23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17MART2000CUMA HABERLERIN DEVAMI btanbul TÜRKİYE _Y 7 Sinop 8 Adana Edime K Kocaeli _8 Samsun 6 Trabzon 7 Mersin Çanakkale Y izrriTr Y~ PB 17 Diyarbakır B 15 _5 Giresun 9 Ankara _Y 10 Şanlıurfa B 19 K 4 Mardin B 13 Manisa Y 8 Eskişehir K 3 Siirt B 15 Aydın Y 12 Konya 8 Hakkâri PB Denizli Zonguldak Y 10 Sıvas 5 Antalya K 6 Van PB Y 13 Kars PB Marmara, Ege, Batı ve Orta Karadenız, iç Anadolu ıle Akdeniz yağışlı öteki yertef parçalı bulutlu geçe- cek. Yağışlar kıyı ke- simlennde yağmur ötekı yerlerde karia kanşık yağmur ve kar şeklınde olacak. Ha- va sıcaklığı batıda azaiacak, doğuda ar- tacak. DIS MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn PB PB PB PB PB PB PB Y 4 2 5 14 11 13 13 10 Berlin 6 Moskova K 0 Budapeşte PB 6 Aşkabat PB 9 Madrid PB 19 Astana K -3 Viyana Belgrad Sofya K Roma _6 Taşkent PB 9 _5 Bakû PB 15 J3 Bişkek B 8 PB 14B 15 Tİflıs Atina Münih 9 Zürih Y 13 Kahire Y 7 Şam B 25 B 22 0Açık Parçalı bolutlu k Çok bukftiu ı Yağmurtu \pARAP Kartı Gök gürûltülü 9 W GUNCELcÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada larımızda irdelemeler yapıyorlar. Ne ki yönetici kadrolanmız, kimi vurgulamalann içinde yer alan ekonomik, hatta demokratik ve in- san haklan açısından her türiü noksanımızı gider- diğimiz zaman bile önümüze çıkacak büyük bir sorunu görmezlikten geliyor ya da göstermek is- temiyorlar.. AB Komisyonu, 1997'deki raporunda "Kürtazın- lığı" deyimini kullandı. Fakat daha sonraki tarihlerde bu kavramı yu- muşattı. "Azınlık" demekle yetindi. Bu değişiklik, AB üye ülkelerinin Türkiye'nin Kürt azınlık sorunu olduğunu artık yadsıdıklannı mı gös- teriyor? Kuşkusuz hayır! Yazılı metinlerde azınlıktan söz ederken Kürt ifa- desini kullanmamalannda başka bir neden olabi- lir. Zira AB ülkelerinde, azınlığı tarrf eden, tanımla- yan bir ifade üzerinde ittifak yok! Ancak; terminolojide yer almamasına karşın An- kara'yı ziyaret eden veya Batı başkentlerinde ko- nuşan Batılı devlet adamlan "Türkiye'deki Kürtle- re azınlık haklan verilmesini" ısrarla dile getiriyor- lar. Yakın geçmişe şöyle bir göz atalım: Türkiye'nin AB'ye adaylığının resmen açıklandı- ğı gün konuşan Finlandiya Başbakanı, "ilk işin in- san haklannın çözümlenmesi ve.. azınlık haklan- nın sağlanması olduğunu" altını çizerek söyledi. Ardından önce Hollanda Dışişleri Bakanı Anka- ra'yageldi ve "az/nWr"sözcüğünü kullanırken "Gü- neydoğu 'daki Kürtleri kastettiğini" açıkladı. Yanın- da duran Dışişleri Bakanımız Cem, bu söz üzeri- ne gözlerini tavana çevirmekle yetindi. Hollanda'yı Isveç, Isviçre, Lüksemburg dışişleri bakanlan izledi. Aynı nakaratı yinelediler. Kısacası Avrupa'nın ağzında "Kürt azınlığı" ve "Kürt azınlığına haklannın verilmesi" vardı. Birslo- gan haline getirdikleri bu istemle Ankara'nın başı- nı ağrıttılar. Ankara ise; AB üyelerinin kendi aralannda "azın- lık" deyimini tarif edemediğini ve bu nedenle Kürt- lere azınlık dayatmasının kıymet-i harbiyesi olma- dığını öne sürüyor. Bu dayanağa güvenmek politika saptamalann- da yeterti olacak mı acaba? Daha da bastıracaklar Zira Avrupa ülkeleri bugün azınhk tarifinde uz- laşmtş olmayabilirler. Ancak bugünkü tutumlan yann bir uzlaşmaya varmayacaklannı göstermez. Üstelik Türkiye önümüzdeki yıllarda ekonomik ve sosyal açıdan Avrupa ölçütlerine