25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17MART2000CUMA CUMHURİYET SAYFA JvLJJ-il U.K. kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Patricia Highsmith'in kaleminden doğma Tom Ripley, yıllar sonra yeniden karşımızda *Kızgın Güneşy în ABD verstyonuOscar ödülleri tantanasına azzamanka- la Holrywood'un, alışıldığı gibi her ilk- bahara denk getirdiği, o birbirinden par- lak, en yeni mamullerinin yine peş peşe sınemalanmızı kapladığı son günlerde seyrettiğimiz, '5 dalda Oscar adayı' bir başka iddialı Amenkan fılrru olan 'The Talented Mr. Ripley-Yetenekli Bay Rip- ley', zengın oyuncu kadrosuyla göz alı- yor öncelikle. Oç yıl kadar önce en iyi fılm, en iyi yö- netmen başta olmak ûzere 9 Oscar kaza- narak ödüllere boğulan 'tngiliz Hasta'yla Hollywood'un gözdesi haline gelen, Ital- yan asülı Ingiliz yönetmen Anthony Ming- heUa'nın, suç, cinayet, genlim romanla- nyla ülkesinden çok Avrupa'da kabul gö- ren ve önemsenen, Amerikalı tanınmış ya- zar Patricia Highsmith'in 'The Talented Mr. Ripley' adlı romanından perdeye uyarlacigı 'Yetenekli Bay Ripley', bizi 40 yıl öncesine götürdü. Çünkü bizim ku- şağın yeniyetme döneminde seyredip çar- pıldığı, Yeni Dalga öncesinin o güzelım Fransız fılmlerinden, Ankara-Büyük Si- nema'da haftalarca afışte kalmış 'Pİein So- lefl-Kızgm Güneş'ın (1960), günümüzün yaklaşımıyla kotanlmış, Amenkan cila- sı çekilmiş bir yeniden çevrimiydi (rema- ke) bu hafta gördüğümüz 'Yetenekli Bay Ripley.' Yarattığı genç Tom Ripley'in sürükle- yici serüvenlerini anlattığı romanlanyla son 40-50 yıldır, başkasının kılığına bü- rünme becerisine sahip, suça eğilımli bu akıllı, hırslı, takıntılı karakteri bütün dün- yaya tanıtıp sevdiren Patricia Highs- mith'in aynı romanından, başrollerinı Alain Delon (Ripley), Maurice Ronet (Dickie Greenleaf), Marie Laforet'nın (Marge) ûstlendiğı, özel hayranlar edınen, unutulmaz 'Kızgın Güneş' uyarlamasını yapmışn 1960'ta, savaş sonrası Fransız sinemasının önemli yönetmenlennden ReneClement. En yakışıklı döneminde- ki gencecık Delon'la, fiziğıyle ondan aşağı kalmayan, iyi oyuncu Maunce Ro- net'nin arasında geçen kimi sahneleriy- le hâlâ anımsadığımız 'Kızguı Güneş'in ünlü Fransız yapımcısı Robert-Raymond Hakim kardeşlerin mirasçılarından, 1990'h yıllarm başında dolarlan bastınp filmin telif haklannı satm almış sonun- da, burnu iyi koku alan, Amenkah dene- ymıli yapımcı-yönetmen Sydney Poüack. Başkasuun kimKğine bûrûmnek Ve son yıllarda Amenkan sineması- Diıuyıce adet haline getirdiğı o malum, eski Fransız filmlerinin yeni, Amenkan^ vari versiyonlannı çekme modasınm son uzantısı olarak karşımıza gelen bu 2.5 saate yakın uzunluktaki şık ama pek do- yurucu olamayan 'Yetenekli Bay Rip- ley'le, belleğimizde yer etmiş, Alain De- lon klasiğı 'Kızgın Güneş'i herhalde di- lediğince yağmalayıp iğdiş etme hakkı- nı kendinde görmüş uyamk yönetmen Minghella. 20. yılını kutlayan, dünün ba- ğımsız, bugünün dev şirketi Mıramax' ın yapımcılığında, senaryoyu da ımzalayan Anthony Mınghella'nın yönetmenlığın- de, Matt Damon, Jude Law, Gwyneth Pattrovv'un başını çektıği kalabalık bir kadroyla, 1958'ınttalyadekorundaçev- rilmiş 'YetenekB Bay Ripley', 5 kuruşa 5 takla atacak kadar yoksul, tuvaletçilik, Princeton'da pıyano akortçulugu yapan, kısa yoldan sınıf atlamak isteyen, hırslı, akıllı, yakışıklı, yetım Tom Ripley'in (Alain Delon'un yerini dolduramasa da, 'Can Dostum'la ûnlenen genç yetenek Matt Damon'ın bu ters tepebilecek rol- Amerika'nın altm çocuğu Matt Damon'la tngiliz Jude Lavv'ın performansı, Dek>n-Ronet iküisinirıki kadar başanh değfl. The Talented Mr. Ripley / Yönetmen, senaryo: Anthony Minghella, Patricia Highsmith'in romanından / Kamera: John Seale / Müzik: Gabriel Yared / Oyuncular: Matt Damon, Jude Law, Gyvvneth Paltrow, Cate Blanchett, Philip Seymour Hoffman, Jack Davenport, Sergio Rubini, Philip BakerHall/1999 ABD (Film Pop) de filmi sürükledıği söylenebilir), cina- yet ve yalanlarla örülü, entrika ve heye- can dolu serüveninı anlatan, cılalı bir ge- rilim denemesi. 1958'in îtalya dekonında-. Temiz yüzlü, efendı görünüşlü Tom Ripley, tesadüfen tanışıp üstündc iyi iz- lenım bıraktığı, gemi ınşa eden, zengin ışadamı Herbert Greenleaf in (James Rebhorn) bın dolarlık maaş önerisıyle Italya'ya yollanıyor, gelişme ve refah yo- lunda yeni ufuklara açılan, savaş sonra- sının bu nefıs, kültür-sanat beşiğı ülke- sinde, zevk-sefa peşinde, gününü gün eden, yaşlı Greenleaf'in, saksofon da ça- lan, caz rutkunu, aylak oğlu Dickie'yr baba ışini devralmaya ülkesine ve aile- sme döndürmeye ıkna etmek görevıyle. Oysa kapıtalist düzenden, işten-güçten, tersanelerden fılan hıç hazzetmeyen, Av- rupa'yı mesken tuttauşy flsat kuşagın- dığı îtalya'da, bır kıtap yazma ugraşrn- daki güzel sevgılısı Marge Shenvood'la (Gyvvneth Paltrow) gününü gün eden Dıckie'nin gözü, sanattan, cazdan, mü- zıkten ve kadınlardan başka bır şey gör- müyor. Napoli yakınındaki Mongibel- lo'da ya da Ischia adasında, kimisini ha- mıle bırakıp intihara sürükledıği ttalyan dılberleriyle gönül eğlendirdiği küçük kaçamaklaryapmaktan da geri durmuyor, kaşla göz arasında. Teknesının adını 'Bird' koyacak kadar Charlie Parker hayranı, züppe, maymun iştahlı Dıckıe'yle, kayak kaymayı bile bümeyen ancak sıradışı taklit yeteneği sa- yesinde tıpkı Chet Baker gibi genizden okudugu 'My Funny Vdentine' sarkısıy- la Dıckie'nin gözüne-gönlüne girerek sonunda dostluğunu kazanan. yalan kı- vırma ustası, alt tabaka genci Tom'un ilişkisı üstüne gelışiyor 'YetenekH Bay iC Rırlıkt^* z^noifl <b«ıbA gereksınimım gıderircesıne yakınlaşan, Tom-Dıckıe ikilisinin durumu, Dıckie'nin Princeton'dan gerçek arkadaşı olan, fe- leğin çembennden geçmiş Freddie'nin (Philip Seymour HofTman) çıkagelışiyle bozuluyor. Asalaklığı, fırsatçılığı Fred- dıe'nin gözüne batan, Marge'm öncele- ri acıdığı, sonraysa kuşkulandığı, gizlı- den gizlıye, hayat tarzı, kişilıği ve özel- likleriyle hem Dıckie'ye, hem de sevgi- lısi Marge'a tutulan, cinsel tercihleri be- lirsiz, sevgiye, ilgıye susamış, kıskanç Tom, yakında Marge'la evleneceğini ve arnk ondan sıküdığını açıklayan, maymun iştahlı, zengin çocuğu Dickie tarafından reddedilınce sandalda patlak veren bir kavgada olanca şiddetini kusuyor ve ka- fasına küreği geçirdiği Dickie'mn kim- liğine bürüneceğı tehlikeli oyununa gi- rişiyor. Giderek Tom'un, polisten, onu ele ve- dan Amerikalı bohem sanatçılar gibi ta- kıldığı, daha doğrusu krallar gibi yaşa- yor Tom-Dıckıe. tki candan arkadaştan da öte, birbirlerine duyduklan kardeş(!) bir Dr. Jekyll-Mr. Hyde serüvenine dö- nüşen öyküsü, tatminsiz, mutsuz Tom'un ravaş sonrasının önemli Fransız yönetmenlennden Rene Clement'in 'Kızgın Güneş'inde (1960) Maurice Ronet (solda) horgördüğü Alain Delon 'u (sağda) sürekli eziyor ve tahkir ediyordu. adaletten pacasını kurtarsa da, başkala- raıın hayatlanyla oynayarak neden oldu- ğu dehşetengiz olaylann gırdabına kapıl- dığı ve kendi cehennemmden kaçıp kur- tulamayacağımn vurgulandığı bir finale bağlanıyor sonunda. (Her şeyi ayarladı- ğmı ve herkesi atlattıgını zanneden De- lon'un plajda ense yaparken 2 sıvil tara- fından enselendiği 'Kngın Güneş'in fı- nalinde adalet yerini buluyordu oysa, bu tabii serbest biruyarlamayı yegleyen Cle- ment'ın tercihiydi o dönemde.) Nerde Oemenfınld, nerde bu Yine 'tngDizHasta'dakı teknik ekibıy- le (kameraman John Seale, montajcı Wat- ter Mnrch, müzıkçı Gabriel Yared, kos- tûmcü Ann Roth) çalışan Minghella, tıp- kı 'tngüiz Hasta' gibi şık şıkırdım, izle- nebılen ama yer yer uzun ve sıkıcı kaç- mış, karakter incelemesi ağırlıkh, pek heyecan vermeyen bır edebayat uyarla- ması ımzalamış yine. Gerilim bakımın- dan tekdüzelikten kurtulamayan, doğru dürüst bır atmosfer kuramayan 'Yetenek- li Bay Ripley' bir turlü tonunu, rengini, çizgisim bulamıyor sonuçta. Nerde Cle- ment'in 1960'lan yönlendiren özenli, zevkli üslubu, nerde Minghella'mn her renkten çalan, sözümona modern, özen- ti stüi. Nerde A. Delon, M. Ronet, M. La- foret üçlüsünün oyunlan, nerde M. Da- mon, J. Law, G. Paltrow'un performans- lan. Highsmith'in romanma daha çok sa- dık kalan ve ilk fümdeki resmın yerini almış cazı, resmedilen dönemi yansıta- bilmek için filmin altyapısına yediren Minghella'mn 'Bay Ripley' uyarlaması bızce Clement'in 'KızgınGflneş'ınınya- nına bile yaklaşamayan bir uyarlama özetle. Yine de saglam Patricia Highsmim malzemesiyle, görüntü ve müzığiyle, oyunculanyla, dekor-mekânlanyla kimi yenı kuşak sinemaseverlere ılgınç gele- bilir. PARANTEZ YAYINLARI^NDAN ÇIKTI 'Türk Sinemasında Cinselliğin Tarihi' Agâh Özgüç'ün 'Türk Si- nemasında Cinselliğin Tarihi' isnnli yeni kitabı, Parantez Ya- ymlan'ncayayımlandı. Bugü- ne kadar sayısız tartışmalara, yazılara konu edilen, sinema- mızdaki cinsellik kavramı, bu kitapta araştırmacı bir gözle bakılarak inceleniyor. Sinemamızm Vakanüvisi ya da Yeşilçam'ın Muhtan ola- rak da anılan, yıllann sinema yazan, araştırmacısı, arşivcisi AgâhÖzgüç, 1965'teGiovan- ni Scognamillo'yla yine aynı konu üzerine ortak bir çalışma yapmıştı. Türk Sinemasmda Kadın ve Cinsellik dıye adlandınlması planlanan bu kıtap, konunun tam derinliğine inmese de, ta- rihsel gelişimini ortaya koyan bir araştırma olacakmış o ta- rihte. Ama trajikomik bazı aksi- liklere maruz kalan bu araştır- ma kitabı, içerdiği bazı fotoğ- raflar nedeniyle müstehcen bir yayın muamelesi görerek top- latılmıştı. Özgüç'ün, yine ay- nı konudaki incelemesi olan 'Türk Sinemasında Erotizm 1914-1975' ise yayıncımn iste- ği doğrultusunda ad değişikli- ğine uğrayarak 'Türk Sinema- smda Seks' adıyla pıyasaya sü- rühnüştü. Yirmi binin üstünde satan bu kitabı, öncelikle seks söz- cüğüne takılarak alan, beğe- L nisi farklı bir okur kitlesine ulaştığmı söylüyor Agâh Öz- güç. "Oysa, ldtabın içeriği dış- tan bakıldığı gibi hafıf değü, ciddi bir araşürmay a, Türk si- nemasındaki cinselliğin tarih- sdgefişimineışıktutuyordu" dı- ye ekliyor Özgüç. Kitap Türk sinemasında 1940-1950'lerin cinselliğin- den 1970'lerin pomo salgrnı- na kadar, hangı engelleri, ya- saklan aşarak hangi yollardan bugünlere gelindiğini ve daha nereye kadar gidilebileceğini anlatıyor okura. Başından bu- güne kadar sınemamızdakı cın- selliği değerlendiren 360 say- falık, fotoğraflı 'TürkSinema- suıda Cinselliğin Tarihi', sıne- ma kıtaplığımızdakı bır boşlu- ğu dolduracağa benzer. YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR.. The Creen MHe - Ye$ll Yol 5 yıl önce, bir Stephen King romanından uyarladığı "The Shâwshank Redemption - Esaretin BedeB"yle dıkkatı çeken yönet- men-senanst Frank Darabont'un, yine bir Stephen King romanından sinemaya aktar- dığı yeni filmi "The Green Mile -Yeşil Yol", önümüzdeki Oscar ödüllerinde 4 daldaki adaylığıyla yine adından söz ettirecek, son gözahcı Amerikan yapımlanndan biri. Bugün gösterime guen "Ye^ Ycrf", iki kü- çük kızı öldürmekten idama mabkûm edil- miş, insanı ürküten bir inyanlıktaki dev zen- ci John Coffey (Michael Clarke Duncan) üe yıllarca çalıştığı hapishanede ıdam mah- kümlanmn son yürüyüşlerine eşlik etmiş deneyimli gardiyan Paul Edgecombe'un (Tom Hanks) sıradışı ilişkisini hikâye edi- yor. Görünüşünün tersine, zengin ve karmaşık bir ıç dünyası olan CofiFey, bazı doğaüstü güç- lere de sahiptir. Edgecombe'un, ona gerçek- ten kızlan öldürüp öldürmedığını sormasıy- la birlikte aralannda sıcak bir dıyalog kuru- lur. Tom Hanks'le Michael Clark Duncan'ın başını çektiği parlak bir oyuncu kadrosuna sahip, üç saatı aşkın, uzun bir fantastik dra- ma niteliğmdeki "Yeşfl Yol" kuşkusuz sine- maseverlerin ilgisiz kalamayacağı bir film. The Cider House Rules - Tanrının Eseri, Şeytamn Parçası Haftanın ikinci yeni fihni de, yine 7 dal- da Oscar adayı olan bir başka parlak Ame- rikan yapımı: "The Cider House Rules". "Tannnın Eseri, Şeytamn Parçası'' adıy- la bugün göstenme gırecek "The Cider Ho- use Rules", Isveç asıllı yönetmen Lasse HaDstrom'un, John Irving'm çok satan ro- manından beyazperdeye uyarladığı, eleştir- menlerce beğenılen başanh bir drama. St. Clouds Yetimhanesi'nde büyüyen ye- tim Homer Wells'in (Tobey Maguire) öykü- sünü anlatan firnıde, yetimhaneyi ziyaret eden genç Candy-Wally çifti (CharfizeThe- 'Yesil Yol', idam mahkûmlannm idama giderken kat etfikleri bir mfliik yola demyor. ron ve Paul Rudd), hayatı keşfetme özle- miyle dünyaya açılmak isteyen Homer'i ara- balanna aln", sonra da elma bahçelerinde ona iş verirler. Bir süre sonra Wally orduya katümca yal- nız kalan Candy ile Homer, hem kendi ha- yatlan hem de aşk hakkında bazı önemli şeyler öğreneceklerdir. Hollywood'un son sanşın bombalanndan seksi Charlize Theron'la artık yavaş yavaş başrollerde boy göstermeye başlayan Tobey Maguire'i bir araya getiren fümde Michael Caine, Defany Undo, Kate Nelngan ve Ki- eran Culkin de var. Sınemaseverlenn "VMıat'sEatingGflbert Grape", "Something to Talk About" gıbı fimTİeriyle hatırlayacağı yönetmen Lasse Halstrom'un imzaladığı "The Cider House Rules - Tannnın Eseri, Şeytanm Parçası'', Amerikalı eleştırmenlere göre duygusal ve kolayca unutulamayacak bir fılrnmış! Tobey Maguire ve Charfize Tberon. KEDİ GÖZÜ VECDt SAYAR Tarih Baba Onu 'Tarih Baba' olarak anımsayacak kimileri. Özellikle, sanatla fazla bir ilişkisi olmayan televiz- yon izleyicileri, sunuculuğunu üstlendiği 'Cumhu- riyet'e Kanat Gerenler' belgeseli ile tanıdıklan bu ak saçlı, dev cüsseli adamın insan sevgisi ile dop- dolu bakışlanna, davudi ses tonuyla hiç uyuşma- yan yumuşacık üslubuna hayran oldular. "Kim akıl ettiyse iyi etmiş, sunuculuğu bu tatlı ihtiyara ver- mefde" dediler. Onu yakından tanıyanlar için de gii- zel bir sürpriz olmuştu, Mengü Ertel'i her hafta otur- ma odalanna konuk etmek. Sık sık görüşme olanağı bulamayan dostları, ona yeni bir filmin, bir oyunun ya da yeni bir ser- ginin açılışında rastlayabileceklerini bilmenin kon- foruna sığınırlardı. Ve her buluşma, bir şölene dö- nüşürdü. Unutulmaz kahkahalanndan mahrum bı- rakmazdı dostlannı. Görselliği yaşamının vazge- çilmez bir parçası yapan bu koca yürekli adamın unutulmaz anekdotlanndan birini sizinle paytaşmak istiyorum. Mengü, bir gün uçakla Ankara'yagidiyor. Yanın-» daki koltukta oturan yolcuyu gözü biryerterden ısı- nyor, ama birtürlü çıkaramıyor: "Çok yakından ta- nıdığıma eminim, çıldıracağım... Adamın kim ol- duğunu hatıriamak için arkasına 'fon' düşünjyo- nım (Mengü'nün dekoratöryanını bilenler, buyön- temi hiç yadırgamıyor elbet), bakkal fonu... olmu- yor, kitapçı fonu... o da değil, fonu sürekli değiş- tiriyorum, olmuyor, bir türiü oturmuyor... Aniden, herşeyyerliyerine oturuyor. Odane? Uygun fon, bizim evin salonu değil mi? Yahu, adamın bizim salonda işi ne? Meğerse, televizyon sunucusuy- muş bizimki." Mengü, TarirtBaöa'olmadanönce, 'SanatBa- toaVdı benim için. Görsel anlatmın hertüründe unu- tulmaz ürünlerveren, bir 'usta'... Istanbul Festiva- li'nin ilk afışi: Istanbul Mozaik'i, 1974 Cannes Film Festivali Film Afişlen Sergisi'nde Jüri özel ödülü kazanan afiş, ertesi yıl Paris Sinema Afişleri Ser- gisi'nde Büyük ödül'ü kazanan afiş, 1979 Olim- piyat Afiş Yanşması'nda 3.'lük kazanan yapıt ve daha nice unutulmaz çalışma... O kadaria da kal- mryor, Pakistan'da Vedat Dalokay'ın yaptığı Isla- mabad Camii'nin duvar seramikleri de onun im- zasını taşıyor... Tiyatro dekorlan yapan, tasanm egrtimi almış bir genç, Türktiyatrosunun afiş ustası, 'KeşanlıAli Destanı'rnn dekoratörü, Mengü Ertel'letanıştığın- da nasıl heyecanlanmasın? Hele, Mengü ustanın da bir sinema tutkunu olduğunu anlarsa... Mengü ile Onat aracılığı ile tanıştık. Sınematek'in yönet- menliğini üstlendiğimde yönetim kurulumuzun başkanı idi. Takım oyununa inanan, mütevazı ki- şiliği ile, birlikte çalışmayı keyif haline getiren na- dirsanatçılardan biriydi. Balkan Film Festivali'ni ger- çekleştirirken, Sinema Günleri'ni hazırlarken yanı- mızda hep Mengü vardı. Sonraki yıllarda da, ba- şımız ne zaman sıkışırsa ona koştuk. Katkısını hiç esirgemedi. Para kazanmaya değil, inandığı in- sanlara, sanat yapıtlanna destek olmaya öncelik verdi (Bu 'rrulitan' ruh, grafik sanatının ötekı usta- lan için de geçeıiiydi: Yurdaer Altntaş, Sadık Karamustafa, Bülent Erkmen... Kısacası şanslı bir kuşaktık). Bizim kuşak, Mengü'yü yalnızca militan bir sa- natçı olarak tanımadı. Militan bir seyirciydi aynı zamanda. Sinemada, filmin jeneriğinin bitmesini beklemeden perdeyi kapatan makiniste, yazılar geçerken kapıya yönelen seyircilere çok kızardı. Ayağa kalkanlan, o davudi sesi ile uyarmasına kimbilir kaç kez tanık olmuşuzdur. ••• Mengü'yü salı günü uğurlayacağız. Onat'ın, Mahmut Tali'nin ve öteki dostlannın yanına... O güne dek boş durmaya gelmez. Mengü'ye gü- zel haberlerle gitmeliyiz. Yeni filmlerden, yeni oyun- lardan konuşmalıyız. Mesela 'Ferhatile Şirin'den. Mengü, mutlak izlemıştır bu güzel baleyi Bolşoy'da. Ama, Istanbul Devlet Balesi'nin gerçekleştirdiği yapımı göremedi sanınm, hasta yatağından çıkıp. Ona şu güzel haberi vermeliyiz: 'Ferhatile Şirin'in Moskova'daki ilk prodüksiyonuna sadık kalarak (Yu- ri Grigoroviç'ın koreografisi ve Simon Vırsalad- ze'nin dekor ve kostümleri ile) sahnelenen yapıt, Nâzım'a yakışır bir düzeyde. Başta Hülya Aksu- lar, Büşra Meriçli, Oktay Keresteci olmak üze- re tüm dansçılar çok başanlı... Tiyatroda da güzel şeyler oluyor: Ferhan Şen- soy'un, Çehov'un oyununu popüler bır güldürü ola- rak yorumladığı 'Fişne Pahçesu', Şensoy'un ti- yatro adamı ve komedyen olarak yeteneğini bir kez daha vurgularken, seyirci ile yaman bir iletişim ku- ruyor. Derya Baykal. Tank Papuççuoğlu, Rasim Öztekin, Baykal Kent gibi usta oyuncuların yanı sıra gençlerin de payı var bu başanda. Mengü, mut- laka Çehov'u bulup soracaktır oralarda: Devlet Ti- yatrosu'nun ağdalı yorumunu mu daha beğen- miş, yoksa Feman'ın yerel bir tat kazandırdığı yo- rumu mu?.. Bana kalırsa, 'Çehov Lazdır, Laz ka- lacaktır". Sinemadan da güzel haberler var, Mengü ara- cılığı ile Onat'a aktanlacak: ÇASOD'un yıllık değer- lendirmesinde gençler ödülleri paylaştı. Sinema- mızda gerçek bir değişim yaşanryor. Bir yandan da ustalar yeniden keşfediliyor: 'Sürü'nün başansı bunun en güzel örneği. Tatilde yapılacak işler arasında, Istanbul Film Festivali'nin programını inceleyip kendi programı- nızı yapmayı da unutmazsınız umanm. Festivalde izleyeceğiniz herfilm, Mengü'ye gönderilmiş bir kır- mızı gül olacak. Sabancı Hat Koteksiyonu Louvre'da sergileniyor • Kültür Servisi - 'Altm Harfler: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesı'nden Osmanlı Hat, Resim Sanatı Örnekleri' sergisi, Louvre Müzesı'nde açıldı. 29 Mayıs tarihine dek sürecek olan 'Altm Harfler'de, 15.yy'den 20. yy'ye uzanan döneme aıt Şeyh Hamdullah, Ahmet Karahisari, Hafız Osman gibi dünyaca ünlü hat sanatı ustalannın Kur'an-ı Kerim'leri, delailü 1-hayrat, murakka, kıt'a ve levhalan ile Yavuz Sultan Seüm'den II. Abdülhamıt'e kadar birçok sultana ait fermanlardan derlenen 71 adet eser ile bağlantılan nedeniyle özel olarak seçilen Son Halife Abdülmecit'in 'Cami Kapısf, Osman Hamdi Bey'in 'Kur'an Tilaveti' ve Şevket Dağ'm Ayasofya'yı resmeden 'Cami lçi' yağhboya tablolan yer alıyor. Osmanlı Hat Sanatı sergısıyle Türk hat eserleri ve tablolan Louvre'da ilk kez sergilenmış olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle