Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17MART2000CUMA
HABERLERIN DEVAMI
btanbul
TÜRKİYE
_Y 7 Sinop 8 Adana
Edime K
Kocaeli
_8 Samsun
6 Trabzon
7 Mersin
Çanakkale Y
izrriTr Y~
PB 17 Diyarbakır B 15
_5 Giresun
9 Ankara
_Y 10 Şanlıurfa B 19
K 4 Mardin B 13
Manisa Y 8 Eskişehir K 3 Siirt B 15
Aydın Y 12 Konya 8 Hakkâri PB
Denizli
Zonguldak Y
10 Sıvas
5 Antalya
K 6 Van PB
Y 13 Kars PB
Marmara, Ege, Batı
ve Orta Karadenız, iç
Anadolu ıle Akdeniz
yağışlı öteki yertef
parçalı bulutlu geçe-
cek. Yağışlar kıyı ke-
simlennde yağmur
ötekı yerlerde karia
kanşık yağmur ve kar
şeklınde olacak. Ha-
va sıcaklığı batıda
azaiacak, doğuda ar-
tacak.
DIS MERKEZLER
Oslo
Helsinki
Stockholm
Londra
Amsterdam
Brüksel
Paris
Bonn
PB
PB
PB
PB
PB
PB
PB
Y
4
2
5
14
11
13
13
10
Berlin 6 Moskova K 0
Budapeşte PB 6 Aşkabat PB 9
Madrid PB 19 Astana K -3
Viyana
Belgrad
Sofya K
Roma
_6 Taşkent PB 9
_5 Bakû PB 15
J3 Bişkek B 8
PB 14B 15 Tİflıs
Atina
Münih 9 Zürih
Y 13 Kahire
Y 7 Şam
B 25
B 22
0Açık Parçalı bolutlu k Çok bukftiu ı Yağmurtu
\pARAP
Kartı Gök gürûltülü
9 W
GUNCELcÜNEYT ARCAYÜREK
• Baştarafı 1. Sayfada
larımızda irdelemeler yapıyorlar.
Ne ki yönetici kadrolanmız, kimi vurgulamalann
içinde yer alan ekonomik, hatta demokratik ve in-
san haklan açısından her türiü noksanımızı gider-
diğimiz zaman bile önümüze çıkacak büyük bir
sorunu görmezlikten geliyor ya da göstermek is-
temiyorlar..
AB Komisyonu, 1997'deki raporunda "Kürtazın-
lığı" deyimini kullandı.
Fakat daha sonraki tarihlerde bu kavramı yu-
muşattı.
"Azınlık" demekle yetindi.
Bu değişiklik, AB üye ülkelerinin Türkiye'nin Kürt
azınlık sorunu olduğunu artık yadsıdıklannı mı gös-
teriyor?
Kuşkusuz hayır!
Yazılı metinlerde azınlıktan söz ederken Kürt ifa-
desini kullanmamalannda başka bir neden olabi-
lir.
Zira AB ülkelerinde, azınlığı tarrf eden, tanımla-
yan bir ifade üzerinde ittifak yok!
Ancak; terminolojide yer almamasına karşın An-
kara'yı ziyaret eden veya Batı başkentlerinde ko-
nuşan Batılı devlet adamlan "Türkiye'deki Kürtle-
re azınlık haklan verilmesini" ısrarla dile getiriyor-
lar.
Yakın geçmişe şöyle bir göz atalım:
Türkiye'nin AB'ye adaylığının resmen açıklandı-
ğı gün konuşan Finlandiya Başbakanı, "ilk işin in-
san haklannın çözümlenmesi ve.. azınlık haklan-
nın sağlanması olduğunu" altını çizerek söyledi.
Ardından önce Hollanda Dışişleri Bakanı Anka-
ra'yageldi ve "az/nWr"sözcüğünü kullanırken "Gü-
neydoğu 'daki Kürtleri kastettiğini" açıkladı. Yanın-
da duran Dışişleri Bakanımız Cem, bu söz üzeri-
ne gözlerini tavana çevirmekle yetindi.
Hollanda'yı Isveç, Isviçre, Lüksemburg dışişleri
bakanlan izledi.
Aynı nakaratı yinelediler.
Kısacası Avrupa'nın ağzında "Kürt azınlığı" ve
"Kürt azınlığına haklannın verilmesi" vardı. Birslo-
gan haline getirdikleri bu istemle Ankara'nın başı-
nı ağrıttılar.
Ankara ise; AB üyelerinin kendi aralannda "azın-
lık" deyimini tarif edemediğini ve bu nedenle Kürt-
lere azınlık dayatmasının kıymet-i harbiyesi olma-
dığını öne sürüyor.
Bu dayanağa güvenmek politika saptamalann-
da yeterti olacak mı acaba?
Daha da bastıracaklar
Zira Avrupa ülkeleri bugün azınhk tarifinde uz-
laşmtş olmayabilirler.
Ancak bugünkü tutumlan yann bir uzlaşmaya
varmayacaklannı göstermez.
Üstelik Türkiye önümüzdeki yıllarda ekonomik
ve sosyal açıdan Avrupa ölçütlerine ne denli yak-
laşırsa yaklaşsın; ittifakla karar alan 15 üyeli AB,
Kürt sorununu çözümlemediğimizi öne sürerek
tam üyeliğimizi askıya alabilir.
Türkiye, Kürt sorununda AB'nin tutumundan
haklı olarak rahatsız.
Nitekim, AB Komisyonu'nun Genişlemeden So-
rumlu Komisen Günter Verheugen, Istanbul'da-
ki konferansında açıkça "Kürt somnunun çözü-
münden" sözaçtı.
Başbakan Ecevit'in, Verheugen'i Türkiye'nin
Kürt değil, Güneydoğu sorunu olduğunu söyleye-
rek uyarmasına karşın, AB Komisyonu yetkilisinin
verdiği yanıt Avrupa'nın tavnnı sergiliyor:
"Hen\es sorunu istediği gibi tanımlayabilir" di-
yor.
Üstelik "komiser" var olan sorunun çözümlen-
mesinin esas olduğunu da ekliyor sözlerine.
Bu direniş AB ülkelerinin Kürt sorununu bir azın-
lık sorunu olarak gördüklerini ve mutlaka bu açı-
dan çözümlenmesini istediklerini kanrtlıyor.
AB'den hemen her gün değişik bir konuda bas-
kı geliyor.
Acaba Cumhurbaşkanı Demirel, yakın geçmiş-
te olduğu gibi bugün de Kürt sorunu ile Avrupa'nın
yıllar sonra Sevr'i yaşama geçirmek istediğine i-
nanıyor mu?
İstanbul için 15 aylık su kaldı
Barajlar
alarm veriyor
İstanbul Haber Servisi
- Istanbul'un su gereksi-
nimini sağlayan barajlar-
da kente 15 ay yetecek
kadar su rezervinin bu-
lunduğu belirlendi. Ba-
rajlardaki kullanılabilir
su miktannın 718 milyon
metreküp, doluluk oranı-
run da yüzde 82.67 oldu-
ğu kaydedildi.
tstanbul Su ve Kanali-
zasyon Idaresi (ÎSKİ) ve-
rileri dikkate alınarak ya-
pılan derlemeye göre, Is-
tanbul'a su sağlayan Ter-
kos, Alibeyköy, Büyûk-
çekmece, Ömerli, Dar-
lık, Elmah, Kazandere,
Sazhdere ve Pabuçdere
barajları ile Istranca-
lar'daki 5 dereden gelen
su miktan 717.81 milyon
metreküp, kente verilen
günlûk su miktan da 1
milyon 602 bin metreküp
olarak ölçüldü.
Barajlardaki su mikta-
rı, Terkos Barajı'nda
150.29 milyon, Alibey-
köy Barajı'nda 25.32
milyon, Büyükçekmece
Barajı'nda 108.03 mil-
yon, Ömerli Barajı'nda
235.37 milyon, Darlık
Barajı'nda 107.50 mil-
yon, Elmalı Barajı'nda
6.64 milyon, Sazhdere
Barajı'nda 42.06 milyon,
Kazandere Barajı'nda
15.42 milyon ve Pabuç-
dere Barajı'nda da 19.84
milyon metreküp olarak
hesaplandı. Aynca, Ist-
rancalar'daki 5 dereden
de kente 7.34 milyon
metreküp su sağlandı.
Böylece, kente verilen
günlûk su miktan ortala-
ması dikkate alındığında,
büyük bir kuraklık ya-
şansa dahi barajlarda Is-
tanbul'a 448 gün, bir baş-
ka deyişle 15 ay yetecek
kadar su rezervinin bu-
lunduğu kaydedildi. Is-
tanbul'da yağışlann bay-
ramın son gününe kadar
devam edecek olması ne-
deniyle barajlardaki su
oranının daha da artması
bekleniyor.
'Halkevleri gereldP• Baştarafı 1. Sayfada
npa np benziyor. Bunu nasıl değer-
lendiriyorsunuz?
Çalışmalar büyük gizlilik içinde
sürüyor. Işleyişin, akrivitenin yerine
oturması için kilit noktadaki örgüt
elemanlannın da yakalanması gere-
kiyor. Elimizdeki bilgileri tam olarak
bitirmeden kamuoyuna açıklarsak
yanlış yapmış oluruz. Belki yeni bel-
ge ve bilgilere ulaşılacak. Örgütün
büyük bir bölümü yakalanıp, sorgu-
lanıp adliyeye teslim edilmiş değil.
Önümüzdeki günlerde bu çalışmala-
nn ışığında daha net bilgilerin de ge-
lip gelmeyeceği belli değil. Kendi
aramızda konuşmalar oluyor. Ancak
şu aşamada örgütün yapılanmasına
ılişkın kesin bilgi vermek yanlış olur.
- TBMM Insan Haklan Komisyo-
nu üyeleri tstanbuTda karakolda fffis-
tinaskısı ele geçirdikr. tşkencenin ön-
lenmesi için >apılnıası gerekenler ko-
nusundaki görüşlerinizi açıklar mısı-
MZ?
tnsan haklanyla ilgıli bakanlığın
10 yıldan beri yürüttüğü bir program
var. Bu çalışmalann ışığında insan
haklan ile ilgili konu her seviyede
ders şeklinde anlatılageliyor. tnsan
haklanna bizim bakanlığımızı ilgi-
lendiren konu açısından baktığımız-
da, eğitim yasasını değıştirdik, plan
bütçede bekliyor. Polisin bilgi düze-
yinı daha üst seviyeye çıkarmak ve
ıhtısaslaşan bir yapı içinde delilden
suça giden biryöntemi hâkım kılmak
için geçen yıl çıkardığımız 4422 sa-
yılı yasa bu boşluğu doldurmuş du-
rumda. Kara para hareketleriyle ilgi-
li çalışmalar da sürüyor. Eğitim yasa-
sı çıktığında Avrupa standartlannın
da üstünde polis yetişecek. Işkencey-
le bir yere vanlamayacağuıı modern
dünyada anlatmamıza gerek yok.
Bunlar. parlamentoda seçilmiş gnıba
da bırakılamaz. Işkenceyi sadece ka-
rakoldaki işkence aleti olarak algıla-
mak yanlış. Uygulayıcüann her gün
yasa çıkarması önemli değil. Önem-
lı olan rutelıkli uygulayıcılann devre-
ye sokulmasıdır. Çünkü meri (yürür-
lükteki) mevzuatı nitelikli şekilde uy-
gularsanız, davranışınızla ıstemedi-
ğiniz birtakım olumsuzluklan da ön-
lemiş olursunuz. Bu tip hareketleri
söylemle çözmeniz mümkün değil.
Sorunu münferit olarak gördüğünüz-
de 2-3 kişi cezalandırmış olursunuz,
ama genel düşünceyi değiştıremezsi-
niz. Klasık anlayışı bir tarafa bıraka-
rak, zihniyet devrimi yapmak ve uy-
gulamada teknoloji ımkânlanyla ül-
ke menfaatlan için en iyi şekilde kul-
lanabilmek, kullanırken de teknolo-
jının getırdığı yönetim anlayışmı hâ-
kım kılmak düşüncesiyle davranıyo-
ruz. Bugünkü parlamentonun çıkar-
dığı mevzuatlan uygulayacak nitelik-
te elemanlan yetiştirip devreye soka-
mazsanız, uygulama eksik olacağı
için uygulamadan kaynaklanan ek-
siklik de devletin bir suçuymuş gibi
karşımıza çıkar.
- tşkenceyie bakanfak oiarak naal
mücâdele edrvorsunuz?
İşkence konusunda, devletin koy-
muş olduğu kurallar çerçevesinde,
zaten soruşturması yapılır. Önernli
olan birtakım şeylerde, siyasi prim
peşinde koşmamak. Bizler gelip ge-
çiciyiz. Devletin koymuş olduğu ku-
rallann uygulayıcılar taranndan bir
bütünlük içerisinde devam ettirilme-
si gerekir. Zaten devletin devamlılığı
da budur. Konu münferit olay gibi dü-
şünüldüğünde yanılgıya kapıunz. Te-
rör olaylan bugüne kadar münferi-
den düşünüldüğü için, organıze suç-
lar, yıllardan beri süregelmiştir. Olay-
lan hiçbir zaman münferiden düşüne-
mezsiniz, bir terörist hareket gibi dü-
şünemezsiniz. Bin yıldan beri gelen
bir süreç, bütün boyutlanyla araşünl-
ması lazım. Netıce alınamamasımn
nedeni hep olaylara basit bir münfe-
rit olay gibi yaklaşılmasından kay-
naklanmakta. Bizim günlûk işlerle
işimiz yok. Bizim tarzımız, temele
dayah ve uzun vadede çözüm üreten,
bir daha gerisin geri gelmesin diye
çaba sarf eden bir girişim. Yöneten
kesim zorlayıcı obnamahdır. Halkın
önünü açacak bir anlayış içerisinde
olmalıdır Olaylann temeline ınilıp
toplum eğitilmeli.
-Avrupa Böüği'ae avunı yasaian
çerçevEsmde hakmhgmiTitalri çahş-
Selçuk'tadeftnebıdundu
ÖZGENACAR
ANKARA - Izmir'in Sel-
çuk ilçesinde Anadolu Beylik-
leri döneminin ekonomisine
önemli ölçüde ışık nıtacak 936
gümüş sikkeden oluşan bir de-
fıne, pişmiş topraktan bir
kumbara içinde bulundu.
Define. Şelçuk Müzesi Mü-
dürü Selahattin Erdemgil'in
kazı başkanlığında, Avustur-
ya Arkeolojisı Ensrıtüsü Mü-
dürü Prof. Dr. Fritz Krinzin-
ger'in bilimsel başkanlığında
Selçuk'taki "tsa Be> Hama-
mı"nı koruma ve onarma
amacıyla yapılan su kanallan-
nın yapım çalışmasında orta-
ya çıkanldı. Terk edilen Isa
Bey Hamamı, konumu nede-
niyle Ayasuluk tepesinden ge-
len su akıntılanndan daha da
olumsuz etkilenmiş, 19?0'ler-
de koruma amaçlı çalışmalar-
dan bir sonuç aknamamıştı.
1997'de müze, AMisturya
Arkeoloji Enstitüsü ile işbirli-
ği yaparak sonına yeniden el
attı. 1997'deki temizlik çalış-
masını, ertesi yıl, katılımlı bir
arkeolojik kazı izledi. Uzman-
lar, Ayasuluk tepesinden ge-
len sulardan hamamı kurtar-
mak için çevresinde iki sula-
ma kanah ve bir dayanak du-
van yapılması karan aldı. Du-
vann yapımını Selçuk Beledi-
yesi adına Başkan Vefa Llgen
yüklendi. Kaymakam Yusuf
Ziya Karacaev'ın desteğinde
1999 yılında sulama kanalı ça-
lışmalanna da başlandı.
Proje için 1999'da 420 bin
Avusturya Şilini (yaklaşık 17
milyar lira) harcandı. Finans-
manı ise Avusturya Bilim Ba-
kanlığı ile işadanu Antoo Kal-
sağladı. Hamam çalış-
isabey kimdir:
Germiyan Beyliği Ordusu'nun
subaşılanndan Mehmet Bey'ın kurduğu
Aydınoğlu Beyliği 14. yy'm ilk yansında
bölgede denizcıUk ve ticaret alanındaki
gelişimi ile önernli bir sıyasal güce kavuştu.
136O'ta başa geçen fsabey, beyliğin
merkezıni, Rumlann "Ayios Logos (Kutsal
Hikmet)" dediği ve Türkçe'ye "Ayasutak"
olarak dönüşen Selçuk'a taşıdı. Kendi adıyla
tanınan isabey Camii'ni (1374-75) ve
hamamını yapü. isabey, Btrinci Bayeztf'ın,
beyliklerin üzerine yürümesine karşı
koyamayacağını anlayınca padişah ile
Izmir'de vergi toplamanın kendısine
bırakılması koşulu ile anlaşarak haklanndan
vazgeçti. İsabey. daha sonra Tire'ye taşındı.
Kızı Hafsa Sultan'ı padişahla evlendirdi.
Varhğmı, 1391 "de ölûmünden önce kurduğu
vakfa bağışladı.
masının 3-4 yıl daha devam edeceği
ve her yıl yaklaşık bu kadar bir har-
cama yapılacağı açıklandı.
Su kanallannın yapımından önce
enstitü arkeologlannca yapılan temel
acma amaçlı arkeolojik kazılar sıra-
sında ana caddenin yanda bittiği bir
noktada pişmiş topraktan bir kum-
bara içinde 936 gümüş sikkeden olu-
şan bir define bulundu. Tarih bulun-
mayan, ancak İsabey dönemıne ait
bu sikkelerin 1360-1390 yıllan ara-
sına ait olduğu anlaşılıyor.
Enstıtünün Türkolog ve tarihçısi
Dr. Şuk Pfeiffer- Taş'ın 80-90 sikke
üzerinde yaptığı ön incelemede bun-
lann 20 kalıptan çıktığı anlaşıldı.
Aralannda Menteşe Beyliği'nden
Ahmet Gazi'ye ait üç sikke ile
Ladik'te basılmış bir sikke de
belirlendi. Definenin tümü
üzerinde yapılacak çalışmanın
birkaç yıl süreceğı bildınlıyor.
Bu farklı bölge sıkkelerinin
varlığının beylikler döneminin
malı ilişkılenne ışık tutması
bekleniyor.
Define, enstitü uzmanlartn-
ca laboratuvarda konservasyo-
nu yapılarak Efes Müzesi'ne
teslim edildi. Her sikkenin "<*-
jital (saytsal)" fotoğraflan çe-
kıldi. 0.6 ile 1 gram arasında
değişen sikkelerdeki gümüş
kalitesinin anük dönem gümüş
sıkkelenne kıyasla yüksek ol-
duğu, bunun da, İsabey döne-
minin ekonomik gücünü yan-
sıttığı bildırildi. Hamam kazı-
sı çahşmalannda aynca dağı-
nık olarak 232 bronz ve 4 gü-
müş sikkenin daha bulunduğu
öğrenildi. 1979'da St Jean Te-
pesi'nde (Ayasuluk) iki kum-
bara içinde 2. Murat ve Fatih
Sultan Mehmet dönemlenne
ait 1670 sikke daha bulunmuş-
tu. Avusturya Bilimler Akade-
misi, Dr. Pfeiffer-Taş'ın Sel-
çuk Müzesi ile işbirliği yapa-
rak bu defineleri üç cilt olarak
yayımlamasını programına al-
dığım açıkladı.
Avusturya Arkeoloji Ensti-
tüsü Müdûrü Prof. Dr. Krin-
zinger, yûzyılı aşkın bir süre-
dir Efes'te yapılan arkeolojik
kazı ve restorasyon çalışmala-
n kapsamına ilk kez aldığı "ls-
fauni Dönem" arkeolojisüü
Anıtlar ve Müzeler Genel Mü-
dûriüğû'nün de oluru ile Ma-
yıs 1999'da başlatmıştı. Böy-
lece, Efes ve Selçuk'ta ilk kez
tüm uygarlıklar kendi dönem-
leri doğrultusunda ayn ayn in-
celenmiş de olacak.
Enstitü, Selçuk'taki Beylikler ve
Osmanlılara ait hamamlar, türbeler
ve mescitlerin önce topografik yer-
leşme alanlannı belirlemeyi, resto-
ran çalışmalannın yanı stra bunlann
Osmanü arşivlerindeki belgelerinin
araştınlmasını, "tsiami Dönem" ça-
lışmalannın bilimsel bütünlük için-
de yürütülmesini hedefliyor.
Âlmanlar demokrasiden memnun değil
BERLİN (Cumhuriyet) - Alman
halkının. Berlin hükümetinin büyük
deviet politikası izlemesıne karşı ol-
duğu, ancak Federal Almanya'nm
uluslararası ılişkilerde daha etkin rol-
ler ve sorumluluk üstlenmesini de
reddetmediğı beürlendi. Alman Ban-
kalar Birliği için hazırlanan bir ka-
muoyu araştırmasında, sokaktakı Al-
man'ın "Berfin Cumhumeti" başlı-
ğı altında yürütülen tartışmalara ya-
bancı olduğu da ortaya çıktı. Halkın
sadece üçte bin "Bu tür bir tarüşma
du>Tnuştum" yanıtını verdi.
Araştırmaya göre Alnıanlann ya-
ndan fazlası Almanya'nm uluslarara-
sı sorunlann çözümünde sorumluluk
almasını isterken. jöizde 63'lük bir
kesimi. "özelfflde dış poihika ve gü-
venlik politikası alanında" Alman-
ya'nm Avrupa'nın önderliğine so-
yunmasını sakıncalı buluyor. Ekono-
mi politikalannda, Almanya'nm Av-
rupa'da öncü bir rol üstlenebilecegi-
ni düşünenlerin oranı ise yan yanya.
Bankalar Birliği raporuna göre
Berlin Duvan'nın yıkılmasından 10
yıl sonra, Batı eyaletlerinde yaşayan
Almanlann yüzde 85'i, doğu eyalet-
lerinde yaşayanlann ise yüzde 89'u
iki Almanya'nm birleşmesini doğru
buluyor. Birleşmeyle birlikte gelen
sorunlann endışelendırdıği Alman-
lann oranı 1993 yılında yüzde 52
iken, 2000 yıh başı itibanyla birleş-
meyi sevinçle karşılayanlann oranı
yüzde 54. Ancak her Alman'dan 3'ü,
birleşmenin getirdiği sorunlann bü-
yük bölümünün çözülmediği görü-
şünde. Oysa bu oran 2 yıl önce batı
eyaletlerinde yüzde 82, doğu eyalet-
lerinde ise yüzde 88 olmuştu.
Almanlann yüzde 80'i "sadeceAl-
man 'nn, doğu veyabaofark etmiv'or''
derken, yüzde 18'lık bir kesım ken-
dısini "Baü Alman" veya "Doğu al-
man1
' olarak tanımlamayı tercıh edi-
yor.
Almanlann yüzde 30'u ülkedeki
siyasal sistemin iyi işlemediğini, o
nedenle birçok noktada değiştirilme-
si gerektiğini savunuyor. 1998 Eki-
mi'nde Almanlann yüzde 71'i, Do-
ğuAlmanlann da yüzde 53'ü demok-
rasiyle mevcut sorunlan çözebilece-
ğıne ınanırken, bugün bu görüşü pay-
laşanlann oranı banda yüzde 61, do-
ğuda ise yüzde 39.
Her 2 Almandan bıri, işsizliğin de-
mokrasiyi tehlikeye atabileceğini ve
siyasal niteükli huzursuzluklann or-
taya çıkabileceğini savunuyor.
Alman halkmın yüzde 75i sosyal
sigorta ve benzeri primlerin, yüzde
68'i devletin daha da borçlanacağına,
yüzde 57'si de enflasyonda gözle gö-
rülür bir yükselme olacağına inanı-
yor. Her 4 Alman'dan 3'ü de önü-
müzdeki 50 yıl içinde Almanya'nm
Avrupa Birleşik Devletleri'nin bir
parçası halinı alacağını düşünüyor.
Bankalar Birliği'nın araştırması-
na göre komşu halklar, Berlin'in ar-
ok dış polıtık maceralardan uzak ol-
duğuna inamyor.
mabr hakkmda bügi verir mismiz?
Uyum yasaian çerçevesinde, kara
para ile ilgili yasayı hazırlatıyoruz.
ilk defa bakanlığın teknolojik olarak
gelişimini süreklilik içinde takip eden
Teknoloji Üst Kurulu oluşturduk. Ku-
nılla, her türlü teknolojik hareketin
birbütünlük içinde bakanlığuı ve ba-
kanlığa bağlı jandarma, emniyet, sa-
hil güvenliğin disiplin içerisinde her
yönden kendini gelıştirmesıni amaç-
ladık. Daha organize ve bilimsel bir
yapı düşünüyoruz. Dış llişkiler Daire
Başkanlığı kurmamız gerekiyor. Bu-
nun yasal mevzuatmı hazırladık.
Strateji merkezi kurduk, yakında aça-
cağız. Merkez, gerek araşnrmacılann
önünü açan gerekse bakanlığın araş-
nrmacı personeline kaynak ve destek
sağlayan, bütün ürettıği gizli ve açık
bilgileri kullanıcılann emrine veren
yapı içerisinde olacak.
-Terörörgûtlerhiemücadeledege-
inen nokta hakkmda bilgi verir misi-
niz?
Takip ettiğımiz birçok örgüt var.
Bunlar gündeme çıkmamışlar. Yıllar
içinde ekonomik, kültürel, ideolojik
yapılanma içine girmiş örgütler. Hep-
si de devletin kontrolü altında. Bası-
nın da halkı ne yapması gerektiği ko-
nusunda gözünü açması gerekiyor.
Bütün kurumlann bakış açılan, çağ-
daş bir görûş içerisinde halkı aydın-
latacak bir yapı içinde olmalıdır.
Meslek odalannın da kendi görevle-
rini yerine getirmelen lazım. Sa-
dece tenkıt ediyor, konuşuyor.
Meslek odası kendi mensuplannı
çok az eğiriyor. Ama teknoloji,
dünyadaki görüşler o kadar çabuk
gelişiyor ve süreklilik arz ediyor
ki, sizin kendi kabulünüzü yap-
tırmanız lazım. Ülke olarak yap-
rırabilmeniz için onlann üst sevi-
yesine çıkmanız gerekiyor. Türki-
ye'nin dışarda temsil gûcünün
yükseltilmesi meslek odası men-
suplanrun hâkım güç konumuna
gelmesinden geçer.
- İçişleri Bakanfağı, Susurluk
oiaymm aydmbDİması konusun-
da nekr vapı>«r. Partinian Bderi
Mesut Yılmaz, Susurluk'un a>-
dmlatüacağı konusunda çok iddi-
afa açıkfatmaJar yapnuştu
'Susurhık kapanmadı'
MesutYılmazbu konularda sa-
mımı, üzerine gitmekte kararlı.
Yalnız o günkü yasal mevzuatta
organize suçlarla mücadelede ek-
siklik vardı. Yasal çerçeve içeri-
sinde adliyenin önüne gıdecek
dosyanın içenği son derece
önemli. Bu içeriği doldurmak için
de bilgiye ihtiyaç var. Meclis araş-
nrma komisyonu birtakım insan-
lan dinlerken diğer yandan da bu
açıklamalar yazılı ve görsel bası-
na aktanldı. Halbuki soruşturma-
lar son derece gizlidir. Geriye dö-
nüp bakuğımızda alman ifadele-
rin basında yer alması soruştur-
manın bitmesi anlamındaydı.
Tam olarak bitti diyemeyiz ama
gelecek aylar veya yıllarda başka
bir olay savcı ve güvenlik güçle-
rinin önüne geldiğinde yeni bir
dosya açılabilir. Susurluk hiçbir
zaman kapanan bir olay değıldır.
-Türki\«'deirtkanınbirnuma-
rah tehdit oidnğuna dikkat çeküi-
yor. Sizce Türkiye'de birind tehü-
kemkMr?
'Asıltehlikecehalet'
Türkiye'deki en büyük tehlike
cehalettir. Nizamülmülk medre-
selerinden bugüne kadar geçen
süreç içerisinde Türk toplumu-
nun nasıl yetiştirilmesi gerektiği
konusunda çalışmalar yapıldığı-
na ilişkin belgeler var. O dönem-
de bugünkü Hizbullah'ın karşıtı
olarak bakıldığında Hasan Sab-
bah tehlikesi var. Yani tehlike
1000 yıl önce de var. Fatih Sultan
Mehmet'in İstanbul'u fethinin
ardından bilim adamlanyla eğiti-
min nasıl olması gerektiği tarüşı-
lıyor. Orada Türk eğitim siste-
minden felsefi sistem kaldınlı-
yor. Ondan sonra Türk milletinin
üerlemesi gerilemeye dönüşüyor.
Cumhuriyet döneminde de Ana-
dolu'nun topyekûn kalkınması
anlayışı içerisinde Köy Enstitüle-
ri, halkevleri, halk eğitim mer-
kezleri kurulmuş, sonra yozlaştı-
nmuş. Türkiye'de bunlann yeni-
den devreye sokulması gerekiyor.
Fatih Belediye Başkanlığı döne-
minde sivil toplum örgütleriyle
eğitim parklan yaptık. Eski hal-
kevlerinden alman bir modelin
çağdaş şekliydi. tnsanlar hangı
dine inanıyorsa onun da bilimsel
anlamda anlatılması gerekir. Bu
Diyanet Işleri Başkanlığı 'nın gö-
revıdir. Çünkü halkı aydınlatmaz-
sanız ait seviyedeki insanlann ge-
lirleri düşük, bilgi düzeyleri sıfır
noktasuıda olduğu, ekonomik
olarak aç ve inanç açısından ca-
hil olduklan için her konuya doğ-
ru yönelimleri söz konusudur. Bu
da her türlü örgütü beraberinde
getiriyor.
• •
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafı 1. Sayfada
güne, uzay çağından elektronik çağına, oradan
bilgi çağına kadar atladık. Bilgi çağının temeli, adı
üzerinde, bilgi. Toplumlar, kişiler artık sahip olduk-
lan bilgi zenginliğiyle ölçülür oldular.
Konu pek çok yanıyla incelenebilir, iki temel un-
suru masaya yatıralım:
Bilginin elde edilmesi, bilginin kullanılması.
Ikisi arasında dağlar kadar fark var.
Mutluluk için bu tanım çok kullanılır:
"Insan sahip olduklan kadar değil, sahip oldukla-
nndan aldığı haz kadar mutludur."
Bunu bilgiye şöyle uyarlayamaz mryız:
"Insan sahip olduğu bilgiler kadar değil, sahip ol-
duğu bilgileri kullandığı zaman ve zemin kadar var-
dır."
Küreselleşmenin mimarlan bilginin kullanımını da
yukarıdaki tanıma uygun biçimde gerçekleştiriyor-
lar. Bilim adamlannı da bu yönde kullanmak için bü-
tün güçlerini seferber ediyorlar. Bu yanıyla küresel-
leşmeyle birlikte oluşan (moda deyimle) marketle-
rin arasına bir de "bilim-market"in katıldığını söyle-
yebiliriz.
AB üyesi ülkelerin içinde yapılan araştırmalarla,
AB kurumlannca desteklenen Türkiye'ye yönelik
araştırmalann bakış açılannda 180 derecelik farklı-
lıklar olduğu dikkati çekiyor.
Ömeğın, AB ülkeleri içinde bilim adamlanna veri-
len-önerilen araştırma konulan şu tür başlıklan taşı-
yor
"Ortak kültürieri birpotada eritip, yeni kûltûrierya-
ratmanın sağlam zeminleri."
"Sınırlann kaldınlmasıyla birlikte gündeme gelen
yeni değerierin güçlendirilmesi."
"Biriik üyesi ülkelerin kendi kültür değenerini ko-
rurken, bunun ortak yaşamayı zoriaştıncı değil ko-
laylaştıncı bir unsur haline getirilmesinin yollan..."
Türkiye'ye yönelik araştırmalarda ise şu tür konu-
lar dikkati çekiyor:
"Farklı kültürierin öne çıkanlarak, daha canlı ya-
şamasının kaçınılmazlığı."
"Anadolu mozaiğinin renklerinin her birinin öte-
kinden farklı olduğunu ortaya koyacak bilimsel ger-
çeklere yeni bir bakış..."
"Anadolu geleneğinde ortak gibi görünen davra-
nışlann özünde farklı çizgilerden geldiğini ortaya
koymanın güncelliği..."
Susan bilgin...
Bilimsel çalışmalar sonucu ortaya konan gerçek-
lere elbette saygımız var. Ancak bilimin siyasetin
emrine girmesinden de kaygımız var.
Bilim adamlannı blok olarak tek potaya koyama-
yız, ancak gerek çokuluslu şirketlerin gerekse AB-
ABO kurumlannın son derece cazip paralarla öner-
diği pek çok araştırmanın zemininde kamuoyuna
çok açık duyurulmayan siyasi hesaplann yattığı bi-
liniyor, görülüyor...
18 Nisan seçimlerinden sonra yükseköğrenimin
biraz daha yüksek bölümünü ABD'de sürdüren ki-
şilerden birkaçıyla tanıştım. Yaz tatilini Türkiye'de
araştırma yaparak geçireceklerdi. ABD üniversite-
lerinden hocalan onlardan şu konulan araştırmala-
nnı istemişti:
"78 Msan seçimlerinde hangi etnik kesim ağıriık-
lı olarak hangi partilere oy verdi."
"Seçimlerde refah düzeyi ne ölçüde etkili oldu."
"İç göç nedeniyle yaşadığı yerden kopanlaryeni
yerieştikleri kentlerde hangi siyasi eğilimlere yönel-
di..."
Hiçbir bilim adamı, insanlığa zaran olsun diye
araştırma yapmaz. Dinamiti bulan da, atom bomba-
sının temellerini atan da öncelikli olarak bilimi düşü-
nüyordu. Ancak bu buluşlann kullanımı sık sık insan-
lıkdışı oldu...
Benzer durum sosyal bilimlerle uğraşanlar için de
geçerli.
Ülkemizin yetişmiş değerleri de yukanda verdiği-
miz ömeklerle sık sık karşı karşıya kalıyor. Bilim
adamlannın sadece bilgiyle değil, bilginin sonuçla-
nyla da ilgilenmesi gerekli. Sözü Moliere ile nokta-
layalım:
"Susan bir bilgin, bir kelimesöyleyemeyenaptal-
dan farksızdır."
Almanya'da meclis karıştı
Yeşiller, Akkuyu'yu
kurtarmaya kararlı
AHMET TEVFİK
ORTAÇ
BERLİN-Akkuyu'dakı
nükleer santral projesinde
Ahnan firmalannın rolü
önemli ölçüde azaldı. Fe-
deral Çevre Bakanı Jürgen
Trittm, Cumhuriyet'in so-
rulannı yanıtlarken, Al-
man fırmalannın Alman-
ya dışındaki bu tür ginşım-
lerine devletin mali güven-
ce vermemesi için çabala-
nnı sürdüreceğini tekrar-
ladı. Her ülkenın kendi
egemenliği çerçevesinde,
enerji polikasına ve atom
enerjisinin kullanımnıa
karar vereceğini hatırlatan
yeşil bakan, "Federal Al-
manvu. bu riskli enerji tar-
zmı mümkün olduğunca
çabuk bitirmeje karar ver-
nuştir" diye konuştu.
Trittin, Türkiye ile ilgi-
li olarak da şu açıklamayı
yaptı: "Yurtdışındaki a-
tom santraDanmn yapım
ihalekriniıı ahmı ve yürü-
tühneleri hükümetin değil,
ilgili kuruluşlann mesele-
sidir. Yurtdışında atom
santrallannm yapımınm
desteklennıesu benim a-
çımdan, federal hüküme-
tin enerji poutikalanyla
u)um göstermemektedir.
Bu jüzden, federal hükfi-
met taranndan yurtdjşııı-
da atom santraDannm in-
şasuıa güvence vcrilroeme-
si için uğraşıyorum. Bu,
Tûrkrve'dekiAkkuyu pro-
jesi için de geçerüdir."
Dışişleri Bakam Fisc-
her'in yurtdışında üç nük-
leer santralın yapımı için
öngöriilen kredilen onay-
laması, Yeşiller içinde kar-
gaşa yarattı. Federal Mec-
lis Grubu tarafından yapı-
lan açıklamada, Fischer'in
karar hakkında kendileri-
ni bilgilendirmediğine
dikkat çekildi. Bakanhk ve
Yeşiller Meclis Grubu ara-
sında bir iletişim bozuklu-
ğu yaşandığniı itiraf eden
Fischer, karann sonucu
hakkında kendisinin de
geç bügilendınldiğıni ile-
ri sürdü. Parti sözcüsfi
Kerstin Müller ve Parti
Genel Sekreteri Reinhard
Bütikhofer. komitenin al-
dığı kararlann, Yeşiller
için küçük de olsa bir ba-
şan olduğunu savundular.
Müller, "Koaosyondaki
pa>ımız \üzde 62. İstekte-
rinüa yüzde 100 kabul et-
tiremeyiz. Vurtdışmda da
olsa, Yeşiller için, yapuan
her nükleersantralbir faz-
laüknr" diye konuştu.