Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 2001 ÇARŞAMBA
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
erkezdeki Sıkışıklık ve Toplumumuz
Prof. Dr. Abidin KUMBASAR
A
nayasamızın da siya-
sal yaşantımn vazge-
çilmez öğelerinden
saydığı siyasal parti-
lerin bugünkü aniam
ve yapıya uygun geç-
tnişi, ancak biıkaç yüzyıl kadar geri-
ye uzanmaktadır. Dünyada siyasal par-
tilerin gelişimi, oy hakkrnrn geniş kit-
lelere tanınması ve parlamentonun et-
kinliğinin artmasıyla, başka bir de-
yişle, demokrasinin yaygınlaşmasıy-
lauyum göstermektedir. Bugünkü an-
lamdaki siyasal partilerden önce de,
düşünce ya da çıkar birliği olanlann,
parlamentolardabirlikte davranış ama-
cıylagruplaştıklan görülmüştür. Ben-
jaminConstant, l816'da"Birparti,ay-
nı siyasal doktrine inanan insanlartop-
luluğudur" tanımlamasını yapmıştır.
Siyasal partilerin gerçek anlamda dokt-
riner özellikler kazanarak çıkar grup-
lan olma niteliğinden uzaklaşmalan,
büimsel sosyalizmin gelişerek kitle-
leri etkilemesi ve siyasal yaşantıda
güç kazanmasıyla gerçekleşmiştir.
Laik cumhuriyetimizin önderi yü-
ce Atatürk'ün, kurarken "CHP, hal-
kınuza siyasal eğitim vermek için bir
okulolacaktir" dediği CHP de, Kema-
list düşünce ve devrimlerin siyasal ör-
gütü olma özelüğini yıllarca taşımış-
tır. Kuruluş tarihi olarak kabul edilen
Sivas Kongresi ve onu izleyen Kurtu-
luş Savaşı yıllarını da içererek Ata-
türk'ün ölümüne kadaı süren on do-
kuz yıl kadar kısacık zaman içinde
CHP, toplumumuzu ümmetlikten ulu-
sun özgür ve aydınlanmaya yönelik bi-
reyleri olma düzeyme eriştirmiştir.
Atatürk, CHP ve Halkevlerinin kitle-
leri aydınlatmaya yönelik işlevine
önem verirken bir yandan da Eğitim
Birliği Yasası'yla eğitimi çağdaşlaş-
tırmış, aynca Köy Enstitüleri uygula-
masıyla geniş halk kitlelerinin eğitim-
le birlikte üretime yönelmesini sağla-
mak istemişti. Böylece çağdaş yapı-
ya kavuşacak olan cumhuriyetimiz si-
yasal yapı olarak güçlenecek, devrim-
ler sağlam bir temele oturacaktı. Esef-
le beürtmek gerekir ki Atatürk
1
ün ölü-
münü izleyen yıllardaki CHP yöneti-
cileri aynı yolu izlemeyip, o zaman-
lar Avrupa'da geçerli olan faşizan
akımlara uyarak halk kitlelerine bas-
kıcı ve onları önemsemeyen biryöne-
timin temsilcileri oldular. Ikinci Dün-
ya Savaşı sonunda Sovyetler'inülke-
mizden toprak istekleri, yöneticileri-
mizi zorunlu olarak Batı'ya sığındır-
dı ve eğitimi özellikle yozlaştınhp
devrimlerin çağdaş yönünden uzaklaş-
tınlan halk kitleleriyle sözde demok-
rasiye geçildi. Yeni kurulan partileT,
halk kitleleri karşısına ekonomik-sos-
yal ağırlıklı ve cumhuriyet ilkelerin-
den sapmayan programlarla çıkacak
yerde, devrim karşıtı inanç ve duygu
sömürüsü yapan, bilimsel dayanak-
tan yoksun bir davranışı yeğlediler.
Savaş yıllannın hoşnutsuzlukyaratan
zorunlu uygulamalan yanında halktan
kopmanm ve karşı devrimcilere ödün
vermenin yıpratöğı CHP seçimleri yi-
tirince yönetime gelen Demokrat Par-
ti'nin ilk uygulamalanndan birisi,
inanç sömürüsünün simgesi olarak,
ezanın Arapça okunmasını sağlamak
oldu.
Dış dünyadaki soğuk savaşı amaç-
lan için kullanan ülkemiz yöneticile-
ri, bir yandan gerçekleri gören aydın-
lan Sovyet uşağı suçlamasıyla kara-
larken bir yandan da halk kitlelerinin
iyice yozlaşan eğitimle karşıdevrim-
ci düşünce sistemiyle yetişmesine özen
gösterdiler. İnanç ve duygu sömürü-
sü yapıp, plan yerine pilav öneren,
eğer isterse odunu aday gösterip seç-
tirebileceğiyle övünen yöneticilerin
ülkeyi soktuğu çıkmazdan, Atatürk
devrimlerinin tek savunucusu olarak
kalan Tûrk Ordusu'nun girişimi kur-
tardı.
Demokrasiye yönelişi simgeleyen
çağdaş özellikli 1960 Anayasası yurt
aydınlannın ve devrimci kuşaklann
ülke sonınlanna eğilmesine olanak
verdi. Ülkemiz siyasal tarihinde bugün
de herkesin özel yeri olduğunu onay-
ladığı Türkiye tşçi Partisi, ekonomik-
sosyal doktrine dayalı çağdaş bir par-
ti olarak kuruldu. Türkiye tşçi Parti-
si'nin yurt çapında uyandırdığı yankı
ve aşın ilgi, antikomünist olduğunu
söylemekten başka bir özelliği olma-
yan Adalet Partisi'ni ve Atatürk dev-
rimlerini savunmayı gözardı edip kar-
şıdevrimcilere ödün verme yanşına
giren CHP'yi korkutarak parlamento
içi düzenlemelerle TÎP'i etkisizleştir-
meye yönlendirdi. Böylece ilerici ve
devrimci özelliklerini yitiren CHP ile
varlıklannı ekonomik-sosyal bir öğ-
reti (doktrin) yerine inanç ve duygu sö-
mürüsüne dayandıran karşıdevrimci-
ler ülke yönetiminde egemenliklerini
sürdürdüler.
Bilimsel gerçeklerden uzak olarak
inanç ve duygu sömürüsüyle yöne-
tenlere karşı, yasal yollan egemenler-
ce yok edilen devrimcilerin çatışma-
sı kaçınümaz oldu. Aynca soğuk sa-
vaş yıllannda dış güçlerce komüniz-
me karşı oluşturulan yeşil kuşak uy-
gulamalan ülkemizde de köktendin-
cilerin güçlenmesine neden olarak si-
yasal arenada yerlerini almalan sonu-
cunu doğurdu. Yaşanan olaylar 198O'de
yeni bir askeri girişimle sonuçlandı.
Egemenliği ele geçirip Atatürk'ü agız-
dan düşürmeyenler, onun kurduğu la-
ik cumhuriyet ve yaptığı devrimlerin
en amansız yıkıcısı oldular. Olaylann
akışı içinde yönetime gelen çağdışı
düşüncenin temsilcilerinin ülkeyi içi-
ne sürüklediği kargaşa, Tûrk Ordu-
su'nun 28 Şubat 1997 uyansı ile so-
nuçlandı.
Siyasal arenamızda bugün, kuruluş
amaçlanndan saparak kendi iç yöne-
tim ve kişisel kavgalanyla yıpranmış,
inandıncüığını yitirmiş CHP, sol ol-
duğunu söyleyip tarikatlara iltirat eden
parti, eski Demokrat Parti ve Adalet
Partisi'nin en gerçek devamı olduğu-
nu üeri sürüp dışanya karşı birbirini
suçlayıp parlamentoda birbirini akla-
yan partiler, tutsak (esir) Türkleri kur-
tarma ve antikomünist olmakla ünle-
nerek oy alan parti ve köktendinci
akımlara yön veren parti oy kapma
yanşı içindeler. Hepsinin amacı, eği-
timi özellikle yozlaştınhp bilimsel ve
çağdaş düşüncelerden uzak bırakdan,
sonunda bütün hesaplann kendisince
ödeneceğininbüincinde olmayan kit-
lelerin oylannı alarak yönetimi ele ge-
çinnek. Ülke aydınlannın yıllarca ve
defalarcabeurttiği gibi ekonomik-sos-
yal hiçbir çözüm önermeden, yalnız-
ca yüzeysel uygulamalarla yandaşla-
nnı kollayan siyasal örgütlerden ya-
rar ummanın bugünkü görünümle so-
nuçlanması kaçınılmazdı.
Atatürk devrimleri çizgisinden sa-
pan yöneticileri yüzünden parlamen-
to dışında kalan CHP ve parlamento-
muzda üyeleri bulunan tüm partile-
rin, tüzük ve seçim öncesi verilmiş
sözleri ne olursa olsun aynı uygulama
yöntemi ve oy kapma amacında bir-
leştikleri gözlemlenmektedir. Oy ve-
recek kitlelerse, çoğunlukla çağdaş
düşünce akımlanndan habersiz, mut-
luluğu öbür dünyada arayan, kendile-
rini olaylann akışına bırakmış yazgı-
cı bireylerden oluşmaktadır. Bu yapı-
daki bir seçmenkitlesini alışkın olrna-
dığı büimsel çözüm önerileri ve ger-
çekçi söylemlerle kazanabihnek için
hem çağdaş düzeyde kültür, hem yıl-
mayan bir kişilik hem deyogun bir uğ-
raş gerekir. Bunu göze alabilecek ki-
şilerden yoksun siyasal ortamda ise el-
bette halk kitlelerini inanç ve duygu-
lannı sömürerek kendi safına çekmek
en geçerli ve kolay yöntem olacaktır.
Siyaset bezirgânlannca sürekli alda-
tümış, yeni ve çağdaş düşünce akım-
lanndan habersiz, ürkek, saf halk kit-
lelerinin oylannı bir defa daha kaza-
nabilmek için bu defa da siyasal yel-
pazenin en merkezinde okna kavgası
gündemdedir. Parlamentomuzdaki tüm
partilerin yöneticileri en merkezde,
yani her yörüngeye ve her kahba gi-
rebilme özelliğinde olup, bilimsel
doktrinlerden uzak olduklannı söyle-
yerek yanşmaktalar. Giderek insan ol-
ma paydasında birleşen, küreselleşen
yerkürenin gerçeklerinden habersiz
olarak kördövüşü içinde olan yöneti-
cilerle bir yere vanlamayacağırun en
gerçek kanıtı, ekonomik ve siyasal ge-
leceği yabancılann güdümüne bıra-
kılan üÛcemizin bugünkü durumudur.
Amacı sadece ve neye malolursa ol-
sun bir süre daha yönetimde kalmak-
tan başka bir şey olmayanlara ve on-
lara bel bağlayarak bir yerlere ulaşı-
labileceğini sananlara Seneca'nın asır-
larca önce söylediklerini hatırlatmak
gerekir: "GMeceğiyömıbflnıeyenkap-
tan için hiçbirriizgârerverişüdeğfldir
1
'.
Ülkemiz insanlannı aydınlığa kavuş-
turacak yolun Atatürk devrimlerinin
gösterdiği yol olduğunu halk kitlele-
rininbiüncine işlemek hepimizin baş-
lıca görevi ohnalıdır.
ARADABİR
AYŞE İ L H A N Tarih Öğretmem
•••
Yiyeceksatılan her yerde hurmadolu... Etiket-
ler irili ufaklı tüm Arap ülkelerinin hurmalannı ser-
giliyor. Ziya Gökalp Caddesi'ndeki çeşidi bol bir
dükkâna girip tezgâhtaki kıza sordum: "Ne olu-
yor böylesine bol hurma almışız; dışalım çok
artıyor; dengesizlik ekonomimizi olumsuz etki-
ftyor"dedim yavaşça. Kasadaki adam cin gibi duy-
du sözterimi, bana dönüp "Hanımefendi, kimi-
ten yemek yernek için Amerika'ya uçuyor, siz hur-
madan söz ediyorsunuz" demez mi! -Sade hur-
ma ile mi Türkiye dışalım cenneti oldu?
Avusturya'da yaz kış turist kaynar. En çok Al-
manlar bastınrlar yukandan, Avusturyalılar on-
ları sevmedikleri için şiveyle konuşup kızdınrlar.
Gelenlerzengin; söylenenler şöyle: Bunlann ço-
ğunluğu Wiener Schnitzel (Vıyana Şinitzeli) ye-
meye geliyor. Amerika'ya uçanlan düşündüm. Bir
yandayoksulluk, açlık, zekat-fitreye muhtaç me-
murlar, öbür yanda Amerika'ya yemek yemeye
uçanlar... Kim bunlar? Ülkesini hortumlayıp ce-
bini dolduran baş belalarıL
Okuldayoksulluğu birtürlü anlatamayan zen-
gin Amerikalı çocuk ne yazmış ödev kâğıdına:
"Bu aile öylesine yoksuldu ki; aşçı yoksul, hiz-
metçiyoksul, bahçıvan yoksul vb".
Denktaş ile Milli Kütüphane'de yüz yüze gel-
miştik. Kitap verme servisi önünde dikilince her-
kes emrine hazır durmuştu. Gözlerimizin içi gü-
lüyordu. O da hemalde Makaryos'un sürgünü
idi yanılmıyorsam. Onu özel okuma odasına gö-
türerek istediği kitaplan ivedi toparlayıp rahatça
çalışmasını sağladık. Kocaman çantasını elinden
hiç bırakmıyordu. Elindeki ağırtık bir şey mi; yü-
reğini yakan ateş, kafasını dolduran dertler, yü-
zündeki hüzünlü ifade bitip tükenmiyor hâlâ.
Tann yardımcısı olsun! Rumu, Yunanı en iyi an-
layan, asla yolundan şaşmayan, aldanmayan
denk-taştıro..
Yunanistan'tan dostluk gelmez. Yüzleri güler-
se bilin ki yalandır. Bir şey koparmak içindir. Sü-
rekli toprak koparma peşinde olmuşlardir. Bü-
tün kurum ve kesimleri kenetlenmiş megalo idea
için çalışmaktadır.. Bu katılaşmış tutum değişti-
ritemez. Bunu biz de anlayıp bir kenetlenebilsek...
"Izmir'in balıklan bile Yunanlıdır!" diyenler onlar
değil mi? Vaktiyle Avrupa devletlerinin "mavi
gözlü Yunan çocuklan" diye şımartılarak Ana-
dolu'ya çıkarılan bu millet doymaz... Yalancı gü-
lücükler için yer sarsıntısı beklemeyelim gayn. Şim-
di o Avrupa birleşmiş; kucaklarına da mavi göz-
lü Yunan çocuklarını alarak Anadolu'ya emir ve
ferman sizdedir dedirtmek istiyorlar. önceleri
peşlerine taktıkları şımanklar, şimdi onlan yön-
lendirmeye kalktılar. Klerides yüksek sesle "AB
ve BM devreye girsin!" buyuruyor. Niçin? Kıb-
ns'ı onlara sunmak, Ege'yi Yunan denizi haline
getirmek için... Kilise yöneticileri, halkı ile Yu-
nanlılann bu yoldan vazgeçeceğini sanmak ha-
yaldir, hem de ham hayal! AB'nin bizi içine al-
ması (hadi diyelim uzun vadede bile) olanaksız-
dır. Biz; hem Türk, hem Müslüman, hem çok ka-
labalık, ekonomisi yolunda olmayan, eğitim ve
sağlık sorunları ile baş edemeyen bir toplumuz.
Ve Sevr aşkı onları öylesine sarmıştır ki, bizi al-
datarak bu yoldan emellerine kavuşmak istiyor-
lar. Biz; çağdaş, bilimin emrinde, yüzü Batı'ya,
daha doğrusu uygarlığa dönük ve o yoldan dün-
yada hatırı sayılır bir demokrasi içinde yaşama-
nın yolunda koşmalıyız.
Geçen günlerden birinde televizyon ekranla-
rında Meclis göründü; Tantan'aövgüleryağıyor-
du. Terlediğini, sıkıldığını fark ettim. Tantan, Te-
mizel gibi kişiler övgü değil, destek, disiplin,
öğütlerin geçerli olmasını bekliyorlar. Bu kişiler
niçin çoğalmıyor toplumda? Toplumumuz niçin
kenetlenip yardımcı olmuyor böyle zorluklar için-
de çırpınan özverili ve doğru yoldaki insanlara?..
Diyorum ki: Işbaşındaki kişileri yalnız bırakma-
yalım; ikiyüzlülüklerle onlan aldatıp yıpratmaya-
lım!
'Başlık Parası' ve Ahlak
tzzet D O G A N htcmbul Hâkimi, Eski Sanyer Hukuk Hâkimi
B
aşhk Parası: En yeni Büyük
Türkçe Sözlük'te: "Baabölge-
ferde damadm kıztarafina öde-
mesi âdet olan topluca paraJ"
Türk Dil Kurumu Sözlüğü'ne
göre de "Kimi bölgelerde da-
madın kaynatasına ödemesi görenekolan top-
luca para" diye tanımlanmaktadır.
Sözlük anlamı dışında ele alındığuıda baş-
lık parası Prof. Dr. Selabattin Sulhi Tekmay'ın
tanımlamasına göre vefakâr Türk kadınının
ekonomik katkı gücünden kaynaklanıyoL Ka-
dın babasının evinde parasız hizmet sağla-
yan.. ailenin geürini ve refahını arttıran çok
önemli bir etkendir. Evlenme bu ekonomik gü-
cün baba evinden koca evine kayması demek-
tir... tşte başhk parası, baba ile kocanın mal
varlıklannda birincisinin aleyhüıe ikincisinin
lehine obnaküzere, evlenme yüzünden bozu-
lan iktisadi dengenin korunması çabasından
doğan yaygın bir alışkanlıktır.
Yine, Prof. Dr. Haluk Burcuoğhı ve arka-
daşlannın '•Çağdaş aile ve sorunlan" başlık-
lı bir araştırmalannda "işte bir üretim aracı-
nın el değiştirmesi karşıhğı olarak ödenen bu
para, yani sarjş bedelidir" deyiminin kullanıl-
dığını bir kez daha görüyoruz.
Bir filmde kızının başhk parasının taksitle
ödenmesinde damatla anlaşan babanın, da-
mada "Takshier ödeninceye kadar kızın mül-
kiyeti benim, kuDanımı senindir" diye anım-
satması çok üginçtir. Daha çok kırsal kesim-
de, feodal, yan feodal üretim ilişkilerinin sür-
dürüldüğü ve ataerkil aile tipinin egemen ol-
duğu toplumlarda uygulanmaktadır.
Medyada zaman zaman izlediğimiz haber-
lerle özellikle küçük yaştaki kızlann, daha
yaşh erkeklere ya da evli erkeklere büyük tu-
tarlarda başhk parası karşılığı satıldıklannarast-
ladığımız gibi, başhk parasının ödenememe-
si nedeniyle atleler arasmda büyük kavgala-
nn olduğuna, olaylann aşiretler arasmda kan
davalanna dönüştüğüne, insanlann bu yüzden
maddi ve manevi büyük acılar çektiğine, sev-
ginin yerini törelerin aldığına da tanık olmak-
tayız.
Üretim ilişkilerindeki gelişmeler, köyler-
den kentlere göç, ataerkil aile ilişkilerindeki
değişmelersonucu
4k
başlıkparas" uygulama-
lannda zaman içinde azalma yaşanmaktaysa
da 2000'li yıllarda bile bu sorunun halen top-
lumumuz içinde "aa bir gerçek" ve "kana-
yan bir yara" olduğu ve olacağı görüşünde-
yiz.
Yeri gelmişken başlık parasımn verildikten
sonra geri alma sorununa da özet olarak de-
ğinmek isteriz.
1917'lerde yayımlanan ve bir Islam ülke-
sinde ilk aile hukuku yasası niteliğini taşıyan
"Hukuk-uAileKararnamesi"nın 90. madde-
si uygulanmakta olan evlenme geleneği baş-
lık parasını yasaklamıştı.
Prof. Bflge Öztan'ın belirttiği gibi başlık
parası 25.11.1920 tarih ve 55 sayılı "Düğün-
lerde Men'i tsrafat KanunıT ile yasaklanmış
idi. Bu kanun 1966 yıltnda anasayaya aykın-
lık nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nin 20 Ey-
lül 1966 tarih ve 156/34 sayılı karan ile iptal
edihniştir. Yurrtaşlar yasarruzda (Medeni Ka-
nun'da) başhk parası konusunda özel bir ya-
sak yoktur.
Dolayısıyla başlık parasının geri alınması
konusu uygulamada olayın özelliğine, öğre-
tideki görüşlere ve Yargıtay dairelerinin gö-
rüşlerine göre yurttaşlar yasası 84-86. mad-
deleri ile Türk borçlar hukukunun 61 ve 65.
maddelerine göre çözümlenmektedir. Hemen
belirtelim ki öğretideki bazı görüşler ve uy-
gulamadaki yargı kararlanndan bazılannda
başlık parası etik (ahlaki) olarak kabul edil-
memekte, bazılannda ise kabul edümektedir.
Örneğin, Prof S. S. Tekinav, "Başhk vermeye
ilişkin borçlara 'ahlaka aykınlık' etiketiniya-
ptşürarak bunlan geçersiz saymak.. hem ger-
çekçi ofanayan hem de sakıncah sonuçlar ve-
ren bir çözümdûr" demektedir.
Yine Prof. Bılge Öztan da "Bize göre baş-
hk parasının verilmesi, ahlaka aykm bir dav-
ranış olarak değerlendirilemez. Her ne kadar
başhk Medeni Kanun'un hukümleri ile bağ-
daşrıuyorsa da ve günümüzdeki değer huküm-
leri karşısuıda kabulü mümkün değüse de bu
müessese halen halk büincinde yaşamaktadır
ve bu nedenle de müessesenin ahlaka aykmb-
ğuun ileri sürülmesi isabetli değüdir" den-
ihnektedir.
Bize göre bu görüşleri olayın özelliğine gö-
re değerlendirmek gerekir. Başhk parasının ve-
rilmesindeki amaç ve elde edilen sonuç göz-
den kaçınlmamalıdır. örneğin, medeni ni-
kâhla evlı erkeğin, imam nikâhıyla ikinci bir
eşi almak üzere ödediği, yaşh bir erkeğin he-
nüz reşit ohnamış bir kızı almak için verdiği
ya da borçlu bir babanın gereksinmesini kar-
şılamak üzere kızına karşüık aldığı paranın ah-
laki olduğu söylenemez.
Buna karşılık gerçekten evliliği sağlamak,
kız tarafinın çeyizine katkıda bulunmak vs. gi-
bi sonuçta MK hükümleriyle de çelişkide bu-
lunmayan amaçlarla ödenen başlık parası ise
daha hoşgörüyle karşılanabilir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 11 Şubat
1980 tarih ve 1980/620-620 sayılı karannda
başhk parası hukuka ve ahlaka aykın sayıhnış-
tır.
Yine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin 7
Temmuz 1949 tarih ve 2771 /1858 tarihli ka-
rannda "Başhk narru amnda para veya mal
verilmesi ahlak ve adaba a>kındır
w
denıl-
mektedir.
6. Hukuk Dairesi'nin 1 Nisan 1980 tarih ve
1979/11014-1980/3155 sayılı karan ve ben-
zeri kararlannda başlık parasını "nişan hedi-
yesi" olarak nitelendirilmektedir.
Zaman zaman yaşanan olaylarla başlık pa-
rası konusu yeniden güncel olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Toplumumuzda yaşanan sosyo-ekonomik
gelişmeler, kırsal kesimden, kentlere göçler,
iletişim araçlannın birey yaşarruna etkileri,
hak arama bilincinin giderek yaygınlaşması
gibi nedenlerle 196O'lı yıllarda yüzde 60 ora-
nında uygulama alanı bulunan başlık parası-
nın 1990'h yıllarda yüzde 20 oranı civanna
gerilediğini ve uygulamasımn hızla gerileye-
ceğini düşünmekteyiz.
Hiç kuşkusuz 8 yıllık zorunlu eğitim yasa-
sı da bu konuda etkili olduğu gibi; bu zorun-
lu sürenin uzatılması daha da yararh olacak-
tır.
PENCERE
Yalnız Cumhuriyet'i Seviyorum!
Av. Blirhaneddİn AKDAĞ Eski Sakarya MilletvekiH
C
umhuriyet Halk Partisi'ne katıl-
dığım 1950 yılınm alüncı ayın-
dan beri Cumhuriyet gazetesi
okuyorum. 1950-1960 yıUan Sa-
karya il örgütünde avukat Raşh
Abasıyaruk, dişci thsan, dişçi Orfaan, dişçi
Yaşar, eczacı Mehmet, Rıfat Kızü, avukat Na-
dye SanaL keresteci Mehmet Bayrak, nakli-
yeci tbrahim ÖztopaL avukat Hüsevin Vahdet-
tinEr ile Adapazan ilçe başkanım Dursun Ba-
şer, Sapanca ilçe başkanım OmerErdoğan,Ak-
yazı ilçe başkanım Mehmet Boztepe, Hendek
ilçe başkanım Turgut Özer, Karasu ilçe baş-
kanlanm Selahattin Tath ve İdris BaL, Geyve
ilçe başkanım Rıfat Çakır hepsi Cumhuriyet
gazetesine abone olmuş devamlı birer Cum-
huriyet gazetesi okuyucusu idiler.
Buradan Cumhuriyet Halk Partisi il ve ilçe
başkanlanna sesleniyorum: Benim gibi teşki-
latınızm bütün üyelerini Cumhuriyet gazete-
sine abone yapınız.
Politikalannızı, lokanta köşelerinde hükü-
met kuruphükümet düşürerek değil, bütünköy-
leri tek tek dolaşarak yapınız.
Ben Cumhuriyet gazetesi kurucusu, Yunus
Nadi ile Nadir Nadi'yi (Büyük Atatürk'ü en
iyi anlayan ve gazetesi aracıhğıyla da ilkele-
rini halka en iyi anlatan insan olarak) çok se-
viyorum. Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan
"DostumMazart" yazısını hiç unutmuyorum.
Bugüne kadar Cumhuriyet gazetesıni büyük
sermaye sahibi (Uzanlar'akaptırmayan) Cum-
huriyet emekçilerinin rümünü de çok seviyo-
rum. Bu emekçilerin, Cumhuriyet'i yaşatmak
için verdikleri uğraşta onlan canı gönülden des-
tekliyorum.
Cumhuriyet'in yayın yaşarruna başladığı
günden bu yana halka ışık tuttuğu ve Bilim-
Teknik ve Kitap ekleri dağıttığı için çok sevi-
yorum.
Cumhuriyet gazetesi dışında bütün gazete-
leri, halka çanak çömlek dağırtıklan ve halkı
eğitim amaçlı hiçbir girişimde bulunmadık-
lan için sevmiyorum.
Buradan memleketin aydınlanna ve üniver-
site gençlerine sesleniyorum: 350.000 lira fe-
dakârhkta bulunarak, bu değerh gazetenin ya-
yın hayatını sürdürmesi için destek vermeni-
zi istiyorum.
Bentelevizyon patronlanna çok kızıyorum.
Bu televizyonlarda, her akşam belden aşağı
esprüer yapan, çirkin gülüşlü, eğitimsiz insan-
lan, aynı yüzleri ve her açıkoturuma katılan
medya tarzanlannı gördükçe içim karanyor.
Bazı akşamlar hırslanarak televizyonu kapa-
tıp günlerce izlemiyorum. tçimi karartmaktan-
sa televizyonu karartıyorum.
Ismet Inönü Meclis'te bütçe komısyonu
ikinci başkanı olduğum sırada, grup odasm-
da, beni gördüğünde "Akdağ. mühendis okul-
lan açdk, ancaknehikmetsebu okuüardan sa-
nkhbocalarçıkmayabaşladı'' demişri. Ben de
bu Atatürk okullanndan mezun olup da din-
>ci ve gerici gazetelerde Atatürk'e küfreden ka-
lemlere çok sinirleniyorum.
Dün 312. maddeden, devlet güvenlik mah-
kemesi tarafından mahkûm edilip cezaevine
konulan. her iki gözü görmeyen avukat Eşber
YağmurdereB için hiç seslerini çıkarmayan
siyasi parti liderlerinin hepsine çok kızıyorum.
Bugün bu parti liderlerinin hepsi koro halin-
de aynı 312. maddeden hüküm giymiş, rejim
ve Cumhuriyet düşmanı Necmetün Erbakan'ı
cezaevine sokmamak için anayasayı değiştir-
me çabalannı hayret ve esefle izhyorum.
Ben en fazla anayasanın kişiler için değil,
kamu yaranna değiştirihnesi gerektiğini bilen
Prof. Sami Tûrk'ün bu yolda çaba göster-
mesini bir hukukçu olarak içime sin-
diremiyorum.
Sokakta, Cumhuriyet gazetesi okuyan kişi
ve gençleri görünce, onlara kardeşim gibi
sanlarak, bağnma basmak istiyorum.
2001'deNetepOtac*?..
Ecevit:
"- Daha çok yapacak işim var" demiş "aynlma-
ya hazıriıklı değilim".
Piyasadaki parti liderieri arasmda en iyisi Ece-
vrt'tir; ancak bu görüntü kimseyi aldatmasın, Bü-
lent Bey'in kısa tarihinin özeti iki tümce:
Solu parçaladı.. •
Sağa teslim oldu?
Artık Sayın Ecevit'in yapacağı belli: Ekonomide
IMF programını uygulayacak, politikada AB'nin ka-
pısında beklemeyi sürdürecek!..
Eh, bunlan uygulamak için de "Karaoğlan" ol-
maya gerek var mı?..
•
2000 yılında çok önemli bir olayı yaşadık; IMF
patronlan Türkiye'nin uygulayacağı ekonomik prog-
ramı aynntılanna dek yazarak Ecevit'in eline ver-
mişlerdi; ama, program bir yerde tökezledi.
Kriz çıktı!..
Neden?..
Ya IMF programında hata var, ya bizim ekono-
mi yöneticilerinde kusur ya da Cottarelli becerik-
siz!.. Ne olursa olsun, IMF patronları kendi elleriy-
le hazırtadıklan programın başansızlığını göze ala-
madılar; Türkiye çapında bir ülkenin "sistem" için-
de kötü ömek olmasını önlemek korkusuylayuvar-
lak rakam 10 milyar dolarlık bir destekle vaziyeti
kurtarmak istediler.
Çok önemli bir gösterge bu!.. '"*.
• -
AB'yegelince..
Nüfusu, nüfus artış oranı, kişi başına ulusal ge-
liri, enflasyon oranı, ekonomik düzeni, dini diyane-
ti, etnik kavgası, iç terörü, komşulanyla çatışma-
lan ve askerie bağıntılan bakımından ele alındığın-
da, Avrupa'ya katılması için bin fınn ekmek yeme-
si gereken Türkiye'yi hem AB'ye almayıp, hem de
elinin altında tutan açıkgözlere maşallah deniri..
Aziz Nesin ne söylemişti:
"- Türklerin yüzde altmışı aptaldır."
AB Türkiye'yi gümrük birliğinde kafakola aldı,
davul bizim boynumuzda, tokmak onlann elinde!..
NATO'da aynı düzeni kurmak istiyorlar; savaş ka-
rannı AB'nin askeri kanadı verecek, NATO üyesi Tür-
kiye bu karann gereğini yerine getirecek...
Aziz Nesin'in öteki dünyada kulaMan çınlasın; yüz-
de 60 aptallığımızın büyüme hızı ivmesini arttırdı.
•
Gazetelerde soru: , •
"2001'de neler olacak?.."
Yanıt belli değil mi!.. ' •' •
AB ve IMF'nin güdümündeyiz..
Dışardan yönetiliyoruz..
"Vb/ haritası" cebimizde.. ~
"Ev ödevi" dosyamızda..
Ya hükümet?.. •
Anya manya kumpanya..
İki şişe şampanya..
• • •••..••
Ecevit demiş ki:
"- Daha çok yapacak işim var?.."
Ecevit solu parçaladı, sağa teslim oldu, şimdi ya-
pacak çok iş var, aman çekilme&in, çünkü piyasa-
daki parti liderieri arasmda en iyisi Bülent Bey..,,.,
V V
VEFAT ve BAŞSAGLIGI
Sevgili arkadaşımız
SELMIIM
GÜNELi
(GSL109-893)
çok erken yitirdik.
Acımız çok büyük.
Ailesine ve tüm sevenlerine
başsağlığı dileriz.
CALATASARAY LİSESİ
109. DEVRE ARKADAŞLARI
BAŞSAĞLIĞI
Eski çalışma
arkadaşlanmızdan
;
SELIVIİIM
CÜNEL'İ
çok genç yaşta kaybettik.
Ailesi ve tüm yakınlarına
başsağlığı dileriz.
Cumhuriyet
çalışantarı
Yaşam, kalbin iki vuruşu arasındaki
zamandır.
Kalbinizi koruyun.
TÜRKKALPVAKFI
79 Mayıs Cd. No: 8 ŞişlillSTANBUL
7e/: (0 212) 212 0707 (pbx) 10 Hat Faks: (0 212) 212 6835