17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 8 ARALIK 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER îzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Özmen, Türkiye'nin IMF'ye teslim olduğunu belirtti Tarnııgözden çıkanldı -ftl Prof. Erinc Yeldan 'Gelir dağıhmı bozuluyor' ANKARA (Cnm- hnriyet Bürosu) - Bil- kent Üniversitesi Eko- nomi Bölıim Başkanı Prof. Dr. ErinçYeidan, IMF'yle yûrütûlen programlaorta sınıfta- ki çözülmenin daha da hızlanacağı ve gelir dağılımı bozukluğu- nun derinleşerek kalı- cılaşacağı uyansında bulundu. Yeldan, prog- ramla, ıç borç faizini yöneten muhasebe ku- ruluşuna ve aritmetik hesaba indirgenen büt- çenin artık sosyal dev- tet ilkelerinden tama- men uzaklastığını vur- guladı. Prof. Yeldan, özelleştırmenın kamu açıklanrun kapatılma- sı gerekçesine dayan- dınlmasıyla, vergi ge- ürinin özel sermayeye yönelmesınden vazge- çildiğıni söyledi. Yeldan, geniş yelpa- zeye oturtuhnuş olan IMF'ye sunulan niyet mektubunda, parla- mento ve demokratık tüm tartışma zeminle- rinın es geçilmesini tfrjı XJ# yle „ yürutülen programın yalnızca enflasyonu düşürmeye değil, "devletin, top- hunsal sınıflarta olan tuihsel taahhüaerini değjşbrmeye" yöneldi- ğme dıkkat çekti. Yeldan, 1980'li yıl- larda "ûretkenük ve kaynaklann verimli knllanılmaa"na da- yandmlan özelleştir- menin, bu ıddiayla ser- mayenın mülkıyet bi- çhnı arasmda ilişki ol- madığının görülmesi üzerine, sessiz sedasız "kamu kesimi açıkla- nnı kapatmak için özeUeştinne" savına dönüştürüldüğüne dikkat çekti. Yeldan, bu durumu şöyle de- ğerlendirdı: "Bu ter- cih,son lOyüdırkabcı bir vergi refonnu ya- parak, vergi havuzu- nunözelsermayegeur- leriüzerine yaygmlaşö- nbnası teşebbüskrini hep boşa çıkartan ver- gi reformlanndan ta- mamrvla vazgeçfldiği- nin doğrudan bir ifa- desidir. Istikrar prog- ramı açısuıdan kamu bütçesi,befli bir sürede yeterti gelir toplanıp toplanamayacağı arit- metik hesabına daya- nan, bu hesabuı ulusal makroekonomik kal- knuna vetoplumsal ge- lir dağıluıu açısuıdan sonuçlannm arnkdü- şünülmediği bir bdge- yedönüştürülrnüştür.'' Eksik program Programm en eksik yanının "tophımsalbö- iüşûın üzerine ohunsuz etküerT olduğunu kaydeden Yeldan, işçi ücretleri ve maaşlann hedef enflasyona göre ayarlanmasının kaçı- nılmaz sonucunun, re- el ücretlerde gerileme olduğunu vurguladı. Yeldan, DlE'nin ve- rilerine göre özel ima- ltılJat şanayii reelûcretle- nnin 20Ö0'in i& çey- reğinde yûzd^ 5.5, ikinci çeyreğinde yüz- de 3.5 gerilediğine dik- kat çekti. GiOikçe çö- zûlen orta sınıfın ken- dini yenileyebileceği tek alan olan eğitim olanaklannm giderek özelleşmekte ve ka- musal alanm dışına çıkmakta olduğuna dikkat çeken Yeldan, "Böyfece biryandaeBt veözelkştirümişsagnk veeğhiın hizmetierin- den vararlanan daha dar bir kesûnin artan refah payı, öbür yan- dan da kamu bfitçesn- den yeterti pay ahnak- tan uzak, marjinaBeş- mişyığuüann birikmiş sorunlan ile uğraşan birtophunsal böiüşüm açmazıflekarşı karşı- ya kahn^ağı açıknr" y ğ ç uyansında bulundu. 2 milyar 250 milyon dolar IMFkredisi bugüngeUyor ANKARA (Cum- huriyet Bürosu) - IMF'nin stand-by çerçevesinde' Türki- ye'ye vereceği 577 milyon dolarlık üçün- cü ve dördüncü dilim kaynaklarla mali bu- nalım nedeniyle ek rezerv olanağı kapsa- mında göndereceği 2 milyar 250 milyon dolarlık kredi bugün Hazine hesaplanna girecek. Tûrkiye, ma- li bunalımla yaklaşık 1 ay kendi olanaklan çerçevesinde müca- deie etmek zorunda kalırken aşama aşa- ma aktanlacak olan 7.5 milyar dolarlık ek rezerv olanağı kredi- sinin faizinin ve geri ödeme koşullannrn açıklanmaması da dikkat çekiyor. IMF, 21 Aralık'ta Tûrkiye 'nin üçüncü ve dördüncü gözden geçirmenin birlikte yapılması sonucu ha- zırlanan üçüncü ek niyet mektubunu onaylayarak iki di- limden ohışan kayna- ğın serbest bırâkıl- ması kararuıı almıştı. Stand-by kapsamın- daki toplam 577 mil- yon dolarlık kaynak bugün Hazine'nin kasasına girecek. Türkiye'nin mali bunalım sonucunda rezervlerinin erimesi nedeniyle piyasalar- da güvenin sağlan- ması için ağır koşul- larla "ek rezerv ola- nağı" kapsamında kredi vermeyi karar- laştıran IMF, bu kap- samda toplam 7.5 milyar dolar aktara- cak. Ancak kısa va- deli olan bu kredinin Tûrkiye'yi ileride zor duruma sokacağı savlamyor. Bu kredi- nin faiz ve geri Öde- me koşullanmn açık- lanmaması da kuşku- lan arttınyor. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü- rosu)-Dünyanın 7. büyûk pamuk üreticisi olan ve 199O'lı yıllara kadar pamuk ihraç eden Tûrkiye, artık Batı Afrika ülkesi olan Bur- kina Faso'dan bile pamuk ithal ederhale geldi. Türkiye'nin tanm politikalarmı IMF'ye teslim etti- ğini belirten Izmir Ticaret Borsa- sı (ÎTB) Yönetim Kurulu Başka- m Hasan Özmen, U Y dlardır nü- fus artış hmnın gerisinde kalan tanmsal üretimde yeni aröşı des- tekleyecek düzenlemeler getiril- mezse sektör biter" dedi. IMF güdümlü politikalarla Tûrk tanmı çökertiliyor. Daha çok ûreticilerin dile getirdiği bu gerçek, son dönemde tzmir Tica- ret Borsası örneğinde olduğu gi- bi daha genış bir kesun tarafından vurgulamyor. Pamuk hfaalatçısı tzmır Ticaret Borsası (ITB) ta- rafindan yapılan çahşmaya göre. bu yıhn 11 aylık döneminde pa- muk ithalatı yûzde 46 oranında artış kaydeden Tûrkiye, dünya pamuk ithalatçüan arasmda 3. sı- raya yerleşti. 199O'lı yıllara kadarpamuk ıh- racatçısı konumunda olan Tûrki- ye, yıllar itibanyla bu kimliğin- • 199O'lı yıllarda dünyanın 7. büyük pamuk üreticisi olan Tûrkiye, hükümetlerin izlediği dışa bağımlı politikalar sonucu, Batı Afrika ülkesi olan Burkina Faso'dan bile pamuk ithal etti. Izmir Ticaret Borsası Başkanı da IMF güdümlü politikalara tepki gösterdi. den uzaklaştı ve 2000 yılında da pamukta rekor seviyelerde ithalat yapıldı. Tûrkiye'nm dünya pa- muk ihracatındaki payı binde 5 'e genlerken ıthalatta ise 3. sıraya u- laştı. Türkiye'nin 1999 yılında 282 bin ton olan pamuk ıthalatının 2000 yılının ocak-temmuz döne- minde yûzde 46 artarak 414 bın tona ulaştığma işaret edilen ra- porda. bu durumun dûşûndürücü olduğu vurgulandı. Türkiye'nin 2000 yılı ocak- mayıs döneminde 127 bin ton ile en büyük ithalatın ABD'den ya- pıldığma dikkat çekilen raporda, bu rakamın geçen yıhn aynı dö- neminde 31 bin ton olduğu anım- satıldı. Türkiye'nin başta ABD olmak üzere toplam 11 ülkeden pamuk ithalatı gerçekleştirdiğı kaydedilen raporda, şu değerlen- dirmelere yer verildi: "Tûrkrv e2000yıtanın ilk5 ayın- da Yunanistan'dan 85 bin, Sııri- ye'den 32 bin, Türkmenistan'dan 21 bin, Özbekistan'dan 17 bin ton pamukithalettL Aynca Çin, Hin- distan, tsrail,Gürcistan, Azerbay - can ve bugüne dekbirçoğumuzun adını bile duymadığı Baü Afrika ülkesi olan Burkina Faso'dan bi- le pamuk ithal edüdi." Araştırmada, bu yıhn 11 ayı so- nunda Türkıye'mn 30 bin ton pa- muk ıhracatı gerçekleştırdiği, bu- nun, geçen yılın aynı döneminde 80 bın ton sevıyesinde olduğu vurgulandı. IMF poütikalanna hayır IMF polıtikalanna yönelık gı- derek genişleyen muhalefet kesi- mi ıçine giren iTB'nin başkanı Özmen, IMF'nin, devletle tanm sektörü arasına kara kedi gibı gir- diğini söyledi. Özmen, "EMF araya girdi ve tanmda reform adı altuıda, dev letin tanmla iüskisi, i- Id yıDık geçiş süreci sonunda mi- nimum düzeye çekflmeye çahşıb- yor. Ancak bu o kadar kolay bir şe\ değil. Zaten sadece bütçe açı- ğmı kapamak için tanmda re- form yapıbnaz, Yıflarthr nüfiıs ar- oş hızmm gerisinde kalan tanm- sal üretimde yeni arüşı destekle- yecek düzenlemeler getirilmezse sektör biter" dedi. Tanm politıkalannın IMF ta- rafından değil, oluşturulacak Ulusal Tanm Konseyi aracılığıy- la belırlenmesi gerektiğiru savu- nan Özmen şu görûşleri dile ge- tirdı: "Tanm poiitikalannın kontro- lünün giderek IMF'ye geçtiği gö- rülüyor. kuşkusuz popülizmden kurtulunmasıolumlu bir gehşme. Ancak, sektöre bir bütün olârak bakümasuun yanı sıra öngörül- düğü haliyle doğrudan gelir öde- mesi, Türkiye'nin gerçeklerine uymuyor. Üstelik bu konuda ge- rekli altyapı henüz mevcut da de- ğiL Aynca gerçekleştirilen çalış- malaıia ilgili olarak kamuoyu ye- terince bilgilendirilmedL Nitekim IMF'ye taahhüt edilen reformla- nn nasıl gerçekleştirileceği konu- sunda başta borsamız olmak üze- re sektörle ilgili kurumlara yete- rince danışılmadı. Tanmda kayıt sisteminin yerleştirflmesi amacry- la teknolojideki gelişmeler de de- ğerlendirihnelidir. Onerimiz, ta- nm politikalannın Ulusal Tanm Konseyi aracüığıyla yeniden yapdandu-ümasıdırf İnsanlar, günlük hayaün kav gı, sıkınb ve sorunlan karşısında şans m-unlannı umut, kaçış yolu olarak görüyorlar. Bunun en yoğunlaşüğı anlar şans oyunlannda ikramiyenin büyüdüğü zamanlar oluyor. Yübaşında MiİK Piyango'nun vereceği 3 trilyon liralık büyük ikramiye de insanlann ilgisini bu yöne itryor. Ruh sağhğı uzmanlan ise üke olarak bu tûr şans oyunlanna taraftar olmadıklannı belirterek ikramiyelerin her zaman muduluk getirmeyeceğini vurguluyorlar. (Fotoğraf: ZAFER ÜÇÜNCÜ) NIMET ABLA NİMET ABLA MIMITTBCA NiMET ABİ ü Prof. Köknel, büyük ikramiyenin ruh sağlığını olumsuz etkileyeceğini söyledi 3 trilyon lirahk büyük düştstanbulHaberServisi- Milli Piyango Idaresi, yıl- başı özel çekıhşınde 3 tril- yon liralık tanhinin en bü- yük ikramiyesini verirken bu ikramiyeyi kazanacak kişi ruh sağhğı açısuıdan belki de büyük bir talih- sizük yaşayacak. Psikiyatr Prof. Dr. Öz- canKöknel, 3 trilyon lira- lık büyûk ikramiyenin, ruh sağhğı üzerinde yara- tacağı olumsuz etkileri değerlendirdi. Ruh sağh- ğı uzmanlannın, ilke ola- rak bu tür şans oyunlanna taraftar olmadıklannı be- lirten Prof. Dr. Köknel, insanlann, günlük haya- un kaygı, sıkıntı ve sorun- lan karşısında şans oyun- lannı umut, kaçış yolu olarak gördüklerini söy- ledi. Yaşantılanna olum- • Prof. Dr. Köknel, şans oyunlarının insanlara ev, araba, yazlık edinmeye ya da bir seyahate çıkmaya yetecek kadar 'gerçekleştirilebilecek düzeyde hayale ulaşma umudu' vermesinin ruh sağhğı açısından daha sağlıklı olduğunu belirtti. suz duygular egmen olan insanlann, geleceğe yö- nelik güvenlerini ve umutlannı yitirdiklerini ifade eden Prof. Dr. Kök- nel, Anadolu Ajansı'na yaptığı açuclamada sözle- rini şöyle sürdürdü: "Şans oyunlan bu in- sanlara yeni bir umut ka- pısı açıyor. 3 trilyon lirahk ikramiyenin, telaffuz edü- mesinin, yazümasının bile zor olduğu düşünülürse, bunun, insanlann ruhsal dünyalannı attüstedebile- ceği anlaşüır. İnsanlann, bu kadar kendi gerçekle- rinden uzaklaşarak hayal kurması, sonra da bu ha- yaDerin boş çıkması birso- run. Bence, böylesine ha- yallerin gerçekleşmesi du- nununda da büyük so- runlar yaşanacaknr. Çün- kü insanm auştığL, sûrüp gjden yaşanumn çok öte- sindeimkânlarla karşılaş- ması, stres ve zoriamay a neden olur. Eğer o insanm ruhsal yapısında da kü- çük bir yatkınlık varsa, bazı ruhsal bunahmlar kaçuuhnazdır. Geçen yıl- larda ikramiyenin daha küçük miktaıİarda olma- sma karşm, bu olumsuz- hıklann birçok örnekkri- nigördük." Prof. Dr. Kök- nel, şans oyunlannın in- sanlara ev, araba, yazlık edinmeye ya da bir seya- hata çıkmaya yetecek ka- dar "gerçekleştirilebilecek düzeyde hayale ulaşma umudu" vermesinin daha sağlıklı olduğunu belirtti. Bir uzman gözûyle, bu kadar büyûk bir ikrami- yenin ruh sağhğına zarar- h olacağını düşûndüğûnü belirten Prof. Dr. Köknel, 3 trilyon gibi hayallere bi- le sığmayan bir ikramiye- yi kazananın yaşayabile- ceği olası sorunlan şöyle anlattı: "Bir kere taübünin ya- kmlan peşini bırakmaya- caknr. Eş dost, konu kom- şu, hemşeri, tanıdık tam- madık herkes yardım is- teyecektir. Kimi yarvara- rak, kimi korkutarak, ki- mi tehdit ederek. Herhan- gibir şekilde onlara destek ohınsa bir türlü, olunma- sa bir türlü. tkincisi, tafih- li kişinin. bu kadar büyük parayı ne yapacağuıa, dü- rüst bir profesyonele danı- şarak karar vennesi gere- kir. Bir de onun verdiği şaşkuıhk ve zihinsel kar- maşa ile strese girebüir. Geçmişte. taşkmhk göste- ren veya aşın durgunlaşan taühlikrie çok karşılaştık. Bazı işgüzariar, tutarsız tavsiyelerle talihlinin akb- ru çelerek, eşinden ayrü- masma, kurulu düzenini yıkmasma neden olabüir. Sonuçta talihli, mutlaka bir şokla karşılaşacakur" ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Bayram Benim Neyime ., Eski yazılarımı kabaca bir kanşttrdım. Bayram ^abahlan yazılmış, "Bayram Benim Neyime..." başlıklı 2 yazı daha buldum. Biraz daha karıştırır- sam, belki birkaç tane daha bulurdum. Yıllardır, "Bayram Benim Neyime..." diye diye yaşayıp gidiyoruz. Kimi zaman hüzünle, kimi za- man sıkıntıyla; fakat kimi zaman da sevinçle ve mutlulukla. Yaşam bu, böyle geçiyor... Salı günkü yazımı bayrama ayırmadım, daha doğrusu bayramdan hiç söz etmedim. Bu tür "vesilelehe" yazı yazmaktan pek de hoşlanma- dığımı bilirsiniz. Fakat sonunda; okurlarımdan en azından önemli bir bölümünün (ve bu arada ken- dimin), duygularını dikkate almadığımı düşün- düm ve bundan da rahatsızlık duydum. Bilmiyorum; "Kaderin kötü biroyunu mu", yok- sa belli bir konjonktürün bir sonucu mu, ama di- ni bayramlann çoğu ciddi buhranlarla eşzaman- lı geliyor. Insanlanmızın sevgiye, sevınce, mutlu- luğa en çok gereksinimleri olduğu zamanlarda; başta ekonomik sıkıntılar olmak üzere her türden sıkıntılar, yaşamı karartıyor. Bu Şeker Bayramı'nda da aynı kaderi yaşıyo- ruz. Üstelik ülkenin önemli bir bölümü, deprem bölgesi dahil, çok çetin kış koşullarını yaşıyor. Her türlü sıkıntıya ek olarak "ulaşım sıkıntısı" da gündemde. Ve dünyanın hiçbir ülkesinde, (artını çizerek yineliyorum, dünyanın hiçbir ülkesinde) yaşanmayan garip bir "tatil etme saplantısının" sonucu olarak kendini yollara vuran onbinlerce araç yollarda kaldı. Bu tatillere "takılmama" karşı çıkan kimi arka- daşlanm, "Sa/c"diyortar, "onbinlerce araçyollar- da. İnsanlann tatile gereksinimleri var. Bu tatiller iyi bir fırsat oluyor". Onbinlerce değil, yüzbinler- ce araç yollarda. Fakat bu neyi gösterir? Türkiye'nin nüfusu 65 milyon. Bunun yüzde 10'u, 6.5 milyon eder ve bu 6.5 milyon, insan Belçika standartlarında yaşıyor. Bu insanlara 12 gün değil, 22 gün tatil verseniz Türkiye'de fazla bir şey değişmez. Konu "gereksinme" olduğu zaman da tatil ve dinlenmeye herkesin gereksi- nimi var. Fakat acaba bu toplumun kaçta kaçı bu fırsata sahip olabiliyor? Hatta acaba kaçta kaçı, bunu "hayal edebiliyor"? • • • Bu yıl Şeker Bayramı; ölüm orucu ve bunu en- gellemek için girişilen operasyonlar, (nasıl isim- lendirilirse isimlendirilsin) af yasası ve tahliyele- rin getirdiği duygulaıia birlikte geldi. O duygular ki sevinç ve kızgınlık, iç içe geçmiş durumda. Bayram öncesi bir akşam televizyon haberie- rinde, içerdeki yakınlannın tahliyesini bekleyen mahkûm yakınlannın hapishane kapısında halay çekmelerini izledim. Nerede olduğunu bilmiyo- rum, ama halay çekenlerin, "kader kurbanına" benzer bir taraflan yoktu. Aslında bu görüntü, güzel bir görüntüydü. In- sanlar, sevdiklerini bekliyorlardı ve biraz sonra kavuşacaKlardı. Fakat bu görüntü beni mutju et- ««ne^i. ZirabekledikJeri insanlann nedejı hap^Şr neye konulduğunu düşündüm. Bunun siyasal bir suç olması rmümkün olmadığına göre; birilerinin "canını yaktıklan" için hapisteydiler. (Devletimiz, kendine karşı işlenen suçlan affetmemiş; başka- larına karşı işlenen suçlan, gönül rahatlığı ile af- fetmişti...) Biriîeri, çok mutluydu ve bu mutluluğunu halay çekerek, oynayarak gösteriyordu. Peki ama bu insanlann hapse düşmelerine neden olan olay- lan yaşayanlar; belki bazı yakınlannı yitirenler, bel- ki büyük zararlara uğrayanlar, acaba nasıl duy- guların etkisi altındaydılar? Acaba bunlann bay- ramı nasıl geçiyordu? Hapishanelerde gerçekleşen operasyonlan, "üç beş yûz kişinin işi" olarak degerlendirenler çok yanılıyorlar. Bu operasyonlar ve operasyon- lann ortaya çıkardığı acı görüntüler; toplumumu- zun kimi kesimlerinin yaşamakta olduğu act dra- mın, yürek dağlayan görüntüleri idi. Eğer bu ger- çeği kavrayamaz ve doğru yorumlayamazsak, daha çok sıkıntı çekeceğiz demektir. • • • Gündem sürekli değiştiriliyor ve kimi zaman şaşkınlıkla, kimi zaman da kızgınlıkla izlemekten başka bir şey yapamıyoruz. Dış politikada öyle, iç politikada öyte, ekonomik politikada öyle... Karamsar fotoğraf çizmek istemiyorum, zaten hoşlanmam o tür fotoğraflar çizmekten. Fakat nereyi tutsak elimizde kalıyor. Ve bu işler böyle giderken "Bayram benim ne- yime?.." DHKP-C'nin eylemleri Tûrkiye, Belçika'dan sonuç bekliyor ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yar- dımcısı Hüseyin Diriöz, DHKP-C'nin cezaevle- rindeki ölûm oruçlannı Brüksel'deki bürosun- dan yönlendirdiğine ilişkin bilgilerin Belçi- ka'ya Interpol kanalıy- la iletildiğini belirterek "Konuya ilişkin araşnr- malanmn sonucunu beklediğimiztekrarbil- dirihniştir" dedi. Diriöz, dün yaptığı açıklamada, açlık grev- leri ve ölüm oruçlannın örgütün Brüksel'deki kaynaklanndan yönlen- dırildiğine ilişkin bilgi edinilmesi üzerine, Bel- çika'nın Ankara Büyü- kelçisi'nin 15 Aralık 2000 tarihinde Dışişleri Bakanlığı'na çağrüarak gerekli girişimlerde bu- lunulduğunu kaydetti. Bu girişimin ardından Türkiye'nin Brüksel Büyükelçiliği'nin de Belçika Dışişlen ve Içişleri bakanlıklan nezdinde üst düzeyde girişimlerde bulundu- ğunu belirten Diriöz, "Bu girişimlerimiz sn~a- smda DHKP-C'nin bn" terör örgütü olduğu ve ölüm onıcunu teşvik et- menin suç teşkil ettiği hususlan haaîiaalarak buyönlendirme faaliy et- lerine rvediUkle son ve- rilmesi ve gerekli huku- ki işlemlerin yapılması talep edilmiştir" dedi. BügüeriletildJ' Belçikah yetkililerin konuyu araştıracaklan- nı ve bilgi vereceklerini ifade ettiklenni vurgu- layan Diriöz, tçişleri Bakanlığı 'nm da Emni- yet Genel Müdürlüğü aracılıgıyla Belçika In- terpolü'ne bu yönlen- dirmede kullanılan tele- fon, faks numaralan ve diğer bilgileri ilettiğini bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle