Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 MART 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Gazetecilerin
öpgütlenme görevi
Çalışma Bakanlığı'nın verileri -17 Ocak
2001 tarihli işkolu istatistiği- güvenilirse
eğer, gazetecilik alanında çalışanlann sa-
ytsı 9 bin dolayinda. Türkiye Gazeteciler Sen-
dikası Genel Sekreteri Ercan Ipekçi'nin
verdiği bilgiye göre, son günlerde medya
alanında işten çıkanlanların sayısı 2 bini
aşmış. Yani, işkolundatoplam çalışanlann
aşağı yukarı dörtte biri işsiz bırakılmış.
Yaşananlan "tensikat" diye geçiştirmek,
işin boyutunu küçüttüyor. Gazeteciler işten
atılmıyor, adeta kınlıyoriar. Ercan Ipekçi, şu
öneriyi yapıyor "İçinde bulunduğumuz du-
rum, geçmişten beri vetrolan sıkıntılann bi-
hkimiyle ortaya çıkmış birsonuçtur. Artık so-
rvnlann şahsi girişimlerie, gnıplaşmalaria ve-
ya dernekler aracılığıyla çözülemeyeceği
görülmelidir. Yapılması gereken, gazeteci-
lerin var olan güçlerini sendikal mûcadele
zemininde birteştirmesidir."
Bankalanyla, holdingleriyle, iktidarileya-
kın ilişkileriyle bir dev haline gelmiş örgüt-
lü medya sermayesine karşı, emek kesimi-
nin demokratik işleyişe sahip güçlü bir sen-
dikaya gereksinimi oiduğu çok açık. Gaze-
teciler, her bir kuruluşta özgüven ve çesa-
retle sendikalaşmayı gerçekleştirdikleri gün,
geçmişte oiduğu gibi topluma da önderlik
edeceklerdir hiç kuşkusuz. Hem ne demiş-
ti, bugünkü gazetecilerin öncülerinden Aii
Süavi, bir anımsayalım:
"Biz himmetimizi satamayz."
ISIK KANSl
ankcumOBri
Madem hem bayramdayız, hem
seyranda; Dünya Bankası Baş-
kan Yardımcısı Kemal Derviş'in
neden ekonominin başına getiril-
diğini Prof. Dr. Alpaslan Işıklı'dan
öğrenelim istedik:
- Hocam, Kemal Derviş sizce
kurtancı mıdır?
Işıklı- Uzmanlardan kurtancı icat
etmek eski alışkanlığımızdır. 12
Mart döneminde Nihat Erim'in
Dünya Bankası patentli uzmanla-
nnm da yer aldığı "beyin kabine-
s/'nden reformlar yapması beklen-
di. Reform yerine başımıza "bal-
yoz harekâtı" indi. Daha sonra
Özal'ın prensleri geldiler. Onlarda
Dünya Bankası ve benzeri kuru-
luşlardayetiştirilmişlerdi. Bunlann
yönetiminde görülmemiş banka
soygunlanna ve hortumlamalara
tanık olduk. Çoğu geldikleri yer-
Bayramlaşmalere kaçtılar.
- Hocam, Kemal Derviş bir-iki
aya kadar dûzlüğe çıkabileceği-
mizi söylüyormuş.
Işıklı- Sayın Derviş'in Türkiye'yi
bugünkü karanlık duruma düşü-
ren gidişten aynlma anlamına ge-
len birdeğişikliği beraberinde ge-
tirdiğine dair herhangi bir işaret
bulunmamaktadır.
Tam tersine bu durumun so-
rumlusu olan modelin çizgilerini
daha da belirginleştireceği anla-
şılıyor.
Başta bankalar olmak üzere,
tüm kamusal kurumlann yabancı-
lara sunulmasına hız verileceği;
bağımsızlaştırma adı altında Mer-
kez Bankası'nın uluslararası fi-
nans kuruluşlarına tam bağımlı
hale getirileceği anlaşılıyor.
- Hocam, Kemal Derviş alanın-
da uzmanmış ama...
Işıklı- Uzmanlık tek başına faz-
la bir anlam ifade etmez. Asıl
önemli olan, bu uzmanlığın kim-
lerin ve neyin hizmetinde olduğu-
dur.
Aslında bugünkü durumun ne-
denleri çok eskilere dayanır. Tüm
olumsuzluklar, Kemalist ekono-
mik ve sosyal ilkelere ihanetle baş-
lamıştır. Bu süreç, "küçük Ameri-
ka" hayalleri ile örtülendi, daha
sonra "demiryotu komünistiiktir" di-
yen zihniyetin uzantılarının tüm
alanlarda egemen kılınmasıyla bu
süreç daha da hızlandı ve nihayet
halkın yaranna değil, uluslararası
çıkar çevrelerinin emellerine hiz-
met eden bir model ülkenin sırtına
giydirildi.
- lyi bayramlar hocam.
Işıklı- Hepimize iyi bayramlar.
Döngüye bakın siz. ODTÜ öğre-
tim Elemanlan Derneği'nin belirleme-
lerine göre, oğrenci sayısı ve harç-
lan artarken yükseköğrenime aynlan
kamusal kaynaklar düşüyor. Hesap-
lama çok basit:
Konsolide bütçe içindeki topJam
eğitime aynlan pay 1993'te yüzde 22,
yüksek eğitime aynlan pay da yüz-
de 4.1 imiş. 2000'detoplam eğitimin
payı yüzde 7.15'e, yükseköğretimin
payı da yüzde 2.2'ye düşüvermiş.
1990-91 ögretim yıhndaki yükse-
kokullardaki öğrenci sayısı -açıköğ-
Üniversiteler ne işe yarar?
retimle birlikte- 695 bin 710 iken
1999-2000'de ise bu sayı 1 milyon
412 bin 248'e yükselmiş.
Nasıl ama? Universitelere aynlan
para yarı yarıya azalırken öğrenci
sayısı ikiye katlanıyor...
Bu tabloya bir de ögretim üyeie-
rinin maaşlannın satınalma gücü-
nün düşmesini ekleyelim:
"2000'de 1993 değerlerine göre
ücretlerdeki geriteme; kıdemli pro-
fesörlerde yüzde 27.6, profesörter-
de yüzde 14.7, doçentlerde yüzde
26.4, yardımcı doçentlerde yüzde
21.2, ögretim görevlilerinde yüzde
27.3, araştırma görevlilerindeyüzde
16.8olmuş."
Haydi bakalım, böytesi koşullarda
üniversiteden araştırma, bilim üret-
me bekleyin! Amaç, bu değil zaten.
ODTÜ ögretim Elemanlan Deme-
ği'nin yorumu çok yerinde:
"Ûniversitenin toplumsal rolü, bi-
lim ve teknoloji ûretmek değil, dışa-
ndan alınan bilgiyi öğmncilere ak-
tarmak biçiminde tanımlandığında,
ögretim elemanlanndan beklenen,
araşhmnak, sorgulamak ve bilgi üret-
mek değil, eiden gelen en yüksek
sayıda öğrencinin kafasına devşir-
me bilgileri depolamak olmaktadır. Bu
yaklaşım; toplumun, bilim ve düşün-
ce insanlan tarafından yeni oluşum-
lara yönlendirilmesini engellemek-
te, kunılu ekonomikdüzeninyeniden
üretilmesine yaramaktadır."
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLU ""
İnsanlar Âleminde Kısa Bir Tur
Kemal Derviş, niçin Dünya
Bankası'ndaki görevini bırakıp
Türkiye'de bakan oldu?
Bunda hükümetin ve Der-
viş'in isteğinden çok, Türki-
ye'deki son banka hortumla-
malarına bakan Dünya Banka-
sı başkanının, "Amanaman, ne
de olsa Türk, Dünya Bankası'nın
da içi boşalabilir aniden" şek-
•hndeki görüşü ağır basmış ol-
masın?!
• • *
Deniz Baykal, "CHP, siya-
setin Galatasaray'ı olacak" de-
miş.
Niye olmasın, Galatasaray
Avrupa'nın ilk 8 takımı arasına
girdi; CHP de parlamentoya gi-
remese de Türkiye'deki ilk 8
parti arasında!
CHP, umarız Galatasaray'a
benzer, ama Galatasaray, bu
haliyle CHP'ye benzemesin.
Yoksa Intertoto'ya bile katıla-
maz.
(Duyumlanmıza göre Baykal,
italyanca öğrenmeye başlamış
bile. İlk öğrendiği keiime de "hi-
zip"\n karşılığı olmuş!)
•••
Başbakan Ecevit, "IMFçağ-
dışı" demiş.
Çağdışı saydığı kurumun tüm
öneri ve öngörülerini "ulusal
programına" alan politikacı ne-
dir pekâlâ?
Soldışı!
•••
Italya Dışişleri Bakanı Dini,
"Apo yüzünden Türkler'e bir ki-
lo spagetti bile satamadık" de-
miş.
E, haksız mıymışız sizden bir
şey almamakta, Scala'yı aldık
Beşiktaş'ın başına, takım ne
hale geldi!
•••
Kurban bayramlarında ço-
cuklann gözü önünde, yasak-
lanan yerlerde, herhangi birdü-
zenleme olmadan kan dökülme-
si, tüm medyanın ortak tepki-
sini çekti.
Katıhyorum, bu utanç verici
görüntüler son bulmalı.
Sadece, aynı medyanın, 1
Mayıs işçi bayramlannda insan
kanı döküldüğü zaman, aynı
sertlikte tavır alamamasını an-
layamıyorum!
• • •
Dünyanın hiçbir yerinde rast-
lanmayacak şekilde, binlerce
insanımız kurban keserken ken-
dini ve hatta çevresindekileri
yaraladı.
Bu sonuçtan, bu insanlann
"kurban kesmeyi bilmeden" bu
işe kalkıştıklan anlaşılıyor!
Ama aynı zihniyet değil mi
zaten, ekonomik ve sosyal ge-
leceklerini, ne ekonomiyi ne de
sosyolojiyi bilmeyen kadrola-
nn partilerine teslim eden?!
Herkes deri toplarken, gelin
biz bir "veri" toplayalım: So-
nuçta, halkımız kendini hemen
her konuda bilmeden ama is-
teyerek yaralıyor!
•••
Yatınmlar kadar "kaçak" var-
mış.
Kaçakçılık ve Organize Suç-
larla Mûcadele Dairesi Baskan-
lığı'nca 2000 y\U başından bu-
güne değin gerçekleştirilen ope-
rasyonlaria sağlanan yaklaşık
3.6 katrilyonluk gelirin, 2001 yı-
lı kamu hedeflerine denk düş-
tüğü belirlenmiş.
Ne var ki bunda, yolsuzluk
yapanlar da kendilerine göre
"yatınm" gayreti içinde! Göre-
vi yolsuzlukla mücadeleyken,
kendi kişisei serveti ve yatınm-
lanna daha çok mesai ayıran li-
derler tarafından az mı yönetil-
di bu halk?!
• • •
Bağ-Kur'a olan prim borcu
6 katrilyonmuş.
Devleti temsil eden insanlar
da uzaydan gelmiyor, bu utusun
içinden çıkıyor.
Gel de, vurguncuyu besle-
yen iktidarlar ile vergide, prim-
de, faturalarda minik vurgunlar
peşindeki halk ile "bağ-kur"mal
•••
Başbakan Yardımcısı Mesut
Yılmaz, "Kriz, 10 yıldan beri
hükümetlerin uyguladığı politi-
kalardan kaynaklandı" demiş.
Bahsettiği 9 hükümetin üçün-
de Yılmaz başbakan, birinde
DSP azınlık hükümetine dışa-
rıdan destek vermiş, şu anki
hükümette de başbakan yar-
dımcısı.
Ama doğru söylüyor, başan-
lar gibi başarısızlıklar da kad-
ro"işidir!
•••
Ağar, "Benim dokunulmaztı-
ğımı kaldınn, ama Sedat Bu-
cak'ın dosyasının gündeme ge-
tirilmesine karşıyım. O deviete
güvenmiştir, devlet de ona, O
deviete kendini siper etmiştir"
demiş.
Demek ki insan haklan gibi,
"Ahodaşıma dokunma" sözü
de gün geliyor, herkese lazım
oluyormuş! (Bunca olumsuzlu-
ğun içinde Susurluk Çetesi'nin
cezalandınlmış olması umut ve-
ricidir. En azından, geçen za-
manda bu köşede üst üste 40
kere "Susurluk Çetesi cezalan-
dınlsın" dememiz boşa gitme-
di. Bir şeyi 40 kere söyleyince
olmayabiliyor, hep beraber bir
kere ve kararlılıkla söylememiz
daha doğru!)
• * • • ' •'
Daum'a sormuşlan Futbola
ve Beşiktaş'a niçin geri dön-
dün?
Yanıt: Çünkü futbol uyuşturur!
- H O Ş GELDÎN BEBEK-
Değerli dostlanmız Bahar ve Dr. Cengiz
Alataş'ın ismi henüz belirsiz güzel kızkn,
9 Mart 2001'de dünyaya 'Merbaba' dedi.
'Hoş geldin bebek, yaşama strası sende.'
CANILGAZ, ESER, VEDAT
Tütiin köylerinin
muhtarları
toplanıyor
17 Mart'ta onlarca muhtar
Ankara'ya akacak. Ege'de, Ka-
radeniz'de, Güneydoğu'datü-
tün ekilen köylerin muhtarlan,
TEKEUin özelleştirilmesine kar-
şı Türk-lş salonunda geniş ka-
tılımlı bir toplantı düzenleye-
cekler. Tek Gıda-lş, KİGEM, Tü-
tün Platformu, Tütün Eksperie-
ri Derneği, Ziraat Mühendisle-
ri Odası, Şigara ve Sağlık Ulu-
sal Komitesi, Türk Tarım Or-
man Gıda-Sen, Tanrn Gıda-Sen
veTüketici Haklan Derneği'nin
ortaklaşa kamuoyuna açıkla-
dıkları "TEKEL Ulusal Varlığı-
rruzdır, Satılamaz' başlıklı bildir-
geye sahip çıkacaklar. Diye-
cekler ki: "TEKEL, gerek tütün
sanayii ve gerekseyüksekalkol-
lü içkisanayiindeki konumuyla,
sadeceyamttığı kaynağın kamu-
nun denetiminde kalmasına yol
açmamakta, aynızamanda, tü-
tün ve alkol kullanımını kâr dür-
tüsüyle teşvik eden sorumsuz
birüretim vepazahama anlayı-
şının önündeki en önemli kont-
rol mekanizması olarak görev
yapmaktadır. Bu haliyle TEKEL,
tütün ve üzüm üreticilerinin de
dayanağı konumundadır. Tü-
tünde destekleme alımlarının
kaldınlması, üreticinin çokulus-
lu şirketlerin insafına terk edil-
mesi anlamına gelmektedir. TE-
KEL'in satılması, artık tütün alın-
mamasına yol açacaktır. Bu da
altematif ürün yetiştirme şansı
olmayan tütün üreticilerinin aç-
lık ve sefalete tenk edilmesi de-
mektir."
Muhtarlar, bölge milletvekil-
lerini de toplantıya çağırdılar.
Gelip gelmeyenleri de "yokla-
ma defteri"ne yazacaklar.
HAYVANLAR ÎSMAILGÜLGEÇ igulgec@yahoo.com
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakCg turk.net
ÇtZGÎLİK KÂMİL MASARACI
HARBt SEMÎH POROY semihporoy(a yahoo.com
TARÎHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 10 Mart
GALAPAGOS ADAL4R/..
KSS'TS BUGÜN, eS-/*WMX. OrtV ADAMt FOtf 7VM4S
&£ 8A8LANGA, GALAPAGOS '
toiçri. eürüt: OKTAMJS 'TX,
SSo K'ioMeree AÇ/Ğ/HO* yee ACAAJ 8tı ı^ot. -
K4NİK 4OALA8 t£ 7»VEOfK.ÜZUN •fÜZrtLLAIt,KOR-
SfRÇOK
ADALAJZ , ÖZ£UJlCL£ 19. rÜXYiLOA BACİHA AI/CtLA-
RfMA L/g&UeUK EruiÇTİ. eAlAPflGOS APALAÜl'NIN
ÖMSMİ, ÜNLÜ SİLGİN CHARLSS OAÜM/tN'İN yAPTlĞl
GBZİ \SC AKAÇTIIUVVUAItLA (IBSS') AeTMiÇnR. PAKWtH,
TÜRLERİN K&KeNİ" yHffrnVMKr DOSAL AYIKLANMA SAVt-
BÜYÜK ÇAP7M SU AKAŞTt&MAİiAGA SORÇU/YDO'. APA -
yAŞAYAN 8İRÇOK MAYVAN <s£ SİTKİ TİİRÜ, HENÜZ OÜN-
oide* re&ıe&N&EKi siaı eeuçMESiNi r*MAMLAAMMişn.
tOJÇ TÛKÛ. JeuAAIAHeÇçoUlA) VE DSV KAPLUMŞA&ALAB GIBt..
GÖRÜŞ
EMtN GÜRSES
HüşükYioğHriukirMalSavaş
Dünya Bankası ve IMF'nin temelleri 1944'te atıldı-
ğında toplantıda bulunan Lord Keynes , bu iki ku-
ruluşun gelecekteki birçok uygulamalarıyla liberal
ekonomilerde iyileşme yerine sefalete yol açabilece-
ğini düşünmemiştirherhalde. Dünya Bankası, kalkın-
ma projeleri için uzun dönem kredi sağlamak ama-
cıyla kurulurken, bunun kardeş örgütü IMF ülkelere
geçici mali sorunlan aşmak için kısa dönem kredi ver-
mek işini üstlenmişti.
ABD, Ingiltere, Fransa ve Japonya, IMF ve Dünya
Bankası'nda yüzde 40'ın üzerinde bir oy hakkına sa-
hiptirler. VVashington'daki bu kuruluşlara en fazla kat-
kı ABD'den gelirken VVashington'un hegemonyası
tartışılmaz. IMF ve Dünya Bankası'nın temel görev-
leri gelişmekte olan ülkeleri global kapitalist pazara
entegre etmektir. 1980'lerdeki borç krizi nedeniyle bir-
çok ülkezor duruma düşmüş, Dünya Bankası IMF'nin
faaliyet alanına da girmiş ve Brezilya'da oiduğu gibi
ödemeler dengesinde görülen sorunların atlatılması
için kredi sağlamayı faaliyetleri arasına almıştır.
Bu iki örgüt, yapısal uyum politikalarıyla borç sağ-
ladıklan ülkelerden bunun karşılığı serbest pazareko-
nomisine yönelme, gerekli reformlan yapma, borç öde-
melerinde verilen tarihlerine sadık kalma gibi politi-
kalan uygulamalannı koşul olarak öne sürmüşlerdir.
1999'da 71 ülke üzerinde yapılan bir araştırmada üç
yıllık yapısal uyum politikalan sonucu borç alan bu
ülkelerden üçte ikisinin borç yükünde artış oiduğu gö-
rülmüştür. Dünya Bankası geri ödemelerde zorluk-
larla karşılaşan bu ülkelere borçlannı ve faizlerini za-
manında ödeyebilmeleri için yeniden borç sağlama
yolunu açık tutmuştur. Dünya Bankası'nın gelişmek-
te olan ülkelere sağlayabileceği kaynak, gelişmekte
olan ülkelerden gelişmiş ülke bankalarına taşınan
sermayeden daha azdır. 1990'da 42 milyar dolar olan
bu sermaye aktanmı, 1997'de 256 milyar dolara ulaş-
mıştır.
Devlet bakanı olan Dünya Bankalı Kemal Derviş,
26 Ekim 2000'de NTV'de dünya ekonomisiyle daha
hızlı entegre olan ülkelerin ekonomilerinin daha iyi-
ye gittiğini söylüyordu. Bu entegrasyonun en önem-
li ayaklanndan biri de mali piyasalardır. Bu piyasa-
lardaki entegrasyonun Türkiye gibi gelişmekte olan
ülkeleri krizlere karşı daha zayıf hale getirdiğı ise
açıktır. Kemal Derviş, 8 Mart'ta Washington'da yap-
tığı basın toplantısında "Bizi bu duruma sürükleyen
en önemli unsur bankacılık sistemindeki durumdur"
diyordu. Derviş'in IMF politikalannı ve bunlann des-
tekçisi yerii işbiriikçilerini eleştirebilecek durumda
olmadığı açık. Krizter yoluyla sermaye, gelişmekte olan
ülkelerden gelişmiş ülkelere taşınıyor. Mali sektörie-
rinde dünya ekonomisiyle entegrasyonunu artıran
ülkelerin gelişmiş Batılı ülke mali kurumlannın dayat-
malarına karşı direnme güçleri de azalıyor.
1996-99 yıllan arasında Dünya Bankası ekonomi
danışmanlarndan olan Prof. Stiglitz 1997 Endonez-
ya krizinde IMF politikalannı eleştirmiş ve bu politi-
kalann kapitalizmin istikrarını tehdit edebileceğini
söylemişti. George Soros bile 26 Eylül 1998'de yap-
tığı bir konuşmada mali pıyasalardaki istikrarsızlığın
ekonomileri tehdit eder duruma geldiğinden yakın-
maktaydı. Bu krizlerin faturası tabii ki gelişmekte olan
ülkelere çıkanlacaktı. Fukuyama'nın masal dünyası-
nı (Batılı liberal demokrasinin zaferi) örnek gösteren-
ler Asya krizi sonrası cenazeye sırtlannı döndüler.
Yeni dünya ekonomik yapılanmasında gelişmekte
olan ülkelerde devletin geleneksel hizmet sağlayıcı
rolünü tasfiye edip kendisine düzenleyici polis rotti
verilmek için kollar sıvanmıştır. Merkezî gelişmiş ül-
kelenn gelişmekte olan ülkeler için demokrasi yaazı
ise uluslararası sermayenin ideolojik arsenalinin bir
parçası olarak sürüyor.
Prof. Boratav'ın "IMF'nin katıprogramı çöktü'yo-
rumuna dış ticaret müsteşan Tüzmen "önemli birde-
neyim o/mu?fur"açıklamasını getiriyor. Denemetah-
tası olduğumuzun bürokratça kabulü. Siyasi otorite-
nin bu felaketlerin en önemli sorumlusu oiduğu açık-
tır. ATO Başkanı Aygün'ün "Başbakana bizide mut-
fağa sokun dedik, cevap gelmedi" demesi siyasi
otoritenin yabancılaşma boyutunu gösteriyor. 25 mil-
yar dolar dış borç ödeyecek olan Türkiye'nin 20-30
milyar dolariık bir IMF-Dünya Bankası destekli yar-
dıma ihtiyaç duyması teslimiyetin yeni bir aşamasıdır.
Karşrtlannı askeri şiddet kullanarak kendi taleplerine
boyun eğdirmeye çalışanlar, mali savaş yöntemini
yürüriüğe koymaktadırlar. Dünya ekonomisinin dayat-
maları sonucu ortaya çıkan iç kargaşalardan devlet
sorumlu tutulup dışarıdaki bağ görülmez çoğunluk-
la. Batılı ülkeler gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik
dayatmalar sonucu ortaya çıkan toplumsal çalkan-
tılan "baskıcı devletin suçu" diye satarlar kendi top-
lumlarına. Krizin arkasından ise stratejik hesaplar
masaya yattnlır. Düşük yoğunluklu mali savaş, gelenek-
sel işgalin yerini alıyor. Bunun iç ve dış ayağı çok
zamandır beraber hareket etmektedirler.
E-mail: emingursesta yahoo.com
Fax: 0212 513 85 95
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2SOLDANSAĞA:
1/ Kırmızı pul-
lu ve beyaz et-
li bir bahk. 2/ 2
Kırkpınar gü- 3
reşlerini dü-
zenlemeyi üst-
lenen kişiye
verilen ad...
Kongo De-
mokratik
Cumhuriye-
ti'nin eski adı.
3/ Bir yolun
yokuş olan bölümü...
Bir ilimiz. 4/ Uçağın
hedefin üzerine dik
olarak saldırması...
Hangi şey. 5/ Gidil- 4
mesiçoksüren...Silis-
yum elementinin sim-
gesi. 6/ Olumsuzluk
belirten bir önek...
"Künye, kimlik" an-
lamındayerelsözcük.
II Bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm...
Tespihlerin baş tarafına geçirilen uzunca parça. 8/
Tütün dizmek, kurutmak ve işlemek için kullanı-
lan üstü kapah sergi... Emile Zola'nın bir romanı.
9/ Yanağın alt kısmı... Tecrübeli, usta.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kırmızı benekli bir tür fasulye. 2/ "Züğürt —"
Nesli Çölgeçen'in filmi... Bir Afrika ülkesinin pa-
ra birimi. 3/ Roketleri, fuzeleri ve güdümlü mermi-
leri firlatmaya yarayan düzenek... Atlann taşınma-
sı için yapılmış kapah taşıma aracı. 4/ Kabartmalı
pamuklu kumaş... Neon elementinin simgesi.
5/ — Dünyalar": Hidayet Sayın'ın oyunu... Bir
nota. 6/ Sodyumun simgesi... Mantık. II Bir yüze-
yin üzerindeki ince çizgi... Din adamlannın simge-
si sayılan başlık. 8/ Kuytu ve sıcak yer... Uzun ve
yorucu çalışma. 9/ Sermaye... Baş çoban.