Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 ARAUK 2000 PERŞEMBE
HABERLERğ ~ ~ ' — — — — ~ ~ T ~ m ~ .- — —
Dersimiz: Said-i Nursi. Toplum türbeler yerine kabirlere rampalandı. Laikleşme rasyonel değil
Profesörden
4
şerîat derslerT
DÜNYADA BUGÜN
ALt SİRMEN
1yi Bayramlar Anne'
PARİS-Anne,
Bir bayramı daha birbirimizden ayn, birbirimize
epeyce uzakta geçiriyoruz.
Ve siz, son yıllarda her zaman olduğu gibi, yine
yüksünmüyor, yakınmıyorsunuz ya da öyle görünü-
yorsunuz; bir de sizi aradığımda teşekkür ediyor,
benden çok hoşnut olduğunuzu söylüyor, hayır du-
alannızı eksik etmek ne söz, bolca kullanıyorsunuz.
Ben evlatlann içinde en şanslılardan biri olarak
(zaten 62 yaşındaki bir insanın salt annesinin hayat-
ta ve sağlıklı olması bile yeterli bir şanstır) kendimi
iyi, vicdanımı rahat hissediyorum.
Evet gerçi bizim ilişkimrz, haftada bir görüşme,
hemen hemen her gün telefo.nlaşma, güç zamanlar-
da birbirimizin yanında olmayı içeriyor, ama bayram-
lan çoğunda, toplumda benim de içinde bulundu-
ğum sınrfın çoğu kişisi gibi ayn geçiriyoruz.
Eski bayramlan bir kenara attık. Bayramın anlamı
değişti, basit ve uzun bir dinlence ve eğlenceye dö-
nüştü.
Modernleşmenin etkilediği kesimler, gelenekleri
biraz fazlaca silkelediler.
Oysa modemleşmeden bizden çok fazla nasibini
almış olan Fransa'da, 24 Aralık yani Noel gecesi so-
kakta kimseler kalmamıştı; herkes bu bayramı yakın-
larryla biriikte geçiriyordu.
Demek ki, salt modernleşme değil bizdeki bay-
ramlan solduran. Pekâlâ modemleşerek de gele-
neklerimizin bir bölümünü günümüze uydurarak sür-
dürme olanağımız olabilir.
• • •
Tartışma, 'Kent' firmasının bir reklamıyla bu yıl
gündeme girdi. Yaşlı çift, bayramın ilk günü sabah-
tan akşama kadar, gelmeyecek olan torunlannı bek-
liyoriar. O gelmeyince de, yağmurun dövdüğü camın
önünde kalakalıyoriar yalnız.
Birreklamın böylesine etki yapması, böylesinetar-
tşmaya yol açması doğrusu düşündürücü.
Olayi reklam tekniği, ortaya çıkan ürünün firmanın
hedef kittesine seslenip seslenmediği açısından ir-
deleyecek değilim. Onu uzmanlan yapartar, zaten
yapıyorlarda...
Biraz başka açıdan yaklaşmak istiyorum.
Hepimizin yaşamında, iyi baktığımız zaman yete-
rince trajedi, komik olay, dram, sevgi ve ihanet var.
Ama nedense insan, kendi sebeb-i saadeti ve de
felaketi olan kendi yaşamına eğilmek yerine, onu
başkalannın öykülerinde veya sanat eserterinde an-
yor.
Yıllar önce, Türkiye'nin kadınlan, o zamanki bası-
nın da etkisiyle kendi yoksunluklannı, yoksulluklan-
nı unutup "mahsun bakışlı Prenses Süreyya"nın ço-
cuğu olmamasına takmışlardı.
Onun dramı, bir tür katarsis sağlıyordu.
Sokakta doğrudan gördüğümüz ya da bir yakını-
mızın, dostumuzun yaşadığı acılardan çok birfilm-
de bir dizide ızledigimiz, senaristin kurduğu olaylar
daha çok etkiliyor bizi.
• • •
Kısacası, gerçek acıdan değil kurgulanmışmasaJ»-
dan etkileniyoruz.
Tatni, kurgulanmış acının bizi etkileme oranı ger-
çek yaşamı başanyla yansrttığı oranda oluyor.
Üstelik yalnız bize özgü değil bu durum. Bütün
dünyada da böyle.
Sakın başkalannı eleştirip kendimi herkesten ayn
. ve üstün tuttuğumu sanmayın!.
Nasıl oluşturulduğunu, içinde yer alarak bildiğim,
senaryosunu daha önceden okuduğum, sizin de çok
büyük beğeni ıle ızlediğinızi bildiğim dizinin bir bö-
lümünü izlerken kendimi gözleri dölu dolu olmuş ya-
kalayınca, hem şaşırdım hem de gülümsedim.
Ama artık, sanıyorum, diziler ve fîlmler dönemini
de aştık, yoksulluğumuza ve yoksunluğumuza kar-
şın bizim de içine dahil olduğumuz, öbürierine oran-
la biraz kıçıkınk tüketim toplumunda, hüzünler, se-
vinçler, mizah hatta eski geleneklerimizi ne yaptığı-
mızı sorgulamalar artık hep reklamlar yoluyla oluyor.
"Anneler Günü", onun kadar büyük ilgi toplama-
yan "Babalar Günü" gibi günler de, tüketim toplu-
munun koyunlan bizlere, sistemin empoze ettiği gün-
ler oluyor.
Reklamla üzülüp, reklamla sevinip reklamla sor-
gulayan tüketim toplumunun yoksun ve yoksul bi-
reyleri, gerçek yaşamı artık TV ekranlanndan izliyor-
lar.
Bunda bir ganplik, hatta biraz da şapşallık yok mu
acaba, ne dersiniz?
İyi bayramlar anne!
Ağca'nmdurumubayramdan
sonra bei obcak
• İstanbul Haber Servisi - Kartal Cezaevi'nde yatan
Mehmet Alı Ağca'mn şartla salıvermeden yararlanıp
yararlanmayacağının bayramdan sonra belü olacağı
belirtildi. Karfal Ağır Ceza Mahkemesi'nde incelenmekte
olan dosyayla ilgi karann genış kapsamlı çaüşmadan
sonra verilebileceği öğrenildi.
Keçecler:7gümpükçütutuWandı
• ANKARA (AA) - Gümruklerden sorumlu Devlet
Bakanı Mehmei Keçeciler, 2000 yihnda yapılan 'Paraşût',
'Buffalo', 'Balına' gıbı operasyonlann çoğaltnasının,
"kaçakçıüğın artngı, gümrükçülerin iyi çalışmadığı"
anlarruna gelmeyeceğini bildirdi. Keçeciler, yapüğı
açıklamada, otomasyona geçildikce kaçakçıüğın
önleneceğini vurgularken 'Paraşüt' operasyonunda, 7
gümrük memurunun tutuklanıp 52'sinin görevden
uzaklaştınldığııu arumsattı
Mahkûmtar saknmıyor
• KOCAELİ (AA) - Kocaeli F Tipi Cezaevi'nde, terör
örgütüne yardım ve yataklık suçundan cezasını çeken 49
kişi, Şartla Salıverme ve Cezalann Ertelenmesine Dair
Yasa'dan yararlananuyor. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısı
Fahri Kasirga, F tipi cezaevrnde, yardım ve yataklık
suçlannın kapsam içine alınması nederuyle yasadan
yararlanınası gereken bu kişiler hakkında, cezaevlerindeki
'Hayata E>önüş'. operasyonu sırasında, 'Cezaevlerinde
isyana teşvik' ve 'Devletin malına zarar verme'
suçlanndan gıyabi tutuklama karan verildiğini söyledi.
Kasııga, bu durumda olanlann. yasadan yararlansalar bile
haklanndaki tutukluluk karannın kaldınlmaması halinde
tahliye edilemeyeceklerini kaydetti.
MAZLUMDBTden Başto*»'a çagn
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Çeşitli sivıl toplum
ötgûtlerinde yönetıcılık yapan, pek çok dergı ve gazetede
yazılan yayımlanan Ercüment Öztürk, tutuklu yakınlannı
cezaevlerine getirip götürdüğü gerekçesiyle gözalona
alındı. Ailesine hiçbir bilgı venlmeyen Ertürk'ün tanm
ilacı içirilerek hastaneye kaldınldığını savunan
MAZLUMDER, Başbakan Bülent Ecevit'e, hukuk devleti
ilkelennın işletilmesi çağnsında bulundu.
EBRUTOKTAR
ANKARA - Dumlupınar Üniversi-
tesi Bilecik Öcrisadi ve Idari Bilimler
Fakiîltesi ögTetim üyesi Prof. Dr. Bün-
yamin Duran. iktisat dersinde, konfe-
ranslar ve kitaplannda öğrencilerine
Said-i Nursi propagandası yaptı. Prof.
Duran. Türk milliyetçiliği ve laikliği-
nin "rasyonel olmadığını", halkın "ya-
ür ve türbelerden" uzaklaştınlarak
"anıtiaşünlmış kabiriere" rampalan-
dığını, halkın "erenleryerine", "gazi-
ierden yardım bekkdiğmi", adaletin
"şeri mahkemeler yerine". "mafya
yargıçlara" teslim edildiğini savundu.
1985 yıhndan itibaren görüşleri bili-
nen, ancak bugüne dek hakkında hiç-
bir işlem yapılmayan Duran*la ilgili
istihbarat birimlerinden gelen baskılar
sonucu üniversitesi tarafından soruş-
turmabaşlatıldı.
Said-i Nursi'nin müritlerinden olan
Prof. Dr. Bünyamin Duran, tarikatçı
öğretim üyelerinin taşra üniversitele-
rinde yoğunlaştığını bir kez daha or-
• Dumlupınar Üniversitesi'nde Said-i Nursi müridi profesör
Bünyamin Duran, derste ögrencilerine Said-i Nursi'yi anlattı;
bu konuda yazdığı kftaplan ögrencilerine dağıttı.
taya koydu. Üniversitelerde bilimden
uzak, çağdışı zihniyetteki öğretim
üyeleri, görüşlerinin büinmesine kar-
şınjürilerde "profesörlük" unvanlan-
nı rahatça alabiliyorlar. Bunun son ör-
neğini gösteren Dumlupınar Ünıversi-
tesi'nde Bilecik İktisat ve Idari Bilim-
ler Fakültesi öğretim üyesi PTof. Dr.
Bünyamin Duran. "ümmetçi, şeriatçı,
Türk miltiyetçiliğine ve bilime karşı"
görüşlermi kitaplannda açıkça ortaya
koymaktan kaçınmadı.
Manisa lmam Hatip Lisesi'ni bitir-
dikten sonra Dokuz Eylül Üniversite-
si Ilahiyat ve İktisat Fakültesi'nden
mezun olan Duran, daha sonra Sosyal
Bilimler Enstitüsü'nde iktisat dalında
mastır ve doktora yaptı. 1985 yılında
tnönü Üniversitesi'nde araştırma gö-
revlisi oldu, 1991 'de doçent olduktan
sonra Dumlupınar Üniversitesi'ne
atandı. Duran'ın 1996 yılında TlMAS
Yayınlan'ndan çıkan "Sekülerieşme
KıîziveBirÇıkış Yohı ArayışT adlı ki-
tabmda, çağdışı görüşler ileri sürülür-
ken Bediüzzaman'a övgüler dizildi.
Kitapta, savunulan görüşler şöyle:
• Ban'da nesli tükenen son sofu:
Newton. Nevvton'un geliştirdiği me-
kanistik doğa anlayışı, bütünüyle ne-
densel ve belirlenmiş dev kozmik ma-
kine anlayışıyla katı birdeterminizme
sıkı sıkıya bağlanmıştır. Newton'un
yaklaşımı zamanla deısm ve bazı çev-
relerde de ateizm şekline dönüşerek
evTen-Tann ilişkisi tamamen ortadan
kaldınlmıştr.
• Ulusçuluk, başka uluslan parça-
lama ve asimile etme ideolojisidir.
Ulusçu teoriler incelendiğinde ulus-
çuluğun başka toplumlan parçalama,
asimile etme ve sömürme eğiliminde
olduğu görülür. Bediüzzaman'a göre
Batı medeniyetinde toplumlann nihai
hedefi menfaat idi.
• Antirasyonel sekülerieşme & la-
ikleşmenin tek örneğı-Türk seküler-
leşmesi: Türkiye'de sekülerieşme sü-
recini kesinlikle rasyonelleşme süreci
olarak değerlendiremeyiz. Türkiye'de
sekülerieşme; daha fazla laikleşme
cephesiyle ön plana çıkmış, rasyonel,
sağlıklı, faydalı olup olmadığına bakıl-
maksızın tüm tarihi, dini, milli sembol-
ler ve değerler bu süreçte bizzat dev-
let eliyle imha edilmeye çahşılmıştır.
Yeni bir insan tipi var edilmeye ça-
lışıhnıştır. Mesela toplum, yatır, türbe-
lerden uzaklaştınlmış, "fakat anıtlaş-
önlmış kabirlere" rampalanmaya ça-
hşılmıştır. Erenlerden yardım bekle-
mekten uzaklaştınlmış, gazilerden
yardım beklemeye zorlanmıştır. "Ka-
dı adaletinin keyiriliği" denilerek ada-
let şeri mahkemelerden uzaklaştml-
mış, mafya yargıçlara mahkûm edil-
miştir.
• Türkiye'de laikliğin benimsenme-
si, yağmursuz bir havada şemsiye aç-
maya benzemez mi?
Eğitimle
bilinçli partili
yetişecek
Istanbul HaberSenisi-CHP
parti içi eğitimi sokağa taşıyor.
CHP'de parti içi eğitim ver-
mekle sorumlu eğitimcilerden
Ataner Yıkbnm, parti içi eğiti-
mi, sevgi ve bilinç eğitimi ola-
rak gördüklerini ve bunu soka-
ğa, kahvehanelere, evlere kadar
yayacaklannı belirtti. Yıllardır
eğitimcilik yaparak tarunan
Yıldınm, "Partinin içindebflgi,
bflinç, tavır ve rutarhlık vönün-
de bir davranış değişiknği ge-
rekJL Önce kendimizi sonra da
ülkenin\-azg«sınıde^ştirmekis-
tiyoruz" dedi.
tnsanlann kendileriyle, çev-
releriyle ve toplumla sorunlan-
nın oldugunu vurgulayan eğı-
tımcı Yıldınm, öncelikle bu
ilışkilenn sağlıklı bir tabana
oturtulması gerektiğini söyle-
di. Partisinin Eminönü ilçe
merkezinde başlattıklan eğitim
çalışmalannın giderek daha
çok partiliye ulaştığını ifade e-
den Yıldınm, "Bu konuda eski
ilçe başkannnız Hikmet Çarbo-
ğa veTuran Karagülle'nin,Bah-
çeüevler'deki eğidmlerde de Di-
laver Öner ve Israfil Süslü'nün
büyük katkıiarmı gördüm. Se-
kiz hafta boyunca, yapbğumz
seminerler önemli öİçüde ama-
cmaulaşb"dedi.
'Birbirimizi dinkyeüm'
Önemli olanın "kalıplaşmış
insandan geüşmiş insana geçişi
nasıl sağUnz" sorusunu doğru
biçimde yanıtlamak olduğunun
altını çizen Yıldınm, ülkemiz-
deki tüm partilerin sevgi, gü-
ven ve bihnç eğitimine gerek-
sinim duyduİdanna dikkat çek-
ti. "tşe, birbirimizi dinlemeyi
başararak başiamafayız" dıyen
Yıldınm, sol partilerin gücünü
bilgiden, büinçten, üyeden ve
örgütten aldıklannı belirtti. Par-
ti içi eğitim çalışmalannda ko-
nulan güncel ve basit konular
arasmdan seçtiklerini anlatan
Yıldınm, şunlan söyledi: "Eği-
timkrde CHP'nin tarihi, prog-
ramıvetüzüğü,demokratikör-
gütlenme. iletişüu, insan hakla-
n ve sosyal demokrasi üzerinde
yoğunlaşıyonız.''
Rıfat Ilgaz'ın kitabmdan sinemaya uyarlanan 'Hababam Sınıfı'nda, başta Kemal Sunal olmak üze-
re birçok ünlü yıldız rol aldı. Gerçek hayatın bir yansıması olan film için öğretmen Yunus Tanrı-
kulu,"'Çoğumuz Hababam Sınıfı kadar eğitimden, siyasetten, sanattan uzağız" diyor.
Öğretmen Tutkulu: Okullar 'inekŞaban'lar, 'GüdükNecmi'lerle dolu
Hababam Sınıfi'tun tamamı Mecüs'te
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Devlet okullannda 5 yıldır rehber
öğretmenlik yapan Yunus Tutkulu,
okullann içler acısı halde oldugunu,
öğrencilerin sanatla ilgilenmediğini
vurguladı. Tutkulu, "Eklime'den
Kars'a kadar bütün okullanmız tnek
Şaban'larla, Güdük Necmi'lerle dolu.
Sınıflarda yıllardır bir Hababam
fruryasıdır gidiyor. Bugün Hababam
Sınin'nın tamamı Meclis'te
mflletvekili olarak bizleri yönetiyor"
görüşünü dile getirdi. Tutkulu,
okullardaki gözlemlerini ve Rıfaz
Dgaz'm kitabmdan fılme uyarlanan
"Hababam Smıfi"mn eğitimdeki
yansımalannı "Abece" adlı öğretmen
dergisinde anlattı. Tüm okullarda
rehber öğretmen sıkmtısı yaşandığını
kaydeden Tutkulu, hem özel hem de
devlet okullannda iyi öğrenci
yetiştirilemediğini savundu. Tutkulu,
"Özel okullarda öğrenci müşteri
olduğu için yanhş eğitim
uygulamalan ile yüz yüze kaunıyor.
Hak edilmeden sıruf geçmek gibi.
Ozel okulda kimsey e söz geçiremeyen
baa öğretmenkr ise devlet okullanna
gelince nedense kendilerini dev
aynasında görüyorlar" eleştirilerini
dile getirdi. Yunus Tutkulu, birçok
devlet okulunda ise yönetmeliklere
aykın olarak "özel ve özel ohnayan
smıflar" oluşturulduğunu, ekonomik
düzeyi orta ve üst durumda olan
ailelerin çocuklanmn özel sıruflara,
başansız ve yoksul aile çocuklanmn
ise normal sımflara ahndığnıı
söyledi. Toplum üzerinde çok büyük
etkisi olan Hababam SınıfVnın
eğitim üzerinde de çok etkili
oldugunu anlatan Tutkulu,
görüşlerini şöyle açıkladı:
"Hababam Sınıfi'nın bütün
öğrencfleri büyfik bir sorumsuzhık
örneğidir. Birkaçı dışmda
öğretmenlerin çoğu, eğitimden,
eğramcuikten uzakür. Derslerde
hiçbir zaman ögrencilerde bir şeyler
öğrenme gayreti görünmez. Hepsinin
de işi gücü birbiriyle ala\ etmek,
yerleşmiş lakaplanyla birbirini
kızdırmaktır. Hiçbiri khap okumaz,
eğitim amaçh araştırma yapmaz.
Kız-erkek arkadaşlığı konusunda
otumlu denebilecek tek sahne yoktur.
Ülkemizde ise ulusal haksızhk,
soygun sorunu, işsizlik ve açhk
sorunu diz boyu. Böyle bir ortamda
hepimiz Hababam Sınm'nı
oynuyoruz. En önemli şeyleri yüzfistü
bırakıp maça gitnıek. paparazri
programlannda Banu Alkan
dinlemek hepimiz için çok daha
önemlL Hababam Sınıfi ile Rıfat
Dga/'ın bize bırakmak istediği miras
bu değildi. Çarpık zihniyet, onu farkh
yorumladL lşleri güçleri serseriBk
olan bu sorumsuziuk suufi, ülkemiz
gençüğinin en çok izlenen fılminin
konusu oldu. Mahmut öğretmen gibi
birkaç öğretmen ne kadar uğraştry sa
da bu çocuklan adam edemedi.
Bugün bu Hababam Sının, Mecliste
miDetveküı olarak bizleri yönetiyor»"
Adalet Bakanlığı
'Göriişler
tüzükve
genelgeye
uygun' 9
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Adalet Bakanlığı, Içişleri Bakanı Sa-
dettin Tantan'ın, "cezaevinde isyao
çıkaranlara yönetmelik gereği görüş '
yaptmlamayacağına'1
ılışkin sözlen-
ne dün yazılı açıklamayla yanıt ver-
di. Adalet Bakanlığı'nın açıklama-
sında, "Haklannda kesinleşmiş bir
disiptin cezası bulunmavan hükümlü
ve tatukhüann zi\aretçikri ile göriiş-
mekrinin yasaklanması söz konusu
değfldir'' denıldı.
Tantan'a yanıt
Adalet Bakanlığı'ndan dün yapı-
lan yazılı açıklamada, tçişleri Baka-
nı Sadettin Tantan'ın basına yansı-
yan "Cezaevlerinde herkesin atiadığı
bir şe>' var. Cezaevi iç yönetimiyle 9-
gfli yönetmelik var. O yönetmelik uy-
gulandığı zaman zaten meseleler or-
tadan kalkıyor. Oyönetmelik uygula-
nabfldi mi? l ygulanmadığı zaman ne
okhı? Mesela isyan oldu, değil mi; is-
yanı çıkaranlara. yapanlara görüş
yapörümaz. Ama yaptinhyor. O za-
man yönetmelik uygulanmıyor. Uy-
gulamayan kim? Adli mekanizma"
sözlerine yanıt verildi. Açıklamada,
Şeker Bayramı ve yılbaşı dolayısıy-
la Ceza înfaz Kurumlan ile Tutukev-
lerinin Yönetimine ve Cezalann In-
fazına Dair Tüzük'ün 154. maddesi
gereğince, 5 Aralık 2000 tarih ve 26-
144 sayılı genelge ile tüm infaz ku-
nımlannda açık ve kapalı ziyaretle-
re ian verildiği belirtildi.
Genelge uyannca, 3713 sayılı Te-
rörle Mücadele Kanunu kapsamına
giren suçlardan dolayı tutuklu ye hü-
kümlü olanlara sadece kapalı ziyaret
hakkı tanındığına işaret edilen açık-
lamada, önceden disiplin cezası alan-
lann ziyaret kapsamı dışmda bırakıl-
dığı kaydedildi. Açıklamada, 19 Ara-
lık 2000 tarihinde bazı cezaevlerin-
de başlatılan operasyonlar sonucu
Ankara-Sincan, Edirne ve Kocaeli F
tipi kapalı cezaevlerine toplam 1024
tutuklu ve hükümlünün nakledikliği
anımsatılarak şöyle denildi: "Tntuk-
hıve hükümlülerin ayaldanma suçun-
dan dolayı haklannda başlatılan di-
siplin soruşturmalan. henüz savun-
malaruun ahnamaması nedeniyieso-
nuçlanmamıştır. Tüzüğün 163'üncü
maddesi gereğince herhangi birdisip-
fin suçunu işleyen tutuklu ve hüküm-
lülerinsa\
l
unmalanahnnıadan.disip-
lin cezası verilmesi mümkün olma-
maktaduf
BakanTûrkrTCY'nin
tamamı değjştirflecek
Öte yandan. Şeker Bayramrnın
ilk gününü babasının oturduğu Sam-
sun'un Bafra ılçesinde geçıren Ada-
let Bakanı Hikmet Sami Türk. Türk
Ceza Yasası'nın (TCY) tamamınm
değiştirilmesini planladıklannı be-
lirtti. Adalet Bakanlığı'nın ohıştuT-
duğu uzmanlar kurulunun çalışma-
lannı tamamladığını söyleyen Türk
"Sanıyorum ki 3 ay içinde tasanya
son şekil verflecek" dedi.
Adalet Bakanı Türk, şartlı salıver-
me yasasında eşitsizliğın söz konusu
oimadığını iddia etfi.
FP yönetimini eleştiren Abdullah GüPden, liderlik yarışı konusunda TayyipErdoğan'a mesaj
^Yasağı kalkınca liderlik konusunu değerlendiririz9
• Gül; "Kimseye önceden biçilmiş elbiseler, kaftanlar yoktur.
FP'de yönetim zafıyeti var. îtaat anlayışıyla yeniliğe direniyorlar.
Erbakan FP için 'de facto'dur. Inkâra gerek yok" dedi.
Gül: Türban siyasi sim-
geyse hiç suç ohnamah.
SEBAHATKARAKOYUN
ANKARA- FP'de yenilikçile-
rin önde gelen ismi Kayseri mil-
letvekili Abdullah Gül, partide
"yönetim zafijeti" bulunduğu-
nu vurgularken "itaat anlayışıy-
layeniliğe direıüldiğini" söyledi.
Gül, kapatılan RP'nin lideri
Necmettin Erbakan'ın FP üze-
rindeki etkileri konusunda, "Er-
bakan FP için bir 'de facto'dur.
Bunu inkâr etmemiz inandıncı
da ohnaz, doğru da olmaz" diye
konuştu.
Yenilikçiler arasında bir lider-
lik mücadelesi yaşandığı değer-
lendirmeleri konusunda net bir
yorum yapmaktan kaçınan Gül,
"kendisinc güvendiğini vekomp-
leksleri oimadığını'' söyledi. Ab-
dullah Gül, Tayyip Erdoğan'ın
siyasi yasağının kalkması dunı-
munda liderlik açısından sıkıntı
yaşanıp yaşanmayacağı konu-
sunda, "Kimseye önceden biçil-
miş elbiseler,kaftanlar yoktur. O
durumda bakılır. beraber oldu-
ğumuz kişfler neyi öngörürlerse
ne çok daha doğru, fay dalıysa o
ohır" açıklamasını yaptı.
Kongre sonrasrnda FP'de gi-
derek belirginleşen aynşmanın
sonucu Anayasa Mahkeme-
si'nde devam eden kapatma da-
vasına endekslenirken yenilikçi
kanadm önde gelen ismi ve
kongrede genel başkan adayı
olan Abdullah Gül, parti içi tar-
tışmalaT ve önümüzdeki sürece
üişkin sorulanmızı şöyle yanıt-
ladı:
- FP kurulduktan sonra yöne-
tim kadrosundaydınız. Ancak
bir süre sonra ayTÜdınız, eteştiri-
leriniz başladı \esürüvor. Sizi ne-
lerrahatsızetti?
- Partimin iktidara gelmesini,
iktidar altematifı olmasını iste-
rim. Bir parti marjinal değil, an-
cakbüyük birparti olursa iktidar
alternatifi olabilir. Yönetimdeki
yanlışlıklar ve yönetim boşluk-
lan sebebiyle partimin buçok
firsatlan kaçırdığı kanısmda-
yım. Türkiye yenileşsin derken
FP'nin statükoyu devam ettir-
mesini istemek çelişki olur.
'Mevcut hali değiştirmem', buna
statüko da diyebilirsiniz, gele-
nek de... Bu anlayışın çok yan-
hş olduğuna inanıyorum. Yeni-
leşmeye karşı diretme, gelenek,
parti disiplini veya itaat adı altın-
da bir statükonun muhafaza
edilme gayretini görüyorum.
- Size yönelik eleştiriler var
parti içinden. Çabanızm "yeni-
leşme" adı amnda merkezdeki
sağ partiler gibi bir parti olmaya
yönelik olduğu betirtüıyor.
- Bunlara katılmıyorum. Bir
partiden bahsediyoruz, demek-
ten, vakıftan değil. tktidar alter-
natifı ohnak gerekir. Bunu göz
ardı eder, ideolojik bir saplantı
içine girerseniz amacı iktidar ol-
mayan bir parti ortaya çıkar. Ya-
ni bir dernek, vakıfsınız ama bi-
raz daha serbest hareket edeyim
diye parti olmuşsunuz. Türk hal-
kmın ortalamasına hitap etmek,
kendi değerlerimizi, kimliğimi-
zi. kültürümüzü bunlan ifade
edip bunlann çoğunluğu neyse
merkez de odur. Ben her zaman
merkezde düşünmüşümdür.
Hiçbir zaman kendimi uç, ekst-
rem olarak görmemişimdir. Bu
eleştirileri yapanlar, parti için-
deki statükolarmı devam ettir-
mek isteyenlerdir.
- Erdoğan'ın siyasi > asağı kal-
karsa siz liderlik iddiasından vaz
mı geçeceksiniz?
- Kongrede düşüncelerimizi
temsilen aday oldum. Görüşleri-
miz, düşüncelerimiz doğrultu-
sunda partimize katkı sağlamak
istiyoruz. Benim komplekslerim
yok. Kendine güvenen bir insa-
nım. Erdoğan'ın yasağının kaldı-
nlması için de samimi olarak gay-
ret ederim. Ben bir siyaset stilin-
den bahsettim. Bu siyaset stilin-
de önceden biçilmiş elbiseler,
kaftanlar yoktur.
O anki durumlar neyi gerekti-
riyorsa, hangi hareket partiyi ba-
şanlı kılacak, hangi hareket halk
tarafından destek alacaksa hep
beraber elbirliğiyle onu yapma-
nın doğru olduğuna inanıyorum.