Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 2001 CUMARTESİ
HABERLER
Mimarlar Odası ve ÇEKÜL'ün başvurusuna Orman Bakanı Nazmi Çağan olumlu yanıt verdi
Kültüre 'oıtnancı' desteğiOKTAYEKlNCt
Korumacı çevrelerde yıllardır özle-
mi duyulan "eski eser yapılann resto-
rasyonuna ucuz ahşapyardınu" niha-
yetgerçekleşiyor...
Orman Bakannğı'mn bu yardımı
yapabiimesı için hazırladığı mevzuat
değışıklığı teklifine Maliye Bakanh-
ğı'ndan da olumlu görûş verildi.
Böylece, "en önemti aşamanın ge-
çildiğiın" belirten Orman Bakanlığı
yetkilileri, istedikleri değişikliğin Ba-
kanlar Kurulu'nca da kabulünden
sonra hemen uygulamaya başlanabi-
leceğıni belirtiyorlar...
'Pahalı* bahanesl kaHcıyor
Korunması gerekli "kültür varhkla-
n" olarak belirlenmiş sivil mimarlık
örneği yapılann "özgün şekükriyle"
restore edilmesini "zorlaştiran" en
• Koruma altındaki eski ahşap yapılann restore edilebilmesi için gerekli kerestenin Orman
Bakanlığı tarafindan 'piyasa fiyatlarının altında' verilmesine yönelik mevzuat değişikliğine
Maliye Bakanhğı'ndan da olumlu görûş bildirildi...
yarlı kuruluşlarca 1980'lerdenbuya- Mimarlar Odası ve ÇEKÜL katılı-
na yapılan başvurulara 15 yü sonra mıyla sürdürdükleri "Kültür Varhkla-
"flk kez" olumlu bir karşılık verildi. nnın KorunmasınaValiliklerin de Ka-
önemli faktörlerden biri, ahşabın "pa-
hah" olması...
Sadece dar gelirli eski ev sahipleri
değil, varsıl kişiler bile bunu gerekçe
göstererek ya restorasyondan kaçını-
yorlar ya da ahşap binalar yıkılarak
yerlerine "betonanne taktitieri" ya-
pılıyor.
Böylece, her iki durumda da kültû-
rel miras "yok oluşa" sürûkleniyor,
toplumda zaten çok gûçlü olmayan
korumaya dönük istek ve özen de ye-
rini bu mirasın tûmüyle "gözden çı-
kartıtıtıasın»" bırakıyor...
lşte bu olumsuzluğu gidermek ve
eski eserlerin restorasyonuna bir
"devlet desteği" olarak Orman Bakan-
lığı'nca ucuz fıyattan "kereste tahsi-
si" yapılmasını sağlamak üzere du-
Orman Bakanı Nami Çağan ve üst
düzey bürokratlannın "yaprcı yakla-
şımlarT sonucunda hazırlanan mev-
zuat değişikliği ise MimaıiarOdası ve
ÇEKÜL'ün aynı yöndeki son girişim-
leri üzerine başlatüdı... ,
Tantan da devrede... •
Istanbul'daki Fatih Belediyesi Baş-
kanlığı döneminde de özellikle Zey-
rek semtindeki eski ahşap yapılan
kurtarmak için "ucuz kereste temini-
nin" en önemli faktörlerden biri oldu-
ğunu gcren ve yaşayan Içişleri Baka-
nı Sadettin Tantan, yaklaşık bir yıldır
tdması" kampanyasında bu konunun
yeniden gûndeme getirilmesine de
destek verdi...
Aynı yönde hazırlanıp Orman Ba-
kanlığı'na sunulan "Shil Mimaruk
Orneklerinin Restorasyon Projelerine
Ahşap Tahscd" hakkındaki "ortakça-
hşma" önerisine de yine Mimarlar
Odası ve ÇEKÜL'le birlikte "vahle-
rin" de katılmasını uygun gören Tan-
tan, bu konuda gerekli hazırhklar için
Içişleri Bakanlığı bürokratlannı da
harekete geçirdi...
Bu gelişmelere paralel olarak Or-
man Bakanı Nami Çağan'ın da ahşap
ağırhkh kültür varhklannın korunma-
Eski evierin onanmma kereste tahsisinde ilk koşul "testiBi" otanalan ve "onayiı projeferi" buhınması. Buna dayah
"keşjflere" göre verüecek kereste ise sadece "restorasyon" amaçlı kuDamlabflecek, yapuıın özgün mimarisiyle ügisi
obuayan yeni "dekorasyona" yönelik tahsis yapılmayacak-. Amac dışı lnın«nımlar için de caydma yapünmlar
düşunülüyor; buna göre, tahsis keresteyi ilgili binada kuDanmayanlar cezafamdmlacaidar-. (Fotoğraf: Eyüp'te
sahıplerince restore edılemeyen ahşap Istanbul evleri.../ OKTAY EKtNCÎ)
\wxhmmgeivkçesi: De\ietgömidirKültür varlıklanna ahşap tahsisi
konusunda ÇEKÜL ve Mimarlar
Odaa'nın yaptıklan başvurudaki
"gerekçeter", Orman Bakanlığı'mn
bu yöndeki mevzuat değişikliğinde
de "temel dayanaklar" olarak kabul
edildi. Aynı değişikliğin Maliye
Bakanhğı'nca da olumlu
görühuesine neden olan bu
dayanaklar ise kökenini sadece
ulusal hukuktan değil, "uluslararası
sözieşmelerden" de alıyor.
Buna göre Orman Bakanlığı'nca
teklif ekinde diğer bakanlıklara da
gönderilen
u
madde gerekçesT
1
metninde, "Külrürel mirasm
korunmasmı sağtamak devlet
görevidir* denerek özetle şunlar
vurgulanıyon
• Tescilli kültür varlıklaruun
korunması karannı alan, vatandaş
değil "devteTtir.
• Anayasanm 163. maddesi, kültür
varlıklannın korunmasında vatandaşı
ve devleti "ortakgörevti" kılmıştır.
• 2863 sayıü Koruma Yasası'nda,
kültür varhklarmın "devlet mah"
olduğu hükmü vardır.
• Avrupa Konseyi üyesi olarak
Türkiye'nin de kabul ettiği Avrupa
Kentsel Şarü'nm 44. maddesinde
"Yapdar özei mülkiyette bile oba
koruma yükümlüluğü kamunundur"
ilkesi bulunmaktadır.
• Aynı belgede yine ilgili kamu
kuruluşlannın "restorasyon için
yardım, maizeme sağlanmaa vfaT
görevleri tanımlanmıştır.
• Orman Kanunu'nun 30.
maddesinde "hlzum ve fayda görûien
haUerde tahsisli sanşlara'' olanak
sağlandığından, kültür varlıklannı
koruma amaçlı tahsisin de yasal
dayanağı bulunmaktadır...
sında Bakanlığının "etkin desteğmin"
zorunlubir "ulusal görev" olduğunun
altını çizmesi üzenne çalışmalar hız-
landınldı ve kısa sürede sonuçlanma
aşamasına getirildi...
Mevzuatta 'uyariama'
Orman Bakanlığı'mn, örneğin or-
man köylülerine "zorunhı ihtiyaç"
gerekçesiyle verdiği gibi, evleri "es-
ki eser" olan taşınmaz sahıplerine de
yine "restorasyon için zorunlu ihti-
yaç'' kabulüyle ucuz kereste tahsis
edebilmesi, "Onnan Ürünlerinin
Tahsisli Saüşlan Hakkmda Esas-
bur*M bu konuyla ilgili 4. maddesi-
ne yeni bir "fikra" eklenmesiyle
mümkün olabilecek...
Bakanlığın bu amaçla düzenledi-
ği "4. md.ye ek (r) bendi", Koruma
Kumllan'nca "tesdl" edilmiş yapı-
lara, "onayh projeye" dayah keşif-
lerde belirlenecek mik-
tarda "orman ürünü-
nûn" tahsisli satışına ola-
nak sağlıyor.
Bu ek maddenin Ba-
kanlar Kurulu'nca da
onaylanıp yürürlüğe gire-
bilmesi için "olumlu gö-
rfiş" vermesi gereken di-
ğer bakanlıklar arasında
en "kritik" olanı ise Ma-
liye BakanhğL.. Her türlü
devlet malmm satışında
"ulusal ekonomiye yara-
n" gözetmekle yükümlü
bu Bakanlığın karan, ge-
nellikle hep "beKrteyici"
oluyor...
lşte bu aşamayı da
olumlu olarak aşan ve
27.02.2001 tarih-332Osa-
yı ile "Maliye Bakanhğı
onayınT da almış olan ye-
ni mevzuat düzenlemesi-
nin yürürlüğe girmesi için
geriye artık sadece Ba-
kanlar Kurulu karan kal-
mış durumda...
Orman Bakanı Nami
Çağan ve Dışişleri Baka-
nı Sadettin Tantan, Kül-
tür Bakanı İstemihan Ta-
lay'm da etkin desteğiyle
bu tarihsel karann birkaç
hafta içinde çıkabileceği-
ni söylüyorlar...
Evet... Bu gelişmeyle
birlikte Türkiye'nin ahşap
ağırlıklı geleneksel mi-
mari zenginliğinin "öz-
gün nitelikleriyle" koru-
nup gelecek kuşaklara ak-
tanlmasında çok önemli
bir aşamaya da geçilmiş
olacak... Kültür varlıkla-
ruıı yıkanlar ya da "beto-
narmebinalara" dönüştü-
renler, artık ahşabın paha-
h olmasını gerekçe olarak
ileri süremeyecekler...
Troya savaşlan, Anadolu'nun Batı'dan gelen saldırganlar karşısında destanlaşan ilk direnişine konu olmuştu
Anadohı'ya yenidenGÜRSELKÖKSAL
FRANKFURT - Troya
(Truva) ile ilgili son bulgular,
Çanakkale yakmlanndaki bu
antik kentin, sadece Doğu ve
Batı arasındaki stratejık bir
askeri nokta olarak değil, Av-
rupa ile Asya arasında bir
külrürel ve ticari alışveriş
metropolü, çeşitli dinlerin sü-
rekli bir arada olduğu bir yer-
leşim birimi ve bir hoşgörü
merkezi olduğuna işaret edi-
yor. Bu durum, esas olarak
burada Alman arkeolog Prof.
Dr. Manfred Korfmann'ın
yönetiminde 1988'denbuya-
na sürdürülen kazılarda gün
ışığına çıkanlan yeni bulgu-
lann değerlendirilmesinin bir
sonucu.
Troya kazıları
Bilindiği gibi Batı'dan ge-
lip, Anadolu'ya hâkim ohnak
isteyenlerin ilk önce ele ge-
çirmek zorunda olduğu, bu
yüzden de sık sık saldınya
uğrayan, yakılıp yıkılan, isti-
la edilen bu merkezin, istila-
cılarakarşı destanlaşan ilk di-
reniş efsanesı Batı'nm hem
kültür ve sanatında hem de
siyaset ve toplumsal yaşa-
mında binlerce yıldır ilginç
izler bırakmıştı.
lşte Troya efsanesinin izle-
ri ve bu bölgede sürdürülen
kazılann sonuçlan ilk kez bir
arada kitlelerin bilgisine su-
nuluyor.
Troya. Pûş ve cerçeic
Ahnanya'nın Stuttgart
kentinde 17 Mart'ta açılacak
"Troya, Dûş ve Gerçek" adlı
sergide, bir yandan tarih bo-
yunca Troya'nın Batı sanat
ve edebiyatındaki yeri, diğer
taraftan bu Anadolu uygarlı-
ğının insanhk tarihindeki
önemini gösteren kazı sonuç-
lan sergılenecek. Sergi 17
Haziran'a kadar devam ede-
cek. Prof. Dr. Korfmann'ın
yönettiği, Türkiye ve Alman-
ya cumhurbaşkanlannm hi-
mayesmde açılacak sergi, da-
ha sonra da Kuzey (Bra-
unschweig: 14 Temmuz - 14
Ekim) ve Orta Ahnanya'da
da (Bonn: 16 Kasun -17 Şu-
bat 2001) gerçekleştirilecek.
Sergiye her iki ülkeden çeşit-
li kurumlann, müzelerin kat-
kıda bulunduğu açıklandı.
Sergi, Anadolu'daki antik
uygarlıklann Baü kültürün-
deki yeri ve günümüz için
önemi açısmdan yeni bir aşa-
ma olarak değerlendiriliyor.
Serginin gösterileceği şehir-
lerde, bu sergiye paralel ola-
rak düzenlenen Troya konu-
lu kitap tanıtunlan, şiir oku-
Homeros'un yazdığı İlyada ve Odysseia'ya ilham olmuştu
Troya konusu hâlâgüncelTarihi boyunca çok sayıda saldınya,
kuşatmaya uğrayan, istila edilen, defa-
larca yakılıp yılûlan ama sonunda yeni-
den ayağa kalkmayı başaran Troya üze-
rine M 0 8. yüzyılda yaşadığı kabul edi-
len Anadolulu ozan Homeros'un yazdı-
ğı (ya da "söylediğj" ve daha sonra ya-
zıya geçirilen) "Dyada" ve "Odysse-
ia"mn Batı edebiyatının temellerini
oluşturduğu büiniyor.
Sergi düzenleyicilerinin bu konuda
yaptığı açıklamada şöyle deniliyor:
"Sergide tryada destanmdaki tannlann
ve kahramanlann dünyast, nadir elyaz-
malanyla yaah ve görsei antik kaynak-
lar,uhıslararasıalandaçokiyitanınanva-
zo resimleri ve plastik eserlerle tekrar
canlandırüacakür. GünümüzdebOeTro-
ya konusunun reklam ve karikatürlerde
hâlâ kuHandıyorolması,tarihte, sanat ta-
rihinde ve harta günümüzde bile bu ko-
nunun ne kadar güncel olduğunu bize
Dünya kürtiir mlrası
Homeros ve eseri İlyada, Troyave MÖ
12. yüzyılda olduğu tahmin edilen Tro-
ya Savaşı ile antik dönem, ortaçağ ve
günümüz yazarlan arasındaki çekişme,
serginin "dûş" kısmını oluştururken, 50
yıllık aradan sonra 1988'de başlayan ka-
zılarla yeniden gün ışığına çıkanlan pa-
ha biçilemeyen eserler ve taribin yeniden
yazılmasını gerektiren bilgiler de sergi-
nin "gerçek" kısmını oluşturuyor.
Bugerçekler, 1988'denbuyana bölge-
de araştırmalannı sürdüren ve Troya'nın
1999'da UNESCO tarafindan Dünya
Kültür Mirası listesine alınmasında bü-
yük katkısı bulunan Prof. Dr. Korf-
mann'ın yönettiği çahşmalara dayanı-
yor. Bilindiği gibi Troya, 1868'de Alman
tüccar Heinrich Schliemann tarafindan
keşfedilmişti. Aslında efsanedeki hazi-
nelerin peşinde olan ve bunlann bir kıs-
mını da bulup dönemin Osmanlı hükü-
metinin iigisizliğinden yararlanarak Al-
manya'ya kaçıran "amatör arkeokjg"
Schliemann, büyük tahribatlara neden
olmuştu.
malan, tiyatro oyunlan ve
konserler de gündemı zen-
ginleştirecek. Bu sergi çerçe-
vesinde düzenlenecek külrü-
rel etkinliklerin geniş kitlele-
ri meşgul etmesi, Türkiye -
Almanya ilişkilerine de
olumlu katkılarda bulunması
bekleniyor.
Serginin mallyeti
4.2 mllyon marfc
Toplam olarak 4.2 milyon
marka mal olan ve açılışı he-
yecanla beklenen sergi, bu
konuda düzenlenen en kap-
samlı etkinlik. Dev projenin
masraflan Ahnanya'nın Ba-
den Württemberg ve Aşağı
Saksonya eyaletleriyle eski
başkent Bonn'daki Federal
Almanya Cumhuriyeti Kül-
tür Salonu tarafindan üstle-
nildi. Açılışa Türkiye ve Al-
manya'dan üst düzey devlet
adamlannın katılacağı öğre-
nildi. Bu arada Baden Würt-
temberg Bilim, Araşrırma ve
Sanat Bakanlığı Müsteşan
MkhaelSieber, sergiye, sade-
ce büyük kitleleri kendine çe-
kecek birinci sınıf bir etkin-
lik olduğu için değil, "Türld-
yeveAlmanya arasındaki iüş-
kikrigüçlendiripcanlandn-a-
bileceği
r
' için de çok önem
verdiklerini açıkladı.
CUMARTESİ
YAZILAm
ATAOL BEHRAMOĞLU
Si »
Gazap Uziimlerf
John Steinbeck kişiliğimin oluşmasında kat-
kısı en çok yazariardan biridir. "Fareler ve Insan-
lar", "Inci", "Bitmeyen Kavga", özellikle de "Ga-
zap Üzümleri" liseli yıllanmın unutulmaz kitapla-
nndandır. John Ford'un çektiği 1940 yapımı "Ga-
zap Üzümleri"n\ önceki gece yarısı bir TV kana-
lında izlerken Steinbeck'in yaprtını bir kez daha
düşündüm.
• • •
John Ford'un fllmini de yıllar önce izlemiş ol-
malıyım. Aradan geçen uzun zaman, amaondan
daha da çok filmin üstün nitelikleri, "Gazap
Üzümleri"n\ izlerken bende yepyeni bir film izli-
yormuşum duygusu uyandırdı. Siyah-beyazın hiç
kanıksanmayacak lezzeti; tek tek sahnelerdeki
sadelik ve bunun uyandırdığı gerçeklik duygusu;
dev bir romanı böylesine özlü biçimde özetleme
başansı; bunlann yanı sıra da H. Fonda'nın abar-
tısız, yalın oyunculuğu, "Gazap Üzüm/eri'ne hak-
lı olarak bütün zamanlann en iyi fılmlerinden biri
olma özelliğini kazandırıyor. Filmde beni en çok
etkileyen ve düşündüren, göçmen işçilerin top-
landığı "konaklama kamplan"y\a Nazi toplama
kamplan arasındaki beH'gin, carpıcı benzerlik ol-
du. Büyük toprak sahiplerinin çıkannı savunan
"düzen bekçileri"y\e Nazi asker ve subaylannın
giyim kuşamlan arasındaki benzeriikler de (özel-
likle bir gece sahnesi çekiminde) yine belirgin bi-
çimde algılanıyordu. Bunlann rastlantı değil, yö-
netmenin özellikle vurgulamak istediği bir koşut-
luk olduğunu sanıyorum.
• • •
Romanda (ve filmde), Joad ailesi ekseninde,
topraklanna bankalar ve büyük sermayece el ko-
nulan Oklahomalı çiftçilerin; bu yoksul düşmüş,
fakat aile bağlan ve yardımlaşma duygulan güç-
lü, onurlu, kişilikli insanlann, Kalıforniya'ya, "va-
at edilmiş topraklar"a, zahmetli, acılı, düş kınk-
lıklanyla dolu göçleri anlatılır... Bu göç, ölümlerin,
kıyımların, kopuşlann, fakat aynı zamanda bilinç-
lenmelerın de sürecidir... önce, inancını yitirmiş
yan meczup papazın, sonra oğul Joad'ın, sonra
da anne Joad'ın kişiliklerinde, bu aydınlanma-
nın, bilinçlenmenin ömeklerine tanık oluruz. Pa-
paz, bilinçlenmesini yaşamıyla, acı biçimde öder.
Anne ve oğul Joad'ın bilinçlenmelerinde ise, bi-
linmezliklerie birlikte, gelecek günlerin umut çiz-
gileri vardır...
•••
"Gazap Ûzümleri"r\\r\ altyapısını, toplumsal do-
kusunu, Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki en
büyük ekonomik bunalım, 1929 bunalımı ve
1930'lar Amerikası'ndaki emekçi yoksulluğu
oluşturur. Söz konusu ekonomik bunalım ve so-
nuçlan Büyük Larousse Ansiklopedısi'nde şu
sözlerle özetleniyor. "1929 ytlı sonunda, pazann
doymasına yol açan aştn öreft/n/n ve kurian ya-
pay olarak yükselten aşın borsa spekülasyonu-
nun neden olduğu, eşi gönJlmedik bir iktisadi
bunalım patlak verdi. 24 Ekim 1929'dan başla-
' yarak Wall Street'in iflası, kuhann çökmesiyle
bunalımı başlattı; bunalım hemen, üretim endek-
si 1929-32 arasında 120'den 57'ye düşen sana-
yiye (satın alımlann azalması) ve tanma (1930'da
üretimin açık vermesi) yansıdı." Ansiklopedtde-
ki özetin bundan sonraki satırlannda, 1933'te 13
milyon kişiye ulaşan işsizliğin, "küçük hisse sa-
hiplerinin iflası'mn ve "bütün kanşıklık dönem-
lerinde görülen aşınlıklar"\n sonucunda siyasal
iktidann el değiştirmesi, F. D. Roosevett'in
1932'den 1945'teki ölümüne kadar sürecek baş-
kanlık dönemi ve ülkeyi bunalımdan çıkaran re-
formlan anlatılıyor...
• • • " ' •*•
Steinbeck'in romanının altyapısını oluşturan
1929 ekonomik bunalımıyla bundan yetmiş yıl
sonra ülkemizde patlak veren ekonomik bunalım
arasında koşutluklar kurulabilir mi? Bu sorunun
aynntılı bir yanrtını ekonomi uzmanlan verebilir.
Benim bir ekonomi amatörü olarak görebildiğim
benzerlik, her iki bunalımın da kapitalist ekono-
minin ürünü olduğu ve sonuçlannın halk kitteleri-
ni yoksullaştırdığıdır. Benzemeyen yön ise, Ame-
rika'daki bunalımın, ekonomisi dışa bağımlı bir ül-
kede değil, kendi ulusal ekonomilerinin sınırlan
içinde patlak vermiş olmasıdır... Bir başka soru-
yu, F. D. Roosevelt'in reformlanna ilişkin olarak
sorabiliriz. Özetle söylenecek olursa, faturası sa-
dece emekçi kesimlere çıkanlmayacak olan; ter-
sine, aynı anda emekçi kesimlerin yaşam düzey-
lerini yükseltmeyi de öngören reform düzente-
melerinin günümüz Türkiyesi'nde gerçekleşebil-
me şansı nedir? Bu sorunun yanıtı da yine, sanı-
yorum ki, "dışa bağımlılık"ve "ulusallık" kavram-
larındadır... Günümüz Türkiyesi'nde siyasete
egemen çevreler, 1930'lann Arnerikası'ndan fark-
lı olarak, sorunlann çözümünü ulusal kaynakla-
nn harekete geçirilmesinde değil, ulusal zengin-
liklerin elden çıkanlmasında; sorunlann nedeni
olan IMF, Dünya Bankası gibi kurumlann ekono-
mik ve ideolojik desteğinde aramaktadır...
•••
Steinbeck; romanında halkın, halk dayanışma-.
sının önemini vurguluyor... Gelir dağılımında ada-
letsizliğin en üst boyutlarda yaşandığı; ekonomi-
siyle, siyasetiyie dışa bağımlı bir ülkede bu önem
daha da yaşamsal olsa gerek... Türkiye'de üre-
tim ekonomisi, toplumsal adalet ve siyasal yöne-
timde saydamlık temelinde ulusal güçlerin birlik-
teliği; reformlann gerçekleşmesinde halkın göniü-
lü katılımı, bilinçli desteği sağlanamazsa, hiçbir
dış "destek"\e hiçbir soruna kalıcı çözüm bulu-
namaz.
F tipleri ve Adalet Bakanı konusunda bir
not Geçen yıl aydınlaha diyalog konusunda is-
tekli görünen Adalet Bakanı, operasyonlar son-
rasında bu konudaki isteksizliğini sürdûrüyor.
Suskunluğunu, F tiplerindeki uygulamalan eleş-
tirmeye devam eden aydın ve sanatçılan suçla-
mak için bozuyor. Sayın Bakan'ı, konuyla ilgili
kurum temsilcileriyle birlikte bir basın toplantısı
düzenleyerek F tiplerine ilişkin daha önceki söz-
lerini açıklıkla tekraretmeye çağınyorum. Bu ko-
nuda somut adımlaratılmazsa, kaçınılmaz ölüm-
lerin ve sakat kalmalann başlıca sorumlusu ken-
disi olacaktır. A.B.
ataolb(g cumhuriyet.com.tr