Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19EYLÜL2000SALI CUMHURİYET SAYFA
20. YILINDA 12 EYLUL
TKP 'nin merkez komite üyesi CemalKıral kaçışını anlatıyor
'Komünistparti
yoksa demokrasiyoktur'
CEZAEVI ANILARI
Asütiirk
sansür
yapıyorskilcısJeriBakanı OğuzhanAsiftürk,
elinde kalın uclu flomaster kalem-
le gazetedekı bir takun fotoğrafla-
n çizdi, 5 ayn günlük gazeteyi teker teker
gözden geçırdikten sonra çevresınde bek-
leyen arkadaşlanna dağıttı.
MSP'liler, 10 ay boyunca her gün aynı
şekılde gazetelenni bazı fotoğraflann ûze-
ri çizümiş olarak Asiltüık'ûn elinden al-
ddar. öğleye doğru tutuklulann önceden
sipahş verdikleri ihtiyaç maddeleriyle bir-
likte gazeteler de gelirdi. Her siyasi grup,
5 büyûk gazeteden sayılanna yetecek ka-
dar gazeteyi ahrlardı. Siparişlen getircn
asker, her grubun bu konudakı göreviisi-
ni çağınrve aldıklannı onlara teslım eder-
di. ÖîP'lilerin sipanşini Temel Ateş,
MHP'lılenn sipanşini Yaşar Oknyaa,
MSP'lilerin sipanşini Oğuzhan Asiltürk,
TlKP'lilerinkiru de Mustafa Kemal Çam-
lanm alırdı. Tutuklular özellıkle gazetele-
rin gehşini hergün meraklabeklerlerdı. Bu
konuda en şanssız grup, MSP grubuydu.
Onların gazetelenni alan Asiltürk, eninebo-
yuna bütün sayfalannı çevirirdi. Tesettür
kurallanna aykın gördûğu kadın fotoğraf-
lanıu önce işaretlerdı. Daha sonra ehnde-
kı sıyah flomasterle bu kadıniann kendin-
ce mahrem yerlerini karalamaya girişir-
di. Kadın fotoğraflannın yüzlen ve ayak
İHekten dtşuıdakı taraflannı görûnmeye-
cek şekılde boyardı.
Efbakan'ın yakmlannda
Bu sansûr faaliyeti bittıkten sonra gaze-
teler dağıttlacak hale gelirdi. Günahışle-
mekten kurtulan MSP'li bakan ve millet-
veküleri, Asiltûrk'ün bu asü faaliyetinin
sonunda gazetelerini huzuru kalp üe okur-
lardı Eski tçışleri Bakanı, Bakanlığı'ndan
öğrendiği bugüvenlık faaliyetine içerdekal-
dığı süre boyunca devam etti.Oğuzhan
Asiltürk, EhlOkulu'nda Necmettin Erba-
kan'm en yakınlanndandı. Genel başka-
nı ile aym odayı paylaşırdı. tkisi de yatak-
larmı hiç düzeltmezler, battaniye üzerin-
de yemek yemeye bayüırlardı. Asiltürk
inatçı ve tartışmacıydı. Boğazından ve gö-
zünden sûreklı rahatsızdı Fakat hastane-
ye gitmek ıstemezdi. "Bensûngükrin ara-
smda hastaneyegHmenr der ve hasta has-
ta dolaşmayı tercih ederdi. Tutukluluğu
boyunca boğazı sanlıydı. Eşi doktordu.
12 Eylül'den sonra kardeşi trafik kazasın-
da öldü. Müteahhıtlik firmalan vardı, kar-
deşinin ölûmü maddi durumlartnı sars-
mıştı.
Dil Okulu'ndaki odasının penceresi,
Bahçeüevler'deki evinı göriiyordu. Pence-
reden günün bellı saatlehnde çocuklany-
la havlu sallayarak selamlaşırdı. Asiltürk,
yalnızca partilı arkadaşlannı değil, Dil
Okulu'ndaki diğertutuktulan da günahtan
korumaya çalışır, Islamı örtûnme kuralla-
n konusundaherkesi uyanrdı. Gûneşli ha-
valarda bahçede bırçok tutuklu beldenyu-
kansını açarak güneş banyosu yapanh.
•Göbeklerl kapatın'
Oğuzhan Asiltürk bir gün böyle davra-
nan tutuklulann yanına yanaşn ve göbek-
lerini kapatmalaruu söyledi. Güneşlenen-
lerdenbırisıdeCHP'li Temel Ateş'ti. Asil-
tûrk'ünmüdahaksinekızan Ateş cevabı ya-
pışttrdı: "Kardeşim sende göbek hastahğı
mı var? Homoseksüel mism nesinT Busöz-
leri duyan Asiltürk, "Tövbe tövbe" diye-
rek oradan uzaklaşmak zorunda kaldı.
MSP'li eskı bakanın sansüründen kur-
tulan tek MSP'li, partinin genel saymanı
Abdürrahim Bezci'ydi. Tüacay Matara-
o, Bczci'yı günaha sokmak için odasına
çağınr ve ona Erkekçe gıbi dergilerle, san-
sürsüz gazeteleri verirdi. CHP'liler mu-
ziplık olsun diye birgün Bezri, Mataracı'nın
odasında iken Asıltürk'e haber verip bas-
kın düzenlediler.
Çıplak kadın fotograflannın bulundugu
gazetelerle yakalanan Bezci, gayet soğuk-
kanlı, "Kardeşim önemli olanniyettir. Ben
fotoğraflara iyi nıyetle bakıyorum" diye-
rek kendtni savundu. Kocaman göbeğîni
tutarakkuru ıncırlen rnıdesme ındıren Bez-
ci'ye ters ters bakan Asiltürk bir şey söy-
lemeden odayı terk etti. Bezci, sürekli te-
levizyonunkarşısına oturarakbirsansürku-
ralını daha ciğniyordu. Asiltürk, genel say-
manlannın bu davrantşlanna da çok kızar,
tiz,irresesıyte.u
ABah ABah.suadamabak"
diye söylenirdı.
ORAL ÇALIŞLAR
liderler Hapishanesi - Çağdaş Yavmlan
12 EylÜI SOrgulamaSI TKP'nin merkez komite
üyesi ve Ege yöre komitesi sekreteri, Maden-Iş'in
de merkez temsilcisiydi Cemal Kıral. Kıral'la
söyleşimiz 'bir kaçış öyküsünü' aştı; toplumsal
yapıyı yerle bir eden 12 Eylül'ün sorgulanmasının,
sosyalizmin geleceğinin ve o dönemde TKP'nin
içinde bulundugu durumun üstüne oturdu.
Geçim SlkintlSI TKP, darbenin 11 Eylül'de
olacağını duyurmuştu üyelerine. Istemiyordu ama
parti karanyla yurtdışına çıktı. Yurtdışında özlem
çekti, geçim sıkıntısı da. Paris'in ünlü antika
tamircilerinden biriydi. Atina'da 4 yılı aşkın
bahçıvanlık yaptı, Iki yıl kansı ve çocuklarının
sesini bile duymadı.
Cemil Kıral, 12 Eylül darbesinden ild gün önce haberieri olduğunu ancakmüdahalenin tarihini 11 Eylül olarak akuklannı beürtiyor.
SERDARKIZIK -1-
TKP Merkez Komitesi üyesi Ce-
nuü Kıral, 12 Eylül'den sonra ülke-
run terk edümemesi gerektiğini sa-
vundu, ancak parti karanyla yurtdı-
şına çıktı. Doğu Berlin, Paris ve Ati-
na'daki 13 yılını "dmozorbirkomû-
njst" olarak geçirdi. Paris'in sayılı an-
tika onanm ustalanndan biri oldu, ha-
sır örgüyü öğrendı 50 yaşında. Ati-
na'da hasır örgülü mobilyalar yaptı,
bir doktorun villasında bahçıvanlık
da. Bunaldıkça Atina'nın işçi so-
kaklanna gitti; kahvelerde, sokak-
larda birbirleriyle konuşan emekçi-
leri izledi dillerini hiç anlamadan.
Ama onlan iç dünyasında konuştur-
du hep, hareketlerine, mimiklerine,
tq>kilerine bakarak. Bu sürekli bir
oyun üretmek, yazmak, sahneye koy-
mak ve izlemek gibiydi onun için.
Illegalıte yüzünden 2 yıl boyunca
eşi ve çocuklannın sesini bile hiç
duymadı. Atina'da en yakın dostla-
n 6-7 Eylül olaylannda Istanbul'u
terk etmek zorunda kalan Rumlardı
ki onlar kendilerine "Türküz" di-
yorlardı...
Bayan bir yoldaşının 6 yaşındaki
kızıyla Varna'da yaptığı 15 günlük
tatilde Türkiye'ye ve aılesıne duy-
duğu özlemi yaşadı...
Yıllarca çay içmedi; cam bardak
yerine fincanda çay, ona hep soğuk
geldı. Ve yıllar sonra Izmir'e döndü-
ğünde rahattı artık; yoldaşlar, arka-
daşlar, dostlar ve çocuklar...
Köküm burada'
Izmir'de evini taşırken bir başka
semte, sosyalist bir genç sordu, "Pa-
ris gMbir kentibırakıpda nedendön-
dûn" diye. Anlayamav acağını dü-
şündüğünden yanıt vermedi. Sus-
kunluğunu kendi içine doğru bozdu:
"Çünkü benim köküm burada ve
burada rahat ediyonım. Hiçbir za-
man kendimi oralarda rahat hisset-
medim, yaşadığmu duymadım__"
Bundan ötürü Nâzım'ı daha iyi
anladığını söylüyor Cemal Abi, va-
tan hasretini de...
Kıral'la söyleşimiz "bir kaçış öy-
küsünü" aştı; toplumsal yapıyı yer-
le bir eden 12 Eylül'ün sorgulanma-
sına, sosyalizmin geleceğine ve o
dönemde TKP'nin içinde bulundu-
gu durumun üstüne oturdu. TKP ki
12 Eylül öncesinde solun en güçlü,
en örgütlü, en saygın hareketiydi,
ama gerçekler neydi? Kıral, tanık
olduğu tarihsel dönemi, olaylan ve
insanlan komünist etiği önde tutup
anlattı. Ancak bazı çok önemli olay-
lan ve büyük ölçüde kendi duygu-
lannı, içsel yolculuklannı saklı tut-
ma isteğini sürekli hissettirdi. 12 Ey-
lül'le birlikte kaçak ve mülteci olma-
nın bireylerin özünde yarattığı tah-
ribatı ve bunun kendisine yönelik
yansımalannı geçiştirdi. Yaşamı il-
legaliteyle geçmiş bir insanla söyle-
şinin güçlüğü de işte bu noktada or-
taya çıktı. Yineleyerek yönelttiği-
miz bazı sorulan, "Öerde, belki bir
gün daha çok şey anlatüır" diye son-
raya erteledi. Belkı de haklıydı; de-
mokrasinin tüm kurumlanyla işleme-
diğinden ötürü. Bu nedenle sık sık
altını çizdi:
"Bir ülkedekomünistpartiyoksa,
demokrasiden sözetmekyersizdir_"
Söyleşimiz "12 Eylül'e neden var-
dık" sorusuyla başladı.
- Ülke 70 cente muhtaç hale geti-
rildi ve bu bilerek yapıldı. Ama böy-
le devam etmesi de mümkün değil-
di. Artık yığın hareketleri sokakla-
n sarmıştı. Kan ve gözyaşı akıyor-
du. Bunu teşvik edenler, kardeş kav-
gası demeye başladılar. Bu söylem,
24 Ocak kararlannı uygulamak için
kullanıldı. Yani tezgâhın adı, kardeş
kavgası olmuştu ve bizler burada pi-
yon olarak kullanılmak istendik. Kal-
dı ki bu kavgayı onlar körüklüyor,
sahneye koyuyorlardı. Kardeş kav-
merkez komite üyesi ve Ege yöre
komitesi sekreteriydirn. O yüzden
de merkezi politikalar ve çahşmalar
kadar bölgeyle de ilgili bilgi ve yön-
lendirmelerimvardı. O günlerdei 2
Eylül'ün yapılacağı haberini aldık.
-Nezamanöğrendmiz 12 Eylül'ün
olacağını?
- 10 Eylül'de.. ancak 11 Eylül'de
yapılacak diye. TKP, 11 Eylül diye
bildirdi. Bir günlük gecikme, bizi
bir parça gevşetti.
-Pekhazırhkhotunınadığıanlaşı-
lıyor.
- Bizim 1 Mayıs komitelerimiz
vardı. Bu komiteleri ayakta tutma-
ya çalışıyorduk. Mahallelerde, fab-
rikalarda örgütlülüğü sürdürüyor-
duk. Bu komitelerdeki arkadaşların
hepsi partili değildi, ama TKP'nin
çizgisini onaylıyorlardı. Saldınlar
bize de yönelmeye başladığı zaman,
biz bu gruplan "can güvenKği komi-
tekrine" dönüştürmeye başladık ve
biraz daha mahallelere önem ver-
• 12 Eylül darbesinden sonra
yakalanırsam, pusuya düşmüş
olacağımı düşünen arkadaşlarda
panik havası olabilirdi. Nitekim,
Izmir'de yakalandığım yönünde
haberler çıktı. Tahmin ediyonım
ki polis, kasıtlı olarak bunu yaydı.
• Tabii ki bunu gazetelerde
yalanlayamazdık. Planı bozmak
için Izmir'e geldim, arkadaşlarla
görüştüm ve birkaç gün kalıp,
gittim. Bu, partide tepki yarattı,
ama kişisel inisiyatifimi
kullanmıştım.
gasını önleme görüntüsünü yarat-
mak, iyi bir şey olurdu kendileri için.
Ama şimdüerde çok açık olarak or-
taya çıktı ki devletle ilgili birtakım
şeyler vardı; yeşiller, maviler, Su-
surlukçular falan. Böylece 24 Ocak
kararlannın uygulanmasına zemin
açıldı. Bu kararlar ücretlerin don-
durulması, tanm ürünlerinden des-
teğin çekilmesi ve fıyatlann da don-
durulmasıydı. O dönemde bir yan-
dan da demokratik gibi görünen dü-
zen ve yığın hareketlerinden ötürü,
bu planı uygulamak zordu. Olağa-
nüstü koşullar yaratıldı ve silah zo-
ruyla, örgütlenmenin önüne geçildi.
Yani 24 Ocak kararlarımn uygulan-
ması için gereken sessiz ortam ya-
ratıldı.
- Daha sıcak günlere gelelim; ör-
neğjn 12 Eylül'e bir hafta kala neler
yapryordunuz?
- O tarihlerde, konum ıtibanyla
benim Izmir'de sendikal bir sıfatım
kalmamıştı. Baştürk genel başkan
olduğu zaman, DlSK'ten aynlmak
durumunda kaldım. 12 Eylül'e var-
dığımızda Maden-Iş'in merkez tem-
silcisi sıfatım taşıyordum. TKP'nin
dik. Herkesle birlikte komite oluş-
turmaya başladık. Ve o aşamada ar-
tık darbenin geleceği hissediliyordu,
hazırlanmalıydık. Bu komiteler eliy-
le veya doğrudan parti örgütleriyle
"Her komünistebir bannak" adı al-
tında bir kampanya açtık.
Karşıyaka'da toplantı
Bu kampanya elbette ki tüm par-
ti üyelerine ev bulmayı hedefliyor-
du... Burada önemli bir husus var.
Partide teknik işlerin yürütüldüğü
ayrı bir bölüm buhınur. Komitelerin
işlerini de bu bölüm yürüttü. Ancak
gelen adreslerin pek çoğu tekrarmış,
bazılan da kullanılamaz haldeymiş.
Bunlan gerektiği gibi kontrol ede-
memişiz o günlerde.
-Ciddibirhazıriıkyapdmadığıan-
laşılıyor_ Ya 12 Eylül gecesi?
- Karşıyaka'da parti toplantısın-
daydım. Toplantı çok uzun sürdü.
Oradan aynldık, bir daha dönme-
mek üzere. 12 Eylül'den birkaç gün
sonra, yine gizli bir adreste toplan-
tımız vardı. Yoldaşlar, yöre sekrete-
ri ve merkez komitesi üyesi olarak
beni çok daha fazla kollamaya baş-
ladılar. Toplantıdan sonra bana ve-
rilen ve çok sağlam olduğu söylenen
bir adrese gıdecektim, ama konuş-
malar uzun sürdü, sokağa çıkma ya-
sağı başladı. Orada kaldık ve ertesi
gün, sağlam denilen evi polis bastı.
- Kıl payı kurtukhınuz yanL Peki
burada bir sızma mı vardı, yoksa
rastiantımı?
- Kışısel yargüarla hareket edihniş,
yani sağlam bir aares değikniş. Da-
ha sonra bir taraftan parti çalışma-
lan sürerken daha sıkı önlemlerin
alınması gerektiği ortaya çıktı.
Sık sık ev deŞlştlrdlm'
Önemli isimler lzmir'den uzak-
laşmahydı, ancak arkadaşlar aynlmak
istemıyordu. Kendilerini Izmir'de
daha güvende hissediyorlardı. Yine
de üst düzey yöneticileri çıkardık. lyi-
ce ortalık sıkışmca ben de zorla çı-
kanldım. Darbeden 3 ay sonra Istan-
bul'a gittim. Partinin imkânlanyla sık
sık ev değiştirdim.
- Ozeüikle siz yakalansaydmız sa-
nınrn önemli sonınlar doğardı
- Biraz öyle. Yakalarursam, pusu-
ya düşmüş olacağımı düşünen arka-
daşlarda panik havası olabilirdi. Ni-
tekim, Izmir'de yakalandığım yö-
nünde haberleTçıktı. Tahmin ediyo-
nım kı polis, kasıtlı olarak bunu yay-
dı. Tabii ki bunu gazetelerde yalan-
layamazdık. Planı bozmak için Iz-
mir'e geldim, arkadaşlarla görüş-
tüm ve birkaç gün kalıp, gittim. Bu,
partide tepki yarattı, ama kişisel ini-
siyatifimi kullanmıştım.
- Başkayakalanma tehlikesi yaşa-
duuzmı?
- Oldu. Kaçak günlerin birinde Is-
tanbul Ümraniye'de yolu kesmişler,
arama yapıyorlardı. Dolmuştan her-
kesi indirdiler. Arka sıradan kalkıp,
inecekken bir asker, "thtiyar, sen
onır oturduğun yerde" dedi.
- Beyaz saçlar kurtanruş sizi.
- Aynca başka önlemler de vardı
tabii. Hafif bir sakal buakmıştun.
Şişli'ye gittiysem bakımlı bir Fran-
sız gibi, Ümraniye'de elinde file,
emekli bir yaşlı gıbi dolaştım.
- Kaçak olarak çekflen sıkmnla-
rm dışında, insan inşkfleri açısmdan
iyi yanlar da var mıym?
- Evet. Izmir'de bir gün bir yerde,
bir yoldaşla konuşuyorduk, aynldık.
Belediye Başkanı thsan ,\hanak'la
karşılaştık. Çok eski dostluğumuz
var tabii. Yüksek sesle "Ooo" dedi
"merhaba". Hep böyle yüksek ses-
le konuşan, coşkulu bir insandı. Ama
ben çekindim, dikkat çeker miyiz
diye. Sonra bana dedi ki "BiHyorum
kaçaksın. Gizlenccek bir yer istiyor-
san, nereye, nezaman gideceksen ba-
na geL" Gerçı o tanhlerde gıtmedim,
ama böyle bir teklif bile çok önem-
liydi.
SÜRECEK
DUZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Yirmj Yıl Önce
Yipmi Yıl Sonra...
Yirminci yılında, 12 Eylül darbesine yeni boyut-
lar getiren bir tartışma, harekâtın lideri olan Ke-
nan Evren'in başkanlığındakl konsey üyelerini
hedef alan ve dönemin Milliyetçi Hareket Partili-
lerinin planladığı söylenen suikast ihbariannın ger-
çekleşmesi halinde, tutuklu bulunan tüm ülkücü
liderterin öldürülmesi ile ilgili açıklamalarla renk-
lendi.
O tarihte, üzerinde Devlet ve Milli Güvenlik Kon-
seyi başkanlıklannı ve belki de henüz Nurettin Er-
sin'e devretmediği Genelkurmay Başkanlığı gibi
üç önemli görevi bulunduran Orgeneral Evren,
kendisi ya da beş arkadaşına yönelik bir suikast
girişimini toplu katliam ile karşılayıp sindirmeyi, çö-
züm için tek yol olarak görmüş! Bunu kendisi söy-
ledi ve hayatta kalan dört orgeneral de bu açıkla-
mayt yaJanlama gereksinmesini duymadı!
Sayın Evren'in devlet eliyle ölüm cezası verilme-
sine ne ölçüde yandaş olduğu, "Asmayalım da bes-
leyelim mi" sözteriyle bugünkü kuşaklara kadar gel-
mişti; ama 12 Eylül'ün lider kadrosuna yönelece-
ği söylenilen bir kalkışma karşısında, o kalkışma-
yı yapanlara meşru savunma amacıyla ateşle kar-
şıiık vermenin yani sıra olayın asıl düzenleyicileri
olarak suçladığı bir kadroyu, hem de topluca yok
etmek için düğmeye basılacağını kimse tahmin ede-
mezdi.
12 Eylül'den yirmi yıl sonra, şimdi bazı MHP'li-
ler bu açıklamalar üzerine yeni bazı senaryolar
oluşturuyor, bir karşı darbe için o tarihte yapılan
girişimlerden söz ediyoriar. Anlatılan bu sergüzeşt
senaryolan sırasında karşıt ihtilalin lider adayı ola-
rak isimlerinden söz edilen Nurettin Ersin ya da
Orhan Kilercioğlu gibi dört ya da tek yıldızlı ge-
neraller, kendilerine öneri yapılmadığını kesin bir
dille vurguluyorlar.
Ama başta Sayın Kenan Evren olmak üzere hiç
kimse, 12 Eylül öncesind.e ve ihtitali izleyen dö-
nemde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde bir "ülkücü su-
baylar grubu'nun bulundugu yolundaki beyanla-
n yalanlamıyor. Yalanlama geregini duymuyor!
Bence, darbeden yirmi yıl sonra altı çizitecek olan,
Dr. Selim Kaptanoğlu ya da Şakir Önemi gibi
kimseterin de birer can kurtaran simidi gibi orta-
ya attığı bu iddialardır. O dönemi, CHP'nin bir üst
düzey yöneticisi ve milletvekili olarak yaşamış bir
yurttaş olarak, toplumun her duyariı kesiminde,
MHP Genel Merkezi'nin planlaması gereği bir ül-
kücü örgütlenmenin varlığını biliyordum. öğretmen-
lerarasında, kamu memurlan arasında, hattaem-
niyet güçleri arasında "Ülkü-Birterin, "Ülkü-Der^e-
rin kurulup yaygınlaştığından, hatta "Sana, sağ-
cılarsuç işliyor dedirtemezsiniz" özdeyişinin sa-
hibi olan bir dönemin başbakanının bu kuruluşla-
n himayesinde bulundurduğundan da haberiiydim.
Sendikalardan kooperatiflere kadar ülkedeki tüm
sivil toplum hareketinın içinde köşebaşlannı biraz
da zorba metotlarla tutmuş polrtize kuruluşlann Al-
parslan Türkeş ideolojisi ile organik bağlan ol-
duğunu her fırsatta görüyorduk.
Ama aynı politize girişimin, ulusun gözbebeği
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne kadar sızıp nüvelendiği-
ni, birer söylentiden öte, görebilmek için 12 Eylül
darbesinin gerçekleşmesinı görmek gerekti.
O nüvenin kimi bireyierinin, darbeden bir gün ön-
ce başbuğa haber venmek için büyük riskJeri gö-
ze alarak harekete geçmelerinden dolayı, Alpars-
lan Türkeş 12 Eylül akşamı Oran'daki evine git-
meyerek, bilinmeyen bir yerde geceleme olanağı
buldu. Yine o oluşumun operasyonu ile tutukevi
yerine askeri hastaneye yatırıldı. Dahası Dr. Selim
Kaptanoğlu'nun Ersin'le ilgili sözleri yalanlandtğı
halde, o hastane odasının demir parmaklıklannın
bir gece kaçış planı uyannca kesilmiş oluşu ile il-
gili açıklamalan yirmi yıldır zaman zaman günde-
me getiriliyor. Ve fakat yalanlanamıyor.
Tıpkı Abdi Ipekci'nin katili Ağca'nın istanbul Mal-
tepe Askeri Cezaevi'ndeki hücresinden kaçınlış ola-
yı gibi.
Yirmi yıl sonraki karşı darbe düşünceli açıkla-
malar arasında, insana hezeyan gibi gelenleri de
var. ömeğin, sanınm o dönemde Ülkücü Köylü-
ler Derneği Başkanlığı'nı yapan Dr. Bahattin Er-
gezer isimli birisi, başbuğun kaçınlışı ve onu iz-
leyecek gelişmeler için kendi üstüne düşen göre-
vi, Güneydoğu Anadolu'ya o ülkücü subaylardan
atanacak bir kadroyu kışkırtarak ordunun komu-
ta kademesine karşı harekete geçme amaçlı plan-
lardan söz ediyor.
Bu "û//cücüsubay"oluşumundan, dönemin ko-
mutanlannın bilgisinin olmadığını söyleyebilmek
bence mümkün değildir. Ama 12 Eylül'den hemen
sonra devlete Türk-lslam sentezi gibi bir doktrin
aşılamayı gerekli görenler, TSK'de ülkücü düşün-
celer besleyen subaylardan rahatsızlık duyma-
mışlardır.
Ta ki MGK'ye karşı bir suikast söylentisinin or-
taya çıkışına kadar!
• * •
Bütün bunlan, bir tarihin yavaş yavaş yazılışı ile
ilgili girişimlerden esinlenerek, kendi açımdan o dö-
nemin bir gerçeğinin, yinelenmemesini dilediğim
birgerçeğinin altını çizmek amacıyla yazdım. Bel-
ki dönemin tarihini yazmak isteyenler fırsat bulur-
larsa bu "ülkücü subaylar"m da görev yaptıklan
yörelerdeki çalışmalarını gün ışığına çıkanrlar.
Bugün Devlet Bahçeli nin MHP Genel Baş-
kanlığı'na seçilir seçilmez Ülkü Ocaklan'na karşı
mesafeli bir politika izlemeye başlayışının anlamı-
nı daha iyi kavradığımı söylemek istiyorum.
Yine Devlet Bahçeli'nin, Rıza Müftüoğlu gibi,
Şakir Önemi ya da Selim Kaptanoğlu gibi eski yol
arkadaşlanna 21. dönem parlamentosu için
MHP'nin kapısını kapatmış olmasını da.
MHP'nin dünya görüşü ile bizlerin arasında el-
bette büyük farklar var. Ama gelişmeler ve arada
bir ortaya çıkan eski anılar da gösteriyor ki Bah-
çeli'nin MHP'si tutariı ve ciddi biryönetim getirdi.
Elbette bu nedenle olmalı ki Devlet Bey, 312'nci
madde için mesela ANAP'ta her kafadan ayn bir
ses çıkarken görüşlerinde ısrarlı birtutum izteye-
biliyor ve "gerekirse pariamentoda yalnız kalmak-
tan" söz edebiliyor.
Faks:0212-677 07 62
E-mail: obirgitle-kolaynet