Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EYLÜL 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kulturfa cumhuriyet.com.tr 15
Turgut Özakman, son romanı 'Romantika'da gizemli bir aşkın sır dolu tarihini anlatıyor
Aşkvetenseüiğin 'mmantik'uyumu
AYŞE KOKSAL
Yazar Turgut Özakman ın ikinci ro-
manı 'Romantika' Bilgi Yayınevi tara-
findan yayımlandı. 'Romantika' yaza-
nn uzun deneyımlen sonucunda ortaya
çıkmış bir 'ikinci roman'. Özakman, yıl-
lar boyu gızli bir bıçımde yürütülen de-
rin bir aşkın gizemli gerçeklerini roma-
nın sayfalannda açığa çıkanyor.
- İlk romanınız 'Korkma lnsancık
Korkma'dan tam yedi yıl sonra yeni ro-
manıni7 'Romantika'yı vazdınız. Arada
yazdıgınız oyunlan, araşbrmalan, nim
senaryoiannıbir kenarda tutarsak bu ka-
dar uzun bir zaman sonra sizi yeniden
romana iten ne oldu?
TURGUTÖZAKMAN- Roman yaz-
maya son değil, değindiğiniz çalışma-
lar yüzünden sadece ara vermek zorun-
da kalmıştım. Çünkü bir değil, birkaç
dosya üzennde çalışıyorum. 'Romanti-
ka', 1993'te genel çizgilen, karakterle-
ri ile hazırdı. Öteki çalışmalardan yoru-
lunca, ya da karakterlen özleyince, 'Ro-
mantika' ile ilgileniyordum. Roman,
araştırma ve senaryo gibi çalışmalar-
dan daha zor ve geç olgunlaşıyor. En aan-
dan bende böyle oluyor. 1999'dayalnız
onunla uğraştım. Yılın sonuna doğru
bitirebildım. Şimdi de ehmde kimi ol-
gunlaşmış, kimi ham birkaç roman tas-
lağı daha var. lçlerinden birini, 'Gülam-
ber' adlı romam yazmaya başladım.
Ama ne zaman bitirebilirim, araya ne-
ler girer, kestiremiyonım.
- Sizin için farkfa yaznn tûrierinin or-
tak noktası nedir?
ÖZAKMAN- Zaman, koşullar, bın-
kimler, gereksinimler ınsanın tek doğ-
rultudayürümesineelvermiyor. 1985'e
kadar yalnız oyun, bır ıki de öykü kita-
bı yazmıştım. Ama gıderek yollar çoğal-
dı. Öğrencilerime borcum vardı, verdi-
ğim dersin kitabını yazmalıydnn, hay-
li gecikmiş olarak onu bitırdim. Yine öğ-
rencilerim ve gençler için yararlı olaca-
ğ_ını düşünerek 'Tercüme Dergisi Şür
Ozel Sayısı'ndaki şıirlen yayuna hazır-
ladım.
Aynca 50 yıldır yakuı tarihimizle il-
gileniyorum. Kurtuluş ve Cumhuriyet di-
zileri, Rıza Nur Dosyası, Vahdettin, M.
Kemal ve Milli Mücadele, Atatürk ve
Kurtuluş Kronolojisi bu ılginın ürünle-
ri. Hepsi arasındaki ortak noktayı, çok
genel bir anlatımla, sorumluluk duygu-
su diye niteleyebilirim. Oyunlar, roman-
lar ise çok farklı. Bunlar bir sanat eri ol-
ma isteğinin ürünleri.
- 'Romantika' gerçekten romantik bir
aşk ûzerine kurulu. Bu aşk sizin kendi
yaşantınızdan mı şekiUendi?
ÖZAKMAN- Bütün kahramanlar, il-
ke olarak 'hayati' Konu ise yapuıtı ya-
ni kurgusal. Ama bir yazar, ne kadar ça-
balarsa çabalasın, yazdıklanna kendin-
den bir şeyler sızıyor olmalı.
-Ük romaıunızda da baş karakteroian
yetimerkekçocuk,teyzesi olarak gördü-
ğû Eleni'ye karşıhksız ve erotizmden
uzak bir aşk duyuyor. Bukitabuuzda ise
birbirine âşık oian Doğan Hoca ile Ar-
zu'nunOtşkisi asla dnseDiğevarmıyor. 'Saf
aşk
1
sizce böyle mi yaşamyor?
• "Her düşünen
insan, kendini,
insanın insanlarla ve
doğayla ilişkilerini
sürekli irdeliyor,
sorguluyor. Bu
nedenledir ki
tanımlar, nitelemeler,
düşünceler,
yaklaşımlar, bakışlar,
yorumlar, ölçüler
sürekli değişiyor,
yenileniyor. Benim
yaptığım bu evrensel
kımıltının çok küçük
bir kısmına mum
ışığı tutmak."
ÖZAKMAN- Aslında her iki roman-
da da cinsellık var ama belirgin değil.
Yeraltı madenleri gibi gizli, üstü örtük.
'Romantika' da cinselliği reddetmiyor,
ınceltıp damıtarak veriyor.
- tkisinin aşklarmın bu kadar uzun za-
man sürmesinin ardında birbiıierine
ulaşamama duygusu mu var?
ÖZAKMAN- Ikısı de paldır küldür
yaşayan, ölçüsûz, tutkulanna yenik, an-
lık, tek katlı insanlar değil. Mutsuzlar
ama serüvenci değiller. Nice iç savaşı-
mından geçtikten sonra birbirleri için var
oluyorlar. Yakrn çevrelerini de, birbir-
lerini de bir şeyleri yıkmaya zorlamıyor-
lar. Sürüp gıden oyunu bozmadan, ken-
dileri için tuluat yapıyorlar. Aşklannın
uzun sürmesı sahıcı sevgıden, özenle-
Y A P I K R E D İ S A N A T F E S T İ V A L İ 2 0 0 0
Keman, şan vefado
rinden, bencil olmamalanndan; sevgi,
saygı, şefkat ile tenselliği sağlıklı bir
denge içinde tutmalanndan kaynaklanı-
yor. Bu yüzden de birbirlerine, bir de-
ğil, birçok noktadan ulaşıyorlar.
-Kadın kahraman Arzu'nun aynı Id-
şüik içinde Aziru. Albertina, Azize gibi
değişik adlar alOnda bölünmesinin ar-
dında ne yatryor?
ÖZAKMAN- Matruşka gibi, bırbir-
lerinin içinden çıkıyorlar. Bu farklı gi-
bi görünen kışiler, bÖlünmüşlükten çok,
Arzu'nun açıklayamadıklan ya da açık-
lamaktan çekindığı duygu ve düşünce-
leri temsil ediyorlar. Kısacası her biri Ar-
zu'nun bir yanı. Bizler de her gün, du-
ruma ve koşullara göre birkaç maske
değiştırmıyor muyuz?
- İki karakterin de evlilikleri çok kö-
tfi gidiyor. Sizce aralanndaki bu ileti-
şimsizük neye dayanıyor?
ÖZAKıVLAN- Şeyh Sadi diyor ki:
"Duvarcı ilk ruğlayı eğri kovmuşsa, du-
var yiikseidikçe eğriliği artar." Doğan
Hoca'nın kınk evlilığmın nedenı yan-
hş, acele seçim. Arzu'nunki ise babası-
nın zorlamasına direnememesinin so-
nucu. Zaman aktıkça eğrilik, isterseniz
buna iletişımsızlik deyin, artıyor. Ama
ıkisı de olumsuz gelişimi kabullenmiş,
yazgılanna boyun eğmış durumdalar.
Uzunca bir süreç sonunda birbirlerine
sığmıyorlar.
'Aşk, bütünûyle rükenmedT
- Bir taraftan da kuşaklar arası fark-
lara değiniyorsunuz. Gençlerde artık bu
tûr büyük aşklann yaşanmamasınıve du-
yulan tatminstzliği neye bağbyorsunuz?
ÖZAKMAN-lçiçegeç-
miş birçok nedenı var. Hız-
lı değişımin kuşaklar arasın-
da farklı düşüncelere, anla-
yışlara, değerlere yol aç-
ması çok doğal. Ama aşk,
bütünûyle tükenmış değil.
En azından özlemi sürüp
gıdıyor. Yoksa 'Korkma ln-
sancık Korkma'yı, 'Ro-
mantika'yı ruye böyle he-
KüJtür Servisi - Yapı Kredi Sanat
Festivali 2000'ın eylül programmda
ünlü kemancı Boris Belkin'ın solist
olarak katılacağı Afanan Oda Orkest-
ras konseri, pıyanoda Shefl>
r
Katz' ın
eşlik edeceği opera dünyasımn ünlü
alto seslerinden Jochen Kowabkfnin
şan resitali ve Portekiz ezgileriyle
Dulce Pontes yer alacak.
9-10 Eylül tanhlerinde Aya Irini
Müzesi'nde saat 19.00'da Alman
Oda Orkestrası'nın solisti olacak Bo-
ns Belkın, Rus asıllı keman virtüözü
ve Academia Chigiana okulu 'mas-
terclass' eğitmenlerinden. Konser
monı, Hong Kong Filarmoni gibi or-
kestralara solistlik yaptı. Sanatçrnın
bugüne kadar çıkarmış olduğu al-
bümlerinden en çok ses getireni, şef
Mehta yönetimınde Israil Filarmoni
ile seslendirdiği, Paganini'nın 1 No'lu
Konçertosu oldu.
12 Eylül Salı günü saat 19.00'da
Aya Irini Müzesi'nde opera dünya-
sının 'enetkfleyid erkek alto seskrin-
den' Jochen Kovvalski, pıyanoda
Shelly Katz eşliğinde bir şan resita-
li sunacak. Sanatçı programda Mo-
zart, Schumann ve Çaykovski'nin
eserlerini yorumlayacak.
15 Eylül Cuma saat 21 .OO'de ıse Ce-
mil Topuzlu (Harbiye) Açıkhava Ti-
yatrosu'nda Dulce Pontes fado ezgi-
leri seslendirecek. Portekiz halk şar-
kısı fado ezgileriyle büyüyen Dulce
Pontes, 1969 yılında Montıjo kasa-
basında dünyaya geldi.
1988'de katıldığı müzikal komedı
yanşmasıyla müzik dünyasına aül-
dı, 1991'de ise Portekiz'i Eurovisi-
on Şaria Yanşması'nda temsil etti. Ro-
ma'daki bu yanşmadan sonra, çok
beğenılen şarkısının Ingilizce versi-
yonu 'Tefl Me' yapılarak Belçika'da
yayımlandı.
• Boris Belkin, Alman Oda
Orkestrası'nın konserine solist
olarak katılacak. Jochen
Kowalski, Shelly Katz eşliğinde
bir şan resitali sunacak. Dulce
Pontes, etkileyici ve hüzünlü
sesiyle Portekiz ezgilerini
taşıyacak Açıkhava Tiyatrosu'na.
Dulce Pontes, 15 Eylül'de Açıkhava Tiyatrosu'nda.
prograrrunda Vîvaldi, Mozart, Bach,
Mendebsohn'un konçertolan ve sen-
fonik eserleri seslendirilecek.
Belkin' in müzik eğitimi Moskova
Konservatuvan Merkezi Müzik Oku-
lu'nda başladı. 1973 yılında Sovyet
Ulusal Keman Yanşması'nda Binn-
cilik Ödülü aldı. Sovyetler'ın ulusal
orkestralanyla birlikte çaldıktan son-
ra 1974'te Batı'ya yerleşen sanatçı,
Boston Senfoni, Berlin Filarmoni,
Los Angeles Filarmoni, Montreal
Senfoni gibi birçok ünlü orkestrala-
nn yanı sıra Mehta, Muti, Osawa.
Kurt Sanderting. Iemirkanovve Ben-
zi gibi pek çok ünlü şef ile çaldı. Bo-
ris Belkin, 1999 da Hong Kong, Ati-
na, tngiltere, Hollanda ve Budapeş-
te'yi de içeren konser turnesininkap-
samında Liverpool Kraliyet Filar-
tlk kez 1991 yılında Viyana Dev-
let Operası ile birlikte konuk sanat-
çı olarak Orlofsky rolüyle Japonya,
Hollanda, Fransa turnesinde sahne-
ye çıkan Kowalski, aynı yıl New
York'ta ve 1993'te Londra'da Mariyn
Horn ve Luciano Pavarotti ile birlik-
te Covent Garden'da sahnelenen 'Mit-
ridate' adh yapıtta Farnace rolüyle yer
aldı. 1995'te Hamburg Devlet Ope-
rası ile birlikte Rolf Uebermann'ın
'Medea' operasınrn dünya prömiye-
nnde rol alarak müzikal kariyerini
yükseltti. HandeTin 'Bebazar' adh
yapıtındaki Daniel rolüyle de büyük
övgü topladı. Orkestra eşliğinde so-
lo şarkıcı olarak, Avrupa'da gerçek-
leştirilen festivallere düzenli olarak
katılan sanatçrnın çeşitlı albümleri
bulunuyor.
Sanatçı fado ezgilenne eski keli-
melere tüm doğallığı ve basitliğiyle
yaklaşarak her şeyin yeniden doğ-
masını, gelişmesini ve hayat buhna-
sım sağlıyor. Dulce Pontes'in sesi
MarceBo Mastroianni'nin başrol oy-
nadığı 'Sostiene Pereria' ya da Ric-
hard Gere'ın başrol oynadığı 'Primal
Fear' gibi filmlerin müzıklerinde de
yer aldı.
Son projesi için tamamen farklı
bir şey yapmayı planlayan Dulce
Pontes, Portekizli meşhur sanatçıla-
nn, yazarlann geleneksel temalan-
nı seçerek bunlan kendi yorumu ile
yeniden düzenledı. Çok ilgi çeken
albümde sanatçı, etkileyici ve hü-
zünlü sesiyle geleneksel melodi ve
temalan birleştırıp adeta Portekiz
kültürünü belgeliyor.
yecanla okuyacaklardı? Ço-
ğu okumakla yetınmiyor,
düşüncelerinı bana ıletmek
inceliğini de göstenyorlar.
Bu cömert okurlan sevgıy-
le kucaklıyorum.
- Romanda. tabu sayılan
ve toplumda hoş karşıian-
mayan 'evülik dışı" ilişkiyi
farklı bir açıdan ele alarak
önyargılan sarsıyor ve üze-
rinde düşünmeye itiyorsu-
nuz. Bu sizin birçok yapıti-
ruzm da ortak noktası gali-
ba.
ÖZAKMAN-Konuya ve
konunun içerdiği duruma
bağlı olarak, evet. Her dü-
şünen insan, kendini, insa-
nın insanlarla ve doğayla
ılişkilennı sürekli irdelıyor,
sorguluyor. Bu nedenledir
ki tanımlar, nitelemeler, dü-
şünceler, yaklaşımlar, bakış-
lar, yorumlar, ölçüler sü-
rekli değişıyor, yenileniyor.
Benim yaptığım bu evren-
sel kımıltının çok küçük bir
kısmına mum ışığı tutmak.
- 'Romantika'da üpkıbir
polisiye romanda olduğu gi-
bi harekeüi ve merak uyan-
dıran farkh bir kurgu yön-
temi göze çarpıyor. Bu tek-
niği geliştirmenizde daha
önceyazdığınıztiyatrooyun-
lan ve senaryolann etkisi
varmı?
ÖZAKMAN-Evet, kuş-
kusuz, tiyatro yazarhğrmın
etkisi var. Tiyatro oyunu
da, bir bakıma da bir kur-
gu sanatı. Ama romanın
kurgusu, oyunlarımdakı
kurgulardan daha karma-
şık, çok açılı, çok zaman-
h, galıba bu"az değişik bir
kurgu. Sanınm gençlerin
hoşuna giden bir yanı bu.
6
Zorba'nın mesajı evrenseP
Kühür Servisi - Genç Pamukbank
Sanat Etkinlikleri çerçevesinde
dünyanın en büyük bale
topluluklanndan biri oian Macar
Devlet Balesi'nin 5-9 Eylül
tanhlen arasmda lstanbul'da
Cemil Topuzlu Açıkhava
Sahnesi'nde sergileyeceği
'Zorba' balesine mezzo soprano
Bernadett VVıedemann ile beraber
45 kişilik Macar Devlet Korosu
ve 6 kişilik Sirtos Buzuki
Orkestrası eşlik edecek.
'Zorba'nın Esma Sultan
Yalısı'nda gerçekleşen basm
toplantısmda, gösterinin
koreografısini yapan ve aynı
zamanda başdansçı olarak
'Zorba' karakteriyle unutulmaz
bir kompozisyon çizen Gabor
Kevehazi de yer aldı.
Uhıslararası pek çok ödüle sahip
oian Macar koreograf yaptığı
konuşmada, romanın dönüm
noktalanm amaçlayarak dramatik
sahnelerden oluşan bu- bale
yarattığına değindi ve bu baleyı
her türlü olumsuzluklarla karşı
karşıya kalabilecek tüm msanlara
ithaf ettiğini söyledi. Zorba balesi
Kevehazi'nin kısa bir süre içinde
23 kilo vererek hazırlanan ve bir
çeşit daha önceden yapamadığı
jübilesini gerçekleştirdiği son
çalışması.
Sanatçı, yapıtm adının 'Zorba,
Yunan' olmasına rağmen
temsil ediyor. O, fazla eğitimli
oknayabütr, biraz serseri ruhlu da
olabilir, ama kocaman ve sıcacık
bir yüregi var ve yaşamın değerini
büryor. Bugün biz insan merkezii
şeylerin eksikliğüu, 'zorbavari'
düşüncekrin yokluğunu çok
hissediyoruz. Hayanmızda her şey
• Sevgisizliğin arttığı, insanlann birbirine en
küçük bir dikkat bile göstermedikleri günümüzde,
Zorba, iletmek istediği mesajı ile çok güncel ve
evrensel. O, fazla eğitimli olmayabilir, biraz serseri
ruhlu da olabilir, ama kocaman ve sıcacık bir yüreği
var ve yaşamın değerini biliyor.
uyarladığı baleye sadece 'Zorba'
adını vermesini ise şöyle
açıkhyor:"Zorba'nın vermek
istediği mesaj arHk evrensel
ölçulerde. Sevgisizligtn arttığı,
insanlann birbirine en küçük bir
dikkat bile göstermedikleri
günümüzde, Zorba iletmek
istediği mesaj ile bence çok
günceL Zorba, çevresine ve
insanlara yabancüaşmayan kişiyi
olabilir. Paramızı kaybedebiliriz,
bir sürü felaket yaşayabiliriz.
Ama hayaümızj iyi bir şeküde
gecirmek zorundayız."
Aym zamanda 'Zorba'nın
başdansçılanrun baleden kısa bir
bölüm sunduklan toplantıda,
Yunan halk müziğinden
oluştumlmuş repertuvarlanndaki
ezgilerle Sirtos Buzuki Orkestrası
da yer aldı.
Balenin müziğıni yapan Milds
Theodoralds, benlığuıdeki
senfonik müzik ve halk müziği
gibi birbirinden çok farkh
eğilimleri 'Zorba' ile
birleştirdiğini belirtiyor.
Zorba'yı belli bir büyüye sahip,
sunacak çok şeyi oian biri;
şimdilerde ise hepimizin mumla
aradığı bir kişilik olarak
nitelendiriyor Theodorakis.
"Zorba. tam anJamıyla bir dünya
insanı; bir bakıma halkın simgesL
Onun gibi gösterişten uzak,
alçakgönüDü insanlara rastiamak
şimdüerde çok güç. Zira o
mesihliğe bir nebze soyunmayan,
ama insanlan kendine
inandırmayı becerebilen,
içgüdüsel olarak olayların özûne
varma>ı amaçlayan biri.
Herşev kötü gittiğinde Zorba,
tüm ohımsuziuklara karşm,
yaşamı goğüsleme ve onu olduğu
gibi kabul etme gücfinü yine de
kendinde bulur. Sarunm
Zorba'nın insanlan böylesine
büyükmesi bundan
kaynaklamyor." Macar Devlet Balesi,' Zorba'yı 5-9 Eylül'de sunacak.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
'Birlikte Söyleyelim
Barış Şarkılarım'
Anımsıyorum, 1979'da Türkiye Yazarlar Sendi-
kamızın lstanbul'da düzenlediği Balkan Ülkeleri
Yazar ÖrgütJeri Toplantısı'nda söz alan Bodaım kö-
kenli Yunanistanlı şair, çevirmen Argeos, Türkçe
"İki halkın edebiyatçılan Ege'yi sevgi denizi yapa-
cak güçtedir" demişti.
Istanbullu izleyicilerin alkışları belleğimin derin-
liklerinde..
II. Dünya Savaşı barbariığın ne demek olduğu-
nu öğretti Türkiyeli ve Yunanistanlı sanatçılara,
edebiyat adamlanna.
Sanatçının en alışamadığı dünya gerçeği insa-
nın insan eliyle öldürülmesi..
Çok çekmiş Yunan halkı, Nazi ordulanna karşı
onca yıl direndikten sonra Kazancakis'in dediği
gibi kardeş kanıyla sulamak zorunda kaldı doğdu-
ğu topraklan.
Nice evlat acısı yaşamış Anadolu analannın ül-
kesi Ağıdistan.
1919'da Pire'den Izmir'e hareket eden savaş
gemilerinde banş için beyanname dağıtan sosya-
list mürettebatın on saat içinde kurşuna dizilerek
Ege sulanna bırakıldığını bizler bilmiyorsak tarih bi-
liyor.
1981 'de Selanik'te düzenlenen Balkan Ülkeleri
Şür Geceleri'nde söz bana geldiğinde Balkan An-
tantı başansını anımsatarak, Türkiye ve Yunanis-
tan halklan savaş istemiyor demiştim.
Selanikli aydınlann insanca coşkulannı unutamı-
yorum.
Eski bir yazımda okuyacağınız satırlar vardı:
"Bana banşın yaşama geçirilmek istendiği iki ül-
ke neresidir, diye sorsalar, gözümü kırpmadan ya-
nıtlanm: Türkiye ve Yunanistan.
Savaşa karşı gelen banşseverierin işkehce gör-
düğû, cezaevlehne, sürgün adalanna gönderildi-
ğiülke?..
Türkiye ve Yunanistan."
Bereket versin her iki ülkede ölümün adamlan-
na karşı duranlar susmuyor.
Izmir-Aliağa Belediyemizin düzenlediği "Banş
ve Emek" şenlikleri bu yıl Midilli'de başladı. İki yü-
ze yakın yurttaşımızın katıldığı şenlikte ana tema:
Ege'nin iki yakasında banş, Yunanistanlı konuşma-
cılardan birinin, "Banştn güvencesi politikacılar
değil, onlan masaya oturmaya zoriayan halktır" söz-
lerini yaşadığımız son elli yıllık süreçten çıkmak is-
teyen bir istencin ifadesi sayıyorum.
Oy avcılannın kararttığı bulutlar unutulmadı he-
nüz her iki ülkede..
Adnan Menderes'in temsil ettiği kafalann 6-7
Eylül'ü, Yunanlı şovinistlerin Batı Trakya'daki uy-
gartık dışı davranışlan..
Dikili ve Salihli'de başlatılan dostluk şenlikleri-
nin devamı sayabileceğımiz, Aliağa "Emek ve Ba-
nş Şenliği"nde somutlanan, kalabalığın ölüme kar-
şı durduğu gerçeğidir.
Sıvas'ta yakılan dostum Asım Bezirci, 1987 yı-
lında düzenlediği seçkiye "Türk-Yunan dostluk ve
Banş" adını vermişti. Kitabın ilk bölümünde Tür-
kiye'yle Yunanistan arasında bozulan/iyileştirilen
ilişkileri inceler Asım. İkinci bölümünde Türk, Yu-
nan ve Kıbnslı Türk, Rum şairierin şiirlerinden ör-
nekler verir.
Seksene yakın şairin dostluğa, banşa, sevgiye
özlem duyan dizeleri...
Yaşama uygarca bakma yeteneklerini satılığa
çıkarmayan duyartığın adamlan nice acılann birik-
tirdiği ortak paydadan sesleniyorlar
"Birlikte söyleyelim banş şarkılannı."
2 Eylül Cumartesi gecesi Rüştü Asyalı ve Rut-
kay Aziz, bu birlikteliği simgeleyen iki büyük şa-
iri, Nâzım Hikmet le Yannis Rttsos'u seslendire-
rek uygar insanlığın varoluşunu somutladılar.
Robert Attman'dan
Bush karşıtı açıklama
• VENEDİK (AFP) - Amerikah fılm yönetmeni
Robert Altman, son filmi 'Dr. T and the
Women'ın gösterimi için geldiği Venedik Film
Festivali'nde gazetecilere yaptığı açıklamalarda,
önümüzdeki gûnlerde ABD'de yapılacak
başkanlık seçimlerinin Cumhuriyetçi Parti adayı
George W. Bush'un kazanması halinde
Ingiltere'ye yerleşmeyi düşünebileceğini belirtti.
Bush'un toplum için çok tehlikeli bir insan
olduğunu düşünen Altman, seçilmemesi için dua
ettiğini söyledi. Başkan adayımn yeterince zeki ve
eğitimli olmamasından yakınan Altman, Bush'un
ünlü bir polıtikacının oğlu olmaktan başka bir
özelliği olmadığmı ifade etti. Öte yandan diğer
başkan adayı Al Gore için de çok iyi düşünceleri
olmadığını kaydeden Altman, Gore'un en azandan
iyi bir insan olduğunu belirtti. Ünlü yönetmen,
festivalden sonra yeni filmi 'Gosford Park'ın
çekimleri için Ingiltere'ye gidecek.
Arthur Penn geri dönüyor
U Kürtür Servisi - Geçmişte, Holyvvood sinema
çevresi tarafindan dışlanan yermiş yedi yaşındaki
yönetmen Arthur Penn, televizyon sayesinde
izleyicilerle buluşacak. 'Little Big Man' ve
'Bonnie and Clyde'ın yönetmeni, 80'li yıllann
başmda artık bu tarz filmlerin izleyici çekmediği
konusunda eleştirmenler tarafindan yıpratıhnıştı.
Fakat bugün, farkh bir bakış açısıyla yaklaştığı
sinema yerine, NBC Televizyonu'nun
yönetmenlerinden Dick Wolf 'un teklifi üzerine,
televizyon için bir dizi fıhu yönetmeye
hazırlamyor. 'Law and Order' admı taşıyan
dizinin birkaç bölümü, Penn'in oğlu Matthew
Penn tarafindan çekildi.
Julie Taymor, 'The Rying
Dutchmanl çekecek
• Kühür Servisi - 'Aslan Kral' adlı filmin
yönetmeni Julie Taymor, Fox fılm şirketi için
'The Flying Dutchman' adlı filmi çekmek için
hazırlıklara başladı. Şu sıralarda çok yoğun
olduğunu belirten Taymor, filmin epik bir masalı
anlatacağını söyledi. Hikâyenin beşinci sinema
uyarlamasında, bir kaptanın büyük bir fırtma
sırasında Tann'ya lanet etmesi sonucu Tann'nın
onu sonsuza kadar gemiyi kullanmakla
cezalandırması anlatıhyor. Proje henüz çok yeni
olduğu için oyuncu kadrosunun belli olmadığım
belirten Taymor, Los Angeles'taki grevlerin her
şeyi daha da zorlaştırdığını ve filmin çekim
tarihini henüz kesinleştiremediklerini ifade ediyor.