09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17MART2000CUMA 12 EKONOMİ/ ekonomko cumhuriyet.com.tr Batılı ülkelerin bugünkü refah düzeyine erişmesinde tarımsal örgütlenmenin rolü büyük Koopemdfçüîkteny(mjrlommKdık Batılı ülkeler, Atatürk'ün, Türkiye'nin kalkınması ve insanlannın belli bir refah düzeyine ulaşması için önerdiği "kooperatifçilik sistemi H n\ uygulayarak geliştiler ve ekonomilerini düzelttiler. Bu sistemı benimseyen ülkelerin halkı iç ve dış sömürüye karşı kendilerini koruyabildiler. Tanmları gelişti, çiftçileri de zengin oldu. Türkiye ise ne yazık ki Atatürk'ün önerdiği kooperatifçilikten gereği gibi yararianamadı. Iktidarlar değiştikçe aksamalar oldu. Atatürk'ün dediği gibi, çıkarianna ters düşen çevreler ve onlann etkisinde kalan hükümetler, kooperatifçiliği geliştirmemek için ellerinden geleni yaptılar. Tarım kesiminin bır çatı altında toplanarak güçlenmesini engellemek için iftira kampanyaları yürüttüler. Buna rağmen, Atatürk'ün tanma gösterdiği özel ilgi etkisini sürdürdü. 1927 yılına kadar en yüksek buğday ekimi 24 milyon 400 bin dekardı. Rekolte ise 1 milyon 400 bin ton civanndaydı. Dekar başına verim de 55 kilonun altındaydı. 1950 yılına geldiğimizde buğday ekimi 45 milyon dekara çıkmıştı. Rekolte ise 3 milyon 800 bin tona ulaşmıştı. O dönemlerde traktör sayısı iki binin attındaydı. Kimyevi gübre yoktu. Kaliteli tohumluk bulmak mümkün değildi. Bu koşullarda buğday rekoltesinin üç katına çıkması çok önemli bir gelişme olarak gösteriliyordu. 1950 yılından sonra ise tarımda makineleşme dönemi başladı. Marshall yardımı traktör sayısında bırdenbıre patlamaya neden oldu. Önceleri 16 bin 500 civannda olan traktör sayısı 1955 yılında 40 bini geçti. 1963 yılında bu rakam 50 bine yaklaştı. 1948 yılında 268 adet olan biçerdöver sayısı 1964 yılında 6 bin 800'ü buldu. Makineleşmenin altyapısı hazır değildl Traktör sayısının birden yükselmesi bazı sıkıntıları da beraberinde getirdi. Hem devlet hem de çiftçi bu kadar büyümeye hazır değildi. Bilgi birikimi ve tecrübe hiç yoktu. Binlerce traktörün ayakta kalabilmesi için gerekli plan yedek parça ithal edilmemişti. Bölgelerde bakım istasyonlan kurulmamıştı. Arızalanan traktörier devre dışı kalıyordu. Sonuçta Türkiye "traktör mezariığı"na dönüştü. Aynca ekim alanları gelişigüzel yaygınlaştığı için çayır ve meralarımızın büyük bir bölümü yok oldu. Ancak bu sıkıntılara rağmen traktör bolluğunun Türkiye'ye önemli bir katkı sağladığı kesin. Tanmda makineleşmenin kapılan açıldı. Çiftçiler, traktörün yarannı kullanarak ve yaşayarak gördüler. TARIMIN KATjLt 2000 yılına geldiğimizde, tarımdaki güzel görüntüler artık • anılarda kaldı. 1980 yılından sonra izlenen yanlış politikalar tarımın çökmesine ve çiftçinin fakirleşmesine neden oldu. Yüz binlerce çiftçi, artık zamanmın büyük bir kısmını icra ve mahkeme kapılannda geçiriyor. Traktörier, hayvanlar, tarlalar satılıyor. Belli bir süre sonra traktöre ilgi giderek arttı. özellikle büyük işletmelerde zaman içinde traktör parklan kuruldu. Tohumluk konusu... Bu arada, 1950 yılında 5 bin 500 ton olan kimyevi gübre kullanımı, 1958 yılında 83 bin tona çıktı. 1980 yılına geldiğimizde yerii gübre üretimi 2 milyon 116 bin 323 tona ulaştı. Aynca 2 milyon 225 bin ton gübre de ithal edildi... Tüketilen gübre miktan da 3 milyon 15 bin 936 tonu buldu. 1997 yılında ise 3 milyon 339 bin 924 tonu Türkiye'de üretildi. 1 milyon 339 bin 924 ton da ithal edildi. Tanmda en önemli gırdilerden biri "tohumluk"tur. Kaliteli tohum kullanmadıkça verimli bir ürün almak mümkün değildir. Bu nedenle tanmda gelişmiş ülkeler tohumluk konusuna ağırlık vermişlerdir. Batılı ülkelerde tohumluklar büyük bir titizlik içinde yetiştirilir. Ciddi bir denetime tabi tutulur. Hiçbir üretici markasına güvenmediği tohumluğu, parasız verseler bile tarlasına atmaz... Üstün vasıflı tohumluklar, verimi en azından yüzde 30 etkiler. Bazı ürünlerde tüm koşullar yerine getirildiği takdirde verimin yüzde 70'lere kadar arttığı görülmüştür. Cumhuriyet kurulduktan sonra tohumluk konusunda çeşitli çalışmalar yapıldı. Ancak en önemli adım 1950'li yıllarda atıldı. Zamanın teknolojisine uygun ilk üretim, devtet üretme çiftliklerinde başlatıldı. Bu çiftlikler, Türk tanmına tam 33 yıl hizmet verdi. 1983 yılında devlet üretme çıftlıklerinin yerini tarım Işletmeleri Genel Müdürlüğü aldı. Bütün tarım işletmeleri de bu genel müdürlüğe bağlandı. Böylece sistemler yavaş yavaş yerine oturmaya başladı. 1970 yılında Türkiye'de 8 milyon 600 bin hektar buğday ekimi yapıldı. 272 bin ton tohumluk kullanıldı. 1980 yılında buğday ekim alanı 9 milyon 20 bin hektara Marshall yardımı traktör sayısında birdenbire patlamaya neden oldu. Ancak makineleşmenin altyapısının olmayışı bazı sıkıntılan da beraberinde getirdi. Arızalanan traktörier devre dışı kalıyordu. Sonuçta Türkiye "traktör mezarlığı"na dönüştü. Ekim alanlan gelişigüzel yaygınlaştığı için çayır ve meralanmızın büyük bir bölümü yok oldu. Ancak bu sıkıntılara rağmen Marshall yardımının getirdiği traktör bolluğunun Türkiye'ye önemli bir katkı sağladığı kesin. Tanmda makineleşmenin kapılan açıldı. Çiftçiler, traktörün yarannı kullanarak ve yaşayarak gördüler. çıktı. Kullanılan tohum miktan da 360 bin tonu buldu. 1990 yılında 9 milyon 450 bin hektar alana 378 bin ton, 1995 yılında 9 milyon 400 bin hektar alana 376 bin ton, devlet üretme çiftliklerinde yetiştirilen tohumluklar atıldı. 1997 yılında ise kullanılan tohumluk miktan 289 bin 604 tona düştü. 13 bin 818 tonunu özel sektör, 275 bin tonunu da kamu kuruluşları üretti. Geçen yıllarda, az da olsa, tohumluğun hem rthalatı hem de ihracatı yapıldı. 1995 yılında 5 bin 712 ton tohumluk buğday ithal ettik. Buna karşılık ihracatımız hiç olmadı. 1996 yılında ise 968 ton ithalatımıza karşılık 386 ton ihracat yaptık. Ihracat artıyor 1997 yılında ihracatımız rthalatı ilk kez geçti. İthal editen tohumluk bin 711 ton, ihracatımız ise 4 bin 80 ton oldu. 1984 yılından sonra özel sektörün de tohumluk üretmesine ve ithalatına izin verildi. Hibrit mısır, hibrit ayçiçeği ve sebze tohumluklannın üretiminde özel sektörün payı yüzde 95'tir. Buna karşılık hububat tohumculuğunda kamu kuruluşlan özel sektörün önündedir. Cumhuriyet kurulduktan sonra, 1980 yılına kadar geçen 57 yıl içinde Türk tanmı gerçekten büyük bir gelişme gösterdi... Çiftçi para kazanabildi. Yeni ve büyük yatınmlara yöneldi. Eğer 1980 yılından sonra da aynı sistemler biraz daha geliştirilerek devam ettirilebilseydi, Türk tanmı dünyaya meydan okuyacak güce erişmiş olacaktı. En azından tanm ürünleri ithal eden ülke konumuna düşmemiş olacaktık... Belki de toprak reformu da yapılabılecek ve miras yolu ile arazilerin küçük parçalara bölünmesi önlenebilecekti... 2000 yılına geldiğimizde, tanmdaki güzel görüntüler artık anılarda kaldı. 1980 yılından sonra izlenen yanlış politikalar tanmın çökmesine ve çiftçinin fakirleşmesine neden oldu. Yüz binlerce çiftçi, artık zamanmın büyük bir kısmını icra ve mahkeme kapılannda geçiriyor. Traktörier, hayvanlar, tarlalar satılıyor. Hemen hepsi, yapacaklan başka bir iş olmadıgı için, her yıl yeni umutlaria tartalarına koşuyor... Ekiyor, biçiyor, ama değişen bir şey olmuyor... Enflasyona karşı korunmayan tanm kesimi bitkisel hayata girdi. Hayvancılık can çekişiyor. Denizlerimiz bile artık ürün vermiyor... SÜRECEK YORUM ÖZTİN AKGÜÇ Kurban Bayramı'mn Anlamı Tanrıbilimci (ilahiyatçı) değilim, hatta dinsel konularda yeterli bir bilgimin de olduğu söy- lenemez. Ancak Tann'nın insanlara boş inanç- lara (hurafeye) din tacirierinin, ulemageçinen- lerin kandırmalarına, yönlendirmelerine, ayır- tılanna (iğvasına) kapılmayacak kadar akıl ve düşünme yetisi verdiğine de ınanınm. Dinde her kuralın her edimin (amelin) bir anlamı, bir amacı olmalıdır. Bu bağlamda Kurban Bayra- mı'mn, kurban kesmenin bir anlamı ve amacı olduğunu düşünmeliyiz. Niçin kurban kesiliyor? Niçin ağırlıklı bir bölümü yoksullara olmak üze- re kurban eti dağrtılıyor. Kurban kesme, Tan- n'ya şükretmeyi simgeliyor. Dağıtım ise, in- sanlar arasında dayanışma ve yardımlaşma gereğini ifade ediyor. Kurban Bayramı, aslın- da Tann'ya şükran ve insanlar arası dayanış- ma, yardımlaşma bayramı. Dini bir ödevi (vecibeyi) kişinin bir çıkar bek- lentisinden arınmış olarak ve gösterişten uzak yerine getirmesi gerekir. Müslüman geçinen- ler, genelde Sırat Köprüsü'nü geçmek gibi çı- kar beklentisiyle ya da çevreye gösteriş, Müs- lüman kişi izlenimini vermek için kurban kes- mektedirier. Bu gibi düşüncelerle, beklentiler- le dini ödevi yerine getirmenin geçerii (mak- bul) bir yönü yoktur. Tann'ya şükretmeyi dilimize persenk etmi- şizdir. Ancak bunun gönülden yapıldığı konu- sunda ciddi kuşkular vardır. Kişinin davranış- lan, tutumlan, içten ve içtenlikle şükretme ile tutartı olmalıdır. Başkalarını kandınnak, hakla- nnı yemek, türiü hile, aldatmaca, düzen (de- sise) kurup sonra Tann'ya şükretmek nasıl bağdaşır? Ne ölçüde Tann önünde geçeriidir? Dayanışma, yardımlaşma duygumuz, iyi hu- yumuz (hasletimiz) giderek köreliyor (dumura uğruyor). Kişisel çıkarı ön plana alan ekono- mik öğreti, köşe dönme politikaları, üçkâğıt- çılığa övgü, parayı kutsama, ne yazık ki daya- nışma, yardım duygumuzu köreltiyor. Insanla- nn büyük bir bölümünün yoksulluk sının altın- da yaşamalan, bannma, beslenme, eğitim, sağlık gibi temel hizmetlerden yoksun olma- lan, kişiler ve coğrafi bölgeler arasındaki gelir ve servet dengesizliğinin artması bizi pek ra- hatsız etmiyor. Tersine haksızlıkları, dengesiz- likleri arttıran politikaları, liberalizm, globalleş- me, küreselleşme diye destekliyoruz. Kurban kesip birkaç yoksula et dağıtmakla, görevimi- zi yaptığımız sanısına (zehabına) kapılıyoruz. Varsılsak giderek düşkünezen (zebunküş) ko- numuna giriyoruz. Dinin özünü kavrayamazsak, din bir çıkar ara- cı, egemen güçlerin ve onlann maşalannın bir yönlendirme aracı olmaya başlıyor. Dinsel ilejr,- lemeyi durduran, değişime engel olari birbağ halinegeliyor. Egemen güçler, kendi üstünlük- lerini pekiştiren bir araç olarak dinden yarar- lanıyor, dini sömürüyoriar (istismar ediyorlar). Dini özümseyebilsek, dini ödevlerimızi ge- reği gibi yapabilsek, bu konudaki kandırma- lara, ayartılara kapılmasak, şekil şartlannı gös- terişli bir biçimde yerine getirme alışkanlığımız- dan kurtulabilsek, belki daha iyi bir dünyada yaşamanın temelini atmış ya da bu temeli güç- lendirmiş oluruz. lyilik duygusundan yoksun ola- rak dinin bazı şartlannı gösterışçı biçimde ye- rine getirmenin yeterii olmadığını kavramak bile, bu konuda işin özüne doğru ilerleme olur. Kurban Bayramı'nı doğru algılayalım; onun gereğini, özellikle yardımlaşma ve dayanış- mayı insana yakışan bir biçimde yerine getir- meye çaba gösterelim. işin biçimine öncelik verip kolaya kaçmayalım. Özverisiz, dayanış- ma, yardımlaşma olamayacağını unutmayalım. Üretim geriliyor Bursa ipeği tarih oluyor BURSA (AA) - Türkiye'nin önemli ipek üretim merkezlerinden olan Bursa'da, koza üretiminin hızla gerilediği bildirildi. önceki yıllarda Türkiye'nin ipekböceği kozası üretiminin yüzde 45'ini sağlayan ilde, üretim yapılan köy sayısının 10'a düştüğü kaydedildi. Bursa Ticaret Borsası Başkanı Rıza Aydın, ipek üretimindekı gerilemenın * gelecekte artabileceğıni belirterek "1980'li yıllarda borsada 1500 ton koza işlem görürken geçen yıl 212 bin Idlograma kadar düştü. Koza üretimindeki gerileme, hem ekonomik hem de ilin simgesel özelliği bakımından büyük kayıp" dedi. Yılda 1 milyar dolar Aydın."Geçmiş yıllarda her bölgesinde koza üretimi yapılan Bursa'da üretim ve ticaret yüzde 10'lara kadar düştü. Bu durum, Bursa'daki üretkilerin deneyimlerinden yararlanan diğer illerdeki üretkileri de etkiledi. Böylece, Türkiye'ye katma değeriyle biriikte yıllık 1 milyar dolar girdi sağlayabilen bu işkolu, alabildiğince gerilemiş oldu" diyerek görüşlerini belirtti. Bir zamanlar ipekle özdeşleşen Bursa'da, şimdi Orta Asya ve Uzakdoğu ülkelerinden gelen kumaşlann satıldığını söyleyen Aydın, ıpekböcekçiliğinin desteklenmesi gerektiğini de belirtti. Türkiye, tekstil hammaddeleri de dahil 80'e yakın ekolojik ürünü ihraç ediyor Ekolojik tarıına ilgi büyük MERKEZ BANKASI KURLARI 15 MART 2000 CİNSİ DÖVİZ ALIŞ SATIŞ EFEKTİF ALIŞ SATIŞ YUSUFOZKAN İZMİR - Ekolojik tanm ürünlerinin, yurtdışı ülke vitrinlerindeki çeşitliliği her geçen gün artıyor. Organik gıdadan tekstil hammaddelerine kadar birçok ürünü Avrupa ve ABD pazarlanna ih- raç eden yerli üreticiler, ürünlerinin ta- nıtımı için devletin ilgi göstermesini is- tiyorlar. Avrupalı birçok firma da, Türkiye'den ürün ithal etmek yerine, yaptıklan an- laşmalarla Türkiye'de ortaklıklar kura- rak çalışmalara başladılar. • Organik gıdadan tekstil hammaddelerine kadar birçok ürünü Avrupa ve ABD pazarlanna ihraç eden yerli ekolojik tanm üreticileri, ürünlerinin tanıtımı için devletin ilgi göstermesini istiyorlar. Ege thracatçı Birlikleri Genel Sekre- terliği'nden edinilen bilgiye göre, eko- lojik üretim yönteminın öne çıktığı 1997 yılında toplam 5 milyon 706 bin kilo olan ürün üretim miktan. 1998 yılında 8 milyon 29 bin kiloya, aralık ayı rakam- lan hariç olmak üzere 1999 yılında da 10 milyon 427 bin kiloya ulaştı. Üretim- deki artışa koşut olarak elde edilen ge- lirler de 1997 yılında 13.5 milyon do- larken 1998 yılında 18 milyon dolar, 1999 yılında da (aralık ayı hariç) 21 mil- yon 74 bin dolar oldu. Aynca Türkiye'de kuru gıdalarla baş- 'Buparayla GAPbitmez'ŞANLHJRFA(AA)- Türkrye'nin en bûyük kalkmma projesi olan GAP'a, yıîda yapılan 500 milyon dolar harcamanın yeterli olmadıgı belirtilerek 2010 yılında tamamlanması için yılda en az 1-1.5 milyon dolar harcanması gerektiği bildirildi. GAP Bölge Kallanma tdaresi Bölge Müdürü Erfcan Alemdaroglu, GAP'a. her yıl 500 milyon dolar dolayında harcama yapıldığım belirterek, projenin 2010 yılında mevcut ödeneklerle bitirilmesinin mümkün • Projenin 2010 yılında tamamlanması için yılda yapılan 500 milyon dolar harcamanın yeterli olmadıgı, her yıl en az 1-1.5 milyon dolar finansman gerektiği belirtiliyor. olmadığını söyledi. Alemdaroglu, GAP'a yılda enaz 1-1.5 milyar dolar harcama yapılması gerektiğini dile getirerek "Dunyanm sayıh, Türkiye'nin en büyük tanmsal ve enerji amaçu entegre kalkınma projesi olaaGAP'ın tam&mlaıunası îçin devlet imkânlannın yam sıra cuş ülkelerin yatınm yapması gerekir. Eğer yap-iştet-devret modeü süratte işin içine sokulursa GAP beiirlenen hedef yılı olan 2010'da tamamlanır. Aksi halde bunun mevcut ödeneklerle tamamlanması çok güçtür" dedi. GAP'm ne kadar erken biterse o kadar bölge ve ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacağmı belirten Erkan Alemdaroğlu, "Bu nedenle yabana ülkelerleişbirliğine gidilmesinde büyük yarar vardır. Nttekim, yabancı konsorsiy umlar aracılığıyla Birecik ve Karkaımş barajlan zamanından erken bitirildL Bu da yap-işkt- devret modelinin ne kadar uygun olduğunu ortaya koymakradır" diyerek görüşlerini belirtti. Projenin 9 ili kapsadığı belirtilerek bitiminde 1 milyon 700 bin hektar alanda sulu tanma geçilmesini sağlayacağı da bildirildi. layan ekolojik üretim, gül kurusundan palamut tırnağına, meyve sulanndan pekmeze kadar birçok ürün çeşitliliği- ni de beraberinde getirdi. Türkiye bu- gün tekstil hammaddeleri de dahil ol- mak üzere 80'e yakın ekolojik ürünü ih- raç ediyor. İhracat ürün çeşitlilığini ve miktarla- nnı sürekli arttıran Türkiye'de ekolojik tanmın, geleneksel tanm ihraç ürünle- rinin ekolojik kurallara uygun olarak ürerilmeleri istemiyle başlaidığını anım- satan Ege Üniversitesi (EÜ) Ziraat Fa- kültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi ve Ekolojik Tanm Demeği Baş- kanı Prof. Dr. Uygun Aksoy, kuru incir ve üzümle başlayan bu isteğın her yıl gi- derek çeşitlendiğini söyledi. Halen Tür- kiye'de üretılen ekolojik ürünlerin ta- mamınayakınının ihraç edildiğini anım- satan Aksoy, "Ekolojik üretimin tama- mına yakını yurtdışı pazarlara satılıyor. Ahnanya ilk sırada yer ahrken ABD yak- laşık yüzde 15'lik bir pazar payı ile ikin- d sırada bulunuyor. Diğer Avrupa ülke- lerinin pazar paylan ise yüzde 2-3 dolay- lannda" dedi. Avrupalı birçok firma da, Türkiye'den ürün ithal etmek yerine, bulduklan Türk ortaklarla çalışıyorlar. Ekolojik tanm alanında Türkiye'de çalışmaya başlayan ilk firmalardan olan Alman İcökenli Ra- punzel Ltd. Şti. Genel Müdürü Atilla Ertem, ilk olarak Izmir'de başlattıklan bu üretim yöntemini Ordu, Bolu, Ma- latya, Adıyaman gibi toplam 12 kentte sürdürdüklerini kaydetti. Sektörde en önemli sıkmtının ihraca- tı özendinci çalışmalann yetersizliği ol- duğunu savunan Ertem, bu konuda bü- rokrasinin azaltılması gerektiğini söyle- di. Ertem, 2000 yılı hedefleri arasında dış pazar ihracat miktannı 10 milyon mar- ka ulaştırmak olduğunu da vurguladı. lABDDolan 1 Avustralya Dolan 1 Danımarka Kronu 1 Ingılız Steriını 11svıçre Frangı 11sveç Kronu 1 Japon Yeni 1 Kanada Dolan 1 Kuveyt Dınan 1 Norveç Kronu 1 Sud. Art). Rıyali 1Euro 1 Alman Markı 1 Betçıka Frangı 1 Lüksemburg Frangı 1 ispanyol Pezetas 1 Fransız Frangı 11riandaürası 100 halyan üreö 1 HoHanda Flonnı 1 Avusturya Şılinı 1 Portetdz Esküdosu 1 Fm Markkası 1 Bulgar Levasj 1 Iran Rıyali 1 RumenLeyı 1 Şunyeürası 1 Ûrdün Dinan 1 Yeni Israd Şekeli 1 Yunan Drahmısı 579,391 582,185 355,832 358,160 74,970 75,339 909,568 914,322 346,072 348.301 66,092 66,780 5,516 5,553 396,555 398,348 ,875,442 1,900,144 68,660 69,123 154,962 155,241 558,127 560,819 285,366 286,742 13,835 13,902 578,985 354,195 74,918 908,931 345,553 66 046 5,496 395.088 583,058 360,309 75,512 915,693 348.823 66,934 5,574 399,862 1,847,310 1,928.646 68,612 69.282 153,800 156,405 13,835 3,355 85,086 13,902 3,371 85,496 708,675 712,093 28,825 28,964 253,267 254,489 40,560 40,756 2,784 2,797 93,870 94,323 285,166 13.814 13,731 3,348 84.958 704,423 28,739 252,887 40,499 2.763 93.804 131,488 102 18 4,976 730,845 126,343 1,539 287,086 13,923 14.006 3,379 85,624 716,366 29,074 254.871 40,817 2,818 94,540 198 504 154 28 7.464 824,144 132,822 1.685 ÇAPRAZ KURLAR 1 ABDDoları 1.6255 Arotralya Dolan 7.7275 Danimarka Kronu 1.6715 Isviçre Frangı 8.7180 «veç Kronu 104.84 Japon Yeni 1.4615 Kanada Dolan 8.4225 Nonreç Krona 3,7502 S. Arabistan Riyali 1Ing.S. 1 5705 ABD Oolan 1 Kuveyt D: 3.2638 ABD Dolan 1SDR: 1.3454 ABD Dolan 1SDR: 783.272 TL. 1 Euro 0 9633 ABD Dolan Euro dönüsüm oranları 1 95583 40.3399 40.3399 166.386 6 55957 0 787564 1936.27 2.20371 13 7603 200 482 5.94573 Alman Markı Belçika Frangı Lüksemburg Frangı İspanyol Pezatası Fransız Frangı Irlanda Lirası Italyan Lireti Hollanda Florini Avusturya Şilini Portekiz Esküdosu Fin Markkası Kirlenen Dünyamızı Fidan Dikerek Arıtalım ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle