23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19EYLÜL2000SAU 14 i l \jMX kultur@cumhuriyet.com.tr PORTAL DtKMEN GÜRÜN Spordan sanata ıızaııaıı yolTan Sokak, Suadiye-Bostancı arasında deni- ze inen bir sokak. Çocukluğumun bir bölümü orada geçti. Ilk takımımı da o sokakta top koş- tururken, daha doğrusu boş kalan kaleyi bek- lerken tuttum. Bir gün, oğlanlar "Galatasaray'ı tutacaksın yoksa seni oynatmayız" dediler. Na- sıl karşı çıkanm? Kızlarla seksek oynamaktan, ip atlamaktan hoşlanmıyorum.. Yıllar sonra Di- di firtınası esti Türkiye'de ve bu fırtınaya be- nim yaşmı başını almış siyahi ablam da kapıl- dı. Yaşını almış ama maç meraklısı. "O kara, ben kara. Onun için Didi'nin takımına geçjyo- nım. Sen de bırakşu Galatasaray'ı" diye buyur- du. Nasıl "hayır" derim? Ablam benim.. Canım cığerim. Derken sıra oğluma geldı. Bir dönek- lik daha yaptım ve bu sefer de Beşiktaş bayra- ğını salladım. Bu arada, bu insanlar niye beni • Tiyatro sanatı, zaman ve mekânla olan ilişkisi gözlemlendiğinde ka'çınılmaz olarak ait olduğu yerin kimliğini taşıyacaktır. Bunun tersini düşünmek, bir taklitçilik girdabına süriiklenmeyi önleyemez, ama söz konusu açılımlar için gerekli olan mevcut ezgileri, kültürel renkleri birbirine uydurarak geniş çaplı bir senteze varmaktır. de kendi takımlanna istediler bilmiyorum... Şimdilerde garip bir şeyler oluyor bana: Gala- tasaray'ın her maçını izliyorum televizyonda, ga- zetelerin spor sayfalannı okuyorum. Hele dün- yaca ûnlü takımlarla yapılan maçlarda yüreğim ağzıma geliyor. Bize ülke olarak başanyı tattı- ran bu insanlan kucaklamak istiyorum. FatihTe- rim'in çalışmalannı takip ediyonım. Onun ar- kasından konuşanlara müthiş sinirleniyorum. Herkes gibi ben de Avrupa'nın en büyük takım- lanndan biri olan Galatasaray'la öyle gurur du- yuyorum ki.. anlatamam. Hedef saptamak Futbol sahalannda elde edilen bu başan bi- linçli bir çalışma sürecinin sonucu değil mi? Hedef saptanmış, çok çahşılmış ve o hedefe ulaşılmıştır. Cuma günü Attilâ tlhan'ın Cumhu- riyet'te çıkan "Halkm Aydm'a VfenngiDers!" baş- lıîdı yazısını okurken çocukJuk ve genclik gün- Genco Erkal, Jandarma Genel Komutanlığı'na mektupla yanıt verdi 'Oyuna İ7jn son anda verikü' Kültür Servisi - Genco Erkal, Edremıt'ın Altınoluk beldesınde 'Can' oyununun sahnelenmesınde jandarmanın engeli olmadığı, az bilet satıldığı için göstennın ıptal edıldiğını belırten Jandarma Genel Komutanlığı'na mektupla yanıt verdi. Genco Erkal mektubunda, Genel Sekreter Jandarma Kurmay Albay Semih Özden imzasıyla yapılan açıklamaya karşılık olarak, "Oyunun iptal edifane nedeni. iznin son anda verihnesi ve gerekli ön hanrlıklann yapüamamasL, bir de sanatçının rahatsızhğıdır'' dedı. Erkal, mektubunda oyununun oynanmamasının nedenırun kesınlıkle seyirci azlığı olmadığmı vurguladr. "Alnnohık Açık Ha\a" Tryatrosu 5.000 değil, 3.000 kişiliktir ama, tek kişüik bir oyun için 500 seyirri hiç de küçümsenecek bir sayı değildir. Bu hasılann masraflan karşılayamayacağı da yanhş bir değeriendirmedir." Komutanlığın yanlış bilgılendırildiğini belirten ünlü oyuncu, 25 Ağustos günü kaymakamlık oluru alınarak gerekli ıznın venldığinın doğru olmadığını, böyle bu- yazılı iznın bugüne dek organizatöre ulaşmadığmı • "Kaymakamlık oluru alınarak gerekli izin verildiği doğru değildir. Böyle bir yazılı izin bugüne dek organizatöre ulaşmamıştır. Oyunun iptal edilme nedeni, iznin son anda verilmesi ve gerekli ön hazırlıkların yapılamaması, bir de sanatçının rahatsızlığıdır." , bebrterek oyun günü yaşananlan şöyle aktardı: "27 Ağustos günü dekorun kunılması için Alünohık Açık Hava Tryatrosu'na gidUdiğinde organizatör Edremit Jandarma Komutanlığı'na çağrümış. oyunun metni istenmiş, daha sonra gûvenlik öniemleri için yeterli ekman obnadığı gerekçesryle oyuna izin verflmediği bÛdirilmiş, bu yasaJdamayla ilgili yazıh bir bdgetalepedüdiğinde olumsuz yanıt verflmiştir. Bunun üzerine organizatör, yasağuı kaldmlması için başta Altmohık Befediye Başkanı ve Edremit Cumhuriyet Savası otanak ûzere ügUUeri tetefonla defalarca aramış, herhangi bir sonuç alamamışnr. Bu koDuşmalann yapıktığı, cep telefoou kayıtlanndan kanıtianabilir. Basuun ve medyanın da olaya gösterdigi ügi sonucu, saat 21.05'te, yani gösterinin başlamasuıa 10 dakika kala oyuna sözlfi olarak izin \erilmistir." Genco Erkal aynca, Jandarma Genel Komutanlığından yapılan açıklamada belirtildiğı gibi, etkirdiğin bir tiyatro oyunu olmadığı, sahnede sadece şiir okunacağının beyan edilmediğinı; AYSA Organizasyon'un izin için başvururken "Dosflar Tîyarrosu'nun, Can Yücel'in şiirlcrinden Genco Erkal'ın tryarladığı ve oynadığı Can adlı tek kişüik oyun" tanımının kullanıldığını belirtti. Bütün Türkiye'de 125 kez sergilenen, aynca aynı bölgede, bir gece önce Burhanıye-Ören'de hiçbir olay çıkmadan oynanan bir oyunun sahnelenmesınde ne gibi bir sakınca görüidüğünü hâlâ anlamadığını ifade eden Genco Erkal, mektubunu şöyle tamamladr "komutanuğuua yanhş bflgilendirenleri araşnracağınıza, gerçeğm ortaya çıkmasına yardıma olacağmıza inancun tanıdır. Böylesi olaylar ûzerînde hassasiyetie duruhnasuun nedeni, artık günümüzde bu türlü dunımlann bir daha yaşanmaması dfleğinden kayTiaklanryor." - . lerimi anımsamanın ötesinde bunlan düşündüm ve kendi kendime sordum; niçin sporda elde edilen bu büyük başan sanat alanmda elde edi- lemesin? Attilâ tlhan'ın Galatasaray'uı tırma- nışının temel nedeni olarak saptadığı "Uhısal ko- şullara ve imkânlara uygun futbol sentea" ne- den "Ulusal koşullara ve imkânlara uygun bir sanat sentezi''ne dönüştüriilemesin? Yazısında, "Bu hamle. futbol işçisi halk çocuklarmm eseri; Galatasaray 'da en uzun süreti uygulamasını bul- duğu için, bu ekibimiz 1 ürkiye'nin asla ulaşa- madığı başanlara ulaşıyor; o kadar ki siyasette, iktisatta, sanatta ve edebiyatta ulusalhgımızm hiçe sayüıp handiyse ayaklar ahma ahnriığı bir dönemde, 'millet' olarak -etnik kökeni ne olur- sa olsun- Anadolu halkuun izzet-i nefsini kurta- nyor" diyor Attilâ îlhan. Evet, neden böyle bir hamle, böyle bir açılım kültür ve sanat dünya- mızm temel hareket noktalanndan bi- rini oluşturmasın? Bunu gerçekleştir- mek ,örneğin tiyatro alanında zengin kültür mirasımızm derinliklerine dalmak ve bu değerli hazineden çağdaş bir ortak dil elde etmek gerekmez mi? Ama bunun için öncelikle sağlam bir altyapı, bu altyapıyı değerlendirebile- cek bilgi, deneyim ve üstün yetenek üzennde durulacak verilerdir. Ancak o zaman sistemli bir çalışma sağlıkh sonuçlar doğuracaktır. Hocam Prof. Dr. Sevda Şener, geçen hafta "Radi- kal ikTde çıkan "Ortalamayı Aşmak" başlıklı yazısmda sanatın sıradanhkla asla bağdaşmadığının altmı çızıyor ve "Ortalama olan, sıradan olan, herkesin daha çok işine geHyor. Yönetici, sana- tın gücü ile iktidann aşdmasma; seyir- ci, düş gücûnûn sınıriannın zorlanma- sına katianamıyor" derken ülkemizde bu alanda yaşanmakta olan karmaşayı vurguluyordu. Katetmemiz gereken yolun uzun olduğu kesin. Kendimize ve çevremi- ze bakış açımızı değiştirebildiğimiz , eleştirel duyarlığı kazandığımız gün bu yolda önemli adımlann ilkini atmış olacağız. ••• Kültürel miraslar, uhısal renkler arhk çok farklı boyudarda taşıruyor dünyaya. Edward Said, 90'h yülann başlannda bir röportajda Ibsen, Strindberg, Bec- keet, Brecht gibi yazarlann başatlığın- dan, alanlarındaki baskınlığından söz eder. Bu isimlerin gücünü, onlann ye- rel olduklan kadar kendilerini yerellik sınırlannın dışına taşımış olmalanna bağlar. Ilginç bir biçimde "evrensei'' ta- nunmı kullanmaz Said. Ama 'aidiyet' olgusu üzennde durur. Bu olgunun ta- şıdığı yerel değerlerle birlikte dışa taş- tığı noktada tiyatronun zengin anlam- lar yükleneceğine değinir. Tiyatro sa- natı, zaman ve mekânla olan ilişkisi gözlemlendiğinde kaçırulmaz olarak ait olduğu yenn kimliğini taşıyacaktır. Bunun tersini düşünmek, bir taklitçi- lik girdabına süriiklenmeyi önleyemez, ama söz konusu açılımlar için gerekli olan mevcut ezgileri, kültürel renkle- ri birbirine uydurarak geniş çaph bir sen- teze varmaktır. Ancak o zaman tiyat- romuz diğer ülkelerle hızlı bir yanşa girecek, varlığmı kanıtlayacaktır. Jeanlouppe Sieff, en çarpıcı çalışmalannı ve kişisel aforizmalannı bir albümde topladı 4 Burada (leğüıııişTiıı gibi davranm' Kültür Servisi - 'Burada değümişim gi- bi davranm', ünlü moda fotoğrafçısı Jean- louppe SiefT ın 50 yıllık sanat yaşammın en ilginç ve önemli fotoğraflannı kişisel afo- rizmalanyla birleştirerek topladığı yeni ça- lışmasının adı. 30 Kasım 1933'te Paris'te Polonyalı bir ailenin çocuğu olarak doğan SiefF, üç ya- şında babasuıı kaybeder. Yabıız geçen bir çocukluk döneminden sonra. Chaptal Ko- leji'nde eğitim alır. 14 yaşındayken sine- ma ve fotoğraf arasında bir yol aynmına gelir, fakat tercihini fotoğraftan yana kul- lanır. 17 yaşındayken ilk fotoğrafı Photo- Revue dergisinde yayımlanır ve Isviçre'de aldığı eğitimin de desteğıyle EHe. Magnum Ajans, Jardin Des Modes. _ _ » _ ^ _ Harpers Bazaar ve Queen gibi dergilerde moda fo- toğrafçıhğı yapar.Sieff, on beş kitap ve sayısız sergi- den sonra, 50 yıllık sanat yaşamının en çarpıcı ör- neklerini sergilediği, bir- çok ünlü simanın portre fotoğraflanm içe- ren yeni çalışmasıyla karşımızda. Bu sima- lar arasmda yer alan bazı isimler ise şöy- le: Sartre, Coluche, Soulages. Godard, Hawks. ArmstroDg, Mitterrand, Cbirac, Montand. Jane Fonda... Libcration dergisinin, Sieff'in yeni ça- lışmasıyla ilgili röportajı: - Hitchcock'u bir moda fotoğrafinda kul- larunak fikri nasıl oluşru? JEANLOUPPE SIEFF - Klasik moda fotoğraflan benı her zaman sıkmıştır, çün- kü orada verilen ya güzel bir kadın ya da bir elbısenin ötesine geçmez. Bense fark- lı bir şeyler yapmak istiyordum. O zaman- lar çalıştığım Harpers Bazaar dergisine Holİyvvood'lu sanatçılann içinde yer ala- cağı bir moda çekimi teklifî yaptım. Bu teklif kabul edilince mekân araştu-- ması için Hollywood'a, Universal Stüd- yolan'na gittim. 'Psycho'nun seti önün- deydim ve o anda Alfred Hhcbcock'un bu çalışmada yer almasırun ne kadar ilginç bir fikir olduğu geldi aklıma. O sıralarda 'Kuslar'ın çekimleri için San Francisco'day- dı ve başını kaşıyacak vakti yoktu. Düşün- cemi /e kafamda yarattığım mizanseni -Hitchcock çalılıklann arasından güzel bir mankeni boğazlamak üzere atılıyordu-be- ni gezdiren Universal görevlisine anlat- tım. Ertesi sabah telefonum çaldı. Arayan Universal görevlisiydi ve bana ertesi sabah saat yedide Hitchcock'un çekimlere gele- ceğini bildirdi. Hemen hazırlandım ve o sa- bah gerçekten iyi bir çekim gerçekleştir- dik. • "îyi bir fotoğraf her zaman güzel bir tesadüfün sonunda ortaya çıkar, buna göre iyi bir fotoğrafçı da bu tesadüflerin diğerlerine nazaran sıkça başına geldiği bir insandır." Aym fotoğraf dizisi için Rudolph Valen- tino'nun mezan başmda bir mankeni çek- meyi de tasarlamıştun, fakat ters olan bir şey vardı ki o da Valentino'nun cesedinin yakılmış olmasıydı. Ben de üzennde ünlü aktörün ismi, do- ğum ve ölüm tarihleri bulunan bir haç yap- tırmaya ve onu çahlıklarda bir yere yerleş- tirerek gerçekten Valentino'nun mezany- mış gibi gösterecek bir çekim yapmaya karar verdim. iyi bir marangoz, eskıtilmiş bir taşın üsrüne bir mezartaşı yaptı, biz onu bir yere gömdük ve çekirnlerimizi ta- mamladık. Geri dönmek üzere hazırlddanmızı ta- mamladığımızda o taşın etrafinda bir kala- balık gördük. Bunlar, orayı gerçekten Va- lentino'nun mezan sanan hayranlanydı. - Sizdeki bu mezarhklar ve hayaktler tut- kusu nereden ileri geliyor? SİEFF - Mezarlıklar bence sessizliğin ve banşm hüküm sürdüğü, güneş ışmlan- nın yorgun mezartaşlanm bir şaheser ya- ratırcasına özenle okşadığı gizemli yerler- dir; onlan nasıl sevmeyeyım ki? Emma- nuel Beri" ın büyükannesi 'Hava güzel, ha- di mezarhğa gideüm' dermiş, bu benim en sevdiğim sözlerden biridir. Hayaletlere ge- lince, var olduklannı umuyorum ama hep onlann peşindeyim. - Sizce fotoğraf sadece bir zevk midir, yoksa yitirikn zamanın bir arayışı mıdır? SIEFF-Bence her ikisi de benim fotoğ- raftan anladığıma yakm saptamalar. Fo- toğrafta konu kadar ışık da önemlidir. Me- sela, benim Charlotte Rampüng'i tavan arasırun penceresinden içe- ri süzülen ışıkla çektigim nü fotoğrafı bence onun, kırk yaşmda bir kadın ol- masına rağmen en güzel halidir. - Peki Yves Saint La- 1 urent'i nüçekmeyi nasıl ik- naettiniz? SIEFF - O dönem onun bütün arkadaş çevresiyle çok yakm arkadaştun. Bana in- sanlan şaşırtmak istediğini söylemişti. Ben de fotoğrafını çekebileceğimi belirttim. Gerçekten çokgüzeldi, biraz Hz. Isa'ya ben- ziyordu. Üç deri yastığın üzerinde onu bü- tün yalınlığıyla yansıtmaya çalıştun. -Fotoğraflanmzda herfaangi bir fihnden etküendmizmi? SIEFF - Sinemadan her zaman etkilen- dim ve bazı yönetmenler de direkt olarak etkilediler beni. Einsenstein, Orson VVeDes ve Dreyer bu yönetmenlerdendir. - İyi bir Jbtoğrafçuıın tanımı sizce nedir? SIEFF - İyi bir fotoğraf her zaman gü- zel bir tesadüfün sonunda ortaya çıkar, bu- na göre iyi bir fotoğrafçı da bu tesadüfle- rin diğerlerine nazaran sıkça başına geldi- ği bir insandır. "Bu Yves Saint Laurent için çekümiş bir moda fotoğrafrydı. Üham bir türiü gehniyordu, o sırada Catherine'i göğe doğru bakarken gördüm. Ve akhma Catherine'i bir sandah/eye oturtarak dua ederken çekmek gekö." (Yanda) Alfred Hitchcock'un •Psycho" fihninin setinde çekilen fotoğrafı. (Üstte) YAZIODASI SELİM İLERİ Bu, Eski Bir Kitaptır Bu, eski bir kitaptır: Claudine'in Evi. 697 numaralı kitabım. O zamanlar kitaplanmın tek tek numaralanarak işlendiği bir defterim var- dı. Yok artık o defter. Claudine'in Evi'nin ilk sayfa- sındaki '697' yadigâr kalmış. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan, 1960. Vedia Ta- tarağası dilimize çevirmiş. Kırk yıl önce, on birya- şımdaymışım. Sonra on dördümde, on beşimde yeniden okudum bu kitabı. Her okuyuşumda, Colette'i orada, o evde ya- şarken, hem kendisiyken, hem de daha çocuklu- ğunda Claudine'i 'yaratmışken' görür gibi oldum. Kendimizden yola çıkarak yazmak... Kendimizi büsbütün metin dışı bırakarak yazmak... öyle sanıyorum ki, o zamanlar, böylesi çetrefil yazarlık, yazmak sorunlanndan büsbütün haber- sizdim. Gerçi boyuna okuyor, yazmak istiyordum. Yıne de bir yazann yazısında çizisinde hiçbir zaman satt kendisi olamayacağını, istese bile olamaya- cağını nereden bilebilirdim... Claudine'le Colette işte iki ayn kişiyken tek ki- şiydiler ve bunda bir mucize hissederdim, ancak yazının yaratabileceği bir mucize. Claudine anla- tıyor, ama Colette yazıyordu. "Bu kadar sene sonra, bu kitaplarta örülmüş odayı görmem için gözlerimi kapamam kâfi. Vak- tiyle onlan karanlıkta da ayırt edebiliyordum. Ge- ce, bu kitaplardan birini seçmek için lambayı al- mazdım. Parmaklanmı piyano çalargibi rafın üze- rinde gezdirmem kâfi idi. Yırtılmış, kaybolmuş ve çalınmış olduklan halde onlan hâlâ sırasıyla saya- biliyorum. Hemen hepsi de doğduğumu görmüş- tü." Claudine'in anımsadıklan mı? Colette mi Claudi- ne kimliğine bürünmüş, anımsıyor? Claudine, sonradan saptadım ki, Coiette'in baş- ka yapıtJannda da yaşıyordu. Claudine'in evine, ar- tık Coiette'in evi diye bakıyordum. Annesiyle, ba- basıyla, kardeşleriyle, bahçesi, bitkileri, börtü bö- cegiyle ilişkisini üstelik ben de yaşıyordum. Kaç kez o bahçede çam ağacını, cevizi, asma- lan ve yüzyıllık ihtiyar sarmaşığı güya kendi ban- çemdeymişçesine gördüm. Coiette'in evi evcil hayvanlara, köpektere, kedi- lere açıldığı gibi aşka, yalnızlıga, aşktan sonraki gö- nül kırgınlığına da tanıklık edecekti: "Sonu acı bitse bile, her aşk ayn bir mutluluk- tur." Gençken bu söze şaşardım. Colette'ten, ezgin- liğin kılavuzluk ettiği romanlar okudukça, yazann öyle gelişigüzel söylediği kanısına varmıştım. Avare Kadın'da, Cicim'de, L'Entrave'da mutlu- luk neredeydi ki? Şimdiyse, aradan yıllar geçince, anılarda, bellek- te, yazıda çizide, sanatta yaratmaya çaltştjğımız aşk- ta.. diyorum kendi kendime. Sonu acı bitmiş olsa da, hatırlarken güzel bir aşka dönüştürmelerimiz- de... Colette benim için çok usta bir yazardır. Moulin Rouge'da pandomimadan yazı masası başmda geçecek güntere, Coiette'in yaşamını ve yaprtını ; bir olaganüstülük gibi alımlayabiliyorum. Claudine'in Evi, Colette'ten itk okuduğum kitap. Ona çok şey borçluyum. Dilimize yazık ki çevrilmemiş Dialogues de Be- tes, Coiette'in kedilerini, köpeklerini konuşturdu- ğu kitabıdır. İnsanlan 'düşünen'bu kedıler, kopek- ler, insanlığın ikiyüzlü ahlak anlayışına şaşınp ka- lırlar. Tıpkı Coiette'in de şaştığı gibi. Eşsiz anlatımı, inanılmaz güzellikteki betimle- meleri, sözcüklerle ördüğü o duygu, ruh çözüm- lemesi peyzajlanyla Colette, 'iyi' okuriara daha çok uzun yıllar umut aşılayacaktır. Le Fanal Bleu'de, onca yaşamışlıktan sonra, ölüme, yok oluşa inanmadığını söylüyor. Yıllar ge- çip gittikçe, insan usul usul kanıyor. Claudine'in annesi için şu sözier (ama her anne için okunabilir): "Gözlerini yaşartan genç ve tiz gülüşüyle kolay- ca gülerdi, sonra da bunu, dört çocuk sahibi ve para sıkıntısı İçinde bir annenin vakanna yakıştı- ramayarak pişman olurdu." AhCotette! ' ' ' ' -: Takvimde lz Bırakan: "Kırevindeki oturma odası. Biryazgününün so- nu." Colette, Dialogues de Betes'ten, Le üvre de Poche, 1965. Ankara'da rock püzgârfan • ANKARA (AA) - Ankara'da 3 ^ Kasmı günlerinde rock müziği rüzgarlan esecek. Festival, 14 yerli grubun yanı sıra Alman Metal grubu 'Destruction'm da katılımıyla uluslararası nitelik kazanacak. Bu yılın başmda çıkardığı 'All Hell Breaks Loose' adlı albümün dünya turnesi kapsammda Türkiye'ye gelecek grup, festivalde vereceği konserin dışında Istanbul'da da bir konser verecek. Destruction'm katılımıyla son şeklini alan festival kadrosunda Accursed, Komma, Knight Errant, Altona, Notwithstanding, Anorexia, Pilli Bebek, Raven Woods, Sapık Inek, Suicide, Dementia, Tayga, Antisilence ve Twilight yer alıyor. Genç sinemacılapa çağn • Kültür Servisi - Ekranım artık kısa metrajlı fümlere de açan Kanal E, bu amaçla genç sinemacılara bir çağn yaparak ekranında yayrmlanmak üzere kısa metrajlı filmler bekliyor. Kanal E, gönderilenler arasmdan beğenilen kısa metrajlı fihnleri ekrana getirerek daha geniş bir izleyici kıtlesüıe ulaşmasım sağlayacak. Aynca, yayımlanan fihnlerin dakikasma 10 milyon TL ödeyecek. Kısa filmlerin değerlendirmeye alınması için fıhnin video formatmda bir kopyası ile birlikte kısa özetini, yapım tarihini, yapunda görev alanlann isimlerini ve filmin geri gönderileceği adresi belirten bir dosyanm da Kanal E Program Koordinatörlüğü'ne iletilmesi gerekiyor. BUGÜN •BtLYAYda saat 19 30'da HalukHacaloghTnun 'Kaotik GeBşim' konulu konferansı izlenebılir. (243 18 14) • AYA tRİNt de 2. Aya Irini Bach Günleri kapsammda saat 19.30'da 'La Petite Bande- Brandenburg' konseri yer alıyor. (244 26 45)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle