28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23* OCAK 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Pazartesi Yazıları Yann pazartesi. Orhan Erinç, "Cumhuriyet'ten Okurlara" köşesinde 43 yıllık meslek deneyimi i(e haftanın konulannı ele alacak... Orhan Erinç, belki bir belgeden ya da geçmişteki bir örnekten yola çıkarak ve Cumhuriyet'in Genel Yayın Yönetmeni olmasına karşın bir muhabir gibi olaylara yaklaşarak tarihe not düşecek... Ve Orhan Erinç'in "Cumhuriyetten Okurlara" köşesinde politika, medya, çete, yolsuzluk ve terör konulannı işleyen yazılanndan bir bölümü Ümit Yayıncılıktan kitap oldu: , Pazartesi Yazılan Kitabın alt başlığı ise: Şu Bizim Enayi Defteri. Orhan Erinç, krtabının sunuş yazısında şöyle diyon "Kimi zaman çok ciddi, ama aynı zamanda komik olaylar da yaşadık. Bu nedenle yazılarda kendiliğinden bir ironi de ortaya çıktı ve muhabiriik geleneğini zoıiadı. Böyle durumlarda kendime 'o kadar kusur kadı kızında da olur' diyerek hoşgörü göstermek zorunda kaldım." Elefctronik posta: someposta.cumhuriyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Fındık üreticileri zor durumdaymış... "Mum dibine açanigi naganigi vermez!" dalet Bakanı Hikmet Sami Türk, cezaevterindeki hükümlüterin kamu- oyuna mesaj vermelerini engelle- yen bir yasa olmadığını söylüyor; Iki maddelik bir yasa verilen mesajlarda bir suç unsuru varsa yasalann an- cak o zaman devreye girebileceğini anlatıyor. Adalet Bakanı'nın böyle bir açıklama yapmasına, ayrılıkçı terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın Im- ralı'daki hücresinden avukatları aracılığıyla verdiği mesajlar neden oluyor. Öcalan'ın idam dosyasını görüşmek üzere bir ara- ya gelen koalisyon ortağı partilerin genel başkanla- rı da aynı sıkıntıyı yaşıyor... Genel başkanlar, Avrupa Insan Hakları Mahke- mesi'nin kararına kadar dosyanın Başbakanlık'ta tutulmasını benimserken, hazırladıklan ortak bildi- ride Öcalan'ın fazla konuşmaması hatta susması gerektiğinin altını çiziyor. Bildiride, fazla konuşursa Abdullah öcalan'ın idam dosyasının Meclis'e sevkedilebileceğinin ipuçlan bulunuyor. Oysa, öcalan'ın yakalandığından beri yaptığı ko- nuşmalarda, mahkemedekj savunmasında ve hüküm giydikten sonraki açıklamalannda suç unsuru taşı- yacak bir beyan bulunmuyor. Aksine, öcalan hep devletin çıkarian doğrultusunda konuşuyor... Bu bile kamuoyunda rahatsızlık yaratıyor. İdam dosyası Başbakanlık'ta beklemeye alındığın- dan beri öcalan'ın özel hücresinde "yan gelip yat- ması" özellikle şehit yakınlannı rahatsız ediyor; şe- hit yakınları Avrupa Birliği'ne giriş koşulu olarak idam cezasının kaldırılmasıyla Öcalan'ın cezaevin- de özel olarak "besleneceği" kuşkusunu taşıyor. Konu, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e ka- dar yansıtılıyor ve şehit yakınları, "böyle ola- cağını bilseydik çocuklanmızı askere gönder- mezdik" gibisinden talihsiz açıklamalar yap- ma durumuna düşüyor. Kamuoyunda, öcalan'ın susması kadar özel ce- zaevi koşullarının kaldırılması da konuşuluyor. Tür- kiye'de idam cezasının yerine öngörülen ağırtaştı- rılmış ömürboyu hapis cezasının gerçekten ağır ko- şullan ile kamuoyu tatmin edilmeye çalışılıyor. Ancak sorun bugünden yanna çözülmüyor. Ankara'da aralannda sohbet eden bir grup emek- li yargıç, bugünden yanna çözüm önerisini Meclis'e duyurmaya çalışıyor. öneri, iki maddelik bir yasa tasarısı: Madde 1 - İdam kararlan infaz edilinceye kadar ağır- laştınlmış ömürboyu hapis cezası uygulanır. Madde 2- Ağırlaştınlmış ömürboyu hapis cezası gereği hükümlüye getirilen kısıtlama ve sınırlama- lar yönetmelikle belirlenir. SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Küçiikyalı'da 'siyasi parselasyon' Istanbul'da... Küçükyah'daaynı bi- nayı paylaşan Sağlık Bakanlığı'nın Sağlık Ocağı ile Ana Çocuk Sağlığı ve Semt Polikliniği'nde, türbanlı bir baş- hekim ve türbanlı doktoriar... Türkjye Cumhuriyeti Devleti'nin ön- gördüğü kurallan tanımayan türban- lı başhekimin, Akit gazetesinde çalı- şan birinin eşi ve Necmettin Erba- kan'ın yakını olduğuna ilişkin iddi- aiar... öte yanda Küçükyalı tren istasyo- nunun karşısındaki Ulkü Ocaklan Şu- besi. Ulkücülerin, sokak lamba-v sı direklerini kendi mallan gibi kullanıp, MHP'nin üç hilalli bay- raklarıyla donatmaları; diledikleri du- varları sloganlarda kirletmeleri... Beri yanda Küçükyalı'da bir ilköğ- retim okulu. Bazı öğretmenlerin sını- fa girerken ağızlanndan çıkan ilk söz: "Selamünaleyküm" Küçükyalı'nın biryanı türbana, öte- ki yanı Türk-lslam'a, kaJanı da islam'a kurban! Okullarda Bir okulda ders saati rftar saatine göre düzenlendiği için soruşturma açılmıştı. Milli Eğitim Bakanlığı'na öne- rimiz, Bartın Merkez Aladağ llkögretim Okulu Müdü- rü Muhammed Birinci'nin bulduğu formülü benimseyip, gelecek yıllarda so- ruşturmalarla zaman yitirmemeleri. Şöyle ki: Ramazan boyunca, iftarda te- neffüs zili çalıyor. öğrenciler için sınıflarda sıralar birleştiriliyor, kantin- de hazırlanan iftar yemeklerinin servisi hemen yapılıyor, arzu eden öğ- renci iftariyeliğini evden getirebiliyor; öğretmenlerin iftar sofrası ise öğ- retmenler odasında hazırlanıyor. . . - ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt îki 'acil çağnmız' var... Bu hafta ÇED köşemızi çevTe ve kültür dostlannın "acil çağn- larına" ayınyorum. Topluma, ül- kemiz değerlerine ve demokrasi- ye gönül vermiş aydınlık insanla- ntoenn^afıdakı sestefrişlerine yanıt verip "gereğini" yapmak üzere kollan sıvayacak herkesi de şündiden kucaklıyor ve kutluyo- rum: Mühendisler- mlmarlar "göreve" Mimar ve mühendis odalannı 21. yüzyıla taşıyacak olan yöne- tici kadrolar için "seçim" sürecin- deyiz. Dün (cumartesi) birçok kenttekı şube ve temsilciliklerin "genel kurullan" toplandı. Bu- gün de (pazar) sandık başına gi- diliyor... çağnlarında diyorlar ki: "Gerici ve çağdışı zihniyetiere odalan- mtzı teslim etmeyelim..." ÇED köşesi de diyor ki: "Mi- marlık ve mühendislik, doğası gereği gerici ve çağdışı olamaz." Ancak bu gerçeği kanıtlayacak olan "ezici oy çoğunluğu" şim- di sağlanamazsa, sevgili Oktay Akbal'ın dediği gibi "yannlar hesap soracaktır"... Yafimaya tapu, sanata tekme... tstanbul-Taksim'deki Ermeni Vakfi'na ait tarihi bir okul bina- suıı yıllardır "kûltûr yuvasına" dönüştüren tstanbul Sanat Mer- kezi (ISM) bu binadan "onur kı- rıcı bir şekilde" çıkarülıyor. Ge- rekçesi ise "70 yıl önceki" bir İGDAŞ'a ve tSKİ'ye karşı İstanbulluların haklannı da Maldne Mühendisleri Odası savundu. Oda seçimlerinde bu kez; "ye- rel ve merkezi iktidarları payla- şan kimi siyasal güçlerin müda- nalesi" geçen dönemlere göre çok daha ileri düzeyde. Yıllardır TMMOB'yi ve mes- lek odalannı "siyaset yapmak- la" eleştirenler, şimdi "açık si- yasai kimlikleriyle" yönetımle- re adaylar. Yıne yıllardır Türkiye'yi "mi- marlığın ve mühendisliğin ge- reklerinden" uzaklaştıran siya- setlenn temsilcılen, şimdi bu mes- leklerin demokratik ve "anaya- saP kurumlannı aynı politikala- nnm "tutsağı" yapmak niyetin- deler... ÇED köşesi, sadece mimar ve mühendis odalannın "kamu ya- rarına" öncelik veren çağdaş ve demokrat çizgileri açısından değil, ülkenin ve halkın "yağmacı po- litikalara karşı" bilimın ve uz- manhğm rehberliğmde "savunul- ması"' açısından da yaşamsal bır "tebdit" oluşturanbu "dunıma" önemle dikkat çekiyor. Çünkü mes- lek odalannı "susturmak" ve sa- dece kendi politikalanna "bağım- Iı" kılmak isteyen siyasal güçler, belediyelerdeki ve hükümetteki "iktidar olanaklannı" kullana- rak seçimkri kazanmak için tam bir -seferberlik" halindeler... Mihendisler, mimarlarve "mü- bendis-mimar tanıdığı olan" tüm dosıanmız... "Bugün" yapılmak- ta can oda seçimlerinde mutlaka oy kullanın ve tanıdıklannızın da oy lainı kullanmalannı sağlayın... kanbul'daki "makine mühen- disferi", "harita mühendisleri" ve 'inşaat mühendisleri" ortak yasaya dayanılarak "azınlık vak- fının" bu mülkten "gelir" elde edemeyeceği... Vakıflar Genel Müdürlüğü Er- meni Vakfi'na ISM'den "Idra al- dığı için" soruşturma başlatıp, üs- telik bir de "kapatmakla" tehdit edince, vakıf da adeta "canını kurtarmak" için çaresız kalıp İSM'ye "tahliye davası" açmış... Şimdi "icra memurlan", tari- hi binadaki sanatçdara ait eşyala- n zorla dışan çıkartıyorlar. Bir- kaç gündür "kültürö sokağa aö- yorlar..." ÇED köşesi, tSM'li sanatçılann "imdat" çağnsma ses vererek, daha beş-on gün önce; "vakrf ara- zilerindeki kaçak bina sahiple- rine işgal ettikleri yerlerin satı- lacağını" açıklayan Vakıflardan Sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova'dan şunu sonıyor: "Ülke- mizin yüzakı olan bu sanatçıla- nn, arazi yağmacüan ve imar snçlnlan kadar bile değeri yok mu?.." Vakıflarm "yeni" genel müdü- rü Nurettin Yardımcrnm da şu- na yanıt vermesi gerekiyor: "Siz sıradan bir genel müdür değil- siniz, kültür ve sanat değerleri- mizi koruma tavrınızla tanını- yorsunuz... Sizden önceki du- yarsız yöneticilerin yanlışım ne- den durdurmuyorsunuz?.." Üstelik tSM bu vakıfmahnı "iş- gal" falan da etmemiş. "Sahibi- nin rızasıyla" hem kültürel bir hizmet için kullamyor, hem de yı- kımdan kurtardığı tarihi binayı "sevgiyle" koruyor ve gözü gibi de bakıyordu... "Yazıklar olsun..." KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK [email protected] ÇtZGÎLÎK KÂMtL MASARACI HARBI SEMİH POROY [email protected] TARlHTE BUGÜN MIJMTAZ ARIKAN 23 Ocak BÜYÜK KÖSTEBEK BELLİ OLUYOR!. 1963 'TE BUGÜN, SOVyETZMK HESABIA/A UZUM LUie. £D£N İS/GİLU AtANl KfA* f*ML8y, SSCB'UE K4ÇMtŞT7. FHIL8Y, OAHA ÜUİVERSİTEDG Ö6&£NCİrtCBM KOMÜMİZMİ SEM/MCEAAİŞ, U- PÜN- YA SAVAŞI 'fJOAM ÖklCE, OBTA AYKUPA 'DA/d SOS- rer Gieu se&C'sr «28 it-e iûfıciye 6/fZMiş; TÜM BUNLAKt £A*UAM/)yi BAŞ^eAISAK ÎMGİLİZ G/Zİ-İ EMNİYET ÖGGÜ7VUB K4BUL epİLA4/fr/(1940). KISA SÜGEDE */AShtrN£TOH'DAtCj fNSİUZ ELÇt'UGt iLMr'şTy. söyLece, ÇOK Ö*IEMU sf/&A/zt ÖĞ&&VME OLAUAĞfNA &mtŞMUfTU. PH/LBy, BUULA&t GİZLİCE T*GM**Z7*ypt. ANCAtC, KEA/OİSİ Gİ8İ Ç^T »4MLI ÇAU- f'Kİ AüfüAPAÇt P£ÇfPGE OCUP SOVYETlM&E KAÇ.1NCA, /#_ NE SON VE&İLMlÇ AMA, £YL£ML££l ANnANAMAMŞ T.C. BEYOĞLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1998/764 * Davacı Hayrettin Odabaşı vekili tarafmdan davahlar aleyhine açılan tescil davasında: Mahkememızden verilen 28.12.1999 gün ve 1999/710 sayılı kararda yazılı olduğu üzere davanın kabuhl ile Beyoğlu Sütlüce Mah. 115/286 paf- ta 3257 ada 2 parsel sayılı gayrimenkulün M.K.nun 639/2. maddesı gereğince 960/8640 hissesinin Hakkı oğlu Hüseyin Zeki adına olan tapu kay- dının iptali ile davacı Hayrettin Odabaşı adına tesciline, 24.6.1999 tarihli krokinin dikkate alınmasuıa, 36.000.000- TL hüküm harcından peşin alınan 9.000.000.- TL harcın mahsubu ile bakiye 27.000.000.- TL harcın davalılardan tahsiline, verihniş bulunan tedbirin devamına, davacı tara- fmdan peşin sarfedilen, 70.757./ 000.- TL yargılama gıderinın davalılardan tahsilı ile davacıya ödenmesine takdiren 59.000.000.- nisbi vekâlet ücretinin davalılardan tahsilı ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, davahlar Sevım Pektaş, Birsen Pektaş, Tarkan Pektaş, Nacı Okan Pektaş ve Fatma Zuhal Pektaş'ın tebligata sarih adresleri ohnadığuıdan işbu ilanın karar teblıği yerine geçmek üzere, gazetede ilamndan itibaren 7 gün son- ra başlamak üzere 15 gün içinde temyiz edılmediğı takdırde davahlar hakkısda karann kesinleşeceği ilan olunur. 18.1.2000 Basın: 2256 PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU 'Salaklık' Üzerine Bankonun arkasındaki güleryüzlü görevlinin uzattığı uçuş kartına bakar bakmaz, uçakta be- ni her zamanki "sinir harbi"ri\n beklediğini anla- mıştım. Türk Hava Yollan'nın tüm uçaklarında ol- duğu gibi "Airbus"\arda da eğer koltuk numara- nız20'nin üzerindeyse, sabah seferlerinde, "ikin- ci sınıf yolcu muamelesi" görüyordunuz. Uçak kalkmadan önce gazete servisi başlıyor, ilk on on beş sırada oturan yolcular gazetelerini aldıktan sonra, eğer yeriniz arkalardaysa, siz hosteslerin, "Kalmadı efendim!" yanıtıyla yetinmek zorunda kalıyordunuz... Belki bu kez?.. Hayıri Her zaman başıma ge- len bu kez de gelmiş, TK 0120 numaralı Ankara seferinin hosteslerinin daha 19. sırada, "Maale- sef efendim..." demeye başlamalanyla birlikteyol- cular arasından homurtular yükselmeye başlamış- tı. "Bunu bildiğim için sizden, bana bir gazete ayırmanızı rica etmiştim kapıda..." Üç sıra önde oturan Fenerbahçe Kulübü Genel Sekreteri Kök- sal Özbek'e hostesin yanıtı, "Bununla nasıl ba- şa çıkanz?" olmuştu. Hostesin yüzünde, o anda duyduğu sıkıntıyı, ezikliği görebiliyordunuz. Uçuş görevlileri her sabah aynı sorulan duymaktan, aynı eleştirileri dinlemekten, aynı yanıtları ver- mekten bezmişler, yorulmuşlardı. "Bu şikâyetle- ri iletmiyor musunuz?" Hiç iletmez olurlar mıydı. Ama nedense THY yönetimi yıllardır inceliklerini, sıcakkanlılıklarını, içtenliklerini korumaya özen gösteren bu özverili genç insanlan her sabah, antik Roma arenalannda aslanlar önüne atılmış köleler gibi çaresiz, savunmasız bırakmakta di- reniyordu. "Bu kadar yeteneksiz, bu kadar düşüncesiz mi bunlar?" Bana, tekerlekli arabanın üzerindeki ga- zete eklerini öneren hosteslerle aramızda gerek- siz, sonuçsuz bir tartışma başlamıştı. Sesim bi- razyükselince, "kabin amiri" koşup gelmiş, "Lüt- fen sabredin", demişti, "Ben size sonra öndekiyol- culardan okunmuş bir iki gazete getiıirim!" öns\- ralarda oturan yolcular gazetelerini okuyacaklar, katlayıp koltuk ceplerine koyduktan sonra, hos- tesler bunlan toplayıp arkadaki "ikinci sınıfyol- cular"a getireceklerdi! "Yapmayın bunu" dedim, "yukandaki üç beş beceriksizi koruma uğruna böyle görülmemiş, duyulmamış şeyler yapma- yın!" Görevlinin çaresizliği tepemi büsbütün at- tırmıştı. Kendi kendime söyleniyordum. Büyük küçük uğradığımız haksızlıklara tepki gösterme- yen, susan, her şeyi sineye çeken insanlar olmuş- tuk. Sinmiş, koyunlaşmış salaklaşmıştık... Omuzuma bir el dokununca, başımı çevirdim. Arkamdaki koltukta oturan genç adamdı. "Bana salak demeye hakkmızyok." Şaşırmıştım. "Ben de gazete alamadım, ama susuyorum... Ben şimdi salak mıyımyani?" Ne diyeceğimi bilemiyordum. Adam, tüm olup bitenlere, hosteslerle aramızda geçen tüm konuşmalara tanık olmuş, bunlardan çıkara çıkara sonunda, "salak" olup olmadığı so- rusunu çıkarmıştı!... Vereceğim doğru yanıtın o or- tamda nezaket sınınnı aşacağının bilinciyle, "Ne münasebetbeyefendi", dedim, "siz niçin salak ola- caksınız ki?..." Bunu söylerken içimden kahkaha-^ • lar atmak gelmişti. Yanıtı kendi içinde saklı soru- lara bundan daha mükemmel bir örnek olamaz- dı! "Ben şimdi salak mıyım yani?.." Toplum olarak, bireyler olarak ilginç bir yere gelmiştik. Bize yaşatılanlar hiç istediğimiz, hiç arzuladığımız şeyler değildi. Gazetelerde "jigolo serüvenleri" tetirika ediliyordu. Program yapımcı- ları özel çıkar kavgalarını ekranlara taşıyordu. Yoksullar hastane kapılanndasürünüyordu. Oto- mobil sürücüleri yaya geçitlerinde durmuyordu. Bankalar müşterilerini soyuyordu. Elektrik dağı- tım şirketleri ikide bir cereyanımızı kesiyordu. Öğ- retmen isteyen küçük öğrenciler mahkeme kapı- larına taşınıyordu. Kentlerimiz betonlaşıyordu. Kıyılanmız yağma ediliyordu. Doğal zenginlikle- rimiz nükleer enerji odaklarına peşkeş çekiliyor- du. THY uçaklarında yolculara eşit hizmet veril- miyordu... Daha binlerce şikâyetimiz vardı ha- yattan. Sıkılıyor, üzülüyor, bunalıyor, kızıyor, öfke- leniyorduk. Ama nedense bu hayatı değiştirmek, başka hayatlar kurmak için hiçbir şey yapmıyorduk. Ya- şadığımız hayatın, biz müdahale etmeden ken- diliğinden değişebileceğini sanıyorduk. Elimiz ko- lumuz bağlı, usiu uslu oturarak, tepkilerimizi dil- lendirmeyerek, baş kaldırmayarak, üstelik konu- şanları da susturmaya çalışarak bir şeylerin de- ğişebileceğini sanmak, "sa/a/cM"tan başka ne olabilirdi? Uçaktaki adamın haklı olduğu bir nok- ta vardı hiç kuşkusuz. Belki de zaman zaman du- rup, kendimize sormamız gerekiyordu bu soru- yu: "Ben şimdi salak mıyım yani?.." (Faks:0212-723 84 97) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA: 1/ Kannca yu- vası...lpliklerin boyanmakisten- meyenbölümle- rinin sanlarak boyaya batınl- masıyohıylauy- gulanan bir tür boyama teknigi. 2/EdremitKör- fezi kıyısında tu- ristikbiryöre... Argoda olgun, yakışıkh ve pa- ralı erkeğe veri- len ad. 3/ Kuzu sesı. . Göze batan, dikkat çe- ken. 4/ Yankı... Hicap. 5/ Pulluğun toprakta aç- üğıçizgı. 6/"—Yülar": Orhan Kemal'inroma- nı... Üye. 7/ Japonya'nın eski adı... Duman leke- si. 8/ Bez dokuma tezgâ- hı... Bir elektrik devresin- deki akımı, başka bir 8 devreden geçen akımda- g ki değişıklikler aracılı- ğıyla denetleyen aygıt. 9/ Eskiden Macar ve Fransız or- dulannda kullanılmış bir tür askeri başhk... Makine ya- YUKAMDAN AŞAĞIYA: 1/ Cevizli sucuk... Ankara'nın bir ilçesi. II Başıboş ge- zen hayvan süriisü... Baş örtüsü olarak kullanılan bir tür ipekli dokuma. 3/ Bir nota. . Bıtkilerden elde edilen ilaç- larlabir hastahğı iyileştirmek. 4/ Eski dilde burun... Yu- nan mıtolojısınde, güzel sanatlann dokuz perisinden bi- ri. 5/ Bir kumar aracı. 6/ Banndırma... Klavyeli bir çal- gı. 7/ Taze soğan ve marulla pişirilmiş kuzu eti yemeği... Çit, perde. 8/ Kuytu ve sıcak yer... Tokat'ın bir ilçesi. 9/ Bronz... Osmanlılarda gece bekçisi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle