Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19EYLÜL2000SAU
14 i l \jMX kultur@cumhuriyet.com.tr
PORTAL DtKMEN GÜRÜN
Spordan sanata ıızaııaıı yolTan Sokak, Suadiye-Bostancı arasında deni-
ze inen bir sokak. Çocukluğumun bir bölümü
orada geçti. Ilk takımımı da o sokakta top koş-
tururken, daha doğrusu boş kalan kaleyi bek-
lerken tuttum. Bir gün, oğlanlar "Galatasaray'ı
tutacaksın yoksa seni oynatmayız" dediler. Na-
sıl karşı çıkanm? Kızlarla seksek oynamaktan,
ip atlamaktan hoşlanmıyorum.. Yıllar sonra Di-
di firtınası esti Türkiye'de ve bu fırtınaya be-
nim yaşmı başını almış siyahi ablam da kapıl-
dı.
Yaşını almış ama maç meraklısı. "O kara,
ben kara. Onun için Didi'nin takımına geçjyo-
nım. Sen de bırakşu Galatasaray'ı" diye buyur-
du. Nasıl "hayır" derim? Ablam benim.. Canım
cığerim. Derken sıra oğluma geldı. Bir dönek-
lik daha yaptım ve bu sefer de Beşiktaş bayra-
ğını salladım. Bu arada, bu insanlar niye beni
• Tiyatro sanatı, zaman ve mekânla olan ilişkisi gözlemlendiğinde
ka'çınılmaz olarak ait olduğu yerin kimliğini taşıyacaktır. Bunun tersini
düşünmek, bir taklitçilik girdabına süriiklenmeyi önleyemez, ama söz
konusu açılımlar için gerekli olan mevcut ezgileri, kültürel renkleri
birbirine uydurarak geniş çaplı bir senteze varmaktır.
de kendi takımlanna istediler bilmiyorum...
Şimdilerde garip bir şeyler oluyor bana: Gala-
tasaray'ın her maçını izliyorum televizyonda, ga-
zetelerin spor sayfalannı okuyorum. Hele dün-
yaca ûnlü takımlarla yapılan maçlarda yüreğim
ağzıma geliyor. Bize ülke olarak başanyı tattı-
ran bu insanlan kucaklamak istiyorum. FatihTe-
rim'in çalışmalannı takip ediyonım. Onun ar-
kasından konuşanlara müthiş sinirleniyorum.
Herkes gibi ben de Avrupa'nın en büyük takım-
lanndan biri olan Galatasaray'la öyle gurur du-
yuyorum ki.. anlatamam.
Hedef saptamak
Futbol sahalannda elde edilen bu başan bi-
linçli bir çalışma sürecinin sonucu değil mi?
Hedef saptanmış, çok çahşılmış ve o hedefe
ulaşılmıştır. Cuma günü Attilâ tlhan'ın Cumhu-
riyet'te çıkan "Halkm Aydm'a VfenngiDers!" baş-
lıîdı yazısını okurken çocukJuk ve genclik gün-
Genco Erkal, Jandarma Genel Komutanlığı'na mektupla yanıt verdi
'Oyuna İ7jn son anda verikü'
Kültür Servisi - Genco Erkal,
Edremıt'ın Altınoluk
beldesınde 'Can' oyununun
sahnelenmesınde
jandarmanın engeli
olmadığı, az bilet satıldığı
için göstennın ıptal
edıldiğını belırten Jandarma
Genel Komutanlığı'na
mektupla yanıt verdi.
Genco Erkal mektubunda,
Genel Sekreter Jandarma
Kurmay Albay Semih Özden
imzasıyla yapılan
açıklamaya karşılık olarak,
"Oyunun iptal edifane
nedeni. iznin son anda
verihnesi ve gerekli ön
hanrlıklann yapüamamasL,
bir de sanatçının
rahatsızhğıdır'' dedı.
Erkal, mektubunda
oyununun oynanmamasının
nedenırun kesınlıkle seyirci
azlığı olmadığmı vurguladr.
"Alnnohık Açık Ha\a"
Tryatrosu 5.000 değil, 3.000
kişiliktir ama, tek kişüik bir
oyun için 500 seyirri hiç de
küçümsenecek bir sayı
değildir. Bu hasılann
masraflan
karşılayamayacağı da yanhş
bir değeriendirmedir."
Komutanlığın yanlış
bilgılendırildiğini belirten
ünlü oyuncu, 25 Ağustos
günü kaymakamlık oluru
alınarak gerekli ıznın
venldığinın doğru
olmadığını, böyle bu- yazılı
iznın bugüne dek
organizatöre ulaşmadığmı
• "Kaymakamlık oluru alınarak gerekli izin verildiği doğru
değildir. Böyle bir yazılı izin bugüne dek organizatöre
ulaşmamıştır. Oyunun iptal edilme nedeni, iznin son anda
verilmesi ve gerekli ön hazırlıkların yapılamaması, bir de
sanatçının rahatsızlığıdır." ,
bebrterek oyun günü
yaşananlan şöyle aktardı:
"27 Ağustos günü dekorun
kunılması için Alünohık
Açık Hava Tryatrosu'na
gidUdiğinde organizatör
Edremit Jandarma
Komutanlığı'na çağrümış.
oyunun metni istenmiş, daha
sonra gûvenlik öniemleri için
yeterli ekman obnadığı
gerekçesryle oyuna izin
verflmediği bÛdirilmiş, bu
yasaJdamayla ilgili yazıh bir
bdgetalepedüdiğinde
olumsuz yanıt verflmiştir.
Bunun üzerine organizatör,
yasağuı kaldmlması için
başta Altmohık Befediye
Başkanı ve Edremit
Cumhuriyet Savası otanak
ûzere ügUUeri tetefonla
defalarca aramış,
herhangi bir sonuç
alamamışnr. Bu
koDuşmalann yapıktığı, cep
telefoou kayıtlanndan
kanıtianabilir. Basuun ve
medyanın da olaya gösterdigi
ügi sonucu, saat 21.05'te, yani
gösterinin başlamasuıa 10
dakika kala oyuna sözlfi
olarak izin \erilmistir."
Genco Erkal aynca,
Jandarma Genel
Komutanlığından yapılan
açıklamada belirtildiğı gibi,
etkirdiğin bir tiyatro oyunu
olmadığı, sahnede sadece
şiir okunacağının beyan
edilmediğinı; AYSA
Organizasyon'un izin için
başvururken "Dosflar
Tîyarrosu'nun, Can Yücel'in
şiirlcrinden Genco Erkal'ın
tryarladığı ve oynadığı Can
adlı tek kişüik oyun"
tanımının kullanıldığını
belirtti. Bütün Türkiye'de
125 kez sergilenen, aynca
aynı bölgede, bir gece önce
Burhanıye-Ören'de hiçbir
olay çıkmadan oynanan bir
oyunun sahnelenmesınde ne
gibi bir sakınca görüidüğünü
hâlâ anlamadığını ifade eden
Genco Erkal, mektubunu
şöyle tamamladr
"komutanuğuua yanhş
bflgilendirenleri
araşnracağınıza, gerçeğm
ortaya çıkmasına yardıma
olacağmıza inancun
tanıdır. Böylesi olaylar
ûzerînde hassasiyetie
duruhnasuun nedeni, artık
günümüzde bu türlü
dunımlann bir daha
yaşanmaması dfleğinden
kayTiaklanryor." - .
lerimi anımsamanın ötesinde bunlan düşündüm
ve kendi kendime sordum; niçin sporda elde
edilen bu büyük başan sanat alanmda elde edi-
lemesin? Attilâ tlhan'ın Galatasaray'uı tırma-
nışının temel nedeni olarak saptadığı "Uhısal ko-
şullara ve imkânlara uygun futbol sentea" ne-
den "Ulusal koşullara ve imkânlara uygun bir
sanat sentezi''ne dönüştüriilemesin? Yazısında,
"Bu hamle. futbol işçisi halk çocuklarmm eseri;
Galatasaray 'da en uzun süreti uygulamasını bul-
duğu için, bu ekibimiz 1 ürkiye'nin asla ulaşa-
madığı başanlara ulaşıyor; o kadar ki siyasette,
iktisatta, sanatta ve edebiyatta ulusalhgımızm
hiçe sayüıp handiyse ayaklar ahma ahnriığı bir
dönemde, 'millet' olarak -etnik kökeni ne olur-
sa olsun- Anadolu halkuun izzet-i nefsini kurta-
nyor" diyor Attilâ îlhan. Evet, neden böyle bir
hamle, böyle bir açılım kültür ve sanat dünya-
mızm temel hareket noktalanndan bi-
rini oluşturmasın? Bunu gerçekleştir-
mek ,örneğin tiyatro alanında zengin
kültür mirasımızm derinliklerine dalmak
ve bu değerli hazineden çağdaş bir
ortak dil elde etmek gerekmez mi?
Ama bunun için öncelikle sağlam bir
altyapı, bu altyapıyı değerlendirebile-
cek bilgi, deneyim ve üstün yetenek
üzennde durulacak verilerdir. Ancak o
zaman sistemli bir çalışma sağlıkh
sonuçlar doğuracaktır. Hocam Prof.
Dr. Sevda Şener, geçen hafta "Radi-
kal ikTde çıkan "Ortalamayı Aşmak"
başlıklı yazısmda sanatın sıradanhkla
asla bağdaşmadığının altmı çızıyor ve
"Ortalama olan, sıradan olan, herkesin
daha çok işine geHyor. Yönetici, sana-
tın gücü ile iktidann aşdmasma; seyir-
ci, düş gücûnûn sınıriannın zorlanma-
sına katianamıyor" derken ülkemizde
bu alanda yaşanmakta olan karmaşayı
vurguluyordu.
Katetmemiz gereken yolun uzun
olduğu kesin. Kendimize ve çevremi-
ze bakış açımızı değiştirebildiğimiz ,
eleştirel duyarlığı kazandığımız gün
bu yolda önemli adımlann ilkini atmış
olacağız.
•••
Kültürel miraslar, uhısal renkler arhk
çok farklı boyudarda taşıruyor dünyaya.
Edward Said, 90'h yülann başlannda
bir röportajda Ibsen, Strindberg, Bec-
keet, Brecht gibi yazarlann başatlığın-
dan, alanlarındaki baskınlığından söz
eder. Bu isimlerin gücünü, onlann ye-
rel olduklan kadar kendilerini yerellik
sınırlannın dışına taşımış olmalanna
bağlar. Ilginç bir biçimde "evrensei'' ta-
nunmı kullanmaz Said. Ama 'aidiyet'
olgusu üzennde durur. Bu olgunun ta-
şıdığı yerel değerlerle birlikte dışa taş-
tığı noktada tiyatronun zengin anlam-
lar yükleneceğine değinir. Tiyatro sa-
natı, zaman ve mekânla olan ilişkisi
gözlemlendiğinde kaçırulmaz olarak
ait olduğu yenn kimliğini taşıyacaktır.
Bunun tersini düşünmek, bir taklitçi-
lik girdabına süriiklenmeyi önleyemez,
ama söz konusu açılımlar için gerekli
olan mevcut ezgileri, kültürel renkle-
ri birbirine uydurarak geniş çaph bir sen-
teze varmaktır. Ancak o zaman tiyat-
romuz diğer ülkelerle hızlı bir yanşa
girecek, varlığmı kanıtlayacaktır.
Jeanlouppe Sieff, en çarpıcı çalışmalannı ve kişisel aforizmalannı bir albümde topladı
4
Burada (leğüıııişTiıı gibi davranm'
Kültür Servisi - 'Burada değümişim gi-
bi davranm', ünlü moda fotoğrafçısı Jean-
louppe SiefT ın 50 yıllık sanat yaşammın en
ilginç ve önemli fotoğraflannı kişisel afo-
rizmalanyla birleştirerek topladığı yeni ça-
lışmasının adı.
30 Kasım 1933'te Paris'te Polonyalı bir
ailenin çocuğu olarak doğan SiefF, üç ya-
şında babasuıı kaybeder. Yabıız geçen bir
çocukluk döneminden sonra. Chaptal Ko-
leji'nde eğitim alır. 14 yaşındayken sine-
ma ve fotoğraf arasında bir yol aynmına
gelir, fakat tercihini fotoğraftan yana kul-
lanır. 17 yaşındayken ilk fotoğrafı Photo-
Revue dergisinde yayımlanır ve Isviçre'de
aldığı eğitimin de desteğıyle EHe. Magnum
Ajans, Jardin Des Modes. _ _ » _ ^ _
Harpers Bazaar ve Queen
gibi dergilerde moda fo-
toğrafçıhğı yapar.Sieff, on
beş kitap ve sayısız sergi-
den sonra, 50 yıllık sanat
yaşamının en çarpıcı ör-
neklerini sergilediği, bir-
çok ünlü simanın portre fotoğraflanm içe-
ren yeni çalışmasıyla karşımızda. Bu sima-
lar arasmda yer alan bazı isimler ise şöy-
le: Sartre, Coluche, Soulages. Godard,
Hawks. ArmstroDg, Mitterrand, Cbirac,
Montand. Jane Fonda...
Libcration dergisinin, Sieff'in yeni ça-
lışmasıyla ilgili röportajı:
- Hitchcock'u bir moda fotoğrafinda kul-
larunak fikri nasıl oluşru?
JEANLOUPPE SIEFF - Klasik moda
fotoğraflan benı her zaman sıkmıştır, çün-
kü orada verilen ya güzel bir kadın ya da
bir elbısenin ötesine geçmez. Bense fark-
lı bir şeyler yapmak istiyordum. O zaman-
lar çalıştığım Harpers Bazaar dergisine
Holİyvvood'lu sanatçılann içinde yer ala-
cağı bir moda çekimi teklifî yaptım.
Bu teklif kabul edilince mekân araştu--
ması için Hollywood'a, Universal Stüd-
yolan'na gittim. 'Psycho'nun seti önün-
deydim ve o anda Alfred Hhcbcock'un bu
çalışmada yer almasırun ne kadar ilginç
bir fikir olduğu geldi aklıma. O sıralarda
'Kuslar'ın çekimleri için San Francisco'day-
dı ve başını kaşıyacak vakti yoktu. Düşün-
cemi /e kafamda yarattığım mizanseni
-Hitchcock çalılıklann arasından güzel bir
mankeni boğazlamak üzere atılıyordu-be-
ni gezdiren Universal görevlisine anlat-
tım. Ertesi sabah telefonum çaldı. Arayan
Universal görevlisiydi ve bana ertesi sabah
saat yedide Hitchcock'un çekimlere gele-
ceğini bildirdi. Hemen hazırlandım ve o sa-
bah gerçekten iyi bir çekim gerçekleştir-
dik.
• "îyi bir fotoğraf her zaman güzel bir tesadüfün
sonunda ortaya çıkar, buna göre iyi bir fotoğrafçı da
bu tesadüflerin diğerlerine nazaran sıkça başına
geldiği bir insandır."
Aym fotoğraf dizisi için Rudolph Valen-
tino'nun mezan başmda bir mankeni çek-
meyi de tasarlamıştun, fakat ters olan bir
şey vardı ki o da Valentino'nun cesedinin
yakılmış olmasıydı.
Ben de üzennde ünlü aktörün ismi, do-
ğum ve ölüm tarihleri bulunan bir haç yap-
tırmaya ve onu çahlıklarda bir yere yerleş-
tirerek gerçekten Valentino'nun mezany-
mış gibi gösterecek bir çekim yapmaya
karar verdim. iyi bir marangoz, eskıtilmiş
bir taşın üsrüne bir mezartaşı yaptı, biz
onu bir yere gömdük ve çekirnlerimizi ta-
mamladık.
Geri dönmek üzere hazırlddanmızı ta-
mamladığımızda o taşın etrafinda bir kala-
balık gördük. Bunlar, orayı gerçekten Va-
lentino'nun mezan sanan hayranlanydı.
- Sizdeki bu mezarhklar ve hayaktler tut-
kusu nereden ileri geliyor?
SİEFF - Mezarlıklar bence sessizliğin
ve banşm hüküm sürdüğü, güneş ışmlan-
nın yorgun mezartaşlanm bir şaheser ya-
ratırcasına özenle okşadığı gizemli yerler-
dir; onlan nasıl sevmeyeyım ki? Emma-
nuel Beri" ın büyükannesi 'Hava güzel, ha-
di mezarhğa gideüm' dermiş, bu benim en
sevdiğim sözlerden biridir. Hayaletlere ge-
lince, var olduklannı umuyorum ama hep
onlann peşindeyim.
- Sizce fotoğraf sadece bir zevk midir,
yoksa yitirikn zamanın bir arayışı mıdır?
SIEFF-Bence her ikisi de benim fotoğ-
raftan anladığıma yakm saptamalar. Fo-
toğrafta konu kadar ışık da önemlidir. Me-
sela, benim Charlotte Rampüng'i tavan
arasırun penceresinden içe-
ri süzülen ışıkla çektigim
nü fotoğrafı bence onun,
kırk yaşmda bir kadın ol-
masına rağmen en güzel
halidir.
- Peki Yves Saint La-
1
urent'i nüçekmeyi nasıl ik-
naettiniz?
SIEFF - O dönem onun bütün arkadaş
çevresiyle çok yakm arkadaştun. Bana in-
sanlan şaşırtmak istediğini söylemişti. Ben
de fotoğrafını çekebileceğimi belirttim.
Gerçekten çokgüzeldi, biraz Hz. Isa'ya ben-
ziyordu. Üç deri yastığın üzerinde onu bü-
tün yalınlığıyla yansıtmaya çalıştun.
-Fotoğraflanmzda herfaangi bir fihnden
etküendmizmi?
SIEFF - Sinemadan her zaman etkilen-
dim ve bazı yönetmenler de direkt olarak
etkilediler beni. Einsenstein, Orson VVeDes
ve Dreyer bu yönetmenlerdendir.
- İyi bir Jbtoğrafçuıın tanımı sizce nedir?
SIEFF - İyi bir fotoğraf her zaman gü-
zel bir tesadüfün sonunda ortaya çıkar, bu-
na göre iyi bir fotoğrafçı da bu tesadüfle-
rin diğerlerine nazaran sıkça başına geldi-
ği bir insandır.
"Bu Yves Saint Laurent
için çekümiş bir moda
fotoğrafrydı. Üham bir
türiü gehniyordu, o
sırada Catherine'i göğe
doğru bakarken
gördüm. Ve akhma
Catherine'i bir
sandah/eye oturtarak
dua ederken çekmek
gekö." (Yanda)
Alfred Hitchcock'un
•Psycho" fihninin setinde
çekilen fotoğrafı. (Üstte)
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Bu, Eski Bir Kitaptır
Bu, eski bir kitaptır: Claudine'in Evi.
697 numaralı kitabım. O zamanlar kitaplanmın
tek tek numaralanarak işlendiği bir defterim var-
dı. Yok artık o defter. Claudine'in Evi'nin ilk sayfa-
sındaki '697' yadigâr kalmış.
Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan, 1960. Vedia Ta-
tarağası dilimize çevirmiş. Kırk yıl önce, on birya-
şımdaymışım. Sonra on dördümde, on beşimde
yeniden okudum bu kitabı.
Her okuyuşumda, Colette'i orada, o evde ya-
şarken, hem kendisiyken, hem de daha çocuklu-
ğunda Claudine'i 'yaratmışken' görür gibi oldum.
Kendimizden yola çıkarak yazmak... Kendimizi
büsbütün metin dışı bırakarak yazmak...
öyle sanıyorum ki, o zamanlar, böylesi çetrefil
yazarlık, yazmak sorunlanndan büsbütün haber-
sizdim.
Gerçi boyuna okuyor, yazmak istiyordum. Yıne
de bir yazann yazısında çizisinde hiçbir zaman
satt kendisi olamayacağını, istese bile olamaya-
cağını nereden bilebilirdim...
Claudine'le Colette işte iki ayn kişiyken tek ki-
şiydiler ve bunda bir mucize hissederdim, ancak
yazının yaratabileceği bir mucize. Claudine anla-
tıyor, ama Colette yazıyordu.
"Bu kadar sene sonra, bu kitaplarta örülmüş
odayı görmem için gözlerimi kapamam kâfi. Vak-
tiyle onlan karanlıkta da ayırt edebiliyordum. Ge-
ce, bu kitaplardan birini seçmek için lambayı al-
mazdım. Parmaklanmı piyano çalargibi rafın üze-
rinde gezdirmem kâfi idi. Yırtılmış, kaybolmuş ve
çalınmış olduklan halde onlan hâlâ sırasıyla saya-
biliyorum. Hemen hepsi de doğduğumu görmüş-
tü."
Claudine'in anımsadıklan mı? Colette mi Claudi-
ne kimliğine bürünmüş, anımsıyor?
Claudine, sonradan saptadım ki, Coiette'in baş-
ka yapıtJannda da yaşıyordu. Claudine'in evine, ar-
tık Coiette'in evi diye bakıyordum. Annesiyle, ba-
basıyla, kardeşleriyle, bahçesi, bitkileri, börtü bö-
cegiyle ilişkisini üstelik ben de yaşıyordum.
Kaç kez o bahçede çam ağacını, cevizi, asma-
lan ve yüzyıllık ihtiyar sarmaşığı güya kendi ban-
çemdeymişçesine gördüm.
Coiette'in evi evcil hayvanlara, köpektere, kedi-
lere açıldığı gibi aşka, yalnızlıga, aşktan sonraki gö-
nül kırgınlığına da tanıklık edecekti:
"Sonu acı bitse bile, her aşk ayn bir mutluluk-
tur."
Gençken bu söze şaşardım. Colette'ten, ezgin-
liğin kılavuzluk ettiği romanlar okudukça, yazann
öyle gelişigüzel söylediği kanısına varmıştım.
Avare Kadın'da, Cicim'de, L'Entrave'da mutlu-
luk neredeydi ki?
Şimdiyse, aradan yıllar geçince, anılarda, bellek-
te, yazıda çizide, sanatta yaratmaya çaltştjğımız aşk-
ta.. diyorum kendi kendime. Sonu acı bitmiş olsa
da, hatırlarken güzel bir aşka dönüştürmelerimiz-
de...
Colette benim için çok usta bir yazardır. Moulin
Rouge'da pandomimadan yazı masası başmda
geçecek güntere, Coiette'in yaşamını ve yaprtını
;
bir olaganüstülük gibi alımlayabiliyorum.
Claudine'in Evi, Colette'ten itk okuduğum kitap.
Ona çok şey borçluyum.
Dilimize yazık ki çevrilmemiş Dialogues de Be-
tes, Coiette'in kedilerini, köpeklerini konuşturdu-
ğu kitabıdır. İnsanlan 'düşünen'bu kedıler, kopek-
ler, insanlığın ikiyüzlü ahlak anlayışına şaşınp ka-
lırlar. Tıpkı Coiette'in de şaştığı gibi.
Eşsiz anlatımı, inanılmaz güzellikteki betimle-
meleri, sözcüklerle ördüğü o duygu, ruh çözüm-
lemesi peyzajlanyla Colette, 'iyi' okuriara daha
çok uzun yıllar umut aşılayacaktır.
Le Fanal Bleu'de, onca yaşamışlıktan sonra,
ölüme, yok oluşa inanmadığını söylüyor. Yıllar ge-
çip gittikçe, insan usul usul kanıyor.
Claudine'in annesi için şu sözier (ama her anne
için okunabilir):
"Gözlerini yaşartan genç ve tiz gülüşüyle kolay-
ca gülerdi, sonra da bunu, dört çocuk sahibi ve
para sıkıntısı İçinde bir annenin vakanna yakıştı-
ramayarak pişman olurdu."
AhCotette! ' ' ' ' -:
Takvimde lz Bırakan:
"Kırevindeki oturma odası. Biryazgününün so-
nu." Colette, Dialogues de Betes'ten, Le üvre de
Poche, 1965.
Ankara'da rock püzgârfan
• ANKARA (AA) - Ankara'da 3 ^ Kasmı
günlerinde rock müziği rüzgarlan esecek.
Festival, 14 yerli grubun yanı sıra Alman Metal
grubu 'Destruction'm da katılımıyla uluslararası
nitelik kazanacak. Bu yılın başmda çıkardığı 'All
Hell Breaks Loose' adlı albümün dünya turnesi
kapsammda Türkiye'ye gelecek grup, festivalde
vereceği konserin dışında Istanbul'da da bir
konser verecek. Destruction'm katılımıyla son
şeklini alan festival kadrosunda Accursed,
Komma, Knight Errant, Altona, Notwithstanding,
Anorexia, Pilli Bebek, Raven Woods, Sapık Inek,
Suicide, Dementia, Tayga, Antisilence ve
Twilight yer alıyor.
Genç sinemacılapa çağn
• Kültür Servisi - Ekranım artık kısa metrajlı
fümlere de açan Kanal E, bu amaçla genç
sinemacılara bir çağn yaparak ekranında
yayrmlanmak üzere kısa metrajlı filmler bekliyor.
Kanal E, gönderilenler arasmdan beğenilen kısa
metrajlı fihnleri ekrana getirerek daha geniş bir
izleyici kıtlesüıe ulaşmasım sağlayacak.
Aynca, yayımlanan fihnlerin dakikasma
10 milyon TL ödeyecek. Kısa filmlerin
değerlendirmeye alınması için fıhnin video
formatmda bir kopyası ile birlikte kısa özetini,
yapım tarihini, yapunda görev alanlann isimlerini
ve filmin geri gönderileceği adresi belirten bir
dosyanm da Kanal E Program
Koordinatörlüğü'ne iletilmesi gerekiyor.
BUGÜN
•BtLYAYda saat 19 30'da HalukHacaloghTnun
'Kaotik GeBşim' konulu konferansı izlenebılir.
(243 18 14)
• AYA tRİNt de 2. Aya Irini Bach Günleri
kapsammda saat 19.30'da 'La Petite Bande-
Brandenburg' konseri yer alıyor. (244 26 45)