Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 2001 CUMARTESİ
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALt StRMEN
Sorumlu Belediye bniş
Etkili ve yetkililerimiz ile medyamızı, "yabancılar
görürde rezilolunızmaazallah!" diyetitreten ve son
olayın nedeni olan nice çarpıklığa göstermedikleri
tepkiyi ortaya koymalanna neden olan son kurban
rezaletinin sorumlusu nihayet bulundu.
Sorumlu kimmiş biliyormusunuz? Sıkı durun söy-
lüyorum:
Soaımlu, gerekli denetimi ve uyanyı yapmayıp
önlem almayan belediyeler, yerel yönetimlermiş.
Istanbul Veteriner Hekimler Odası da gerekli de-
netimleri yapmayan yerel yönetimler hakkında suç
duyurusunda bulunacağını belirtmiş.
Hani noımal bir ülkede yaşasak, bu girişimi
can-ı gönülden alkışlardık. Hoş zaten normal bir ül-
kede böyle bir salhane rezaleti de olmazdı ya!
Ama Türkiye'de yaşıyoruz. Irtsaf edin, bu ülkede
hangi belediye, vatandaşa, "Dur bakalım arkadaş,
öyle dilediğin yerde uluorta kurban kesemezsin!"
diyebilir?
Belediyenin eti ne budu ne, böyle bir oiayateves-
sül edenler karşısında yaptınm gücü ne?
Belediyeler arada sırada aldıklan yikım kararian-
nı bile uygulatamıyoriar da şimdi vatandaşın diledi-
ği yerde kurban kesmesini mi engelleyecekler?
Böyle bir girişim halinde, bu bayram da eli bıçak-
lı adamlann karşısına dikilen, belediye zabıtası uni-
formalı birkaç da insan kurban vererek Hz. Ibrahim
olayının tersine, koç yerine insan kurban etmemiz
olasılığı yok muydu dersiniz?
••*
Kentin kurallannı koyacak ve uygulayacak olan
belediyelerimizin hali bir âlem.
Isterseniz en büyuğünden Istanbul'dan, anakent
ve öbür belediyelerinden başlayalım.
Bu megapolde, kuralı koyacak ve uygulayacak
olanlar, çoğunlukta olan kuraldışı yaşayanlar tara-
fından seçilmektedirler.
Onlar için esas olan çağdaş bir kentin kurallan de-
ğil, kendi kuraldışılıklannı onaylayıp kural haline ge-
tirecek ve belediye hizmetleriyle taçlandıracak kişi
ve kurumlardır.
Nitekim ilk defa Istanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı'na aday olan Recep Tayyip Erdoğan'ın
bir kaçak inşaatı olduğu ortayaçıktığında, onun se-
çim şansını yitirdiğini sananlar şapa oturdular, Re-
cep Tayyip Bey büyük farkla seçildi.
Bunda da şaşacak bir yön yoktu.
Belediye zabıtası üniformasını taşıyan ve yetkile-
rini kullanan kişi ile kenti salhaneye çeviren kişi ara-
sında kültür, davranış, hatta konut farkı mı var ki la-
civert üniformayı giydirdiğiniz kişiden, kuralı uygu-
lamasını isteyebilesiniz? . . .
•••
Türkiye'nin çarptksisteminde, belediyeler çağdaş
kentleşmenin kurallannı koyup uygulayacak organ-
lar değillerdir.
Bu sistemin içinde onlann iştevi yeni bir rant pay-
laşım odağı olmaktır.
Nitekim TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Celal
Beşiktepe, dünkü Cumhuriyet'te Fatma Koşar ile
yaptığı söyleşide, Türkiye'nin 220 milyar dolara va-
ran GSMH'sı içinde yüzde 60'a varan ve üretim
yapmaksızın elde edilen gelirin yüzde 30'unun kent-
lerdeki imar kararlanndan elde edilmiş kazanç ol-
duğunu söylüyordu. Bu rakam da 60 milyar dolar
ediyor ki 1999 Türkiye bütçesi ile eşdeğerdeydi.
Şu açıklamalar bile, belediyelerin esas ışlevleri-
nin birrant dağıtım odağı olmaya dönüştüğünü gös-
teriyor.
Burada bir önyargıya daha değinmek isttyorum.
Yerel yönetimler, sanıldığı gibi "demokrasinin beşi-
ği" değillerdir. Ayşe Birgül Arman bir çalışmasın-
da bu gerçeği tarihi kökenleriyle ortaya serdi.
Bugünkü durum ise malum.
Durum böyle olunca, Yerel Yönetimler Yasa Ta-
sansı'nı haklı olarak eleştıren ve bunun ranta daya-
lı soygunu büyüteceğini ileri süren Celal Beşikte-
pe'nin çözüm onerilerine de rahatlıkla katılmakola-
nağı yok.
Çünkü, kavimler göçünü andıran vahşi birgöçor-
tamında, rant kapmaktan başka bir şey düşünme-
yen, kentli bilincine sahip olmayan insanlarla de-
mokratik çözüm üretmek de olanaksız.
Acı, ama ne yazık ki gerçek.
Üzgünüm!
Doktorlar eylem
planı hazırlığmda
ANKARA(ANKA)-
Yıllardır özlük hakla-
nnda iyileştinne yapıl-
mayan sağlık çalışan-
lan, yoğun eylem ha-
zırhğına giriyor. Törk
Tabipleri Birliği Mer-
kez Konseyi Başkanı
Fûsun Sayek, sağlıkçı-
lann bu şartlarda çalı-
şamayacağmı dile ge-
tirdi.
Füsun Sayek, yaşa-
nan ekonomik kıizi en
ağır hisseden meslek
grubunun başında dok-
torlann geldiğini söy-
ledi. 1980 sonrası sağ-
lık çalışanlannın özlük
haklannın kötûye gitti-
ğini ve mali açıdan da
doyurulmadığını belir-
ten Sayek, "Arnkbıçak
kemiğe dayandL Gerçi
bizim için krizden ön-
cesi de vahimdi ama
şimdi daha da kötüye
gidiyoruz" dedi. Türki-
ye'nin çeşitli yerlerin-
de bölge toplantılan
yaparak sağlık çalışan-
lannın sorunlannı bir-
bir dinledıklerini bildi-
ren Sayek, halknı yok-
sullaşması nedeniyle
doktora giden hasta sa-
yısında azalma olduğu-
nun bildirildiğini be-
lirtti.
"Ekonomideki kriz
sonrası bordromuz
yûzde 30 azakta. Biz,
yurttaşlara hastalan-
mamalannı öneriyo-
nız" dıyen Sayek, "Bu
bordro değtşecek" slo-
ganının gerçekleştiği-
ni, ancak olumsuz yön-
de gerçekleştiğıni ifa-
de etti. Kurban Bayra-
mı'nın anhndan, bölge
temsilcileri ile görüşe-
rek eylem planı hazır-
layacaklannı bildiren
Sayek, bunun kaçınü-
maz olduğunu söyledi.
Sayek, 13 Mart'ta fa-
aliyet programı ve öne-
rilerini netleştirecekle-
rini bildirdi.
Yoksullukla sağlık
arasında büyük ilişki
bulunduğunu, yeni uy-
gulanması planlanan
programda sivil top-
lum örgütlerinin söz
sahibi olması gerekti-
ğini ıfade eden Sayek,
"Reel sektör diye, ban-
kacûk, fînans çevresi-
nin görüşünü abrsamz,
hiçbir program yaşa-
maz. Bizim desağhkh
bir toplum için önerfle-
rimiz var. Yoksullukla
mûcadele programla-
nnda sağlık önemli
yer ahr. Bizzaten önce-
id programa destek
vermemiştik" diye ko-
nuştu.
DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ulusalprogramı değerlendirdi
IMF ile obnazALİER
DİSK Genel Başkanı Süley-
man Çelebi, hükümetın bir
yandan ulusal programdan söz
ederken diğer yandan IMF ile
yeni programın görüşmelerini
yaptığım anımsatarak "EVfFile
ulusal program olmaz" dedi.
Süleyman Çelebi, oluşturul-
ması öngörülen programla ilgi-
li yaptığı değerlendirmede,
IMF programının öncekiler gi-
bi çökeceğini başından itiba-
ren defalarca dile getirdikleri,
şimdi Başbakan Bülent Ece-
vit'in de programın çökmesin-
de IMF'yi sorumlu tutan ifade-
ler kullandığını anunsattı. Çe-
lebi, Ecevit'in, bu görüşünü
değiştirmemesi durumunda
çalışan kesimler olarak prog-
ramın oluşturulmasına ve des-
teklenmesine katkı vermeye
hazır olduklanm vurguladı.
Çelebi şöyle devam etti:
"Ancak, Sayın Başbakan
'ulusal programdan' söz eder-
ken ekonomiden sorumlu Sa-
ym Kemal Derviş, ABD'de
IMF ile yeni programın görüş-
melerini sürdürüyor. Hükü-
met, özeDeştirmelerin hı/iandı-
nlacağuu, blok saüşlann Mec-
ns'ten hızla geçeceğini ilan edi-
yor. Hükümete buradan bir
çağn yapryoruz: IMFB ulusal
program olmaz. Gerçekten bir
ulusal program yapılacaksa,
hükümet önceiikle bütün top-
hınısalkesnnlerintemsikilerry-
le bir araya gelmelL Kendi
programuu dikte ettirmeye ça-
hşmadan, toplumsal kesimle-
rin ortaya koyacağı görûşlerin
ortak paydasını 'ulusal prog-
ram' olarak kabul etmeh ve bu-
nu toplumabuiikte sunmabdır.
Ancak böyle bir program tûm
toplumun desteğini atar ve ba-
şanlı olur."
Hükümetin enflasyonla mü-
cadelenın yaru sıra halka söz
verdiği Avrupa Birliği (AB) sü-
reci, demokratikleşme ve yol-
suzluklarla mücadelede de ba-
• Başbakan Ecevit'in de uygulanan ekonomik
programın çökmesinden IMF'yi sorumlu tutan ifadeler
kullandığını anımsatan Çelebi, "Gerçekten bir ulusal
program yapılacaksa, hükümet önceiikle bütün toplumsal
kesinîlerin temsilcileriyle bir araya gelmeli" dedi.
şansız olduğunu vurgulayan
Çelebi, AB sürecine ilışkin, ba-
zı adımlar atılrruş gibi topluma
sunulsa da başta 12 Eylül huku-
kunun getirdiği anayasanın de-
ğiştirilmesi olmak üzere, de-
mokratikleşme ve örgütlenme
özgürlüğünün önündeki engel-
lerin kaldınlmasına ilişin hiçbir
adım atılmadığını kaydetti.
'Şeffafohınmah'
Içişleri Bakam'mn ve bazı
görevlilerin kişisel çabalan ile
elde edilen sonuçlar dışında
yolsuzluklarla mücadelede
ciddi bir sonucun söz konusu
olmadığuıı savunan Çelebi, ka-
mu bankalannın görev zararla-
n ile bu bankalardan batan
bankalara fonlandığı iddia edi-
len kredilere ilişkin toplumu
tatmin edici bir açıklamanm
yapıhnadığını söyledi. Bu
alanda başan için önceiikle
devletin şeffaflaşması ve top-
lumun örgütlenmesi gerektiği-
ni ifade eden Çelebi, "Çünkü
en etkili denetim mekanizması
örgûüü tophımdur" dedi.
ÎĞNELİ FIRÇA ZAFERTEMOÇtN
Hükümete sert elestiri
DYP'UAttila: ^
IMFTürk
insamtugüdüyor
• DYP Genel Başkan Yârdımcısı îsmet
Attila, ekonomiyi "otorite boşluğunun"
çökerttiğini ileri sürerek "Hükümet değneği
IMF'nin eline vermiştir. IMF de ekonomiyi
ve insanımızı güdüyor" dedi.
ANKARA (AISÎKA) - DYP Genel Başkan
Yârdımcısı Ismet Attila, IMF'nin Türk insanını
"güttuğünü" ileri sürdü.
Afyon Milletvekili ve eski Maliye Bakanı olan
Attila, hükümete ekonomik uygulamalan
nedeniyle sert
eleştirilerde
bulundu.
Ekonomik krizin
nedeninin millet
iradesinin
saptınhnası
olduğunu savunan
Attila, IMF
Türkiye Masası
ŞefıCarlo
Cottareffi'nin de
IMF'ye taahhütleri
kontrole geldiğini
vurguladı.
Attila, bazı
sektörlerin "ar
belasma" hükümeti
desteklemeye
devam ettiklerini
belirtirken IMF
anlaşmalannda
insan unsurunun
bulunmadığuıı,
sipariş enflasyon rakamlaruun aldatıcı olduğunu,
ekonominin "BV1F urgam" ile bağlandıgını
söyledi.
Hükümeti beceriksizlikle suçlayan Attila, her
geçen günün kan kaybı olduğunu belirtirken ,
kendileri için "pişmanlık yasası" çıkarmasını
öneTdi. Attila şunlan söyledi:
"ANASOL-M hükümetine tavsryemiz şudur; IMF
ile anlaşma imzaladık. Ulkeyi perişan ettik, bu
ülkede yaşayan herkesi perişan ettik, ezdik. Onun
için pişmanız, diyerek halktan özür dilemelerini ve
TBMM'ye bir af, pişmanhk yasası getirerek
suçlannı affettirmekrini tavsiye cdiyoruz."
Attila, aynca hükümetın değneği IMF'nin eline
verdiğini savunarak "Hükümet, değneği IMF'nin
efine vermiştir. IMF de ekonomiyi ve insanımızı
güdüyor" diye konuştu.
DYP milletvekili Attila
Almanya Parlamentosu İnsan Haklan ve îçişleri komisyonlannın raporlan tartışıhyor
Türkiye'de işkence hâlâ gündemde
GÖNtL KENTER ENGEMANN
FRANKFUKT - Federal Almanya
Parlamentosu insan Haklan Komis-
yonu'nun 60 sayfalık Türkiye Rapo-
ru, milletvekillerine dağıtıldı ve tartış-
maya açıldı. 2000 yılmm sonunda
Türkiye'de incelemeler yapan Federal
Parlamento bısan Haklan Komisyo-
nu'nun resmen açıklanmamış rapo-
runda, Türkıye'de işkencelerin devam
ettıği öne sürülürken Türkiye'de insan
haklan ile ilgili durumu Türk yetkili-
lerinin de "memnuniyet verid" bul-
madıklan ifade edildi.
19-26 Kasım 2000 tarihlennde Bir-
lik 90 / Yeşiller Milletvekili Claudia
Roth'un başkanlığını yaptığı, altı ki-
şilik parlamento heyeti, insan haklan
konusunda incelemeler yapmak üze-
re Türkiye'ye giderek tstanbul, Anka-
ra, Diyarbaİar ve Mardin'de çeşitli po-
litikacılar, sivil toplum örgütleri ile gö-
rüşmeler yaptı ve bazı kuruluşlan zi-
yaret etti. Federal Parlamento İnsan
Haklan Komisyonu üyelerinin görüş-
tüğü kişiler arasında Başbakan Yâr-
dımcısı Mesut Yümaz, Adalet Bakanı
Hikmet SamiTürk, Meclis İnsan Hak-
lan Komisyonu Başkanı Hüseyin Ak-
güL, OHAL Valisi Gökhan Aydıner gi-
bi isimler yer alıyor. Komisyon, Tür-
kiye'de yetkılilerle ve çeşitli sivil top-
lum kuruluşlan ile işkence ve kötü
muamele, cezaevlerindeki koşullar,
ölüm oruçlan, idam cezası gibi konu-
larda görüşmeler yaptı.
konusu olduğunda partnerdiyebUece-
ğimiz ülkelerin elestiri ve tavsiyelerine
açık ohnauyız. Bu bir ülkenin içişleri-
ne kanşmak anlamına gefanez. Benide
Almanya'da rahatsız eden birçok ko-
nu var, Soüngen örneğinde olduğu gi-
bi'' görüşüne de yer verildı. Raporda
aynca TBMM İnsan Haklan Komis-
yonu ve diğer kuruluşlann "ortak bir
komisyon" oluşturması ve bu konuda
• insan Haklan Komisyonu, raporunda işkencenin altını çizdi.
îçişleri Komisyonu'nun sözcüsü ise silahlanma harcamalannı
ekonomik krizin nedenleri arasında görüyor.
Kısa bir süre önce milletvekillerine
dagınlan raporda hükümetin üst düzey
politikacılannın, Meclis İnsan Hakla-
n Komisyonu yetkilileri ve sivil top-
lum örgütü temsilcilerinin Türkiye'de-
ki ışkenceler ve kötü muamele, ceza-
evlerindeki kötü koşullar, ölüm oruç-
lan, idam cezası konusundaki görüş-
lerine geniş yer verilıyor. Raporda
Mesut Yılmaz'ın "Insan haklan ev-
rensektir. tşkenceve kötü muamelesöz
sürekli diyalog içerisine giribnesi doğ-
nıltusundaki istekleri de yer aldı.
Türk Tabipleri Birliği ve İnsan Hak-
lan Derneği'nin Alman İnsan Hakla-
n Komisyonu Heyeti'ne sunduğu ra-
porda özellikle çocuklara yapılan iş-
kencelere yer verilıyor ve en son 12
yaşındaki bir çocuğun işkence gördü-
ğünü ve gözaltında bir annenin ifade-
sinin almabilmesi için yeni doğmuş
çocuğunun köpeklerin önüne tutuldu-
ğu gibi iddialar bulunuyor. özellikle
Diyarbakır'da bu zamana kadar hiçbir
işkencecinin cezalandınlmadığı, 18
ayn olayda işkenceci polislerin ceza-
landınlabilmesi için bölge valilerinin
onay vermediklerine dikkat çekiliyor.
tki hükümete yöneük önerikr
Rapordaki Türk ve Alman hükü-
metlerine yapılan önerilerin bir kısrru
şöyle: Hükümetten sorumlu politika-
cılar da insan haklan konusundaki
"eksiklUderr kabul etoekteler. Du-
rumun düzeltilebilmesi için alınması
gereken önlemlerin etkili olabilmesi
uzun bir süreç gerektiriyor. Ancak he-
men ahlabilecek somut iki adımla baş-
lanabilir: Ölüm cezası kaldmlabilir ve
cezaevlerindeki ışkencelere etkili ve
görülebilir bir biçimde derhal son ve-
rilebilir.
Raporda Türk hükümetine öneriler
bölümünde Kürt kökenli yurttaşlann
yoğun olarak yaşadığı bölgelerde
olağanüstü halin olabilecek en kısa
zamanda kaldınlması önerisi de yer
aldı.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalisiardyahoo.com
Okuyucu ne kadar farkında
bilmiyorum ama, yüzlerce ga-
zeteci işten çıkanldı. Bazı gaze-
teterle özdeş hale gelmiş isim-
ler artık o gazetelerde yoklar,
yani işten atıldılar. Birçok büyük
gazetenın ekleri kaldınldı, yerel
eklere son verildi. Medya pat-
ronlan daciddi birekonomik kri-
zin içine düştüler. Çok sayıda
gazeteci geleceği belli olmayan
bir işsizlikle karşı karşıya.
Medyadaki aşın büyüme, şa-
tafat ve gösterişin bir noktaya
gelip tıkanacağını bılmek için
kâhin olmaya gerek yoktu. Ge-
çen gün Sabancı, televizyonda
konuşurken şöyle diyordu: "Be-
nim özel uçağım da, özelyatım
da yok. Bunlan gereksiz bir is-
raf olarak görüyorum." Medya
patronlannın uçaklan da var,
yatlan da, hatta yat limanlan da.
Medya yıidızlannın aldığı söyle-
nen paralan ise hesaplamaya
aklımız yetmiyor.
Sonuç olarak, basın ve TV
dünyası, kazandığının çok üs-
tünde bir harcama yapıyor ve
lüks içinde yaşıyordu. Şimdi bu
Medyadaki Krizin Arkasındaki...
lüks ve gösterişin ne kadann-
dan vazgeçildi onu da bilmiyo-
ruz. Bildiğımiz tek şey, az maaş
alan ve medyanın emekçısi ola-
rak bilinenlerin bu krizden en
büyük zaran gördüğü; çünkü
çoğunluğu işsiz kaldı. Bundan
sonra iş bulacaklan da çok tar-
tışmalı.
Medya, bu lüks ve şatafata
yönelirken iktidarla nasıl bir iliş-
ki içine girdi? Tabii ki ülkedeki
güç ve iktidar odaklannın bora-
zanlığını yaptı. En milliyetçi olan,
en militarist olan, en yalaka olan
en öne çıktı. Muhalefet, daha
çok sudan nedenlerle yapıldı.
En keskin ve aykın görünenleri
bile, bir başka güç odağına sır-
tını dayayarak siyasi eleştiriler
yapabildi.
"Araştırmacı gazetecilik",
sonyıllarda polisten, jandarma-
dan, devletin bazı merkezlerin-
den yönlendirmek amacıyla
yollanan haberleri yayımlama-
ya dönüştü. Bir de "gizli kame-
ra" ile yapılan "dnci hoca" di-
zilerini unutmamak gerekir. De-
mokrasi ve özgüriük konulan,
iktidann temel siyasetleri ise
"araştırmacı gazefec/ierin iliş-
mediğı konular olarak kaldı.
Böyle olunca, medya ulusla-
rarası ilişkilerde "şoven milliyet-
çiliğin" bayraktan haline geldi.
Kardak kayalıklanna en önce
onlar çıkıp savaş kışkırtıcılığı
yaptılar. Italya ve Fransa ile or-
taya çıkan krizlerde millıyetçilık-
te siyasileri geride bıraktılar.
Medya büyük ölçüde, siyasi
despotizme, bürokratik dikta-
töriüğe çanak tutan bir baskı
gücü haline dönüştü.
Siyasi despotizmi destekle-
yen yayınlarla, içi boş magazin
programlan el ele yürüdü.
1990'lann başında siyasi tartış-
mave haber programlan önem-
li bir ağırlığa sahipti. 10 yıllık dö-
nem içinde baskılann artması-
na paralel olarak haber ve tar-
tışma programlan yayınlardan
kaldınldı, onlann yerini, tetevo-
leler, yanşma programlan, "ne-
remi neremi" diyen sanatçıla-
nn(!) tartışmalan aldı. Ciddi tar-
bşma programlan da magazin-
teştirildi.
• • •
Medya kriziyle, Türkiye'nin
yaşadığı kriz at başı gidiyor.
Baskıcı, aşın milliyetçi, despo-
tik; içeride yurttaşıyta, dışanda
komşusuyla ve müttefikiyle
kavgalı sistem, çöküş sinyalleri
veriyor. Bu rejimin önemli bir
ayağı da medyaydı. Sistemin
krizi medyaya yansıyor.
Medya, bu buhrandan nasıl
çıkabilecek? Medya, devlete ve
iktidara yamanan tavnnı değtş-
tirmedikçe güvenilir olamaz.
"İktidara değil, halka güven",
"İktidann değil, okuyucunun il-
gisine yöneT, "Kuvvetin değil,
gerçeğin savunucusu ol" gibi
bazı temel tercihleri yapmadık-
ça, medya ciddi bir okuyucu ve
izleyici kitlesine kavuşamaz. Ik-
tidardan hortumlayacağı para-
lara güvenerek kurulmuş olan
yağmaalık, çöküş sinyalleri ve-
riyor.
Bu kez iktidariara ve güç
odaklanna yamanarak kurtul-
mak da mümkün görünmüyor.
Bu ülkenin demokrasi ve özgür-
lüklere yönelmesı, şoven iç ve
dış siyasetlerden anndınlması,
1982 Anayasası'nın kurduğu
otoriter, militer yapının değişti-
rilmesi gerekiyor.
Medya, bir tercihle karşı kar-
şıya. Demokrasi mi, despotizm
mi? Yalanlar peşinde koşmak
mı, gerçekleri halka ulaştırmak
mı? Türkiye'nin gerçeklerinin
ortaya konduğu bir platform ya-
ratmak mı, yoksa iç kamplaş-
mayı körükleyerek gerilim rantı
peşinde koşmak mı?
Tekelleri kartele dönüştüre-
rek, haddini aşan bir güçle şan-
taj yaparak devlet ihateleri pe-
şinde koşmak mı, yoksa parayı
haberden ve gazetecilikten ka-
zanan mesleğe geri dönüş mü?
Medya, kritik bir eşikten ge-
çiyor, tıpkı Türkiye gibi...
Diyarbakır
Arazi
mafyası
korucular
DİYARBAK1R
(CumhuriyetBürosu)-
Diyarbakır'da köylüle-
rebaskı yapan korucu-
lar hakkında açılan da-
valar artıyor. Kocaköy
üçesine bağlı Bozbağ-
larköyü Günalan mez-
rasında, 2 köy korucu-
su hakkında Ramazan
Demiray'a ait 108 dö-
nümlük araziyi ekip
biçmesine izin verme-
dikleri için suç duyu-
rusunda bulunuldu.
Korucular hakkında
Demiray'ı 'İehdit et-
tüderi" için 2'şer yıl
hapis istemiyle dava
açıldı.
Kocaköy ilçesine
bağlı Günalan mezra-
sında çiftçilik yaparak
geçimıni saglayan Ra-
mazan Demiray, kar-
deş olduklan bildirilen
korucular Necati ve
Habip £k hakkında
avukatıMuharremEr-
bay aracıhğıyla Koca-
köy Asliye Hukuk
Mahkemesi'nde da\"a
açtı. Erbay dilekçesin-
de, müvekkili Demi-
ray'ın 108 dönümlük
arazisi ile üzüm bağını
ekip biçmesine koru-
culann 5 yıldan bu ya-
na izin vermediklerini
belirterek korucular-
dan maddi zarann tah-
sil edilmesini talep et-
ti. Koruculann müvek-
kilini öldûrme tehdi-
dinde de bulunduklan-
nı ifade eden Erbay, di-'
lekçesinde 108 dö-
nümlük araziye buğ-
day ekilmesi halinde
yühk 20ton. 5 ydda ise
100 ton buğdaym elde
edüeceğini yıllık 1.5
ton üzüm elde edilen 4
üzüm bağının ise ekile-
mez durumda oiduğu-
nubelhrtti.