16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
/ IAYFA CUMHURİYET 20 MART 2001 SAU 14 l U K . [email protected] SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Sean üıtiyacı varTryatro, sinemave televizyon dünyasmınünlü sanatçüan Zu- hal Olcay ve Haluk BUginer. ılk kez ıki kışilik bir oyunda karşı karşıya geliyorlar. Oyun Atölyesi'nin ıkinciyapımı olan, üretkentngilizyazarTomKem- pinski'nm "Aynhş''ı, ikikişilik oyunlannbaşansımn, oyuncu- ların kalburüstü yorumlanna nasvl sıkı sıkıya bağh olduğu- nu birkezdahakanıthyor. Özel- likle oyun metni, oytıanış usta- hğmdan bağımsız olarak ya- zınsal bir değer ıçermiyorsa... Kempinski'nin "Aynhş"ı, Io- nesco'nun "İskenüder" ya da *Ders"ı. HarotdPinter'ın "Git- GelDolap" ya da "inceSraTsı, Edward Aîbee'nin "Hayvanat Bahçesi*. Melih Cevdet An- day'ın »Mikado'nun Çöpkri* oyunlan gıbi, yenıdenyenıden okudukçayera derinliklere dal- dığıruzyapıtlardandeğıl. Daha- sı. Olcay-Bilginer çizgisinin al- tmdaki sanatçılaria kotanldı- ğında, belki de tecimsel tiyat- rodabile çok dvkkat çekmeye- cekbirmetin. Bunedenlede yıl- dız oyunculuğa alelacele so- yunmuşgenç sanatçüanürküt- mesi gereken bir oyun. I&kez yüzyüze oynaytş ~ Bedenineyapvşan sinirsel has- talık nedeniyle yûrüyemeyen Sarah. Amerikah bir kadın oyuncu. Yürekli, inatçı, hırs- \\... Yaşamdan yediği darbenin acısını çıkarmakıstercesıne ya- şama bağlı. Var oluşunu, be- denselengelinekarşıntiyatro sa- natçüığını sürdürmeye bağla- mış. Yüzünü hiç görmediği bir yazann, Ingiltere'de yaşayan Joe'nunbir oyununda kendisi- ne uygun gördüğü rolüoynaya- bümekıçinyazan telefonla an- yor. Joe ıse çocukluğundan bu- gûne ulaşmış birpsıkolojık aç- maz nedeniyle, agorafobi (in- Olcay'ın Sarah'da sunduğu incelikti yorum, sahnede akıp giden görsel- işitsel şöleni kotarma yolunda harcanan emeğin boyutlarını açıklıkla sergiliyor. Haluk Bilginer, boyutlan çeşitli renklere ulaşan bir yorum sunuyor. san ıçıne çıkma korkusu) has- talığınayakalanmış, yazmaktan vazgeçmiş, kendiıçine düğüm- lenrruşhğırun öcûnüdurmadan ttkınma eylemiyle kendinden alan, yalruzlaşmış bvr erkek. Uraarsız, beklentisiz, öfkeli, neredeyse kaba saba... Birbırini tanımayan iki ye- tişkin insaran söylemiyle baş- layan telefon konuşmalan, ge- niş bir zaman dilimi içınde yi- nelenip giderkenbir yandan da iki oyun kişisini, oyunun her anında, kendi özel uzamlan içindekı "yabnz"var oluşbıçim- leriyle de algılıyoruz. Onlarbir- birlenni görmüyorlar,bizikisı- ni de ayru anda ızleyebiliyoruz. *Aynhş*ı, sıradanbir çauşmay- labaşlayıp bir dizikomikve/ya da buruk söylemler serüveni sonucundauzlaşmayla noktala- nan, oyunkişilerine de seyırcv- ye depsıkolojik rahatlama ge- tiren, Broadvvay ya daV/est End yapımcılanmn ve seyircisinin bayıldığı türden güldürülerden farklı kılandabu. Birbirini gör- meyen oyun kişilerinin, tele- fonla konuşurken bir yandan da gündelikyaşamlanrutekki- şilikbir oyundaymışçasına sür- dürmeleri. tkısı birden, ayra an- da... ZuhalOlcay'ın Sarah'dasun- duğu incelikh yorum, sahnede akıp giden görsel-işitsel şöleni kotarmayolundaharcanan eme- ğın boyutlannı açıklıkla sergi- liyor. Hareketözgürlüğündenyok- sunluğun, dahasıbirdenbirebas- tıran bedensel acımn, telefo- nun öteki ucundaki kışiye bel- liedılmeksizinjestlerde ve mi- miklerdeyaşanışı. Seste yansı- rnası dogalolan,bedensel sıkın- tıya bağlı ruh durumunun, "ses"te ve "söz'Me yansıyan kararlılığı, açıksözlülüğü, esp- riyi yok etmesine izin verme- yiş. "Dtşadönuk*, iradelibir ki- şüiğin, *içe dönük" bir kişilik karşısında veîdiği savaşımın, bireysel dramınboyutlannı sı- firlayanbir eyleme dönüşmesi... ZuhalOlcay,bedensel engel- li Amerikalı oyuncu Sarah'nın kişiliğini öylesine gerçeğe dö- nük aynntılarla "somut" kıl- mış ki kurmaca oyun kışısıyle oyuncu arasındakı aynmı fark edemıyorsunuz artık. HalukBilginer, Sarah'nın öl- çülü, dirençli, olumluyakoşul- lanmış var oluşununtam tersi- ni sergileyen Joe'nun kendını yokolmayolundakapıpkoyver- mişliğini ve terk ettiğı dünya- ya yeniden ulaşma serüvenini düe getirirkengroteskten trajık farsa,kaba güldürüdenacı çek- menindipnoktasınaulaşan en- lem ve boylamlarda dolaşıyor. Olcay'ınkiyle gerekli karşıthğı oluşturan,boyutlançeşitlirenk- lereulaşanbiryorum. Bilginer, hiçbirçabaharcamıyormuşca- smarahat. Burahathğın, kariz- matikklişelerdenbütûnüyle an- narak oyunculuğu yalnızca bu rolün gerektirdiği dinamiklere ve derinliklere dayandırmayo- lunda harcanmış ve tam verim almışçabalarayaslandığı açık- ça görülüyor. Sonra, Sarah ve Joe'nun ük kez bir araya geldikleri sahne. Olcay'laBilginer'inilk kez yüz yüze oynayışı. Acılı yaşamla- nnı ayn aynoynadıklan odala- nnın anahtar deliğinden gör- müyoruzartıkSarahve Joe'yu. "Ses"lerin tt g&™ntü"lerte bu- luştuğu an. Karşımızda ve bir- birlerinin karşısında, daha ön- ce görmediğımiz dûzeyde çe- kingen, uygar ve sevımli dav- ranışh bir dişiyle erkek var. Oyunculuk, bütünüyle değişi- yor. Yalnız telefonda konuşan iki kışiyle sonunda yüz yüze gelmiş iki kişi arasındaki ay- nm... Birbırlerininyüreğine ses- leriyle onca zamandır aman- sızca dokunmuşken, birbirleri- ne hıç dokunmadıklan, doku- namadıklan tek karşılıklı sah- nelen. tkisıninde karşıt özellik- lennden sıynlıp tüm sakıngan- lıklanyla ve tüm incmebiliriik- leriyle birbırlerinin karşısında durduklan an. Ortak paydada buluştuklan... Sonmu, başlan- gıç mı? Oyunculuktaki şaşırtı- cı dönüşüm, oyunun sonunu da sürprizli kılıyor. TepedenttmagainceKkR Tepeden tımağa ıncelikli bir yapım var karşımvzda. Yönet- men Işd Kasapoğju'nun oyu- nun olmazsa olmazntmini s^- lama yolunda yaptığt ayırtılı çahşma, Olcay'ın ve Bilginer'in yorumlanna sağlam bir altya- pı oluşturmuş. SetimAtakan'ın duygusal iniş çıkışlara sıradan- lıktan uzak bir yaklaşvmla eş- lik eden müziğiyle, derlitoplu, özenli ve yaşama dönük Sa- rah'nın özel uzamı ile yok ol- maya yönelik, bunalımlı, aldı- nşsız Joe'nunözel uzamıru be- lırleyen aynntılarda etkıleyici görsel buİuşlara yer veren de- kor tasanmcısı Veli Kahra- man' ın çalışmasıyla, tümboyut- lannı kusursuzluğa ulaştırmış bir yapım izliyoruz.. Niteliği yakalamayolundaharcanan ça- barun ürününü... Bir ülkede yalnızca bir kez sahnelenmesininyeterliolaca- ğvnı düşündüğümüz oyurüar- dan olan u Aynhş w ın, Türkiye bağlamındaşansını en iyibiçım- de kullandığı bir gerçelui**.. -, Kavur'un fümleriARD turnesinde KûMr Serviâ-Nevv YorkMay Fest Festivali ile Anthology Film Archi- ves'in katkısıyla geçen yıl düzenle- nen "Ömer Kavur Toplu Gösteri- mî"nden sonra bu kez de Ömer Ka- vur'un 4 filmi, 6 haftalık turneyle Amerika'da gösterime girecek. Ömer Ka\"ur smemasınm seçkin ör- neklerinden olan AnayurtO^i,Ge- ce¥aicsfoğu,Qzfi Vûzve AkrvbinY* eıduğu; Boston, Cleveland, Co- lorado ve >iew York'ta gösteri- me sunulacak. 12 Mart tari- hinde başlayan turneye, ilk kez bir Türk yönet- men katıhyor. Boston Gü2eî Sanaüar Mûze- si'nde başlayan turnede ilk oîarak Akrebin Yolculu- ğu filmi gösterildi. 24-28 Mart tarihleri arasında Har- vard Oniversitesi Film Arşivi'ndeki bütün fiİTnlerin gösteriminden sonra 29-31 Mart ile 5-6-7-8Nisantarihle- ri arasındaCleveland Sinemateki'nde Anayurt Oteli, Gece Yolculuğu, Giz- li Yüz ve Akrebin Yolculuğu fümle- n İzleyiciyle buluşacak. 4 Nisan'da Colorado Üniversitesi, BouVder'da Anayurt Oteli ve Akre- bin Yolculuğu isimli filmler gösteri- lecek. Turne, New York Anthology Film Archives'de 26-29 Nisan tarih- lerinde bütün filmlerin gösterimıyle son bulacak. Brooklyn FunkEssentials ve Laço Tayfa Istanburdan sonra Ankara ve tzmir'de Aynı ağacınfarkhdallarıMELTEMKERRAR Üç yıl önce lstanbul Caz Festi- vali'nin ilginç projelerinden biri olarak varlıgını duyuran, radyolar- da arka arkaya çalınan 'lstanbul TwiBg}ıt'la, genişkıtlelerinbeğenı- sinikazanan BrooklynFunkEssen- tiak ve LaçoTayfa yenidenbir ara- da. Reggae, funk, soul, acid-jazz ve hip-hop gibi New York'un un- derground sound'lannı bir araya getiren Brooklyn Funk Essentials ve Türk müziğinin özünden yola çıkarak farklı yorumlanyla bir tür roman-cazyapanLaço Tayfa, lstan- bulBabylon'da verdiğikonserlerin ardından, bugün Ankara Saklıkent, yannIzmirIsmettnönüKültür Mer- kezi'nde olacak. Klarnet ustası HüsnüŞenkndiri- d ve on Türk müzisyenden oluşan Laço Tayfa'nın amacı, Türkmüzi- ğini dahageniş kitlelere ulaştırarak dinlenebilır hale getirmek. Bunu yaparken de 'esld'nin çok bildik şarkılan en büyük yol göstericile- ri. Şenlendinci, eskı şarkılann şim- dikilere göre çokdaha genış ve gü- zel olduğunu, bu nedenle üzerinde çokdahakolay oynanabildiğini söy- lüyor. Grubunyorumladığı şarkılar, çok dinlenmiş, kulaklanrruzdayeretmış, ortak hafizamızın ürünlen. Bu or- taklık onlar ıçin önemli bir çıkış noktası oluşturuyor. 1993 yılında bir stüdyo projesi olarak düşünülen Brooklyn Funk Essentials'ın kurucusu Lati Kron- hınd, sonuçta Güney Afrika müzi- ği yaptıklannı, ama yaptıklan mü- ziğin içinde caz, hip-hop gibi fark- lı türlerin de olduğunu söylüyor. BFEiçinher şey, 1996'daFujıFilm World Music Days 2 kapsamında lstanbul Hangar'da verdikleri kon- seT ıçin hazırladıklan 'Kâübim'in caz-funk yorumuyla başlıyor. Şar- krnın, dünyanm pek çok yerinde verdikleri konserlenninkapanış şar- kısı olmasrnın ardındanon şarkının daha gelmesi ve LaçoTayfa birlik- teliğıyle 'lnTheBuzrijag' albümü ortaya çıkıyor. Türkmüziğini, çok egzotik, zen- gin ve farklı enstrümanlann oldu- ğu bir müzik olarak görüyorlar. Amaçlan da salt reggae, caz ya da Geniş tdâelerin beğenisini kazanan Brooklyn Funk Essentiab ve Laço Tayfa yeniden birarada. (UGUR DEMtR) hip-hop gibi tekdüze bir şey yap- mak değil, çeşitli ülkelerden gelen grup yapısına uygun olarak özü bozmadan, farklı bir şey ortaya çı- karmak. Lati Kronlund'a göre La- ço Tayfa' yla yaptıklan müziğin ta- banında yatan şey aynr. "Aynı ağa- cın farklı daDan gibi hepimiz bir araya getiyonızT Laço Tayfa, Brooklyn'le ilk bir- likteliğinde Türk melodilerine Ön- celik veren sololanyla öne çıkıyor- Laço Tayfa, BFE ile birlıkteliği- nin ürünü 'InThcBuzzbag' adh al- bümden sonra geçen yıl çıkardığı 'Berçama Gaydası' adlı albümde Türkiye'nin dört bir yarundan ge- leneksel türküleribir araya getirdi. Bugünün yenileriyle yorumlana- cak sayısız bildik türku, şarkı var Laço Tayfa için. Şenlendirici, bu kadar zengin bir arşiv içinde her parçanm yoruma uygun olduğunu düşünüyo. "YetorkiTûrkHiöziglo*- "F.arklı yollardayız; enstrümanlar, duygular... Aynı şarhnın içindeki bufarklılıklar, aslında hoşumuza gidiyor. Sonuçta müziği dinîerken her kulak farklı bir şey duyacaktır. Güzeî olan, her enstrûmanın, her sesin kendi olarak kalması." du. Şenlendincv bugün de aynı şe- yin devam ettiğini söylüyor. tt On- lar kendiişteriruvarMwrtar,bizken- di işimizi yapryonız ve bir çorbayı birtikte yapmaya çahşıvoruz, orta- ya üginç bir tat çıkryor." Hüsnü Şenlendırici, Laço Tay- fa'mn da 'esld'yı yeni formlaria bu- güne taşırken yapısından, kendi özünden bir şey eksiltmediği- görüşünde. Bu noktada melodiyi korumak önemli. Genelde sevdik- leri,hoşlanna gidenparçalan yapı- yoTİar. ''BizsesdaŞmizzamaninsan- lar da seviyor" diyor Şenlendirici. sunl Biz belki Batüuaştırarak çab- yoruz,ama Baümuzi|jyapmak de- p niyetimiz. O zaman teredye tere satmak gibi bir şey olur zaten! Ba- ühlar çok iyi çabyoriar kendi mü- zUderinlbizdeTÜJrkmüziğpüiyiçalr dtğmuza inandığjnuz için bunu ge- nişkiüelerindinlevcbileceği halege- tirmeye çauşıyoruzT Türkiye'nın çok uzağmda yaşa- yan ınsanlannbize özgü müziği bu denlibaşanyla yorumlamasını hep- sinin çok iyi müzisyenler olması- nabağlayan Şenlendirici. "Öylegu- zel aranjder yapmışlar ki parçala- n çalarkençokgüzel oturuyor üze- rine" diyor. Şenlendirici, önemli olanm iki müziği birbirine bir şekilde kay- naşttrmak olduğunu söylese de iki grubunda yaptığı müzıklerin ille de bütünleşmesi gibi bir derdi yok. "Bir Türk dinkrken funk bir a\- bümvarkarşısuıda,aradanbirso- lo klarnet çıkıyor, bu onun için ta- nıdık. Türkiye dışmdaki insanlar da bunu dinîerken funk bir albüm düüryorlar,ama bukez,aradaki on- lar için çokfaıfch bir şey oluyor." Brooklyn içinde durum pek fark- lı değil. tt Farkh\ ı oDardayız;enstrû- manlar. duyguîar... Aynı şarkuun içindeki bu farklılıklar. aslında ho- şumuzagjdryor.Sonuçtamüziği din- İerken her kulak farkh bir şey du- yacakur.Güzelolan,her enstrüma- nm, her sesin kendi olarak kalma- sı'' diyor Kronlund. Laço Tayfa ve BFE'nin konser- lerinde izlediğirrdz doğaçlama ru- hu, albüm kayıtlannda da hissedi- liyor. Şenlendirici, grubunda çalan arkadaşlann hepsınin profesyonel olarak başka yerlerde başka işler yaptıklannıve ister istemezbir şey- lerebagh olarakçaîdıklarmı amabu- rada bir çizgi olmadığı söylüyor. " Bizimk çalan arkadaşlar zevkal- dudan için Laço'yla çâhyortar, iç- terindennasılgeü>orsa öyleçahnak durumundalarT YAZIODASI SEÜMİLEBİ Abdülhak Şinasi'nin İstanbul'u (3) Boğaziçî Mehtaplan bir bütünselliği dile geti- rir. Boğaziç'ı Yalılan ise aynntılar k'rtabıdır. Hisar, bu eserinde daha tikel bir yapi kurarak Boğaziçi'nin en önemli mimari simgesi 'ya/ıVı ka- leme getirmiştir. Yaşantıdan yola çıkarak, yalı- da geçen zamanlan, yalıların ışık özeHiklerini, yalı bahçelerini anlatır. Boğaziçi Yalılan'nin "Aynalar Karşısında Ha- nımlar" başlıklı yazısı, Şair Nigar Hanım'a du- yulmuş platonik bir aşkı anlatırken edebiyatımı- za çok duyarlı, unutulmayacakaşk sayfalan ka- zandırmış olur. Şair Nigar Hanım yeniyetme Abdülhak Şina- si'ye bir l«tap ödünç verecektir. Ikindi sutan ka- yık gezintisinden biriikte dönerier. Şair Nigar'ın yalısında, üst katta birodaya girerter. Renkler so- lar, Nigar Hanım süslerinden arınır, yaşmağını, hotozunu çıkanr; her şey Boğaz'ın akan sulan gibi hızla yokluğa kanşmaktadır... Yakup Kadri'nin "bir peri masalı yaratmak sanatı" diye niteledigi Geçmiş Zaman KöşWe- ri'nde (1956) Abdülhak Şinasi, Büyükada'nın ve Çamlıca'ntn köşklerini daha o zamanlar, yirmin- ci yüzyılın ortalannda, kaybolmuş bir mimarinin şaheserteri kabul eder. Köşklerin eşyası, duvariardaki resimler, koru- lar, eski zaman sandıklan, çocukların oyuncak- lan, mevsimlerin renkleri, hepsi birden Istan- bul'un bir vandalizmle har vurup harman savur- duğu uygariığına ilişkin son sözleri söyler. Abdülhak Şinasi, Seçmeler kitabındaysa (1992), nice yıllar sonra derienmiş, gazete, der- gi sayfalanndayitmekten kurtanlmtş "Geçmiş Za- man Edipleri"nden bir öbekyer almaktadır. Ya- zar, çocuklugunda, ilkgençliğinde tanıdığı T©w- fik Fikret, Halid Zrya, Ahmet Hikmet, Meh- med Rauf gibi edebıyat adamlannı, anılar, söy- lentiler, yorumlayışlar çerçevesinde yaşatmayı denemiştir. Bu portre yazılan, bir yandan da dönemin Is- tanbui'undaki ekinsel ortamı gözler önüne se- rer. Surtan Hamid istibdadınm okuryazar azın- lığı nasıl baskı altında tuttuğunu yakalama fır- satt buluruz. Kendi türünün hemen hemen ilkve son öme- gi olan Geçmiş Zaman Fıkralan (1958), tarihin not etmeyi gereksinmediği nice fıkrayı anlatan, özel, canlı bir tarih denemesidir. Burada Istan- bui, imparatoriuk başkenti olduğu günlerin gû- lünç, acı, hüzünlü anekdotlarıyla sanki bir kez daha hayat bulur. Hisar, yaşamı boyunca dinlediklerini, bölük pörçük olmaktan kurtarmak istercesine, kısacık yazılara geçirmiştir. Kişiler, gündelik dünyala- nnda beliririer ve bir dönemin lstanbul yaşama- sını yansrtırlar. Abdülhak Şinasi'nin bakış açısryla, yıkılmak- ta olan Osmanlı İmparatortugu'nun dostu, Fran- ' sız yazan Pierre Loti'nin lstanbul günlerini irde- leyen lstanbul ve Piene Loti (1958), payitahtın son günleri konusunda belge niteliğındedir. Loti'nin ünlü romanı Aziyade asıl serüveriryie bu eserde karşımıza çıkar. Roman kahramanı Azi- yade'nin gerçeklikte de var olduğu iddiasına, Ab- dülhak Şinasi Örtük bir anlatımla farklı görüşler getirir... lstanbul ve Piene Lor/'de Batı'nın bırçok gez- giniriı, edebiyat adamını, ressamını etkılemış es- ki lstanbul'un siluetını sezeriz. Hemen hemen bü- tün gezginlerin sabah ışıkları ortasında betim- lediği bu lstanbul, bir masal kenti olabilrnenin gizlerini söylemektedir. Eserin, Loti'nin Yenikapı Mevlevihanest'ni zi- yaretine aynlmış saytalanysa, mevlevihanede- ki bir kadir gecesini dile getirmesiyle dikkate değerdir. Yakup Kadri, Gençlik ve Edebiyat Haûrafan'nda soruyor. "Abdülhak Şinasi, bunlan yazarken acaba bi- ze kendi dramından bahsettiğinin farkında mıy- dı? Boğaziçi, geçmişe kanşıp gittikten sonra, ha- lin dikenleri batmasın diye, bütün ömtv boyun- ca yaşadığı çağa karşı gözlerini kapayıp kendi içine çekildiğini biliyor muydu?" Bir kültürün, uygarlığın yok oluşuna tanıklık, besbelli, ateşten gömlekler giydiriyor. Depeche Motie'uı tfcinya tıru • MONTREAL (REUTERS) - tngiliz pop grubu 'Depeche Mode', yeni albümü 'Exciter'i dinleyicilerle buluşturacağı bir dünya turuna çıkacak. 15 Haziran'da başlayacak olan turun ilk durağı Montreal. Grup, Hamburg'da düzenlediği basın toplantısında, 'Exciter'in tngiltere'de 14 Mayıs'ta, Kuzey Amenka'da da 15 Mayıs'ta piyasaya sürüleceğini, 15 Haziran tarihli ilk durağın Montreal, 30 Ekim tarihli son durağın ise lstanbul olacağını açıkladı. Turun Avrupa ayağı, 28 Ağustos'ta Tallin-Estonya'da başlayacak. David Gahan, Martin Gore ve Andrew Fletcher'dan oluşan gr 1980'lerin zirvedeki müzik akımlanndan 'new wave'in en önemli temsilcilerinden kabul ediliyor. Düşün Sahnesi turnette • Kültûr Servisi - Düşün Sahnesi Kültür ve Sanat Evi'nin ikinci oyunu 22 Mart'ta perde diyor. Dario Fo ile Franca Rame'nin yazdığı, Füsun Demirel'in Türkçeleştirdiği oyun, dör kadın oyununun kolajmdan oluşturuVmuş. 'Bant Sistemı', 'Yalnız Kadm', 'Yann Olaca ve 'Ben Ulrike Bagınyorum' isimli oyunlar 'Sessizlik' adı ile sahnelenecek. Yeşim Ceren ve Süreyya Güzel'in rol aldığı oyunun yönetmenı Mahmut Gökgöz. Oyun 24-25 Mart tarihleri arasında Düşün Sahnesi'nde sahnelenecek. Düşün Sahnesi aynca diğer oyunu, Nâzvm Hikmet'in şürlerinden derlenip tiyatroya uyarlanan, Mahmut Gökgöz'ün yönetip Mümtaz Sevi oynadığı 'Bir Çıft Sözümüz Var Aşka Daiı turneye çıkıyor. İlk ayağı 19-25 Mart Iznu Mart Ödemiş; 30 Mart Tire; 31 Mart Selçı Nisan Söke; 2 Nisan Milas: 3 Nısan Mugl 4 Nisan Fethiye duraklan olacak oyun, Al turnesi ile devam edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle