23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23OCAK2000PAZAR 12 PAZAR KONUĞU Ortadoğu'dadeğişen dengeler arasındayer alan Türkiye 'nin durumunu eski Amman Büyükelçisi Suha Untar'la konuştuk 'ORTADOĞU DIŞINDA KAUNMAMALF İsrail'le yapılan anlaşma farklı değil' - Türkiye 'nin İsrail 'le askeri işbiriiği anlaşması imzalamış olması Arap ülkelerini tedirgin etmiş oiabilir mi? - Oiabilir. Yalnız, burada bir yanlış algılama söz konusudur. Benim büdiğim kadanyla Türkiye'nin yaklaşık 16 Arap ülkesiyle benzer anlaşmalan vardır. îsrail'le yapılan anlaşmanın onlardan fârkı yoktur. Irak'la, Libya'yla bile böyle bir anlaşmamız vardır. Koşullar nedeniyle bu anlaşmalar şımdiki halde uygulanmıyor, ama varlar. Ürdün'le böyle bir askeri işbüiiği anlaşmamız bulunuyor. Ben Amman Büyükelçisi 'yken Suriye üzerinden uçakla gelen Türk askeri birlikleri Ürdûn askerleriyle eğitim yaptı. Aynı şekilde Ürdünlüler de Suriye üzerinden uçarak Türkiye'de eğitim yaptilar. Bu askeri işbiriiği çok ileri noktalara vardı. Bence, bu konuda da, biraz önce söylediğim nedenle bir kampanya yürütülüyor. Mısır'ın tsraü'le askeri işbiriiği, Türkiye'nin israil'le askeri işbirliğinden az değil. Mısır'ın Türkiye'yle askeri işbiriiği de az değil. Hatta Türkiye Mısır'a 41 tane F-16 uçağı sattı. Mısır, çok yakm bir geçmişte 'Çöl Yıkba' adlt bir askeri tatbikat yaptı. Isrâilli subaylar Mısır'da ordunun eğıtilmesi için birtakım çalışmalar yapıyor. Ortadoğu'da lîderlik kavgası var1 - Mısır bu askeri UişkUerini sürdürdüğünde sorun çıkmtyor da Türkiye benzer ilişkiler içine girdiğinde neden sorun çıkarıJıyor? - Bakm, Ortadoğu'da liderlik kavgası var. Bu liderlik kavgasında tabii ki en ağırhklı unsur Mısır. Mısır, ne olursa olsun, her koşulda Ortadoğu'nun lideri oldugunu düşünüyor. Geçmişine, büyüklüğüne, ekonomisinc baktığınızda bu isteginde haklı görülebilir de. Ama bu, aynı zamanda Mısır için bir tutku halini almış durumda. Ortadoğu politikasmı saptayan her ülkenin bu unsuru dikkate alması gerekir. Türkiye'nin de bunu yapması lazundır. Üstelik, Türkiye Mısır'ın doğal rakibidir. İstese de, istemese de rakibidir. Ortadoğu'da üç ülke birbirinin, bunlardan ikisi de Türkiye'nin rakibidir. Bu üç ülke, tran, Mısır ve Türkiye'dir. Aynca bu üç ülke birbirinin tek tek rakibi halindedir. Ortadoğu'da Mısır'ın en azmdan bu konuda, deyim yerindeyse 'idare edümesi' temeldır. Bunu yapmamak için hiçbir neden de yoktur. Kaldı ki Türkiye'nin hiçbir şekilde Ortadoğu'nun lideri olmak gibi bir beklentisi ve arzusu da yoktur. Türkiye'nin Ortadoğu'dan beklentileri ve çıkarlan şu anda, güvenlıği bir tarafa bırakırsak, ekonomiktir, ticaridir. Bugünkü dünyada zaten arük Ortadoğu da hegemonya peşinde olmak söz konusu değildir. Ostelik Ortadoğu'nun liderliğj çok da öyle arzu edilecek bir konum değildir. Benim görebildiğim kadanyla dertsiz başmıza dert açmaktır. Bizim kendi derdimiz kendimize fazlasıyla yetiyor. Ortadoğu'da bugün, istese de istemese de liderlik rolünü üstlenmiş ABD var. Geçmişte bu rolü üstlenmeye çalışan lngiltere, Fransa gibi ülkeler hem perişan olmuşlar. hem perişan etmişlerdir. ABD, daha pratik yaklaşımlı bir devlettir. Umanm Ortadoğu'daki işleri daha başanlı biçimde derleyip toparlayabilir. Bu konuda da Türkiye'yle işbiriiği yapma arzusundadır. ABD'nin Türkiye'yle stratejik işbirliğinin içinde Ortadoğu zaten var. Burada şu noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Türkiye hiçbir şekilde Ortadoğu'yu ikinci plana atamaz. Son derece pragmatik, akılcı, teknolojiye, ortaklık ve işbiriiği esasına dayalı bir Ortadoğu pohtikastru Türkiye'nin yürütmesi ve sürdürmesi gerekmektedir. PORTRE / SUHA UMAR LEYLA TAVSANOGLU Oriadoğu da dengeler değişiyor. Ozelde, konuların parametrelerinde de değişiklikler oluyor. Vizyonlar değişiyor, gelişiyor. * Ortadoğu ülkeleri, hızla yer değiştiren dinamiklerin dürtüsünde, yeni liderler arayışları içindeler. Bir zamanların çocuk > kuşakları artık orta yaşa geldiklerinde, hâlâ aynı ve ülkelerini sorunsalların karmaşasında boğulma noktasına getiren liderlerle ömürlerini tüketmek istemiyor gibi görünüyorlar. Kimilerine göre içsel, kimilerine göre de dışsal Ortadoğulu olarak değerlendirilen Türkiye bu dinamiklerin ortasında ne yapıyor? Yarı-bulunduğu bu bölgenin konularına yeterince eğilebiliyor mu? Bu konuların ve bölgenin sorunlarının bilincinde mi? Yoksa, bölgenin Arap ülkelerinin kendisine öteden beri uyguladığı "çekindirme ve caydtrma"politikasına baş mı eğiyor? Arada bir aşka gelip bir "vur-kaç" eylemine girmeyi miyeğliyor? Değişen bu dinamikler, emr-i Hak vaİci olduğunda başa geçenyeni liderlerle ilgili tuttuğuyol nedir? Son olarak da, iki can düşmanı, İsrail ve Suriye 'nin vardıklan Golan Tepeleri 'nin 33 yıldan sonra Suriye 'ye devri anlaşmasının iki tarafiçin de getirisi neler oiabilir? Bu saydığımız noktaları, yaklaşık biryıl öncesine kadar Amman Büyükelçisi olan Suha Umar 'la konuştuk. Yükseköğrenimini A Û Siyasal BUgiler Fakültesi 'nde tamamladıktan sonra 1967'de DtşişleriBakanhğı'na girdL tlk olarak NATO Dairesî'nde çalıştu Peron 'un cumhurbaşkanhğı döneminde Buenos Aires Büyûkelçiliği'ne İkinci Kâüp olarak atandı; sonradan Başkâtip oldu. Burgaz Başkonsolosluğu 'nda maiyette başkonsolos olarak görev aldı. Ankara'ya döndüğünde Denizcilik ve Havacüık Şube Müdürlüğü yaptı. Avrupa Konseyi Türkiye Daimi Temsilciliği'ne Müsteşar olarak atandı. Dokuz ay kadar TBMM Dışilişküer Komisyonu 'na danışmanlıkyaptt NATO Daimi TemsUciliği'nde önce Siyasi Müsteşar, daha sonra Daimi Temsilci Yardtmcısı oldu. O zamanki adıyla Avrupa Güvenlik ve İşbiriiğiKonferansı'na (AGİK) temsilciyardımcısı olarak Viyana'ya atandu Ankara 'ya döndüğünde dörtytl kadar Çok Taraflı Güvenlik ve SUahsızlanma Genel Müdür Yardımcıhğı yapti. 1995-98 arası Amman Büyükelçiliği görevini yürüttükten sonra Dışişleri'nden erken emekliliğini istedl Şimdilerde Av ve Yaban Hayatı Geliştirme ve Tanıtma Vakfi 'nin başkanlığını yapıyor. SürdürülebUir kaUanma konusunda çeşitii çalışmalar yürütüyor. - Ortadoğu 'da son ayiardaki gelişmeler çok dikkat çeJaci. En son olarak da İsrail ve Suriye, lsrail'in 1967'den beri işgali altı- na tuauğu Golan Tepeleri'nden çekümesi konusunda anlaşma- ya vanUar. öteyandan Ürdün 'ün, bölgede Lübnan 'ınyeriniala- cağı biçüninde haberler dolaşıyor. Bu arada lrakta Saddam re- jiminin daha ne kadar süreyle ayakta kalacağı dikkatle izleniyor. Bûtün bu karmaşıkbölge denklemiiçinde Türkiye'ninyerinina- sü değerlendüiyorsunuz? - Isterseniz önce kısaca, Ortadoğu'da özellikle 1990 Körfez bu- nalıminrlan sonra nasıl bir tablonun ortaya çıktığına bakalım. Körfez bunalımı ve Irak'ın Kuveyt'i işgali Ortadoğu'daki bü- tün dengeleri ve beklentileri degiştirmistir. Irak'ın Kuveyt'e sal- dırmasını özendıren, onu o konuma getiren koşullan ve içinde belli başlı müttefiklerimizin de bulunduğu ülkelerin Irak'a silah edinmesinde yaptıklan olumsuz katkılan bir tarafa bıraksak bi- le Körfez bunalımıyla Ortadoğu'da lsrail'in, Ürdün'ün ve tümüy- le Ortadoğu'nun konumu, özellikle bazı ülkeler açısından değiş- miştir. - Bunlar hangi ülkeler? - Bu ülkelerden bir tanesi ve belki de en önde geleni ABD'dir. ABD, Sovyetler Birligı ve Varşova Pakn'nın dağılmasından. Rus- ya Federasyonu'nun ciddi sıkıntılar içine düşmesinden sonra dün- yadakı tek süper güç olarak kaldı. Bunun en büyük etkılennden birisi Ortadoğu'da görülmüştür. ABD dünyanın tek süper gücü olarak kalmışür, ama dogrusu bunun pek de fazla keyfine vara- mamıştır. Birdenbıre tek başına kalmanın çok ciddi sakıncalan, sı- kıntılan ve dertleri oldugunu fark etmiştir. Işte, bu da öncelikle Or- tadoğu'da ortaya çıkmıştır. Irak- Kuveyt olayından sonra ABD, içinde Türkiye'nin de bulunduğu bir müttefikler grubu oluşturmuş ve olaya zamanında müdahale et- miş, olayı durdurmuş, geriye çe- virebilmiştir. Ama Irak hâlâ ora- da bir sorun, bir çıbanbaşı olma- ya devam ediyor. ABD, o harekete girişirken ta- bii ki bölgede yeni dengeler, yeni dayanacağı unsurlar, ülkeler ara- mak zorunda kaknıştır. Bunlar- dan birisi Türkiye'ydi. Türkiye bölgeyle en yakından ilgili ülke- lerden birisidir. Hatta bölgeyi en kolay etkikyebılecek ülkelerden bir tanesidir. - öbürleri hangüeri? - öbûrü Suudi Arabistan'dır. Çünkü, ABD Körfez bunalımı sa- yesinde Suudi Arabistan'a, Kör- fez ülkelerine fıilen yerleşmiştir. Mısır'la ilişkileri birdenbire nite- lik değiştirmiştir. ABD'nin Ür- dün'le ilişkileri akıl almaz biçim- de değişmıştir. Bu arada Israıl'le ilişkilerde de değişiklik gözlen- mektedir. ABD, İsrail'i hıçbirza- man gözden çıkannamıştır; onu gözden çıkaracağını söylemek de hiç gerçekçi olmaz. Ama ABD'nin İsrail'i her olayda ve her zaman kendı arkasın- da hıssetmesi olgusu ortadan kalkmıştır. İsrail de daha gerçekçi ol- maya yönelmiştir. 'Ortadoğu'da Mısır'sız savaş, Suriye'siz banş olmaz' - Suriye'nin bu bağlamda konumu sizce nedir? -Oraya geliyorum. Bütün bunlara bir de Suriye'yi eklemek la- zun. "Ortadoğn'da Mısn-'sız savaş, Suriye'siz banş olmaz" inancı egemendir. Suriye bu açıdan önem kazanmış ve ABD de bunu gör- müştür. Bir önceki dönemde ABD'nin Suriye'yi banşa zorlamak ya da ikna etmek için ABD Dışişlen Bakanı'nın 22 seyahat yap- ması zaman zaman Türkiye'yi sıkınüya sokmuştur, ama bu seya- hatler ABD'nin bu gerçeği gördüğünü göstermektedir. Dış pohti- kada şartlar oluşmadan hiçbir şeyi sonuçlandıramazsınız. - Bu sözlerinizle bir önceki dönemde banş şartlannın oluşma- dığını mı söylûyorsunuz? - Evet. Şartlar oluşmadığı için de ABD'nin bu çabalan bekle- nen meyvesini vennemiştir. Yahıız, ABD Ortadoğu'da bu yeni po- litikasını uygulamaya koymuştur. Sadece Israil'e değil, Araplara da dayanmak, Araplan İsrail'le bir an önce banşnrmak ve Ortadoğu'yu bir sorun bölgesi olmak- tan çıkarmak amacındadır. Işte, Türkiye'nin burada ciddi bir rolü vardır ve olması da gerekir. 1. Ortadoğu, Türkiye için, ABD açısından sahip olduğu önem kadar önemlidir. Türkiye'nin Ortadoğu'da öncelikle güvenlik çı- karlan vardrr. Iran, Irak, Suriye hatta İsrail... Bu dört temel ülke bizim açtmızdan güvenlik bağlantılı ülkelerdir. 2. Türkiye'nin Ortadoğu'da çok ciddi ekonomik çıkarlan var- dır. Körfez bunahmından önce Türkiye'nin sadece Irak'ta yüklen- diği işler 4 milyar dolar civanndaydı. Irak bunalımı yüzünden Tür- kiye'nin Körfez ülkelerine sebze-meyve n'careti etkilenmiştir. Kör- fez bunalnnı yüzünden Türkiye'nin Suriye'yle ilişkileri değişmiş- tir, ticareti değişmıştir. Böylece de Türkiye'nin Ortadoğu ülkelerine ekonomik açıdan nüfuz etme yeteneği kısıtlanmışür. 3. Türkiye'nin Ortadoğu'da sosyal ve kültürel çıkarlan vardır. Bütün bu temel unsurlan dikkate aldığımızda Türkiye'nin Orta- doğu'nun dışında kalması ya da Ortadoğu'ya ilgisini azaltması bi- le yanlış bir politikadır. Bu bir kayıptır. - Peki, Türkiye'nin, Ortadoğu 'daki su sorunu bağlamında ro- lü sizce nedir? - Tabii ki bütün bunlara su sorununu eklemek lazım. Su, Orta- doğu'da ciddi bir konudur. Su yüzünden savaş çıkacak, filan gibi sözler söylendi. Bunlar spekülatif sözlerdir. Dış politika spekülasyon üzerine kuruhnaz. Savaş çıkması, istenen bir şey değildir. Savaş çıkmama- sı için çaba gösterilir. Su, Türkiye yönünden baktığımızda Ortadoğu açısından bizim için ya bir kazanım ya da ciddi bir sorun olacakür. özal'ın 'Banş Suyu Projesi' vardı. Manavgat'tan Israü'e, oradan Ürdün'e, hatta başka ülkelere su sevkıyatı projesi de gündemde. Bunlar akıllıca fıkirler, önerilerdir. 'Bizim hiç kunseye verflecek fazla suyumuz yoktur' - Peki, bunlar sizceyaşama geçirilebilir mi? - Bunlann yaşama geçirilmesı koşullara bağhdır. Suriye, Türki- ye'ye baskı yapıp, yaptınp Türkiye'nin sulannı alabileceğini dü- şünüyorsa ve düşündüğü sürece banş suyu projesini engeller. Ama Suriye'yle hem Türkiye'nin ilişkileri, hem Ortadoğu ba- nş görüşmelerindeki gelişmeler başka yönde olursa o zaman bu projeler, ortak birtakun getiriler söz konusu edilerek gündeme tek- rar getirilebüir ve gerçekleştirilebilir de... Çünkü bu tür bir proje deniz suyunun antılması ve başka kay- naklann kullanıhnasmdan çok daha ekonomiktir. Yalnız, bunun ıçın Türkiye'nin kendisine çekidüzen vermesi la- zundır Türkiye'de şu anda, "Bizim hiç künseye verilecek fazla su- yumuz yoktur" sözü geçerlıdır. Bu doğrudur. Türkiye su zenginı bir ülke değildir. Ama Türkiye'nin kendi su kaynaklannı akıllıca kullandığı söy- lenemez. Turkıye, son 30 yılda uyguladığı tanm, ormancılık, hay- vancılık, sulama, yerleşme, kentleşme, sanayileşme, sanayide yer seçimi p>olitikalan nedeniyle kendı su kaynaklannı ne yazık ki he- der etmektedır; büyük ölçüde de etmiştir. Şu anda Türkiye'nin Ba- tı ve Orta Anadolu bölgeleri bu yanhş politıkalar nedeniyle susuz- luğa mahkûm edilmiştır. Fırat ve Dicle nehirleri sulannm Orta ve Baü Anadolu'ya nak- ledilmesi projesi vardu". Bu sorun, bu projeden kaynaklanmakta- dır. Oysa bütün bunlar tamamıyla atılan yanhş adımlann sonucu- dur. Bu yanhş adımlardan dönülmesi mümkündür. Dönülürse, Tür- kiye'nin su kaynaklanndan Türkıye'ye ek getin sağlayacak bi- çimde Ortadoğu bağlantılı olarak yararianılması mümkündür. Bütün bu unsurlan göz önüne aldığımızda Türkiye'nin her an ve her şekilde Ortadoğu'nun içinde olması lazım. Ortadoğu banş görüşmelerinin içinde olması gerekiyor. 'Drili görüşmderin içinde oimak bir şey kazandırmaz' - Türkiye'nin Ortadoğu banşı için ikiligörüsmelerin içinde mi olması gerektiğini söylûyorsunuz? - Hayır, ikilı görüşmelerin içinde değil. tküi görüsmelerin için- de olmak Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmaz. Ancak, Türkiye iki- li görüşmeleri perde aıkasmdan yönlendirebüir. Nitekim biz, tsrail'le Ürdün arasmdaki bazı ikiü görüşmeleri ve vanlan sonuçlan böyle etkileyebildik. Bulgaristan'la ikili ilişkile- rimizi, yani güvenlik, silahlann kontrolû, güvenlik artüncı önlem- ler konulanm İsrail ve Ürdün'e anlatarak ve bunlann getirilerini kendilerine izah ederek onlar için de uygulanabilir oldugunu gös- terdik. Nitekim bunu uyguladılar, uygulamaya da devam ediyor- lar. Bunlar, ikili görüşmelere dolayh katkırruzdır. Çoklu görüşme- lere ise çok daha doğrudan katkıda bulunabüiriz, bulunmalıyız da... Geçmişte de bazı alanlarda katkıda bulunduk zaten. Bunlar çok da yararlı ohnuştur. Türkiye'nın öncülük ettiği, anlatarak benimset- tiği birçok unsur bugün kâğıda dökülmüş durumdadır, uygulama- ya hazır olarak da beklemektedir. - Bunlardan somut bir örnek verebilir misiniz? - Doğu Akdeniz'de arama kurtarma çalışması var. Bunun iki yıl önce ilk uygulaması oldu, Ürdün de gözlemci olarak katıldı. Bu, Arap dünyasında kıyametler koparttı. İkinci uygulamanın yapılacağı söyleniyor. Ancak Ürdün buna katılmayacağını açıkladı. Benim gördüğüm kadanyla bu, Ürdün'le üişkilenmizde gırdığımiz değişik bir dönemden kaynaklanıyor. Bugün birçok unsur. Ortadoğu'da güvenin yerleşmesine neden ola- cak birçok geüşme Türiaye 'nin katkısıyla gerçekleştirihniştir. Tür- kiye'nin ağırlığı buradan kaynaklanmaktadır. Urdün-Türkiye üişkikri - Ürdün 1e Uişküerimizde değişik bir dönemden söz etüniz. An- kara 'nın Amman 'la ilişkileri hep iyi olmuştu. Şimdi nasd deği- şik bir dönemden geçiyoruz? - Çok yakın bir geçmişte Ürdün'den döndüğüm için bu konuda çok dikkatli olmak ihtıyacını duyuyorum. Öyle olmakla bhiikte, benim Ürdün'de bulunduğum dönemdeki ilişküerin gjelişme dü- zeyi ve vardığı noktayı dikkate aldığunda, bu- süredir Ürdün-Tür- kıye ilişkilerinde bir yavaşlama, duraklama, durağan hale gelme oldugunu görüyorum. Biliyorsunuz, Ürdün'de Kral Hûseyin vefat ettikten sonra yerine oğlu AbduDah geçti. Çok aklı başmda, bıze yakm bir kişidir. Ben, ilişkilerde vanlan bu durağanlığın bu deği- şikhkten kaynaklandığmı sanmıyorum. Ürdün'de şu anda dış po- lıüka ve devlet politikasuun yürütühnesinden sorumlu olan Saray Nazın, Istihbarat Başkanı ve Dışişlen Bakanı da bıze yakın, Tür- kiye'yle ilişkilere önem veren insanlardır. Buradan da bir sıkınb oldugunu sanmıyorum. Belki de ilişkilerin yürütühnesinde fıilen görev yapan kişilerin yaklaşımlanndan kaynaklamyor oiabilir. Umanm öyledir. Çünkü bu tür olumsuz gelışmelenn ortadan kaldınhnası daha kolay olur. Pek çoğunun düşüncesinin aksine, bu çağda bile her türlü politi- kada, dış polıtikada bile kişıler ve kişüiklenn etkisi büyüktür. - Peki, istersenizyine Türkiye'nin Ortadoğu 'daki rolüne döne- lim... - Türkiye'nin Ortadoğu'daki ; 1; ağırlığı, en kolay, eger Ortadoğu'dd^P. gözlemci bir ruhla bulunuyorsanız görülebüıyor. Burada bir somut ör- nek vermek ıstiyorum. Demin sö- zünü ettiğim arama kurtarma tat- bikatmda kıyamet koptu. Bu kıya- metin kopmasmm başını da Mısır çekti. Oysa Mısır, banş görüşmelerin- de güvenlik artüncı bu önlemnı ha- zu-hğmabaşından sonuna kadarka- nldı, ortaya çıkan metoe de onayı- nı verdi. Yine, Apo olaymda Ürdün hariç, Ortadoğu'da akıl almaz bir olumsuz kampanya başlatıldı ve yürütüldü. Bu olayı dengeleyen, büyük riskler ahna pahasma, Ür- dün'dür. Benzer daha bir iki olaya baktığımızda en ayınrlan ben şunu gördüm: Ortadoğu ülkeleri Türki- ye'nin gücünün ve potansiyehnin bizden çok daha fazla farkındadır- lar. Türkiye'nin, ağırlığını Ortado- ğu'da herhangi bir taraftan yana koyması durumunda dengelerin çok ciddi biçimde değişeceğinin farkmdadn-lar. Böyle olunca, in- sanlar arasmdaki ilişkilerde oldu- ğu gibi devletler arasmdaki ilişki- lerde de iki yol seçersiniz. Birinci- sı, bu dengelen değıştırebılecek ağu-lığı kendi tarafınıza çekmek- tir. tkincisı de, bunu yapamayacaksanız ya da herhangi bir neden- le yapmak istemiyorsamz. o dengeleri değiştirebilecek ağu-lığı pa- siüze eder; onu çekingen, ağırüğuu kullanamayacak hale gearmek istersiniz. Bunlar iki temel davranış biçimidir. Genellikle, Arap ülkelerinin büyük bir bölümü bu ikinci seçe- neği tercih etmektedirler. Işte, bukampanyalarda buradan kaynak- lanmaktadır. Amaç, Türkiye'yi ürkütmek, çekingen hale getrrmek, böylece de yapması gereken katkıyı, atması gereken adımı yaptır- mamak, aturmamak... 'Ozel sektöre ciddi destek verihneli' - Türkiye bu akücı poliükayı yürütmeyi becerebüiyor mu? -Yapmak ve becermek isterse yapabihr. Türkiye bu nitelikte bir ülkedir. Dış politika geleneği açısmdan, özel sektörü ve kamu sek- törüyle ekonomik açıdan da bunu yapabilecek durumdadır. Bunu yapmak için çaba göstermektedir. Ama burada özel sektöre çok ciddi destek verilmelidir. Bu da Ortadoğu bölgesindeki temsilci- liklerimizin görevidir. Ben, Türkiye bunu yapabilir, dedim, ama yapmıyor galiba. Çün- kü son bir yıldır Ortadoğu'yla ihşkilerimiz hemen hemen yok gi- bidir. Sayın Cumhurbaşkanı da olmasa Ortadoğu'ya hiç kimsenin dönüp baktığı yok. Saym Ismafl Cem, 1998'in Ocak aymda Suudi Arabistan'a git- me girişüninde bulundu, ama yanlış hanrlamıyorsam, hâlâ bu zi- yaret gerçekleşmedi. Belki AB beklentisi içinde, doğrusu Ortado- ğu'ya ilgi yok gibi görünüyor. Bu, çok büyük yanhş. Çünkü bu za- man içinde Ortadoğu'da çok büyük değişmeler oldu. Hâlâ bu de- ğişmeler de devam ediyor. Öncelikle, Ortadoğu'da liderler değişiyor. Ürdün'de 47 yıl kral- lık yapmış ve Ortadoğu'yu yönlendirmiş bir kişi öldü, yerine, bi- raz da tartışmalı bir biçimde oğlu geldi. Körfez ülkelerinde deği- şikhk oldu. Fas Kralı Hasan da öldü. Suriye Devlet Başkanı Ha- fiz E^sad'm sağlık durumunun da iyi olmadığı büiniyor. tsraü'de Netanyahu gitti, yerine Barak geldi. Bu, çok ciddi bir değışiklık- tir. Netanyahu. Ortadoğu'daki olumlu gelişmeleri üç yıl ertelemiş bir kişidir. Ortadoğu gibi sorunlu bir bölgede Türkiye'nm çok ciddi bir s- trateji çerçevesinde birbirini tamamlayan adunlar atması lazımdır. Dış politika uzun soluklu bir işnr. Bugün attığınız adunm mey- vesini beş, on, hatta yirmi yıl sonra toplamayı göze ahrsamz cid- di bir dış politika yürütebilirsiniz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle