17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 OCAK 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIZI Yancıoğlu Adana'da • ADANA (Cumtauriyet Bürosu) - Merkez Valisi Recep Yazıcıoğlu, Pir Sultan Abdal Kültür Demeği'nce düzenlenen bır konferansa katılmak için Adana'ya geldi. Söylemleriyle katıldığı her toplantıda ilgi odağı olan eski Erzincan Valisi Yazıcıoğlu. bugün saat 13.00'teTeksif Sendikası'nda yapılacak "Kültürler Arası Yakınlaşma ve Demokrasi" konulu konferansa katılacak. Orhan Kemal Öykü Yarışması • ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Seyhan Belediye BaşkanlığYnca düzenlenen "Orhan Kemal Öykü Yanşması" sonuçlandı. Adana'da kültür ve sanata katkı amacıyla düzenlenen yanşmaya yurtiçi ve dışmdan 123 yanşmacının 230 öykü ile katıldığını ve bunun çok sevindirici olduğunu belirten Belediye Başkanı Yıldıray Ankan, jürinin Fikret Otyam, Tank Dursun Kakınç, Burhan Günel, Öner Yağcı ve Zafer Doruk'tan oluştuğıınu belirtti. Adanalı yazar Turan Altıntaş'a 'Onur', Kıbns'ta şehit edilen gazeteci Kutlu Adalı adına kurulan ve halen başkanlığını yaptığı vakıf adına yanşmaya katılan 'lltay AdaU'ya''Banş' ödülleri verildi. Yanşmada Gülseren Engin birinci, Murat Tuncel ikinci, Engin Çetinbağ ise üçüncü oldu. Ödüller önümüzdeki hafta düzenlenecek törenle verilecek. Prof. Orbey cinayeti • ANKARA(AA)- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ABD'de yaşayan ve tatil için Türkiye'de bulunduğu sırada Prof. Hasan Orbey'in öldürülmesiyle ilgili olarak gözaltına alınan Ali Vurgun hakkında "kasten adam öldürme, hırsızlığa teşebbüs ve ruhsatsız silah kullanma" suçlanndan 38 yıla kadar ağır hapis cezası istemiyle dava açtı. Savcı Adil Kubat, iddianamede Haymana Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan bir ihbar üzerine, ruhsatsız silah ve polis kimliğiyle yakalanan Ali Vurgun'un, emniyette, daha önce gerçekleştirdiği hırsızlık olaylannı ve Orbey cinayetini itiraf ettiğini belirtti. iddianamede Vurgun'un olay yerinde tatbikat yapılırken avukatının yanında "olayı nasıl gerçekleştirdiğini en ince aynntısına kadar anlattığı" kaydedildi. Yurt çocukları • ADAıNA (Cumhuriyet Bürosu) - Adana Yetiştirme Yurdu Mezunlan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Osman Yıldız, yetiştirme yurtlarında bannan ve 18 yaşını doldurduklan için yasa gereği ilişkileri kesüen gençlere iş verihnesini istedi. Yıldız, "Bu sahipsiz evlatlanmızı geleceklerini düşünerek eğitiyoruz. Ancak yasa gereği 18 yaşını doldurduklannda bizimle ilişkileri kesiliyor. Bizim iş sağlama olanağımız kısıtlı. Devlet bu kardeşlerimize devlet dairelerinde öncelik tarumaya çalışsa da yeterli olmuyor" dedi. KanserintedaviyöntemleriA meliyatla tümör çıkarılsa bi- /• le,kanserhücresininçoğalma . / A potansiyelinin çokyüksek ol- rnası nedeni ile, vücutta kalan bir kanser hücresinden bile tekrar tümör oluşabilmektedir. Bu nedenle kan- serin, ameliyattan sonra, ilaçla ya da ışın tedavisi ile tedavi edilmesi gerek- mektedir. Kanser tadavisinde uygu- lanan kemoterapide kullanılan ilaç- lar, hücrelerin DNA'sının yapısına girerek hücreyi öldürmektedir. Bu ilaçlar, bundan önceki bölümde sö- zü edilen ve DNA'nın yapıtaşı olan ve baş harfleri A, T, G, C ile başla- yan kimyasal maddelenn bir benzer- leridir. Ancak bu ilaçlannyapısı DNA'nın yapıtaşı olan moleküllerden küçük birer değişikliğe sahip olduğundan, DNA'nın içine girmesine rağmen, DNA'nın yapıtaşı olan A, T, C, G gi- bi fonksiyon gösteremediklerinden, hücre ölmektedir. Hücrelerçoğalma- ya başlamadan önce DNA'lannın bir kopyasını yapmakta, daha sonra hüc- re iki yavru hücreye bölündüğünde, her iki hücreye eşit miktarda ve ay- nı DNA'nın gitmesi sağlanmaktadır. DNA'sının kopyasuıı çıkarmakta olan hücre, kemoterapötik ilaçlan, kendi yapı taşlan olan A, T, C, G'den ayırt edemediği için DNA'sını çoğaltmak için kullanmaktadır. Yine daha önce- ki bölümlerde söz edildiği gibi, kan- ser hücreleri çok hızlı çoğaldığın- dan, DNA'lannın da çok sık olarak birer kopyasını yapmaktadır ve bu nedenle kemoterapi ilaçlannın hüc- re içine girerek DNA'ya girmeleri de sağlanmaktadır. Kemoterapi İlaçlan Bir başka tür kemoterapi ilaçlan ise hücreyi çoğalırken bölünme aşama- sında durdurmaktadır. Tıpkı zamanı durdurmak gibi bir etki göstererek hücrenin ne önceki ne de sonraki ha- line dönmesi mümkün olamamakta- dır. Yani hücre tam anlamı ile felç ol- maktadır. Bu etki, hücrenin bölünme- sinin bir evresi olan ve "metafaz" adı verilen aşamada görülmektedir. Bu ilaçlar, sadece bu aşamadakı hüc- reye etki etmektedir ve kanser hüc- resi de çok hızlı çoğaldığından, ge- nelde çoğunhığu bu metafaz aşama- sında bulunmaktadır. Ancak bütün bunlann yanında, vücutta kanser dı- şındaki hücrelerde de yaşamın de- vamı için (hücrelerin eskimesi, do- ku hasan gibi) normal bir düzeyde ço- ğalma bulunduğundan, bu normal hücreler de bu ilaçlardan aynı şekil- de etkilenmektedir. Kemoterapi ile te- davıde görülen yan etkilerin büyük çoğunluğu, bu normal hücrelerin de etkılenmesı sonucunda oluşmakta- dır. Bunun dışında görülen yan etki- ler, verilen bu ilaçlardan sonra vücut- ta yoğun hücre ölümü yaşandığın- dan, bu öhnüş hücrelerin yarattığı olumsuz etkilerdir. Bunun dışında, hemen hemen her türlü tedavide kullanılan ilaçlarda ol- duğu gibi, ilaçlar vücuttan atılma- dan önce, vücut tarafından daha kü- çük parçalara aynlırlar ve bu parça- lanma sonucu ortaya çıkan yeni mad- delerin vücutta yaptığı etkiler de, ke- mopterapideki yan etkilerden biri- dır. Immünoterapl Bugün kanser tedavisinde kulla- nılan kemoterapi ve ışın tedavisinin yan etkileri nedeni ile, kanseri immü- noterapi ile tedavi etme yönündekı ça- lışmalar hızla sürmektedir. Bu çalış- malann bir kısmı kanserde baskılan- mış bağışıkhk sıstemı üzerindeki bas- kıyı kaldırmak, bir kısmı ise bağışık- lık sisteminin silahlannı ilaç olarak kullanmak yönündedır. Aşağıda kı- saca söz edilecek bu tedavi yöntem- lerinin, hemen hiçbirinin sorunlan bugün için tam olarak çözülemediği için, şu anda kullanılan kemoterapi ve ışın tedavisine alternatif hale ge- lememiştir. Bugün bu tedavilerin bir kısmı, ya kemoterapi ve ışın tedavi- si ile birlikte verilmekte, ya da öbür tedavilerden sonuç alınamamış has- talara uygulanmaktadır. Yan etkilerinin henüz giderileme- miş olması, hücre ile tedavinın her hasta için özel hücre üretimi gerek- tirmesi. bunun için etnek yoğun ça- lışmaya gereksinim duyulması, bu nedenle de fabrikasyona gidileme- mesi, bu yüzden de işlerin bizzat uz- man emeği ile yürüyor olması, uzman sayısının azlığı ve terapi için verilen hücrelerin istenen hedefe tam ulaşa- maması gibi sorunlar, immünotera- pinin bugünkü sorunlandır. Ancak sorunlan gidermek için üzerlerinde yoğun çalışmalar yapılmaktadır ve ça- hşmalar umut vericidir. Slhlrll silahlar Bağışıklık sisteminin önemli si- lahlanndan olan ve antikor adı veri- len maddeler, Y harfi şeklinde mo- NK hücresi Tümör hücresi EL-2 | 3-5 gun Tümör \ % LAK hücresi Tümör hücresi IL-2 Katil hücrelerte tedavide bugün LAK hücresi adı verilen hücreler kuüamlmaktadır. Bu yöntemde hastadan kan ahnmakta ve bu kan hücreleri, immün sistemin en önemli silahı olan IL-2 ile laboratuvarda hem sayıca çoğaltılmakta hem de IL-2 'nin onlan katil hücre haline getirmesi sağlanmaktadır. Katil hücreye dönüşen hücreler ise hastamn kanında bulunan NK adı verilen hücrelerdir ("naturel küler"; doğal öldürücü hücreler). Bu hücrelerin ashnda vücutta da tümör hücresini öldürmesi gerekirken bunu çeşitli nedenlerle başaramamakta ve şekilde görüldüğü gibi tümör hücresini öldürememektedir. Bunlar IL-2 ile laboratuvarda 3-5 gün uyanldığında tümör hücresini öldürecek hale gelmektedir. Bu hücreler daha sonra hastaya IL-2 ile birlikte verildiğinde, özeüikle böbrek, cilt ve akciğer kanserinde çok iyi sonuçlar alınmaktadır. IL-2 tek başına hastaya verildiğinde tümörü öldürmesi için çok yüksek dozda kuüanılması gerektiğinden bu dozda çokfazlayan etki ortaya çıkmaktadır. O nedenle bu yöntem gelistirilmistir. (Clinical Immunology 'den alınmıştır. Editörler: J. Brostoff, G.K Scadding, D. Male, I.M. Roitt. Yayımcı: Gotver Medical PubUshing, London, New York, 1991). leküllerdir. Bunlar bağışıklık sıstemi tarafından, mikroplarla oluşan has- talıklarda yapılan maddelerdir. Bun- lar daha önceki bölümde sözü edilen, immün sistemin interlökin ve sito- kmadı verilen silahlanndan farkhdır- lar. MHcroba karşı antikor Yine yukanda söz edüdiği gibi öbür süahlar hedefe yönelik olmayıp tüm vücudu etkilerken, antikorlar he- defe yönelik, sadece o hedefi vura- bilen maddelerdir ve hedeflenen mik- roba, Y harfinin çatal kısmı ile ya- pışmakta ve Y harfinin sapı boşluk- ta kalmaktadır. Hastahklara karşı ya- pılan aşılarda da vücut, bu aşıda kul- lanılan mikroba karşı antikor üretir ve antikor üretme yeteneğine sahip hücre vücutta yıllarca canlı kalır ve o mikrop tekrar vücuda girdiğinde ba- ğışıklık sistemi artık onu tanıdığın- dan hemen bu antikorlan ile mikro- dır. Bunun dışında bu antikorlar, la- boratuvarlarda fare hücrelerine yap- tınldığından ve vücut bu fare antiko- runu yabancı kabul ettiğinden, bağı- şıklık sistemi buna reaksiyon ver- mektedir. Bu sorunu çözmek için de araştı- ncılar bu Y şeklindeki molekülü tam çatal kısmından kesip sapını atarak, atılan kısmın yerine, insan antikoru- nu sapından yapıştırarak, yeni anti- kor oluşturma çalışmalannı sürdür- mektedir. Bütün bunlann ötesınde, te- davi için kullanılan antikor miktan çok yüksek olduğundan, bu kadar çok antikorun vücuttan temızlenmesi de sorun oluşturmaktadır. Yine de tüm bu sorunlanna karşın bu antikorlar, kanserli hücreyi değil ama lösemi tedavisi için uygulanan kemik iliği nakillerinde, nakledilen üiktekı vücuda reaksiyon verebilecek T hücrelerini öldürmek için kulla- nılmaktadır. Bu antikorlarla tedavi denemele- karşı antikor yapılıp hastaya verildi- ğinde, antikor bu moleküle bağlan- makta ve büyüme faktörünün bağlan- masını engelleyerek hücrenin içine girmesi de engellenmektedir, sonuç- ta kanser hücresinin büyümesi dur- duruhnaktadır. Katil hücrelerle Immünoterapl LAKtedavisi(LymphokmeActiva- ted Killer CeU tedavisi): Bu tedavi yöntemi ilk kez bır cerrah olan Pro- fesör Rosenberg tarafından bulun- muştur ve bazı kanser türlerinde umut verici sonuçlar alınmıştır. Profesör Rosenberg, Amerika'da kliniğinde bu tedavi yöntemini bazı kanser tür- lerine hâlâ uygulamaktadır. Bu yön- temde hastadan kan ahnmakta ve bu kandakı akyuvarlar (bunlar bağışık- lık sisteminin hücreleridir) laboratu- var koşullannda çoğalhhp katil hüc- reler haline getirilmektedir. Bazı kemoterapi ilaçian ise hücreyi dsrdıırDiflktadır. Tmlazamaru durdurmak gibi bir etki göstererek hucrenin ne öoceki ne de sonraki haline dönmesi mümkün oUmamaktadır. bu öldürmektedir. Bugün difteri, tetanos, boğmaca, çocuk felci, sanlık virüsü ve daha pek çok aşılamadaki mekanizma bu- dur. Bu nedenle kanser hücresine kar- şı da laboratuvarlarda böyle antikor- laryapılarak bu antikorlarla tedavi de- nemeleri bulunmaktadır. Kanser hüc- resine karşı laboratuvarda üretilen bu antikorlar vücuda verildiğinde, kanser hücresine yapışarak hücrenin içine girmektedir. Tedavi denemelerl Bu antikorlann sapına zehir bağ- layarak, ya da radyoaktif madde bağ- layarak yapılan tedavi denemeleri bulunmaktadır. Böylece hücrenin içi- ne giren antikor, hücreyi, sapına bağ- lı zehir ya da radyoaktif madde ile öl- dürmektedir. Ancak kanser hücresi böylece öl- dükten sonra, içindeki zehirli mad- de ortalığa saçıldığından, vücuttaki diğer dokular da bundan etkilenmek- tedir. Bu sorunu gidermek için üze- rinde yoğun çahşmalar yapümakta- nnın bır başka yöntemi ise. bu sapı kesilmiş antikorun kesilen kısmına, yine sapı kesilmiş ve çatal kısmı ile vücuttaki bağışıklık sisteminin öl- dürücü hücresine yapışan bir antiko- ru ekleyerek, yeni birmolekül geliş- tırme yönündedir. Böylece geliştın- len bu antikor. bir taraftan kanser hücresine bağlanmakta, öbür taraftan öldürücü hücreye bağlanarak, kanser hücresi ile öldürücü hücrenin çok sı- kı temas etmesini ve kanserli hücre- nin öldürülmesini sağlamaktadır. Bazı kanser türlerinde, DNA'daki değişiklik sonucu, kanserli hücrenin aşın büyümesine neden olan ve bü- yüme faktörü adı verilen madde üre- tilmektedir. Bu madde kanser hücre- sınin aşın çoğalmasına neden olmak- tadır. Büyüme faktörü Bu büyüme faktörü, kanser hücre- sinin içine, hücrenin yüzeyindeki bir moleküle bağlanarak girmektedir. Büyüme faktörünün, kanserli hücre yüzeyinde bağlandığı bu moleküle Bu amaçla, hücreler laboratuvar- da üretilirken, üredikleri ortama ba- ğışıklık sisteminin en önemli silah- lanndan olan IL-2 (interlökin-2) ek- lenmektedir. Hücreler üç gün bu şe- kilde uyanldıktan sonra bu hücreler, katil hücre haline dönüşmektedir. Daha sonra bu hücreler hastaya da- mardan kan verir gibi geri verilmek- te ve bu hücreler kanser hücrelerine saldırarak onlan öldürmektedir. Umut verlcl sonuçlar Ancak bu tedavi yönteminde, has- taya geri verilen hücreler, kan hüc- releri olduklan için kanda dolaşma- lan gerekirken, bilinmeyen bir ne- denle, böbrek, akciğer gibi belü or- ganlara yerleşmektedirler. Onlann bu özeUiİderi böbrek, akciğer ve özel- hkle deri kanserlerinde umut verici sonuçlar ahnmasına neden olmuştur. TIL teda\isi (Tumor Infiltrating Lymphcytes tedavisi): Ameliyatla tü- mör çıkanldıktan sonra, tümörün et- rafına yerleşmiş bulunan bağışıklık sisteminin hücrelerinden, T hücre- leri (TTL) tümörden aynlarak ahnmak- ta ve bu hücreler yukanda anlatılan yöntemle laboratuvarda IL-2 ile ak- tive edilerek çoğaltılmaktadır. LAK tedavisindeki yöntemde, kan hücre- leri ile tedavi yapıldığından, hastadan birkaç torba kan almak mümkündür. Çünkü tedavi edici etki için çok sa- yıda hücreye gereksinim vardır. TIL tedavisinde ise tümörün çevresinden elde edilen hücre sayısı çok az oldu- ğundan, bu hücrelerin tedavi edici sayıya gelebilmeleri için aylarca la- boratuvar koşullannda çoğaltıhna- lan gerekmektedir, bu da bu yönte- min en büyük güçlüğüdür. Ashnda tümörün çevresinde bu- lunup da tümörü yok edemeyen bu bağışıklık sistemi hücrelerinin, la- boratuvar koşullannda bağışıkhk sis- teminin silahlan ile uyanldıktan son- ra tümörü öldürmeleri, kanserde ba- ğışıklık sisteminin yetersızliğinın en güzel kanıtıdır. Oysa immün sistemi iyi çalışan bir kişide bu hücrelerin hiç KANSER-3- Doc. Dr. Ş â k r ı n Sahin TT,,^ anser ^ y tedavisinde JL JL. kullanılan kemoterapi ve ışın tedavisinin yan etkileri nedeni ile, kanseri immünoterapi ile tedavi etme yönündeki çahşmalar hızla sürmektedir. Bu çahşmaların bir kısmı kanserde baskılanmış bağışıklık sistemi üzerindeki baskıyı kaldırmak, bir kısmı ise bağışıklık sisteminin silahlannı ilaç olarak kullanmak yönündedir. bir müdahaleye gerek kahnaksızın tümörü yok etmesi gerekmektedir. TIL ile tedavide, hücrelerin aylar- ca laboratuvar koşullannda çoğaltı- lıp geri verihnesinden sonra, bazen bu hücrelertekrar tümör çevresine git- memektedir. Hem LAK, hem de TIL ile teda- vide, bu işin uzmanlannca hücrele- rin üretim ve öbür işlemlerinin yapıl- ması gerekmektedir. Sonuçta yuka- nda sayılan sorunlann yanında, hüc- re üretiminin kapsamı da göz önüne alındığında, çok sayıda uzmanın bu işle uğraşması gerekmektedir. Tür- kiye'de olduğu gibi, dünyada da ye- ni bir bilim alanı olan immünoloji konusundayetişmiş uzman sayısı ol- dukça azdır. Aynca her immünoloji uzmanı da, aynca hücre ile çalışma konusunda uzman değildir. Böyle olunca, Türkiye'de bu konu- da bir elin on parmağı değil, bir elin beş parmağından daha az sayıda, hüc- re konusunda deneyimli immünolo- ji uzmanı bulunmaktadır. SÜRECEK Coley ctkisi azı bilım adamlan. tümörün büyüklüğünün, bağışıkhk sisteminin onu yok etme kapasıtesinin üstüne çıktığı için bağışıklık sisteminin çaresiz kaldığını iddia etse de, tümörün bu büyüklüğe gelinceye kadar bağışıklık sistemi tarafından yok edilmemiş olması. bağışıkhk sisteminin yetersizliğini düşündürmektedir. Bunun yanı sıra kanserde. immün sistemüı tamamen çökmüş olmadığı, ancak tümörü \ok etme kapasitesinin yetersız olduğu, yani baslalannıış olduğu düşünülmektedir. Yüz yıl önce profesör \Vilnam Coley tarafından da fark edilen bu durum. bugün Coley etkisi olarak bilınen yaklaşımm da temelini oluşturmaktadır. Profesör Coley, öldürülmüş ya da parçalanmış bakterileri, bugün hastahklara karşı aşılamada kullanılan yöntemde olduğu gibi, hastalara enjekte ettiğinde ya da bakteriyel hastahk geçırmış kişilerde, tümörde genleme olduğunu göstermiştir ("tumor regresskMi"; tümörün tamamen yok edilmesı değil büyümesinin yavaşlaması). Bugün de alternatif kanser tedavisi olarak adlandınlan ve "Kanseri aşı ile yok edryonız" ya da "Kansere karşı aşjlama ile konıma sağbyoruz" biçiminde açıklanan yöntemler, Coley ettdsine benzer etki yararmaya yönelik yaklaşımlardır. Burada temel felsefe. tümör karşısında pasif bir tutum izleyen bağışıklık sistemini. öldürülmüş baktenlerle uyararak aktif hale getirmek ve aktif hale gelen bağışıklık sisteminin immÖB sistemin silahlan olarak adlandınlan maddeleri üretmesıni sağlayarak, bu silahlann kanser hücresini de hedef almasını sağlamaktır. Ancak, bu silahlann sadece kanser ve mikroplan hedef alan silahlar gibi yanhş anlaşılnıalara meydan \ermemek için silahlann etki mekanizmalanndan kısaca söz etmek gerekmektedir. Baflısıklık slsteml Bağışıklık sistemi: kanda, lenf bezlerinde ve dalakta bulunan akyuvarlardan oluşmaktadır. Bu hücreler kendi içinde 9 ana gruba aynlırlar (T hücresi, B hücresi, monosit-makrofaj, nötrofıl, eozinofıl, bazolfil, doğal öldürücü hücre (NK hücresi). dentntik hücre. plazma hücresi gıbı) ve fonksiyonlanna göre de başka alt gruplara da aynlmışlardır. Her birinin fonksiyonu bırbınnden farklı olmakla birlikte. birbirlerinin fonksiyonunu tamamlarlar ve etkilerler. Bu nedenle birinde oluşan bir bozukluk tüm bağışıklık sisteminin fonksiyonunun bozulmasına neden olmaktadır. Aslında, bu hücrelerin ürettikleri silahlardan günlük yaşamımızda bizler sıkhkla etkilenmekteyiz. Yetişkin yaşa gelmiş de herhangi bir nedenle ateşi çıkmamış insan. hemen neredeyse yok gibidir. lşte insanda ateşin çıkmasına neden olan maddeler, bağışıklık sisteminin yaptığı TNF ve IL-1 adı verilen maddelerdır. Bağışıkhk sisteminin ürettiği bu maddeler, yanı silahlar, hastahk nedeni olan bakteri, mantar ya da virüslen öldürmek amacı ile yapıhnaktadır, ancak bu maddeler aynı zamanda vücudun kendi hücrelenni de etkileyerek kişuıın ateşinin çıkmasına, vücudunda halsızlık hissetmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, kanserde alternatif tedavi olarak bugün ortaya atılan yaklaşım da bağışıklık sistemini işte böyle aktif hale getirmek amacı ile vücuda bakteri enjekte ederek immün sistemi aktive etmeye yönehktir. Son günlerde tartışma konusu olan, Lrvingston tıp merkezinde uygulandığı iddia edilen ve "•Kanserin nedeni bulundu ve tek tedavi budur" gibi tanıtımı yapılan da böyle bir uygulamadır. Livinsgton'da bir bakteri türü olduğu iddia edilen, progenitorcriptocidies'in, böyle bir amaçla hastalara enjekte edildiği iddia edılmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle