25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 2001 ÇARŞANBA 8 HABERLER TBMM Çevre Komisyonu Başkanı EdizHun, istediklerini yapamadığını söyledi ' Yaptınm gücümüzyok' Biyogaza dikkat çekildi Alternatif enerji arayışı• Prof. Dr. Necdet Alpaslan. tüm dünyada yeni enerji kaynaklannın araştınlmakta olduğunu bildirdi. Alpaslan, "Türkiye şartlannda büyük bir kaynak olan biyogaz enerjisinden yararlanmak için gerekli altyapı oluşturulmahdır" dedi. OZAN YAYMAJN İZMİR-Gelişenen- düstri ve artan nüfus karşısında gereksinımı karşılayamayan eneıjı yaünmlannın. alterna- tif enerji kaynaklanyla desteklenmesi sonucu talebin karşıianabilece- ğini belirten uzmanlar. "biyogazeneıjisrne dik- kat çekiyorlar. Organik aüklann havasız şartlar altında çürütülmesi so- nucunda elde edilen bi- yogaz eneıjısinin, Tür- kiye"nin kırsal alan ger- çeği göz önünde bulun- durulduğundabüyük bir enerji kaynağı oluştu- racagı kaydediliyor. Yakm bjr gelecekte mevcut enerji kaynakla- rmıngeliştirümesi halın- de bile enerji gereksı- niminin karşılanamaya- cağını söyleyen DEÜ ÇevTe Araştırma ve Uy- gulama Merkezi'nden Prof. Dr. Necdet Alpas- lan, "Bu nedenie tüm dünyadayeni enerji kay- naklan araştınlmakta ve bunlann uygıılana- bilirtiğ) üzerinde çabşü- maktadır. Bu kaynak- tar arasında yer alan gü- neş enerjisi, atom ener- jisi, rüzgâr enerisi, je- otennai enerji, gel-git enerjisi üzerindedunıl- duğu halde biyogaz enerjisinin adı geçmi- yor. Türkiye şarüannda büyük bir kaynak olan bi\T)gazenerjisinden ya- rarlanmak için gerekli altyapı oluşturulmalı- dır* dedi Batakhk gazı Bataklık gazı olarak da biünen biyogaz ener- jisinin I9.yüzyılınbaş- lannda îngiJtere'de, fos- septiklerde oluşan ga- zın sokak aydınlaölma- sında kullanımının baş- ladığını söyleyen Prof. Dr. Alpaslan, sözlerini şöyle sürdürdü: "1920'li yülarda bu gazı üretmeye yarayan ve biyogazla çabşan ci- ha/Jar yapılmaya baş- landı. Ardından ikinci dünya savaşı yülannda otomobil yakın ojarak biyogazdan yararlanma denemeleri görüldü. 1961 yılında Hindis- tan'da ilk büyük tesis kuruldu. Tayvan'da bi- yogaz tesisi sayısı 75 bi- ni aşnuş bulunuvor. Ay- nı şekikie ABD. Alman- ya, Hollaııda gibi gefiş- miş ülkelerde on binler- ce biyogaz tesisi bulu- nuvor." Yatağan, Yeniköy ve Cökova Termik santrallar devlete kaldı ÖZCANÖZGÜR MUĞLA - Güney Ege'deki üç termik sant- rala talip olan çokulus- lu konsorsiyumda yaşa- nan hisse dağtlımı de- ğişikliği sonunda, Gü- ney Ege Enerji tşletme- leri 'nin en büyük hisse- dan Vakıfbank oldu. Şir- ketin genel müdürlüğü- ne yüzde 45 ile en büyük bisseye sahip olan Vakıf- bank'uı Projeler Müdü- rü A. Şanui Tamer geti- rildi. "Bu ne biçhn özel- leştirme?'" dıyen Tes-lş Sendikası Yatağan Şube Başkanı Erol Soğancı. devletin KİT'ine de\ le- tin bankasımn talip ve yönetici obnasına dik- kat çekti. Yatağan, Yeniköy ve Gökova (Kemerköy) ter- mik santrallannın 2000 yılı sonuna dek çoku- hıslukonsorsiyuma dev- redilmesi gerekiyordu. Ancak geçen bir yılda konsorsiyumda yer alan firmalann yurtdışından kredi bulamamalan ve ortaklardan Bayındır Holding'ın ekonomık sıkıntıya düşmesi so- nunda konsorsiyumda hisseler dağılımı ve his- sedarlar değjşikliğe uğ- radı. Böylece santrallar dahaönce açıklanan tak- vim doğrultusunda de\ - redilemedı. Gelinen noktada konsorsiyumun en büyük hissedarlann- dan yüzde 42.5 hisseye sahıp olanBayındır Hol- dıng ile yüzde 10 hisse- ye sahip olan Amenkan Pacific Corp. ortaklık- tan çekildiler. Ingiliz In- ternatıonal Power PLC yüzde 42.5 olan hisse- sini yüzde 25.1 'e düşür- dü. Konsorsiyumun ye- ni oluşumu yüzde 45 Vakıfbank, yüzde 25.1 International Power PLC, yüzde 4.9 Türk Mimag, yüzde 25 Park Holding olarak gerçek- leşırken Güney Ege Enerji îşletmelen şirke- tınin genel müdürlüğü- ne de Vakıfbank Proje- lerMüdürüA. Şamil Ta- mer getirildi. Yeni oluşumu "tez- gâh" olarak nitelendi- ren Tes-lş Sendikası Ya- tağan Şube Başkanı Erol Soğancı, "Bu konsorsi- yuma santrallar devre- dilirse, idare mahkeme- sine başvuracağrz'' dedi. Soğancı şöyle devam ettr "Konsorsiyuın or- takian kredi bulamaym- ca hisse dağıhmında oy- nayıpVakrfbank'ı arala- nna aldılar. Bu danısık- lıdövüş. Konsorsiyum, santrailan Nakrfbank'm kredishie devTalaeak ve sonra \akifbankalacak- lı olarak konsorsiyıun- dan çekflecek." Hun, TBMM Çevre Komisyonu Başkanlığı süresince en üzüldüğü konunun, Hayvan Haklan Yasası'nnı çıkanlamaması olduğunu vurguladı. Tasanyı her firsatta hükümetin önüne koyduğunu söyleyen Hun,"Af Yasası 6 saatte çıkıyorsa, Hayvan Haklan Yasası 45 dakikada çıkabilir" dedi. ANAPMffletvekaiHun. ' az istasyonlan konusuna da •'*" değinen Ediz Hun, önlem aluıması gerektiğini belirtti. Hun, "Yoğun yerleşim alanlanndan bu baz istasyonlan uzaklaştınlmalı" diye konuştu. AB üyeleri ve ABD'ye dikkat çeken Hun, bu ülkelerde baz istasyonlanna sıkı bir denetim uygulandığını vurguladı. Ödenek ve yetkilerinin sınırfa olduğunu belirten Ediz Hun, yılbaşmdan sonra Yatağan'la ilgili çauşmalar yapdacağuu bildirdi AYŞESAYEV ANKARA-1960ve70'li yıllarda salon filmlerinin yakışıklıjönü, 1980sonra- smda ise "çevred" kimli- ğıyle tanınan EdizHun, bu- gün "pofitikacı" olarak ka- muoyunun karşısına çıktı. Gökova'dan bugüne çevre sicili pek iyi olmayan bir partiden, ANAP'tan Istan- bul Milletvekili olarak TBMM'ye giren Hun, amaçlannı "biröJçüde" ger- çekleştırebilmış. Hun, "»- yasetçi rohlndekP deneyim- lerini "Sinemadapoiitikada sabır isi. Boş konuşmalar yapan birini de sabırla din- iemek zorundasuıız" diye özeüiyor. 1.5 yıldır yürüttü- ğü TBMM Çevre Komis- yonu Başkanlığı süresince en üzüldüğü konunun, Hay- van Haklan Yasası'nın çı- kanlamaması olduğunu vur- gulayan Hun, "Tasanyıher firsatta hükümetin önüne koyuyonım. Her defasında. daha önemliyasalarvar de- nilerek erteleniyor. Bence Af Yasası 6saatte çıkabildi- ğinegöre,şuzavalh hayvan- lann haklannı korumayı amaçlayan yasa 45 dakika- da çıkarüabUirdi'1 dıyor Hun, "sıyasetçi" kimli- ğıyle özellikle baz istasyon- lanna karşı yürüttüğü mü- cadeleyle gündeme geldi. Hun'un bu konudaki ilk ic- raatı ise Meclis'teki Çevre Komisyonu salonunun üs- tünde bulunan 2 adet baz istasyonunu söktürmek ol- du. Hun, politikada "yapok- lanıu-yapamadıklannı n Cumhurivet'e anlattı: Hayvan hakları -Komisyon başkanı ola- rak tasarladıklaruuzı ger- çekleştirebildinizmi? -Hayır, ıstediklerimi ya- pamadım. Mesela, 1.5 yıl evvel, Hayvanlan Koruma Kanunu İasansı'nı Genel Kurul'a indirdik, ama bir türlü çıkaramıyoruz. Müte- additkez ricalarda bulunduk genel başkanlardan, ama ol- madı. AB'ye meyletmiş Türkiye'nin, artık çağdaş- lığa atacağı adımlar içınde hayvan haklan da olmalıdır. Zaten eksik taraflan var, za- ten tenkit edilebilir çıktık- tan sonra. Ama orada yönet- meliklerle düzeltebılınz, ye- terkıçıksın, amabugüne ka- dar muvaffak olamadık. - Tasan çoktarbşddı, ba- a kesimlerin işine gelmiyor olabiür mi? Sizce neden çı- kanlamryor? -Bılemıyorum niçin çı- kanlamadığuu. Ama şuna kanaatim var, 6 saatte Af Yasası çıkanlabildıgıne gö- re, şu zavallı hayvanlann haklannı korumaya dönük yasanın istenirse, 45 daki- kada çıkanlacağına kanaat getirdim. Herhalde, saym Cumhurbaşkanı da bu yasa- yı veto etmez. Çünkü o da gönlüzengin bir bilim ada- mı. Dolayısryla anlayamıyo- rum, niye çıkanlmıyor. Meclis'in eğilimi de bu yön- de. Sivil toplum örgütleri sürekli anyorlar. Mesela hayvanseverler anyorlar, "açhkgrevinebaşlavacağız" dıyorlar "Amanyapmaym, açhkgreviinsan vücuduiçin çok tehfikeh" dıyerek tes- kın etmeye çahşum. Eylem- ler yapacağız diyorlar, ben sürekli yatışnncı rolü üst- lendim. Şimdi200ribek- liyonun. Böyle önemli bir kanun çıkmazsa, o zaman Çevre Komisyonu'nun an- lamını tartışmak gerekiyor. -Cep tekfonlanndan ya- yılan radyasyonun zararfa olup olmadığı tartışıhyor. ği ışuılar var, henüz onlan tam olarak tanımıyoruz. Ama bunu tanıyanlar var, o zaman lütfen "itimat edm" diyoruz, u bu ışmlara karşı hassas olun" diyoruz. Bi- zim gözümüz 350 nanomet- re ila 700 nanometreyi gö- nlyor. Ama 350 altı var, 700'ün çok üstü de var, bu- nu biz göremiyoruz. Insa- noğlunun kısıtlı bir göriişü var. Gördüğümüzün dışın- dakını inkar etmek ise bıli- mi inkar etmek anlamına gelir. Ben bu konunun kısa vadede ele alınıp da uzun va- dede çok büyük zararlan olacağı gerekçesiyle ılgilı bakanlıklann (çevre, ulaş- nrma) gerekli önlemı alma- sı gerektiğini söylüyonım. önlemler -tnsansağhgınıetkueme- mesi için ne tür önlemler annabüir? - Ihtiyaten bazı önlemler alınabilir. Yoğun yerleşmı lir. Cep telefonu kullanıcı- lan sürekli ikaz edilebilir. lş- te, "tetefonu kalbinizin üze- rindeki cebinizde taşuna- yuı, bağlanüyı gördükten sonra telefonu kulağuuza götürün" gibi. Kulaklık kul- lanımının, cep telefonunun olumsuz etkisini azalttığı ifade ediliyor. Kalbe yakın yerde taşınmamalı. - Yurttaşlardan komisyo- nunuza, baz istasyonlan ile ilgili yakınmalar geliyor. Siz bu başvurularla ilgili neter yapıyorsunuz? Bakanlıklar çellşklll - Bizun ne yazık kı, ya- sama organı olarak yaptı- nm gücümüz yok. Asıl di- rayet yürütmede, bakanlık- larda, yaptınm yetkisi de onlarda. Mesela, Çevre Ba- kanlığı bir genelge yayım- lamış, Ulaştırma Bakanlığı ise tersine bir genelge ya- yımfamış, "Bunlar zararü değfldir, vanükten izin an- Baz istasyonlannın sağlığa olumsuz etkileri Ediz Hun a göre baz istasyonundan yayılan radyasyonun insan sağlığı üzerinde sayısız olumsuz etkisi var. Işte zararlan: -Uzun vadede, çok dûşük dozlarda dahi. vücuttaki kiniyasal mokkûUerin yapısmı bozuyor. Hûcredeki kalsiyum metaboKzmasmı bozuyor. - Höcre zarlanru deliyor. İnsan vücudundaki molekûller deformasyona uğruyor. - Beyin daigalannda ani değişinılere yol açıyor. Etu da yüksek tansiyona yol açabihyor. - Mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin hormonunu saf dışı bırakıyor. - Uykunun en derin olduğu dönem olarak adlandınlan REM uykusunu bozuyor. REM surasuıda salgüanan meiatonin hormonunu negatif etkilrvor. - Başağnsı, göz kamaşması, göz kanlanmasma neden oluyor. - Radyasyondan en olumsuz etidlenen yaş gruplan, hücrenin en hizb yenilendiği 0-20 ile hücre yeniknmesinin yavaşladığı 60 yaş üstündeküer. Vaşularda kalp krizi riskini artnnyor. - Kansere karşı vücutta "kalkan" görevi yapan P53 genini saf dışı bırakarak kanser riskini artınrken, hücre yenilenmesini yavaşlatıyor. - Kandaki larrrua (al> u\arlar) ve beyaz kürelerde (akyuvarlar) azalmaya yol açıyor. GSM operatörü kuruluşla- ra ve Ulaştırma Bakanb- ğı'na göre zararü değü, ki- mi büim adamlanna göre zararh. Siz bu tarttşmalan nasıl değeriendiriyorsunuz? Baz Istasyonları -1850'lere gittiğimiz za- man dünya, mikrop deni- len gözle görülemeyen can- lılan bılmıyordu. Mıkros- kop devreye girdi, bakteri- ler, mikroplar belirlendi. Artık mikroplan tanıyoruz ama gözümüzün görmedi- alanlanndan bu baz istas- yonlan uzaklaştınlmalı. Ör- neğin, kreş, ilköğretim okul- lan, liseler, ûniversiteler, askeri garnizonlar, hasta- nelerin olduğu yerlerden tü- müyle kaldınlmalı. Bunun yerine, Hazine'ye ait boş arazilenn tepelerine kuru- labilir. AB ülkelennde ve ABD'de bu konuda sıkı bir kontrol var. Yüksek çıkış güçlü venciler, halktan uzak yerlere kuruluyor. Esas ve- riciler, fiberoptik taşıyıcı sıstemlerkullanıyor. Bizde de bu tür önlemler alınabi- nır, konulabiKr" diye. Yani bakanlıklar arasuıda tam bir uyum yok. Her bakanlık, kendi bakanlığmı ön plan- da gösterme çabası içinde. Tam manasıyla birlik bü- tünlük sağlanamıyor. Yani insan fani, ama insanlık ebe- di. Nıce nice nesıller gele- cek. Bir bakanlık bir genel- geyayımlıyor, birbaşkası ta- mamen farklı bir genelge yayımlıyor. Bu, hem zaman kaybına neden oluyor hem de ilerleyemememizin ne- dem gibi geliyor bana. - Partinizin iktidar oldu- ğu dönemlerde,çevre konu- sunda sayısız olumsuzluk yaşandı. Gökova Termik SantrahgibL Partinizin çev- repofitikasmı nasddeğerien- diriyorsunuz? Poflanııt dengesl - Ben doğanın mucizevı gelişımı, olağanüstü den- gesinin korunması için çok çaba sarfediyorum. Herkes de duyarlı olmalı. Çevre KomisyonuBaşkanı Ediz'ın yaşam hakkı ne kadarsa ca- retta carettanın da o kadar yaşam hakkı vardır. Şu dün- yada yaşayan, aym kaderi paylaşan tüm canlılann ya- şam hakkı olduğunu düşü- nüyorum. Burada tabiahy- la birçok tesis yapılacak, doğamn en mucizevi varlı- ğı olan insanlık ıçın her tür- lü yaklaşun sergilenecek. Bu, çeşitli mutluluk menfa- atlerini de berabennde ge- tirecek. Ama bu arada ya- şayan tüm canlılan da sade- ce sevmek yeterli değıldir, onlara saygı da göstermek gerekiyor. "Dogayıseviniz", bence eksik bir ifade. Ben- ce, "Doğayasaygıgösteriniz, sevginizi de esirgeıneyiniz" olmalıydı. Yataflan sorunu -Yatağan 'da termiksant- ralyüzünden "sokağa çık- ma yasağı" ilan edflivor. Ko- misyon olarak oradabir in- ceiemede bulunmayı düşü- nüyor musunuz? - Aslmda, çevre ile ilgili bütün ihlalleryerinde gidi- h'p incelenmeli. Ama öde- neğimiz, yetkilerimiz sınır- lı. Yılbaşuıdan sonra Yata- ğan'la ilgili böyle bir çalış- ma yapılabilir. Bunu arka- daşlanma da önereceğim. Mutlakabaca filtrelen takıl- mah. Çünkü asit yağmurla- n var. Aynı şekilde Göko- va Termüc Santrah da mut- laka revıze edihneli. Çün- kü orada eski Polonya tek- nolojisı kullanmış. Şimdi Japonya'da geliştirilen sis- temle baca gazı pınl pınl havaya dönüştürülüyor. Tür- kiye bu gelişmeleri göz ar- dı etmemeli. - Siyasete ısuduuz mı? - Ben çok sosyal, adaptas- yon kabiliyeti yüksek bir insanım. 1963'lerdebaşla- dığım sinema sanatından bugüne geldim. Son 25 se- nedir çevre konusunda, do- ğamn tahribatma mani ola- cak binlerce konuşma yap- üm. Çokyoğundum. Bura- da da az, öz konuşmaya gay- ret ediyomm, bihmsel doğ- rulan söylemeye çalışıyo- rum AVRUPA'DAN GURAYOZ Sıfın Yılı Türk basınında olduğu gibi, Alman basınındada yeni yılın ilk nüshalan, 2000 yılının muhasebesile dolu. Genellikle birteşilen nokta "sıfıryılı" olaak adlandınlan 2000 yılının pek kötü geçtiği. Neoen pek kötü geçti 2000 yılı? Almanya açısından ba- kılırsa, "sıfıryılı" bir anlamda yolsuzluklar, hasa- lıklarla dolu, toplumsal panik belirtilerinin görüklü- ğü bir yıl oldu. Hıristiyan Demokrat Birlik Parti- si'nde (CDU) yaşanan ve eski Başbakan Kohl ün hesap vermesine, parti onursal başkanlığıncan aynlmasına yol açan bağış skandaiı, yalnız Kohl İle sınırlı kalmadı. Kohl'den sonraki parti başkanı Worfgang Scheuble, yolsuzluk nedeniyle hem parti başkanlığından aynlmak zorunda kaldı hem de yakın dostu, sırdaşı Kohl ile arası bozuldu. Hes- sen Eyalet Başbakanı Koch'un da bağış skanda- lına kanştığı, üstelik parti tüzüğüne ve yasalara aykın olarak toplanan paralan, "yabancılar soru- nunu" diline doladığı seçim kampanyasında kul- landığı da ortaya çıktı. Kohl kendisi aracılığı ile CDU'ya bağış yapanlann isimlerini açıklamamak- ta direnirken Koch, pişkin bir şekilde suçlamala- nn üstünden atlamayı tercih etti. Almanya'nın ta- nınmış araştırmacı gazetecilerinden, politikacılar- la dostluğu gazeteci için tehlikeli bulan, "Gazete- ci yağında öpücük izi değil, yumruk izi olan Ws7- dir" sözü ile ünlü Hans Leyendecker, skandalın perde arkasını "Helmut Kohl, iktidar ve Para" adı altında kitaplaştırdı. Helmut Kohl'ün kendini savun- ma amacıyla sonradan yazdırdığı "hatıra defteri" ise etkili olamadı. Skandalla biriikte, "her sözü emir, iktidan tekelinde toplayan lidertipinin de so- nu geldi" yorumlan yapılıdı. Kohl tipi yönetim an- layışının bittiğine işaret edildi. Ama bekleyip gör- mek gerekiyor. Kuşku yok, Almanya'yı sarsan yol- suzluklardan söz ederken yolsuzluklara adı kan- şan Kohl, ya da Scheuble, bu yolsuzluktan kjşisel menfaat sağlamış değiller. En azından bu tür bir suçlama ile karşı karşıya kalmadılar. Yine de siya- si kariyerierinde ağır bir darbe yediler. Bu neden- ie Türkiye'deki yolsuzluklar ile Almanya'daki yol- suzluklar arasında bir farktan söz etmek zorunda- yız. "Canım ne olacak; bak, Almanya'da bile olu- yormuş" rahatlığına kapılmasak iyi olur. Almanya yalnız bağış skandaiı ile sarsılmadı. Yı- lın sonuna dogru patlak veren ve önlem alınmadı- ğı için hükümeti zor durumda bırakan 'deli dana"sal- gını da Almanlann canını sıktı. Özellikle Bavyeralı büyükbaş hayvan üreticilerini zor duruma sokan "Rindervvahnsinn" "deli dana" salgınına karşı Al- man hükümeti kalıcı önlemler almakta zorianıyor. Sığıriann yine sığır etinden yapılmış yemle beslen- mesinin bu hastalığa yol açması ve bu durumun da koca bir sektörü zor durumda bırakması, şüp- heli hayvanlann öldürülmesi zorunluluğu, hayvan çiftliklerinin kapatılması neresinden baksanız stkın- tı yaratıyor. Bu sıkıntı sıfır yılından 2001 'e sarktı. Almanya sıfır yılında kültürel alanda da sıfır nok- tasında, bazı yorumculara göre sıfınn altında ya- şadı. Dişe dokunur bir eser ortaya çıkmazken kül- tür dünyası yâratlcı, rrttetikli bir tartışmaya sahne •'oiâmadı. Big Brofher dizileri "popüler Alman kül- tûrtj"niir\ alameti farikası haline gelirken muhafa- zakârlann, göçmenlere "Deutsche Leitkultur'ü, "yönlendirici Alman kültürü'nü benimsemek zo- rundasınız türünden dayatmalan da gülümseme- lere yol açtı. Bilim teknik alanında da yıllardır üstü örtülen gerilik, sıfır yılında bilgisayar uzmanı açı- ğıyla su yüzüne çıktı. Yeşil kart "yöntemiyle" açı- ğını kapatmaya çalışan, çareyi dışandan bilgisa- yar uzmanı getirmekte gören Almanya, bu neden- ie yeniden göç ülkesı olduğunu hatırtadı. Alman- ya bir göç ülkesı değildir ve olmayacaktır diye taf- ralanan muhafazakârlar da sonunda yelkenleri su- ya indirdiler. Ama bu Almanya'nın sınıriannı göç- menlere ardına kadar açacağı anlamına gelmiyor. Almanya şimdi nitelikli işgücü peşinde. Alman- ya'da yayımlanan Tün< gazeteleri "Türklere yeşil kart verilmeyecek mi" türünden garipliklerden ney- se ki çauk vazgeçtiler. Hangi aklı başında devlet yetişmiş, kalifiye işgücünü başkasına kaptırmak is- ter ki? Ama belli olmaz, serbest piyasa ekonomi- sinin sınır tanımaz "özgüriük" anlayışı içinde, tıp- kı özelleştirmelerde izlediği mantıkla Türkiye, elin- de ne kadar kalifiye işgücü varsa Almanya'ya gön- derebilir, böyle bir göçü teşvik edecek "önlemle- ri" alabilir de. önemli olan döviz değil mi? Mitterrand'dan Chirac'a Yeni yüzyılı yalnızca 9. Cumhurbaşkanı Demi- rel'in yeğeni değil, François Mitterrand'ın bü- yük oglu, Jean-Christoph Mitterrand da Fran- sızlann övünç kaynağı hapishanede karşıladı. Mu- rat Demirel banka boşaltmak iddiasından, oğul Mitterrand ise para aklama, silah kaçakçılığına bu- laşma, bu yollarta kişisel çıkar sağlama suçlama- ları nedeniyle yeni yılı tutukevlerinde geçirdiler. Oğul Mitterrand, danışmanlık görevinde bulundu- ğu 1988-1992 yıllan arasında özellikle Angola'ya yapılan silah satışlannda yüklü komisyonlar almak ve bu arada da para aklamaktan yargılanacak. Ama iş yalnızca 54 yaşındaki küçük Mitterrand'la sınırlı kalmıyor. Avrupa Biriiği'nin ikinci güçlü ada- mı Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'a da uzanıyor. Chirac, Kohl kadar şanslı görülmüyor. Çün- kü Paris Belediye Başkanlığı yaptığı sıralarda bank- not dolu çantalarla elden para aldığı iddıalanna he- nüz ciddi bir yanıt verilmedi. Paris liseleri ihalele- rinde 600 miiyon frankı bulan "bağışlardan" na- siplendiği de iddialar arasında. Cumhurbaşkanlı- ğı süresi de geçen yıl kısaltılan Chirac'ı parlak bir gelecek beklemiyor. Avrupa ülkelerindeki bu yol- suzluklann önemi, salt polisiye anlamıyla yolsuz- luk olmaktan daha farklı bir yöne doğru gitmele- rinden kaynaklanıyor. Tehlike, yolsuzluklann "fail- lerinin" siyaset sınıfından insanlar olması. Batı'da bu daha önceki yıllarda sadece arada bir rastla- nan ve kısa sürede icabına bakılan işlerdendi. Şim- di en üst düzeylere tırmandı ve siyasal yapıda iz bırakır diye korkuluyor. Korku haksız değil; şu "küreselleşme çağı'nm, şu "yeni dünya düzeni"n\n kaçınılmaz "ufunetle- ri" bunlar. Avrupa Biriiği'nde tüm AB Komisyonu teşkilatının neredeyse yeniden kurulmasına yol açan yolsuzluklar da zaten şu srhr yılının payma düş- memiş miydi? Türkiye Gazeteciler Cemıyetı'nin yayınladığı günlük B/Z/AT? Cazete •,. Ulke sorunlanna ilişkin raporlarıyla, araştırmalanyla, köşe yazıianyta, tarafsız haberleriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle