Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23OCAK2000PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
Ortadoğu'dadeğişen dengeler arasındayer alan Türkiye 'nin durumunu eski Amman Büyükelçisi Suha Untar'la konuştuk
'ORTADOĞU DIŞINDA KAUNMAMALF
İsrail'le yapılan
anlaşma
farklı değil'
- Türkiye 'nin İsrail 'le askeri işbiriiği
anlaşması imzalamış olması Arap
ülkelerini tedirgin etmiş oiabilir mi?
- Oiabilir. Yalnız, burada bir yanlış
algılama söz konusudur. Benim büdiğim
kadanyla Türkiye'nin yaklaşık 16 Arap
ülkesiyle benzer anlaşmalan vardır.
îsrail'le yapılan anlaşmanın onlardan fârkı
yoktur. Irak'la, Libya'yla bile böyle bir
anlaşmamız vardır. Koşullar nedeniyle bu
anlaşmalar şımdiki halde uygulanmıyor,
ama varlar.
Ürdün'le böyle bir askeri işbüiiği
anlaşmamız bulunuyor. Ben Amman
Büyükelçisi 'yken Suriye üzerinden uçakla
gelen Türk askeri birlikleri Ürdûn
askerleriyle eğitim yaptı. Aynı şekilde
Ürdünlüler de Suriye üzerinden uçarak
Türkiye'de eğitim yaptilar. Bu askeri
işbiriiği çok ileri noktalara vardı.
Bence, bu konuda da, biraz önce
söylediğim nedenle bir kampanya
yürütülüyor. Mısır'ın tsraü'le askeri
işbiriiği, Türkiye'nin israil'le askeri
işbirliğinden az değil. Mısır'ın Türkiye'yle
askeri işbiriiği de az değil. Hatta Türkiye
Mısır'a 41 tane F-16 uçağı sattı.
Mısır, çok yakm bir geçmişte 'Çöl Yıkba'
adlt bir askeri tatbikat yaptı. Isrâilli
subaylar Mısır'da ordunun eğıtilmesi için
birtakım çalışmalar yapıyor.
Ortadoğu'da
lîderlik
kavgası var1
- Mısır bu askeri UişkUerini
sürdürdüğünde sorun çıkmtyor da
Türkiye benzer ilişkiler içine girdiğinde
neden sorun çıkarıJıyor?
- Bakm, Ortadoğu'da liderlik kavgası var.
Bu liderlik kavgasında tabii ki en ağırhklı
unsur Mısır. Mısır, ne olursa olsun, her
koşulda Ortadoğu'nun lideri oldugunu
düşünüyor. Geçmişine, büyüklüğüne,
ekonomisinc baktığınızda bu isteginde
haklı görülebilir de.
Ama bu, aynı zamanda Mısır için bir
tutku halini almış durumda. Ortadoğu
politikasmı saptayan her ülkenin bu
unsuru dikkate alması gerekir.
Türkiye'nin de bunu yapması lazundır.
Üstelik, Türkiye Mısır'ın doğal rakibidir.
İstese de, istemese de rakibidir.
Ortadoğu'da üç ülke birbirinin, bunlardan
ikisi de Türkiye'nin rakibidir. Bu üç ülke,
tran, Mısır ve Türkiye'dir. Aynca bu üç
ülke birbirinin tek tek rakibi halindedir.
Ortadoğu'da Mısır'ın en azmdan bu
konuda, deyim yerindeyse 'idare
edümesi' temeldır. Bunu yapmamak için
hiçbir neden de yoktur.
Kaldı ki Türkiye'nin hiçbir şekilde
Ortadoğu'nun lideri olmak gibi bir
beklentisi ve arzusu da yoktur.
Türkiye'nin Ortadoğu'dan beklentileri ve
çıkarlan şu anda, güvenlıği bir tarafa
bırakırsak, ekonomiktir, ticaridir.
Bugünkü dünyada zaten arük
Ortadoğu da hegemonya peşinde olmak
söz konusu değildir.
Ostelik Ortadoğu'nun liderliğj çok da
öyle arzu edilecek bir konum değildir.
Benim görebildiğim kadanyla dertsiz
başmıza dert açmaktır. Bizim kendi
derdimiz kendimize fazlasıyla yetiyor.
Ortadoğu'da bugün, istese de istemese de
liderlik rolünü üstlenmiş
ABD var. Geçmişte bu rolü üstlenmeye
çalışan lngiltere, Fransa gibi
ülkeler hem perişan olmuşlar. hem
perişan etmişlerdir. ABD, daha pratik
yaklaşımlı bir devlettir. Umanm
Ortadoğu'daki işleri daha başanlı
biçimde derleyip toparlayabilir. Bu
konuda da Türkiye'yle işbiriiği yapma
arzusundadır.
ABD'nin Türkiye'yle stratejik
işbirliğinin içinde Ortadoğu zaten var.
Burada şu noktaya dikkatinizi
çekmek istiyorum. Türkiye hiçbir
şekilde Ortadoğu'yu ikinci plana
atamaz. Son derece pragmatik, akılcı,
teknolojiye, ortaklık ve işbiriiği esasına
dayalı bir Ortadoğu pohtikastru
Türkiye'nin yürütmesi ve sürdürmesi
gerekmektedir.
PORTRE / SUHA UMAR
LEYLA TAVSANOGLU Oriadoğu da dengeler değişiyor. Ozelde, konuların parametrelerinde de değişiklikler oluyor. Vizyonlar değişiyor, gelişiyor.
* Ortadoğu ülkeleri, hızla yer değiştiren dinamiklerin dürtüsünde, yeni liderler arayışları içindeler. Bir zamanların çocuk >
kuşakları artık orta yaşa geldiklerinde, hâlâ aynı ve ülkelerini sorunsalların karmaşasında boğulma noktasına getiren liderlerle ömürlerini tüketmek
istemiyor gibi görünüyorlar. Kimilerine göre içsel, kimilerine göre de dışsal Ortadoğulu olarak değerlendirilen Türkiye bu dinamiklerin ortasında ne
yapıyor? Yarı-bulunduğu bu bölgenin
konularına yeterince eğilebiliyor mu? Bu
konuların ve bölgenin sorunlarının
bilincinde mi? Yoksa, bölgenin Arap
ülkelerinin kendisine öteden beri uyguladığı
"çekindirme ve caydtrma"politikasına baş mı
eğiyor? Arada bir aşka gelip bir "vur-kaç"
eylemine girmeyi miyeğliyor? Değişen bu
dinamikler, emr-i Hak vaİci olduğunda başa
geçenyeni liderlerle ilgili tuttuğuyol nedir?
Son olarak da, iki can düşmanı, İsrail ve
Suriye 'nin vardıklan Golan Tepeleri 'nin 33
yıldan sonra Suriye 'ye devri anlaşmasının iki
tarafiçin de getirisi neler oiabilir? Bu
saydığımız noktaları, yaklaşık biryıl
öncesine kadar Amman Büyükelçisi olan
Suha Umar 'la konuştuk.
Yükseköğrenimini A Û Siyasal BUgiler Fakültesi 'nde tamamladıktan sonra
1967'de DtşişleriBakanhğı'na girdL tlk olarak NATO Dairesî'nde çalıştu
Peron 'un cumhurbaşkanhğı döneminde Buenos Aires Büyûkelçiliği'ne İkinci
Kâüp olarak atandı; sonradan Başkâtip oldu. Burgaz Başkonsolosluğu 'nda
maiyette başkonsolos olarak görev aldı. Ankara'ya döndüğünde Denizcilik ve
Havacüık Şube Müdürlüğü yaptı. Avrupa Konseyi Türkiye Daimi Temsilciliği'ne
Müsteşar olarak atandı. Dokuz ay kadar TBMM Dışilişküer Komisyonu 'na
danışmanlıkyaptt NATO Daimi TemsUciliği'nde önce Siyasi Müsteşar, daha
sonra Daimi Temsilci Yardtmcısı oldu. O zamanki adıyla Avrupa Güvenlik ve
İşbiriiğiKonferansı'na (AGİK) temsilciyardımcısı olarak Viyana'ya atandu
Ankara 'ya döndüğünde dörtytl kadar Çok Taraflı Güvenlik ve SUahsızlanma
Genel Müdür Yardımcıhğı yapti. 1995-98 arası Amman Büyükelçiliği görevini
yürüttükten sonra Dışişleri'nden erken emekliliğini istedl Şimdilerde Av ve
Yaban Hayatı Geliştirme ve Tanıtma Vakfi 'nin başkanlığını yapıyor.
SürdürülebUir kaUanma konusunda çeşitii çalışmalar yürütüyor.
- Ortadoğu 'da son ayiardaki gelişmeler çok dikkat çeJaci. En
son olarak da İsrail ve Suriye, lsrail'in 1967'den beri işgali altı-
na tuauğu Golan Tepeleri'nden çekümesi konusunda anlaşma-
ya vanUar. öteyandan Ürdün 'ün, bölgede Lübnan 'ınyeriniala-
cağı biçüninde haberler dolaşıyor. Bu arada lrakta Saddam re-
jiminin daha ne kadar süreyle ayakta kalacağı dikkatle izleniyor.
Bûtün bu karmaşıkbölge denklemiiçinde Türkiye'ninyerinina-
sü değerlendüiyorsunuz?
- Isterseniz önce kısaca, Ortadoğu'da özellikle 1990 Körfez bu-
nalıminrlan sonra nasıl bir tablonun ortaya çıktığına bakalım.
Körfez bunalımı ve Irak'ın Kuveyt'i işgali Ortadoğu'daki bü-
tün dengeleri ve beklentileri degiştirmistir. Irak'ın Kuveyt'e sal-
dırmasını özendıren, onu o konuma getiren koşullan ve içinde
belli başlı müttefiklerimizin de bulunduğu ülkelerin Irak'a silah
edinmesinde yaptıklan olumsuz katkılan bir tarafa bıraksak bi-
le Körfez bunalımıyla Ortadoğu'da lsrail'in, Ürdün'ün ve tümüy-
le Ortadoğu'nun konumu, özellikle bazı ülkeler açısından değiş-
miştir.
- Bunlar hangi ülkeler?
- Bu ülkelerden bir tanesi ve belki de en önde geleni ABD'dir.
ABD, Sovyetler Birligı ve Varşova Pakn'nın dağılmasından. Rus-
ya Federasyonu'nun ciddi sıkıntılar içine düşmesinden sonra dün-
yadakı tek süper güç olarak kaldı. Bunun en büyük etkılennden
birisi Ortadoğu'da görülmüştür. ABD dünyanın tek süper gücü
olarak kalmışür, ama dogrusu bunun pek de fazla keyfine vara-
mamıştır. Birdenbıre tek başına kalmanın çok ciddi sakıncalan, sı-
kıntılan ve dertleri oldugunu fark etmiştir. Işte, bu da öncelikle Or-
tadoğu'da ortaya çıkmıştır. Irak-
Kuveyt olayından sonra ABD,
içinde Türkiye'nin de bulunduğu
bir müttefikler grubu oluşturmuş
ve olaya zamanında müdahale et-
miş, olayı durdurmuş, geriye çe-
virebilmiştir. Ama Irak hâlâ ora-
da bir sorun, bir çıbanbaşı olma-
ya devam ediyor.
ABD, o harekete girişirken ta-
bii ki bölgede yeni dengeler, yeni
dayanacağı unsurlar, ülkeler ara-
mak zorunda kaknıştır. Bunlar-
dan birisi Türkiye'ydi. Türkiye
bölgeyle en yakından ilgili ülke-
lerden birisidir. Hatta bölgeyi en
kolay etkikyebılecek ülkelerden
bir tanesidir.
- öbürleri hangüeri?
- öbûrü Suudi Arabistan'dır.
Çünkü, ABD Körfez bunalımı sa-
yesinde Suudi Arabistan'a, Kör-
fez ülkelerine fıilen yerleşmiştir.
Mısır'la ilişkileri birdenbire nite-
lik değiştirmiştir. ABD'nin Ür-
dün'le ilişkileri akıl almaz biçim-
de değişmıştir. Bu arada Israıl'le
ilişkilerde de değişiklik gözlen-
mektedir. ABD, İsrail'i hıçbirza-
man gözden çıkannamıştır; onu
gözden çıkaracağını söylemek de hiç gerçekçi olmaz.
Ama ABD'nin İsrail'i her olayda ve her zaman kendı arkasın-
da hıssetmesi olgusu ortadan kalkmıştır. İsrail de daha gerçekçi ol-
maya yönelmiştir.
'Ortadoğu'da Mısır'sız savaş, Suriye'siz banş olmaz'
- Suriye'nin bu bağlamda konumu sizce nedir?
-Oraya geliyorum. Bütün bunlara bir de Suriye'yi eklemek la-
zun. "Ortadoğn'da Mısn-'sız savaş, Suriye'siz banş olmaz" inancı
egemendir. Suriye bu açıdan önem kazanmış ve ABD de bunu gör-
müştür. Bir önceki dönemde ABD'nin Suriye'yi banşa zorlamak
ya da ikna etmek için ABD Dışişlen Bakanı'nın 22 seyahat yap-
ması zaman zaman Türkiye'yi sıkınüya sokmuştur, ama bu seya-
hatler ABD'nin bu gerçeği gördüğünü göstermektedir. Dış pohti-
kada şartlar oluşmadan hiçbir şeyi sonuçlandıramazsınız.
- Bu sözlerinizle bir önceki dönemde banş şartlannın oluşma-
dığını mı söylûyorsunuz?
- Evet. Şartlar oluşmadığı için de ABD'nin bu çabalan bekle-
nen meyvesini vennemiştir. Yahıız, ABD Ortadoğu'da bu yeni po-
litikasını uygulamaya koymuştur.
Sadece Israil'e değil, Araplara da dayanmak, Araplan İsrail'le
bir an önce banşnrmak ve Ortadoğu'yu bir sorun bölgesi olmak-
tan çıkarmak amacındadır. Işte, Türkiye'nin burada ciddi bir rolü
vardır ve olması da gerekir.
1. Ortadoğu, Türkiye için, ABD açısından sahip olduğu önem
kadar önemlidir. Türkiye'nin Ortadoğu'da öncelikle güvenlik çı-
karlan vardrr. Iran, Irak, Suriye hatta İsrail... Bu dört temel ülke
bizim açtmızdan güvenlik bağlantılı ülkelerdir.
2. Türkiye'nin Ortadoğu'da çok ciddi ekonomik çıkarlan var-
dır. Körfez bunahmından önce Türkiye'nin sadece Irak'ta yüklen-
diği işler 4 milyar dolar civanndaydı. Irak bunalımı yüzünden Tür-
kiye'nin Körfez ülkelerine sebze-meyve n'careti etkilenmiştir. Kör-
fez bunalnnı yüzünden Türkiye'nin Suriye'yle ilişkileri değişmiş-
tir, ticareti değişmıştir.
Böylece de Türkiye'nin Ortadoğu ülkelerine ekonomik açıdan
nüfuz etme yeteneği kısıtlanmışür.
3. Türkiye'nin Ortadoğu'da sosyal ve kültürel çıkarlan vardır.
Bütün bu temel unsurlan dikkate aldığımızda Türkiye'nin Orta-
doğu'nun dışında kalması ya da Ortadoğu'ya ilgisini azaltması bi-
le yanlış bir politikadır. Bu bir kayıptır.
- Peki, Türkiye'nin, Ortadoğu 'daki su sorunu bağlamında ro-
lü sizce nedir?
- Tabii ki bütün bunlara su sorununu eklemek lazım. Su, Orta-
doğu'da ciddi bir konudur. Su yüzünden savaş çıkacak, filan gibi
sözler söylendi.
Bunlar spekülatif sözlerdir. Dış politika spekülasyon üzerine
kuruhnaz. Savaş çıkması, istenen bir şey değildir. Savaş çıkmama-
sı için çaba gösterilir.
Su, Türkiye yönünden baktığımızda Ortadoğu açısından bizim
için ya bir kazanım ya da ciddi bir sorun olacakür. özal'ın 'Banş
Suyu Projesi' vardı. Manavgat'tan Israü'e, oradan Ürdün'e, hatta
başka ülkelere su sevkıyatı projesi de gündemde. Bunlar akıllıca
fıkirler, önerilerdir.
'Bizim hiç kunseye verflecek fazla suyumuz yoktur'
- Peki, bunlar sizceyaşama geçirilebilir mi?
- Bunlann yaşama geçirilmesı koşullara bağhdır. Suriye, Türki-
ye'ye baskı yapıp, yaptınp Türkiye'nin sulannı alabileceğini dü-
şünüyorsa ve düşündüğü sürece banş suyu projesini engeller.
Ama Suriye'yle hem Türkiye'nin ilişkileri, hem Ortadoğu ba-
nş görüşmelerindeki gelişmeler başka yönde olursa o zaman bu
projeler, ortak birtakun getiriler söz konusu edilerek gündeme tek-
rar getirilebüir ve gerçekleştirilebilir de...
Çünkü bu tür bir proje deniz suyunun antılması ve başka kay-
naklann kullanıhnasmdan çok daha ekonomiktir.
Yalnız, bunun ıçın Türkiye'nin kendisine çekidüzen vermesi la-
zundır Türkiye'de şu anda, "Bizim hiç künseye verilecek fazla su-
yumuz yoktur" sözü geçerlıdır. Bu doğrudur. Türkiye su zenginı
bir ülke değildir.
Ama Türkiye'nin kendi su kaynaklannı akıllıca kullandığı söy-
lenemez. Turkıye, son 30 yılda uyguladığı tanm, ormancılık, hay-
vancılık, sulama, yerleşme, kentleşme, sanayileşme, sanayide yer
seçimi p>olitikalan nedeniyle kendı su kaynaklannı ne yazık ki he-
der etmektedır; büyük ölçüde de etmiştir. Şu anda Türkiye'nin Ba-
tı ve Orta Anadolu bölgeleri bu yanhş politıkalar nedeniyle susuz-
luğa mahkûm edilmiştır.
Fırat ve Dicle nehirleri sulannm Orta ve Baü Anadolu'ya nak-
ledilmesi projesi vardu". Bu sorun, bu projeden kaynaklanmakta-
dır. Oysa bütün bunlar tamamıyla atılan yanhş adımlann sonucu-
dur. Bu yanhş adımlardan dönülmesi mümkündür. Dönülürse, Tür-
kiye'nin su kaynaklanndan Türkıye'ye ek getin sağlayacak bi-
çimde Ortadoğu bağlantılı olarak yararianılması mümkündür.
Bütün bu unsurlan göz önüne aldığımızda Türkiye'nin her an
ve her şekilde Ortadoğu'nun içinde olması lazım. Ortadoğu banş
görüşmelerinin içinde olması gerekiyor.
'Drili görüşmderin içinde oimak bir şey kazandırmaz'
- Türkiye'nin Ortadoğu banşı için ikiligörüsmelerin içinde mi
olması gerektiğini söylûyorsunuz?
- Hayır, ikilı görüşmelerin içinde değil. tküi görüsmelerin için-
de olmak Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmaz. Ancak, Türkiye iki-
li görüşmeleri perde aıkasmdan yönlendirebüir.
Nitekim biz, tsrail'le Ürdün arasmdaki bazı ikiü görüşmeleri ve
vanlan sonuçlan böyle etkileyebildik. Bulgaristan'la ikili ilişkile-
rimizi, yani güvenlik, silahlann kontrolû, güvenlik artüncı önlem-
ler konulanm İsrail ve Ürdün'e anlatarak ve bunlann getirilerini
kendilerine izah ederek onlar için de uygulanabilir oldugunu gös-
terdik. Nitekim bunu uyguladılar, uygulamaya da devam ediyor-
lar. Bunlar, ikili görüşmelere dolayh katkırruzdır. Çoklu görüşme-
lere ise çok daha doğrudan katkıda bulunabüiriz, bulunmalıyız da...
Geçmişte de bazı alanlarda katkıda bulunduk zaten. Bunlar çok da
yararlı ohnuştur. Türkiye'nın öncülük ettiği, anlatarak benimset-
tiği birçok unsur bugün kâğıda dökülmüş durumdadır, uygulama-
ya hazır olarak da beklemektedir.
- Bunlardan somut bir örnek verebilir misiniz?
- Doğu Akdeniz'de arama kurtarma çalışması var. Bunun iki yıl
önce ilk uygulaması oldu, Ürdün de gözlemci olarak katıldı. Bu,
Arap dünyasında kıyametler koparttı.
İkinci uygulamanın yapılacağı söyleniyor. Ancak Ürdün buna
katılmayacağını açıkladı. Benim gördüğüm kadanyla bu, Ürdün'le
üişkilenmizde gırdığımiz değişik bir dönemden kaynaklanıyor.
Bugün birçok unsur. Ortadoğu'da güvenin yerleşmesine neden ola-
cak birçok geüşme Türiaye 'nin katkısıyla gerçekleştirihniştir. Tür-
kiye'nin ağırlığı buradan kaynaklanmaktadır.
Urdün-Türkiye üişkikri
- Ürdün 1e Uişküerimizde değişik bir dönemden söz etüniz. An-
kara 'nın Amman 'la ilişkileri hep iyi olmuştu. Şimdi nasd deği-
şik bir dönemden geçiyoruz?
- Çok yakın bir geçmişte Ürdün'den döndüğüm için bu konuda
çok dikkatli olmak ihtıyacını duyuyorum. Öyle olmakla bhiikte,
benim Ürdün'de bulunduğum dönemdeki ilişküerin gjelişme dü-
zeyi ve vardığı noktayı dikkate aldığunda, bu- süredir Ürdün-Tür-
kıye ilişkilerinde bir yavaşlama, duraklama, durağan hale gelme
oldugunu görüyorum. Biliyorsunuz, Ürdün'de Kral Hûseyin vefat
ettikten sonra yerine oğlu AbduDah geçti. Çok aklı başmda, bıze
yakm bir kişidir. Ben, ilişkilerde vanlan bu durağanlığın bu deği-
şikhkten kaynaklandığmı sanmıyorum. Ürdün'de şu anda dış po-
lıüka ve devlet politikasuun yürütühnesinden sorumlu olan Saray
Nazın, Istihbarat Başkanı ve Dışişlen Bakanı da bıze yakın, Tür-
kiye'yle ilişkilere önem veren insanlardır. Buradan da bir sıkınb
oldugunu sanmıyorum.
Belki de ilişkilerin yürütühnesinde fıilen görev yapan kişilerin
yaklaşımlanndan kaynaklamyor oiabilir. Umanm öyledir. Çünkü
bu tür olumsuz gelışmelenn ortadan kaldınhnası daha kolay olur.
Pek çoğunun düşüncesinin aksine, bu çağda bile her türlü politi-
kada, dış polıtikada bile kişıler ve kişüiklenn etkisi büyüktür.
- Peki, istersenizyine Türkiye'nin Ortadoğu 'daki rolüne döne-
lim...
- Türkiye'nin Ortadoğu'daki ;
1;
ağırlığı, en kolay, eger Ortadoğu'dd^P.
gözlemci bir ruhla bulunuyorsanız
görülebüıyor. Burada bir somut ör-
nek vermek ıstiyorum. Demin sö-
zünü ettiğim arama kurtarma tat-
bikatmda kıyamet koptu. Bu kıya-
metin kopmasmm başını da Mısır
çekti.
Oysa Mısır, banş görüşmelerin-
de güvenlik artüncı bu önlemnı ha-
zu-hğmabaşından sonuna kadarka-
nldı, ortaya çıkan metoe de onayı-
nı verdi. Yine, Apo olaymda Ürdün
hariç, Ortadoğu'da akıl almaz bir
olumsuz kampanya başlatıldı ve
yürütüldü. Bu olayı dengeleyen,
büyük riskler ahna pahasma, Ür-
dün'dür. Benzer daha bir iki olaya
baktığımızda en ayınrlan ben şunu
gördüm: Ortadoğu ülkeleri Türki-
ye'nin gücünün ve potansiyehnin
bizden çok daha fazla farkındadır-
lar. Türkiye'nin, ağırlığını Ortado-
ğu'da herhangi bir taraftan yana
koyması durumunda dengelerin
çok ciddi biçimde değişeceğinin
farkmdadn-lar. Böyle olunca, in-
sanlar arasmdaki ilişkilerde oldu-
ğu gibi devletler arasmdaki ilişki-
lerde de iki yol seçersiniz. Birinci-
sı, bu dengelen değıştırebılecek ağu-lığı kendi tarafınıza çekmek-
tir. tkincisı de, bunu yapamayacaksanız ya da herhangi bir neden-
le yapmak istemiyorsamz. o dengeleri değiştirebilecek ağu-lığı pa-
siüze eder; onu çekingen, ağırüğuu kullanamayacak hale gearmek
istersiniz. Bunlar iki temel davranış biçimidir.
Genellikle, Arap ülkelerinin büyük bir bölümü bu ikinci seçe-
neği tercih etmektedirler. Işte, bukampanyalarda buradan kaynak-
lanmaktadır. Amaç, Türkiye'yi ürkütmek, çekingen hale getrrmek,
böylece de yapması gereken katkıyı, atması gereken adımı yaptır-
mamak, aturmamak...
'Ozel sektöre ciddi destek verihneli'
- Türkiye bu akücı poliükayı yürütmeyi becerebüiyor mu?
-Yapmak ve becermek isterse yapabihr. Türkiye bu nitelikte bir
ülkedir. Dış politika geleneği açısmdan, özel sektörü ve kamu sek-
törüyle ekonomik açıdan da bunu yapabilecek durumdadır. Bunu
yapmak için çaba göstermektedir. Ama burada özel sektöre çok
ciddi destek verilmelidir. Bu da Ortadoğu bölgesindeki temsilci-
liklerimizin görevidir.
Ben, Türkiye bunu yapabilir, dedim, ama yapmıyor galiba. Çün-
kü son bir yıldır Ortadoğu'yla ihşkilerimiz hemen hemen yok gi-
bidir. Sayın Cumhurbaşkanı da olmasa Ortadoğu'ya hiç kimsenin
dönüp baktığı yok.
Saym Ismafl Cem, 1998'in Ocak aymda Suudi Arabistan'a git-
me girişüninde bulundu, ama yanlış hanrlamıyorsam, hâlâ bu zi-
yaret gerçekleşmedi. Belki AB beklentisi içinde, doğrusu Ortado-
ğu'ya ilgi yok gibi görünüyor. Bu, çok büyük yanhş. Çünkü bu za-
man içinde Ortadoğu'da çok büyük değişmeler oldu. Hâlâ bu de-
ğişmeler de devam ediyor.
Öncelikle, Ortadoğu'da liderler değişiyor. Ürdün'de 47 yıl kral-
lık yapmış ve Ortadoğu'yu yönlendirmiş bir kişi öldü, yerine, bi-
raz da tartışmalı bir biçimde oğlu geldi. Körfez ülkelerinde deği-
şikhk oldu. Fas Kralı Hasan da öldü. Suriye Devlet Başkanı Ha-
fiz E^sad'm sağlık durumunun da iyi olmadığı büiniyor. tsraü'de
Netanyahu gitti, yerine Barak geldi. Bu, çok ciddi bir değışiklık-
tir. Netanyahu. Ortadoğu'daki olumlu gelişmeleri üç yıl ertelemiş
bir kişidir.
Ortadoğu gibi sorunlu bir bölgede Türkiye'nm çok ciddi bir s-
trateji çerçevesinde birbirini tamamlayan adunlar atması lazımdır.
Dış politika uzun soluklu bir işnr. Bugün attığınız adunm mey-
vesini beş, on, hatta yirmi yıl sonra toplamayı göze ahrsamz cid-
di bir dış politika yürütebilirsiniz.