27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19EYLÜL2000SALI CUMHURİYET SAYFA 20. YILINDA 12 EYLUL TKP 'nin merkez komite üyesi CemalKıral kaçışını anlatıyor 'Komünistparti yoksa demokrasiyoktur' CEZAEVI ANILARI Asütiirk sansür yapıyorskilcısJeriBakanı OğuzhanAsiftürk, elinde kalın uclu flomaster kalem- le gazetedekı bir takun fotoğrafla- n çizdi, 5 ayn günlük gazeteyi teker teker gözden geçırdikten sonra çevresınde bek- leyen arkadaşlanna dağıttı. MSP'liler, 10 ay boyunca her gün aynı şekılde gazetelenni bazı fotoğraflann ûze- ri çizümiş olarak Asiltüık'ûn elinden al- ddar. öğleye doğru tutuklulann önceden sipahş verdikleri ihtiyaç maddeleriyle bir- likte gazeteler de gelirdi. Her siyasi grup, 5 büyûk gazeteden sayılanna yetecek ka- dar gazeteyi ahrlardı. Siparişlen getircn asker, her grubun bu konudakı göreviisi- ni çağınrve aldıklannı onlara teslım eder- di. ÖîP'lilerin sipanşini Temel Ateş, MHP'lılenn sipanşini Yaşar Oknyaa, MSP'lilerin sipanşini Oğuzhan Asiltürk, TlKP'lilerinkiru de Mustafa Kemal Çam- lanm alırdı. Tutuklular özellıkle gazetele- rin gehşini hergün meraklabeklerlerdı. Bu konuda en şanssız grup, MSP grubuydu. Onların gazetelenni alan Asiltürk, eninebo- yuna bütün sayfalannı çevirirdi. Tesettür kurallanna aykın gördûğu kadın fotoğraf- lanıu önce işaretlerdı. Daha sonra ehnde- kı sıyah flomasterle bu kadıniann kendin- ce mahrem yerlerini karalamaya girişir- di. Kadın fotoğraflannın yüzlen ve ayak İHekten dtşuıdakı taraflannı görûnmeye- cek şekılde boyardı. Efbakan'ın yakmlannda Bu sansûr faaliyeti bittıkten sonra gaze- teler dağıttlacak hale gelirdi. Günahışle- mekten kurtulan MSP'li bakan ve millet- veküleri, Asiltûrk'ün bu asü faaliyetinin sonunda gazetelerini huzuru kalp üe okur- lardı Eski tçışleri Bakanı, Bakanlığı'ndan öğrendiği bugüvenlık faaliyetine içerdekal- dığı süre boyunca devam etti.Oğuzhan Asiltürk, EhlOkulu'nda Necmettin Erba- kan'm en yakınlanndandı. Genel başka- nı ile aym odayı paylaşırdı. tkisi de yatak- larmı hiç düzeltmezler, battaniye üzerin- de yemek yemeye bayüırlardı. Asiltürk inatçı ve tartışmacıydı. Boğazından ve gö- zünden sûreklı rahatsızdı Fakat hastane- ye gitmek ıstemezdi. "Bensûngükrin ara- smda hastaneyegHmenr der ve hasta has- ta dolaşmayı tercih ederdi. Tutukluluğu boyunca boğazı sanlıydı. Eşi doktordu. 12 Eylül'den sonra kardeşi trafik kazasın- da öldü. Müteahhıtlik firmalan vardı, kar- deşinin ölûmü maddi durumlartnı sars- mıştı. Dil Okulu'ndaki odasının penceresi, Bahçeüevler'deki evinı göriiyordu. Pence- reden günün bellı saatlehnde çocuklany- la havlu sallayarak selamlaşırdı. Asiltürk, yalnızca partilı arkadaşlannı değil, Dil Okulu'ndaki diğertutuktulan da günahtan korumaya çalışır, Islamı örtûnme kuralla- n konusundaherkesi uyanrdı. Gûneşli ha- valarda bahçede bırçok tutuklu beldenyu- kansını açarak güneş banyosu yapanh. •Göbeklerl kapatın' Oğuzhan Asiltürk bir gün böyle davra- nan tutuklulann yanına yanaşn ve göbek- lerini kapatmalaruu söyledi. Güneşlenen- lerdenbırisıdeCHP'li Temel Ateş'ti. Asil- tûrk'ünmüdahaksinekızan Ateş cevabı ya- pışttrdı: "Kardeşim sende göbek hastahğı mı var? Homoseksüel mism nesinT Busöz- leri duyan Asiltürk, "Tövbe tövbe" diye- rek oradan uzaklaşmak zorunda kaldı. MSP'li eskı bakanın sansüründen kur- tulan tek MSP'li, partinin genel saymanı Abdürrahim Bezci'ydi. Tüacay Matara- o, Bczci'yı günaha sokmak için odasına çağınr ve ona Erkekçe gıbi dergilerle, san- sürsüz gazeteleri verirdi. CHP'liler mu- ziplık olsun diye birgün Bezri, Mataracı'nın odasında iken Asıltürk'e haber verip bas- kın düzenlediler. Çıplak kadın fotograflannın bulundugu gazetelerle yakalanan Bezci, gayet soğuk- kanlı, "Kardeşim önemli olanniyettir. Ben fotoğraflara iyi nıyetle bakıyorum" diye- rek kendtni savundu. Kocaman göbeğîni tutarakkuru ıncırlen rnıdesme ındıren Bez- ci'ye ters ters bakan Asiltürk bir şey söy- lemeden odayı terk etti. Bezci, sürekli te- levizyonunkarşısına oturarakbirsansürku- ralını daha ciğniyordu. Asiltürk, genel say- manlannın bu davrantşlanna da çok kızar, tiz,irresesıyte.u ABah ABah.suadamabak" diye söylenirdı. ORAL ÇALIŞLAR liderler Hapishanesi - Çağdaş Yavmlan 12 EylÜI SOrgulamaSI TKP'nin merkez komite üyesi ve Ege yöre komitesi sekreteri, Maden-Iş'in de merkez temsilcisiydi Cemal Kıral. Kıral'la söyleşimiz 'bir kaçış öyküsünü' aştı; toplumsal yapıyı yerle bir eden 12 Eylül'ün sorgulanmasının, sosyalizmin geleceğinin ve o dönemde TKP'nin içinde bulundugu durumun üstüne oturdu. Geçim SlkintlSI TKP, darbenin 11 Eylül'de olacağını duyurmuştu üyelerine. Istemiyordu ama parti karanyla yurtdışına çıktı. Yurtdışında özlem çekti, geçim sıkıntısı da. Paris'in ünlü antika tamircilerinden biriydi. Atina'da 4 yılı aşkın bahçıvanlık yaptı, Iki yıl kansı ve çocuklarının sesini bile duymadı. Cemil Kıral, 12 Eylül darbesinden ild gün önce haberieri olduğunu ancakmüdahalenin tarihini 11 Eylül olarak akuklannı beürtiyor. SERDARKIZIK -1- TKP Merkez Komitesi üyesi Ce- nuü Kıral, 12 Eylül'den sonra ülke- run terk edümemesi gerektiğini sa- vundu, ancak parti karanyla yurtdı- şına çıktı. Doğu Berlin, Paris ve Ati- na'daki 13 yılını "dmozorbirkomû- njst" olarak geçirdi. Paris'in sayılı an- tika onanm ustalanndan biri oldu, ha- sır örgüyü öğrendı 50 yaşında. Ati- na'da hasır örgülü mobilyalar yaptı, bir doktorun villasında bahçıvanlık da. Bunaldıkça Atina'nın işçi so- kaklanna gitti; kahvelerde, sokak- larda birbirleriyle konuşan emekçi- leri izledi dillerini hiç anlamadan. Ama onlan iç dünyasında konuştur- du hep, hareketlerine, mimiklerine, tq>kilerine bakarak. Bu sürekli bir oyun üretmek, yazmak, sahneye koy- mak ve izlemek gibiydi onun için. Illegalıte yüzünden 2 yıl boyunca eşi ve çocuklannın sesini bile hiç duymadı. Atina'da en yakın dostla- n 6-7 Eylül olaylannda Istanbul'u terk etmek zorunda kalan Rumlardı ki onlar kendilerine "Türküz" di- yorlardı... Bayan bir yoldaşının 6 yaşındaki kızıyla Varna'da yaptığı 15 günlük tatilde Türkiye'ye ve aılesıne duy- duğu özlemi yaşadı... Yıllarca çay içmedi; cam bardak yerine fincanda çay, ona hep soğuk geldı. Ve yıllar sonra Izmir'e döndü- ğünde rahattı artık; yoldaşlar, arka- daşlar, dostlar ve çocuklar... Köküm burada' Izmir'de evini taşırken bir başka semte, sosyalist bir genç sordu, "Pa- ris gMbir kentibırakıpda nedendön- dûn" diye. Anlayamav acağını dü- şündüğünden yanıt vermedi. Sus- kunluğunu kendi içine doğru bozdu: "Çünkü benim köküm burada ve burada rahat ediyonım. Hiçbir za- man kendimi oralarda rahat hisset- medim, yaşadığmu duymadım__" Bundan ötürü Nâzım'ı daha iyi anladığını söylüyor Cemal Abi, va- tan hasretini de... Kıral'la söyleşimiz "bir kaçış öy- küsünü" aştı; toplumsal yapıyı yer- le bir eden 12 Eylül'ün sorgulanma- sına, sosyalizmin geleceğine ve o dönemde TKP'nin içinde bulundu- gu durumun üstüne oturdu. TKP ki 12 Eylül öncesinde solun en güçlü, en örgütlü, en saygın hareketiydi, ama gerçekler neydi? Kıral, tanık olduğu tarihsel dönemi, olaylan ve insanlan komünist etiği önde tutup anlattı. Ancak bazı çok önemli olay- lan ve büyük ölçüde kendi duygu- lannı, içsel yolculuklannı saklı tut- ma isteğini sürekli hissettirdi. 12 Ey- lül'le birlikte kaçak ve mülteci olma- nın bireylerin özünde yarattığı tah- ribatı ve bunun kendisine yönelik yansımalannı geçiştirdi. Yaşamı il- legaliteyle geçmiş bir insanla söyle- şinin güçlüğü de işte bu noktada or- taya çıktı. Yineleyerek yönelttiği- miz bazı sorulan, "Öerde, belki bir gün daha çok şey anlatüır" diye son- raya erteledi. Belkı de haklıydı; de- mokrasinin tüm kurumlanyla işleme- diğinden ötürü. Bu nedenle sık sık altını çizdi: "Bir ülkedekomünistpartiyoksa, demokrasiden sözetmekyersizdir_" Söyleşimiz "12 Eylül'e neden var- dık" sorusuyla başladı. - Ülke 70 cente muhtaç hale geti- rildi ve bu bilerek yapıldı. Ama böy- le devam etmesi de mümkün değil- di. Artık yığın hareketleri sokakla- n sarmıştı. Kan ve gözyaşı akıyor- du. Bunu teşvik edenler, kardeş kav- gası demeye başladılar. Bu söylem, 24 Ocak kararlannı uygulamak için kullanıldı. Yani tezgâhın adı, kardeş kavgası olmuştu ve bizler burada pi- yon olarak kullanılmak istendik. Kal- dı ki bu kavgayı onlar körüklüyor, sahneye koyuyorlardı. Kardeş kav- merkez komite üyesi ve Ege yöre komitesi sekreteriydirn. O yüzden de merkezi politikalar ve çahşmalar kadar bölgeyle de ilgili bilgi ve yön- lendirmelerimvardı. O günlerdei 2 Eylül'ün yapılacağı haberini aldık. -Nezamanöğrendmiz 12 Eylül'ün olacağını? - 10 Eylül'de.. ancak 11 Eylül'de yapılacak diye. TKP, 11 Eylül diye bildirdi. Bir günlük gecikme, bizi bir parça gevşetti. -Pekhazırhkhotunınadığıanlaşı- lıyor. - Bizim 1 Mayıs komitelerimiz vardı. Bu komiteleri ayakta tutma- ya çalışıyorduk. Mahallelerde, fab- rikalarda örgütlülüğü sürdürüyor- duk. Bu komitelerdeki arkadaşların hepsi partili değildi, ama TKP'nin çizgisini onaylıyorlardı. Saldınlar bize de yönelmeye başladığı zaman, biz bu gruplan "can güvenKği komi- tekrine" dönüştürmeye başladık ve biraz daha mahallelere önem ver- • 12 Eylül darbesinden sonra yakalanırsam, pusuya düşmüş olacağımı düşünen arkadaşlarda panik havası olabilirdi. Nitekim, Izmir'de yakalandığım yönünde haberler çıktı. Tahmin ediyonım ki polis, kasıtlı olarak bunu yaydı. • Tabii ki bunu gazetelerde yalanlayamazdık. Planı bozmak için Izmir'e geldim, arkadaşlarla görüştüm ve birkaç gün kalıp, gittim. Bu, partide tepki yarattı, ama kişisel inisiyatifimi kullanmıştım. gasını önleme görüntüsünü yarat- mak, iyi bir şey olurdu kendileri için. Ama şimdüerde çok açık olarak or- taya çıktı ki devletle ilgili birtakım şeyler vardı; yeşiller, maviler, Su- surlukçular falan. Böylece 24 Ocak kararlannın uygulanmasına zemin açıldı. Bu kararlar ücretlerin don- durulması, tanm ürünlerinden des- teğin çekilmesi ve fıyatlann da don- durulmasıydı. O dönemde bir yan- dan da demokratik gibi görünen dü- zen ve yığın hareketlerinden ötürü, bu planı uygulamak zordu. Olağa- nüstü koşullar yaratıldı ve silah zo- ruyla, örgütlenmenin önüne geçildi. Yani 24 Ocak kararlarımn uygulan- ması için gereken sessiz ortam ya- ratıldı. - Daha sıcak günlere gelelim; ör- neğjn 12 Eylül'e bir hafta kala neler yapryordunuz? - O tarihlerde, konum ıtibanyla benim Izmir'de sendikal bir sıfatım kalmamıştı. Baştürk genel başkan olduğu zaman, DlSK'ten aynlmak durumunda kaldım. 12 Eylül'e var- dığımızda Maden-Iş'in merkez tem- silcisi sıfatım taşıyordum. TKP'nin dik. Herkesle birlikte komite oluş- turmaya başladık. Ve o aşamada ar- tık darbenin geleceği hissediliyordu, hazırlanmalıydık. Bu komiteler eliy- le veya doğrudan parti örgütleriyle "Her komünistebir bannak" adı al- tında bir kampanya açtık. Karşıyaka'da toplantı Bu kampanya elbette ki tüm par- ti üyelerine ev bulmayı hedefliyor- du... Burada önemli bir husus var. Partide teknik işlerin yürütüldüğü ayrı bir bölüm buhınur. Komitelerin işlerini de bu bölüm yürüttü. Ancak gelen adreslerin pek çoğu tekrarmış, bazılan da kullanılamaz haldeymiş. Bunlan gerektiği gibi kontrol ede- memişiz o günlerde. -Ciddibirhazıriıkyapdmadığıan- laşılıyor_ Ya 12 Eylül gecesi? - Karşıyaka'da parti toplantısın- daydım. Toplantı çok uzun sürdü. Oradan aynldık, bir daha dönme- mek üzere. 12 Eylül'den birkaç gün sonra, yine gizli bir adreste toplan- tımız vardı. Yoldaşlar, yöre sekrete- ri ve merkez komitesi üyesi olarak beni çok daha fazla kollamaya baş- ladılar. Toplantıdan sonra bana ve- rilen ve çok sağlam olduğu söylenen bir adrese gıdecektim, ama konuş- malar uzun sürdü, sokağa çıkma ya- sağı başladı. Orada kaldık ve ertesi gün, sağlam denilen evi polis bastı. - Kıl payı kurtukhınuz yanL Peki burada bir sızma mı vardı, yoksa rastiantımı? - Kışısel yargüarla hareket edihniş, yani sağlam bir aares değikniş. Da- ha sonra bir taraftan parti çalışma- lan sürerken daha sıkı önlemlerin alınması gerektiği ortaya çıktı. Sık sık ev deŞlştlrdlm' Önemli isimler lzmir'den uzak- laşmahydı, ancak arkadaşlar aynlmak istemıyordu. Kendilerini Izmir'de daha güvende hissediyorlardı. Yine de üst düzey yöneticileri çıkardık. lyi- ce ortalık sıkışmca ben de zorla çı- kanldım. Darbeden 3 ay sonra Istan- bul'a gittim. Partinin imkânlanyla sık sık ev değiştirdim. - Ozeüikle siz yakalansaydmız sa- nınrn önemli sonınlar doğardı - Biraz öyle. Yakalarursam, pusu- ya düşmüş olacağımı düşünen arka- daşlarda panik havası olabilirdi. Ni- tekim, Izmir'de yakalandığım yö- nünde haberleTçıktı. Tahmin ediyo- nım kı polis, kasıtlı olarak bunu yay- dı. Tabii ki bunu gazetelerde yalan- layamazdık. Planı bozmak için Iz- mir'e geldim, arkadaşlarla görüş- tüm ve birkaç gün kalıp, gittim. Bu, partide tepki yarattı, ama kişisel ini- siyatifimi kullanmıştım. - Başkayakalanma tehlikesi yaşa- duuzmı? - Oldu. Kaçak günlerin birinde Is- tanbul Ümraniye'de yolu kesmişler, arama yapıyorlardı. Dolmuştan her- kesi indirdiler. Arka sıradan kalkıp, inecekken bir asker, "thtiyar, sen onır oturduğun yerde" dedi. - Beyaz saçlar kurtanruş sizi. - Aynca başka önlemler de vardı tabii. Hafif bir sakal buakmıştun. Şişli'ye gittiysem bakımlı bir Fran- sız gibi, Ümraniye'de elinde file, emekli bir yaşlı gıbi dolaştım. - Kaçak olarak çekflen sıkmnla- rm dışında, insan inşkfleri açısmdan iyi yanlar da var mıym? - Evet. Izmir'de bir gün bir yerde, bir yoldaşla konuşuyorduk, aynldık. Belediye Başkanı thsan ,\hanak'la karşılaştık. Çok eski dostluğumuz var tabii. Yüksek sesle "Ooo" dedi "merhaba". Hep böyle yüksek ses- le konuşan, coşkulu bir insandı. Ama ben çekindim, dikkat çeker miyiz diye. Sonra bana dedi ki "BiHyorum kaçaksın. Gizlenccek bir yer istiyor- san, nereye, nezaman gideceksen ba- na geL" Gerçı o tanhlerde gıtmedim, ama böyle bir teklif bile çok önem- liydi. SÜRECEK DUZ YAZI ORHAN BİRGİT Yirmj Yıl Önce Yipmi Yıl Sonra... Yirminci yılında, 12 Eylül darbesine yeni boyut- lar getiren bir tartışma, harekâtın lideri olan Ke- nan Evren'in başkanlığındakl konsey üyelerini hedef alan ve dönemin Milliyetçi Hareket Partili- lerinin planladığı söylenen suikast ihbariannın ger- çekleşmesi halinde, tutuklu bulunan tüm ülkücü liderterin öldürülmesi ile ilgili açıklamalarla renk- lendi. O tarihte, üzerinde Devlet ve Milli Güvenlik Kon- seyi başkanlıklannı ve belki de henüz Nurettin Er- sin'e devretmediği Genelkurmay Başkanlığı gibi üç önemli görevi bulunduran Orgeneral Evren, kendisi ya da beş arkadaşına yönelik bir suikast girişimini toplu katliam ile karşılayıp sindirmeyi, çö- züm için tek yol olarak görmüş! Bunu kendisi söy- ledi ve hayatta kalan dört orgeneral de bu açıkla- mayt yaJanlama gereksinmesini duymadı! Sayın Evren'in devlet eliyle ölüm cezası verilme- sine ne ölçüde yandaş olduğu, "Asmayalım da bes- leyelim mi" sözteriyle bugünkü kuşaklara kadar gel- mişti; ama 12 Eylül'ün lider kadrosuna yönelece- ği söylenilen bir kalkışma karşısında, o kalkışma- yı yapanlara meşru savunma amacıyla ateşle kar- şıiık vermenin yani sıra olayın asıl düzenleyicileri olarak suçladığı bir kadroyu, hem de topluca yok etmek için düğmeye basılacağını kimse tahmin ede- mezdi. 12 Eylül'den yirmi yıl sonra, şimdi bazı MHP'li- ler bu açıklamalar üzerine yeni bazı senaryolar oluşturuyor, bir karşı darbe için o tarihte yapılan girişimlerden söz ediyoriar. Anlatılan bu sergüzeşt senaryolan sırasında karşıt ihtilalin lider adayı ola- rak isimlerinden söz edilen Nurettin Ersin ya da Orhan Kilercioğlu gibi dört ya da tek yıldızlı ge- neraller, kendilerine öneri yapılmadığını kesin bir dille vurguluyorlar. Ama başta Sayın Kenan Evren olmak üzere hiç kimse, 12 Eylül öncesind.e ve ihtitali izleyen dö- nemde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde bir "ülkücü su- baylar grubu'nun bulundugu yolundaki beyanla- n yalanlamıyor. Yalanlama geregini duymuyor! Bence, darbeden yirmi yıl sonra altı çizitecek olan, Dr. Selim Kaptanoğlu ya da Şakir Önemi gibi kimseterin de birer can kurtaran simidi gibi orta- ya attığı bu iddialardır. O dönemi, CHP'nin bir üst düzey yöneticisi ve milletvekili olarak yaşamış bir yurttaş olarak, toplumun her duyariı kesiminde, MHP Genel Merkezi'nin planlaması gereği bir ül- kücü örgütlenmenin varlığını biliyordum. öğretmen- lerarasında, kamu memurlan arasında, hattaem- niyet güçleri arasında "Ülkü-Birterin, "Ülkü-Der^e- rin kurulup yaygınlaştığından, hatta "Sana, sağ- cılarsuç işliyor dedirtemezsiniz" özdeyişinin sa- hibi olan bir dönemin başbakanının bu kuruluşla- n himayesinde bulundurduğundan da haberiiydim. Sendikalardan kooperatiflere kadar ülkedeki tüm sivil toplum hareketinın içinde köşebaşlannı biraz da zorba metotlarla tutmuş polrtize kuruluşlann Al- parslan Türkeş ideolojisi ile organik bağlan ol- duğunu her fırsatta görüyorduk. Ama aynı politize girişimin, ulusun gözbebeği Türk Silahlı Kuvvetleri'ne kadar sızıp nüvelendiği- ni, birer söylentiden öte, görebilmek için 12 Eylül darbesinin gerçekleşmesinı görmek gerekti. O nüvenin kimi bireyierinin, darbeden bir gün ön- ce başbuğa haber venmek için büyük riskJeri gö- ze alarak harekete geçmelerinden dolayı, Alpars- lan Türkeş 12 Eylül akşamı Oran'daki evine git- meyerek, bilinmeyen bir yerde geceleme olanağı buldu. Yine o oluşumun operasyonu ile tutukevi yerine askeri hastaneye yatırıldı. Dahası Dr. Selim Kaptanoğlu'nun Ersin'le ilgili sözleri yalanlandtğı halde, o hastane odasının demir parmaklıklannın bir gece kaçış planı uyannca kesilmiş oluşu ile il- gili açıklamalan yirmi yıldır zaman zaman günde- me getiriliyor. Ve fakat yalanlanamıyor. Tıpkı Abdi Ipekci'nin katili Ağca'nın istanbul Mal- tepe Askeri Cezaevi'ndeki hücresinden kaçınlış ola- yı gibi. Yirmi yıl sonraki karşı darbe düşünceli açıkla- malar arasında, insana hezeyan gibi gelenleri de var. ömeğin, sanınm o dönemde Ülkücü Köylü- ler Derneği Başkanlığı'nı yapan Dr. Bahattin Er- gezer isimli birisi, başbuğun kaçınlışı ve onu iz- leyecek gelişmeler için kendi üstüne düşen göre- vi, Güneydoğu Anadolu'ya o ülkücü subaylardan atanacak bir kadroyu kışkırtarak ordunun komu- ta kademesine karşı harekete geçme amaçlı plan- lardan söz ediyor. Bu "û//cücüsubay"oluşumundan, dönemin ko- mutanlannın bilgisinin olmadığını söyleyebilmek bence mümkün değildir. Ama 12 Eylül'den hemen sonra devlete Türk-lslam sentezi gibi bir doktrin aşılamayı gerekli görenler, TSK'de ülkücü düşün- celer besleyen subaylardan rahatsızlık duyma- mışlardır. Ta ki MGK'ye karşı bir suikast söylentisinin or- taya çıkışına kadar! • * • Bütün bunlan, bir tarihin yavaş yavaş yazılışı ile ilgili girişimlerden esinlenerek, kendi açımdan o dö- nemin bir gerçeğinin, yinelenmemesini dilediğim birgerçeğinin altını çizmek amacıyla yazdım. Bel- ki dönemin tarihini yazmak isteyenler fırsat bulur- larsa bu "ülkücü subaylar"m da görev yaptıklan yörelerdeki çalışmalarını gün ışığına çıkanrlar. Bugün Devlet Bahçeli nin MHP Genel Baş- kanlığı'na seçilir seçilmez Ülkü Ocaklan'na karşı mesafeli bir politika izlemeye başlayışının anlamı- nı daha iyi kavradığımı söylemek istiyorum. Yine Devlet Bahçeli'nin, Rıza Müftüoğlu gibi, Şakir Önemi ya da Selim Kaptanoğlu gibi eski yol arkadaşlanna 21. dönem parlamentosu için MHP'nin kapısını kapatmış olmasını da. MHP'nin dünya görüşü ile bizlerin arasında el- bette büyük farklar var. Ama gelişmeler ve arada bir ortaya çıkan eski anılar da gösteriyor ki Bah- çeli'nin MHP'si tutariı ve ciddi biryönetim getirdi. Elbette bu nedenle olmalı ki Devlet Bey, 312'nci madde için mesela ANAP'ta her kafadan ayn bir ses çıkarken görüşlerinde ısrarlı birtutum izteye- biliyor ve "gerekirse pariamentoda yalnız kalmak- tan" söz edebiliyor. Faks:0212-677 07 62 E-mail: obirgitle-kolaynet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle