Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 2000 SALI
14 JvLJJ-iJ. U K kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Uzamların değiştirdiği rofleriıniztçüıde bulunduğum toplumsal uzam-
lardan son derece etkilenen bir kişi ol-
duğumun büincine ilk kez 13 yıl önce
varmıştım. 17 yıl boyunca kolçakh san-
dalyeli, düzayak ODTÜ smıflannda
ayakta ders verdikten sonra Dil ve Ta-
rih-Coğrafya Fakültesi 'nin sabit sıralar-
la kuşatılmış büyük sınıflanna yatay
geçiş yaptığım zaman...
Yıllar boyu, sınıftaki rolümü kapıy-
la pencere arasında bana tanınan yaka-
şık 1.5 x 5 = 7.5 metrekarelik düz bir
alanda hızla hareket ederek bol el ha-
reketlen eşhğinde oynamaya alışmış-
tım. DTCF sııuflannda ise bir platform
üstüne yerleştirilmiş kocaman bir ma-
sayla kara/beyaz tahta arasında sıkışmış
durumdasınız. Öğrenciler sizi 25 san-
tim daha aşağıdan izliyorlar. Hareket et-
meden uzun süre ayakta durunca hemen
başım döner. Ne yapmalı?
Baktım, ders vermeyi beceremez ol-
muşum. Oturup kalktıkça masa zangır-
dıyor. Platform boyunca yürümeyı de-
niyorum, tam kenara gelince dalga ge-
çip aşağıya düşüyorum. El hareketlerim
masanın engellemesiyle gülünçleşiyor.
Sesimi bile başka biçimde kullanmam
gereklı Sözleri seçerken de zorlanıyo-
rum. Ben bu uzam koşullannda, "yıkhz-
laşoğun" birtakım rolleri bile "yeniyet-
me" oyuncudan beter oynuyorum.
Uzam bana uymadı, ben uzama uy-
dum. Oturan hoca oldum. Bakışlara ve
sese kuvvet bır yöntem benimsedim.
Tahtaya bir şey yazmak için durmadan
oturup kalkışım ve incelediğim oyun-
lar bağlamında sahne alırken platform
üstü ya da altı uzamlan kullanışım, za-
manla belirli bir estetiğe oturdu. Geçi-
nipgidiyoruz...
Şu gûzel metromıız
DTCF'nin bulunduğu Sıhhiye sem-
tine Ankara'nın pek çok ınsanı gibi ço-
ğunlukla Ankaray/metro yolculuğu ya-
parak ulaşıyorum. Her kesimden insa-
nın gün içinde 18 saat boyunca kullan-
dığı bu yeraltı trenleri, Ankara'nın uy-
garlık yönünde attığı en büyük adııri.
Artık iyice korkunçlaşmış olan New
KÜUOKSAMAT
vsvmauK
YAfiLJtBEOİ
tMHT
IESTİVAU
Yapı Kredi Sanat Festivali 2000
Eylül ayı gösterılenyle
sanatseverlerle buluşuyor.
Türkıye de fesoval anlayışını değıştıren.
belırlı bır zaman aralığıyla kısıtlı
kalmayıp bütün yıla yayılan
Yapı Kredi Sanat Festivali.
nıtelıklı ve zengın programıyla
sanatseverlen bir araya getırmeyı
sürdûrûyor
Bıleflenraa 15 Agustos 2000 Sali günürrfen (ibaren
a^&dafcı satş noktalanndan aiatılrrsmız
• Yapı Kredi Yayınlar Galatasaray Kıtabevı
(0212) 252 47 00/501
• Akmakez VakKorama (0212)282 09 65
• Suatfye Vafctofana (0216) 360 90 90
• Tetefonia r«efvasyon yaptmmak ıçın
(0212! 252 47 00/471 ve 479 u arayabılırsnc
• Rezereasvonunu yaptnkğmc bıteöen. 48 saat ıçmde,
Yaç» Kredi Yayınlan Galatasvay Kıtabevı. Isbktal Caddea
No 285 BeyoBu adresmden atmano gerekmefctedr
• Reravasycrtannuda Kredi karfc kullanaMirsınc.
• Aynlan lnleUenn tümûnün alınması mrunludur
• Satlan Met gen alırmaz
• Kuunumuz. dan edılen bıtet satış noktalanndar saw
almmannş bıletlerten sonjmlu değıkSır
• Gösten mekânlanndakı gışeler göstoı günlen saat
17 00 der başlara saatne kadar açık olacafctır
b f a n r t Arac**yta M M M * r
lıttp //shop superonlıne k
York metrosunu, gitgide köhneleşen Pa-
ris metrosunu ve hıçbir zaman sevimli
olamamış Londra metrosunu tanımış bi-
ri olarak, Ankaray/metro trenlerüun ve
ıstasyonlannın, Moskova metrosu gıbi
muhteşem (bugün de öyle mi, bilemem)
olmasa da, kent halkını güleryüzle ku-
caklayanve "kennT" olmayönünde özen-
diren uzamlar olduğunu rahatça söyle-
yebilirim. Bu uzamlar, yerinde bir titiz-
İıkle temiz tutuluyor, tren servisı aksa-
madan yapılıyor, çalışanlarla yolcular
arasında düzgün bir ıletışım var.
Bütün bunlar hepimizi öyle olumlu
yönde etkiledi ki, yer alhna indiğimiz-
de yerüstünde olduğumuzdan çok da-
ha farklı insanlara dönüşüveriyoruz.
Öncelikle, daha bırkaç dakika önce yer
üstündeyken yaşadığımız (ışıklara uy-
mayan sûrücülerin, yürürken sizi itip ka-
kanlann, yaya kaldınmına tırmanarak
üstünüze yürüyen arabalann, trafik ve
msan gürültüsünün kirli hava saldınsı-
run neden oldugu) gerilim geride kalı-
yor. Herkes göz açıp kapayıncaya ka-
dar geliverecek treni dinginlik içinde
beklerken neredeyse birbirlerine selam
verecek düzeyde insanlaşıyor. (Hep an-
latılır ya, eski güzel günlerde, akşa-
müstü Kızılay'da dolaşan insanlar bir-
birlerini selamlarmış!)
Ankaray/metro dünyasındakimse en
kalabalık saatlerde bile- bağırarak ko-
nuşmuyor, birbirini itmiyor, yerlere çöp
atmıyor, tükürmüyor ve küfiir etmiyor.
Tren raylan üstünde bir tek naylon tor-
ba ya da buruşturulmuş sigara/gofret am-
balajı görülmüyor. (Bu korkunç huyu-
muzdan vazgeçebiliyormuşuz demek.)
Dahası, insanlar temiz giyimli olmaya
özen gösteriyorlar, başkalanna gözle-
rini dikip bakmıyorlar, trende birbirle-
rine yer veriyoıiar. Neredeyse herkes gü-
lümsüyor. Çünkü insana saygı gösteren
ve insandan da aynı saygıyı bekleyen
bir uzam düzenlemesi içindeyiz. Uzam
insanlan, insanlar da birbirlerini ve ken-
dilerini denetliyor. Birde duraklarda ön-
ce trenden ineceklerin çıkmasını bek-
leyebilsek, bu uygar toplumsal uzam-
da oynadığımız uygar rolde daha da
başanlı olacağız.
Ah bu 'köprüalti'
Metrodan Sıhhiye'de inerseniz dos-
doğru "köprüahTna çıkarsınız. Ve dün-
•ıhhiye'deki
köprüaltı
uzamında
uygar insan
olmayı
sürdürmeniz
olası değil.
Hızlı bir rol
değişiminden
geçerek ilkel
dürtülerinizin
buyruğuna
girersiniz.
yanız değişir. Köprüaltınm üstünde bir-
birine neredeyse yapışık iki "knprü" bu-
lunur. Biri Sıhhiye Istasyonu'nda da
duran ve varoşlardan merkeze insan ta-
şıyan banliyö treninin geçtiği köprü,
öteki de otobüs, minibüs, taksi, üniver-
site-site-şirket servislerinin duraklan-
nı sırhnda taşıyan karayolu köprüsü.
Sız metrodan çıkarsınız, başkalan is-
tasyondan ya da minibüs, otobüs durak-
lannlanndan aşağıya ınerler. Bir de iki
karşıt yönden yürüyerek gelen yüzler-
ce kişi vardu-. (Çünkü bu yörede birkaç
ortaöğretim kurumu, Türk Hava Kuru-
mu, Radyoevi, birkaç hastane, Türk Ta-
rih Kurumu, adhye ve yaklaşık 6000 öğ-
rencisi olan DTCF bulunmaktadır.)
Köprüalünda tespih gibi sıralanmış 10
kadar otobüs durağuıda bekleyenler de
cabası. Her sabah ve her akşam hepi-
niz aynı noktada buluşursunuz. Değil
selamlaşmak, birbirinizi ezmek için
müthiş bir istek duyarak gideceğiniz
yöne geçmeye çalışırsınız. Boşuna...
Bu 15-20 metre uzunluğundaki "fcöp-
rüam" uzamı, sayısız engellerle dolu-
dur. Her şeyden önce köprülerin alrın-
dan akan ana cadde trafığı son derece
Uluslararası Yarışmanın Finali , ,
Gerçekleşıyor
III. YAPI KREDİ ULUSLARARASI
LEYLA GENCER ŞAN YARIŞMASI
Bu yıl üçûncûsû gerçekleşecek olan Yapı Kredi
Uluslararası Leyla Gencer Şan Yansması'nda,
fınal gecesı, ödül töreru, gorkemlı gala konserı...
Ûnü Turkıye sınırlannı aşan sanatçımız
Leyla Gencer'ın de jürı üyesı olarak katılacağı
yanşmanın heyecanını siz de yaşayın.
4 Eylül 2000 Pazartesı Saat: 18.00 (Rnal ve Ödül Töreni)
7 Eylül 2000 Perşembe Saat: 20.30 (Gala Konsen)
Cemal Reşit Rey Konser Salonu
Sttet Flyatian: Rnal ve Ödül Töfenı 2.000.000 TL, Gala Konsen 3.000.000 TL
BHet Satifi: Yapı Kredi Galatasaray Kıtabevı: (0212) 252 47 00/ 501
Cemal Reşit Rey Konser Salonu: (0212) 232 98 30
Kendi sınırlannı aşan orkestrayla
yaratıcı teknîğe sahip bir solist
FRANKRJRT AM MAIN ODA ORKESTRASI
Sef: Rteta Savtc
Solist: Boris Belkln (Keman)
Aya Innı Müzesrnın tarıhî
mekânında ıkı konser verecek
olan Frankfurt am Main Oda
Orkestratı. Almanya'nın en başanlı müzısyenlennı bırleştıren
bır grup. Konser sırasında solist Boris BeHdn'in tûm enerjısi
ve hıslen açığa çıkıyor. Soluksuz izlenecek bır konser.
9-10 Eylül 2000 Cumartesi, Pazar Saat: 19.30
Aya İrini Müzesi
Ankaray/metro trenleri ve
istasyonlan, kent halkını güleryüzle
kucaldayan ve kentfi ohna yönünde
özendiren uygar ı
hızlı ve tehlikeli olduğu, bır yandan da
Kızılay yönünden gelen otobüsler üst
üste yığılarak duraklara yanaşmaya ça-
hştığı için, köprüüstlerinden inen ve
Kızılay ya da Ûlus yönünden yürüye-
rek gelen tüm insanlar, üç ya da üçbu-
çuk metre genişliğindeki kaldmmda
sıkışıp kalırlar.
Suratlargerilmiş, çanta, paket ve tor-
balara sıkı sıkıya yapışılmıştır. Adım-
lar sakmılarak aülır, çünkü kaldınm bi-
rer metre genişliğinde üç ayn basamak-
tan oluşmaktadır. Önünüze bakmazsa-
nız, bir basamaktan ötekine zorunlu
uçuş yapıp bacağınızı larabilırsiniz.
Karşınıza bakmazsanız da, adamın bı-
ri sizi biçip geçebilir. Merdivenlerden
inen istasyon kalabalığı "enine", aşa-
ğıdaki duraklarda otobüs bekleyenler de
"boyuna" engel oluşturur. Bir de köp-
rüalnndaki dükkânlara girip çıkanlar.
Dahası, tüm bu kargaşanın orta yerin-
de durup ahbaplanyla sohbet edenler ya
da daha kötüsü, bağıra çağua "cep mu-
habbeti" yapanlar...
Bir yandan. trafiğin korkunç vınla-
ması, Öte yandan neredeyse bir ağızdan
bağnşan insanlann gürültüsü. Öyle an-
lar gelir ki, boğucu gürültüye ve sıkı-
şıklığa kilitlenmiş insanlar, "birey" ol-
ma nitelikJerini yitirip "güruh"laşır-
lar. Kargaşanın bir parçasıdırlar artık.
"Köprüsün"mız caddeden akan ara-
balann saçtğı egzoz gazlannın birik-
tiği yerdir. Köprüüstlerinden akan toz
toprağuı indiği alandır. Bu uzamda sı-
kışılıp kalındıgı anlarda dakıkaiarca
toz ve gaz soluyup baygınlık geçiren-
ler az değildir.
Üstelik bu aşın kirli uzamda bir ec-
zane, bir dönerci, bir ekmekçi, bir de
kunıyemişçi bulunmakta, bunlardan
bazılan kaldınmm bir metrelik üst bö-
lümüne taşmaktadır. Tathcı, saatçı, kâgıt
mendılcı vb. gibi kaldınmın orta yerine
yerleşmiş işporta esnafını da unut-
mamalı. (Az ilerdeki, üstünü kapalı tut-
fuğu taze simitleri lastik eldivenle ahp
temiz torbaya koyan simitçime laf yok!)
Bu kadarla da kalmıyor. Köprüaltın-
dan geçmeye çalışanlan alttan ve üst-
ten ıslatan iki de su kaynağı söz konusu.
Bir çeşme var ki, o kalabalıkta, su içen-
lerden şişe ve bidon dolduranlara, elini
yüzünü, paspasını yıkayanlara dek her-
kesin hizmetinde. Yalağı hep tıkan-
dığından suvu her zaman kaldınma
taşan bir hayrat. Kış yaz çamur, karlı kış
günlerinde buz tehlikesi "engelli"
yürüyüşümüze yeni renkler katmakta
böylece. Üstteki tren köprüsünün toz-
lu demirlerinden ise isli bir su akar
tepenize. Böylece, köprüalûndan geçer-
ken ne başınıza sahip olabilirsiniz ne
ayaklannıza...
Büyük kent yaşamında plansızlığın
en korkunç örneğini simgeleyen Sıhhiye
"köprüaltı'' uzamında, metrodan henüz
çıkmış olsamz bile "uygar" insan ol-
mayı sürdürmeniz olası değildir. Hızlı
bir rol "degişim''inden geçerek "flkel"
dürtülerinizin buyruğuna girersiniz.
Yerlere tükürür, çöplerinizi çevreye
savurur, küfreder, herkesi iter kakar,
herkesten ve kendinizden nefret eder-
siniz. Size değer vermeyen bir uzamda
siz de değersizleşirsiniz.
Emekli olan birçok arkadaşm, "ay-
nhş avuntusu" olarak "köprûarandan
kurtuluyonun'' demeleri boşuna değil.
Claude Chabrol, son fllmlnln çekimlerinl tamamladı
BHet Ryatian:
I Kaöeme 7.500.000 TL,
III Kademe 4 000.000 TL,
II. Kademe 5.000.000 TL.
Öğrencı (III Kademe) 3.000 000 TL.
Sanatseverlerîn duygularını harekete
geçirecek renkli bir ses
JOCHEN KOVVALSKI (Attus)
Ş A N K O N S E R İ Plyano: Sheltey Katz
î Opera dûnyasını etkılediği kadar tüm sanatseverlenn ilgisıni
j ve beğenısını kazanan Jocfıen Kowatskl Istanbul'da...
I Bu sonbahar akşamını, sesı ve unutulmaz klasık müzık
j bestecılerının aşk şarkılanyla renklendiriyor...
12 Eylül 2000 Salı Saat: 19.30
Aya İrini Müzesi
Bllet Flyatian: I. Kademe 10.000.000 TL,
II Kademe 7.500.000 TL,
III. Kademe 5.000.000 TL,
Öğrencı -III. Kademe- 4.000.000 TL.
'Burjuvodnin göbeğinden
bir hikâyeyiçektim'
Geleneksel fado ruhunu yakalayın
DULCE PONTES
(0 primeiro Canto)
YAPI KREDİ
Portekız müzığının en popüler ısmı Oulce Pontes,
Istanbul'da... Portekiz popûler müziğı ve geleneksel fado
ezgileri Açıkhava Tiyatrosu'ndan yûkselecek. Bu son yaz
akşamlanna sıcak, duygu yüklû şarkılaria veda edın.
15 Eylül 2000 Cuma Saat: 21.00
Cemil Topuzlu (Harbiye) Açıkhava Tiyatrosu
BUet Ryatlan: I. Kademe 15.000.000 TL,
II. Kademe 10.000.000 TL,
III. Kademe 7.500.000 TL,
Öğrencı -II! Kademe- 6.000.000 TL.
Kürtür Servisi - 'Que La Bete Meure'
(Aptal lar Ölsün) filminin yönetmenı
ClaudeChabrol, JacquesDutroncve Isa-
beDeHuppert'inbaşrollerinı paylaştığı son
uzun metrajlı fılmi 'Merci Pöur Le Cho-
colat'm (Çikolata tçın Teşekkürler) Is-
viçre'de gerçekleştirdiği çekimlerini ta-
mamladı. Venedik Film Festivali'nde gös-
terilen fılm, 25 Ekim'de Fransa'da vizyo-
na girmeye hazırlamyor.
Claude Chabrol'ün her zaman tarüşılan
yam; sözü bu kadar uzat- r
_^______
mayı seven, kırk üç yıla,
altmışa yakın fılm sığdı-
rabümeyi başarmış biryö-
netmen, nasıl olur da hâ-
lâ iflah olmaz bir tembel
olarak sayılabüir? Ya da bu
kadar neşeli bir adam bu
kadar karamsar konulan
nereden buluyor? Femi-
nist olarak tanınan biryö-
netmen neden Flauberti-
yen bir yaklaşımla insan-
bğın yaiuzlığı teması üze-
rinde bu kadar düşünür?
Burjuvaziyi hor görme huyunu en sonun-
da aşmayı nasıl başarabildı?
'Merci Pour Le Chocolat', çarpıcı bir
sahneyle başlıyor. Uzun süredir devam
eden bir evliliğin kahramanlan; Andre,
birpiyanist ve Mika, bir çikolata fabrika-
sının müdürü, belediyenın önünden geçer-
ler. Andre'mn aklında hâlâ, tuhaf bir tra-
fik kazasında ölen ikinci kansımn anıla-
n vardır. Ve üstüne üstlük, genç, güzel ve
piyano konusunda oldukça yetenekli Je-
anne, çiftin hayannagirer. CharlotteArmst-
rong'un bir oyunundan uyarlanan fiun,
'burjuva aüe' kavrarmna, değişik bir ba-
kış açısmdan yaklaşıyor. "Evet,yine bur-
juvazmin göbeğinden bir hikâyeyi çektim.
Bu bir saplanü değil, benim sosyal çökûn-
tüyü ifade etme tarzım, KuzevK sıradan
biraflenin günlükyaşanoamvennektençok,
varüklı bir aflenin yaşadıklannı anlatma-
yıyeğByorum" dıyen yönetmen, bu fihnin
kendi karanlık ve gizemli dünyasuıa çok
uygun düştüğünü söylüyor.
'Boucher' ve Tbnlet
An VTnaigre' filmleri-
nin yönermeni olen
Chabrol için, film seti-
nin kurduğu mekânla-
nn etrafında güzel res-
toranlar olmasına dik-
kat eder deniliyor. Ye-
mek yemenin yaşanun-
da büyük yer tuttuğunu
belirten Chabrol, film-
lerinde de oyunculara
sıkça yemek yediriyor.
Fakat bu 'Merci Pour
Le Chocolat' adlı son
filminde, her ne kadar yine güzel yemek-
leri çekse de oyunculan yemek yerken
kullanmadığını da ekliyor. FUmin çekim
aşamasmda arka arkaya gelen -projektö-
rün patlaması, önemli bir sahnenin çeki-
mi sırasında üst üste uçaklann geçmesi ve
o sahnenin birçok defa tekrarlanması- gi-
bi aksiliklerle karşüaşıünası, Chabrol'ün
inancını bir an için kaybetmesine yol aç-
sa da tecrübeli yönetmen ve sabırlı oyun-
cu kadrosu bütün güçlükler altmdan ba-
şanyla kalkabılmişler.
YAZIODASI
SELtM İLERİ
SanaleşekKürBfyonın
Sevgili Yekta Kara
Sevgili Yekta,
Bu yazıya nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum.
Ama yaayı mutlaka yazmam gerektiğini çok iyi bi-
liyorum.
Haftalardırseninle ilgili suçlamalan okuyoruz. Ben
hırsızlan çok severim. Yalnız senın durumun çok
hüzünlü geldi bana: Hırsızlık şöyle dursun, yıllardan
beri canın çıkarak çalıştığın alanda, emeğinin alına-
mamış karşılığını öyle bir suçlamayla ödüyorsun
bugün. Düşündüm de, bu toplumun son aptallann-
dan biriydin sen.
Evet, hep aptaldın Yekta. Meselâ bir geceyi ha-
tırlıyorum, yemeğe çıkacaktık, bir türlü gelememiş-
tin, saatlerce seni beklemiştik. Şimdi seni hertıan-
gi bir bakanlık emriyle kapının önüne koyuveren
Opera'da bilmem ne için çalışmaya devam etmiş-
tin.
Yalnız o kadar mı? Seni başka birçok budalalık-
lann içinde hatııiıyorum. Başlıcası, Türkiye Cumhu-
riyeti kültür ideolojisinin 'çoksesli müziği' sevdirme
ilkesine yüzde yüz inancındır. Vatandaşın opera de-
nen belâdan yetmiş yıl boyunca adım adım sıvış-
masına aldırmayarak, sen, bu sanatı asıl Türk hal-
kına sevdirebilmek için çaba harcadın. Bundan da-
ha büyük ahmaklık olabilir mi?
Başına gelenlere ne kadar sevindiğimi sana an-
latamam. Yahu, o kadar dolan cebine indirrnişsin,
daha derii toplu bir evde oturamaz mıydın? Üçün-
cü sınıf şarkıcılann bile havuzlu villalarda yaşadığı
bu ülkede, sen hem operacı ol, hem yönetici ol,
Ayaspaşa'daki uyuz evdeotur. Oturduğunla kalma,
ne zaman yemeğe çıksak, bir de seni evine bırak-
mak zorunda kalalım.
Oh olsun sana Yekta! Kovulduğun Opera'da se-
ni son gördüğümde Tosca'nın genel provasınday-
dın. Ağzını bıçak açmıyordu. Heyecan içindeydin.
Güzel olsun, iyi olsun, başanlı olsun diye çırpınryor-
dun. Buna gülmem de neye gülerim?! Neydi o ha-
lin? Şişman vücudunla koşuşturup duruşlann? Yal-
nız sen mi? Hayatımda gördüğüm derin incelik olan
Zehra Yıldızda...
O zaman, parantez içi ünlem işaretli dostlann,
'bu' Zehra Yıldız'ı senin 'çıkardığını' söylemişlerdi.
Bize bu kadar güzel bir sanatçıyı dinletmeye ve gös-
teımeye ne hakkın vardı? Ama sen, içinde bulun-
duğun, daha doğrusu, sözümona yöneticisi oldu-
ğun anlı şanlı kuruma göğüs gere gere, gizli kapak-
lı birtakım işler kanştınyordun...
O Opera ki, yıllar yılı, neyi sahnelediyse bir kâbus
yaratabilmişken, senin döneminde herkesçe seyre-
dilebilir, etkilenebilinir hale geimişti. Ne zaman gö-
rüşmek istediysek, senin yeni yeni opera tasanlann
vardı. Müfettişler -üstelik Gogol'ün müfettişi değil-
ler...- ne iyi ettiler de senin gizli içyüzünü ortaya dök-
tületi
Neydi saatlerce, harta geceyanlanna kadar ope-
ralarda kalmalann? 'Operadaki hayalet' miydin iki-
gözüm? Herkes gibi maaşını alıp başını sallamak du-
rurken, nediyorsunuz, 'sısponsır
1
mı diyorsunuz, her
neyse, işte o adarrriardan fiten bulup, operalar da*
ha görkemli olsun diye uğraşmalanna, ciddiyet ara-
malanna, emek verdiğin sanatını yüceltmelerine
saygı mı duyacaktık?!
Bu arada tabii Ali Taygun'un başına gelenlerden
de büyük memnuniyet duyduğumu asla saklama-
yacağım. O adam yıllarca oyunlarfilan yönetti; unu-
tamadığım oyunlar; bir ömür verdi. Sana söyledik-
lerimi ona da söytemek isterim: Kim söyledi ona, böy-
lesi alın teri dökülmüş işler yap diye?!
Evet, ikinize çok hoş bir 'son' haarlandı. Nasıl
olur da, bu ülkede işinde gücünde, sanatında erde-
minde insanlann, gün gelir, ithamlarla yerle bir edil-
diğini bilmezsiniz? Bu nasıl tarihinden kopukluktur!
Bu nasıl kendine güvendir!
Seni bir kez tanıyıp bin kez sevensdostlanm var-
dı. Onlar da ağızlannın paylannı bir güzel aldılar.
Sen, ışıl ışıl kara gözlerinle insanlara hep alçakgö-
nüllü baktn ve aldın cevabını; zevkten dört köşe olu-
yorum: Şu sıralar o kadar işe yaradın ki, Hüseyin
Rahmi'nin Türkiye'sinde hiçbir şeyin değişmeyece-
ğini bir kez daha ispat ettin.
Sana teşekkür ediyorum Sevgili Yekta Kara.
Takvimde lz Bırakan:
Bugün takvimde hiçbir iz yok. S.I.
17 Ağustos, kültür-sanat
etkiniiklepi ile aralacak
• tSTANBUL (AA) - Derm ızler bırakan 17 |
Ağustos depreminin 1. yıldönümü kültür-sanat.'
etkinlikleriyle de amlacak. Istanbul Fotoğraf '
Amatörleri Kulübü (IFSAK), Beyoğlu'ndaki
merkezinde 17 Ağustos Perşembe günü
'Depremin Yüzleri' konulu bir saydam gösteri,
31 Ağustos'ta da 'Depremden Kalanlar' adlı fılm
gösterimini gerçekJeştirecek. Haftamn diğer
kültür-sanat etkinlikleri ise şöyle: Reha Büir'in
' Digital Kareler Fotoğraf Sergisi' iFSAK'ta,
Kngızistanlı ressamlar Asan Raimkulov, Kudai
Bergenov ve Ruslan Ibrahimov'un 'Köprü' adlı
resim sergileri Sepetçiler Kasn'nda. sanatçı
adaylaruu topluma tanıtmak amacıyla başlaülan
'Yeni Öneriler/Yeni Önermeler' sergi dizisinin
Ebru Dinçel, Fatih Sungurtekin, Şükran Pala,
Mukadder Şünşek ve Gözdem YJdmm'ın
yapıtlannm yer aldığı üçüncüsü de Borusan Sanat
Galerisi'nde açıldı.
1. Uluslararası Engelliler
Sanat Festivali
• Knttür Servisi - Dün tzmır'de başlayan
1. Uluslararası Engelliler Sanat Festivali, 21
Ağustos'a dek sürecek. 110'u yabancı toplam 360
sanatçının katılacağı festivalde, Brezilya,
Bulgaristan, Belçika, Küba, Mısu-, Ahnanya,
Hollanda, ABD, lspanya, Italya, Benelüks ve
Iskandınav ülkelerinden konukJar yer alacak.
BUGÜN - • •
• RUMELİHÎSARI'nda saat 21 OO'de Ray
Charles'ın konseri izlenebilir. (448 70 00)
• CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA
TTYATROSU'nda saat 21.OO'de 'Goran
Bregoviç'in konseri gerçekleşecek. (481 63 00)
• BAHÇEŞEHtRAMPHt-THEATER'da 'Yaz
Şenüği' kapsarrunda saat 21.30'da Magnoha adlı
film izlenebilir. (669 41 38)