16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 EYLÜL 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ / ekonomi(« cumhuriyet.com.tr 13 Ureticiler, IMF ve Dünya Bankası'nın istekleri doğrultusunda belirlenen primleri protesto ettiler Hükümet çiftçiye sırt çevirdi Hükümetin çeşitM ürünler için açıkladığı prim tutarian çiftçinin beklediğinin çok altında kaldı. Çiftçiler, ziraat odalan, üretki biriikleri hükümetin, IMF ve Dünya Bankası'nın baskısı altında bu kararlan aldıklanm beKrterek protesto gösterilerine hazırlaıuyorlar. SADULLAHUSUMİ • Zeytinyağına 80 sent yerine 28 sent, pamuğa 20 sent yerine 9 sent, ayçiçeğine 15 sent yerine 6 sent verilmesi kesinleşti. Haber, ülkenin dört bir yanındaki çiftçilerle Kuşadası'nda toplantı halinde bulunan TARİŞ birlik başkanlan ve kooperatiflerin yetkilileri arasında şok yarattı. yamet koptu. Kuşadası'nda toplantı halinde bulunan TARİŞ bhiik başkan- lan ve kooperatiflerin yetkilileri ara- sında şok yarattı. Pamuğa verilecek 9 sent prime sert tepki gösteren TA- RİŞ Pamuk Bırhği Başkanı Mehmet Bakanoğlu şunlan söyledi: "Türkiye'nin içinde buhınduğu ko- şullarda pamuğa verilmesi gereken prim en azmdan 20 sentti. Geçen yü prim 12 sentti. Bu yü bu rakamın da- ha da artması gerekirken 9 sente dü- şûrûlmesL ne akla ne manöğa ne de tkari anlayışa sığar. Tüm girdikrde- Id arös yüzde 100'leri aşü. Çiftçi enf- lasyon yüzünden bankalara gırtiağ»- na kadarborçlandLTekumudu 20 sent primdi. O da çok görüldü." Türk çıftçısının 9 sent primi kabul etmeyeceğini vurgulayan Bakanoğ- Hûkümet ve yetkili kurumlartanm ürünlehne verilecek prim konusun- da da Türk çiftçisinin isteklerine sırt çevirdi ve IMF ile Dünya Banka- sı'nın dayatmalanna boyun eğdi. Zeytinyağına 80 sent yerine 28 sent, pamuğa 20 sent yerine 9 sent, ayçiçeğine 15 sent yerine 6 sent ve- rilmesi kesinleşti. IMF ve Dünya Bankası yetkilileri ile görüşmeler yapan yetkili kurullar prim miktarlannı dün tespit etti. Il- gıli bakanlann görüsleri alındıktan sonra karar imzalanacak ve yürürlü- ğe girecek. Ancak, haber dün resmi kaynaklar tarafından da dogrulanın- ca gerek Ege, gerekse Antalya, Ada- na ve Trakya bölgelerinde kızılca kı- Hayvanlara haciz geldi MUŞ (AA) - Muş'ta kredi borcunu 4 yıldır ödeyemeyen 600 çift- çinin hayvanlanna haciz konuldu. Muş'a bağh Mercimekkale, Şe- nova, Yücetepe, Kutlugün ve Dumlusu köylerinde kredi alan çiftçi- ler, bölgede yasanan kuraklık, sel gibi afetler nedeniyle borçlanm ödeyemeyince Tanm Kredi Kooperatifi hayvanlanna el koydu. Mercimekkale Köyü Muhtan Atik Güler, 54. Hükümet dönemin- de çiftçilerin kredi borçlannın affedileceği veya faizlerin dondurula- cağı gibi söylentıler üzerine çiftçilerin borçlannı askıya aldığını söy- ledi. Güler, "Bütün çiftçiler borçlannı ödeyemeyecek kadar mağdur okhdar. Son çare olarak köylerimizi satacağız. Haciz ahmdaki çiftçiler köykrini terk ederek büyük şehirlere yerteşme karanndalar" dedi. Mercimekkale Tanm Kredi Kooperatifi Başkanı Adnan Levent de kredilerin faızleriyle birlikte yüksek tutarlara ulaştığını belirtti. Le- vent, "Tarlasından ve hayvanından bekkdiği üriinü alamayan çiftçi- lerşimdiye kadar borcunu ödeyemedi. Kredisözlesmesi gereğince biz- lerde haciz islemJerini başlatük. Her bir çiftçinin 100 milyonfle2 mil- yar Kraya kadar borcn var" dedi. Kuraklığın bedeli ağır: 14.6 trilyon DÎYARBAKIR (Cumhuriyet Bü- rosu) - Diyarba- kır'da yağışlann azlığı nedeniyle yaşanan ku- rakhğın ardından hasar tes- pitçalışrnalan tamamlandı. Ku- raklık nedeniyle kuru tanma dayalı hububat ekiminde yaklaşık 14 trilyon 639 '* milyar liralıkzarar mey- dana geldjği belirlendi. Yüzde 50 dü- zeyinde olan zarar, 5 binın üzerinde ai- leyi etkileyecek. Yurt genelinde kurak geçen yaz ne- deniyle başlatılan hasar tespit çalışma- lan 49 kentte tamamlanma aşamasına geldi. Diyarbakır'da merkez ilçe dahil olmak üzere Çınar, Bismil, Hazro, Sil- van, Ergani ve Çermik ılçelenne bağh toplam 302 köyde 1 milyon 257 bin 656 dekarhk kunı hububat ekımi yapılan alanda hasar tespit çahşması tamam- landı. Tanm II Müdürlüğü Hasar Tes- pit Komisyonu yetkilileri, söz konusu ilçelerde kuraklığa bağh olarak ortaya çıkan zarann il ortalamasının yüzde 50'si olduğunu belirttiler. Ürtinûn yansı kavruldu Yetkililer, sıcaklar nedeniyle ürünün yansının kavnılduğunu ve yurttaşlann, bekledikleri ürünün ancak yansını ha- sat edebileceklerini ifade ettiler. Bölge- deki çiftçiler dekar başına 226 kilogram ürün elde edecekken ürünün yanması ne- deniyle yalnızca 110 kilogram dolayın- da hasat toplayabilecekler. Bazı yerler- de kuraklık tarlalardakı bütün ürünü ya- karken hasat yapılamayan birçok tanm arazisinin bulunduğu bildirildi. Hasar tespit çahşması yapılan ilçeler- deki toplam 302 köyde 5 bin 187 aile kuraklıktan etkilendı. lu şöyle devam etti: "Hükümettanm kesnninifefceuğratacakolan böytebir karardan vazgeçmeBdir. Aksi halde mflyonlarca pamuk üretkisi eylem yapmayakararhdır.EgeÇiftçflerDer- neği, Adana Çiftçiler Bhüği, ziraat odalan ve tüm tanm kuruluşlanyU temasa geçecegiz. Protesto edeceğiz.'' Ziraat odalan da karşı Ziraat Odalan Bırhği Yönetim Ku- rulu Üyesi ve Manisa Ziraat Odası Başkanı NuriSormandapamuğun ma- liyetinin 470 bin lira olduğunu kay- dederek "TARİŞ'invereceğifıyatçift- çmmzanınmkarşdayanıaz.ÇSftçiyian- cak20 sentprim kurtarabflirdL Zira- at odalan başkanlannı 15 Eylûl'de Ankara'da genel merkezde toplano- ya çağırdık. Büyük birihtimaDe 9 sent primiprotesto edeceğiz. Vebdki deey- lem kararlan alacağtz" diye konuştu. Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Cumali Doğru da sert tepki göste- renlerden: "20 sent prim bekliyor- duk. 9 sent çıkuıca biz de şok oiduk Doğrusu ya bu kadar az prim bekle- miyorduk. Pamuk ekimi zaten azal- dı. Hükümet karannı değiştirmezse seneye hiç kalmaz." 80 sent prim beklerken 28 sent prim verilmesi zeytinyağı üreticile- rini de şaşkına çevirdi. 28 sent prim zeytinyağı bölgelerinde duyulur du- yuhnaz bir anda tepki ve protestolar başladı ve yaygınlaştı. TARİŞ Zey- tinyağı Birliği Başkanı Cahh Çetin, 28 sent primi çok az bulduklannı be- lirterek şunlan söyledi: "80 sentprim düşünüyorduk. An- cak en az 60 sent prime razı olabilir- dik. Ama 28 sent gerçekten çok az, Zeytinyağı üretkisi buyü perişan ola- caknr. Eğer 80 sent prim verflseydi, ureticilersüanodan kurtulacakb. Sa- nayici dış piyasalarda rekabet edebi- lecek ve rahat ihracat yapabilecektL MDyonlarca tüketki de prim ölçü- sünde zeytinyağun daha ucuza alabi- lecektL Hükümet bu konuyu tekrar gündeme getirmeB ve primi en azm- dan 60 sente çıkarmahdır." Ayçiçeğine de 6 sent prim venlece- ği duyulur duyulmaz Trakya Bölge- si'nde bir anda protestolar yoğunlaş- tı. Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı Şe- rif Baykut, ayçiceği üretıcısının bir kez daha ağır darbe yediğini beürte- rek şöyle dedi: "Buyüzatenverimdü- şük200küobekled^imiztarlalardan 50 küo ayçiceği toplamyor. Bu durum- da 15 sent prim verilse bfle çiftçi za- rardankurtubunazdLAma6sentprim üreticüeri perişan edecektir. Prim art- brümazsa gekcekyüa ekim daha aza- hr ve sıvı yağ konusunda tamamen dı- şa bağunh hale geüriz." D Ü N Y A E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA [email protected] Bu başkanlık seçimlerinde dış po- lıtika sorunlan üzerine birtartışmanın gündeme geimesini, başlangıçta kim- se beklemiyofdu. Geçen iki hafta ıçin- de, bu öngörülerin aksine, ABD or- dusunun hazırlık düzeyi, dış politika ve ABD'nin dünyadaki rolü gibi ko- nulan kapsayan birtartışma başladı. Ancak VVashington Post'un bir yo- rumuna göre Cumhuriyetçiler, De- mokratlan eleştiriyorlar ama, bir çö- züm önerileri yok. Demokratlann, her şeyin mükemmel olduğunu sa- vunan tutumlanysa gerçekçi değil. Tartışmada tek ilginç öneri, Demok- ratlann adayı Gore'un, ulusal güven- lik kapsamını genişleten "fonvard engagement" konsepti. Bunun da mali kaynaklannın nereden geleceği belirsiz (2/09). Tarüşma, Bush'un, ABD ordusunun 10 tümeninden birinin savaşa hazır olmadtğını, morallerin ve kaynaklann karşılanma düzeyinin geçen sekiz yıl içinde gerilediğini iteri sürmesiyle baş- ladı. Demokratlann, şiddetli itirazla- nnın yanı sıra CHrrton yönetiminin sa- vunma bakanı, Cumhuriyetçi Parti üyesi Cohen'in, ABD ordusu için, daha henüz yapmamız gerekenler var.. ama, dünyanın ve ABD tarihinin en güçlü ordusudur (New York Ti- mes, 23/08) sözleriyle cevap verme- si tartışmaya ilginç bir boyut kattı. Cohen'e Bush'un başkan yardım- cısı adayı, Körfez Savaşı sırasında savunma bakanı, Cheney, ABD or- dusunda kaynak sıkıntısı olduğunu vurgulayarak cevap verdi; GSMH'nin yüzde 1.5'ini geçmeyen bir savunma bütçesiyle bu sorunlann çözüleme- yeceğini savundu. Cheney, hangi alanlarda ek harca- ma gerektiğini belirtmedi ama, Bush'un bir tespitini yineledi: Deniz aşın görev yapan ABD biriikleri ve amaçlan gözden geçirilecek, iyi be- lirlenmemiş amaçlar yeniden tarif edi- lecek. Bush ve Cheney'nin hangi bir- iikleri kastettikleri bellı değil. Ömeğin, Japonya, Kore ve Almanya dan mı asker çekilecek? Yoksa Bosna ve Kosova'da görev yapan 10 bin 800 askeri mi kastediyor? 1.4 milyon per- sonelli ABD ordusu içinde bu 10 bin 800 asker mi yük (VVashington Post, 1/09). Muhafazakâr, The New Repub- lic'in, The Myth of the Hollovv mi- litary (içi boş ordu miti) başlıklı yo- rumunda da Bush kampının iddiala- Başkan Adayları ve Dış Politika Ybnelimleri n tek tek ele alındı, aynntılı bir şekil- de eleştirilerek reddedildi (31/08). Ne var ki, Clinton'ın Füze Savun- ma Projesi'ne ilişkin karan bir son- raki yönetimi bıraktığını açıklamasıy- la yeni bir enerji kazanarak devam eden bu tartışmaya bakarak iki ada- yın dış politika yönelimleri üzerine sağlıklı bir yaklaşım üretmek pek mümkün değil. Cumhuriyetçilerin, ABD ordusunu birçok uluslararası görevden çekerek daha içe kapalı bir dış politika izleyeceklerine ilişkin iz- lenimler edinmek mümkün, ama bu, sağlıksız çıkarsama olur. Gore tara- fının "forward engagement (sorun- lan daha büyümeden anında büyük bir güç kullanarak bastırma) doktri- ni daha aktif bir dış politikaya işaret ediyor gibi (Wall Street Journal. 30/08). Ama bunun, AIDS, çevre, gen teknolojisinin denetimi gibi sorunla- n, finansmanlannı kolaylaştırmak için, savunma kapsamına sokma girişi- minin ötesinde bir anlama sahip olup olmadığı henüz belli değil. Dış politikanın ana bileşenleri Önümüzdeki dönemde olası dış politika yönelimleri üzerinde düşu- nürken (1) her iki partinin üzerinde durduğu siyasi güçler kadar, siyasi kimliklerini oluşturan ideolojik siste- min bileşenleri; (2) ABD "establish- menfinin (egemen sınrfının/iktidar blokunun vb..) ABD'nin küresel ko- numuna ve önümüzdeki döneme iliş- kin tespitleri; (3) temel/acil istikrarsız- lık alanlan ve eğilimleri gibi etkenle- ri de göz önüne almak gerekir. Bu bağlamda, ABD yönetici eli- ti/iktidar bloku için sanınm, gündem- de iki ana sorun var. Birincisi: ABD'nin dünyanın geri kalan ülkeleri karşısındaki üstünlük/li- deriik konumunun korunması ve bu lideriiğe karşı bir blokun oluşmasının önlenmesi. Ikincisi: Diğer ülkelerin pazarlannı ABD sermayesinin ser- best kullanımına açan küreselleşme süreci genişletilerek sürdürülürken yasal/siyasi kurumsal çerçevesinin de kurulması. Gerçekten de, ABD savunma çev- relerinde, bu iki ana soruna ilişkin iki önemli problem alanının üzerinde dik- katlerin yoğunlaşmaya başladığını görmek mümkün. Bunlardan birinci- si, Avrasya platformu. Bu platform, Geçen iki hafta içinde, ABD ordusunun hazırlık düzeyi, dış politika ve ABD'nin dünyadaki rolü gibi konulan kapsayan bir tartışma başladı. Ancak VVashington Post'un bir yorumuna göre Cumhuriyetçiler, Demokratlan eleştiriyorlar ama, bir çözüm önerileri yok. Demokratlann, her şeyin mükemmel olduğunu savunan tutumlanysa gerçekçi değil. Hazar bölgesi/Orta Asya'dan, Orta- doğu'ya kadar uzanan bir jeopolitiği belirieme özelliğine sahip; ayncaAv- rupa ve Rusya ile Güney Asya ara- sındaki bağlantıyı kuruyor, coğrafi süreklilik oluşturuyor. Bir gün ABD karşısında bir blok oluşmaya başlarsa, burası ABD'nin engellerne/tecrit girişimlerinin yumu- şak kamını oluşturacak. Bu yüzden, ABD acısından, bu platformdaki çe- lişkiler yumağının istikrarsızlığının, ABD'nin doğrudan müdahalesini ge- rektirmeyecek bir "istikrar" içinde kalmaya devam etmesi, bir güçler dengesinin oluşmasınatercih edilir gi- bi görünüyor(Starfor, 07/08). Ikinci- si, ABD eliti, Asya krizinden bu yana küreselleşmeye karşı hem kimi dev- letlerden hem de bu devletlerin de- netimindeki halklardan bir toplum- sal muhalefetin yükselmekte oldu- ğunu kabul ediyor ve bunun önü- müzdeki dönemde yaşanacak bir kü- resel ressesyon sırasında daha da güçlenmesini bekliyor. Hem Cumhuriyetçilerin hem de De- mokratlann içinde, her ikisinin karar süreçlerini etkilemekle birlikte birbi- riyle çelişen siyasi akımlar var. Cum- huriyetçi Parti'de bir küreselleş- meci akım (esas olarak parti üst yö- netimi ve Wall Street banka çevre- si), bir de küreselleşme karsrö, kök- tendinci, yabancı düşmanı yoksul or- tasınıf kökenli, savunma çevreterinin tobileriyle de bağlantlı iki akım var. Ikin- ci kesim, ABD'yi karşı durulamaz as- keri bir guç/ kale haline getirip, içine kapanıp dünyanın gerisi için kılını bi- le kıpırdatmak istemiyor. İki parti, iki eğilim Demokrat Parti'de de iki akım var. Bunlardan biri küreselleşmeci ve müdahaleci. Uluslararası düzlem- de, NATO, BM gibi kurumlan kulla- narak çok taraflı müdahalelerden, ABD hegemonyasını, gerektiğinde diğer ülkelerin siyasi/sosyal yapılan- nı askeri basınçla düzenleyerek ge- nişletmekten (Haiti, Kosova) yana. Ancak bu partinin içinde de küre- selleşme karşıtı bir akım var. Bu, sendikalardan, yoksul kesimlerden, liberal ve solcu aydınlardan, iyi eği- tim görmüş orta sınıflardan oluşuyor. Bunlar insan haklan, silahsızlanma, işçi haklan gibi konulann küreselleş- me sürecinin önüne geçirilmesini is- tiyorlar, belli kesimleri "insani amaç- larla müdahale" gerekçesini kabul etseler de genelde, ABD'nin başka ülkelere askeri müdahalesinden ya- na değiller. Yukandaki manzaraya bakarak şu sonuçlara ulaşılabilir Birincisi, kim seçilirse seçilsin ABD dış politikası- nın ana yönelimi değişmeyecek, bu yönelim içinde Avrasya özel bir öne- me sahip olacak. Ikincisi, uluslarara- sı ortam giderekABD'nin liderliğini ko- rumasını zoriaştıracak. Bu çok daha sorunlu ortamda, bir pro-aictif politi- ka izlemek (*forwarri engagement*) gerekecek. Demokratlar bu politikayı daha ko- lay izleyebilecek iken Cumhuriyetçi- ler, genelde ulusal füze savunma sis- temi gibi projelere dayanmak, Vıson 2020 gibi "high tech" sistemlere da- ha çok para yatırmak isteyecekler. Ancak kriz anlannda, karar vermek- te zorianacak, abartılı adımlar atabi- lecekler. Özetle, Demokratlardan da- ha müdahaleci, Cumhuriyetçilerden daha istikrarsız, tereddütlü ve kutup- laşmayı, silahlanma yanşını hızlan- dıncı bir dış politika beklenebilir. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Barış, Şimdi Daha Çok Emek İstiyop Dünya Banş Günü coşkuyla kutlanıyor. Geçen hafta Aliağa ve Midillı belediyelerinin ortaklaşa dü- zentediğı "Bırieşik Emek ve Banş Şenlıklen ", Ege'nın iki yakasının insanlannı barış şarkılarıyla bir araya getirdi. • • • Banş bilinci ve buna bağh olarak istemi, özellikle Ikin- ci Dünya Savaşı'ndan sonra kimi düşünürlerin birey- sel özlemi olmaktan çıMı; giderek yaygınlaştı. Soğuk Savaş ile baslayan dönem, nükleer silahlarla donan- mış iki kutuplu dünyanın sürekli olarak sürtüşmesine tanıklık etti. Silahlanma yanşına giren IMATO ve Var- şova askeri bloklan, savaş özlemlerinın oyun alanıy- dı. Üçüncü bir dünya savaşının çıkmamasında, öbür etmenlerin yanında, banşseverlerin giderek güçlen- mesinin büyük katkısı olduğu yadsınamaz. 0 yıllarda banşseverter, nükleer bir savaşı önlemek için büyük çaba gösteriyorlardı. Insanlann beynine 1950'lerde kazınan şu kara gülmeceye ne dersiniz? Birnükleersavaş çıkmış. Tüm insanlaryokedilmiş. Yalnız iki uçak kalmış havada. Biri bir ABD, öbürü de bir Sovyet uçağı. İki uçak boğuşarak Afrika'nın üze- rine gelmişler. Oradabırbirierinidüşürmüşler. Bunla- nn pilotlan da ölmüş. Dünyada insan soyundan hiç- bir variık kalmamış. Uçaklann düşüşünü korkuyla iz- leyen dişi maymun, uyumakta olan erkeğini dürtmüş: - Kalk sevgilim, demiş. Iş yıne bize düşüyor... • • • Soğuk Savaş'ın, 1990'lann başında Sovyetler Bir- liği'nin dağılmasryia sona ermesi, dünyayı kalıcı bir ba- nş ortamına sürüklemedi. Birkaç yıl süren bir rahat- lama döneminden sonra görülen, küresel banşın sağ- lanamadığıdır. Gerçekten de bölgesel ve yerel savaş- laryaygınlaşarak sürüyor. Gün geçmiyor ki onlarca in- san savaş kurbanı olmasın. Ekonomi, din ve mezhep ya da etnik köken farklılığma dayalı çatışmalar sürüp gidiyor. Bunlan önleyecek, tüm uluslann ortaklığı ve karariarakatıhmıylaoluşacakettin bir frürese/güven- ///(düzen/görünürdeyoktur. Böyle biryapılanmayagi- dilmiyor, gidilemiyor. Bu durum, yalnız silah üreticisi olan ülkelerin işine yanyor. ABD, Fransa, Rusya, Çin başta olmak üzere, geleneksel sılah üreticüeri, üretimlerini arttırarak sür- dürüyor. Azgelişmiş/gelişmekte olan ya da yoksul ül- kelere silah satıyor. Onlan silahlandınrken kendi eko- nomilerini güçlendiriyor. Gerçekte, yoksul ülkeler si- lah üreticilerine ekonomik yardım yapıyor. Yoksul ül- keler, trilyonlarca dolara varan dış borçlannın önem- li bir bölümünü silah alımında harcıyor. Çoğu halko- yuna dayanmayan azgelişmişlerin hükümetleri, bi- linçsiz halklan birbirine kırdınyor. Yoksul ülkeler ger- çekten çok sınırlı olan kaynaklannı silahlanmaya ayı- nyor. Harcanan, yalnız parasal kaynaklar değil; en ye- tenekli insan kaynaklan da bu amaca, silahlı kuvvet- lere yöneliyor. Silah alımı durağan değil. Teknoloji çok büyük bir hızla gelişiyor, buna koşut olarak daalınansilahlarhız- la eskiyor. Yoksul ülkelere de sürekli olarak silahlan- ru yenilemek; daha güçlü, ileri ve vurucu gücü yük- sek silah almak kaltyor. ••• Bir ülkenin yurttaşlarının banş istemesi de tek ba- şınayeterli değil. Mustafa Kemal'in "Yurtta banş, dün- yada banş" sözleriyle vurguladığı gibi, banşı bütün- cûl bir anlayışla algılamak gerekiyor. Başta ilgili ülke- nin komşulan olmak üzere öbür ülkelerin de banşı is- temeleri gerekiyor. Kaldı ki kimi zaman, 1985 sonra- sının Türkiye'sinde olduğu gibi, adı konmamış bir iç savaş ortamı yaratılabiliniyor. Kısaca, banş, bütüncül bir süreçtir. Kimi savaş yanlılan, insanlığın ileriemesinde önem- li buluşlan örnek vererek savaşlann büyük katkılan ol- duğunu öne sürer. Onlara göre savaş yıkımından son- ra yeni açılımlar daha fazla gerçekleşir. Geçmişin ki- mi ömeklerine yüzeysel bir biçimde bakılarak çıkan- lan bu sonuç doğru olamaz. Insanlık için önemli olan, banş içinde ekonomik olanaklan daha etkin kullana- rak tüm insanlığın gönencini arttırmaya yönelmektir. Asıl ilerieme tüm dünyada savaşlann kökü kazındığın- da sağlanacaktır. ••• Banş istemi, yaşam konusundabilinçlenmeye bağ- lı olarak topluma mal olur. Banşı analar başta olmak üzere halk ister; sömürülenler, ezilenler ve yoksullar ister. Çünkü savaş asıl yıkımını onlann üzerinde ya- par. öbür dünya övgüleriyte süslenen savaş çığırtkan- hklannın bu kesime verdiği; ölümdür, sakat kalmadır, açlıkbr ve daha çok yoksullaşmadır. Banşı istemesi gerekenler ezilenlerdir. Amaezilmişliğın, bilinçsizliğin, eğitimsizliğin ve yoksulluğun yarattığı koşullarda, ba- nşın gerçek değenni en gûç anlayabilecek kesimler de onlardır. Asıl bu nedenle, banşseverlere büyük gö- rev düşüyor. Savaşı yaratan koşulların yok edilmesi için uğraş venmek, aç ve yoksul kitlelerin banş için bi- linçlenmesine yardımcı olmak. Kısaca, Soğuk Sa- vaş'ın sona erdiği boş vermişliğini bir yana bırakıp ba- nşa daha çok emek vermek gerekiyor. • • • Aliağa-Midilli banş ortaklığını daha da büyütmek, yaygınlaştırmak ve kalıcı kılmak için çaba harcamak, bir insanlık borcu oluyor. e-posta: [email protected] TEB Cenel Mudurü Akbaygil Tondaki bankalara özel yasa gerekli' İSIANBUL(AA)-Tüık Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Akın Ak- baygil, fona devredılen bankalar sorununun özel bir yasayla çözülebilece- ğini söyledi. Akbaygil. bu konunun şeffaflıkla aşıl- ması gerektiğini belııttı. Akbaygıl, Türkiye'de de tüm bu konulann ka- muoyuna rapor edilmesi gerektiğini ifade ederek "Fona devredüen banka- larla ilgili tüm aynntlan yetkiliotoritelerbiü\i>r,ne şekilde tedbir alınacağuu da kamuoyunun bilme- smdeyararvar" dedi 01a- ya ekonomik malnetler acısından bakıldıgında bu malıyetlerin şu veya bu şekilde karşılanacağını belirten Akbaygil, ancak kamuoyunun finanse edi- len miİctan, maliyeti bil- mediğini kaydetti. Akbay- gil şöyle devam etti: "Bu bankaların fona devTrtmesi, sektörde tra- fik kazası gibi bir şeydir. Tekraredilmesini istenıe- diğiıniz bir ş€>dir. Bu ka- dar kûçük bir bankacıhk sektörü ile bu kadar bü- yük nüfus \-e ekonomiyi idare ederseniz o takdir- de >üzde l»-20'ler cha- rmda bugündünyanın hiç- bir yerinde görûlmeyen reel faizleri ödemek zo- runda kalırsınız."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle