25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EYLÜL 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kulturfa cumhuriyet.com.tr 15 Turgut Özakman, son romanı 'Romantika'da gizemli bir aşkın sır dolu tarihini anlatıyor Aşkvetenseüiğin 'mmantik'uyumu AYŞE KOKSAL Yazar Turgut Özakman ın ikinci ro- manı 'Romantika' Bilgi Yayınevi tara- findan yayımlandı. 'Romantika' yaza- nn uzun deneyımlen sonucunda ortaya çıkmış bir 'ikinci roman'. Özakman, yıl- lar boyu gızli bir bıçımde yürütülen de- rin bir aşkın gizemli gerçeklerini roma- nın sayfalannda açığa çıkanyor. - İlk romanınız 'Korkma lnsancık Korkma'dan tam yedi yıl sonra yeni ro- manıni7 'Romantika'yı vazdınız. Arada yazdıgınız oyunlan, araşbrmalan, nim senaryoiannıbir kenarda tutarsak bu ka- dar uzun bir zaman sonra sizi yeniden romana iten ne oldu? TURGUTÖZAKMAN- Roman yaz- maya son değil, değindiğiniz çalışma- lar yüzünden sadece ara vermek zorun- da kalmıştım. Çünkü bir değil, birkaç dosya üzennde çalışıyorum. 'Romanti- ka', 1993'te genel çizgilen, karakterle- ri ile hazırdı. Öteki çalışmalardan yoru- lunca, ya da karakterlen özleyince, 'Ro- mantika' ile ilgileniyordum. Roman, araştırma ve senaryo gibi çalışmalar- dan daha zor ve geç olgunlaşıyor. En aan- dan bende böyle oluyor. 1999'dayalnız onunla uğraştım. Yılın sonuna doğru bitirebildım. Şimdi de ehmde kimi ol- gunlaşmış, kimi ham birkaç roman tas- lağı daha var. lçlerinden birini, 'Gülam- ber' adlı romam yazmaya başladım. Ama ne zaman bitirebilirim, araya ne- ler girer, kestiremiyonım. - Sizin için farkfa yaznn tûrierinin or- tak noktası nedir? ÖZAKMAN- Zaman, koşullar, bın- kimler, gereksinimler ınsanın tek doğ- rultudayürümesineelvermiyor. 1985'e kadar yalnız oyun, bır ıki de öykü kita- bı yazmıştım. Ama gıderek yollar çoğal- dı. Öğrencilerime borcum vardı, verdi- ğim dersin kitabını yazmalıydnn, hay- li gecikmiş olarak onu bitırdim. Yine öğ- rencilerim ve gençler için yararlı olaca- ğ_ını düşünerek 'Tercüme Dergisi Şür Ozel Sayısı'ndaki şıirlen yayuna hazır- ladım. Aynca 50 yıldır yakuı tarihimizle il- gileniyorum. Kurtuluş ve Cumhuriyet di- zileri, Rıza Nur Dosyası, Vahdettin, M. Kemal ve Milli Mücadele, Atatürk ve Kurtuluş Kronolojisi bu ılginın ürünle- ri. Hepsi arasındaki ortak noktayı, çok genel bir anlatımla, sorumluluk duygu- su diye niteleyebilirim. Oyunlar, roman- lar ise çok farklı. Bunlar bir sanat eri ol- ma isteğinin ürünleri. - 'Romantika' gerçekten romantik bir aşk ûzerine kurulu. Bu aşk sizin kendi yaşantınızdan mı şekiUendi? ÖZAKMAN- Bütün kahramanlar, il- ke olarak 'hayati' Konu ise yapuıtı ya- ni kurgusal. Ama bir yazar, ne kadar ça- balarsa çabalasın, yazdıklanna kendin- den bir şeyler sızıyor olmalı. -Ük romaıunızda da baş karakteroian yetimerkekçocuk,teyzesi olarak gördü- ğû Eleni'ye karşıhksız ve erotizmden uzak bir aşk duyuyor. Bukitabuuzda ise birbirine âşık oian Doğan Hoca ile Ar- zu'nunOtşkisi asla dnseDiğevarmıyor. 'Saf aşk 1 sizce böyle mi yaşamyor? • "Her düşünen insan, kendini, insanın insanlarla ve doğayla ilişkilerini sürekli irdeliyor, sorguluyor. Bu nedenledir ki tanımlar, nitelemeler, düşünceler, yaklaşımlar, bakışlar, yorumlar, ölçüler sürekli değişiyor, yenileniyor. Benim yaptığım bu evrensel kımıltının çok küçük bir kısmına mum ışığı tutmak." ÖZAKMAN- Aslında her iki roman- da da cinsellık var ama belirgin değil. Yeraltı madenleri gibi gizli, üstü örtük. 'Romantika' da cinselliği reddetmiyor, ınceltıp damıtarak veriyor. - tkisinin aşklarmın bu kadar uzun za- man sürmesinin ardında birbiıierine ulaşamama duygusu mu var? ÖZAKMAN- Ikısı de paldır küldür yaşayan, ölçüsûz, tutkulanna yenik, an- lık, tek katlı insanlar değil. Mutsuzlar ama serüvenci değiller. Nice iç savaşı- mından geçtikten sonra birbirleri için var oluyorlar. Yakrn çevrelerini de, birbir- lerini de bir şeyleri yıkmaya zorlamıyor- lar. Sürüp gıden oyunu bozmadan, ken- dileri için tuluat yapıyorlar. Aşklannın uzun sürmesı sahıcı sevgıden, özenle- Y A P I K R E D İ S A N A T F E S T İ V A L İ 2 0 0 0 Keman, şan vefado rinden, bencil olmamalanndan; sevgi, saygı, şefkat ile tenselliği sağlıklı bir denge içinde tutmalanndan kaynaklanı- yor. Bu yüzden de birbirlerine, bir de- ğil, birçok noktadan ulaşıyorlar. -Kadın kahraman Arzu'nun aynı Id- şüik içinde Aziru. Albertina, Azize gibi değişik adlar alOnda bölünmesinin ar- dında ne yatryor? ÖZAKMAN- Matruşka gibi, bırbir- lerinin içinden çıkıyorlar. Bu farklı gi- bi görünen kışiler, bÖlünmüşlükten çok, Arzu'nun açıklayamadıklan ya da açık- lamaktan çekindığı duygu ve düşünce- leri temsil ediyorlar. Kısacası her biri Ar- zu'nun bir yanı. Bizler de her gün, du- ruma ve koşullara göre birkaç maske değiştırmıyor muyuz? - İki karakterin de evlilikleri çok kö- tfi gidiyor. Sizce aralanndaki bu ileti- şimsizük neye dayanıyor? ÖZAKıVLAN- Şeyh Sadi diyor ki: "Duvarcı ilk ruğlayı eğri kovmuşsa, du- var yiikseidikçe eğriliği artar." Doğan Hoca'nın kınk evlilığmın nedenı yan- hş, acele seçim. Arzu'nunki ise babası- nın zorlamasına direnememesinin so- nucu. Zaman aktıkça eğrilik, isterseniz buna iletişımsızlik deyin, artıyor. Ama ıkisı de olumsuz gelişimi kabullenmiş, yazgılanna boyun eğmış durumdalar. Uzunca bir süreç sonunda birbirlerine sığmıyorlar. 'Aşk, bütünûyle rükenmedT - Bir taraftan da kuşaklar arası fark- lara değiniyorsunuz. Gençlerde artık bu tûr büyük aşklann yaşanmamasınıve du- yulan tatminstzliği neye bağbyorsunuz? ÖZAKMAN-lçiçegeç- miş birçok nedenı var. Hız- lı değişımin kuşaklar arasın- da farklı düşüncelere, anla- yışlara, değerlere yol aç- ması çok doğal. Ama aşk, bütünûyle tükenmış değil. En azından özlemi sürüp gıdıyor. Yoksa 'Korkma ln- sancık Korkma'yı, 'Ro- mantika'yı ruye böyle he- KüJtür Servisi - Yapı Kredi Sanat Festivali 2000'ın eylül programmda ünlü kemancı Boris Belkin'ın solist olarak katılacağı Afanan Oda Orkest- ras konseri, pıyanoda Shefl> r Katz' ın eşlik edeceği opera dünyasımn ünlü alto seslerinden Jochen Kowabkfnin şan resitali ve Portekiz ezgileriyle Dulce Pontes yer alacak. 9-10 Eylül tanhlerinde Aya Irini Müzesi'nde saat 19.00'da Alman Oda Orkestrası'nın solisti olacak Bo- ns Belkın, Rus asıllı keman virtüözü ve Academia Chigiana okulu 'mas- terclass' eğitmenlerinden. Konser monı, Hong Kong Filarmoni gibi or- kestralara solistlik yaptı. Sanatçrnın bugüne kadar çıkarmış olduğu al- bümlerinden en çok ses getireni, şef Mehta yönetimınde Israil Filarmoni ile seslendirdiği, Paganini'nın 1 No'lu Konçertosu oldu. 12 Eylül Salı günü saat 19.00'da Aya Irini Müzesi'nde opera dünya- sının 'enetkfleyid erkek alto seskrin- den' Jochen Kovvalski, pıyanoda Shelly Katz eşliğinde bir şan resita- li sunacak. Sanatçı programda Mo- zart, Schumann ve Çaykovski'nin eserlerini yorumlayacak. 15 Eylül Cuma saat 21 .OO'de ıse Ce- mil Topuzlu (Harbiye) Açıkhava Ti- yatrosu'nda Dulce Pontes fado ezgi- leri seslendirecek. Portekiz halk şar- kısı fado ezgileriyle büyüyen Dulce Pontes, 1969 yılında Montıjo kasa- basında dünyaya geldi. 1988'de katıldığı müzikal komedı yanşmasıyla müzik dünyasına aül- dı, 1991'de ise Portekiz'i Eurovisi- on Şaria Yanşması'nda temsil etti. Ro- ma'daki bu yanşmadan sonra, çok beğenılen şarkısının Ingilizce versi- yonu 'Tefl Me' yapılarak Belçika'da yayımlandı. • Boris Belkin, Alman Oda Orkestrası'nın konserine solist olarak katılacak. Jochen Kowalski, Shelly Katz eşliğinde bir şan resitali sunacak. Dulce Pontes, etkileyici ve hüzünlü sesiyle Portekiz ezgilerini taşıyacak Açıkhava Tiyatrosu'na. Dulce Pontes, 15 Eylül'de Açıkhava Tiyatrosu'nda. prograrrunda Vîvaldi, Mozart, Bach, Mendebsohn'un konçertolan ve sen- fonik eserleri seslendirilecek. Belkin' in müzik eğitimi Moskova Konservatuvan Merkezi Müzik Oku- lu'nda başladı. 1973 yılında Sovyet Ulusal Keman Yanşması'nda Binn- cilik Ödülü aldı. Sovyetler'ın ulusal orkestralanyla birlikte çaldıktan son- ra 1974'te Batı'ya yerleşen sanatçı, Boston Senfoni, Berlin Filarmoni, Los Angeles Filarmoni, Montreal Senfoni gibi birçok ünlü orkestrala- nn yanı sıra Mehta, Muti, Osawa. Kurt Sanderting. Iemirkanovve Ben- zi gibi pek çok ünlü şef ile çaldı. Bo- ris Belkin, 1999 da Hong Kong, Ati- na, tngiltere, Hollanda ve Budapeş- te'yi de içeren konser turnesininkap- samında Liverpool Kraliyet Filar- tlk kez 1991 yılında Viyana Dev- let Operası ile birlikte konuk sanat- çı olarak Orlofsky rolüyle Japonya, Hollanda, Fransa turnesinde sahne- ye çıkan Kowalski, aynı yıl New York'ta ve 1993'te Londra'da Mariyn Horn ve Luciano Pavarotti ile birlik- te Covent Garden'da sahnelenen 'Mit- ridate' adh yapıtta Farnace rolüyle yer aldı. 1995'te Hamburg Devlet Ope- rası ile birlikte Rolf Uebermann'ın 'Medea' operasınrn dünya prömiye- nnde rol alarak müzikal kariyerini yükseltti. HandeTin 'Bebazar' adh yapıtındaki Daniel rolüyle de büyük övgü topladı. Orkestra eşliğinde so- lo şarkıcı olarak, Avrupa'da gerçek- leştirilen festivallere düzenli olarak katılan sanatçrnın çeşitlı albümleri bulunuyor. Sanatçı fado ezgilenne eski keli- melere tüm doğallığı ve basitliğiyle yaklaşarak her şeyin yeniden doğ- masını, gelişmesini ve hayat buhna- sım sağlıyor. Dulce Pontes'in sesi MarceBo Mastroianni'nin başrol oy- nadığı 'Sostiene Pereria' ya da Ric- hard Gere'ın başrol oynadığı 'Primal Fear' gibi filmlerin müzıklerinde de yer aldı. Son projesi için tamamen farklı bir şey yapmayı planlayan Dulce Pontes, Portekizli meşhur sanatçıla- nn, yazarlann geleneksel temalan- nı seçerek bunlan kendi yorumu ile yeniden düzenledı. Çok ilgi çeken albümde sanatçı, etkileyici ve hü- zünlü sesiyle geleneksel melodi ve temalan birleştırıp adeta Portekiz kültürünü belgeliyor. yecanla okuyacaklardı? Ço- ğu okumakla yetınmiyor, düşüncelerinı bana ıletmek inceliğini de göstenyorlar. Bu cömert okurlan sevgıy- le kucaklıyorum. - Romanda. tabu sayılan ve toplumda hoş karşıian- mayan 'evülik dışı" ilişkiyi farklı bir açıdan ele alarak önyargılan sarsıyor ve üze- rinde düşünmeye itiyorsu- nuz. Bu sizin birçok yapıti- ruzm da ortak noktası gali- ba. ÖZAKMAN-Konuya ve konunun içerdiği duruma bağlı olarak, evet. Her dü- şünen insan, kendini, insa- nın insanlarla ve doğayla ılişkilennı sürekli irdelıyor, sorguluyor. Bu nedenledir ki tanımlar, nitelemeler, dü- şünceler, yaklaşımlar, bakış- lar, yorumlar, ölçüler sü- rekli değişıyor, yenileniyor. Benim yaptığım bu evren- sel kımıltının çok küçük bir kısmına mum ışığı tutmak. - 'Romantika'da üpkıbir polisiye romanda olduğu gi- bi harekeüi ve merak uyan- dıran farkh bir kurgu yön- temi göze çarpıyor. Bu tek- niği geliştirmenizde daha önceyazdığınıztiyatrooyun- lan ve senaryolann etkisi varmı? ÖZAKMAN-Evet, kuş- kusuz, tiyatro yazarhğrmın etkisi var. Tiyatro oyunu da, bir bakıma da bir kur- gu sanatı. Ama romanın kurgusu, oyunlarımdakı kurgulardan daha karma- şık, çok açılı, çok zaman- h, galıba bu"az değişik bir kurgu. Sanınm gençlerin hoşuna giden bir yanı bu. 6 Zorba'nın mesajı evrenseP Kühür Servisi - Genç Pamukbank Sanat Etkinlikleri çerçevesinde dünyanın en büyük bale topluluklanndan biri oian Macar Devlet Balesi'nin 5-9 Eylül tanhlen arasmda lstanbul'da Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde sergileyeceği 'Zorba' balesine mezzo soprano Bernadett VVıedemann ile beraber 45 kişilik Macar Devlet Korosu ve 6 kişilik Sirtos Buzuki Orkestrası eşlik edecek. 'Zorba'nın Esma Sultan Yalısı'nda gerçekleşen basm toplantısmda, gösterinin koreografısini yapan ve aynı zamanda başdansçı olarak 'Zorba' karakteriyle unutulmaz bir kompozisyon çizen Gabor Kevehazi de yer aldı. Uhıslararası pek çok ödüle sahip oian Macar koreograf yaptığı konuşmada, romanın dönüm noktalanm amaçlayarak dramatik sahnelerden oluşan bu- bale yarattığına değindi ve bu baleyı her türlü olumsuzluklarla karşı karşıya kalabilecek tüm msanlara ithaf ettiğini söyledi. Zorba balesi Kevehazi'nin kısa bir süre içinde 23 kilo vererek hazırlanan ve bir çeşit daha önceden yapamadığı jübilesini gerçekleştirdiği son çalışması. Sanatçı, yapıtm adının 'Zorba, Yunan' olmasına rağmen temsil ediyor. O, fazla eğitimli oknayabütr, biraz serseri ruhlu da olabilir, ama kocaman ve sıcacık bir yüregi var ve yaşamın değerini büryor. Bugün biz insan merkezii şeylerin eksikliğüu, 'zorbavari' düşüncekrin yokluğunu çok hissediyoruz. Hayanmızda her şey • Sevgisizliğin arttığı, insanlann birbirine en küçük bir dikkat bile göstermedikleri günümüzde, Zorba, iletmek istediği mesajı ile çok güncel ve evrensel. O, fazla eğitimli olmayabilir, biraz serseri ruhlu da olabilir, ama kocaman ve sıcacık bir yüreği var ve yaşamın değerini biliyor. uyarladığı baleye sadece 'Zorba' adını vermesini ise şöyle açıkhyor:"Zorba'nın vermek istediği mesaj arHk evrensel ölçulerde. Sevgisizligtn arttığı, insanlann birbirine en küçük bir dikkat bile göstermedikleri günümüzde, Zorba iletmek istediği mesaj ile bence çok günceL Zorba, çevresine ve insanlara yabancüaşmayan kişiyi olabilir. Paramızı kaybedebiliriz, bir sürü felaket yaşayabiliriz. Ama hayaümızj iyi bir şeküde gecirmek zorundayız." Aym zamanda 'Zorba'nın başdansçılanrun baleden kısa bir bölüm sunduklan toplantıda, Yunan halk müziğinden oluştumlmuş repertuvarlanndaki ezgilerle Sirtos Buzuki Orkestrası da yer aldı. Balenin müziğıni yapan Milds Theodoralds, benlığuıdeki senfonik müzik ve halk müziği gibi birbirinden çok farkh eğilimleri 'Zorba' ile birleştirdiğini belirtiyor. Zorba'yı belli bir büyüye sahip, sunacak çok şeyi oian biri; şimdilerde ise hepimizin mumla aradığı bir kişilik olarak nitelendiriyor Theodorakis. "Zorba. tam anJamıyla bir dünya insanı; bir bakıma halkın simgesL Onun gibi gösterişten uzak, alçakgönüDü insanlara rastiamak şimdüerde çok güç. Zira o mesihliğe bir nebze soyunmayan, ama insanlan kendine inandırmayı becerebilen, içgüdüsel olarak olayların özûne varma>ı amaçlayan biri. Herşev kötü gittiğinde Zorba, tüm ohımsuziuklara karşm, yaşamı goğüsleme ve onu olduğu gibi kabul etme gücfinü yine de kendinde bulur. Sarunm Zorba'nın insanlan böylesine büyükmesi bundan kaynaklamyor." Macar Devlet Balesi,' Zorba'yı 5-9 Eylül'de sunacak. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL 'Birlikte Söyleyelim Barış Şarkılarım' Anımsıyorum, 1979'da Türkiye Yazarlar Sendi- kamızın lstanbul'da düzenlediği Balkan Ülkeleri Yazar ÖrgütJeri Toplantısı'nda söz alan Bodaım kö- kenli Yunanistanlı şair, çevirmen Argeos, Türkçe "İki halkın edebiyatçılan Ege'yi sevgi denizi yapa- cak güçtedir" demişti. Istanbullu izleyicilerin alkışları belleğimin derin- liklerinde.. II. Dünya Savaşı barbariığın ne demek olduğu- nu öğretti Türkiyeli ve Yunanistanlı sanatçılara, edebiyat adamlanna. Sanatçının en alışamadığı dünya gerçeği insa- nın insan eliyle öldürülmesi.. Çok çekmiş Yunan halkı, Nazi ordulanna karşı onca yıl direndikten sonra Kazancakis'in dediği gibi kardeş kanıyla sulamak zorunda kaldı doğdu- ğu topraklan. Nice evlat acısı yaşamış Anadolu analannın ül- kesi Ağıdistan. 1919'da Pire'den Izmir'e hareket eden savaş gemilerinde banş için beyanname dağıtan sosya- list mürettebatın on saat içinde kurşuna dizilerek Ege sulanna bırakıldığını bizler bilmiyorsak tarih bi- liyor. 1981 'de Selanik'te düzenlenen Balkan Ülkeleri Şür Geceleri'nde söz bana geldiğinde Balkan An- tantı başansını anımsatarak, Türkiye ve Yunanis- tan halklan savaş istemiyor demiştim. Selanikli aydınlann insanca coşkulannı unutamı- yorum. Eski bir yazımda okuyacağınız satırlar vardı: "Bana banşın yaşama geçirilmek istendiği iki ül- ke neresidir, diye sorsalar, gözümü kırpmadan ya- nıtlanm: Türkiye ve Yunanistan. Savaşa karşı gelen banşseverierin işkehce gör- düğû, cezaevlehne, sürgün adalanna gönderildi- ğiülke?.. Türkiye ve Yunanistan." Bereket versin her iki ülkede ölümün adamlan- na karşı duranlar susmuyor. Izmir-Aliağa Belediyemizin düzenlediği "Banş ve Emek" şenlikleri bu yıl Midilli'de başladı. İki yü- ze yakın yurttaşımızın katıldığı şenlikte ana tema: Ege'nin iki yakasında banş, Yunanistanlı konuşma- cılardan birinin, "Banştn güvencesi politikacılar değil, onlan masaya oturmaya zoriayan halktır" söz- lerini yaşadığımız son elli yıllık süreçten çıkmak is- teyen bir istencin ifadesi sayıyorum. Oy avcılannın kararttığı bulutlar unutulmadı he- nüz her iki ülkede.. Adnan Menderes'in temsil ettiği kafalann 6-7 Eylül'ü, Yunanlı şovinistlerin Batı Trakya'daki uy- gartık dışı davranışlan.. Dikili ve Salihli'de başlatılan dostluk şenlikleri- nin devamı sayabileceğımiz, Aliağa "Emek ve Ba- nş Şenliği"nde somutlanan, kalabalığın ölüme kar- şı durduğu gerçeğidir. Sıvas'ta yakılan dostum Asım Bezirci, 1987 yı- lında düzenlediği seçkiye "Türk-Yunan dostluk ve Banş" adını vermişti. Kitabın ilk bölümünde Tür- kiye'yle Yunanistan arasında bozulan/iyileştirilen ilişkileri inceler Asım. İkinci bölümünde Türk, Yu- nan ve Kıbnslı Türk, Rum şairierin şiirlerinden ör- nekler verir. Seksene yakın şairin dostluğa, banşa, sevgiye özlem duyan dizeleri... Yaşama uygarca bakma yeteneklerini satılığa çıkarmayan duyartığın adamlan nice acılann birik- tirdiği ortak paydadan sesleniyorlar "Birlikte söyleyelim banş şarkılannı." 2 Eylül Cumartesi gecesi Rüştü Asyalı ve Rut- kay Aziz, bu birlikteliği simgeleyen iki büyük şa- iri, Nâzım Hikmet le Yannis Rttsos'u seslendire- rek uygar insanlığın varoluşunu somutladılar. Robert Attman'dan Bush karşıtı açıklama • VENEDİK (AFP) - Amerikah fılm yönetmeni Robert Altman, son filmi 'Dr. T and the Women'ın gösterimi için geldiği Venedik Film Festivali'nde gazetecilere yaptığı açıklamalarda, önümüzdeki gûnlerde ABD'de yapılacak başkanlık seçimlerinin Cumhuriyetçi Parti adayı George W. Bush'un kazanması halinde Ingiltere'ye yerleşmeyi düşünebileceğini belirtti. Bush'un toplum için çok tehlikeli bir insan olduğunu düşünen Altman, seçilmemesi için dua ettiğini söyledi. Başkan adayımn yeterince zeki ve eğitimli olmamasından yakınan Altman, Bush'un ünlü bir polıtikacının oğlu olmaktan başka bir özelliği olmadığmı ifade etti. Öte yandan diğer başkan adayı Al Gore için de çok iyi düşünceleri olmadığını kaydeden Altman, Gore'un en azandan iyi bir insan olduğunu belirtti. Ünlü yönetmen, festivalden sonra yeni filmi 'Gosford Park'ın çekimleri için Ingiltere'ye gidecek. Arthur Penn geri dönüyor U Kürtür Servisi - Geçmişte, Holyvvood sinema çevresi tarafindan dışlanan yermiş yedi yaşındaki yönetmen Arthur Penn, televizyon sayesinde izleyicilerle buluşacak. 'Little Big Man' ve 'Bonnie and Clyde'ın yönetmeni, 80'li yıllann başmda artık bu tarz filmlerin izleyici çekmediği konusunda eleştirmenler tarafindan yıpratıhnıştı. Fakat bugün, farkh bir bakış açısıyla yaklaştığı sinema yerine, NBC Televizyonu'nun yönetmenlerinden Dick Wolf 'un teklifi üzerine, televizyon için bir dizi fıhu yönetmeye hazırlamyor. 'Law and Order' admı taşıyan dizinin birkaç bölümü, Penn'in oğlu Matthew Penn tarafindan çekildi. Julie Taymor, 'The Rying Dutchmanl çekecek • Kühür Servisi - 'Aslan Kral' adlı filmin yönetmeni Julie Taymor, Fox fılm şirketi için 'The Flying Dutchman' adlı filmi çekmek için hazırlıklara başladı. Şu sıralarda çok yoğun olduğunu belirten Taymor, filmin epik bir masalı anlatacağını söyledi. Hikâyenin beşinci sinema uyarlamasında, bir kaptanın büyük bir fırtma sırasında Tann'ya lanet etmesi sonucu Tann'nın onu sonsuza kadar gemiyi kullanmakla cezalandırması anlatıhyor. Proje henüz çok yeni olduğu için oyuncu kadrosunun belli olmadığım belirten Taymor, Los Angeles'taki grevlerin her şeyi daha da zorlaştırdığını ve filmin çekim tarihini henüz kesinleştiremediklerini ifade ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle