27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ARALIK 2000 PERŞEMBE 14 i l U-K. kultur@cumhuriyet.com.tr tlhan Berk'in desenleri Yapı KrediSermet ÇifterAraştırma KütüphanesVnde 'Mağara Ressamı'nın kadınları LEVENT ÇALIKOĞLU Bakmayın siz, Ühan Berk'in müte- vazıhk edip kendisini ressam yerine koymayışına. (Radikal, 10 Aralık2000) Basbayağı bir iç işleyişi ve sıkıntısı olan, üzerine kalem oynatılması ge- reken işler üretiyor o. Her birinin ken- disini gerekçelendiren bir nedenselli- ği, içeriğıne hazır yapım bir kostüm gibi eklemlenen bir biçün dili var. Temsil meselesine, geleneksel, akade- mik bir dilde cevap ûretmiyorsa, bu onun değil, eline ve dûnyaya hükmet- meye çahşanressamlannsorunu. Hem zaten Berk'in kullandığı dilin bir hay- lı geçmişe uzanan açık bir şeceresi ve arkeolojisi söz konusu. Bunca yıl inançla, kişisel deneyimine duyduğu bu bağlıhk bile onu aynksı, balta gir- memiş imge ve formlar ormanında yolunu arayan ressamlarla akraba kıl- mak için yeterli bir neden. Işaretieme, görme, gösterme ~ Enis Batur'un onu Lascaux ve Al- tamira'da parmak izleri bulunabile- cek bir mağara ressanuna benzetme- sinin belirli bir gerekçesi var elbet (1). Çizgisinin "şeyteri" tamamlayıcı ar- kaik bir dış form olarak kuşatması, kul- landığı yüzeyin (duvann) doğal doku- sunu kompozisyona katması, görün- tünün tekranna değil anlamına, özü- ne sığınması... en önemlisi de çıplak- lığı, hiç kıyafet giymeyen kadınlann ta kendisi olarak görmesi. Bununla birlikte Batur, tlhan Berk'in çıplakgöz- le baktığı çıplağı, içgözüyle bir ımge- ye, bir figûre, bir gerçekliğe dönüş- türdügünün de farkında. Aracısız, gör- düğünü kendi bedeninden geçiren mi- nör bir okuma bu. Belki de bu neden- le Berk'in çıplak kadınlan bir dokun- salı ve yanılsamayı değil, temsil etti- ği imgede görünmeyen şeyi, daha çok da bir kokuyu ya da bir tınıyı çağnş- tınyor. Dûnyayı ve nesneleri birikti- 'adece bedeninde sıkışıp kalmış bir imgeyi yine vûcudunun bir uzantısı yardımıyla dışanya atıyor Ilhan Berk. Aklı biraz daha geride tutup, kontrolü elinin egemenliğine bırakarak, yeme içme kadar doğal bir akışın önüne katıp sürüklediği resimler üretiyor. rip yeniden kurma, inşa etme mantı- ğı ile örülü bir uğraş değil onunkisi. Bu tür bir çabanın havai bir kahra- manhk olduğunun farkında. Büyük sözler, okkalı palavTalar da atmıyor Il- han Berk. Sadece bedeninde sıkışıp kalmış bir imgeyi yine vûcudunun bir uzantısı yardımıyla dışan atıyor. Ken- disinin de söylediği gibi aklı biraz da- ha geride tutup, kontrolü elinin ege- menliğine bırakarak, yeme içme ka- dar doğal bir akışın önüne katıp sü- rüklediği resimler üretiyor. Bununla birlikte mitsel, Akdeniz coğrafyasını hatırlatan klasik bir havası da var bu desen ile resim arası çizimlerin. Be- deni en çarpıtılmış figürünün bile ay- nntılardan sıynlmış duru bir güzelli- ğivar. Ilhan Berk'in resimlerini inceden inceye didiklediği bir yazısında Abi- (ün Dino, "Şair Ühan Berk'in" şiirin- de, anahtar sözcük olarak kullandığı "işte" kelimesinin, görme edimiyle bağlantıh olduğunu söylemişti. Gös- terme, görme, belirtme gücü taşıyan bu sözcük, hareket halindekı göster- geler içerisinden seçip alınan "şeye* işaret ediyordu. Buna karşılık ne ede- biyatı ne de resmi birbirine kanştır- mayan Berk'in bütün çabasının işaret- lemeye, görme ve göstermeye adan- mış somut bir uğraş olduğunu iddia ediyordu Dino. Ona göre bu somut ça- ba, hiçbir şekilde bir taklit sanatı ve- ya cıplaklığın görüntüsü değil, daha çok o duyguyu ilgılendiren bir "öz" meselesiydi (2). 'Tek muthıhığum resim' Yine de tlhan Berk'in resmi ile şi- iri arasında, bu yazının sınırlanna sığ- dınlamayacak asma bir köprü, diken- li bir bahçe, çakıllı bir yol var gibi du- ruyor. Örneğin her iki ifade biçimin- de de özellikle gösterilemeze işaret ediyor Ilhan Berk. Klasikleşmiş for- matlardan, sıkıcı biçem duygusundan kendisini uzak tutuyor. Başmdan be- ri hep kadmlarla haşır neşir olmasma rağmen biri ötekinı çağnştırmayan bir çeşitleme anlayışı içerisinde. Her ne olursa olsun hem resmin hem de ya- zının artlannda bıraktıklan tarifsiz boşluğun farkında ve bu olanaksızlı- ğı mümkün olduğunca zorluyor. Bir yanda, her ebatta, her renkte, her tür- lü kâğıdın uzamına bir ev sahibi gibi yerleşiyor; diğer yanda yazının işaret ettiği şeydeki tekabüliyet sorununun, dızginlerini boşaltmasım istiyor. Altı yıl önce düzenlediği bir sergi- sinde açıkça itiraf etmiştıTlhan Berk: " Yazmak mutsuzluktur, mutiu insan yazmaz. Bu yeryüzünü olduğu gibi görmeme engel olan ve bana bu yer- yfizûnü cehennem eden bu yazmak eyleminden kurtulduğum. rnutlu oktu- ğum bir tek şe> var: resinı yapmak." (1) Enis Batur, Mağara Ressamı, Sapkın Nakkaş, Namahrem Kalem, Yapı Kredi Yavınlan, tstanbul 2000, s.16. (2) Abidin Dino, Ilhan Berk 'in Re- simleri Üstüne Bir Çalışma Deneme- si, Mılli Reasürans Sanat Galerisi Yavınlan, tstanbul 1994. Hıfzı Topuz, bu kez uygar düşünceli, Batı'ya özlem duyan, özgür 'Hatice Sultan'ı anlatıyor Harenün dar kahphınmn ötesineçıkmak BURCUGÜNÜŞEN "...Herlcesten ve herşeyden uzaklaşmak, sa- dece onu düsünebileceği biryalnızhğın tadını yaşamak istiyordu. tlk defa böylesine doyuru- cu bir yalnızhk hissediyordu. Ağır ağır kara- ran gökyüzüne bakarken 'Benim yalnızlığım sensin' dedi içinden." HnzıTopuz'un, Osmanlı padişahı ÜL Setim'ın kardeşi Hatice Sultan'ın dönemin ünlü mimar- lanndan Antoine-lgnace MeUing' e duyduğu aş- kı anlattığı bu satırlar okuru, yemçeri isyanla- nna, Osmanlı'nm içinde bulunduğu sancılı bir değişim dönemine taşıyor. Hıfzı Topuz, 'Mey- yak\ 'TaiTte ÖJûın', 'Pariste Son Osmanhlar' gibi tarihsel romanlanndan sonra bu kez de Remzi Kitabevi tarafından yayımlanan 'Hatice Sultan' ile okurun karşısında. - Bu romanı yazmak için sizi harekete geçiren başhca unsur ne oldu? HIFZI TOPUZ - tki yıl önce Paris'te eski bir kitapçıda bulduğum bir Melling albümünde rast- ladığım Hatice Sultan-Melling yazışmalan be- nim bu konu üzerine eğilmeme neden oldu. Üçüncü Selim'in kız kardeşi olan Hatice Sul- tan demek ki Osmanlı Sarayı'nın ve haremin dar kalıplannın üzerine yükselerek yabancı bir er- kekle ilişkı lcurmakta bir sakınca görmemişti. Ben zaten saraylarda yaşayan bütün sultanla- nn, kadınlann, cariyelerin, odalıklann hiç de sa- nıldığı gibi birer cinsel nesne olduklan kanısın- da değildim. Yabancı yazarlann ve oryantalist ressamlann tanıttıklan saray yaşamınrn ve ha- remin gerçeklerden çok uzak, abartılmış, hayal ürünü yapıtlar olduğu inancmdaydım. Çocuk- luğumda evimıze gelip giden eski saraylı hanım- lan tanımış, onlardan çok şeyler dinlemiştim. Ka- dınlann ve kızlann saraylarda ve konaklarda ne tür acılara katlandıklannı biliyordum. Bunlann içinde elbette cinsel sarkıntılık olaylan da var- dı. Ama bunlann yanı sıra saraylarda aklı ba- şmda, uygar düşünceli, Batı'ya özlem duyan nice kadınlann da var olduğunu anlıyordum. Hatice Sultan işte bunlardan biriydi. Mel- ling'in albümünden yola çıkarak Osmanlı kay- naklanndan onun yaşamını araştırdım. Annesi- nin Korsikah olması Hatice Suhan'ın Ban'ya acıl- masma neden olmuştu. Ağabeyi Üçüncü Selim de kız kardeşlerinin Istanbul'daki elçilik çevre- leriyle ilişki kurmalannı ve Avrupalılann yaşam biçemleri ve düzeylerini bilmelerini istiyordu. Harf devriminden 135 yıl önce... Yani düşünün, bir yanda Avrupa uygarhğını tanımak ısteyen aydın kafalı bir padişah var, öte yanda da kendisine büyük hayranlık duyan kız kardeşleri. Ne var ki sarayda üç beş kişinin Ba- tı'ya yanaşma eğilimleri yeterli değil. Sarayın çevresi yobazlarla, şeriatçılarla, tutucularla ve her türlü düzen girişimine karşı koyan ve kazan kaldıran yeniçerilerle çevrili. Ben bu koşulların bir roman için çok elveriş- li olacağını düşündüm. Hatice Sultan belki de beni harekete geçiren bir bahane oldu. Oradan yola çıkarak o yıllann en önemli olaylan üzeri- ne eğıldim: KabakçıMustafa'nın bütün yamak- lan peşine takarak saraya başkaldırması; Üçün- cü Selim'in tahttan indirilmesi ve sonra dahun- harca öldürülmesi; Akmdar Mustafa olayı ve "Tarihsel roman yazarken olaylan sapürmamaya ve gerçekleri gizleınemeye özen gösteriyorum. Ozgürlüğümü ancak aynnnlarda, duvgulann anlaümında kuİlanıyorum. Tarihte adı olan gerçek kişikrin özyaşamlanna çok saygümm. SözlerinL yazılannı tarihsel belgelerden bulup özetiryor, bugünün diline çeviriyorum. Bu çok titiz bir çahşma gerektiriyor." korkunç bir terör dönemi; sonra da tkinci Mah- mut'un yeniçenliği kaldırması. Bunlar Osman- lı tarihinin çok ilginç olaylan. Bir tarih yazan değilim, ama bu tür tarihsel olaylann bugünkü kuşaklann anlayacağı bir dille anlatıhnasının yararlı olacağını düşünü- yorum. Zaten Meyyale'de, Taif 'te Ölüm'de ve Son Os- manlılar'da da yaklaşımım bu oldu. -Hatice SultanieMdfag, Latin alfabesiyle Türkçe mektupiar yaayorlar bir- birierine. Bu mekruplann, harf devriminden 135 yıl önce böyle bir devrime ge- reksinimduyukhığunun bir göstergesi olduğunu söyle- yebüir mryiz? TOPUZ - Latin alfabesi- nin Arap harflerinden çok daha pratik bir iletişim ara- cı olduğundan hiç kuşkum yok. Hatice Sultan belki de Melling'i tanımadan önce Latin harflerini biliyordu. Annesi ona Latin harfleri- ni öğretmiş olabilirdi. Sa- raydaki cariyeler içinde Ak- deniz kökenli insanlann ol- duğu ve onlann da Latin harflerini bildikleri düşü- nülebilir. Ben Hatice Sultan'la Melling'in yazışmalarını Paris'te buldum. Compieg- ne Müzesi Müdürü Jean Perrot bana bunlann foto- j kopisini iletti. Elimde 40'a \ yakın belge var; hepsini ro- ! JLM. atice Sultan'ın yaşamını Melling'in albümünden yola çıkarak araştırdım. Annesi Korsikah olduğu için Batı'ya açılmıştı. Ağabeyi III. Selim ise Avrupa uygarhğını tanımasını istiyordu.' manda kullanmam olanak dışıydı. Birkaç örnek vermekle yetindim. İlginç olan bir nokta da şu: Latin harflerinde ş, ç, ö, ü gibi bazı harfler yok. Hatice Sultan'la Melling o sesleri başka harfle- ri birleştirerek vermişler. Ta o dönemlerde Latin j alfabesine gereksınim du- yuknasaydı Atatûrk, harf devrimini bu kadar kolay gerçekleştirebilir miydi? Halkımız da hiç bu kadar kolay buna uyabilir miydi? -Romanın tümünde bir görsellik ön planda. İstan- bul'un saraylan, yahlan, bahçeleri, Boğaz™ Roma- nı yazarken resim sanann- dan ve o dönemin ressam- lanndan nasıl yararlandı- nız? TOPUZ - Her şeyden önce Melling'in gravürle- rinden yararlandım. Ro- manda da anlattığım gibi Melling, Paris'e döndük- ten sonra Istanbul'da yap- tığı 40 kadar resmin gra- vürünü yaptınyor. Napol- yon'un desteğiyle bu gra- vürler büyük bir cilt ola- rak basılıyor. Bunlar o dö- nemdeki Istanbul'u gös- teren tarihsel belgeler. Ya- pı Kredi Bankası, galiba 1%8'de ŞevketRado'nun girişimiyle bu albümü ya- yımladı. O albüm artık hiç bulunmuyor. Bundan başka tstan- bul'da Fransız elçisi olarak; ı bulunmuş Bobe adlı bir sanatsever de 'Boğazi- çi Ressamlan' adlı bir kitap yazdı. O kitapta da çok güzel resimler ve ressarnlann yaşamlan var; ondan da çok yararlandım. Kültür Bakanlığı'run yayımladığı gravür ki- taplan çok işime yaradı. Pans'teki sahaflarda da bir yığın belge bul- dum. Başhca kaynaklanm bunlar oldu. - Başta Hatice Sultan olmak ûzere romanda- ki kadm karakterler oldukça ileri görüşlü kişi- ler_ Günümüz Türkiyesi"nde kadınlann duygu- lannı ifade edebilmelerinin önündeki engellere bakarak Hatice Sultan'ın oldukça özgür bir ka- dm olduğunu söyieyebflir miyiz? TOPUZ-Evet, söyleyebiliriz. Bütün Osman- lı padişahlannm kendi kardeşlen ve kızlanyla böyle bir iletişim kurduklannı hiç sanmıyorum. Tarihte 2O'ye yakın ya da 20'den çok kızı olan padişahlar var. Onlar kendi kız kardeşlerini ve kızlannı ne ölçüde tanıyorlardı acaba? Yüzle- rini kaç ayda bir görüyorlardı, kim bilir. Çoğu zaman kızlara hiç düşünceleri sorulmadan ko- ca bulunuyordu. Ne var ki Üçüncü Selim ne kendisinden önce gelen hünkârlara benziyor ne de sonra gelenlere. Kız kardeşlerine geniş ola- naklar tamyor. îslamlığın kadrna hak tanımadı- ğı bir dönemde böyle davranması kadm hakla- n tarihinde önemli yeri olan bir olay sayılır. Hatice Sultan da bu özgürlükten çok iyi ya- rarlanıyor. Anladığım kadanyla kocası Ahmet Paşa pek umurunda değil. Varsa yoksa ağabeyi Üçüncü Selim'e hayran. Melling'i de köle gibi kullanıyor, adama zaman zaman uşak gibi dav- ranıyor. Hiç acımasız. Melling'e eşi ve çocuğu açlıktan ve soğuktan kıvramrlarken beş para yardım etmiyor. Canavarca bir tutum! 'Aynnüh incelemeler yapmak gerek' - Tarihsel bir roman yazarken yazaruı özgür- lüğününsuurlannın ne olduğunu düşünüyorsu- nuz? Tarihsel gerçeklerin bir roman kurgusun- da anlaolmasuun size getirdiği sorumluluklar nelerdir? TOPUZ- Tarihsel roman yazarken olaylan sap- tırmamaya ve gerçekleri gizlememeye özen gös- teriyorum. Özgürlüğümü ancak ayrmtılarda, duygulann anlatımında kuİlanıyorum. Romana bazen ve yer yer ikincil kişiler ekliyorum. Bun- lar başrolleri oynamıyorlar. Tarihte de hiç yer- len yok. Onlar benim yarattıklanm. Onlan dilediğim gibi konuşturuyorum. Ama tarihte adı olan ger- çek kişilerin özyaşamlanna çok saygılıyım. On- lan olur olmaz konuşturmuyorum. Onlann söz- lerini, yazılannı tarihsel belgelerden bulup özet- liyor ve bugünün diline çeviriyorum. Bu çok ti- tiz bir çalışmayı gerektiriyor. O alanda hiç öz- gür değilim. Okuyucunun güvenini hiç sarsmamak için aynntılı incelemeler yapmam gerekiyor. Kitap- larda en ufak bir tarih yanlışı olursa. hemen okuyuculardan telefonlar geliyor, sonraki bas- kılarda onlan düzeltiyorum. Ben bütün yazar- lann büyük bir sorumluluk taşıdığına inanıyo- rum. Hem okuyucuya karşı sorumluluk hem de tüm insanlığa karşı. Dışarda da benim gibi ça- lışan, aynı sorumluluğu duyan büyük yazarlar var. Biliyorum, bu çok güç ve nazik bir iş. Ama kolay değil sorumlu ohnak. IŞDLDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Zaman Düşer... Zaman ile ilgili yazdıkça, zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorum! Farkedilmiyorctoğrusu. Neçabukdagel- miş yeni bir yazının zamanı; ya da yeni bir zamanın yazılması! Birkaç haftadır zamanın sulan içinde yalın bir san- dalla dolaşıyorum; gözlerim hep dolunayda ya da im- gesinde... Bu sert akıntılı sularda yolumu yitirmemek için şiir okuyorum, gökyüzünün maviliğine doğru. Yüksek sesle. Neden gökyüzü denilince aklımıza hep mavi gelir. Neden benim aklıma hep mavi gelir? Belki de yine, Behçet Necatigil'in bir dizesıni anımsamanın yeridir Kullanınz bir sözü ama hangi anlamda Zamanı yazıyorum; zaman için(de) yazıyorum; na- sıl seni zamana yazmışsam! Nasıl senle aramda bü- yük birzaman varsa! Arada krtalann, okyanuslann, dag- lann, denizlerin, ırmaklann, kentlerin olması önemli de- ğildir; ne kadar olursa olsun o mesafe kapanabilir. En tehlikelisi arada zamanın olmasıdır. İşte o, ko- lay kolay kapanmayabilir. Bilmem hâlâ yazılanmı okuyor musun? Gerçi bu ya- a, bir başka yazının, bir başka zamanın yerini almış- tır - kimi dostlar, bunu çok iyı bilir. llk beste, bir şiir üzerine yapılmıssa (yazılmışsa), bi- raz da şarkılardan söz etmeliyim diye düşünüyorum; yazının zamanını yaşarken. Bu yazıyı yazarken. Bülent Ortaçgil şarkılan benim için "bihm zama- nın" hem geçtiğinin hem de geçmediğinin gösterge- sidir. Örneğin, çogu zaman yalnız geçırdiğim cumar- tesi sabahlannın başlangıcı olmuştur, "Sensiz Olmaz". Küçüktüm dınlıyordum, kocaman adam oldum hâ- lâdinliyorum, Ortaçgil şarkılannı. Onun şarkılan -ki adam olmazlar- şarap gibıdir, yıllar geçtikçe daha da güzel- leşir. Aslında şarkılan, zaman duygusunun belki de en güzel betimlemelendir; çünkü hepsinde, o anlann kendi zamanı, kendi duygusu vardır. Bir de "Değirmenler'' şarkısının sözlerine uzanma- lıyım: Zaman düşer ellerimden yere Oradan tahta boşa Saatler çalışır izinsiz Hepsonraya Resimler san, güneşsizlikten Duygular değişir Dostlar dağılır dört bir yana Kendi yollanna Zamanın imgesel bir betimlemesidir bu. Zihnimiz- deki değirmenler, çağnşımlanyla bizi başka bir za- mana taşır. Soyut bir kavram vardır karşımızda. As- lında zaman denilince aklımıza ilk gelen ve hep kar- şılaşageldiğımiz (ve de çözemediğimiz) gizi içinde saklı olan bir tanımlamadır. Anlam, kavram, adlandırma, tanımlamaveyazı/ya- zılar birbirine kanşsa da, şarkı şöyie sürer, zamanı unuttuğumuz loş bir mekânda ve istemlerimizden çok uzaklarda: Ve sen ben değirmenlere karşı BUe bile birer yîtik savaşçı Akan dereler gibi denizlere Belki de en güzeli böyle :\l»\ Şarkının içinde de, bir değirmenin içinde olduğu gi- bi zaman katmanlan vardır; şarkının sözleri size aktı- ğında, zihnınizdeki çağnşımlar çoktan işe koyulmuş- tur. İşte, başka bir zamanın adamısınızdır... Doğal olarak, sonunda da şarkı kendi zamanını, kendi imgesini ve kendi çağnşımlannı tamamlar (bi- tirir). Belki, biranızdan bir yudum almaktır en son ya- pabileceğiniz: Uçurtma uçar sözlüğümden Geri gelmeyecek bir kuştur Yaşanmamış kınntılar Sadece bir düş Ingjliz şarkıcı Kirsty McColl, Meksika'da yaşamını yitfrdi • MEKStKA (AFP) - tngiliz şarkıcı ve söz yazan Kirsty McColl, Meksika'da Playa Corona sahılinde yüzerken, sürat yapan bir teknenin kendisine çarpması sonucu öldü. Ailesiyle birlikte Meksika'daki yazlık evlerine tatil için gelen McColl 41 yaşındaydı. Kariyerine 1970'lerin sonlannda punk grubu 'The Drug Addbc'le başlayıp 1981 'de yaptığı "There Is a guy works down the chip shop swears he's Elvis' adlı single'ı ile tanınan McColl, trlandalı rock grubu 'Pogues' ile çalışmış ve 1985'te Billy Bragg'ın yazdığı 'A New England' adlı duygusal şarkıyla tngiltere listelerinde bir numara ohnuştu. kpanyol polisinden sahte yapıt operasyonu • BARCELONA (AFP) - tspanyol polisi 'Sanatçı' başlıklı bir operasyon başlatarak toplam yedi buçuk milyon Euro değerınde sahte imzalı tablo, litografi ve ipek baskı kopyalan ele geçirdi. Ele geçirilenler arasında Joan Miro, Pablo Picasso, Salvador Dali, Marc Chagall, Eduardo Chillida, Roy Lichtenstein ve Andy VVarhol'un yapıtlannm da sahteleri bulunuyor. Yetkililer, tspanyol kültür mirasını korumak için gerçekleştirilen operasyonda ele geçirilen sahte yapıtlann Almanya, tsviçre, Fransa, ttalya, tskandinav üüceleri, ABD ve Japonya'da satılmak üzere yapıldığını belirttiler. Salvador Dali'nin tabloları yandı • ARLES (AFP) - Fransız şarkıcı Amanda Lear'm evinde geçen cumartesı çıkan yangmda, tspanyol sürrealist ressam Salvador Dali'ye aıt birkaç tablo yandı. Bin Lear'ın eşı olmak üzere iki kişinin öldüğü yangından sonra şarkıcıyı sorguya çeken polis, olayla ilgili aynntılı bilgi vermekten kaçmdı. Bir görgü tanığı ise Dali'nin yanmış tablolannın pazar günü evden çıkanldığını iddia etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle