27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ARALIK 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMI / ekonomifrj cumhuriyet.com.tr 11 Petrol-lş Sendikası, malipiyasalardaki 'Kara Çarşamba'nın anatomisiniyaptyor 'IMF politikalanrun iflası'Ekonomi Servisi - Petrol-tş Sendikası, mah pıyasalarda kasım ayı sonlanna doğru baş- layan krizin kendiliğinden oluşmadığını, yaşanan duru- mun 'emek karşın' IMF polı- tikalannın iflası anlamına gel- diğini vurguladı. Sendıkanın 'Mali Kriz ve If- las Eden EVfF Potitikalan' baş- lıklı çalışmasında, "Asıl ama- a, fatvayı işçi sınıfi ve diğer çalışanlara çıkararak ekono- mik çöküşü önlemek olan bir prognunın bizatihi kendisi çö- kûşe neden oldu" görüşü dıle getınldı. Hükümetın ızledığı polıtıkanın IMF'nınpolıtıkası olduğu, yaşanan knzın de ser- maye sahıplerinın bile bu po- lıtikaya güven duymadığını gösterdığı belirtildi. Bir yıhn muhasebesi Piyasalan 'Kara Çarşam- ba'y a getiren sürecm ıncelen- dıği araştırmada, "9 Aralık 1999'daIMFdirektifleriyleb.a- zırianan 'ıstıkrar onlemlen' incelendiğinde iflasın arka pla- nı daha vakından görüJebilir" denılerek hükümetın progra- mının en önemlı hedeflennın enflasyonu ve faizleri düşür- mek, ulusal gelirde belirlı bir oranda artış sağlamak, bütçe açığını azaltmak, dış borç edinmedekı tıkanıklıklan aş- mak, iç borçlanmada faiz Krizin yüzeyeyansıması Petrol-lş, toplumun IMF politikasına karşı sabn taşbkça, hûkümetin 'daha sıkı önlenüer' alabileceğine dikkat çekiyor. oranlannı düşürmek. döviz re- zervlennı belirlı bir düzeyde tutmak, verimlilığı arttırmak ve üCretleri sabit tutmak oldu- ğu anımsatıldı: Petrol-tş, aynca ekım ayında hazırladığı. "tflaslara İlişkin Değerlendirme RaponTnda emek karşıtı önlenüer içeren ıstikrarprogramının ışlemeye- ceğı konusunda daha önceden uyanlarda bulunduğunu da anımsattı Raporda mali piya- salardaki çöküşün, dengelenn pamuk ıplığıne bağlı olduğunu gözler önüne serdiğini ve gü- ven tesıs etmenin, 9 Arahk'ta ıstıkrar önlemlennın alındığı güne oranla çok daha zor oldu- ğunun altı çLzildi. Sendika, hü- kümetın artık toplumdan sabır bekleyemediğini belirterek bu durumda mevcut ekonomık programın daha sıkı önlemler- HÛKÜMETİN HEDEFLERt T U T M A DI Programa güven zayıfladıPetrol-Iş'in araştırmasında, bugün gelınen kriz noktasında istikrar önlemlennin ve ekonomik hedeflennın de tutmayacağının anlaştldığı vurgulanarak şu saptamalara yer verildi: • IMF direktiflerine karşm pivasajardaki ohımsuz bekkntikr kırdamadı. Merkez Bankası ekim ayT iktısadı yönelimler ankerine göre, siparişie üretim yapan fırmalann yüzde 76'sı üç ay ve daha kısa süreli üretim programına sahip. • Programın en iddiab hedeflerinden otan 'enflasyonu yüzde 25 sınınnda tutmak' fryaskoyla sonuçlanmışör. 12 aylık ortalamalar esas alındığında 2000 ydı Ocak Kasım döneminde enfîasyon hâlâ yüzde 57.6 düzeyinde. Tüketici fıyatlannda yüzde 12.5 gibi bir genleme olduğu doğru ancak bu yapay bir biçimde sağlandı. Toptan eşya fıyatlannda ise geçen yıla göre yüzde 4 1 'lik bir artış var. • tdenen potiükanın gerekçesi ofanadığmın bir başka göstergesi de sanayicUerin enflasyon hedeflne inanmamalandır. Sanayıcılenn jalnızca yüzde 3 'ü, fıyat artışlanmn yüzde 15'ten daha düşük dacağını ^TMnduklanru açıkladılar Bu hedef, ücretlen arttırmamak için bir bahane. • TL Qe döviz kıırian arasındaki deoge bozuldu. 11 ay boyunca enfîasyon yüzde 50-60 oranında seyrederken döviz kurları çok az arttı. Yani Türk Lırası dövize göre yapay olarak pahalı hale getirildı. Bunun amacı ıthal üriinlenn fıyat artışlan üzerindekı etkısini smırlamaktı. Ancak bu pohnka, ithalatı aşın biçimde arttırdı. Bu nedenle dış ticaret açığı bu dönemde çığ gibi büyüdü. • Özeikştirmeter,sendikal örgüâenmeye ve emek kazanımiarma darbe vururken kamunun üretim- vergHthalat poütikalan üzerinde de olumsuz etkSere neden oldu. Kamu işletmelerinin özelleştirme beklentisi ıçinde üretimlenni kısmak zanında kalmalan da ithalatı arttırdı. • Ücretlerin düşürülmesi özellikk kamu çakşanlan, tanm kesimi ve küçük işletmeler için geçerli oldu. Ücretlerdeki reel genleme, tüketim talebini bastınrken imalat sanayiınin tüketim sektöründe yoğunlaşan fîrmalar, üreümlerini kıstı. Ancak tüketici kredilerine dolayısıyla TL'ye talep artışı hızlandı. • Faizterdeki arüş, bankalann kredi faizterini vüksettmesine neden oldu. Bankalar sanayı kredi faızlerini yüzde 300'lere çıkardılar. Bu durum KOBÎ'lerin iflas riskini arttırdı. . le uygulanabılmesı ıçm de- mokratık haklann daha da da- raltılmasının olasılık dahılınde olduğuna dikkat çekü. Ulusla- rarası deneymılerinden de bi- ündiğı üzere IMF polıtikalan- nın demokratık alan daraltıl- madan ıstenen sonucu verme- sının zor olduğu belirtildi. în- celemenın ikmci bölümünde ise ortaya çıkan son krizin ka- pıtalızmin sürekli hale gelen knzlennden bin olduğuna ışa- ret edilerek Arjanün, Meksıka, Güney Kore, Endonezya, Ma- lezya, Afnka ülkelen, Rusya ve Türkiye'nin doğrudan doğ- ruya emeğtn kaz3nımlannı he- defalan IMF pohfıkalannın acı sonuçlannı yaşamış ve yaşa- makta olduğu vurgulandı. EmekodakhpoBtikaşart Çalışmada, emek karşıtı po- lıtikalann sermayenın daha fazla kâr ve rantekîe etmek için her yolu denemesine neden ol- duğundan, rekabetin görülme- miş boyutlarda arttığı vurgula- narak bu ortamda yolsuzluk, rüşvet, nüfuz tıcaretınin de par- sa toplamak ıçın fütursuzca kullanıldığı kaydedildi. Petrol-lş Sendikası, yaşa- nan sürekli knzlerden kurtul- manın tek yolunun aşın kâr el- de etmeye yönelık politikalar- dan vazgeçılerek üretim ve ıs- tıhdam odaklı bir programın uygulanması olduğunu ifade etti. IMF programına duyulan şüpheler Yaklaşık bir yıldır uygulanan program, ıddıalı hedeflerine karşın piyasalardaki şüphelen dagıtmadı. Faiz oranlanmn ve döviz kurlannın 'yapay olarak' belli bir düzeyde tu- tulması, şüphelen arttırdı. Artan rekabet Mali piyasada faız-döviz kuru- hısse senediyle spekülasyon ya- pan, yüksek kazanca ahşmış ban- kalar, spekülatörler ve dığer un- surlar, faiz ve döviz kurlannın düşmesi sonucu mali piyasada kı- yasıya rekabetlerini arttırdı. Yol- suzluk ve rüşvet yaygınlaştı. Bankalar borçlanm ödeyemez hale geldi Yurtdışmdan döviz alarak Tür- kiye'de TL'ye çevınp tatlı kar et- me operasyonlan bankalara agır yük getrrmekteydi. Çoğu döviz borçlanm ödeyemeyecek hale gelmişti. Çünkü bankalar kaynak- lannı yaünma değıl, mah spekü- lasyon kazançlanna ayvrmışlardı. Bankalann soygunu Bazı banka yöneticilerinin bu durum karşısmda bankalann içle- rini boşaltmalan pıyasalarda gü- vensızliği arttırdı. Bankalann dövize hücumu Bankalann döviz borçlannı ödeme zorunluluğu, piyasada dö- viz talebini artnrdı. Spekülatörlerin kaçışı Yabancı spekülatörler, bankala- nn batmasıyla şüpheye kapılıp pi- yasadan döviz alarak (5 milyon dolar) hızla çıkmaya başladılar. ^ • • • ' 1 : - SIEMENS Yeniyılı, yeniliklerle karşılıyoruz. • ı t • t - • 42 yıldır Türkiye endüstrisine katkıda bulunan elektronik ve elektrik sektörünün önder kuruluşu, SİMKO Ticaret ve Sanayı A.Ş., 01.01.2001 tarihinden itibaren faaliyetlerine. Siemens Sanayi ve Ticaret A.Ş. unvanı altında devam edecektir. Kamuoyunu bilgüendirir, tüm ulusumuzun ve müşterilerimizin Şeker Bayramı ile Yeni Yılını kutlarız. Siemens Sanayi ve Ticaret A.Ş. Siemens AG Türkiye Genel Mümessıli TCMB'ninmüdahaksi Merkez Bankası piyasaya döviz aktanp kurlann yüksehşıne engel olmaya çalışu. IMF direküflenne göre kurlann aşın artması halinde programın çökme tehlıkesı vardı. Eriyen rezervler Döviz rezervleri 7 Aralık 2000 itibanyla 6.9 milyar dolar azaldı. Kullanılabilirrezerv8.7 mıryar dolardan 1.7 mıl- yar dolara ındı. Dolayı- sıyla ekonomi çok cıddı bir döviz sorunu ıle kar- şı karşıya kaldı. Ulusla- rarası piyasalarda Tür- kiye ekonomisine olan güven iyice azaldı. Faisjnfitiaması Artan döviz talebi so- nucu Türk Lırası'ndan dövize geçişlepiyasalar- da nakitTL sıkınnsı baş- gösterdi. Borsa repo fa- izleri 1 Arahk'ta yüzde 1700'lerekadarçıku. Borsantn çöküşü Borsa endeksi, 20 Ka- sım 2000'de 12 bin 349 seviyesinde iken 4 Ara- hk'ta 7 bin 340'a düştü. Düşüşün nedeni borsa- da yoğunlaşan yerli ve yabancı spekülatörlerin, sanşa geçerek borsadan hızla çıkmalanydı. Faizlerin resmen artışı Döviz talebini sımrla- mak için piyasaya döviz aktarmanın sınınna va- nlınca, Hazıne faizlen resmen yükseltmek zo- runda kaldı. Böylece is- tikrar programının 2. önemli dayanağı çöktü. İŞÇİNİN EYRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Barış ve Sevgi Üzerine.. Alp Selek'i herhalde bir otuzdan fazla yıl ön- ce DİSK, Maden-lş'in avukatı olarak tanımıştım. Kişiliği, meslek ahlakı, dostluğu, üzerimde nasıl bir etkı, güven duygusu bırakmış olmalı ki çev- rem hukukçularla çevrili olduğu halde, 12 Mart sürecinde Cumhurıyet'te yaşanan darbe hareke- tinde yasal haklanm verilmeden işten atıldığım- da Alp Ağabey'e koştum. Öyle bir dilekçe donatmıştı ki Nadir Nadi yö- netimıne karşı darbenin başını çeken Nryazi Nun, beni hemen çağınp sulh yolu ile yasal haklanmı ödemeyi seçti. Alp Selek'in hukukçu ve savun- duğu degertere ilişkin ciddiyetini asıl onunla ce- zaevi günlerini paylaşmış olanlar anlatırlar. ' Başta Abdullah Baştürk, DİSK davasının sa- nıklanndan ne kadar çok sıcak, anlamlı anı din- lemiştim. 700 kusur sayfalık ıddianame ellerine geçtiğinde, tutuklu ve sendikacı refteksi ile, hu- kuk dili ile yazılmış, ağır suçlamalar içeren metnı bir kenara atma eğilimınde olmuşlardı. Ama o ta- rihte Banş Davası'nın sanığı olarak tutuklu bulu- nan Alp Selek, onlan, başlarının etini yıyerek sıkı bir çalışmaya zoriamıştı. Iddianameyi baştan sona, cümle cümle defa- larca okutmuş, savunmalannı aynntılı yapmala- nnı istemıştı. Her gün saatlerce öğrencı gibi sa- vunmalannı hazırlamaya zoriamasını, dersten ka- çar gibi kaçışlannı anlatıp dururlardı. Sonra yar- gılama aşamasında iddianamenin her cümlesin- deki suçlamaya yönelik saatlerce sorgulandıkla- nnda Alp Selek'e minnet duymuşlardı. Alp Selek hapisten çıktıktan sonra, avukatlık hakkının elinden alınmak ıstenmesine karşı uzun soluklu bir hukuk savaşımı vermek zorunda kal- dı. Yaşamı boyunca, ülke sorunlanna duyarlı kal- mış, banş, demokrası, insan haklan, hukuku sa- vunmuş pek çok değerli avukat gibi, çeşitli de- mokratik örgütlerin, üyelennin, ne kadar çok dost jşj davasına bakmak zorunda kaldı. Çizgisinden hiç ödün vermedi. Kızı Pınar'ın, Mısır Çarşısı'ndaki patlamanın sorumlusu olarak tutuklandığını öğrendiğimde, en çok Alp Selek için nasıl bir çelişkı ve dram ol- duğunu düşünerek içim sızladı. Pınar'ı çok daha az tanımama rağmen bilerek insan ölümü ile so- nuçlanan bir suça ortaklık yapmayacağından emindim. Ama polis o kadar net açıklamalar ya- pıyordu ki en azından Pınar'ın bilmeden bürosu- nu eylemcilere kullandırmış olabileceğine inan- mıştım. Alp Selek gibi yaşam boyu teröre karşı olmuş, sosyalizm kavgasını barışcı ve insancıl yollardan vermekte kararlı, hukuku savunan bir insanın kı- zının, bir sürü masum sivılin ölümünden sorum- lu tutulması ne acı bir çelışki idi? Yuzüne hiç söy- leyemedim ama Alp Selek ve eşıne, Pınar'ın hap- se girmesınden daha ağır gelenin bu görüntü ol- duğundan emindim. Sonra Pmar'ın cezaevinden gönderdiği mek- tupları okudum, savunmasını, sosyolog olarak tanıdığı sokak çocuklannın sevgi çemberi oluş- turmalannı izledim. Sevgisız, acımasız yaşam içindeki sokak çocuklannın bir insanı böylesine sevebilmesi, sahip çıkması için Pınar nasıl bir ki- şilik ortaya koymuş, ne boyutlarda sevgi, ilgi ver- miş olabilmeliydi ki? Haksızlığa öfkeyle, kinle karşı çıkmak doğaldır. Haksızlığa sevgi ile, banş duygusu içinde yanrt verebilmek çok zordur. Pınar'ın patlamadan par- çalanmış insan bedenlerinin ezen görüntüleri ya- nında, sabırla sadece "Ben suçlu değilim " diyen, gülümseyen yüzu önceleri gölgede kalıyordu. Ama zamanla belirgınleşti, sevgiyi ve banşı sa- vunma çerçevesinde kalan savunmalan, Mısır Çarşısı patlamasını polis yönlendirmesi ile terör eylemi olarak kabul etmış, Pınar'ı da en azından yataklık yapmış suçlu olarak benimsemiş toplu- mu, tabıı benı de zaman ıçinde ezdi. Dtsandan titiz, disiplinli hukukçu, kızına inan- mış baba, içerden Pınar, bıkmadan, yılmadan, bir bir bireylere ulaşmaya, Pınar'ın polisin sorum- suz, acımasız, yargısız ınfaz niteliğtndeki suçla- mayla ilişkisinin olmadığını anlatmakta sabırla, inatla çalıştılar. Kim bilir kaç dosya fotokopisi, kaç mektup, hukukun yüz karası iddianame ve haksız suçlamanın, yargısız infazın çarpıklıklan- nı anlatmak için bizlere, ilgili herkese ulaştı. Geçmişten yaşanmış pek çok acı, yargısız in- faz deneyimine karşın insan yine de "Ellerinde kanıt olmasa, bir şeyler olmasa bu kadar ağır suçlama olabilir mi?" diye düşünmeyi seçiyor. Devtet gücünü temsil eden polisin, gerçek bir tek kanrt olmadan, hastalıklı, önyargılı, düşman yak- laşımlarla böylesine acımasız bir senaryo yaza- bileceği, işkence ile bu doğrultuda kimi ifadeler alabileceği akla gelmiyor. Haydi hastalıklı yaklaşımlar patlamanın ilk şo- kunun etkisinde egemen oldu diyelim. Hiç değil- se daha ilk polis raporunda patlamanın bonba ol- madığının ortaya çıkmasının ardından, polis ve yargı erki gerçeğe ulaşma yolunda daha olumlu bir çaba içinde olamazlar mıydı? Şimdi toplumsal, hele de siyasal olaylardan uzak durmayı seçmiş en sıradan vatandaş bile olana ısyan ediyor, Pınar'ın M buçuk yılını kım geri verecek?" diye sorguluyor. Pınar cezaevinden çıkarken karşılayanlara çi- kolata dağrtan annesinin sevecen, insancıl yak- laşımını gördükten sonra. Pınar'a sevgi ile san- lan sokak çocuklannın sevgi çemberine tanıklık ederken. En çok da Pınar'ın "Dava açacak mısı- mz" sooısunu yanrtlarken "Tek başına benim da- va açmamın ne değeri var? Türkiye'nin, insanı- mızın içinde yaşadığı düşmanlık çemberi, sev- gisizlik, şiddet, banşın tehditaltında olması.. be- ni asıl bunlar çok üzüyor..." diyebilmesi, yargısız infaz suçuna ortaklık etmiş, suskun kalmış top- lumu, herkesi çok daha fazla eziyor, utandınyor. sukransoner@yahoo.com EKONOMİYE BAKIŞ TANER BERKSOY Yazanmız yıllık izninin bir bölümünü kullandığın- dan bu haftaki yazısını yayımlayamıyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle