lanmış var oluşununtam tersi-
ni sergileyen Joe'nun kendını
yokolmayolundakapıpkoyver-
mişliğini ve terk ettiğı dünya-
ya yeniden ulaşma serüvenini
düe getirirkengroteskten trajık
farsa,kaba güldürüdenacı çek-
menindipnoktasınaulaşan en-
lem ve boylamlarda dolaşıyor.
Olcay'ınkiyle gerekli karşıthğı
oluşturan,boyutlançeşitlirenk-
lereulaşanbiryorum. Bilginer,
hiçbirçabaharcamıyormuşca-
smarahat. Burahathğın, kariz-
matikklişelerdenbütûnüyle an-
narak oyunculuğu yalnızca bu
rolün gerektirdiği dinamiklere
ve derinliklere dayandırmayo-
lunda harcanmış ve tam verim
almışçabalarayaslandığı açık-
ça görülüyor.
Sonra, Sarah ve Joe'nun ük
kez bir araya geldikleri sahne.
Olcay'laBilginer'inilk kez yüz
yüze oynayışı. Acılı yaşamla-
nnı ayn aynoynadıklan odala-
nnın anahtar deliğinden gör-
müyoruzartıkSarahve Joe'yu.
"Ses"lerin
tt
g&™ntü"lerte bu-
luştuğu an. Karşımızda ve bir-
birlerinin karşısında, daha ön-
ce görmediğımiz dûzeyde çe-
kingen, uygar ve sevımli dav-
ranışh bir dişiyle erkek var.
Oyunculuk, bütünüyle değişi-
yor. Yalnız telefonda konuşan
iki kışiyle sonunda yüz yüze
gelmiş iki kişi arasındaki ay-
nm... Birbırlerininyüreğine ses-
leriyle onca zamandır aman-
sızca dokunmuşken, birbirleri-
ne hıç dokunmadıklan, doku-
namadıklan tek karşılıklı sah-
nelen. tkisıninde karşıt özellik-
lennden sıynlıp tüm sakıngan-
lıklanyla ve tüm incmebiliriik-
leriyle birbırlerinin karşısında
durduklan an. Ortak paydada
buluştuklan... Sonmu, başlan-
gıç mı? Oyunculuktaki şaşırtı-
cı dönüşüm, oyunun sonunu da
sürprizli kılıyor.
TepedenttmagainceKkR
Tepeden tımağa ıncelikli bir
yapım var karşımvzda. Yönet-
men Işd Kasapoğju'nun oyu-
nun olmazsa olmazntmini s^-
lama yolunda yaptığt ayırtılı
çahşma, Olcay'ın ve Bilginer'in
yorumlanna sağlam bir altya-
pı oluşturmuş. SetimAtakan'ın
duygusal iniş çıkışlara sıradan-
lıktan uzak bir yaklaşvmla eş-
lik eden müziğiyle, derlitoplu,
özenli ve yaşama dönük Sa-
rah'nın özel uzamı ile yok ol-
maya yönelik, bunalımlı, aldı-
nşsız Joe'nunözel uzamıru be-
lırleyen aynntılarda etkıleyici
görsel buİuşlara yer veren de-
kor tasanmcısı Veli Kahra-
man' ın çalışmasıyla, tümboyut-
lannı kusursuzluğa ulaştırmış
bir yapım izliyoruz.. Niteliği
yakalamayolundaharcanan ça-
barun ürününü...
Bir ülkede yalnızca bir kez
sahnelenmesininyeterliolaca-
ğvnı düşündüğümüz oyurüar-
dan olan
u
Aynhş
w
ın, Türkiye
bağlamındaşansını en iyibiçım-
de kullandığı bir gerçelui**.. -,
Kavur'un
fümleriARD
turnesinde
KûMr Serviâ-Nevv YorkMay Fest
Festivali ile Anthology Film Archi-
ves'in katkısıyla geçen yıl düzenle-
nen "Ömer Kavur Toplu Gösteri-
mî"nden sonra bu kez de Ömer Ka-
vur'un 4 filmi, 6 haftalık turneyle
Amerika'da gösterime girecek.
Ömer Ka\"ur smemasınm seçkin ör-
neklerinden olan AnayurtO^i,Ge-
ce¥aicsfoğu,Qzfi Vûzve AkrvbinY*
eıduğu; Boston,
Cleveland, Co-
lorado ve >iew
York'ta gösteri-
me sunulacak.
12 Mart tari-
hinde başlayan
turneye, ilk kez
bir Türk yönet-
men katıhyor.
Boston Gü2eî
Sanaüar Mûze-
si'nde başlayan
turnede ilk oîarak Akrebin Yolculu-
ğu filmi gösterildi.
24-28 Mart tarihleri arasında Har-
vard Oniversitesi Film Arşivi'ndeki
bütün fiİTnlerin gösteriminden sonra
29-31 Mart ile 5-6-7-8Nisantarihle-
ri arasındaCleveland Sinemateki'nde
Anayurt Oteli, Gece Yolculuğu, Giz-
li Yüz ve Akrebin Yolculuğu fümle-
n İzleyiciyle buluşacak.
4 Nisan'da Colorado Üniversitesi,
BouVder'da Anayurt Oteli ve Akre-
bin Yolculuğu isimli filmler gösteri-
lecek. Turne, New York Anthology
Film Archives'de 26-29 Nisan tarih-
lerinde bütün filmlerin gösterimıyle
son bulacak.
Brooklyn FunkEssentials ve Laço Tayfa Istanburdan sonra Ankara ve tzmir'de
Aynı ağacınfarkhdallarıMELTEMKERRAR
Üç yıl önce lstanbul Caz Festi-
vali'nin ilginç projelerinden biri
olarak varlıgını duyuran, radyolar-
da arka arkaya çalınan 'lstanbul
TwiBg}ıt'la, genişkıtlelerinbeğenı-
sinikazanan BrooklynFunkEssen-
tiak ve LaçoTayfa yenidenbir ara-
da. Reggae, funk, soul, acid-jazz
ve hip-hop gibi New York'un un-
derground sound'lannı bir araya
getiren Brooklyn Funk Essentials
ve Türk müziğinin özünden yola
çıkarak farklı yorumlanyla bir tür
roman-cazyapanLaço Tayfa, lstan-
bulBabylon'da verdiğikonserlerin
ardından, bugün Ankara Saklıkent,
yannIzmirIsmettnönüKültür Mer-
kezi'nde olacak.
Klarnet ustası HüsnüŞenkndiri-
d ve on Türk müzisyenden oluşan
Laço Tayfa'nın amacı, Türkmüzi-
ğini dahageniş kitlelere ulaştırarak
dinlenebilır hale getirmek. Bunu
yaparken de 'esld'nin çok bildik
şarkılan en büyük yol göstericile-
ri. Şenlendinci, eskı şarkılann şim-
dikilere göre çokdaha genış ve gü-
zel olduğunu, bu nedenle üzerinde
çokdahakolay oynanabildiğini söy-
lüyor.
Grubunyorumladığı şarkılar, çok
dinlenmiş, kulaklanrruzdayeretmış,
ortak hafizamızın ürünlen. Bu or-
taklık onlar ıçin önemli bir çıkış
noktası oluşturuyor.
1993 yılında bir stüdyo projesi
olarak düşünülen Brooklyn Funk
Essentials'ın kurucusu Lati Kron-
hınd, sonuçta Güney Afrika müzi-
ği yaptıklannı, ama yaptıklan mü-
ziğin içinde caz, hip-hop gibi fark-
lı türlerin de olduğunu söylüyor.
BFEiçinher şey, 1996'daFujıFilm
World Music Days 2 kapsamında
lstanbul Hangar'da verdikleri kon-
seT ıçin hazırladıklan 'Kâübim'in
caz-funk yorumuyla başlıyor. Şar-
krnın, dünyanm pek çok yerinde
verdikleri konserlenninkapanış şar-
kısı olmasrnın ardındanon şarkının
daha gelmesi ve LaçoTayfa birlik-
teliğıyle 'lnTheBuzrijag' albümü
ortaya çıkıyor.
Türkmüziğini, çok egzotik, zen-
gin ve farklı enstrümanlann oldu-
ğu bir müzik olarak görüyorlar.
Amaçlan da salt reggae, caz ya da
Geniş tdâelerin beğenisini kazanan Brooklyn Funk Essentiab ve Laço Tayfa yeniden birarada. (UGUR DEMtR)
hip-hop gibi tekdüze bir şey yap-
mak değil, çeşitli ülkelerden gelen
grup yapısına uygun olarak özü
bozmadan, farklı bir şey ortaya çı-
karmak. Lati Kronlund'a göre La-
ço Tayfa' yla yaptıklan müziğin ta-
banında yatan şey aynr. "Aynı ağa-
cın farklı daDan gibi hepimiz bir
araya getiyonızT
Laço Tayfa, Brooklyn'le ilk bir-
likteliğinde Türk melodilerine Ön-
celik veren sololanyla öne çıkıyor-
Laço Tayfa, BFE ile birlıkteliği-
nin ürünü 'InThcBuzzbag' adh al-
bümden sonra geçen yıl çıkardığı
'Berçama Gaydası' adlı albümde
Türkiye'nin dört bir yarundan ge-
leneksel türküleribir araya getirdi.
Bugünün yenileriyle yorumlana-
cak sayısız bildik türku, şarkı var
Laço Tayfa için. Şenlendirici, bu
kadar zengin bir arşiv içinde her
parçanm yoruma uygun olduğunu
düşünüyo. "YetorkiTûrkHiöziglo*-
"F.arklı yollardayız; enstrümanlar, duygular...
Aynı şarhnın içindeki bufarklılıklar, aslında
hoşumuza gidiyor. Sonuçta müziği dinîerken her kulak
farklı bir şey duyacaktır. Güzeî olan, her enstrûmanın,
her sesin kendi olarak kalması."
du. Şenlendincv bugün de aynı şe-
yin devam ettiğini söylüyor.
tt
On-
lar kendiişteriruvarMwrtar,bizken-
di işimizi yapryonız ve bir çorbayı
birtikte yapmaya çahşıvoruz, orta-
ya üginç bir tat çıkryor."
Hüsnü Şenlendırici, Laço Tay-
fa'mn da 'esld'yı yeni formlaria bu-
güne taşırken yapısından, kendi
özünden bir şey eksiltmediği-
görüşünde. Bu noktada melodiyi
korumak önemli. Genelde sevdik-
leri,hoşlanna gidenparçalan yapı-
yoTİar. ''BizsesdaŞmizzamaninsan-
lar da seviyor" diyor Şenlendirici.
sunl Biz belki Batüuaştırarak çab-
yoruz,ama Baümuzi|jyapmak de-
p niyetimiz. O zaman teredye tere
satmak gibi bir şey olur zaten! Ba-
ühlar çok iyi çabyoriar kendi mü-
zUderinlbizdeTÜJrkmüziğpüiyiçalr
dtğmuza inandığjnuz için bunu ge-
nişkiüelerindinlevcbileceği halege-
tirmeye çauşıyoruzT
Türkiye'nın çok uzağmda yaşa-
yan ınsanlannbize özgü müziği bu
denlibaşanyla yorumlamasını hep-
sinin çok iyi müzisyenler olması-
nabağlayan Şenlendirici. "Öylegu-
zel aranjder yapmışlar ki parçala-
n çalarkençokgüzel oturuyor üze-
rine" diyor.
Şenlendirici, önemli olanm iki
müziği birbirine bir şekilde kay-
naşttrmak olduğunu söylese de iki
grubunda yaptığı müzıklerin ille de
bütünleşmesi gibi bir derdi yok.
"Bir Türk dinkrken funk bir a\-
bümvarkarşısuıda,aradanbirso-
lo klarnet çıkıyor, bu onun için ta-
nıdık. Türkiye dışmdaki insanlar
da bunu dinîerken funk bir albüm
düüryorlar,ama bukez,aradaki on-
lar için çokfaıfch bir şey oluyor."
Brooklyn içinde durum pek fark-
lı değil.
tt
Farkh\
ı
oDardayız;enstrû-
manlar. duyguîar... Aynı şarkuun
içindeki bu farklılıklar. aslında ho-
şumuzagjdryor.Sonuçtamüziği din-
İerken her kulak farkh bir şey du-
yacakur.Güzelolan,her enstrüma-
nm, her sesin kendi olarak kalma-
sı'' diyor Kronlund.
Laço Tayfa ve BFE'nin konser-
lerinde izlediğirrdz doğaçlama ru-
hu, albüm kayıtlannda da hissedi-
liyor. Şenlendirici, grubunda çalan
arkadaşlann hepsınin profesyonel
olarak başka yerlerde başka işler
yaptıklannıve ister istemezbir şey-
lerebagh olarakçaîdıklarmı amabu-
rada bir çizgi olmadığı söylüyor.
" Bizimk çalan arkadaşlar zevkal-
dudan için Laço'yla çâhyortar, iç-
terindennasılgeü>orsa öyleçahnak
durumundalarT
YAZIODASI
SEÜMİLEBİ
Abdülhak Şinasi'nin
İstanbul'u (3)
Boğaziçî Mehtaplan bir bütünselliği dile geti-
rir. Boğaziç'ı Yalılan ise aynntılar k'rtabıdır.
Hisar, bu eserinde daha tikel bir yapi kurarak
Boğaziçi'nin en önemli mimari simgesi 'ya/ıVı ka-
leme getirmiştir. Yaşantıdan yola çıkarak, yalı-
da geçen zamanlan, yalıların ışık özeHiklerini,
yalı bahçelerini anlatır.
Boğaziçi Yalılan'nin "Aynalar Karşısında Ha-
nımlar" başlıklı yazısı, Şair Nigar Hanım'a du-
yulmuş platonik bir aşkı anlatırken edebiyatımı-
za çok duyarlı, unutulmayacakaşk sayfalan ka-
zandırmış olur.
Şair Nigar Hanım yeniyetme Abdülhak Şina-
si'ye bir l«tap ödünç verecektir. Ikindi sutan ka-
yık gezintisinden biriikte dönerier. Şair Nigar'ın
yalısında, üst katta birodaya girerter. Renkler so-
lar, Nigar Hanım süslerinden arınır, yaşmağını,
hotozunu çıkanr; her şey Boğaz'ın akan sulan
gibi hızla yokluğa kanşmaktadır...
Yakup Kadri'nin "bir peri masalı yaratmak
sanatı" diye niteledigi Geçmiş Zaman KöşWe-
ri'nde (1956) Abdülhak Şinasi, Büyükada'nın ve
Çamlıca'ntn köşklerini daha o zamanlar, yirmin-
ci yüzyılın ortalannda, kaybolmuş bir mimarinin
şaheserteri kabul eder.
Köşklerin eşyası, duvariardaki resimler, koru-
lar, eski zaman sandıklan, çocukların oyuncak-
lan, mevsimlerin renkleri, hepsi birden Istan-
bul'un bir vandalizmle har vurup harman savur-
duğu uygariığına ilişkin son sözleri söyler.
Abdülhak Şinasi, Seçmeler kitabındaysa
(1992), nice yıllar sonra derienmiş, gazete, der-
gi sayfalanndayitmekten kurtanlmtş "Geçmiş Za-
man Edipleri"nden bir öbekyer almaktadır. Ya-
zar, çocuklugunda, ilkgençliğinde tanıdığı T©w-
fik Fikret, Halid Zrya, Ahmet Hikmet, Meh-
med Rauf gibi edebıyat adamlannı, anılar, söy-
lentiler, yorumlayışlar çerçevesinde yaşatmayı
denemiştir.
Bu portre yazılan, bir yandan da dönemin Is-
tanbui'undaki ekinsel ortamı gözler önüne se-
rer. Surtan Hamid istibdadınm okuryazar azın-
lığı nasıl baskı altında tuttuğunu yakalama fır-
satt buluruz.
Kendi türünün hemen hemen ilkve son öme-
gi olan Geçmiş Zaman Fıkralan (1958), tarihin
not etmeyi gereksinmediği nice fıkrayı anlatan,
özel, canlı bir tarih denemesidir. Burada Istan-
bui, imparatoriuk başkenti olduğu günlerin gû-
lünç, acı, hüzünlü anekdotlarıyla sanki bir kez
daha hayat bulur.
Hisar, yaşamı boyunca dinlediklerini, bölük
pörçük olmaktan kurtarmak istercesine, kısacık
yazılara geçirmiştir. Kişiler, gündelik dünyala-
nnda beliririer ve bir dönemin lstanbul yaşama-
sını yansrtırlar.
Abdülhak Şinasi'nin bakış açısryla, yıkılmak-
ta olan Osmanlı İmparatortugu'nun dostu, Fran-
' sız yazan Pierre Loti'nin lstanbul günlerini irde-
leyen lstanbul ve Piene Loti (1958), payitahtın
son günleri konusunda belge niteliğındedir.
Loti'nin ünlü romanı Aziyade asıl serüveriryie
bu eserde karşımıza çıkar. Roman kahramanı Azi-
yade'nin gerçeklikte de var olduğu iddiasına, Ab-
dülhak Şinasi Örtük bir anlatımla farklı görüşler
getirir...
lstanbul ve Piene Lor/'de Batı'nın bırçok gez-
giniriı, edebiyat adamını, ressamını etkılemış es-
ki lstanbul'un siluetını sezeriz. Hemen hemen bü-
tün gezginlerin sabah ışıkları ortasında betim-
lediği bu lstanbul, bir masal kenti olabilrnenin
gizlerini söylemektedir.
Eserin, Loti'nin Yenikapı Mevlevihanest'ni zi-
yaretine aynlmış saytalanysa, mevlevihanede-
ki bir kadir gecesini dile getirmesiyle dikkate
değerdir.
Yakup Kadri, Gençlik ve Edebiyat Haûrafan'nda
soruyor.
"Abdülhak Şinasi, bunlan yazarken acaba bi-
ze kendi dramından bahsettiğinin farkında mıy-
dı? Boğaziçi, geçmişe kanşıp gittikten sonra, ha-
lin dikenleri batmasın diye, bütün ömtv boyun-
ca yaşadığı çağa karşı gözlerini kapayıp kendi
içine çekildiğini biliyor muydu?"
Bir kültürün, uygarlığın yok oluşuna tanıklık,
besbelli, ateşten gömlekler giydiriyor.
Depeche Motie'uı tfcinya tıru
• MONTREAL (REUTERS) - tngiliz pop
grubu 'Depeche Mode', yeni albümü 'Exciter'i
dinleyicilerle buluşturacağı bir dünya turuna
çıkacak. 15 Haziran'da başlayacak olan turun ilk
durağı Montreal. Grup, Hamburg'da düzenlediği
basın toplantısında, 'Exciter'in tngiltere'de
14 Mayıs'ta, Kuzey Amenka'da da
15 Mayıs'ta piyasaya sürüleceğini, 15 Haziran
tarihli ilk durağın Montreal, 30 Ekim tarihli son
durağın ise lstanbul olacağını açıkladı.
Turun Avrupa ayağı, 28 Ağustos'ta
Tallin-Estonya'da başlayacak. David Gahan,
Martin Gore ve Andrew Fletcher'dan oluşan gr
1980'lerin zirvedeki müzik akımlanndan
'new wave'in en önemli temsilcilerinden
kabul ediliyor.
Düşün Sahnesi turnette
• Kültûr Servisi - Düşün Sahnesi Kültür ve
Sanat Evi'nin ikinci oyunu 22 Mart'ta perde
diyor. Dario Fo ile Franca Rame'nin yazdığı,
Füsun Demirel'in Türkçeleştirdiği oyun, dör
kadın oyununun kolajmdan oluşturuVmuş.
'Bant Sistemı', 'Yalnız Kadm', 'Yann Olaca
ve 'Ben Ulrike Bagınyorum' isimli oyunlar
'Sessizlik' adı ile sahnelenecek.
Yeşim Ceren ve Süreyya Güzel'in rol aldığı
oyunun yönetmenı Mahmut Gökgöz.
Oyun 24-25 Mart tarihleri arasında Düşün
Sahnesi'nde sahnelenecek. Düşün Sahnesi
aynca diğer oyunu, Nâzvm Hikmet'in
şürlerinden derlenip tiyatroya uyarlanan,
Mahmut Gökgöz'ün yönetip Mümtaz Sevi
oynadığı 'Bir Çıft Sözümüz Var Aşka Daiı
turneye çıkıyor. İlk ayağı 19-25 Mart Iznu
Mart Ödemiş; 30 Mart Tire; 31 Mart Selçı
Nisan Söke; 2 Nisan Milas: 3 Nısan Mugl
4 Nisan Fethiye duraklan olacak oyun, Al
turnesi ile devam edecek.