22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 2001 ÇARŞAMBA O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr erkezdeki Sıkışıklık ve Toplumumuz Prof. Dr. Abidin KUMBASAR A nayasamızın da siya- sal yaşantımn vazge- çilmez öğelerinden saydığı siyasal parti- lerin bugünkü aniam ve yapıya uygun geç- tnişi, ancak biıkaç yüzyıl kadar geri- ye uzanmaktadır. Dünyada siyasal par- tilerin gelişimi, oy hakkrnrn geniş kit- lelere tanınması ve parlamentonun et- kinliğinin artmasıyla, başka bir de- yişle, demokrasinin yaygınlaşmasıy- lauyum göstermektedir. Bugünkü an- lamdaki siyasal partilerden önce de, düşünce ya da çıkar birliği olanlann, parlamentolardabirlikte davranış ama- cıylagruplaştıklan görülmüştür. Ben- jaminConstant, l816'da"Birparti,ay- nı siyasal doktrine inanan insanlartop- luluğudur" tanımlamasını yapmıştır. Siyasal partilerin gerçek anlamda dokt- riner özellikler kazanarak çıkar grup- lan olma niteliğinden uzaklaşmalan, büimsel sosyalizmin gelişerek kitle- leri etkilemesi ve siyasal yaşantıda güç kazanmasıyla gerçekleşmiştir. Laik cumhuriyetimizin önderi yü- ce Atatürk'ün, kurarken "CHP, hal- kınuza siyasal eğitim vermek için bir okulolacaktir" dediği CHP de, Kema- list düşünce ve devrimlerin siyasal ör- gütü olma özelüğini yıllarca taşımış- tır. Kuruluş tarihi olarak kabul edilen Sivas Kongresi ve onu izleyen Kurtu- luş Savaşı yıllarını da içererek Ata- türk'ün ölümüne kadaı süren on do- kuz yıl kadar kısacık zaman içinde CHP, toplumumuzu ümmetlikten ulu- sun özgür ve aydınlanmaya yönelik bi- reyleri olma düzeyme eriştirmiştir. Atatürk, CHP ve Halkevlerinin kitle- leri aydınlatmaya yönelik işlevine önem verirken bir yandan da Eğitim Birliği Yasası'yla eğitimi çağdaşlaş- tırmış, aynca Köy Enstitüleri uygula- masıyla geniş halk kitlelerinin eğitim- le birlikte üretime yönelmesini sağla- mak istemişti. Böylece çağdaş yapı- ya kavuşacak olan cumhuriyetimiz si- yasal yapı olarak güçlenecek, devrim- ler sağlam bir temele oturacaktı. Esef- le beürtmek gerekir ki Atatürk 1 ün ölü- münü izleyen yıllardaki CHP yöneti- cileri aynı yolu izlemeyip, o zaman- lar Avrupa'da geçerli olan faşizan akımlara uyarak halk kitlelerine bas- kıcı ve onları önemsemeyen biryöne- timin temsilcileri oldular. Ikinci Dün- ya Savaşı sonunda Sovyetler'inülke- mizden toprak istekleri, yöneticileri- mizi zorunlu olarak Batı'ya sığındır- dı ve eğitimi özellikle yozlaştınhp devrimlerin çağdaş yönünden uzaklaş- tınlan halk kitleleriyle sözde demok- rasiye geçildi. Yeni kurulan partileT, halk kitleleri karşısına ekonomik-sos- yal ağırlıklı ve cumhuriyet ilkelerin- den sapmayan programlarla çıkacak yerde, devrim karşıtı inanç ve duygu sömürüsü yapan, bilimsel dayanak- tan yoksun bir davranışı yeğlediler. Savaş yıllannın hoşnutsuzlukyaratan zorunlu uygulamalan yanında halktan kopmanm ve karşı devrimcilere ödün vermenin yıpratöğı CHP seçimleri yi- tirince yönetime gelen Demokrat Par- ti'nin ilk uygulamalanndan birisi, inanç sömürüsünün simgesi olarak, ezanın Arapça okunmasını sağlamak oldu. Dış dünyadaki soğuk savaşı amaç- lan için kullanan ülkemiz yöneticile- ri, bir yandan gerçekleri gören aydın- lan Sovyet uşağı suçlamasıyla kara- larken bir yandan da halk kitlelerinin iyice yozlaşan eğitimle karşıdevrim- ci düşünce sistemiyle yetişmesine özen gösterdiler. İnanç ve duygu sömürü- sü yapıp, plan yerine pilav öneren, eğer isterse odunu aday gösterip seç- tirebileceğiyle övünen yöneticilerin ülkeyi soktuğu çıkmazdan, Atatürk devrimlerinin tek savunucusu olarak kalan Tûrk Ordusu'nun girişimi kur- tardı. Demokrasiye yönelişi simgeleyen çağdaş özellikli 1960 Anayasası yurt aydınlannın ve devrimci kuşaklann ülke sonınlanna eğilmesine olanak verdi. Ülkemiz siyasal tarihinde bugün de herkesin özel yeri olduğunu onay- ladığı Türkiye tşçi Partisi, ekonomik- sosyal doktrine dayalı çağdaş bir par- ti olarak kuruldu. Türkiye tşçi Parti- si'nin yurt çapında uyandırdığı yankı ve aşın ilgi, antikomünist olduğunu söylemekten başka bir özelliği olma- yan Adalet Partisi'ni ve Atatürk dev- rimlerini savunmayı gözardı edip kar- şıdevrimcilere ödün verme yanşına giren CHP'yi korkutarak parlamento içi düzenlemelerle TÎP'i etkisizleştir- meye yönlendirdi. Böylece ilerici ve devrimci özelliklerini yitiren CHP ile varlıklannı ekonomik-sosyal bir öğ- reti (doktrin) yerine inanç ve duygu sö- mürüsüne dayandıran karşıdevrimci- ler ülke yönetiminde egemenliklerini sürdürdüler. Bilimsel gerçeklerden uzak olarak inanç ve duygu sömürüsüyle yöne- tenlere karşı, yasal yollan egemenler- ce yok edilen devrimcilerin çatışma- sı kaçınümaz oldu. Aynca soğuk sa- vaş yıllannda dış güçlerce komüniz- me karşı oluşturulan yeşil kuşak uy- gulamalan ülkemizde de köktendin- cilerin güçlenmesine neden olarak si- yasal arenada yerlerini almalan sonu- cunu doğurdu. Yaşanan olaylar 198O'de yeni bir askeri girişimle sonuçlandı. Egemenliği ele geçirip Atatürk'ü agız- dan düşürmeyenler, onun kurduğu la- ik cumhuriyet ve yaptığı devrimlerin en amansız yıkıcısı oldular. Olaylann akışı içinde yönetime gelen çağdışı düşüncenin temsilcilerinin ülkeyi içi- ne sürüklediği kargaşa, Tûrk Ordu- su'nun 28 Şubat 1997 uyansı ile so- nuçlandı. Siyasal arenamızda bugün, kuruluş amaçlanndan saparak kendi iç yöne- tim ve kişisel kavgalanyla yıpranmış, inandıncüığını yitirmiş CHP, sol ol- duğunu söyleyip tarikatlara iltirat eden parti, eski Demokrat Parti ve Adalet Partisi'nin en gerçek devamı olduğu- nu üeri sürüp dışanya karşı birbirini suçlayıp parlamentoda birbirini akla- yan partiler, tutsak (esir) Türkleri kur- tarma ve antikomünist olmakla ünle- nerek oy alan parti ve köktendinci akımlara yön veren parti oy kapma yanşı içindeler. Hepsinin amacı, eği- timi özellikle yozlaştınhp bilimsel ve çağdaş düşüncelerden uzak bırakdan, sonunda bütün hesaplann kendisince ödeneceğininbüincinde olmayan kit- lelerin oylannı alarak yönetimi ele ge- çinnek. Ülke aydınlannın yıllarca ve defalarcabeurttiği gibi ekonomik-sos- yal hiçbir çözüm önermeden, yalnız- ca yüzeysel uygulamalarla yandaşla- nnı kollayan siyasal örgütlerden ya- rar ummanın bugünkü görünümle so- nuçlanması kaçınılmazdı. Atatürk devrimleri çizgisinden sa- pan yöneticileri yüzünden parlamen- to dışında kalan CHP ve parlamento- muzda üyeleri bulunan tüm partile- rin, tüzük ve seçim öncesi verilmiş sözleri ne olursa olsun aynı uygulama yöntemi ve oy kapma amacında bir- leştikleri gözlemlenmektedir. Oy ve- recek kitlelerse, çoğunlukla çağdaş düşünce akımlanndan habersiz, mut- luluğu öbür dünyada arayan, kendile- rini olaylann akışına bırakmış yazgı- cı bireylerden oluşmaktadır. Bu yapı- daki bir seçmenkitlesini alışkın olrna- dığı büimsel çözüm önerileri ve ger- çekçi söylemlerle kazanabihnek için hem çağdaş düzeyde kültür, hem yıl- mayan bir kişilik hem deyogun bir uğ- raş gerekir. Bunu göze alabilecek ki- şilerden yoksun siyasal ortamda ise el- bette halk kitlelerini inanç ve duygu- lannı sömürerek kendi safına çekmek en geçerli ve kolay yöntem olacaktır. Siyaset bezirgânlannca sürekli alda- tümış, yeni ve çağdaş düşünce akım- lanndan habersiz, ürkek, saf halk kit- lelerinin oylannı bir defa daha kaza- nabilmek için bu defa da siyasal yel- pazenin en merkezinde okna kavgası gündemdedir. Parlamentomuzdaki tüm partilerin yöneticileri en merkezde, yani her yörüngeye ve her kahba gi- rebilme özelliğinde olup, bilimsel doktrinlerden uzak olduklannı söyle- yerek yanşmaktalar. Giderek insan ol- ma paydasında birleşen, küreselleşen yerkürenin gerçeklerinden habersiz olarak kördövüşü içinde olan yöneti- cilerle bir yere vanlamayacağırun en gerçek kanıtı, ekonomik ve siyasal ge- leceği yabancılann güdümüne bıra- kılan üÛcemizin bugünkü durumudur. Amacı sadece ve neye malolursa ol- sun bir süre daha yönetimde kalmak- tan başka bir şey olmayanlara ve on- lara bel bağlayarak bir yerlere ulaşı- labileceğini sananlara Seneca'nın asır- larca önce söylediklerini hatırlatmak gerekir: "GMeceğiyömıbflnıeyenkap- tan için hiçbirriizgârerverişüdeğfldir 1 '. Ülkemiz insanlannı aydınlığa kavuş- turacak yolun Atatürk devrimlerinin gösterdiği yol olduğunu halk kitlele- rininbiüncine işlemek hepimizin baş- lıca görevi ohnalıdır. ARADABİR AYŞE İ L H A N Tarih Öğretmem ••• Yiyeceksatılan her yerde hurmadolu... Etiket- ler irili ufaklı tüm Arap ülkelerinin hurmalannı ser- giliyor. Ziya Gökalp Caddesi'ndeki çeşidi bol bir dükkâna girip tezgâhtaki kıza sordum: "Ne olu- yor böylesine bol hurma almışız; dışalım çok artıyor; dengesizlik ekonomimizi olumsuz etki- ftyor"dedim yavaşça. Kasadaki adam cin gibi duy- du sözterimi, bana dönüp "Hanımefendi, kimi- ten yemek yernek için Amerika'ya uçuyor, siz hur- madan söz ediyorsunuz" demez mi! -Sade hur- ma ile mi Türkiye dışalım cenneti oldu? Avusturya'da yaz kış turist kaynar. En çok Al- manlar bastınrlar yukandan, Avusturyalılar on- ları sevmedikleri için şiveyle konuşup kızdınrlar. Gelenlerzengin; söylenenler şöyle: Bunlann ço- ğunluğu Wiener Schnitzel (Vıyana Şinitzeli) ye- meye geliyor. Amerika'ya uçanlan düşündüm. Bir yandayoksulluk, açlık, zekat-fitreye muhtaç me- murlar, öbür yanda Amerika'ya yemek yemeye uçanlar... Kim bunlar? Ülkesini hortumlayıp ce- bini dolduran baş belalarıL Okuldayoksulluğu birtürlü anlatamayan zen- gin Amerikalı çocuk ne yazmış ödev kâğıdına: "Bu aile öylesine yoksuldu ki; aşçı yoksul, hiz- metçiyoksul, bahçıvan yoksul vb". Denktaş ile Milli Kütüphane'de yüz yüze gel- miştik. Kitap verme servisi önünde dikilince her- kes emrine hazır durmuştu. Gözlerimizin içi gü- lüyordu. O da hemalde Makaryos'un sürgünü idi yanılmıyorsam. Onu özel okuma odasına gö- türerek istediği kitaplan ivedi toparlayıp rahatça çalışmasını sağladık. Kocaman çantasını elinden hiç bırakmıyordu. Elindeki ağırtık bir şey mi; yü- reğini yakan ateş, kafasını dolduran dertler, yü- zündeki hüzünlü ifade bitip tükenmiyor hâlâ. Tann yardımcısı olsun! Rumu, Yunanı en iyi an- layan, asla yolundan şaşmayan, aldanmayan denk-taştıro.. Yunanistan'tan dostluk gelmez. Yüzleri güler- se bilin ki yalandır. Bir şey koparmak içindir. Sü- rekli toprak koparma peşinde olmuşlardir. Bü- tün kurum ve kesimleri kenetlenmiş megalo idea için çalışmaktadır.. Bu katılaşmış tutum değişti- ritemez. Bunu biz de anlayıp bir kenetlenebilsek... "Izmir'in balıklan bile Yunanlıdır!" diyenler onlar değil mi? Vaktiyle Avrupa devletlerinin "mavi gözlü Yunan çocuklan" diye şımartılarak Ana- dolu'ya çıkarılan bu millet doymaz... Yalancı gü- lücükler için yer sarsıntısı beklemeyelim gayn. Şim- di o Avrupa birleşmiş; kucaklarına da mavi göz- lü Yunan çocuklarını alarak Anadolu'ya emir ve ferman sizdedir dedirtmek istiyorlar. önceleri peşlerine taktıkları şımanklar, şimdi onlan yön- lendirmeye kalktılar. Klerides yüksek sesle "AB ve BM devreye girsin!" buyuruyor. Niçin? Kıb- ns'ı onlara sunmak, Ege'yi Yunan denizi haline getirmek için... Kilise yöneticileri, halkı ile Yu- nanlılann bu yoldan vazgeçeceğini sanmak ha- yaldir, hem de ham hayal! AB'nin bizi içine al- ması (hadi diyelim uzun vadede bile) olanaksız- dır. Biz; hem Türk, hem Müslüman, hem çok ka- labalık, ekonomisi yolunda olmayan, eğitim ve sağlık sorunları ile baş edemeyen bir toplumuz. Ve Sevr aşkı onları öylesine sarmıştır ki, bizi al- datarak bu yoldan emellerine kavuşmak istiyor- lar. Biz; çağdaş, bilimin emrinde, yüzü Batı'ya, daha doğrusu uygarlığa dönük ve o yoldan dün- yada hatırı sayılır bir demokrasi içinde yaşama- nın yolunda koşmalıyız. Geçen günlerden birinde televizyon ekranla- rında Meclis göründü; Tantan'aövgüleryağıyor- du. Terlediğini, sıkıldığını fark ettim. Tantan, Te- mizel gibi kişiler övgü değil, destek, disiplin, öğütlerin geçerli olmasını bekliyorlar. Bu kişiler niçin çoğalmıyor toplumda? Toplumumuz niçin kenetlenip yardımcı olmuyor böyle zorluklar için- de çırpınan özverili ve doğru yoldaki insanlara?.. Diyorum ki: Işbaşındaki kişileri yalnız bırakma- yalım; ikiyüzlülüklerle onlan aldatıp yıpratmaya- lım! 'Başlık Parası' ve Ahlak tzzet D O G A N htcmbul Hâkimi, Eski Sanyer Hukuk Hâkimi B aşhk Parası: En yeni Büyük Türkçe Sözlük'te: "Baabölge- ferde damadm kıztarafina öde- mesi âdet olan topluca paraJ" Türk Dil Kurumu Sözlüğü'ne göre de "Kimi bölgelerde da- madın kaynatasına ödemesi görenekolan top- luca para" diye tanımlanmaktadır. Sözlük anlamı dışında ele alındığuıda baş- lık parası Prof. Dr. Selabattin Sulhi Tekmay'ın tanımlamasına göre vefakâr Türk kadınının ekonomik katkı gücünden kaynaklanıyoL Ka- dın babasının evinde parasız hizmet sağla- yan.. ailenin geürini ve refahını arttıran çok önemli bir etkendir. Evlenme bu ekonomik gü- cün baba evinden koca evine kayması demek- tir... tşte başhk parası, baba ile kocanın mal varlıklannda birincisinin aleyhüıe ikincisinin lehine obnaküzere, evlenme yüzünden bozu- lan iktisadi dengenin korunması çabasından doğan yaygın bir alışkanlıktır. Yine, Prof. Dr. Haluk Burcuoğhı ve arka- daşlannın '•Çağdaş aile ve sorunlan" başlık- lı bir araştırmalannda "işte bir üretim aracı- nın el değiştirmesi karşıhğı olarak ödenen bu para, yani sarjş bedelidir" deyiminin kullanıl- dığını bir kez daha görüyoruz. Bir filmde kızının başhk parasının taksitle ödenmesinde damatla anlaşan babanın, da- mada "Takshier ödeninceye kadar kızın mül- kiyeti benim, kuDanımı senindir" diye anım- satması çok üginçtir. Daha çok kırsal kesim- de, feodal, yan feodal üretim ilişkilerinin sür- dürüldüğü ve ataerkil aile tipinin egemen ol- duğu toplumlarda uygulanmaktadır. Medyada zaman zaman izlediğimiz haber- lerle özellikle küçük yaştaki kızlann, daha yaşh erkeklere ya da evli erkeklere büyük tu- tarlarda başhk parası karşılığı satıldıklannarast- ladığımız gibi, başhk parasının ödenememe- si nedeniyle atleler arasmda büyük kavgala- nn olduğuna, olaylann aşiretler arasmda kan davalanna dönüştüğüne, insanlann bu yüzden maddi ve manevi büyük acılar çektiğine, sev- ginin yerini törelerin aldığına da tanık olmak- tayız. Üretim ilişkilerindeki gelişmeler, köyler- den kentlere göç, ataerkil aile ilişkilerindeki değişmelersonucu 4k başlıkparas" uygulama- lannda zaman içinde azalma yaşanmaktaysa da 2000'li yıllarda bile bu sorunun halen top- lumumuz içinde "aa bir gerçek" ve "kana- yan bir yara" olduğu ve olacağı görüşünde- yiz. Yeri gelmişken başlık parasımn verildikten sonra geri alma sorununa da özet olarak de- ğinmek isteriz. 1917'lerde yayımlanan ve bir Islam ülke- sinde ilk aile hukuku yasası niteliğini taşıyan "Hukuk-uAileKararnamesi"nın 90. madde- si uygulanmakta olan evlenme geleneği baş- lık parasını yasaklamıştı. Prof. Bflge Öztan'ın belirttiği gibi başlık parası 25.11.1920 tarih ve 55 sayılı "Düğün- lerde Men'i tsrafat KanunıT ile yasaklanmış idi. Bu kanun 1966 yıltnda anasayaya aykın- lık nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nin 20 Ey- lül 1966 tarih ve 156/34 sayılı karan ile iptal edihniştir. Yurrtaşlar yasarruzda (Medeni Ka- nun'da) başhk parası konusunda özel bir ya- sak yoktur. Dolayısıyla başlık parasının geri alınması konusu uygulamada olayın özelliğine, öğre- tideki görüşlere ve Yargıtay dairelerinin gö- rüşlerine göre yurttaşlar yasası 84-86. mad- deleri ile Türk borçlar hukukunun 61 ve 65. maddelerine göre çözümlenmektedir. Hemen belirtelim ki öğretideki bazı görüşler ve uy- gulamadaki yargı kararlanndan bazılannda başlık parası etik (ahlaki) olarak kabul edil- memekte, bazılannda ise kabul edümektedir. Örneğin, Prof S. S. Tekinav, "Başhk vermeye ilişkin borçlara 'ahlaka aykınlık' etiketiniya- ptşürarak bunlan geçersiz saymak.. hem ger- çekçi ofanayan hem de sakıncah sonuçlar ve- ren bir çözümdûr" demektedir. Yine Prof. Bılge Öztan da "Bize göre baş- hk parasının verilmesi, ahlaka aykm bir dav- ranış olarak değerlendirilemez. Her ne kadar başhk Medeni Kanun'un hukümleri ile bağ- daşrıuyorsa da ve günümüzdeki değer huküm- leri karşısuıda kabulü mümkün değüse de bu müessese halen halk büincinde yaşamaktadır ve bu nedenle de müessesenin ahlaka aykmb- ğuun ileri sürülmesi isabetli değüdir" den- ihnektedir. Bize göre bu görüşleri olayın özelliğine gö- re değerlendirmek gerekir. Başhk parasının ve- rilmesindeki amaç ve elde edilen sonuç göz- den kaçınlmamalıdır. örneğin, medeni ni- kâhla evlı erkeğin, imam nikâhıyla ikinci bir eşi almak üzere ödediği, yaşh bir erkeğin he- nüz reşit ohnamış bir kızı almak için verdiği ya da borçlu bir babanın gereksinmesini kar- şılamak üzere kızına karşüık aldığı paranın ah- laki olduğu söylenemez. Buna karşılık gerçekten evliliği sağlamak, kız tarafinın çeyizine katkıda bulunmak vs. gi- bi sonuçta MK hükümleriyle de çelişkide bu- lunmayan amaçlarla ödenen başlık parası ise daha hoşgörüyle karşılanabilir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 11 Şubat 1980 tarih ve 1980/620-620 sayılı karannda başhk parası hukuka ve ahlaka aykın sayıhnış- tır. Yine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin 7 Temmuz 1949 tarih ve 2771 /1858 tarihli ka- rannda "Başhk narru amnda para veya mal verilmesi ahlak ve adaba a>kındır w denıl- mektedir. 6. Hukuk Dairesi'nin 1 Nisan 1980 tarih ve 1979/11014-1980/3155 sayılı karan ve ben- zeri kararlannda başlık parasını "nişan hedi- yesi" olarak nitelendirilmektedir. Zaman zaman yaşanan olaylarla başlık pa- rası konusu yeniden güncel olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumumuzda yaşanan sosyo-ekonomik gelişmeler, kırsal kesimden, kentlere göçler, iletişim araçlannın birey yaşarruna etkileri, hak arama bilincinin giderek yaygınlaşması gibi nedenlerle 196O'lı yıllarda yüzde 60 ora- nında uygulama alanı bulunan başlık parası- nın 1990'h yıllarda yüzde 20 oranı civanna gerilediğini ve uygulamasımn hızla gerileye- ceğini düşünmekteyiz. Hiç kuşkusuz 8 yıllık zorunlu eğitim yasa- sı da bu konuda etkili olduğu gibi; bu zorun- lu sürenin uzatılması daha da yararh olacak- tır. PENCERE Yalnız Cumhuriyet'i Seviyorum! Av. Blirhaneddİn AKDAĞ Eski Sakarya MilletvekiH C umhuriyet Halk Partisi'ne katıl- dığım 1950 yılınm alüncı ayın- dan beri Cumhuriyet gazetesi okuyorum. 1950-1960 yıUan Sa- karya il örgütünde avukat Raşh Abasıyaruk, dişci thsan, dişçi Orfaan, dişçi Yaşar, eczacı Mehmet, Rıfat Kızü, avukat Na- dye SanaL keresteci Mehmet Bayrak, nakli- yeci tbrahim ÖztopaL avukat Hüsevin Vahdet- tinEr ile Adapazan ilçe başkanım Dursun Ba- şer, Sapanca ilçe başkanım OmerErdoğan,Ak- yazı ilçe başkanım Mehmet Boztepe, Hendek ilçe başkanım Turgut Özer, Karasu ilçe baş- kanlanm Selahattin Tath ve İdris BaL, Geyve ilçe başkanım Rıfat Çakır hepsi Cumhuriyet gazetesine abone olmuş devamlı birer Cum- huriyet gazetesi okuyucusu idiler. Buradan Cumhuriyet Halk Partisi il ve ilçe başkanlanna sesleniyorum: Benim gibi teşki- latınızm bütün üyelerini Cumhuriyet gazete- sine abone yapınız. Politikalannızı, lokanta köşelerinde hükü- met kuruphükümet düşürerek değil, bütünköy- leri tek tek dolaşarak yapınız. Ben Cumhuriyet gazetesi kurucusu, Yunus Nadi ile Nadir Nadi'yi (Büyük Atatürk'ü en iyi anlayan ve gazetesi aracıhğıyla da ilkele- rini halka en iyi anlatan insan olarak) çok se- viyorum. Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "DostumMazart" yazısını hiç unutmuyorum. Bugüne kadar Cumhuriyet gazetesıni büyük sermaye sahibi (Uzanlar'akaptırmayan) Cum- huriyet emekçilerinin rümünü de çok seviyo- rum. Bu emekçilerin, Cumhuriyet'i yaşatmak için verdikleri uğraşta onlan canı gönülden des- tekliyorum. Cumhuriyet'in yayın yaşarruna başladığı günden bu yana halka ışık tuttuğu ve Bilim- Teknik ve Kitap ekleri dağıttığı için çok sevi- yorum. Cumhuriyet gazetesi dışında bütün gazete- leri, halka çanak çömlek dağırtıklan ve halkı eğitim amaçlı hiçbir girişimde bulunmadık- lan için sevmiyorum. Buradan memleketin aydınlanna ve üniver- site gençlerine sesleniyorum: 350.000 lira fe- dakârhkta bulunarak, bu değerh gazetenin ya- yın hayatını sürdürmesi için destek vermeni- zi istiyorum. Bentelevizyon patronlanna çok kızıyorum. Bu televizyonlarda, her akşam belden aşağı esprüer yapan, çirkin gülüşlü, eğitimsiz insan- lan, aynı yüzleri ve her açıkoturuma katılan medya tarzanlannı gördükçe içim karanyor. Bazı akşamlar hırslanarak televizyonu kapa- tıp günlerce izlemiyorum. tçimi karartmaktan- sa televizyonu karartıyorum. Ismet Inönü Meclis'te bütçe komısyonu ikinci başkanı olduğum sırada, grup odasm- da, beni gördüğünde "Akdağ. mühendis okul- lan açdk, ancaknehikmetsebu okuüardan sa- nkhbocalarçıkmayabaşladı'' demişri. Ben de bu Atatürk okullanndan mezun olup da din- >ci ve gerici gazetelerde Atatürk'e küfreden ka- lemlere çok sinirleniyorum. Dün 312. maddeden, devlet güvenlik mah- kemesi tarafından mahkûm edilip cezaevine konulan. her iki gözü görmeyen avukat Eşber YağmurdereB için hiç seslerini çıkarmayan siyasi parti liderlerinin hepsine çok kızıyorum. Bugün bu parti liderlerinin hepsi koro halin- de aynı 312. maddeden hüküm giymiş, rejim ve Cumhuriyet düşmanı Necmetün Erbakan'ı cezaevine sokmamak için anayasayı değiştir- me çabalannı hayret ve esefle izhyorum. Ben en fazla anayasanın kişiler için değil, kamu yaranna değiştirihnesi gerektiğini bilen Prof. Sami Tûrk'ün bu yolda çaba göster- mesini bir hukukçu olarak içime sin- diremiyorum. Sokakta, Cumhuriyet gazetesi okuyan kişi ve gençleri görünce, onlara kardeşim gibi sanlarak, bağnma basmak istiyorum. 2001'deNetepOtac*?.. Ecevit: "- Daha çok yapacak işim var" demiş "aynlma- ya hazıriıklı değilim". Piyasadaki parti liderieri arasmda en iyisi Ece- vrt'tir; ancak bu görüntü kimseyi aldatmasın, Bü- lent Bey'in kısa tarihinin özeti iki tümce: Solu parçaladı.. • Sağa teslim oldu? Artık Sayın Ecevit'in yapacağı belli: Ekonomide IMF programını uygulayacak, politikada AB'nin ka- pısında beklemeyi sürdürecek!.. Eh, bunlan uygulamak için de "Karaoğlan" ol- maya gerek var mı?.. • 2000 yılında çok önemli bir olayı yaşadık; IMF patronlan Türkiye'nin uygulayacağı ekonomik prog- ramı aynntılanna dek yazarak Ecevit'in eline ver- mişlerdi; ama, program bir yerde tökezledi. Kriz çıktı!.. Neden?.. Ya IMF programında hata var, ya bizim ekono- mi yöneticilerinde kusur ya da Cottarelli becerik- siz!.. Ne olursa olsun, IMF patronları kendi elleriy- le hazırtadıklan programın başansızlığını göze ala- madılar; Türkiye çapında bir ülkenin "sistem" için- de kötü ömek olmasını önlemek korkusuylayuvar- lak rakam 10 milyar dolarlık bir destekle vaziyeti kurtarmak istediler. Çok önemli bir gösterge bu!.. '"*. • - AB'yegelince.. Nüfusu, nüfus artış oranı, kişi başına ulusal ge- liri, enflasyon oranı, ekonomik düzeni, dini diyane- ti, etnik kavgası, iç terörü, komşulanyla çatışma- lan ve askerie bağıntılan bakımından ele alındığın- da, Avrupa'ya katılması için bin fınn ekmek yeme- si gereken Türkiye'yi hem AB'ye almayıp, hem de elinin altında tutan açıkgözlere maşallah deniri.. Aziz Nesin ne söylemişti: "- Türklerin yüzde altmışı aptaldır." AB Türkiye'yi gümrük birliğinde kafakola aldı, davul bizim boynumuzda, tokmak onlann elinde!.. NATO'da aynı düzeni kurmak istiyorlar; savaş ka- rannı AB'nin askeri kanadı verecek, NATO üyesi Tür- kiye bu karann gereğini yerine getirecek... Aziz Nesin'in öteki dünyada kulaMan çınlasın; yüz- de 60 aptallığımızın büyüme hızı ivmesini arttırdı. • Gazetelerde soru: , • "2001'de neler olacak?.." Yanıt belli değil mi!.. ' •' • AB ve IMF'nin güdümündeyiz.. Dışardan yönetiliyoruz.. "Vb/ haritası" cebimizde.. ~ "Ev ödevi" dosyamızda.. Ya hükümet?.. • Anya manya kumpanya.. İki şişe şampanya.. • • •••..•• Ecevit demiş ki: "- Daha çok yapacak işim var?.." Ecevit solu parçaladı, sağa teslim oldu, şimdi ya- pacak çok iş var, aman çekilme&in, çünkü piyasa- daki parti liderieri arasmda en iyisi Bülent Bey..,,., V V VEFAT ve BAŞSAGLIGI Sevgili arkadaşımız SELMIIM GÜNELi (GSL109-893) çok erken yitirdik. Acımız çok büyük. Ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dileriz. CALATASARAY LİSESİ 109. DEVRE ARKADAŞLARI BAŞSAĞLIĞI Eski çalışma arkadaşlanmızdan ; SELIVIİIM CÜNEL'İ çok genç yaşta kaybettik. Ailesi ve tüm yakınlarına başsağlığı dileriz. Cumhuriyet çalışantarı Yaşam, kalbin iki vuruşu arasındaki zamandır. Kalbinizi koruyun. TÜRKKALPVAKFI 79 Mayıs Cd. No: 8 ŞişlillSTANBUL 7e/: (0 212) 212 0707 (pbx) 10 Hat Faks: (0 212) 212 6835
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle