Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL 2000 SALJ
20. YILINDA 12 EYLUL
12 Eylül 1980 'e gelindiğinde Türkiye ekonomisindeki enfazla ağırlıkAlmanya 'daydı
Bonnilekaderbağlarıarbe döneminde ihracat ve ithalat verilerine ı
bakıldığında, Türk ekonomisinin en çok Alman
sanayiine vepazanna bağlı olduğu görülmekteydl En
yoğun mal ve hizntet ahşverişi, Almanya ileyapütyordu.
Türkiyey
nin toplam dış ticaret hccmi içindeFederal
Almanyayüzde 14'lükpayla ilk sıradayer ahyordu.
üyüyen Türkiye ekonomisinde en büyükpay Federal
Almanya merkezlişirketlerdeydL Çünkü lisans
anlaşmaları genelükle çokuluslu şirketlerle
ımzalanıyordu. Teknisyen, nakliye ve sigorta gibi
alanlardayeni bağlantüar kurulabUiyordu. Ama asü
önemlisi reel ekonominin bu bağımîılığtydu
OSMANÇUTSAY-5-
Ulkeler arasındaki siyasal üişkileri, olduğu gftn eko-
nomiye ındirgemek, başka her şey bir yana, öncelik-
le bilımsel değıldır, ama böyle bır ilışkıler ağında ik-
tısadın ağırlığı hep ilk sırada gelır.
Bunu, Türkiye üe Federal Almanya arasındaki iliş-
kilerde de görmek mümkün. Dış ticaretrakamlan, iyi
birer göstergedir.
12 Eylül 1980'e, ihracat ve itfaalat venlerine ba-
kıldığında, Türk ekonomisinin en çok Alman sana-
yiine ve pazanna bağlı olduğu görülmekteydi. En
yoğun mal ve hızmet ahşverişi, Almanya ile yapıb-
yordu. Türkiye'nin toplam dış ticaret hacmi içinde
Federal Almanya yüzde 14'lük payla ilk sırada yer
alıyordu. Ama Türkiye'nin Federal Almanya'nın dış
ticareti içindeki payı binde 4'tü. Türkiye, Federal Al-
manya'nın ithalatında 1979'da binde 3, 1980'de de
binde 4Tük bir yer kaplıyordu. Bu rakamlar, iki ül-
ke arasındaki büyük dengesizliği hemen göstermek-
teydı. Ekonomik rengi biraz abartılarak söylenırse,
Aİmanya "beBrleyen". Türkiye "beirieııen'>
di. Bu da,
Alman sanayı urenmıne ve dış tıcaretindekı genel egi-
limlere uygun bir tabloydu. Federal Almanya, ulus-
lararası piyasalardaki yeri doğrultusunda, Türk-Al-
man ilışkılenni de damgalamıştı. Bu yer, neydi? Şuy-
du: Bır işbölümü vardı ve bu ışbölümüne göre, daha
az gelişrniş ülkeler, basit sanayi mallannın üreticile-
ri oluyorlar, ama sanayıleşmiş merkezler özellikle
teknoloji yoğun ürünlerin üretiminde uzmanlaşıyor-
lardı.
Işte bu tür bir uzman ülke olarak Federal Alman-
ya, Türkiye ekonomisi üzerinde çok etkiliydi. Tür-
kiye de gerek ekonomik, gerek politık açıdan bu he-
gemonyanın nüfuz alanında kalıyordu. Federal Al-
manya'nın bu alandaki gücü ve konumu, sadece ya-
tınm ve dış ticaret ilişkilerini değil, Türk siyasal ya-
şamını da etkiliyordu
Türk ekonomisinin karattertstlftl
Türk ekonomisinin karaktenstıği, 80'lı yıllara ka-
dar iç pazar içın üreümdı. lç pazar, yüksek gümrük-
lerle korunuyor, yatınmlara da ucuz krediler ve dö-
vizle destek venliyordu. 60 ve 70'lerin sınai yapısı,
bir eğılim olarak 80'den sonra da sürdü. Eylül firtı-
nası geçti, 1986 yılına gelindı, bu yıl ıtibanyla yapı-
lan bır değerlendirmede, Türkiye'nin tüm ithalatının
yüzde 70'ının imalat sanayiine aıt olduğu yeniden sap-
tandı. Başka rakamlar da başka yöolere dıkkat çekı-
yor. 1975-1979 döneminde, tüm ithalatın yüzde 58'ini
hammadde, yüzde 39'unu da yatınm mallan oluştu-
ruyordu. Teknoloji açığını kapatmak için yabancüar-
la ortak yatınmlara girişiliyor, patent, know-how ve
lisans anlaşmalan ımzalanıyordu. Özellikle lisans
anlaşmalan teknolojik boşluğu gıdermek ve tekno-
loji transferini gerçekleştirmek için çok tutulan bir
yoldu. Araştırmacı Mehmet Sönmez'ın bır tasnifı,
1963-1985 y ıllan arasında 1046 lisans anlaşmasının
imzalandığını, bunlann da büyük bölümünün, (312),
Federal Almanya'ya ait olduğunu ortaya çıkardı. Bu
rakam dığerlenyle karşılaşünldığında, Türkiye'nin
teknolojik bağımlılığında hangı ülkelenn ağıriık sa-
hibi olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Türkiye, aynı dönemde ikinci sıradakı ABD ile sa-
dece 133, üçüncü sıradaki Ingjltere'yle de 103 üsans
anlaşması imzalamıştı.
Bunun anlamı, Türkiye ekonomisinin, Federal Al-
manya'nın teknolojik ağniığı altında büyüdüğu ve bu
görelı ağırlığın, 1963-1985 dönemındekı geuşıme
bakıldığında ıyice arttığaydı.
Usans anlaşmaları
Başka türlü de söylenebilir Büyüyen Türkiye eko-
nomisinde en büyük pay Federal Aİmanya merkezli
şirketlerdeydi Çünkü lisans anlaşmalan genelükle ço-
kuluslu şırketlerle ımzalanıyordu. Teknisyen, nakli-
ye ve sigorta gibi alanlarda yeni bağlannlar kurula-
bihyordu. Ama asü önemlisi reel ekonominin bu ba-
ğımlılığıydı. Söz konusu lisans anlaşmalan, en çok
makine imalat sanayii, kımya, elektronik aletler, özel-
likle de dayanıkn tüketim mallan ve otomotiv sana-
yiinde yapılıyordu. Federal Almanya, bu anlamda
Türkiye'dekı üretim üzerinde neredeyse rakipsiz bir
söz sahibiydi. Beürleyici olduğunu söylemek için
VVakber Leisler Kiep'in 12 Nisan 1979'da Zürih'te-
ki Grand Hotel Dolder'de, dönemin Mahye Bakanı
Ziya Müezzinoğhı ve ekibıyle buluşmasına bakmak
gerekmıyor 12 Eylül 1980'e gelırken ve sonraki ge-
lişmeler, bu etlanın çoktan "ağır nüflız" boyutlanna
ulaştığım gösteriyordu. Türkiye'de yatınm yapan
Alman fırmalan iç ticarete ve sanayileşmeye yöne-
likti. Bir başka ifadeyle, Federal Almanya'dan Tür-
kiye'ye gelen sermaye, reel ekonomiye, yani doğru-
Schmidt hökümeti, 12 Eylül darbesinden sonra Alman şirketierinin Tüıidye'ye yapüğı yaünmlan destekliyordu.
dan ve somut vetkne eğılımlıydi. "SanaT sektörler-
de banz bir Ajnan damgasından söz etmek zor.
Bankacılıh drnefll
Bankacılık Jginç bir örnekti Çalışkan araştırma-
cı MnstafaSömez'in, "KrtHanunfer" kıtabında-
ki verilere göz i&ldığında, 1980 yılına kadar Türki-
ye'de bizzat ŞTibe açan bir Alman bankasına rastla-
manın mümkûı olmadığı görülüyordu. Alman ban-
kalan, başka şeyler bir yana, Türkiye'nin 1980'den
sonra patlayan " casmo ekonomisindeıı'" kaygı duyu-
yor olabılırdı. ancak ondan önemlisi, Almanya'nın
reel ekonomi te ihracata yönelerek Türkiye ekono-
misi üzerinde edindiği ağırlıktı Aslında Alman ser-
mayesinin dofrudan yatınmlardakı payı da bu güce
ve kapasıteye tır ışaret olarak değerlendırilebüir. Al-
man şırketlenJLm 1978 sonu ıtibanyla sayısı 22, ya-
tınm sermayesı 342.6 miryon TL idi ve Almanya
sermaye hacrnt açısından ABD, Isviçre ve Fransa'nın
ardından geliyjrdu. Yabancı Sermaye Derneği (YA-
SED) rakamlanna göre Alman şirketierinin toplam
yabancı sermavc içindeki payı yüzde 12 idi. 1979 so-
nunda çıkanlaJi tabloda ilksıradayüzde 16.9 ile Fran-
sa, ikinci sıracfa da yüzde 15.3 ik Federal Almanya
geliyordu. 19^0 yılı sonunda ise Federal Alman-
ya'nın payı yüzde 33.1 olmustu ve onu ikinci sırada
yüzde 15.5 ile Fransa, yüzde 10.9 iletieABD izli-
yordu. 12 Eylü'ün ekonomik programı 24 Ocakka-
rarlan ılan ediinış, yaklaşık 8 ay sonra da asker ik-
tidara el koymftştu. Ama kaotik Ûkelerin hüküm sür-
düğübirülkey*, Tüıkrye'ye, Federal Almanya'dan di-
ğer ülkeleri gende bırakacak yoğunlukta bir serma-
ye akabilmişti- Hem de özel sektöre. Bu sermaye akı-
mının olduğu dönemde, Türkiye'den özel sermaye ka-
çıyordu. Bu tersıne trafıkte, Alman Fırmalan akınn-
ya karşı kürek çekebilmişti. Bu tutumun, kâr hesap-
lan falan bir yana, ama zaman içinde siyasi bir nü-
fuza dönüşmemesi olanaksızdı. Dolayısıyla, Türki-
ye ve Federal Almanya, 1980 itibanyla siyasetle doğ-
rudan bağlanblı bir akış ile karşı karşıya kaldı.
Alman hükümetlnden garantl
Alınan bu yannm karaıiannda, Alman sıyasetinın,
özellikle de Scnmidthükümetınin etkili olduğu söy-
lenmelidir. Nitekim Alman şirketleri, yatınmlannda
Bonn'dan belli destek ve garanüler alarak atağa geç-
tiler. Dolayısıyla Türkıye'ninbu zor döneminde özel
sermayenin de bıratak gerçekleştırdığı gözlendı. Ka-
mu borçlan bır yana, sadece bu bıle 24 Ocak karar-
lanna ve önlemlenne, yani bir iktisat programına
"Evet" demeku. Gerçı Almanya kökenli sermaye, Tür-
kıye'de hep en önlerde oldu, ama askeri bir darbenin
gerçekleştirildiğı yılda, böyle bir sıçrama son dere-
ce manidardır. Alman şirketierinin sayı olarak tüm
diğer yabancı özel sermaye şirketlennden fazla ol-
duğu gözleniyor. 1978 ydinda Federal Almanya'nın
22,ABD'nin20şirkerivardı. 1979 yılında 23 Alman
şirketine karşı 13 ABD şirketi faaliyet gösteriyordu.
Darbe yılmda 26 Alman şirketi ile 16 Amerikan şir-
keti, 198 l'de de 26 Alman, 22 Isvıçre kökenli şirket
ön sıralan paylaşıyordu. Alman şırketlen, bu sırala-
malara göre yine kımya, otomotiv ve elektrikli alet-
ler gibi sektörlere yöneliyordu.
Borm'un 12 Eylül'e nasü baktığına en önemli bir
işaret, kaHanmayardımlanndan ahnabüir. "Kmfibms-
tak für Wiederaufbau" (KfW) Alman ekonomisini,
yatınm ve ihracat kredileriyle desteldiyordu. Bu ban-
ka, federal hûkümetın talebıyle azgelişmiş ülkelerle
malı işbirliğı çerçevesinde kredi açıyor ve sübvansi-
yonlarbuluyordu. KfW'nin yapısını siyasi otorite, ya-
ni hükümetbelirlıyordu. Bankanın sağladığı yardim-
lar, kabul ertiği krediler ve yardımlar, hükümet poli-
tikasının ta kendisiydi.
KfWnln bllançoları
Bu bankanın bilançolan, 1979,1980 ve 1981 yıl-
lannda, Türiaye'ye verilen önemin de göstergesiy-
di.KfW, 1979 yılmda Türkiye'ye 695.8 miryon DM'lik
kredi kabul etmiş, Türkiye'yi ikinci sırada Mısır
358.9 mılyon DM üe izlemişti. Darbe yılında tahak-
kuk eden kredi açısından Türkiye 497.5 miryon DM
Ue ilk sıradaydı ve onu 405 müyon DM üe dev Hin-
distan takip edıyordu. 198l'de yine Türkiye ilk sıra-
daydı ve 460 milyon DM tutannda bır kredi söz ko-
nusuydu. Bu son derece "SİJTBÎ'' bankanın, (KfW)
bilançolannda, 1980 yılı, "istikrarprogramınınbaş-
bdığı yt" olarak tanımlandı. 1982 raporunda daTür-
kiye'nm 12 Eylül programıyla "bûjTİk bir sarsmO-
dan çüap ekonomik geüşmeji yotuna sokma çabaa
içine girdi^'' vurgulandı. Bu, 12 Eylül'ün gereklili-
ğıne, sadece Bonn'dakı teknokratlann "imanı" ola-
rak yorumlanmamalıdır. Askeri müdahale, ekono-
minin yeni koşullara yapısal uyumu için kaçınümaz-
dı. Bu yapısal uyum müdahalesinde, başrol Federal
Almarrya'daydı. Daha doğrusu, Bonn'daki sosyal de-
mokrat ağırlıklı hükümetteydi.
SÜRECEK
1 2 E y l ü l d ö n e m i n i n i ş k e n c e m a ğ d u r l a r ı n d a n H ü s e y i n Ö z l ü t a ş ' ı n d a r b e y e t e p k i s i s ü r ü y o r
'Baskı ve zulüm önplana çıkmalı'• 12 Eylül döneminde kapatılan
Bağımsız Bank-Iş Sendikası
Yönetim Kurulu üyesi olan
Kamer Doğan, en büyük
darbenin kendi sendikalanna
vurulduğunu söyledi.
• Dönemin işkence
mağdurlarından Hüseyin
Özlütaş, 12 Eylül'le ilgili
değerlendirmelerde 'asıl pn
plana çıkanlması gerekenin
cunta şeflerinin gaddarhğı ve
zalimliği' olduğunu savundu.
tstanbul Haber Servid - 12 Eylül
cuntasının yıldönümû nedeniyle
darbe mağduru kişi ve kuruluşlarca
yapılan açıklamalar sûrüyor.
Dönemin işkence rnağdurlanndan
Hüseyin Özlütaş, 12 Eylül'le ilgili
değerlendirmelerde "«sıl ön plana
çıkanlması gerekenin cunta
şeflerinin gaddarnğı >c TaKmHgi"
olduğunu savundu. Özlütaş,
"Sömürü, baskı, zuliîn \e işkence
bu dönemin özeffiğktr" dedi.
Cunta döneminde kapatılan
Bağımsız Bank-îş Seadikası
Yönetim Kurulu üyea Kamer
•Doğan, en büyük darbenin Bank-
tş'e vurulduğunu söyledi. Doğan,
Bank-Iş davasuun cuntarun ilk
yıllannda pilot dava olarak
seçildiğrni ve oldubitti bir
yargılama sonucu, sendikanın
kapatıldığını, yöneticilerinin
10 yılı aşan ağır hapis cezasma
çarptınldığıru ve fiili olarak
6 yıl cezaevinde kaldıklannı
söyledi. Bank-Iş'in 1963 yıhnda
kurulduğunu ve 1980 yılına kadar
banka- sigorta işkolundaki güçlü
sendikalardan biri olduğunu
anlatan Doğan, "Bank-Iş, ülke
bağım«7hğını, uhısal çıkarlan
savunmuş, iş güvencesini flk olarak
yaşama geçirmiş, ikrici-demokrat
bir sendikaydL Paşabahçe grevini
takiben DİSK'in kuruunasma
öncülük etmiş sendikalardan
biriydi" dedi.
EMEP, HADEP, ÖDP, Halkeveleri
ve Tohum Kültür Merkezi'nin
oluşturduğu Bahçelievler
Demokrasi Platformu adına
yapılan açıklamada ise
12 Eylül darbesinin Türkiye'deki
bütün devrimci-demokrat, aydın ve
işçi smıfuıa yönelik bir bastırma,
sindirme ve emperyalist güçlerin
istemlerini hayata geçirme hareketi
olduğu savunulda Darbeyle
toplumun demokrasi talebinin 50
yıl geriletildiği ifade edilen
açıklamada şöyle denildi:
"12 Eylül darbesi demokrasi
tarihimizin kara bir günü ve
ülkemizi karanhğa sürükleyen bir
gün olmuştur. Bunun için bizier,
demokrasi ve insan haklan için
ayağa kalkmış bir toplumu, zor
kullanarak zulmederek susturmaya
çataşan bu darbeyi yapanlan ve
sahiplenicilerini protesto ediyor,
haOan talepleri önünde durarak
gekceğini karanlığa sürükleyen
tüm zorba uygulamalara hayır
dryoruz.''
SAU
ORHAN BURSAU
Evet, geçen Pazar günkü yazının sonunda yö-
nelttiğimiz soruyu cxtaya atalm: Ne değişti? Yani 12Ey-
lül öncesi siyasi oluşurnlar, lidederi ve anlayışlan ile
bugününkiler arasında ne değişiklikler var?
Bu, sadece bir soıu Yoksa, ikı dönemin politika-
cılannda anlayış bakımından değişen hiçbtrşey yok,
biçiminde kesin bir kanaati içermiyor.
Soaınun yanrtı önemli.
Çünkü, 12 Eylül edebiyatı arasında hiç sorgulan-
mayan ana konu, 12 Eylül öncesinde, Türkiye'nin
görülmemiş bir ekonomik çöküntü, gönjlmemiş bir
terör, görülmemiş bir siyasal gerginlik, görülmemiş
bir uzlaşmazlık ortamına nasıl ve kimler tarafından
sürüklendiğidir.
Bu tablo, siyasal yönetim(ler)in tablosudur.
12 Eylül ise sadece bunlann bir sonucudur. (*)
Bu sorunun yanrtı. aynı zamanda hem bugün hem
de gelecek için ipuçlan içeriyor.
Isterseniz, bu son cümlenin bıryerine, 'askeridar-
beler açısından'\ da yerleştirebilirsıniz.
• • •
Ne değişti, sorusunun yanıtını vermek zor. Hangi
açıdan baktığınıza göre olumlu ve olumsuz bir dizi
yanıt alabilirsiniz.
Politikacı, tabii ki bazı şeyler öğrendi.
Ama bizi ilgilendiren, işin özü. ^ 5
Özde ne değişti? - -••..-'.."
• • •
Olumlu bakarsak: örneğin politikacılar, 12 Eylül
öncesinin gerginlik ve uzlaşmazlık siyasetinden ders
çıkardılar. O kadar oğrendiler kı, bazen aşın sağcı-
sı ile solcusu arasında ne fark vardı diye sorabiftyo-
ruz. Uzlaşma külturü oluştu. Cumhurbaşkanını uzat-
madan seçiyorlar (Her ne kadar 12 Eylül öncesinin
kriz yaratma alışkanlıklan depreşse bile!). Hükümet
kurabiliyorlar. Teröre karşı duyarlılar.
Tabii, bunlar ülkeyi yönetebilmek için gerekü as-
gari koşullar.
Ancak yeterii koşullar mı?
Yeter koşul, bunlann yani sıra ve en önemlisi sag-
lıklı ekonomi ve Pazar yazımızda çerçevesini çizdl-
ğimiz şu tezdeki koşullann dıkkate alınmasıdır
"Ordunun müdahaJesineyoJaçanbirincietken, si-
yasi oluşumlann, ülkeyi,
a) Anayasal çerçevede;
b) Cumhuriyetin kuruluş amaçlan ve hedefieridoğ-
rultusunda,
c) Genel kabul görmüş çağdaş hedeflere, yarrfre-
fah toplumlannın ekonomi, bilim, teknik, demokra-
si anlaytşlanna vb. yönelik olarak yönetememiş ol-
masıdır".
A, b, c şıklan, siyasilerin bu ülkeyi dogru dürüst
yönetip yönetemediklerinin mihenk taşlan ve gele-
cek için de ipuçlandır. Bu şıklar, alıcı gözie bakılır-
sa, CumhuriyetTürkiyesi'nin varoluşunun altyapjsı,
yapı taşlandır.
Bu yapı taşlannın en azından en can alıcıtan dö-
şenemezse, Türioye'nin, periyodu çok ak olan her
türlü krizle karşı karşıya gelmesi kaçınılmazdır.
En can alıcı yapıtaşlan nelerdir sizce?
Bence şunlar Anayasal bir hukuk devteti, sağlık-
lı ekonomi, laik ve demokratik bir ülke, refah ülke-
leri standartlanna ulaşmak, bu bağlamda yüksek bir
eğitim ve bilim/ teknoloji düzeyine gelebilmek.
Şimdi gelin bu kriterlere göre, politikacılan 12 Ey-l
lül öncesi ve bugünleri ile kıyaslayın ve ve "Ne de-.
ğişti?" sorusunu yanıtlayın!
Anasayal bir hukuk devletinin neresindeier? Eko-
nomi yönetmeyi ne kadar oğrendiler? Kamu kaynak-
lannı vurgunlamayı, hortumlamayı, soymayı ne ka-
dar önleyebıldiler ve soygunculann devlet içindeki
siyasi uzantılannı kesebildiler? Refahı ne kadar yük-
seltebildiler? Yüksek bir eğitim, bilim ve teknöloji-
nin can alıcı önemini kavrayabildiler mi? Şeriatçılık-
la uzlaşmalan, bağlan ne durumda?
Işte "/Ve değişti?" sorusunun özünü bunlar oluş-
turuyor.
Evet, sizce ne değişti?
{*) Kimi "Ben darbelere karşıyım arkadaş'dfye gö-
rüş belirtiyor. Bu içerikten yoksun, ne istediğini de
bilmeyen; toplum, toplumsal gelişmeler ve olaylar-
la hiçbir ilgisi olmayan, büyük ölçüde bilgisizlik, af-
federsiniz biraz da ahmaklık kokan bir laftır. Sanı-
nm şu daha doğrudur: "Ben, darbelerin öncesi or-
tamlana karşıyım!"
Düzeltme: Geçen Pazar günkü yazımda önemli bir
düzetti yanlışı vardı."Anayasanm Jûrkiye'yimuHu, onur-
lu insanlann yaşadtğt birülkeye dönûştürebSeceköasf-
liklere hâlâ sahip olmasıdır* cümlesi, yanlışlıkla "o/-
mamasıdır" olmuş. Düzeltirim.
obursali@bilimmerkezi.org.tr
Caranti Bankası düzenledi
Şark Eserleri Müzesi
yeniden ziyarete açıldı
Haber Merkezi - Eski
Şark Eserleri Müzesi,
yeniden ziyarete açıldı.
Garantı Bankası nın kat-
kılany la yeniden duzen-
lenen müzede, Islami-
yet Öncesi Arap Yan-
madası eserleriyle, Mı-
sır, Mezopotamya ve
Anadolu eserleri sergile-
niyor.
Eski Şark Eserleri Mü-
zesi'ninbinası, 1883 yı-
lında Güzel Sanatlar
Akademisi olarak Os-
man HamdiBey tarafın-
dan yaptınldı. Akade-
minin Cağaloğlu'na ta-
şınmasından sonra bina,
Halil Edhem Bey tara-
fından Yakındoğu ülke-
lerinin eski kültür bel-
gelerinin sergilenmesi
için müze haline getiril-
di. 1993 yılında Avrupa
Konseyi Müze Odülü'nü
alan müzede restoras-
yon ve teşhir-tanzim pro-
jesi 1999 yılında başla-
dı. Garanti Bankası'nın
katkılanyla gerçekJeşti-
rilen çalışmalar sonunda
müze, 8 Eylül günü ye-
niden ziyarete açıldı.
Mûzedeki Islamiyet
öncesi Arap Yanmada-
sı Eserleri koleksiyonu-
nun büyük bir bölümü-
nü Güney Arabistan'dan
gelen eserler oluşturu-
yor. Aynca eserler ara-
sında Kuzey Arabis-
tan'm Nabatea bölgesin-
den getirilmiş eserier de
yer ahyor. Islamiyet ön-
cesi Arap Yanmadası
Eserleri'nin büyük bir
bölümünü yazıtlar, ka-
bartmalı levhalar, mezar
taşlan ve adak heykelcik-
leri oluşturuyor.
Mısır eserleri kolek-
siyonunu ise kazı burun-
tulan, özel koleksiyon-
lardan gelen eserler ve
rastlantı sonucu keşfe-
dilen eserler oluşturu-
yor.
Garanti Bankası Genel
Müdürü Ergun özen,
daha önce de kültürel ve
sanatsal faaliyetlere kat-
kıdabuhmanGaranti'nin
bundan sonra da bu yön-
deki çalışmalanm sür-
düreceğini söyledi.