Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17MART2000CUMA
12 EKONOMİ/ ekonomko cumhuriyet.com.tr
Batılı ülkelerin bugünkü refah düzeyine erişmesinde tarımsal örgütlenmenin rolü büyük
Koopemdfçüîkteny(mjrlommKdık
Batılı ülkeler, Atatürk'ün,
Türkiye'nin kalkınması ve
insanlannın belli bir refah düzeyine
ulaşması için önerdiği
"kooperatifçilik sistemi
H
n\
uygulayarak geliştiler ve
ekonomilerini düzelttiler. Bu
sistemı benimseyen ülkelerin halkı
iç ve dış sömürüye karşı kendilerini
koruyabildiler. Tanmları gelişti,
çiftçileri de zengin oldu.
Türkiye ise ne yazık ki Atatürk'ün
önerdiği kooperatifçilikten gereği
gibi yararianamadı. Iktidarlar
değiştikçe aksamalar oldu.
Atatürk'ün dediği gibi, çıkarianna
ters düşen çevreler ve onlann
etkisinde kalan hükümetler,
kooperatifçiliği geliştirmemek için
ellerinden geleni yaptılar. Tarım
kesiminin bır çatı altında
toplanarak güçlenmesini
engellemek için iftira kampanyaları
yürüttüler.
Buna rağmen, Atatürk'ün tanma
gösterdiği özel ilgi etkisini
sürdürdü. 1927 yılına kadar en
yüksek buğday ekimi 24 milyon
400 bin dekardı. Rekolte ise 1
milyon 400 bin ton civanndaydı.
Dekar başına verim de 55 kilonun
altındaydı.
1950 yılına geldiğimizde buğday
ekimi 45 milyon dekara çıkmıştı.
Rekolte ise 3 milyon 800 bin tona
ulaşmıştı. O dönemlerde traktör
sayısı iki binin attındaydı. Kimyevi
gübre yoktu. Kaliteli tohumluk
bulmak mümkün değildi. Bu
koşullarda buğday rekoltesinin üç
katına çıkması çok önemli bir
gelişme olarak gösteriliyordu.
1950 yılından sonra ise tarımda
makineleşme dönemi başladı.
Marshall yardımı traktör sayısında
bırdenbıre patlamaya neden oldu.
Önceleri 16 bin 500 civannda olan
traktör sayısı 1955 yılında 40 bini
geçti. 1963 yılında bu rakam 50
bine yaklaştı. 1948 yılında 268
adet olan biçerdöver sayısı 1964
yılında 6 bin 800'ü buldu.
Makineleşmenin
altyapısı hazır değildl
Traktör sayısının birden yükselmesi
bazı sıkıntıları da beraberinde
getirdi. Hem devlet hem de çiftçi
bu kadar büyümeye hazır değildi.
Bilgi birikimi ve tecrübe hiç yoktu.
Binlerce traktörün ayakta
kalabilmesi için gerekli plan yedek
parça ithal edilmemişti. Bölgelerde
bakım istasyonlan kurulmamıştı.
Arızalanan traktörier devre dışı
kalıyordu. Sonuçta Türkiye "traktör
mezariığı"na dönüştü. Aynca ekim
alanları gelişigüzel yaygınlaştığı
için çayır ve meralarımızın büyük
bir bölümü yok oldu.
Ancak bu sıkıntılara rağmen traktör
bolluğunun Türkiye'ye önemli bir
katkı sağladığı kesin. Tanmda
makineleşmenin kapılan açıldı.
Çiftçiler, traktörün yarannı
kullanarak ve yaşayarak gördüler.
TARIMIN KATjLt
2000 yılına geldiğimizde,
tarımdaki güzel görüntüler artık •
anılarda kaldı. 1980 yılından sonra
izlenen yanlış politikalar tarımın
çökmesine ve çiftçinin
fakirleşmesine neden oldu. Yüz
binlerce çiftçi, artık zamanmın büyük
bir kısmını icra ve mahkeme
kapılannda geçiriyor. Traktörier,
hayvanlar, tarlalar satılıyor.
Belli bir süre sonra traktöre ilgi
giderek arttı. özellikle büyük
işletmelerde zaman içinde traktör
parklan kuruldu.
Tohumluk konusu...
Bu arada, 1950 yılında 5 bin 500
ton olan kimyevi gübre kullanımı,
1958 yılında 83 bin tona çıktı.
1980 yılına geldiğimizde yerii
gübre üretimi 2 milyon 116 bin
323 tona ulaştı. Aynca 2 milyon
225 bin ton gübre de ithal edildi...
Tüketilen gübre miktan da
3 milyon 15 bin 936 tonu buldu.
1997 yılında ise 3 milyon 339 bin
924 tonu Türkiye'de üretildi.
1 milyon 339 bin 924 ton da
ithal edildi.
Tanmda en önemli gırdilerden biri
"tohumluk"tur. Kaliteli tohum
kullanmadıkça verimli bir ürün
almak mümkün değildir. Bu
nedenle tanmda gelişmiş ülkeler
tohumluk konusuna ağırlık
vermişlerdir. Batılı ülkelerde
tohumluklar büyük bir titizlik içinde
yetiştirilir. Ciddi bir denetime tabi
tutulur. Hiçbir üretici markasına
güvenmediği tohumluğu, parasız
verseler bile tarlasına atmaz...
Üstün vasıflı tohumluklar, verimi en
azından yüzde 30 etkiler. Bazı
ürünlerde tüm koşullar yerine
getirildiği takdirde verimin yüzde
70'lere kadar arttığı görülmüştür.
Cumhuriyet kurulduktan sonra
tohumluk konusunda çeşitli
çalışmalar yapıldı. Ancak en
önemli adım 1950'li yıllarda atıldı.
Zamanın teknolojisine uygun ilk
üretim, devtet üretme çiftliklerinde
başlatıldı. Bu çiftlikler, Türk
tanmına tam 33 yıl hizmet verdi.
1983 yılında devlet üretme
çıftlıklerinin yerini
tarım Işletmeleri Genel Müdürlüğü
aldı. Bütün tarım işletmeleri de bu
genel müdürlüğe bağlandı.
Böylece sistemler yavaş yavaş
yerine oturmaya başladı.
1970 yılında Türkiye'de 8 milyon
600 bin hektar buğday ekimi
yapıldı. 272 bin ton tohumluk
kullanıldı. 1980 yılında buğday
ekim alanı 9 milyon 20 bin hektara
Marshall
yardımı
traktör sayısında
birdenbire
patlamaya
neden oldu.
Ancak
makineleşmenin
altyapısının
olmayışı bazı
sıkıntılan da
beraberinde
getirdi.
Arızalanan
traktörier devre
dışı kalıyordu.
Sonuçta Türkiye
"traktör
mezarlığı"na
dönüştü.
Ekim alanlan gelişigüzel
yaygınlaştığı için çayır
ve meralanmızın büyük bir
bölümü yok oldu. Ancak
bu sıkıntılara rağmen
Marshall yardımının
getirdiği traktör
bolluğunun Türkiye'ye
önemli bir katkı sağladığı
kesin. Tanmda
makineleşmenin kapılan
açıldı. Çiftçiler, traktörün
yarannı kullanarak ve
yaşayarak gördüler.
çıktı. Kullanılan tohum miktan da
360 bin tonu buldu. 1990 yılında 9
milyon 450 bin hektar
alana 378 bin ton, 1995 yılında 9
milyon 400 bin hektar alana 376
bin ton, devlet üretme
çiftliklerinde yetiştirilen
tohumluklar atıldı.
1997 yılında ise kullanılan
tohumluk miktan 289 bin 604 tona
düştü. 13 bin 818 tonunu özel
sektör, 275 bin tonunu da kamu
kuruluşları üretti.
Geçen yıllarda, az da olsa,
tohumluğun hem rthalatı hem de
ihracatı yapıldı. 1995
yılında 5 bin 712 ton tohumluk
buğday ithal ettik. Buna karşılık
ihracatımız hiç olmadı.
1996 yılında ise 968 ton
ithalatımıza karşılık 386 ton
ihracat yaptık.
Ihracat artıyor
1997 yılında ihracatımız rthalatı ilk
kez geçti. İthal editen tohumluk bin
711 ton, ihracatımız ise 4 bin 80
ton oldu.
1984 yılından sonra özel
sektörün de tohumluk üretmesine
ve ithalatına izin verildi. Hibrit mısır,
hibrit ayçiçeği ve sebze
tohumluklannın üretiminde özel
sektörün payı yüzde 95'tir. Buna
karşılık hububat tohumculuğunda
kamu kuruluşlan özel sektörün
önündedir. Cumhuriyet
kurulduktan sonra, 1980 yılına
kadar geçen 57 yıl içinde Türk
tanmı gerçekten büyük bir gelişme
gösterdi... Çiftçi para kazanabildi.
Yeni ve büyük yatınmlara yöneldi.
Eğer 1980 yılından
sonra da aynı sistemler biraz daha
geliştirilerek devam ettirilebilseydi,
Türk tanmı dünyaya meydan
okuyacak güce erişmiş olacaktı.
En azından tanm ürünleri ithal
eden ülke konumuna
düşmemiş olacaktık...
Belki de toprak reformu da
yapılabılecek ve miras yolu ile
arazilerin küçük parçalara
bölünmesi önlenebilecekti...
2000 yılına geldiğimizde, tanmdaki
güzel görüntüler artık anılarda
kaldı. 1980 yılından sonra izlenen
yanlış politikalar tanmın çökmesine
ve çiftçinin fakirleşmesine neden
oldu. Yüz binlerce çiftçi, artık
zamanmın büyük bir
kısmını icra ve mahkeme
kapılannda geçiriyor.
Traktörier, hayvanlar, tarlalar
satılıyor. Hemen hepsi, yapacaklan
başka bir iş olmadıgı için, her yıl
yeni umutlaria tartalarına koşuyor...
Ekiyor, biçiyor, ama değişen bir
şey olmuyor...
Enflasyona karşı korunmayan
tanm kesimi bitkisel hayata girdi.
Hayvancılık can çekişiyor.
Denizlerimiz bile artık ürün
vermiyor...
SÜRECEK
YORUM
ÖZTİN AKGÜÇ
Kurban Bayramı'mn
Anlamı
Tanrıbilimci (ilahiyatçı) değilim, hatta dinsel
konularda yeterli bir bilgimin de olduğu söy-
lenemez. Ancak Tann'nın insanlara boş inanç-
lara (hurafeye) din tacirierinin, ulemageçinen-
lerin kandırmalarına, yönlendirmelerine, ayır-
tılanna (iğvasına) kapılmayacak kadar akıl ve
düşünme yetisi verdiğine de ınanınm. Dinde
her kuralın her edimin (amelin) bir anlamı, bir
amacı olmalıdır. Bu bağlamda Kurban Bayra-
mı'mn, kurban kesmenin bir anlamı ve amacı
olduğunu düşünmeliyiz. Niçin kurban kesiliyor?
Niçin ağırlıklı bir bölümü yoksullara olmak üze-
re kurban eti dağrtılıyor. Kurban kesme, Tan-
n'ya şükretmeyi simgeliyor. Dağıtım ise, in-
sanlar arasında dayanışma ve yardımlaşma
gereğini ifade ediyor. Kurban Bayramı, aslın-
da Tann'ya şükran ve insanlar arası dayanış-
ma, yardımlaşma bayramı.
Dini bir ödevi (vecibeyi) kişinin bir çıkar bek-
lentisinden arınmış olarak ve gösterişten uzak
yerine getirmesi gerekir. Müslüman geçinen-
ler, genelde Sırat Köprüsü'nü geçmek gibi çı-
kar beklentisiyle ya da çevreye gösteriş, Müs-
lüman kişi izlenimini vermek için kurban kes-
mektedirier. Bu gibi düşüncelerle, beklentiler-
le dini ödevi yerine getirmenin geçerii (mak-
bul) bir yönü yoktur.
Tann'ya şükretmeyi dilimize persenk etmi-
şizdir. Ancak bunun gönülden yapıldığı konu-
sunda ciddi kuşkular vardır. Kişinin davranış-
lan, tutumlan, içten ve içtenlikle şükretme ile
tutartı olmalıdır. Başkalarını kandınnak, hakla-
nnı yemek, türiü hile, aldatmaca, düzen (de-
sise) kurup sonra Tann'ya şükretmek nasıl
bağdaşır? Ne ölçüde Tann önünde geçeriidir?
Dayanışma, yardımlaşma duygumuz, iyi hu-
yumuz (hasletimiz) giderek köreliyor (dumura
uğruyor). Kişisel çıkarı ön plana alan ekono-
mik öğreti, köşe dönme politikaları, üçkâğıt-
çılığa övgü, parayı kutsama, ne yazık ki daya-
nışma, yardım duygumuzu köreltiyor. Insanla-
nn büyük bir bölümünün yoksulluk sının altın-
da yaşamalan, bannma, beslenme, eğitim,
sağlık gibi temel hizmetlerden yoksun olma-
lan, kişiler ve coğrafi bölgeler arasındaki gelir
ve servet dengesizliğinin artması bizi pek ra-
hatsız etmiyor. Tersine haksızlıkları, dengesiz-
likleri arttıran politikaları, liberalizm, globalleş-
me, küreselleşme diye destekliyoruz. Kurban
kesip birkaç yoksula et dağıtmakla, görevimi-
zi yaptığımız sanısına (zehabına) kapılıyoruz.
Varsılsak giderek düşkünezen (zebunküş) ko-
numuna giriyoruz.
Dinin özünü kavrayamazsak, din bir çıkar ara-
cı, egemen güçlerin ve onlann maşalannın bir
yönlendirme aracı olmaya başlıyor. Dinsel ilejr,-
lemeyi durduran, değişime engel olari birbağ
halinegeliyor. Egemen güçler, kendi üstünlük-
lerini pekiştiren bir araç olarak dinden yarar-
lanıyor, dini sömürüyoriar (istismar ediyorlar).
Dini özümseyebilsek, dini ödevlerimızi ge-
reği gibi yapabilsek, bu konudaki kandırma-
lara, ayartılara kapılmasak, şekil şartlannı gös-
terişli bir biçimde yerine getirme alışkanlığımız-
dan kurtulabilsek, belki daha iyi bir dünyada
yaşamanın temelini atmış ya da bu temeli güç-
lendirmiş oluruz. lyilik duygusundan yoksun ola-
rak dinin bazı şartlannı gösterışçı biçimde ye-
rine getirmenin yeterii olmadığını kavramak
bile, bu konuda işin özüne doğru ilerleme olur.
Kurban Bayramı'nı doğru algılayalım; onun
gereğini, özellikle yardımlaşma ve dayanış-
mayı insana yakışan bir biçimde yerine getir-
meye çaba gösterelim. işin biçimine öncelik
verip kolaya kaçmayalım. Özverisiz, dayanış-
ma, yardımlaşma olamayacağını unutmayalım.
Üretim geriliyor
Bursa ipeği
tarih oluyor
BURSA (AA) - Türkiye'nin
önemli ipek üretim
merkezlerinden olan
Bursa'da, koza üretiminin hızla
gerilediği bildirildi. önceki
yıllarda Türkiye'nin ipekböceği
kozası üretiminin yüzde 45'ini
sağlayan ilde, üretim yapılan köy
sayısının 10'a düştüğü
kaydedildi. Bursa Ticaret Borsası
Başkanı Rıza Aydın, ipek
üretimindekı gerilemenın
* gelecekte artabileceğıni
belirterek "1980'li yıllarda
borsada 1500 ton koza işlem
görürken geçen yıl 212 bin
Idlograma kadar düştü. Koza
üretimindeki gerileme, hem
ekonomik hem de ilin simgesel
özelliği bakımından büyük
kayıp" dedi.
Yılda 1 milyar dolar
Aydın."Geçmiş yıllarda her
bölgesinde koza üretimi yapılan
Bursa'da üretim ve ticaret yüzde
10'lara kadar düştü. Bu durum,
Bursa'daki üretkilerin
deneyimlerinden
yararlanan diğer illerdeki
üretkileri de etkiledi. Böylece,
Türkiye'ye katma değeriyle
biriikte yıllık 1 milyar dolar girdi
sağlayabilen bu işkolu,
alabildiğince gerilemiş oldu"
diyerek görüşlerini belirtti. Bir
zamanlar ipekle özdeşleşen
Bursa'da, şimdi Orta Asya ve
Uzakdoğu ülkelerinden gelen
kumaşlann satıldığını söyleyen
Aydın, ıpekböcekçiliğinin
desteklenmesi gerektiğini de
belirtti.
Türkiye, tekstil hammaddeleri de dahil 80'e yakın ekolojik ürünü ihraç ediyor
Ekolojik tarıına ilgi büyük
MERKEZ BANKASI KURLARI 15 MART 2000
CİNSİ
DÖVİZ
ALIŞ SATIŞ
EFEKTİF
ALIŞ SATIŞ
YUSUFOZKAN
İZMİR - Ekolojik tanm ürünlerinin,
yurtdışı ülke vitrinlerindeki çeşitliliği
her geçen gün artıyor. Organik gıdadan
tekstil hammaddelerine kadar birçok
ürünü Avrupa ve ABD pazarlanna ih-
raç eden yerli üreticiler, ürünlerinin ta-
nıtımı için devletin ilgi göstermesini is-
tiyorlar.
Avrupalı birçok firma da, Türkiye'den
ürün ithal etmek yerine, yaptıklan an-
laşmalarla Türkiye'de ortaklıklar kura-
rak çalışmalara başladılar.
• Organik gıdadan tekstil hammaddelerine
kadar birçok ürünü Avrupa ve ABD pazarlanna
ihraç eden yerli ekolojik tanm üreticileri,
ürünlerinin tanıtımı için devletin ilgi
göstermesini istiyorlar.
Ege thracatçı Birlikleri Genel Sekre-
terliği'nden edinilen bilgiye göre, eko-
lojik üretim yönteminın öne çıktığı 1997
yılında toplam 5 milyon 706 bin kilo
olan ürün üretim miktan. 1998 yılında
8 milyon 29 bin kiloya, aralık ayı rakam-
lan hariç olmak üzere 1999 yılında da
10 milyon 427 bin kiloya ulaştı. Üretim-
deki artışa koşut olarak elde edilen ge-
lirler de 1997 yılında 13.5 milyon do-
larken 1998 yılında 18 milyon dolar,
1999 yılında da (aralık ayı hariç) 21 mil-
yon 74 bin dolar oldu.
Aynca Türkiye'de kuru gıdalarla baş-
'Buparayla GAPbitmez'ŞANLHJRFA(AA)-
Türkrye'nin en bûyük
kalkmma projesi olan
GAP'a, yıîda yapılan
500 milyon dolar
harcamanın yeterli
olmadıgı belirtilerek
2010 yılında
tamamlanması için yılda
en az 1-1.5 milyon dolar
harcanması gerektiği
bildirildi.
GAP Bölge Kallanma
tdaresi Bölge Müdürü
Erfcan Alemdaroglu,
GAP'a. her yıl 500
milyon dolar dolayında
harcama yapıldığım
belirterek, projenin 2010
yılında mevcut
ödeneklerle
bitirilmesinin mümkün
• Projenin 2010
yılında tamamlanması
için yılda yapılan 500
milyon dolar harcamanın
yeterli olmadıgı, her yıl en az
1-1.5 milyon dolar finansman
gerektiği belirtiliyor.
olmadığını söyledi.
Alemdaroglu, GAP'a
yılda enaz 1-1.5 milyar
dolar harcama yapılması
gerektiğini dile getirerek
"Dunyanm sayıh,
Türkiye'nin en büyük
tanmsal ve enerji amaçu
entegre kalkınma projesi
olaaGAP'ın
tam&mlaıunası îçin
devlet imkânlannın yam
sıra cuş ülkelerin yatınm
yapması gerekir. Eğer
yap-iştet-devret modeü
süratte işin içine
sokulursa GAP
beiirlenen hedef yılı olan
2010'da tamamlanır.
Aksi halde bunun
mevcut ödeneklerle
tamamlanması çok
güçtür" dedi. GAP'm ne
kadar erken biterse o
kadar bölge ve ülke
ekonomisine büyük katkı
sağlayacağmı belirten
Erkan Alemdaroğlu,
"Bu nedenle yabana
ülkelerleişbirliğine
gidilmesinde büyük
yarar vardır. Nttekim,
yabancı konsorsiy umlar
aracılığıyla Birecik ve
Karkaımş barajlan
zamanından erken
bitirildL Bu da yap-işkt-
devret modelinin ne
kadar uygun olduğunu
ortaya koymakradır"
diyerek görüşlerini
belirtti. Projenin 9 ili
kapsadığı belirtilerek
bitiminde 1 milyon
700 bin hektar alanda
sulu tanma
geçilmesini sağlayacağı
da bildirildi.
layan ekolojik üretim, gül kurusundan
palamut tırnağına, meyve sulanndan
pekmeze kadar birçok ürün çeşitliliği-
ni de beraberinde getirdi. Türkiye bu-
gün tekstil hammaddeleri de dahil ol-
mak üzere 80'e yakın ekolojik ürünü ih-
raç ediyor.
İhracat ürün çeşitlilığini ve miktarla-
nnı sürekli arttıran Türkiye'de ekolojik
tanmın, geleneksel tanm ihraç ürünle-
rinin ekolojik kurallara uygun olarak
ürerilmeleri istemiyle başlaidığını anım-
satan Ege Üniversitesi (EÜ) Ziraat Fa-
kültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim
Üyesi ve Ekolojik Tanm Demeği Baş-
kanı Prof. Dr. Uygun Aksoy, kuru incir
ve üzümle başlayan bu isteğın her yıl gi-
derek çeşitlendiğini söyledi. Halen Tür-
kiye'de üretılen ekolojik ürünlerin ta-
mamınayakınının ihraç edildiğini anım-
satan Aksoy, "Ekolojik üretimin tama-
mına yakını yurtdışı pazarlara satılıyor.
Ahnanya ilk sırada yer ahrken ABD yak-
laşık yüzde 15'lik bir pazar payı ile ikin-
d sırada bulunuyor. Diğer Avrupa ülke-
lerinin pazar paylan ise yüzde 2-3 dolay-
lannda" dedi.
Avrupalı birçok firma da, Türkiye'den
ürün ithal etmek yerine, bulduklan Türk
ortaklarla çalışıyorlar. Ekolojik tanm
alanında Türkiye'de çalışmaya başlayan
ilk firmalardan olan Alman İcökenli Ra-
punzel Ltd. Şti. Genel Müdürü Atilla
Ertem, ilk olarak Izmir'de başlattıklan
bu üretim yöntemini Ordu, Bolu, Ma-
latya, Adıyaman gibi toplam 12 kentte
sürdürdüklerini kaydetti.
Sektörde en önemli sıkmtının ihraca-
tı özendinci çalışmalann yetersizliği ol-
duğunu savunan Ertem, bu konuda bü-
rokrasinin azaltılması gerektiğini söyle-
di. Ertem, 2000 yılı hedefleri arasında dış
pazar ihracat miktannı 10 milyon mar-
ka ulaştırmak olduğunu da vurguladı.
lABDDolan
1 Avustralya Dolan
1 Danımarka Kronu
1 Ingılız Steriını
11svıçre Frangı
11sveç Kronu
1 Japon Yeni
1 Kanada Dolan
1 Kuveyt Dınan
1 Norveç Kronu
1 Sud. Art). Rıyali
1Euro
1 Alman Markı
1 Betçıka Frangı
1 Lüksemburg Frangı
1 ispanyol Pezetas
1 Fransız Frangı
11riandaürası
100 halyan üreö
1 HoHanda Flonnı
1 Avusturya Şılinı
1 Portetdz Esküdosu
1 Fm Markkası
1 Bulgar Levasj
1 Iran Rıyali
1 RumenLeyı
1 Şunyeürası
1 Ûrdün Dinan
1 Yeni Israd Şekeli
1 Yunan Drahmısı
579,391 582,185
355,832 358,160
74,970 75,339
909,568 914,322
346,072 348.301
66,092 66,780
5,516 5,553
396,555 398,348
,875,442 1,900,144
68,660 69,123
154,962 155,241
558,127 560,819
285,366 286,742
13,835 13,902
578,985
354,195
74,918
908,931
345,553
66 046
5,496
395.088
583,058
360,309
75,512
915,693
348.823
66,934
5,574
399,862
1,847,310 1,928.646
68,612 69.282
153,800 156,405
13,835
3,355
85,086
13,902
3,371
85,496
708,675 712,093
28,825 28,964
253,267 254,489
40,560 40,756
2,784 2,797
93,870 94,323
285,166
13.814
13,731
3,348
84.958
704,423
28,739
252,887
40,499
2.763
93.804
131,488
102
18
4,976
730,845
126,343
1,539
287,086
13,923
14.006
3,379
85,624
716,366
29,074
254.871
40,817
2,818
94,540
198 504
154
28
7.464
824,144
132,822
1.685
ÇAPRAZ KURLAR
1 ABDDoları
1.6255 Arotralya Dolan
7.7275 Danimarka Kronu
1.6715 Isviçre Frangı
8.7180 «veç Kronu
104.84 Japon Yeni
1.4615 Kanada Dolan
8.4225 Nonreç Krona
3,7502 S. Arabistan Riyali
1Ing.S. 1 5705 ABD Oolan
1 Kuveyt D: 3.2638 ABD Dolan
1SDR: 1.3454 ABD Dolan
1SDR: 783.272 TL.
1 Euro 0 9633 ABD Dolan
Euro dönüsüm oranları
1 95583
40.3399
40.3399
166.386
6 55957
0 787564
1936.27
2.20371
13 7603
200 482
5.94573
Alman Markı
Belçika Frangı
Lüksemburg Frangı
İspanyol Pezatası
Fransız Frangı
Irlanda Lirası
Italyan Lireti
Hollanda Florini
Avusturya Şilini
Portekiz Esküdosu
Fin Markkası
Kirlenen Dünyamızı
Fidan Dikerek Arıtalım
ORMAN BAKANLIĞI
AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