ne denli yak- laşırsa yaklaşsın; ittifakla karar alan 15 üyeli AB, Kürt sorununu çözümlemediğimizi öne sürerek tam üyeliğimizi askıya alabilir. Türkiye, Kürt sorununda AB'nin tutumundan haklı olarak rahatsız. Nitekim, AB Komisyonu'nun Genişlemeden So- rumlu Komisen Günter Verheugen, Istanbul'da- ki konferansında açıkça "Kürt somnunun çözü- münden" sözaçtı. Başbakan Ecevit'in, Verheugen'i Türkiye'nin Kürt değil, Güneydoğu sorunu olduğunu söyleye- rek uyarmasına karşın, AB Komisyonu yetkilisinin verdiği yanıt Avrupa'nın tavnnı sergiliyor: "Hen\es sorunu istediği gibi tanımlayabilir" di- yor. Üstelik "komiser" var olan sorunun çözümlen- mesinin esas olduğunu da ekliyor sözlerine. Bu direniş AB ülkelerinin Kürt sorununu bir azın- lık sorunu olarak gördüklerini ve mutlaka bu açı- dan çözümlenmesini istediklerini kanrtlıyor. AB'den hemen her gün değişik bir konuda bas- kı geliyor. Acaba Cumhurbaşkanı Demirel, yakın geçmiş- te olduğu gibi bugün de Kürt sorunu ile Avrupa'nın yıllar sonra Sevr'i yaşama geçirmek istediğine i- nanıyor mu? İstanbul için 15 aylık su kaldı Barajlar alarm veriyor İstanbul Haber Servisi - Istanbul'un su gereksi- nimini sağlayan barajlar- da kente 15 ay yetecek kadar su rezervinin bu- lunduğu belirlendi. Ba- rajlardaki kullanılabilir su miktannın 718 milyon metreküp, doluluk oranı- run da yüzde 82.67 oldu- ğu kaydedildi. tstanbul Su ve Kanali- zasyon Idaresi (ÎSKİ) ve- rileri dikkate alınarak ya- pılan derlemeye göre, Is- tanbul'a su sağlayan Ter- kos, Alibeyköy, Büyûk- çekmece, Ömerli, Dar- lık, Elmah, Kazandere, Sazhdere ve Pabuçdere barajları ile Istranca- lar'daki 5 dereden gelen su miktan 717.81 milyon metreküp, kente verilen günlûk su miktan da 1 milyon 602 bin metreküp olarak ölçüldü. Barajlardaki su mikta- rı, Terkos Barajı'nda 150.29 milyon, Alibey- köy Barajı'nda 25.32 milyon, Büyükçekmece Barajı'nda 108.03 mil- yon, Ömerli Barajı'nda 235.37 milyon, Darlık Barajı'nda 107.50 mil- yon, Elmalı Barajı'nda 6.64 milyon, Sazhdere Barajı'nda 42.06 milyon, Kazandere Barajı'nda 15.42 milyon ve Pabuç- dere Barajı'nda da 19.84 milyon metreküp olarak hesaplandı. Aynca, Ist- rancalar'daki 5 dereden de kente 7.34 milyon metreküp su sağlandı. Böylece, kente verilen günlûk su miktan ortala- ması dikkate alındığında, büyük bir kuraklık ya- şansa dahi barajlarda Is- tanbul'a 448 gün, bir baş- ka deyişle 15 ay yetecek kadar su rezervinin bu- lunduğu kaydedildi. Is- tanbul'da yağışlann bay- ramın son gününe kadar devam edecek olması ne- deniyle barajlardaki su oranının daha da artması bekleniyor. 'Halkevleri gereldP• Baştarafı 1. Sayfada npa np benziyor. Bunu nasıl değer- lendiriyorsunuz? Çalışmalar büyük gizlilik içinde sürüyor. Işleyişin, akrivitenin yerine oturması için kilit noktadaki örgüt elemanlannın da yakalanması gere- kiyor. Elimizdeki bilgileri tam olarak bitirmeden kamuoyuna açıklarsak yanlış yapmış oluruz. Belki yeni bel- ge ve bilgilere ulaşılacak. Örgütün büyük bir bölümü yakalanıp, sorgu- lanıp adliyeye teslim edilmiş değil. Önümüzdeki günlerde bu çalışmala- nn ışığında daha net bilgilerin de ge- lip gelmeyeceği belli değil. Kendi aramızda konuşmalar oluyor. Ancak şu aşamada örgütün yapılanmasına ılişkın kesin bilgi vermek yanlış olur. - TBMM Insan Haklan Komisyo- nu üyeleri tstanbuTda karakolda fffis- tinaskısı ele geçirdikr. tşkencenin ön- lenmesi için >apılnıası gerekenler ko- nusundaki görüşlerinizi açıklar mısı- MZ? tnsan haklanyla ilgıli bakanlığın 10 yıldan beri yürüttüğü bir program var. Bu çalışmalann ışığında insan haklan ile ilgili konu her seviyede ders şeklinde anlatılageliyor. tnsan haklanna bizim bakanlığımızı ilgi- lendiren konu açısından baktığımız- da, eğitim yasasını değıştirdik, plan bütçede bekliyor. Polisin bilgi düze- yinı daha üst seviyeye çıkarmak ve ıhtısaslaşan bir yapı içinde delilden suça giden biryöntemi hâkım kılmak için geçen yıl çıkardığımız 4422 sa- yılı yasa bu boşluğu doldurmuş du- rumda. Kara para hareketleriyle ilgi- li çalışmalar da sürüyor. Eğitim yasa- sı çıktığında Avrupa standartlannın da üstünde polis yetişecek. Işkencey- le bir yere vanlamayacağuıı modern dünyada anlatmamıza gerek yok. Bunlar. parlamentoda seçilmiş gnıba da bırakılamaz. Işkenceyi sadece ka- rakoldaki işkence aleti olarak algıla- mak yanlış. Uygulayıcüann her gün yasa çıkarması önemli değil. Önem- lı olan rutelıkli uygulayıcılann devre- ye sokulmasıdır. Çünkü meri (yürür- lükteki) mevzuatı nitelikli şekilde uy- gularsanız, davranışınızla ıstemedi- ğiniz birtakım olumsuzluklan da ön- lemiş olursunuz. Bu tip hareketleri söylemle çözmeniz mümkün değil. Sorunu münferit olarak gördüğünüz- de 2-3 kişi cezalandırmış olursunuz, ama genel düşünceyi değiştıremezsi- niz. Klasık anlayışı bir tarafa bıraka- rak, zihniyet devrimi yapmak ve uy- gulamada teknoloji ımkânlanyla ül- ke menfaatlan için en iyi şekilde kul- lanabilmek, kullanırken de teknolo- jının getırdığı yönetim anlayışmı hâ- kım kılmak düşüncesiyle davranıyo- ruz. Bugünkü parlamentonun çıkar- dığı mevzuatlan uygulayacak nitelik- te elemanlan yetiştirip devreye soka- mazsanız, uygulama eksik olacağı için uygulamadan kaynaklanan ek- siklik de devletin bir suçuymuş gibi karşımıza çıkar. - tşkenceyie bakanfak oiarak naal mücâdele edrvorsunuz? İşkence konusunda, devletin koy- muş olduğu kurallar çerçevesinde, zaten soruşturması yapılır. Önernli olan birtakım şeylerde, siyasi prim peşinde koşmamak. Bizler gelip ge- çiciyiz. Devletin koymuş olduğu ku- rallann uygulayıcılar taranndan bir bütünlük içerisinde devam ettirilme- si gerekir. Zaten devletin devamlılığı da budur. Konu münferit olay gibi dü- şünüldüğünde yanılgıya kapıunz. Te- rör olaylan bugüne kadar münferi- den düşünüldüğü için, organıze suç- lar, yıllardan beri süregelmiştir. Olay- lan hiçbir zaman münferiden düşüne- mezsiniz, bir terörist hareket gibi dü- şünemezsiniz. Bin yıldan beri gelen bir süreç, bütün boyutlanyla araşünl- ması lazım. Netıce alınamamasımn nedeni hep olaylara basit bir münfe- rit olay gibi yaklaşılmasından kay- naklanmakta. Bizim günlûk işlerle işimiz yok. Bizim tarzımız, temele dayah ve uzun vadede çözüm üreten, bir daha gerisin geri gelmesin diye çaba sarf eden bir girişim. Yöneten kesim zorlayıcı obnamahdır. Halkın önünü açacak bir anlayış içerisinde olmalıdır Olaylann temeline ınilıp toplum eğitilmeli. -Avrupa Böüği'ae avunı yasaian çerçevEsmde hakmhgmiTitalri çahş- Selçuk'tadeftnebıdundu ÖZGENACAR ANKARA - Izmir'in Sel- çuk ilçesinde Anadolu Beylik- leri döneminin ekonomisine önemli ölçüde ışık nıtacak 936 gümüş sikkeden oluşan bir de- fıne, pişmiş topraktan bir kumbara içinde bulundu. Define. Şelçuk Müzesi Mü- dürü Selahattin Erdemgil'in kazı başkanlığında, Avustur- ya Arkeolojisı Ensrıtüsü Mü- dürü Prof. Dr. Fritz Krinzin- ger'in bilimsel başkanlığında Selçuk'taki "tsa Be> Hama- mı"nı koruma ve onarma amacıyla yapılan su kanallan- nın yapım çalışmasında orta- ya çıkanldı. Terk edilen Isa Bey Hamamı, konumu nede- niyle Ayasuluk tepesinden ge- len su akıntılanndan daha da olumsuz etkilenmiş, 19?0'ler- de koruma amaçlı çalışmalar- dan bir sonuç aknamamıştı. 1997'de müze, AMisturya Arkeoloji Enstitüsü ile işbirli- ği yaparak sonına yeniden el attı. 1997'deki temizlik çalış- masını, ertesi yıl, katılımlı bir arkeolojik kazı izledi. Uzman- lar, Ayasuluk tepesinden ge- len sulardan hamamı kurtar- mak için çevresinde iki sula- ma kanah ve bir dayanak du- van yapılması karan aldı. Du- vann yapımını Selçuk Beledi- yesi adına Başkan Vefa Llgen yüklendi. Kaymakam Yusuf Ziya Karacaev'ın desteğinde 1999 yılında sulama kanalı ça- lışmalanna da başlandı. Proje için 1999'da 420 bin Avusturya Şilini (yaklaşık 17 milyar lira) harcandı. Finans- manı ise Avusturya Bilim Ba- kanlığı ile işadanu Antoo Kal- sağladı. Hamam çalış- isabey kimdir: Germiyan Beyliği Ordusu'nun subaşılanndan Mehmet Bey'ın kurduğu Aydınoğlu Beyliği 14. yy'm ilk yansında bölgede denizcıUk ve ticaret alanındaki gelişimi ile önernli bir sıyasal güce kavuştu. 136O'ta başa geçen fsabey, beyliğin merkezıni, Rumlann "Ayios Logos (Kutsal Hikmet)" dediği ve Türkçe'ye "Ayasutak" olarak dönüşen Selçuk'a taşıdı. Kendi adıyla tanınan isabey Camii'ni (1374-75) ve hamamını yapü. isabey, Btrinci Bayeztf'ın, beyliklerin üzerine yürümesine karşı koyamayacağını anlayınca padişah ile Izmir'de vergi toplamanın kendısine bırakılması koşulu ile anlaşarak haklanndan vazgeçti. İsabey. daha sonra Tire'ye taşındı. Kızı Hafsa Sultan'ı padişahla evlendirdi. Varhğmı, 1391 "de ölûmünden önce kurduğu vakfa bağışladı. masının 3-4 yıl daha devam edeceği ve her yıl yaklaşık bu kadar bir har- cama yapılacağı açıklandı. Su kanallannın yapımından önce enstitü arkeologlannca yapılan temel acma amaçlı arkeolojik kazılar sıra- sında ana caddenin yanda bittiği bir noktada pişmiş topraktan bir kum- bara içinde 936 gümüş sikkeden olu- şan bir define bulundu. Tarih bulun- mayan, ancak İsabey dönemıne ait bu sikkelerin 1360-1390 yıllan ara- sına ait olduğu anlaşılıyor. Enstıtünün Türkolog ve tarihçısi Dr. Şuk Pfeiffer- Taş'ın 80-90 sikke üzerinde yaptığı ön incelemede bun- lann 20 kalıptan çıktığı anlaşıldı. Aralannda Menteşe Beyliği'nden Ahmet Gazi'ye ait üç sikke ile Ladik'te basılmış bir sikke de belirlendi. Definenin tümü üzerinde yapılacak çalışmanın birkaç yıl süreceğı bildınlıyor. Bu farklı bölge sıkkelerinin varlığının beylikler döneminin malı ilişkılenne ışık tutması bekleniyor. Define, enstitü uzmanlartn- ca laboratuvarda konservasyo- nu yapılarak Efes Müzesi'ne teslim edildi. Her sikkenin "<*- jital (saytsal)" fotoğraflan çe- kıldi. 0.6 ile 1 gram arasında değişen sikkelerdeki gümüş kalitesinin anük dönem gümüş sıkkelenne kıyasla yüksek ol- duğu, bunun da, İsabey döne- minin ekonomik gücünü yan- sıttığı bildırildi. Hamam kazı- sı çahşmalannda aynca dağı- nık olarak 232 bronz ve 4 gü- müş sikkenin daha bulunduğu öğrenildi. 1979'da St Jean Te- pesi'nde (Ayasuluk) iki kum- bara içinde 2. Murat ve Fatih Sultan Mehmet dönemlenne ait 1670 sikke daha bulunmuş- tu. Avusturya Bilimler Akade- misi, Dr. Pfeiffer-Taş'ın Sel- çuk Müzesi ile işbirliği yapa- rak bu defineleri üç cilt olarak yayımlamasını programına al- dığım açıkladı. Avusturya Arkeoloji Ensti- tüsü Müdûrü Prof. Dr. Krin- zinger, yûzyılı aşkın bir süre- dir Efes'te yapılan arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmala- n kapsamına ilk kez aldığı "ls- fauni Dönem" arkeolojisüü Anıtlar ve Müzeler Genel Mü- dûriüğû'nün de oluru ile Ma- yıs 1999'da başlatmıştı. Böy- lece, Efes ve Selçuk'ta ilk kez tüm uygarlıklar kendi dönem- leri doğrultusunda ayn ayn in- celenmiş de olacak. Enstitü, Selçuk'taki Beylikler ve Osmanlılara ait hamamlar, türbeler ve mescitlerin önce topografik yer- leşme alanlannı belirlemeyi, resto- ran çalışmalannın yanı stra bunlann Osmanü arşivlerindeki belgelerinin araştınlmasını, "tsiami Dönem" ça- lışmalannın bilimsel bütünlük için- de yürütülmesini hedefliyor. Âlmanlar demokrasiden memnun değil BERLİN (Cumhuriyet) - Alman halkının. Berlin hükümetinin büyük deviet politikası izlemesıne karşı ol- duğu, ancak Federal Almanya'nm uluslararası ılişkilerde daha etkin rol- ler ve sorumluluk üstlenmesini de reddetmediğı beürlendi. Alman Ban- kalar Birliği için hazırlanan bir ka- muoyu araştırmasında, sokaktakı Al- man'ın "Berfin Cumhumeti" başlı- ğı altında yürütülen tartışmalara ya- bancı olduğu da ortaya çıktı. Halkın sadece üçte bin "Bu tür bir tarüşma du>Tnuştum" yanıtını verdi. Araştırmaya göre Alnıanlann ya- ndan fazlası Almanya'nm uluslarara- sı sorunlann çözümünde sorumluluk almasını isterken. jöizde 63'lük bir kesimi. "özelfflde dış poihika ve gü- venlik politikası alanında" Alman- ya'nm Avrupa'nın önderliğine so- yunmasını sakıncalı buluyor. Ekono- mi politikalannda, Almanya'nm Av- rupa'da öncü bir rol üstlenebilecegi- ni düşünenlerin oranı ise yan yanya. Bankalar Birliği raporuna göre Berlin Duvan'nın yıkılmasından 10 yıl sonra, Batı eyaletlerinde yaşayan Almanlann yüzde 85'i, doğu eyalet- lerinde yaşayanlann ise yüzde 89'u iki Almanya'nm birleşmesini doğru buluyor. Birleşmeyle birlikte gelen sorunlann endışelendırdıği Alman- lann oranı 1993 yılında yüzde 52 iken, 2000 yıh başı itibanyla birleş- meyi sevinçle karşılayanlann oranı yüzde 54. Ancak her Alman'dan 3'ü, birleşmenin getirdiği sorunlann bü- yük bölümünün çözülmediği görü- şünde. Oysa bu oran 2 yıl önce batı eyaletlerinde yüzde 82, doğu eyalet- lerinde ise yüzde 88 olmuştu. Almanlann yüzde 80'i "sadeceAl- man 'nn, doğu veyabaofark etmiv'or'' derken, yüzde 18'lık bir kesım ken- dısini "Baü Alman" veya "Doğu al- man1 ' olarak tanımlamayı tercıh edi- yor. Almanlann yüzde 30'u ülkedeki siyasal sistemin iyi işlemediğini, o nedenle birçok noktada değiştirilme- si gerektiğini savunuyor. 1998 Eki- mi'nde Almanlann yüzde 71'i, Do- ğuAlmanlann da yüzde 53'ü demok- rasiyle mevcut sorunlan çözebilece- ğıne ınanırken, bugün bu görüşü pay- laşanlann oranı banda yüzde 61, do- ğuda ise yüzde 39. Her 2 Almandan bıri, işsizliğin de- mokrasiyi tehlikeye atabileceğini ve siyasal niteükli huzursuzluklann or- taya çıkabileceğini savunuyor. Alman halkmın yüzde 75i sosyal sigorta ve benzeri primlerin, yüzde 68'i devletin daha da borçlanacağına, yüzde 57'si de enflasyonda gözle gö- rülür bir yükselme olacağına inanı- yor. Her 4 Alman'dan 3'ü de önü- müzdeki 50 yıl içinde Almanya'nm Avrupa Birleşik Devletleri'nin bir parçası halinı alacağını düşünüyor. Bankalar Birliği'nın araştırması- na göre komşu halklar, Berlin'in ar- ok dış polıtık maceralardan uzak ol- duğuna inamyor. mabr hakkmda bügi verir mismiz? Uyum yasaian çerçevesinde, kara para ile ilgili yasayı hazırlatıyoruz. ilk defa bakanlığın teknolojik olarak gelişimini süreklilik içinde takip eden Teknoloji Üst Kurulu oluşturduk. Ku- nılla, her türlü teknolojik hareketin birbütünlük içinde bakanlığuı ve ba- kanlığa bağlı jandarma, emniyet, sa- hil güvenliğin disiplin içerisinde her yönden kendini gelıştirmesıni amaç- ladık. Daha organize ve bilimsel bir yapı düşünüyoruz. Dış llişkiler Daire Başkanlığı kurmamız gerekiyor. Bu- nun yasal mevzuatmı hazırladık. Strateji merkezi kurduk, yakında aça- cağız. Merkez, gerek araşnrmacılann önünü açan gerekse bakanlığın araş- nrmacı personeline kaynak ve destek sağlayan, bütün ürettıği gizli ve açık bilgileri kullanıcılann emrine veren yapı içerisinde olacak. -Terörörgûtlerhiemücadeledege- inen nokta hakkmda bilgi verir misi- niz? Takip ettiğımiz birçok örgüt var. Bunlar gündeme çıkmamışlar. Yıllar içinde ekonomik, kültürel, ideolojik yapılanma içine girmiş örgütler. Hep- si de devletin kontrolü altında. Bası- nın da halkı ne yapması gerektiği ko- nusunda gözünü açması gerekiyor. Bütün kurumlann bakış açılan, çağ- daş bir görûş içerisinde halkı aydın- latacak bir yapı içinde olmalıdır. Meslek odalannın da kendi görevle- rini yerine getirmelen lazım. Sa- dece tenkıt ediyor, konuşuyor. Meslek odası kendi mensuplannı çok az eğiriyor. Ama teknoloji, dünyadaki görüşler o kadar çabuk gelişiyor ve süreklilik arz ediyor ki, sizin kendi kabulünüzü yap- tırmanız lazım. Ülke olarak yap- rırabilmeniz için onlann üst sevi- yesine çıkmanız gerekiyor. Türki- ye'nin dışarda temsil gûcünün yükseltilmesi meslek odası men- suplanrun hâkım güç konumuna gelmesinden geçer. - İçişleri Bakanfağı, Susurluk oiaymm aydmbDİması konusun- da nekr vapı>«r. Partinian Bderi Mesut Yılmaz, Susurluk'un a>- dmlatüacağı konusunda çok iddi- afa açıkfatmaJar yapnuştu 'Susurhık kapanmadı' MesutYılmazbu konularda sa- mımı, üzerine gitmekte kararlı. Yalnız o günkü yasal mevzuatta organize suçlarla mücadelede ek- siklik vardı. Yasal çerçeve içeri- sinde adliyenin önüne gıdecek dosyanın içenği son derece önemli. Bu içeriği doldurmak için de bilgiye ihtiyaç var. Meclis araş- nrma komisyonu birtakım insan- lan dinlerken diğer yandan da bu açıklamalar yazılı ve görsel bası- na aktanldı. Halbuki soruşturma- lar son derece gizlidir. Geriye dö- nüp bakuğımızda alman ifadele- rin basında yer alması soruştur- manın bitmesi anlamındaydı. Tam olarak bitti diyemeyiz ama gelecek aylar veya yıllarda başka bir olay savcı ve güvenlik güçle- rinin önüne geldiğinde yeni bir dosya açılabilir. Susurluk hiçbir zaman kapanan bir olay değıldır. -Türki\«'deirtkanınbirnuma- rah tehdit oidnğuna dikkat çeküi- yor. Sizce Türkiye'de birind tehü- kemkMr? 'Asıltehlikecehalet' Türkiye'deki en büyük tehlike cehalettir. Nizamülmülk medre- selerinden bugüne kadar geçen süreç içerisinde Türk toplumu- nun nasıl yetiştirilmesi gerektiği konusunda çalışmalar yapıldığı- na ilişkin belgeler var. O dönem- de bugünkü Hizbullah'ın karşıtı olarak bakıldığında Hasan Sab- bah tehlikesi var. Yani tehlike 1000 yıl önce de var. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinin ardından bilim adamlanyla eğiti- min nasıl olması gerektiği tarüşı- lıyor. Orada Türk eğitim siste- minden felsefi sistem kaldınlı- yor. Ondan sonra Türk milletinin üerlemesi gerilemeye dönüşüyor. Cumhuriyet döneminde de Ana- dolu'nun topyekûn kalkınması anlayışı içerisinde Köy Enstitüle- ri, halkevleri, halk eğitim mer- kezleri kurulmuş, sonra yozlaştı- nmuş. Türkiye'de bunlann yeni- den devreye sokulması gerekiyor. Fatih Belediye Başkanlığı döne- minde sivil toplum örgütleriyle eğitim parklan yaptık. Eski hal- kevlerinden alman bir modelin çağdaş şekliydi. tnsanlar hangı dine inanıyorsa onun da bilimsel anlamda anlatılması gerekir. Bu Diyanet Işleri Başkanlığı 'nın gö- revıdir. Çünkü halkı aydınlatmaz- sanız ait seviyedeki insanlann ge- lirleri düşük, bilgi düzeyleri sıfır noktasuıda olduğu, ekonomik olarak aç ve inanç açısından ca- hil olduklan için her konuya doğ- ru yönelimleri söz konusudur. Bu da her türlü örgütü beraberinde getiriyor. • • G U N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada güne, uzay çağından elektronik çağına, oradan bilgi çağına kadar atladık. Bilgi çağının temeli, adı üzerinde, bilgi. Toplumlar, kişiler artık sahip olduk- lan bilgi zenginliğiyle ölçülür oldular. Konu pek çok yanıyla incelenebilir, iki temel un- suru masaya yatıralım: Bilginin elde edilmesi, bilginin kullanılması. Ikisi arasında dağlar kadar fark var. Mutluluk için bu tanım çok kullanılır: "Insan sahip olduklan kadar değil, sahip oldukla- nndan aldığı haz kadar mutludur." Bunu bilgiye şöyle uyarlayamaz mryız: "Insan sahip olduğu bilgiler kadar değil, sahip ol- duğu bilgileri kullandığı zaman ve zemin kadar var- dır." Küreselleşmenin mimarlan bilginin kullanımını da yukarıdaki tanıma uygun biçimde gerçekleştiriyor- lar. Bilim adamlannı da bu yönde kullanmak için bü- tün güçlerini seferber ediyorlar. Bu yanıyla küresel- leşmeyle birlikte oluşan (moda deyimle) marketle- rin arasına bir de "bilim-market"in katıldığını söyle- yebiliriz. AB üyesi ülkelerin içinde yapılan araştırmalarla, AB kurumlannca desteklenen Türkiye'ye yönelik araştırmalann bakış açılannda 180 derecelik farklı- lıklar olduğu dikkati çekiyor. Ömeğın, AB ülkeleri içinde bilim adamlanna veri- len-önerilen araştırma konulan şu tür başlıklan taşı- yor "Ortak kültürieri birpotada eritip, yeni kûltûrierya- ratmanın sağlam zeminleri." "Sınırlann kaldınlmasıyla birlikte gündeme gelen yeni değerierin güçlendirilmesi." "Biriik üyesi ülkelerin kendi kültür değenerini ko- rurken, bunun ortak yaşamayı zoriaştıncı değil ko- laylaştıncı bir unsur haline getirilmesinin yollan..." Türkiye'ye yönelik araştırmalarda ise şu tür konu- lar dikkati çekiyor: "Farklı kültürierin öne çıkanlarak, daha canlı ya- şamasının kaçınılmazlığı." "Anadolu mozaiğinin renklerinin her birinin öte- kinden farklı olduğunu ortaya koyacak bilimsel ger- çeklere yeni bir bakış..." "Anadolu geleneğinde ortak gibi görünen davra- nışlann özünde farklı çizgilerden geldiğini ortaya koymanın güncelliği..." Susan bilgin... Bilimsel çalışmalar sonucu ortaya konan gerçek- lere elbette saygımız var. Ancak bilimin siyasetin emrine girmesinden de kaygımız var. Bilim adamlannı blok olarak tek potaya koyama- yız, ancak gerek çokuluslu şirketlerin gerekse AB- ABO kurumlannın son derece cazip paralarla öner- diği pek çok araştırmanın zemininde kamuoyuna çok açık duyurulmayan siyasi hesaplann yattığı bi- liniyor, görülüyor... 18 Nisan seçimlerinden sonra yükseköğrenimin biraz daha yüksek bölümünü ABD'de sürdüren ki- şilerden birkaçıyla tanıştım. Yaz tatilini Türkiye'de araştırma yaparak geçireceklerdi. ABD üniversite- lerinden hocalan onlardan şu konulan araştırmala- nnı istemişti: "78 Msan seçimlerinde hangi etnik kesim ağıriık- lı olarak hangi partilere oy verdi." "Seçimlerde refah düzeyi ne ölçüde etkili oldu." "İç göç nedeniyle yaşadığı yerden kopanlaryeni yerieştikleri kentlerde hangi siyasi eğilimlere yönel- di..." Hiçbir bilim adamı, insanlığa zaran olsun diye araştırma yapmaz. Dinamiti bulan da, atom bomba- sının temellerini atan da öncelikli olarak bilimi düşü- nüyordu. Ancak bu buluşlann kullanımı sık sık insan- lıkdışı oldu... Benzer durum sosyal bilimlerle uğraşanlar için de geçerli. Ülkemizin yetişmiş değerleri de yukanda verdiği- miz ömeklerle sık sık karşı karşıya kalıyor. Bilim adamlannın sadece bilgiyle değil, bilginin sonuçla- nyla da ilgilenmesi gerekli. Sözü Moliere ile nokta- layalım: "Susan bir bilgin, bir kelimesöyleyemeyenaptal- dan farksızdır." Almanya'da meclis karıştı Yeşiller, Akkuyu'yu kurtarmaya kararlı AHMET TEVFİK ORTAÇ BERLİN-Akkuyu'dakı nükleer santral projesinde Ahnan firmalannın rolü önemli ölçüde azaldı. Fe- deral Çevre Bakanı Jürgen Trittm, Cumhuriyet'in so- rulannı yanıtlarken, Al- man fırmalannın Alman- ya dışındaki bu tür ginşım- lerine devletin mali güven- ce vermemesi için çabala- nnı sürdüreceğini tekrar- ladı. Her ülkenın kendi egemenliği çerçevesinde, enerji polikasına ve atom enerjisinin kullanımnıa karar vereceğini hatırlatan yeşil bakan, "Federal Al- manvu. bu riskli enerji tar- zmı mümkün olduğunca çabuk bitirmeje karar ver- nuştir" diye konuştu. Trittin, Türkiye ile ilgi- li olarak da şu açıklamayı yaptı: "Yurtdışındaki a- tom santraDanmn yapım ihalekriniıı ahmı ve yürü- tühneleri hükümetin değil, ilgili kuruluşlann mesele- sidir. Yurtdışında atom santrallannm yapımınm desteklennıesu benim a- çımdan, federal hüküme- tin enerji poutikalanyla u)um göstermemektedir. Bu jüzden, federal hükfi- met taranndan yurtdjşııı- da atom santraDannm in- şasuıa güvence vcrilroeme- si için uğraşıyorum. Bu, Tûrkrve'dekiAkkuyu pro- jesi için de geçerüdir." Dışişleri Bakam Fisc- her'in yurtdışında üç nük- leer santralın yapımı için öngöriilen kredilen onay- laması, Yeşiller içinde kar- gaşa yarattı. Federal Mec- lis Grubu tarafından yapı- lan açıklamada, Fischer'in karar hakkında kendileri- ni bilgilendirmediğine dikkat çekildi. Bakanhk ve Yeşiller Meclis Grubu ara- sında bir iletişim bozuklu- ğu yaşandığniı itiraf eden Fischer, karann sonucu hakkında kendisinin de geç bügilendınldiğıni ile- ri sürdü. Parti sözcüsfi Kerstin Müller ve Parti Genel Sekreteri Reinhard Bütikhofer. komitenin al- dığı kararlann, Yeşiller için küçük de olsa bir ba- şan olduğunu savundular. Müller, "Koaosyondaki pa>ımız \üzde 62. İstekte- rinüa yüzde 100 kabul et- tiremeyiz. Vurtdışmda da olsa, Yeşiller için, yapuan her nükleersantralbir faz- laüknr" diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle