Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 OCAK 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
JvUJLJL LJJtl. kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Her kesimden izleyicinin dikkatini çeken birbirinden iddialı ve önemli etkinlikler gerçekleştirildi
Istanbul üghıç sergilerle doldu taşü
LEVENT ÇALIKOĞLU
Hayırlı olsun, milenyumu da geride bıraktık. Bu
arada postmodernistlerin özellikle de BaudriJ-
tard'ın tarihin, siyasalın, sanatın, toplumsahn ve
ideolojilerin sonuna ilişkin kehanetlerınin gerçek-
leşmediğini görmüş olduk. Yerküreye ne bir gök-
taşı çarptı ne İsa Mesih kurtancı olarak geri dön-
dü ne de Kubrick'in Dr. Strangelo'sunda olduğu
gibi dünyayı nükleer felakete sürükleyecek olan kır-
mızı düğmeye yanlışlıkla basıldı. Tabu ki sonucu
ağaç gövdesine bağlı, metaforik bir bekJentiydi
bu. îşin kötûsü hiçbir şeyin bitmeyeceğıni görmek
beklenilenden daha acı bir tecrübe oldu. Peki, şim-
dz ne yapacağız? Batı bu konuda yeteri kadar yı-
ğınak yaptı. Her fırsatta sınırlan ortadan kaldırdı-
ğını, dünyayı hantasLzlaştırdığını, "ötekine'' firsat
tanıdığını, modernkşmenin getirdıği kekeme tür-
den özgürleşim modehnin ıflas ettiğini avazı çık-
tığı kadar bağınyor. Sözün kısası bu sayede nere-
deyse 1000 yıldan ben biriktirdiği günahlannın
kefaretinı ödüyor. Oysa sanat dahil tüm alanlarda
durumun bu kadar ıyi nıyetli olmadığını gayet iyi
biliyoruz. Örneğin eskiden kolonıyalizmin tanımı
açık seçik ortadaydı. Emperyalist ülke, bir deri bir
kemik kalasıya kadar öbûr ülkenin tepesine biner-
dı. Şımdı ıse sömürülen ülkeyi ekonomik olarak
kalkındırmayı, işgücünü arttırmay] hedefleyen, in-
sanlann oturma odalanndaki televızyondan nasıJ
yaşayacaklannı, neye ne kadar harcayacaklannı
söyleyen karmaşık bir sûrece dönüştû. DizginJeri
elinde tutan Batı'nın izni olmaksızın bırakın New
York'ta sergi açmayı, elinızi kolunuzu sallayarak
Disneyland'a biie gidemezsinız. Biz ise birtûrhe-
sap dökümü çıkarabileceğimiz bir yılda "neyi yan-
h$ vapök" sorusunu bıle sormadık. Sormadığımız
gibi Batılı formatlann en sadık ama en beceriksiz
izleyicilerinden bırisi olmaya da devam edıyoruz.
Güzel sanatlann sıradan insandan hızia uzaklaştı-
ğını görmemek için kör olmak lazım. Özellikle sa-
natçılann unuttuklan bir şey var: Sanatçı, çoğun-
lukla bir memnuniyetsizlik belirtisi gösteren kişi-
dir. Oturdugu koltuğun çivileri ne yapar ne ederpo-
posuna batmaya başlar. Bugünlerde çevremdeki
herkes sanat piyasasından, müzayedelerden, kur-
naz koloksiyonerierden, müzesizlikten, ölûm oruç-
lanndan, F tipi hücrelerden mustarip. Fakat eyle-
me gelince, olayı iJahi adalete havale ediyoruz.
Anlayacağınız, sessiz felsefe yapmakta üstümüze
yok.
Zdd sergisiııin açıhşı ve '32 Bûst' kitabı
Adnan Çoker'Ie çok şey bilen "sanatçunız" Hül-
yaAvşar^arasındaki söz düellosu, doğrusu 2000 yı-
lının en mafrak fakat ne ilgınç ki en nazik olayla-
nndan bın oldu. Hülya Avşar, Erol Kerim Aksoy
Vakfi Sanat Galerisi'nin Fahr el Nisa Zeid ile ya-
pılan açüış sergisinde san kırmızı renklerin hâkim
olduğu bir tablonun önündc "Ben Beşiktaşbyını, bu
resmin önünde fotoğraf çektirmek istemem" diye
tutturunca (hernasıl oluyorsa hiçbirkamera Avşar'ı
bu sözü söylerken çekememiş!) hemen yanı başın-
da duran Adnan Çoker'in gazabına uğradı. Ilk bir-
kaç saniye ne olduğunu anlayamayan Avşar Kızı
gardını aldı ve ağzına geleni söyiedı. Hatta hızını
alamayarak ertesi gün olayı kocasının yumrukla-
nna havale ermeye kadar götürdü. Bu arada Erol
Aksoy, (Çoker'ın birkaç gün sonraki röportajla-
nndan birinde söylediğine göre) sergınin huzuru-
nu bozduğu ve misafirlerini rahatsız ettiği gerek-
çesiyle Adnan Çoker'ı galerinin dışına çıkartmış.
Tabii ki olaym ardından basın ve sanat camiası iki-
ye bölûndü. Ressamlar, Erol Aksoy'u ve Hülya
Avşar'ı kmadı, kimi gazetecilercanı sıkılan profe-
sörlerin Hülya Avşar'a saidırarak pnm yapmaya ça-
hştıklannı ıddia etti. îlginçtir, PSD hiç olmadığı ka-
dar kararlı bir şekilde olay mahalline intikal etti ve
Türkıye'de oluşan kültür yozlaşmasının üzerine
gitmeye ve bir eylem stratejisı oluşturmaya karar
verdı. EKAV Sanat Galerisi'nde hıçbir sanatçının
sergi açmaması yolunda da bir tavsiye kararı aldı.
Adnan Çoker zaten karannı çoktan vermişti, ardın-
dan da Mustafa Ata bu mekânda gerçekleşecek
olan sergılennı ıptal etti. Doğrusu tüm bu karga-
şada en doğru cevabı Beral Madra'nın verdiğini
düşünüyorum (13 Kasım Radikal). Madra, Bedri
Baykam'ın 1987 yılinda bir foto resmine yerleş-
tirdığı Avşar kızmın fotoğrafinı referans göstere-
rek bütün medyatik ünlüler gibi onun da "oırt"
olacağını, buna karşılık Fahr el Nisa Zeid'in res-
minin gıderek daha çok değer kazanacağını söy-
ledi. Görünen o kı 13 yıl geçmesine rağmen Avşar
ne düşlediği ilerlemeyi kaydetmiş ne de sanattn di-
li konusunda bir şeyler öğrenebilmış.
Benzer bir tartışmayı tasanmını Bûlent Erk-
men'in yaptığı, Fanık Ulay'ın metmlenni yazdı-
ğı, Tülin AiüJarın da fotograflannı çektiği "32
Büst" adlı kitap pıyasaya çıkınca yaşadık. Batı'da
örneklerine sık rastlayabileceğimız kıtap. aralann-
da Şakir Eczacıbası.Murathan Mungan, Sarkis.Ay-
şe Erkmen, Mustafa Taviloğlu. Önıer Madra gibi
ış ve sanat dünyasının 32 ünlüsünün belden yuka-
nsı çıplak pozlan ve onlan tanımayan bu- yazann
gördüklennden hareketle kaleme aldığı metinler-
den oluşuyordu. Olay, tirajı yüksek gazetelerimi-
zin manşetlerine ve ana haber bültenlerine yansı-
dı. "Sanatiçin soyundular." Yalnız manşetlerde di-
ğer 30 kışıden a>Ti rufulan iki bayanın fotoğrafla-
n neredeyse hedef gösterilerek kullanıldı. Çıplak-
lığı, yorgan altı bir muhabbet ya da tam tersi sili-
konlu şarkıcılanmızın göğüslerinden ibaret olarak
gören toplumumuz ne yazık ki yıne doğru düzgün
bılgilendirilmedı. Kitabın konsepti. bir kitabı oku-
manın yolu yordamı ve değışen yapısı hakkında 20.
yoizyılın sonuna yakışır kelimeler edilmedi.
Sahte Picasso'lar ve ilgiııç sergiler
Memleketımize kaçak ginş yapan "Picasso"Iar
se tam anlamıyla başuruzın belası oldu. Kuveyt'ten
alınıp kırsal araziden Türkiye'ye sokulurken ya-
.alanan beş (yoksa altı mıydı?) tablo, uzun bir
orijinaL orijinal değü" tartışmasından sonra An-
ara Devlet Resım ve Heykel Müzesi'nde sergilen-
leye alındı. Demek ki onjinalmiş! Fakat gelin gö-
in ki bu kadar kısa sürede ele geçen bu tablolan
imse geri istemediği gibi. dünya kamuoyu da ol-
ilenyumda Istanbul, herkese yetecek ve her kesimden izleyicinin dikkatini çekecek sergilerle doldu taştı.
Kimisinde güncel sorunlar irdelendi, kimisinde de sokağın dilinden uzak, fildişi kulesine çekilmiş, sadece
biçimsel ve estetik kaygılann ön planda tutulduğu işler yer aldı. Bu yılın, hiç şüphesiz en Önemli sergisi ise
Bilgi Üniversitesi tarafından düzenlenen Erol Akyavaş sergisi oldu. Galeri Artist tarafından organize edilen
Komet'in "Idi, Idim, îdik" başlıklı sergisinin de aşağı kalır yanının olmadığını belirtmek gerekir.
Y»hnyfrgiktin,safrrnklerin ressamı Şfikriyp Dikmen, alhinohı çncııklarU EsMitepe'yi siirraıl bircnğrafyaya ypvirpnİnri F,vmw, 1045-/ingntg Park'fpyyyımmı sfirrtmyn 'P^rk Fk"Wi>ı"ın «»rgflpriiMtopı..
Beyoğlu'ndakilerin anımsattıklan
Mehmet Güleryüz'ün desen sergisinden.
Yapı Krcdi Sanat Galerisi ise hem
kişisel hem de Beyoğlu'na taşan ser-
gileri ile yine izleyicinin çok sevdi-
| i ve izledigi sergilere ev sahipliği
yaptı. Albinolu çocuklarla birlikte
Esentepe'yi sürreal bircoğrafyaya çe-
viren üıci Eviner, 1945-60 arası Pa-
ris'te yaşamlannı sürdüren ve Paris
Okulu olarak adlandınlan hareketin
Tûrk ve uluslararası isimlerini bir
araya getiren "Paris Ekolü'', tstiklal
Caddesi ile Tünel arasındaki halka
açıkalanlarayayılan "BugûnküProg-
ram-GefecekPrograHi''. form ve ışı-
ğın ressamı Ferruh Başağa. yalın
çizgilerin, safrenkJennressamı Şök-
riye Dikmeo. Müstakıller grubunun
en önemli temsilcilerinden Cevat
Deretive son olarak da koleksiyoner-
lerin koleksiyonlanndan oluşan "En
Sevdaderi" adlı etkinlık, bu yıhn ha-
tırlanan sergilerinden oldu. Öte yan-
dan "Bir Beyoğlu Fotoromanı" adlı
açık hava sergisi lsüklal Caddesi'nin
önemli olaylannı, insanlannı veya-
püannı, caddeyeyerleştirilen büyük
panolarla anlatmayı hedefliyordu.
Teşvikiye'de ise Millı Reasürans
SanatGalerisi her yıl olduğu gibi bu
yılda rakipsiz sergiler gerçekleştir-
di. Kıyıda köşede kalmış, unutul-
muş sanatçılann sergilerini yapmak
gaüba bu mekânın yazgısı. Bu yıl da
küskün ressam Saim Ozeren'i gûn-
demimize taşıdı Milli Reasürans Sa-
nat Galerisi. Ardından Goethe Ens-
titüsü ile birlikte gerçekleştınlen
"Marx Ernst: Kitaplar ve Grafık-
ler" sergisi, imgelere takla attrran
buanarşist sanatçının bizde gizil kal-
mış çehresine ışık ruttu. Serginin,
özellikle gençler arasında yoğun bir
ilgiyle karşılandığını söyleyebiliriz.
Beyoğlu'ndaki sergi trafiğine Ka-
raköy'den (Kasa Galeri ile birlikte)
cevap vermeye çalışan AXA Oyak
Sanat Galerisi ise MSÜ Resim ve
Heykel Müzesi koleksiyonlanndan
dcrlenen SabriBerfcel ve ABHadiBa-
ra, Mehmet Gükryüz'ün neredeyse
kırk yılıru kapsayan desen sergisi ve
ardından 15 sanatçuun daha önce
ürettikleri atölye konulu resimlerinin
bir araya getirildiği "Dört Dırvar:
Atöfye" adlı konsept sergi ile cevap
vermeye çalıştı.
Birretrospektif
sergiörneğiydi
Bu yılın hiç şüphesiz en önem-
li sergisi ise Bilgi Üniversitesi ta-
rafından düzenlenen Erol Akya-
vaş sergisi oldu. Beral Madra ve
Haldun Dostoğiu'nun küratörlü-
ğünde hazırlanan sergi, bize Erol
Akyavaş'ı enıne boyuna tanıt-
makla kalmadı. aynı zamanda bir
retrospektif sergi hazu-lamanın
ne demek oldugunu, sunumunun
ayn bir okuma oldugunu, kulla-
nılacak mekânın nasıl düzenlen-
mesi gerektigini de öğretti. Uma-
run bu sergi bir dönemeç ve kı-
nlma noktası olur ve yirmi resmi
bir araya getirerek retrospektif
hazırladıklannı düşünenlere iyi
bir örnek teşkil eder. Bu sergiden
önce Galeri Artist tarafından or-
ganize edilen "Komet" sergisi-
nin de aşağı kalır yanının olma-
dığını belirtmek gerekir. "Idi,
fdim, İdik" başlıklı sergi nere-
deyse çağdaş sanatın ve yüzyılın
pek çok problemıne ironik birsor-
gulama, alay etme ve çomak sok-
mayı amaçhyordu. Sergide tuval-
den video enstalasyona, tabela
ressamlanmn "Komet" yonım-
lanndan, tiyatroya kadar her tür-
lü ifade biçimi kullanıldı. Yine
de Komet'in ashnda göründüğü
kadardadaist ve anarşist olmadı-
ğını düşünenlerde çıkmadı değil.
p
A. ortreleri ile
Neş'e Erdok, 20.
yüzyılın sonunda
çağdaş birey
sorunsalına yanıt
veren Nevhiz
Tanyeli, her
sergisinde izleyiciyi
şaşırtan Temür
Köran, Fatma Tülin,
Arzu Başaran, Selda
Asal, Ismet Doğan,
Alp Tamer Ulukılıç,
Mustafa Horasan ve
Naile Akıncı'nın
sergileri akılda kaldı.
Akılda kalanlar ve şaşırtanlar
; Komet çağdaşsanaön\ç>^ıhn pekçokprobienıineçoınaksokırMMidu.
Bebek'te ise Evin Sanat Galerisi'nin
belirgin bir piyasa ve izleyici potansiye-
linin oldugunu söyleyebiliriz. îuval uza-
rnının boşîuğunda tek figür meselesinin
üzenne takıntjyla giden Mustafa ÖJBel, ça-
hşma arkadaşlanna, annesi ve trendeki
bir yabancıya ve sadece kendisinin büe-
bileceği nedenlerle resmine konu olan ki-
şilere aitportreleri ile NeşeErdok. çağdaş
bir boyama dili ile her sergisinde izleyi-
ciyi şaşırtan Temür Köran, yaklaşık elli
yıldır E\-üp semtıni kendi suretine dönüş-
tûren Naile Akıncı'nın sergileri, galerinin
önemli etkinlikleriydi.
Aynca yine Bebek güzergâhında bir
başka galeri olan PG Art'ta, boya ve fo-
tokopi yoluyla çoğalrılmış imgenin riskli
ve örtük ilişkisini, irkiltici figürieriyle bir-
leştiren Mustafa Horasan'ın sergisi vardı.
Galeri Apel'ın alelade bir sergı ve sergi-
lemeyi yutacak riskli mekânında ise Fat-
ma Tüb'n ve Arzu Başaran ın sergilen
akıldakaldı. Fatma Tülin'in ruval çalışma-
lan uzamdan taşma eğilimi gösterirketı
Arzu Başaran'ınkiler derinlere inen çok kat-
manlı bir arayışm ızlerini taşıyordu. Yine
Başaran'ın Selda Asal'la birlikte Fransız
Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdikleri
"ParisKebmeteri" adlı sergi çağdaş sana-
ün malzemeproblematiğine ve bellek me-
selesine referans niteliğindeydi.
tsmet Doğan'ın Dolmabahçe Kültür
Merkezi'nde bir gün açık kalan ve daha
sonra Urart Sanat Galerisi'ne taşıdığı
"Lapsos" adlı sergisi ise meşru tarihe kar-
şı yapısökümcü bir eleştiri ve bağh ola-
rak tarihin ampirik içenğıni açıklamak
üzere sanatçı tarafından tercih edilen dil
veüslubun hegemonik yapısına işaret edi-
yordu. Modernizmin üslup batağına sürük-
lenmiş sanatçılann özenle izlemeleri ge-
reken bir sergiydi bu. 20. yüzyılın sonun-
da çağdaş birey sorunsalına cevap ise Nev-
hizTanyeü'nden geldi. Ölüm, işkence, ce-
set, paranoya, çaresizlik gibi insani durum-
lan Türk resmi için aykın bir dille çözen
Tanyeli'nin Iş Bankası Parmakkapı Sanat
Galerisi'ndekı sergisi, baştan aşağı dramın,
kayboluşun ve boşluğa yuvarlanışın izle-
rini taşıyordu. Emlak Bankası 'ndaki A^ı
TamerITukıhç sergısı ıse fotoğrafın resım-
le olan diyaloğuna, bu gerekliliğm birka-
>ıttan öte kişisel birmalzeme olarakdakul-
lanunına referanstı.
dukça heyecansızkarşıladı. Birkaç gün önce ajans-
lara bir haberyansıdı. lspanyol polisi satışa sunul-
mak üzere üç bin sahte eser üreten bir çeteyi çö-
kertmışti. Bu eserler arasında Picasso'nun da çok
sayıda sahtesı mevcut. Yoruma gerek yok, yalnız
şu sorulan da sormak gerekir: Uzman kime denir
ve bir Pıcasso tablosunun arka yüzünü gören ve elın-
de tutan bir uzmarumız var mı?
Tabıı ki bitirdiğimız yılda birbınnden ilginç ve
iddialı sergiler açıldı. örneğinMemedErdener,Ir-
fan Ömürnıeo, NancyAtakan, Maria Sezer, Anto-
nio Cosentino, Nerünan Polat, Gül Ilgaz Kent, Ra-
ziye Kubat ve Gülçin Aksoj1
gibi nispeten genç ve
alternatıf isimlenn bir araya gelerek hazırladıkla-
n "Yerti Malı" sergisi, günümüzde çikita muzlar-
la, Ruffles ve kornflekslerle kutlanan yerli malı
haftasına ve bu kavramın ardmdakı teslımiyetçi
ruhu, ideolojik yapılaşmayı, yıtirilen ve unutulan
değerleri hatta bir cumhuriyet dönemı eleştirisini
içine alan esaslı bir etkinlikti. Üstelik küratörsüz
ve tuval ile enstalasyonun bir arada olduğu bir ser-
giydi bu. Son birkaç yıldır iyiden iyiye varlıklan-
nı hissettiren ve kendi konseptlerini kendileri pi-
şiren Hafriyat'ın yıkn son aylanna doğru Asmalı-
mescit'in arka sokaklannda harap bir binanın gi-
riş katında düzenlediklen etkınlik ıse galeri dışı pro-
test sergi mekânı arayışlanna eklenen önemli bir
halkaydı. Özellikle güzel sanatlar fakültesi öğren-
cilerinin yoğun bir ilgiyle izledikleri sergi, kanım-
ca birtakım ışıklandırma problemlen dışında olduk-
ça iyiydi. Fakat etkınliğın Hafriyatçılar'ın daha
önceki sergilerinin hızını yakalayamadığını da ek-
lemeliyim.
Sanat fiıanve öğrenci trienali
Yurt ve Dünya Sanat Galerisi'nin 3-16 Nisan
Paris Espace Pierre Cardin, 23 Nisan-14 Mayıs
Amiens Saint Germain kilisesinde gerçekleştirdi-
ğı "Çağdaş Tûrk Piastik Sanarianndan Bir Kesit
Turkuvaz 2000", adlı 52 sanatçının yapıtlanndan
oluşan sergi, ardında bıraktığı tüm tartışmalara
rağmen oldukça dikkat çekiciydi. Türkiye'nin dev
kurumlan dururken bu çapta bir sergiyi özel bir ga-
lerinin üstlenmiş obnasını doğrusu alkışlamak ge-
rekir. Sergiye ilişkin ilginç olan şey açıhş günü
orada olmayan bazı gazetecilerüı Türkiye'deki bü-
rolanna asparagas haberler çekmeleriydi. Yine ay-
nı galerinin yıl sonuna doğru Moda'daki mekânın-
da açtığı TüİayTura Börteceneve AKM'de gerçek-
leştirdıği ÖzdemirAltan sergileri geçen yıhn önem-
li etkinlikleri olarak anılabilir.
10. Istanbul Sanat Fuan ise bunca yılm ardm-
dan üzerinde düşünmemiz gereken belirgin başlık-
lar sundu. Son iki yıl içerisinde gösterdiği canlan-
mayı göz önüne aldığımızda fuara ilişkin tartışı-
lanlann son derece öznel değerlendirmeler oldu-
gunu düşünüyorum. Hatta bu öznellik genelleme-
lerden öteye gıtmıyor. Fuan görmeyen, gezmeyen
insanlar bile kulaktan dohna bilgilerle fuann mi-
yadını tamamladığını iddia ediyor. Fuann bu yıl gös-
terdiği perfbrmans önceki yıllara oranla iyiydi.
Özellikle Istanbul'u bir uçtan bir uca dolaşan bil-
boardlar, şehrin farklı yerlerine yerleştirilen afiş-
ler ve üç ayn televizyon kanalının sponsorluğu, fu-
ann dışanya karşı birgüven ortamı yararmaya baş-
ladığını gösteriyor. Saydıklanrmn cıddi birer kri-
ter ohnadığının farkındayım. Fakat yerleşik olmak
için on yılın yeterli bir süre obnadığıru da herke-
sin bihnesi gerekir. Hele bir de kısa aralıklarla fu-
ar yönetiminin değiştiğinı göz önüne alırsak.
Marmara Üniversitesi'nin düzenlediği 2. Ulus-
lararası Öğrenci Trienali ise oldukça başanlı geç-
ti. Dünyanın farklı coğrafyalanndan öğrenci ve
okullann yoğun ilgi gösterdiği bu etkinlik, uma-
nm devam eder. Sergı süresince yazılan bir iki
eleştiride Avustralyah bir öğrenci ile Istanbullu bir
sanat öğrencisinin ortak birdil oluşturmalanndan,
işlerindeki içeriksel ve görsel yakınlıktan gururla
söz ediliyordu. Oysa unutulan bir nokta var: Dün-
yanın iki ayn coğrafyasında yaşayan bu insanlar
arasındalü fark, adma sanat dediğuniz şeyin kay-
nağını ve özünü oluşturur. Ortak bir dil ancak bir-
birine link hatlan ile bağlı kodlanmış bilgisayar-
lar ve hedefı olmayan zararsız, iyi niyet sergileri
için geçerlidir. Yine aynı mekânda ABAkay'ın kü-
ratörlüğünde gerçekleştirilen
a
RiskB Gölgder" ad-
lı sergi ise farklı okumalara ve referanslara açık iyi
bir öneriydi.
Kendine özgü mekânı ve üslubuyla dikkat çeken
Dulcinea'da ise Britanya video sanatında kadın
kimliğini konu alan "Sweetie" ve VasıfKortun'un
hazırladığı "Izleyenin itiraflarT adh etkinlik hafi-
zalarda kaldı.
Ikı yıl önce çağdaş sanatın önemli temsilcilerin-
den Maçka Sanat Galerisi, kapısma kilit asmışrı.
Şimdi iki yıl sonra Mudo Maçka Sanat Galerisi ola-
rak yeniden açıldı. Ilk sergi de galerinin müdavim-
lerinden Füsun Onur'a aitti.
Görüldüğü gibi milenyumda tstanbul, herkese ye-
tecek ve her kesimden izleyicinin dikkatini çeke-
cek sergilerle doldu taştı. Kimisinde güncel sorun-
lar irdelendi; kimisinde de sokağın dilınden uzak,
fildişi kulesine çekilmiş, sadece biçimsel ve este-
tik kaygılann ön planda tutulduğu işler yer aldı.