17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 OCAK 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA JvUJLJL LJJtl. [email protected] 15 Her kesimden izleyicinin dikkatini çeken birbirinden iddialı ve önemli etkinlikler gerçekleştirildi Istanbul üghıç sergilerle doldu taşü LEVENT ÇALIKOĞLU Hayırlı olsun, milenyumu da geride bıraktık. Bu arada postmodernistlerin özellikle de BaudriJ- tard'ın tarihin, siyasalın, sanatın, toplumsahn ve ideolojilerin sonuna ilişkin kehanetlerınin gerçek- leşmediğini görmüş olduk. Yerküreye ne bir gök- taşı çarptı ne İsa Mesih kurtancı olarak geri dön- dü ne de Kubrick'in Dr. Strangelo'sunda olduğu gibi dünyayı nükleer felakete sürükleyecek olan kır- mızı düğmeye yanlışlıkla basıldı. Tabu ki sonucu ağaç gövdesine bağlı, metaforik bir bekJentiydi bu. îşin kötûsü hiçbir şeyin bitmeyeceğıni görmek beklenilenden daha acı bir tecrübe oldu. Peki, şim- dz ne yapacağız? Batı bu konuda yeteri kadar yı- ğınak yaptı. Her fırsatta sınırlan ortadan kaldırdı- ğını, dünyayı hantasLzlaştırdığını, "ötekine'' firsat tanıdığını, modernkşmenin getirdıği kekeme tür- den özgürleşim modehnin ıflas ettiğini avazı çık- tığı kadar bağınyor. Sözün kısası bu sayede nere- deyse 1000 yıldan ben biriktirdiği günahlannın kefaretinı ödüyor. Oysa sanat dahil tüm alanlarda durumun bu kadar ıyi nıyetli olmadığını gayet iyi biliyoruz. Örneğin eskiden kolonıyalizmin tanımı açık seçik ortadaydı. Emperyalist ülke, bir deri bir kemik kalasıya kadar öbûr ülkenin tepesine biner- dı. Şımdı ıse sömürülen ülkeyi ekonomik olarak kalkındırmayı, işgücünü arttırmay] hedefleyen, in- sanlann oturma odalanndaki televızyondan nasıJ yaşayacaklannı, neye ne kadar harcayacaklannı söyleyen karmaşık bir sûrece dönüştû. DizginJeri elinde tutan Batı'nın izni olmaksızın bırakın New York'ta sergi açmayı, elinızi kolunuzu sallayarak Disneyland'a biie gidemezsinız. Biz ise birtûrhe- sap dökümü çıkarabileceğimiz bir yılda "neyi yan- h$ vapök" sorusunu bıle sormadık. Sormadığımız gibi Batılı formatlann en sadık ama en beceriksiz izleyicilerinden bırisi olmaya da devam edıyoruz. Güzel sanatlann sıradan insandan hızia uzaklaştı- ğını görmemek için kör olmak lazım. Özellikle sa- natçılann unuttuklan bir şey var: Sanatçı, çoğun- lukla bir memnuniyetsizlik belirtisi gösteren kişi- dir. Oturdugu koltuğun çivileri ne yapar ne ederpo- posuna batmaya başlar. Bugünlerde çevremdeki herkes sanat piyasasından, müzayedelerden, kur- naz koloksiyonerierden, müzesizlikten, ölûm oruç- lanndan, F tipi hücrelerden mustarip. Fakat eyle- me gelince, olayı iJahi adalete havale ediyoruz. Anlayacağınız, sessiz felsefe yapmakta üstümüze yok. Zdd sergisiııin açıhşı ve '32 Bûst' kitabı Adnan Çoker'Ie çok şey bilen "sanatçunız" Hül- yaAvşar^arasındaki söz düellosu, doğrusu 2000 yı- lının en mafrak fakat ne ilgınç ki en nazik olayla- nndan bın oldu. Hülya Avşar, Erol Kerim Aksoy Vakfi Sanat Galerisi'nin Fahr el Nisa Zeid ile ya- pılan açüış sergisinde san kırmızı renklerin hâkim olduğu bir tablonun önündc "Ben Beşiktaşbyını, bu resmin önünde fotoğraf çektirmek istemem" diye tutturunca (hernasıl oluyorsa hiçbirkamera Avşar'ı bu sözü söylerken çekememiş!) hemen yanı başın- da duran Adnan Çoker'in gazabına uğradı. Ilk bir- kaç saniye ne olduğunu anlayamayan Avşar Kızı gardını aldı ve ağzına geleni söyiedı. Hatta hızını alamayarak ertesi gün olayı kocasının yumrukla- nna havale ermeye kadar götürdü. Bu arada Erol Aksoy, (Çoker'ın birkaç gün sonraki röportajla- nndan birinde söylediğine göre) sergınin huzuru- nu bozduğu ve misafirlerini rahatsız ettiği gerek- çesiyle Adnan Çoker'ı galerinin dışına çıkartmış. Tabii ki olaym ardından basın ve sanat camiası iki- ye bölûndü. Ressamlar, Erol Aksoy'u ve Hülya Avşar'ı kmadı, kimi gazetecilercanı sıkılan profe- sörlerin Hülya Avşar'a saidırarak pnm yapmaya ça- hştıklannı ıddia etti. îlginçtir, PSD hiç olmadığı ka- dar kararlı bir şekilde olay mahalline intikal etti ve Türkıye'de oluşan kültür yozlaşmasının üzerine gitmeye ve bir eylem stratejisı oluşturmaya karar verdı. EKAV Sanat Galerisi'nde hıçbir sanatçının sergi açmaması yolunda da bir tavsiye kararı aldı. Adnan Çoker zaten karannı çoktan vermişti, ardın- dan da Mustafa Ata bu mekânda gerçekleşecek olan sergılennı ıptal etti. Doğrusu tüm bu karga- şada en doğru cevabı Beral Madra'nın verdiğini düşünüyorum (13 Kasım Radikal). Madra, Bedri Baykam'ın 1987 yılinda bir foto resmine yerleş- tirdığı Avşar kızmın fotoğrafinı referans göstere- rek bütün medyatik ünlüler gibi onun da "oırt" olacağını, buna karşılık Fahr el Nisa Zeid'in res- minin gıderek daha çok değer kazanacağını söy- ledi. Görünen o kı 13 yıl geçmesine rağmen Avşar ne düşlediği ilerlemeyi kaydetmiş ne de sanattn di- li konusunda bir şeyler öğrenebilmış. Benzer bir tartışmayı tasanmını Bûlent Erk- men'in yaptığı, Fanık Ulay'ın metmlenni yazdı- ğı, Tülin AiüJarın da fotograflannı çektiği "32 Büst" adlı kitap pıyasaya çıkınca yaşadık. Batı'da örneklerine sık rastlayabileceğimız kıtap. aralann- da Şakir Eczacıbası.Murathan Mungan, Sarkis.Ay- şe Erkmen, Mustafa Taviloğlu. Önıer Madra gibi ış ve sanat dünyasının 32 ünlüsünün belden yuka- nsı çıplak pozlan ve onlan tanımayan bu- yazann gördüklennden hareketle kaleme aldığı metinler- den oluşuyordu. Olay, tirajı yüksek gazetelerimi- zin manşetlerine ve ana haber bültenlerine yansı- dı. "Sanatiçin soyundular." Yalnız manşetlerde di- ğer 30 kışıden a>Ti rufulan iki bayanın fotoğrafla- n neredeyse hedef gösterilerek kullanıldı. Çıplak- lığı, yorgan altı bir muhabbet ya da tam tersi sili- konlu şarkıcılanmızın göğüslerinden ibaret olarak gören toplumumuz ne yazık ki yıne doğru düzgün bılgilendirilmedı. Kitabın konsepti. bir kitabı oku- manın yolu yordamı ve değışen yapısı hakkında 20. yoizyılın sonuna yakışır kelimeler edilmedi. Sahte Picasso'lar ve ilgiııç sergiler Memleketımize kaçak ginş yapan "Picasso"Iar se tam anlamıyla başuruzın belası oldu. Kuveyt'ten alınıp kırsal araziden Türkiye'ye sokulurken ya- .alanan beş (yoksa altı mıydı?) tablo, uzun bir orijinaL orijinal değü" tartışmasından sonra An- ara Devlet Resım ve Heykel Müzesi'nde sergilen- leye alındı. Demek ki onjinalmiş! Fakat gelin gö- in ki bu kadar kısa sürede ele geçen bu tablolan imse geri istemediği gibi. dünya kamuoyu da ol- ilenyumda Istanbul, herkese yetecek ve her kesimden izleyicinin dikkatini çekecek sergilerle doldu taştı. Kimisinde güncel sorunlar irdelendi, kimisinde de sokağın dilinden uzak, fildişi kulesine çekilmiş, sadece biçimsel ve estetik kaygılann ön planda tutulduğu işler yer aldı. Bu yılın, hiç şüphesiz en Önemli sergisi ise Bilgi Üniversitesi tarafından düzenlenen Erol Akyavaş sergisi oldu. Galeri Artist tarafından organize edilen Komet'in "Idi, Idim, îdik" başlıklı sergisinin de aşağı kalır yanının olmadığını belirtmek gerekir. Y»hnyfrgiktin,safrrnklerin ressamı Şfikriyp Dikmen, alhinohı çncııklarU EsMitepe'yi siirraıl bircnğrafyaya ypvirpnİnri F,vmw, 1045-/ingntg Park'fpyyyımmı sfirrtmyn 'P^rk Fk"Wi>ı"ın «»rgflpriiMtopı.. Beyoğlu'ndakilerin anımsattıklan Mehmet Güleryüz'ün desen sergisinden. Yapı Krcdi Sanat Galerisi ise hem kişisel hem de Beyoğlu'na taşan ser- gileri ile yine izleyicinin çok sevdi- | i ve izledigi sergilere ev sahipliği yaptı. Albinolu çocuklarla birlikte Esentepe'yi sürreal bircoğrafyaya çe- viren üıci Eviner, 1945-60 arası Pa- ris'te yaşamlannı sürdüren ve Paris Okulu olarak adlandınlan hareketin Tûrk ve uluslararası isimlerini bir araya getiren "Paris Ekolü'', tstiklal Caddesi ile Tünel arasındaki halka açıkalanlarayayılan "BugûnküProg- ram-GefecekPrograHi''. form ve ışı- ğın ressamı Ferruh Başağa. yalın çizgilerin, safrenkJennressamı Şök- riye Dikmeo. Müstakıller grubunun en önemli temsilcilerinden Cevat Deretive son olarak da koleksiyoner- lerin koleksiyonlanndan oluşan "En Sevdaderi" adlı etkinlık, bu yıhn ha- tırlanan sergilerinden oldu. Öte yan- dan "Bir Beyoğlu Fotoromanı" adlı açık hava sergisi lsüklal Caddesi'nin önemli olaylannı, insanlannı veya- püannı, caddeyeyerleştirilen büyük panolarla anlatmayı hedefliyordu. Teşvikiye'de ise Millı Reasürans SanatGalerisi her yıl olduğu gibi bu yılda rakipsiz sergiler gerçekleştir- di. Kıyıda köşede kalmış, unutul- muş sanatçılann sergilerini yapmak gaüba bu mekânın yazgısı. Bu yıl da küskün ressam Saim Ozeren'i gûn- demimize taşıdı Milli Reasürans Sa- nat Galerisi. Ardından Goethe Ens- titüsü ile birlikte gerçekleştınlen "Marx Ernst: Kitaplar ve Grafık- ler" sergisi, imgelere takla attrran buanarşist sanatçının bizde gizil kal- mış çehresine ışık ruttu. Serginin, özellikle gençler arasında yoğun bir ilgiyle karşılandığını söyleyebiliriz. Beyoğlu'ndaki sergi trafiğine Ka- raköy'den (Kasa Galeri ile birlikte) cevap vermeye çalışan AXA Oyak Sanat Galerisi ise MSÜ Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonlanndan dcrlenen SabriBerfcel ve ABHadiBa- ra, Mehmet Gükryüz'ün neredeyse kırk yılıru kapsayan desen sergisi ve ardından 15 sanatçuun daha önce ürettikleri atölye konulu resimlerinin bir araya getirildiği "Dört Dırvar: Atöfye" adlı konsept sergi ile cevap vermeye çalıştı. Birretrospektif sergiörneğiydi Bu yılın hiç şüphesiz en önem- li sergisi ise Bilgi Üniversitesi ta- rafından düzenlenen Erol Akya- vaş sergisi oldu. Beral Madra ve Haldun Dostoğiu'nun küratörlü- ğünde hazırlanan sergi, bize Erol Akyavaş'ı enıne boyuna tanıt- makla kalmadı. aynı zamanda bir retrospektif sergi hazu-lamanın ne demek oldugunu, sunumunun ayn bir okuma oldugunu, kulla- nılacak mekânın nasıl düzenlen- mesi gerektigini de öğretti. Uma- run bu sergi bir dönemeç ve kı- nlma noktası olur ve yirmi resmi bir araya getirerek retrospektif hazırladıklannı düşünenlere iyi bir örnek teşkil eder. Bu sergiden önce Galeri Artist tarafından or- ganize edilen "Komet" sergisi- nin de aşağı kalır yanının olma- dığını belirtmek gerekir. "Idi, fdim, İdik" başlıklı sergi nere- deyse çağdaş sanatın ve yüzyılın pek çok problemıne ironik birsor- gulama, alay etme ve çomak sok- mayı amaçhyordu. Sergide tuval- den video enstalasyona, tabela ressamlanmn "Komet" yonım- lanndan, tiyatroya kadar her tür- lü ifade biçimi kullanıldı. Yine de Komet'in ashnda göründüğü kadardadaist ve anarşist olmadı- ğını düşünenlerde çıkmadı değil. p A. ortreleri ile Neş'e Erdok, 20. yüzyılın sonunda çağdaş birey sorunsalına yanıt veren Nevhiz Tanyeli, her sergisinde izleyiciyi şaşırtan Temür Köran, Fatma Tülin, Arzu Başaran, Selda Asal, Ismet Doğan, Alp Tamer Ulukılıç, Mustafa Horasan ve Naile Akıncı'nın sergileri akılda kaldı. Akılda kalanlar ve şaşırtanlar ; Komet çağdaşsanaön\ç>^ıhn pekçokprobienıineçoınaksokırMMidu. Bebek'te ise Evin Sanat Galerisi'nin belirgin bir piyasa ve izleyici potansiye- linin oldugunu söyleyebiliriz. îuval uza- rnının boşîuğunda tek figür meselesinin üzenne takıntjyla giden Mustafa ÖJBel, ça- hşma arkadaşlanna, annesi ve trendeki bir yabancıya ve sadece kendisinin büe- bileceği nedenlerle resmine konu olan ki- şilere aitportreleri ile NeşeErdok. çağdaş bir boyama dili ile her sergisinde izleyi- ciyi şaşırtan Temür Köran, yaklaşık elli yıldır E\-üp semtıni kendi suretine dönüş- tûren Naile Akıncı'nın sergileri, galerinin önemli etkinlikleriydi. Aynca yine Bebek güzergâhında bir başka galeri olan PG Art'ta, boya ve fo- tokopi yoluyla çoğalrılmış imgenin riskli ve örtük ilişkisini, irkiltici figürieriyle bir- leştiren Mustafa Horasan'ın sergisi vardı. Galeri Apel'ın alelade bir sergı ve sergi- lemeyi yutacak riskli mekânında ise Fat- ma Tüb'n ve Arzu Başaran ın sergilen akıldakaldı. Fatma Tülin'in ruval çalışma- lan uzamdan taşma eğilimi gösterirketı Arzu Başaran'ınkiler derinlere inen çok kat- manlı bir arayışm ızlerini taşıyordu. Yine Başaran'ın Selda Asal'la birlikte Fransız Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdikleri "ParisKebmeteri" adlı sergi çağdaş sana- ün malzemeproblematiğine ve bellek me- selesine referans niteliğindeydi. tsmet Doğan'ın Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde bir gün açık kalan ve daha sonra Urart Sanat Galerisi'ne taşıdığı "Lapsos" adlı sergisi ise meşru tarihe kar- şı yapısökümcü bir eleştiri ve bağh ola- rak tarihin ampirik içenğıni açıklamak üzere sanatçı tarafından tercih edilen dil veüslubun hegemonik yapısına işaret edi- yordu. Modernizmin üslup batağına sürük- lenmiş sanatçılann özenle izlemeleri ge- reken bir sergiydi bu. 20. yüzyılın sonun- da çağdaş birey sorunsalına cevap ise Nev- hizTanyeü'nden geldi. Ölüm, işkence, ce- set, paranoya, çaresizlik gibi insani durum- lan Türk resmi için aykın bir dille çözen Tanyeli'nin Iş Bankası Parmakkapı Sanat Galerisi'ndekı sergisi, baştan aşağı dramın, kayboluşun ve boşluğa yuvarlanışın izle- rini taşıyordu. Emlak Bankası 'ndaki A^ı TamerITukıhç sergısı ıse fotoğrafın resım- le olan diyaloğuna, bu gerekliliğm birka- >ıttan öte kişisel birmalzeme olarakdakul- lanunına referanstı. dukça heyecansızkarşıladı. Birkaç gün önce ajans- lara bir haberyansıdı. lspanyol polisi satışa sunul- mak üzere üç bin sahte eser üreten bir çeteyi çö- kertmışti. Bu eserler arasında Picasso'nun da çok sayıda sahtesı mevcut. Yoruma gerek yok, yalnız şu sorulan da sormak gerekir: Uzman kime denir ve bir Pıcasso tablosunun arka yüzünü gören ve elın- de tutan bir uzmarumız var mı? Tabıı ki bitirdiğimız yılda birbınnden ilginç ve iddialı sergiler açıldı. örneğinMemedErdener,Ir- fan Ömürnıeo, NancyAtakan, Maria Sezer, Anto- nio Cosentino, Nerünan Polat, Gül Ilgaz Kent, Ra- ziye Kubat ve Gülçin Aksoj1 gibi nispeten genç ve alternatıf isimlenn bir araya gelerek hazırladıkla- n "Yerti Malı" sergisi, günümüzde çikita muzlar- la, Ruffles ve kornflekslerle kutlanan yerli malı haftasına ve bu kavramın ardmdakı teslımiyetçi ruhu, ideolojik yapılaşmayı, yıtirilen ve unutulan değerleri hatta bir cumhuriyet dönemı eleştirisini içine alan esaslı bir etkinlikti. Üstelik küratörsüz ve tuval ile enstalasyonun bir arada olduğu bir ser- giydi bu. Son birkaç yıldır iyiden iyiye varlıklan- nı hissettiren ve kendi konseptlerini kendileri pi- şiren Hafriyat'ın yıkn son aylanna doğru Asmalı- mescit'in arka sokaklannda harap bir binanın gi- riş katında düzenlediklen etkınlik ıse galeri dışı pro- test sergi mekânı arayışlanna eklenen önemli bir halkaydı. Özellikle güzel sanatlar fakültesi öğren- cilerinin yoğun bir ilgiyle izledikleri sergi, kanım- ca birtakım ışıklandırma problemlen dışında olduk- ça iyiydi. Fakat etkınliğın Hafriyatçılar'ın daha önceki sergilerinin hızını yakalayamadığını da ek- lemeliyim. Sanat fiıanve öğrenci trienali Yurt ve Dünya Sanat Galerisi'nin 3-16 Nisan Paris Espace Pierre Cardin, 23 Nisan-14 Mayıs Amiens Saint Germain kilisesinde gerçekleştirdi- ğı "Çağdaş Tûrk Piastik Sanarianndan Bir Kesit Turkuvaz 2000", adlı 52 sanatçının yapıtlanndan oluşan sergi, ardında bıraktığı tüm tartışmalara rağmen oldukça dikkat çekiciydi. Türkiye'nin dev kurumlan dururken bu çapta bir sergiyi özel bir ga- lerinin üstlenmiş obnasını doğrusu alkışlamak ge- rekir. Sergiye ilişkin ilginç olan şey açıhş günü orada olmayan bazı gazetecilerüı Türkiye'deki bü- rolanna asparagas haberler çekmeleriydi. Yine ay- nı galerinin yıl sonuna doğru Moda'daki mekânın- da açtığı TüİayTura Börteceneve AKM'de gerçek- leştirdıği ÖzdemirAltan sergileri geçen yıhn önem- li etkinlikleri olarak anılabilir. 10. Istanbul Sanat Fuan ise bunca yılm ardm- dan üzerinde düşünmemiz gereken belirgin başlık- lar sundu. Son iki yıl içerisinde gösterdiği canlan- mayı göz önüne aldığımızda fuara ilişkin tartışı- lanlann son derece öznel değerlendirmeler oldu- gunu düşünüyorum. Hatta bu öznellik genelleme- lerden öteye gıtmıyor. Fuan görmeyen, gezmeyen insanlar bile kulaktan dohna bilgilerle fuann mi- yadını tamamladığını iddia ediyor. Fuann bu yıl gös- terdiği perfbrmans önceki yıllara oranla iyiydi. Özellikle Istanbul'u bir uçtan bir uca dolaşan bil- boardlar, şehrin farklı yerlerine yerleştirilen afiş- ler ve üç ayn televizyon kanalının sponsorluğu, fu- ann dışanya karşı birgüven ortamı yararmaya baş- ladığını gösteriyor. Saydıklanrmn cıddi birer kri- ter ohnadığının farkındayım. Fakat yerleşik olmak için on yılın yeterli bir süre obnadığıru da herke- sin bihnesi gerekir. Hele bir de kısa aralıklarla fu- ar yönetiminin değiştiğinı göz önüne alırsak. Marmara Üniversitesi'nin düzenlediği 2. Ulus- lararası Öğrenci Trienali ise oldukça başanlı geç- ti. Dünyanın farklı coğrafyalanndan öğrenci ve okullann yoğun ilgi gösterdiği bu etkinlik, uma- nm devam eder. Sergı süresince yazılan bir iki eleştiride Avustralyah bir öğrenci ile Istanbullu bir sanat öğrencisinin ortak birdil oluşturmalanndan, işlerindeki içeriksel ve görsel yakınlıktan gururla söz ediliyordu. Oysa unutulan bir nokta var: Dün- yanın iki ayn coğrafyasında yaşayan bu insanlar arasındalü fark, adma sanat dediğuniz şeyin kay- nağını ve özünü oluşturur. Ortak bir dil ancak bir- birine link hatlan ile bağlı kodlanmış bilgisayar- lar ve hedefı olmayan zararsız, iyi niyet sergileri için geçerlidir. Yine aynı mekânda ABAkay'ın kü- ratörlüğünde gerçekleştirilen a RiskB Gölgder" ad- lı sergi ise farklı okumalara ve referanslara açık iyi bir öneriydi. Kendine özgü mekânı ve üslubuyla dikkat çeken Dulcinea'da ise Britanya video sanatında kadın kimliğini konu alan "Sweetie" ve VasıfKortun'un hazırladığı "Izleyenin itiraflarT adh etkinlik hafi- zalarda kaldı. Ikı yıl önce çağdaş sanatın önemli temsilcilerin- den Maçka Sanat Galerisi, kapısma kilit asmışrı. Şimdi iki yıl sonra Mudo Maçka Sanat Galerisi ola- rak yeniden açıldı. Ilk sergi de galerinin müdavim- lerinden Füsun Onur'a aitti. Görüldüğü gibi milenyumda tstanbul, herkese ye- tecek ve her kesimden izleyicinin dikkatini çeke- cek sergilerle doldu taştı. Kimisinde güncel sorun- lar irdelendi; kimisinde de sokağın dilınden uzak, fildişi kulesine çekilmiş, sadece biçimsel ve este- tik kaygılann ön planda tutulduğu işler yer aldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle