Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
=28 ARAUK 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
15
Belediye
hoparlörü
Ramazan'ın bitişiyte
birtikte Afyon'un Çay
ilçesinde oturan
vatandaşlar derin bir
"ohhh" çektiler...
Çünkü ilçenin MHP'li
belediye başkanı
Ismail Kökçür,
Ramazan
boyunca her gün,
sabaha karşı
04.00'le 04.30 arasında
belediye
hoparlörlerinden
yayımlattığı dua, ilan,
şarkı ve marşlarla
vatandaşı uyandınyor
ve dolayısıyla oruç
tutacak olsun olmasın,
bebek, yaşlı, hasta
demeden herkesi
yatağından fırlaüyordu.
Her evde çalar saat
çeşitterinin bulunduğu
bir dönemde belediye
hoparlörünü "sabura
kaldırma servisi"
amacıyla kullanan
MHP'li belediye
başkanının icraatının
bittiğini sanmayın...
llçe pazannın
kurulduğu çarşamba
günleri "hopariörden
dua" yayını bütün
hızıyia devam ediyor...
Belediye
hoparlörierinin dini
amaçlarla
kullanılamayacağını
kim söyiüyorsa (îçişleri
Bakanlığı'nın
müfettişleri,
cumhuriyetin savcılan
vb.) Afyon'un Çay
ilçesine gitsin,
dinlesin!
Elektronik posta: denizsom@OJinhuriyeLcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- 2001 özelleştirme yılı
olacakmış...
"Noel Baba. vılbaşında
boşalttığı torbasını Türkive'de
dolduracak desenize!"
Gençler 'Benim de Sesim Var, Sesimi Duyun' diyor
ilgi Üniversitesi'nin başlattığı birproje var...
Psikoloji Bolumu oğretim üyelerinden Doç.
Dr. Serdar Değirmencioğlu'nun sorumlu-
luğundaki projenin adı: Benim de Sesim Var,
Sesimi Duyun.
Proje, oy kullanma yaşına ulaşmamış 12-17 yaş
grubundaki gençlerle, yazı yazabilen 6-11 yaş gru-
bundaki çocukları kapsıyor...
1990 nüfus sayımına göre nüfusun yüzde 50'si 22
yaş ve daha gençlerden oluşuyor... 18 yaş ve üs-
tündekiler oy kullanarak görüşlerini bir ölçüde yan-
sıtabiliyor.
Genç nüfusun içinde 6-17 yaş arasındaki çocuk
ve gençler, nüfusun yuzde 30'unu oluşturuyor... Ama
onlar oy kullanma hakkına sahip değiller... Oy iste-
yen politikacılar da çocuk ve gençleri doğrudan mu-
hatap almıyor; anne ve babalarına sesleniyor...
Proje, nüfusun üçte birini oluşturan çocuk ve
gençlerin ülkeyi yönetenler tarafından sorulmayan
görüşlerini aktarabildikleri kanallann çok kısıtlı olma-
sından yota çıkılarak, kendi yaşamlan ve Türkiye
hakkında düşündüklerini Jolaysız olarak kamusal ala-
na yansrtabilmelerini amaçlıyor...
Bu yansıtmanın muhatabı da yürütmeden sorum-
lu en yetkilı kişi Başbakan oluyor, mektuplar "Sayın
Başbakan'a" hitaben yazılıyor...
Yazılıyor da ne oluyor?
öncelikle, çocukların ve gençlerin gerek kendile-
ri gerekse ülkeleri hakkında ne düşündüklen belir-
leniyor; çocukların mektuplan 23 Nisan'dan önce,
gençlerin mektuplan da 19 Mayıs'tan önce birer ki-
tapçıkla hem kamuoyuna hem de Başbakan'a su-
nuluyor.
Projeye katılmanın üç yolu bulunuyor...
Birinci yol; www.sesimiduyun.org adresinden mek-
tup formuna ulaşılabiliyor. Internet sitesine bırakı-
lan mektuplan, proje ekibi dışında hiç kimse açıp ba-
kamıyor.
Ikinci yol; bilgisayar ortamında yazılan mektuplar
elektronik postayla benimdesesimvarO sesimidu-
yun.org adresine gönderilebiliyor.
Üçüncü yol; kalemle kâğıda yazılmış "klasik" mek-
tuplar Benim de Sesim Var Sesimi Duyun. Istanbul
Bilgi Universitesi Kuştepe-lstanbul adresine ppsta-
lanıyor.
SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Neyzen Tevfik'in doktorlarla arası
Neyzen Tevfik'e doktor içkiyi
•.yasaklamıştı.
Peyami Safa, üstadı
ziyarete gittiği zaman
odanın bir köşesinde büyük bir
fıçı şarap gördü:
- Bu ne bre, üstat? diye sordu. Hani
sen artık içmeyecektin?
Neyzen cevap verdi:
- Ne yaparsın oğul, içmezsem
kuvvetten düşüyorum.
- Peki, içkinin faydası oluyor mu?
- Ne diyorsun, olmaz olur mu?
Mesela bu fıçı buraya ilk geldiği
zaman yerinden
kımıldatamıyordum, şimdi iki elimle
kaldırabilirim...
, Ahmet Refik'in ölümünün
yıldönümüydü. Yeşilay üyesi
bir doktor heyecanlı bir
söylev çekerek:
- Işte, dedi, bu üstat da bir içki
kurbanıdır.
Neyzen Tevfik yanındakinin
kulağına fısıldadı:
- Bu doktoriar da çok mütevazı
oluyor. İçki kurbanlarını sayıyorlar
da kendi kurbanlarını hiç ağza
almıyorlar!
Bir gün doktor, rakıyı
bırakmazsa öleceğini
söylediğinden, Neyzen
Tevfik bir müddet mayna edip
bunu herkese ilan etti. Fakat çok
geçmeden onu yine sarhoş gören
bir dostu sordu:
- Yahu, hani içmeyecektin? Hani
rakı sana men edilmişti?
- Evet ama mani zail oldu.
- O da nesi?
- Rakıyı men eden hekim öldü!
(Neyzen Tevfik; Yaşamı, Sanatı,
Yapıtlanndan Seçmeler.
Bilgi Yayınevi)
"Devlet GiPdi"
UĞUR CANKOÇAK
AB'ye mi girdi? ABD'ye mi
girdi? Ne zaman girdi? Nasıl
girdi?
Telaşlanmayın. Cezaevle-
rine girmiş!..
Bu bir gazete manşeti. Hem
de nal gibi harflerle ve tam 8
sütun. Ülkemizin tirajı yük-
sek gazetelerinden biri ce-
zaevlerioperasyonunu okur-
larına böyle sunuyor. Renkli
fotoğraflar, şiddeti alkışlayan
ana başlıklarla, kan ve ölüm
kokan bir gazete...
"Devlet girdi" başlığı beni
çok düşündürdü. Bir kere ga-
zeteyi hazırlayanların aklına
devlet deyince, asker, polis,
jandarma geliyor. Şiddet, si-
lah, cop, sopa, yaralama, bel-
ki ölüm. Devlet bu demek mi?
Bir de cezaevi ne demek?
Devletin dışında bir şey de
devlet oraya askerini, polisi-
ni, jandarmasını yollayarak
zorla mı giriyor?
Cezaevleri devletin kurum-
larından biri değil mi? Tıpkı
polis karakolu, tapu müdürlü-
ğü, defterdarlık gibi devletin
kurumlanndan biri değil mi?
Efendim devlet 1991 yıhndan
beri -bazılanna göre 1994- ce-
zaevlerine giremiyormuş. Bu
iddia doğruysa devlet yok de-
mektir. Ya da daha doğrusu bir
söyleyişle devlet isterse var
oluyor, canı isterse yok oluyor
demektir.
Tüm yurttaşlann bu akıl dı-
şı, yasadışı keyfi uygulama-
ya karşı çıkmaları gerekir. He-
le gazete çıkartmaya, yazı
yazmaya kalkışan yurttaşla-
nn şiddeti, kanı alkışlamak
yerine yasadışılığı vurgula-
yıp, tüm sorumlular -en baş-
ta siyasi sorumlulann- hakla-
nnda kovuşturma açılmasını
istemeleri gerekir.
Belki de bilerek, isteyerek,
bir politik karar gereği ceza-
evleri başıboş bırakılmıştır.
Yoksa devletin aczinden ötü-
rü değil. Nasıl olsa bir kahra-
man çıkar bunların anasını
beller anlayışıyla hareket et-
memiştir. Ve günü geldiğinde
de kendi kahramanını kendi
yaratmıştır.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'nin bir anayasası ve
binlerce de yasası vardır. Ce-
zaevleri, tutuklular, hüküm-
lüler konusunda, yasalar, tü-
zükler vardır. Ama bu yasa-
lar yürüriükte olmalarına rağ-
men uygulanmaz. Neden?
Işte tüm sorumlu yurttaşlann
bu konuda kafa yormaları ve
olaylan denetlemeleri gerekir,
şiddeti alkışlamak yerine...
Ben yetmişli yıllarda üç ay-
rı cezaevinde yattım. Ceza
infaz yasasını yaşayarak öğ-
rendim. Devlet cezaevine
koyduğu yurttaşın canından,
sağlığından sorumludur. Onu
yedirerek, içirerek sağlığını
koruyacaktır. Onu topluma
kazandırmak için işlikier ku-
rarak, orada çalışmasını, ze-
naat öğrenmesini sağlaya-
caktır. Yasaya göre cezaev-
lerinin tümünde işlik zorunlu-
dur. Ve hiçbirinde yoktur.
Devlet cezaevlerindeki yurt-
taşlann iaşesinden -yani ye-
meğinden- sorumludur. Kır-
şehir'in Kaman ilçesi ceza-
evinde mahkûmlara günde
bir ekmek, haftada bir paket
sana yağı, haftada bir çay
bardağı dolusu kuru çay yap-
rağı verilirdi. Devletin mah-
kûmlara verdiği iaşe buydu.
Mahkûmların sağlığı böyle
sağlanırdı!.. Mahkûmlar ko-
ğuşlarda kendi yemeklerini
kendileri yaparlardı, malze-
meler gardiyanlar tarafından
pazardan alınır, getirilirdi, jan-
darma da seyrederdi. Para-
sı olan mahkûm, etini seb-
zesini, tatlısını, tüpünü, ten-
ceresini, tavasını getirebilirdi.
Parası olmayanlar ise, para-
lıların hizmetkârı olurdu. Ya-
ni bildiğiniz piyasa ekonomi-
si (!) Koğuş sistemi kötüy-
müş, neresi kötü? Bir kere
düzenimiz içerde de sürüyor.
Ikincisi ne yani mahkûmları
devlet mi besleyecek? Hem
de herkese aynı yiyecek...
Yoksa siz komünist misiniz
nesiniz?
F tipine konabilirierse şayet,
Nurişlerin, Çakıcılann yemek-
leri "Antep sofrası "ndan, "fîe-
suloğlu'ndan getirilecek, jan-
darmalar seyredecek, gardi-
yanlar dağıtımını yapacak, di-
ğerlerine günde bir ekmek,
haftada bir paket sana ya-
ğı... Yurttaşlar eşittir mi dedi-
niz? "Eşitlik herzaman adilde-
ğildir" diye buyurmadı mı Baş-
bakan!..
F tiplerine konulan siyasi
mahkûmlar, arbedede yırtı-
lan giysileriyle yan çıplak va-
ziyette betonda yatıyorlar-
mış. Açlık grevindeler diye yi-
yecek ve su da verilmiyor-
muş. Devletin değil de yurt-
taşların bilgilerine sunulur.
Özellikle de şiddete şehvet-
le alkış tutan gazetecilerin bil-
gilerine.
İZMİR 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN
Esas Sayı. 2000/657
Davacı Günay Altay vekili tarafından davalılar Bayram-Şerife-Fat-
ma aleyhlenne açılan tapu iptali davasının yapılan duruşmasında ve-
nlen ara karan gereğınce, Davahlar Bayram (Alı oğlu)-Şenfe (Alı kı-
zı)-Fatma'nın (Alı kızı) tüm aramalara rağmen bulunamadığından
adına duruşma gunünun ilanen teblığ yaptınlmasına karar venlmış ol-
makla duruşma günü olan 22 02.2001 tanhınde saat 09.30'da Izırur 7.
Aslıye Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda hazır buluıunanız ve-
ya kendınızı bir vekıl ile temsıl ettırmenız, aksı takdırde davaya gıya-
bınızda devam edileceği ve hükünı verileceği davetiye makamına ka-
ım olmaküzere ilan olunur. 19.12.2000 Basın 77939
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgec(a yahoo.com
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(a turk.net
ÇİZGÎLÎK KÂMtL MASARACI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28Aralık
WSINEMA GOSTER1S/..
189S'TB BU6ÜN, DÛNVADA İLX K£Z, HALM SfNC
_ MA SOSmgİS/ YAPILOt. FÜANSIZ AUGUSTE VB
*j L0U1S LUMIERE KARDE$LBH, PARİS'TB,CAPU.
CJNBS BULVAIll'NCAICİ"68AN0 CAFİ'PE SU
GÖSTE&Yf DÜ2ENLEMİŞI&İ, KENDİ YAPTIKUA-
Hl StNEAAA 6CSTERİCİSİYLE Sİ&İAÇ KfSA FİL-
M OYNATMlŞLARPI. SALCNÜAKİ t2O JCOITV/C.
TAN 25 77İNESİ OOUSYDU- "LA OOTAT <SARl'.
NA GİRBN 7K£H", "BESEKLSRİN KAVGASl) 'SÜ.
LANAN SULAYIC/*Gİ6İ FİLML£R İZi£VİCİL£K-
DE HErecAN YABATMIŞTI. DAHA SONHAkJ
GÜNLER SALOhl OOLUP TAŞACAK, SEANSLAR
SABAHTAN AKÇAMA p£6lN SÜRPUIZÛLe-
CEKTİ. BU GÖSrrE&LEJ? SİNEMA ÇA61NIM
BAŞLAN&lClNI ÜJ
SARIOĞLAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/19
Davacı BOTAŞ vekilleri Av. Nezdh Çelikağ ve Av. Mehmet Temel ile davalılar Hatice Bozkaya ve diğerlerinin aralannda mahkeme-
mızde göriilmekte olan kamulaştırma davasında verilen ara karan gereğince;
Kayseri ih, Sanoğlan ilçesi Palas kasabasından davalılar Izzet kızı Ayşe Çakır, Mehmet ve Fatma Dedeoğlu ve Asuman Ergenoğlu'nun
adresı temin edilemediğı ve tebligat yapılamadığuıdan, adı geçen davalılara mahkememizce ilanen tebligat yapılmasuıa karar verilmiş
olmakla;
Izzet kızı Ayşe Çakır, Mehmet ve Fatma Dedeoğlu ve Asuman Ergenoğlu'nun duruşma günü olan 15 03.2001 tarih saat 09.45'te mah-
kememızde hazn- bulunmalan veya kendılennı bir vekılle temsil ettirmeleri, aksi takdirde yargılamaya yokluklannda devam edıleceğı ve
mevcut duruma göre karar venleceği, duruşma günü ve dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın 77946
DÜZ ÇİZGİ
UMİT ZİLELİ
Sevr GepçekleşiyorL
Bayram rehaveti ile neredeyse gozden kaçınyor-
dum...
Halbuki, üçü de birıncı sayfada alt alta dizilmişti;
biri manşetten, diğer ikisi hemen altta tek sutundan
adeta haykınyordu!. Üstelik üçü de birbinnı fena hal-
detamamlıyordu!.. Hiçbirköşeyazısı. konferans. pa-
nel, televizyon programı, 2001 'den itibaren hangi fe-
laketlere doğru doludizgın koşaçağımızı bu üç haber-
den daha çarpıcı anlatamazdı!. Önce salı günkü Cum-
huriyet'in manşetine bakalım:
- Başbakan Ecevitaçıkladı:2001 özelleştirmeyı-
lı... Ecevit, Türkiye'ye ilk kez 10 mHyar dolar gibi
bir ekonomik yardım yapıldığını kaydederek, "Bu
da Türkiye'nin ne kadar güvenirlik içinde olduğu-
nu gösteriyor" dedi.
Bu manşetın altında Devlet Bakanı Yalova'nın açık-
laması yer ajıyordu. 0 da şöyle:
- Yalova, Özelleştirme IdaresiBaşkanlığı'nı "Da-
rûlaceze"ye benzetti!.. Bakan Yalova, "Özelleştir-
me Idaresi müflis hale gelmiş kuruluşlardan 165
trilyon lira yük üstlendi" dedi. Yalova aynca özel-
leştirme kavramının suiistimal edildiğini, bunun en
akla gelen örneğinin "peşkeş çekme" olduğunu
belirttiL
Özelleştirme Idaresi Başkanlığı'nın bağlı olduğu
bakanın bu ıtırafının hemen altında da illegal bir özel-
leştirme haberi vardı!. Onu da okuyahm:
- Bormadenleri satılıyor... Hükümet, IMF'ye ver-
diği niyet mektubu doğrultusunda Eti Holding,
ŞekerFabhkalan A.Ş. ve MKEK'nin özelleştirme-
sinıöngördü. Böylece Eti Holding'in, stratejik ma-
den olan borlarla ilgili olarak hiçbir aynma gidil-
meksizin özelleştirme kapsamma alınacağı orta-
ya çıktı. Hukuka aykın bu durum yasalarda deği-
şiklik yapılarak giderilecek!..
Yalova'nın itıraf ettiği "peşkeş" bu olsa gerek!..
• • •
Şimdi, bu haberienn satır aralarını okuyalım...
Öncelikle Ecevit'in 10 mılyar dolarlık IMF borcu ile •
ilgili söyledıkleri maalesef hiç inandıncı değil!.. Tam
birteslimiyet belgesi olan "ek niyet mektubu" için IMF
değil 10, 50 milyar dolan bile gözden çıkanrdı!. Bu
anlaşmayla birtikte Türkiye haberieşme, ulaşım ve
enerji gibi tum stratejik sektorlen de çokuiuslu şirket-
lere devretmeye hazırianıyor!.
THY, Telekom, Makıne Kimya, Şeker Fabrikaları
A.Ş., şimdi de bor madenlerinin işletme hakkını elin-
debulunduran Eti Holding... Tümünüen kısasure için-
de peşkeş çekmek üzere yasal düzenlemeler kılıfına
uyduruyor!..
Üstelik, bu satışlardan elde edılecek gelir, özelleş-
tirmeden sorumlu bakan Yüksel Yalova'nın itıraf et-
tiği gibi borçların ödenmesinde kullanılacak. Yani Ba-
tılı dostlarımız bir cebınden çıkardığı dolarian diğer
cebine aktaracak!..
Ek niyet mektubunda daha neler var neler; Merkez
Bankası'nın para politikası üzerindeki denetimınin or-
tadan kaldırılması ve meydanın uluslararası para spe-
külatörierine teslim edilmesi var, çalışanlann tam an-
lamıyla sefalete mahkûm edilmesi var, tanma yapı-
lan tüm desteklerin kaldırılması var, küçük ve orta öl-
çekli işletmelerın ortadan silinmesi var...
- Niyet mektubunun Sevr Antlaşması'ndan nefar-
kı var?!..
• • •
Bitmedi, daha ağırı da var!..
Baskın Oran iki hafta önce Cumhuriyet'te yayım-
lanan "Küreselleşme: Ne Yapmalı?" başlıklı dızısin-
de, Sevr Antlaşması'nın 232. maddesinden söz edi-
yordu. Madde şoyle:
- Her yıl Osmanlı Parlamentosu'na sunulacak
bütçe, ilk önce Maliye Komisyonu'na sunulacak
ve komisyonca uygun bulunan biçimde pariamen-
toya gönderilecektir. Burada yapılacak değişkilik-
ler, komisyonca uygun bulunmadıkça yürürlüğe
girmeyecektir.
Osmanlı Imparatorluğu'nun bütçesine karar veren
Maliye Komısyonu'nun kimlerden oluştuğu da Sevr
Antlaşması'nın 231. maddesinde açıklanıyordu:
- Ingiltere, Fransa ve Italya'nın birer temsilcisin-
den oluşan kurul!..
80 yıl sonra, IMF Türkiye Masası Şefi Cario Cot-
taretli, IMF'nın artıkTürkiye'nin bütçesine "tas/ak" aşa-
masında değil, "hazırtık" aşamasında mudahıl olaca-
ğını açıkladı. Yani Türkiye Cumhuriyeti butçesı
TBMM'ye sunulmadan önce IMF'ye gidecek, orada
uygun bulunduğu biçimıyle Meclıs'e sunulacak. Ay-
nen Sevr Antlaşması'nın 232. maddesinde olduğu
gibi!.. Tabii, bugünkü "Düyun-u Umumiye" üyeleri
değışti, artk Ingiltere, Fransa ve Italya'nın esamisi okun-
muyor, büyük patron ABDL
Mustafa Kemal, "Gençliğe' Sesleniş"'mde şöyle
diyordu:
"... Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatle-
rini müsteviilerin Çtstilacılann) siyasi emelleriyle tev-
hit edebilirler (birleştirebilirier)."
- Ne dersinız?!..
Eposta: uzileli a ixir.com
Faks:(0 212)287 42 41
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA*
SOLDANSAĞA:
1/ Ihtimal. 2/
Tarla,bağ,bah- '
çe gibi yerler- 2
den toplanan
üründen arta-
kalanlar... Sert
bir içki. 3/ Tü-
mör... îstavrit
balığının küçü-
ğü. 4/ Karahın-
dibanın sebze 8
olarak yenen g
yapraklan...
Yemek. 5/ Üti tarla ara-
sındaki sınır... Benzer 1
yapıdaki hücreler top- 2
luluğu 6/ tçine küçük 3
çakıl taşlan gibi tane- 4
ler konulan ve vurma-
hçalgı olarak kullanı- g
lan boş ve kuru kabak.
1 2 3 4 5 6 7 8
7/ tçel'in bir ilçesi...
Bonı sesı. 8/ Aşın şış-
man.. Pullann sakla-
nıp korunması için özel olarak hazırlanmış karton say-
falar. 9/ Soyıından gelinen kimse... Özsu.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kıymayla yapılan bir tür sebze yemeği. 2/ An-
talya'nın bir plajı... Bir elektrohz aygıtındaki artı
kutup. 3/ Utanç duyma... Tahta perde ya da tahta
bölme. 4/ Divan edebiyatında ıçkı ve içki âleminin
övülerek anlatıldığı manzum yapıtlann genel adı.
5/ "Ayhan — " Sinema oyuncumuz... Koyun yav-
rusu. 6/ Radyo dalgalannın yankısını alarak cisim-
lerin yerini ve uzakJığıru belirleyen aygıt. II Karak-
ter... Osmiyum elementının sımgesı... Bir nota. 8/
Yiğıt... Evde ya da odada saygıdeğer kışilerin otur-
duğu baş köşe. 9/ Kocaelı iİinde tunstık bir belde.