Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 OCAK 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
KİP
Sahnede
sözcüklerle
oynayan yıllann
tiyatro sanatçısı Nejat
Uygur'un turnedeki
oyunu "Sizinki Can da
Bizimki Patlıcan
mı"nın afişleri Bursa
sokaklannda dil
kirlenmesi yaratıyor.
Çünkü, afişi
hazırlayanlar oyunun
adını Bursa'daki
tiyatroseverlere
"Sizinki Canda
Bizimki Patlıcanmı"
diye sunuyor!
Etektronik posta sorn6posta.cumhuriyet.com.tr Tek 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Aydınlık Dergisi
toplatılmtş...
"2000 karanlıkta basladı!"
İGDAŞ
Ib
Ş
Istanbul
Büyükşehir
Belediyesi'ne
bağlı doğalgaz
şirketi İGOAŞ,
vezneye para yatıran
herkese üçer-beşer
yeni yıl takvimi
dağıtıyor. Ne ki, halkın
parasıyla hazırlanan
İGDAŞ takvimi Hicri
1420 yılından başhyor!
orusan Holding, Larry King'in CNN'deki
söyleşilerinden oluşan "Geleceğe Dair Ko-
nuşmalar" kitabını Aslı Tekinay'ın çevirisi
ile yeni yıl armağanı yapmış... Ünlü televiz-
yoncu King, bilgisayarortamında Microsoft'un baş-
kanı Bill Gates'e soruyor ve yakın geleceğe ilişkin
ilginç yanıtlar alıyor:
"E-mail, postanenin yerini almayacak. Gerçek
posta kutumuzdaki kâğıt sayısı azalarak, ekranı-
mızda görünen mesaj sayısı artacaktır."
"Internet dünyanın en büyük piyasası olma yolun-
da değişim geçirecek, çünkü ürünlerle ilgili olarak
kimin en düşük fıyata sahip olduğu da dahil olmak
üzere birçok bilgiye ulaşmak için çok kolay bir yol
olacak."
"Alışverişlerimizin büyük bir kısmı kâğıt katalog-
lara göre daha kullanışlı olan elektronik kataloglar-
danyapılacak."
"Insanlar daha uzun süre kâğıt ve kalem kullana-
21. yüzyıldacaklar, ancak şimdi kullandıklarından daha az."
"Klavye önemini koruyacak, ancak giriş aygıtı ola-
rak 'fare' ile paylaştığı bu önemi kaybedecek. Ge-
lecek 10-20 yıl sonra bilgisayarlar yazılan veya söy-
lenen bir kelimeyi anlama konusunda çok iyi olacak-
lar..."
"30 yıl sonra duvartarınızı kaplayan birçok ince düz
ekranınız olacak ve evde elinizde uzaktan kuman-
daya benzer bir aygrt ile gezineceksiniz. Ekranlar is-
tediğiniz herhangi bir görsel bilgiyi size taşıyacak."
"Haberler ve eğlence, evlerimizdeki kablolu tele-
vizyonlara ve telefon bağlantılarına Internet'ten da-
ğılacak. Biz bu bilgileri, bazılan günümüz televizyon-
larına benzeyen, değişik aygıtlar kullanarak erişe-
ceğiz."
"Gazeteyi ekrandan okumak 20 yıl içinde rahat ve
eğlenceli bir deneyim olacak çünkü ekran teknolo-
jisi çok gelişecek."
"Kablosuz servisler artan bir öneme sahip olacak-
larsa da, telefon kabloları şu ya da bu şekilde var-
lıklarını sürdürecek."
"Emin değilim, ama tıp teknolojisi ilerledikçe tıb-
bi sorunlann azalacağını biliyorum. Belirgin hasta-
lıkların teşhis ve tedavisi kolaylaşacak."
"Bilgisayar bilgisi olmayan insanlar için önümüz-
deki yüzyılda hâlâ iş imkanı bulunacak, ancak şim-
dikinden daha düşük oranda."
"lletişim genellikle, sesin de ötesine geçerek vi-
deo konferansı, bir belge üzerinde işbirliği yaparak
çalışmak ya da farklı bir yoila bilgi değişimini kap-
sayacak şekilde olacak."
"Ofis binaları ve hatta şehirler bazı önemlerini yi-
tirebilecekler çünkü Internet ve birçok dahili ağ, ça-
lışanların bilgi paylaşımına olanak sağlayacak."
Tokat
Tokat Valisi
Mehmet
Gündoğdu, Tokat'taki
gazetecilere iftar
yemeği veriyor;
yemeğe 40'tan fazla
davetli katılıyor;
yemek Tokat'ın en
lüks otelinde yeniyor;
faturayı Özel Idare
ödüyor. Türkiye,
depremzedelerin
yarasını sarmaya
çalışıyor!
SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Itıpizm Bakanlığı kapanmadan önce
Turizm Bakanlığı'nın kapısına kilit
vurulması gerektiğini söyleyerek
medyada büyük sükse yapan
Anavatan Partili Turizm Bakanı
Erkan Mumcu geçenlerde
^yurtdışına epey turizm
ataşesi atamış...
Yurtdışında görevlendirilen
turizm ataşeleri ya doğru dürüst
yabancı dil bilmiyormuş ya da
Fransızca bilen Londra'ya, Ingilizce
bilen Paris'e gibi dilini bilmedikleri
ülkelere gönderilmişler...
Söylenene bakılırsa, yabancı dil
bilmeyenler için aranan formül
"Turizm Bakanlığı Yurtdışı
Teşkilatında Görevlendirilecek
Personelin Seçim Esaslarına Dair
Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında
Yönetmelik"te bulunmuş...
Yönetmeliğin adı uzun fakat
maddeleri kısaymış...
Hatta biraz daha kısaltıp
yönetmeliğin ek 1. maddesinin
başını okumadan, cümlenin
sonundaki "kazandıklan sınava
ilişkin kadrolara atanmak koşuluyla
yeniden sınava (yabancı dil) tabi
tutulmazlar" hükmünü
uygulamışlar...
Bakanlık koridorlarında Erkan
Mumcu'nun Turizm Bakanlığı'nın
kapısına kilit vurma konusunda çok
ciddi olduğu ve ilk adımı da son
yurtdışı atamalarda attığı
konuşuluyormuş...
Turizm Bakanı Erkan Mumcu bu
konuda konuşmak istiyorsa,
köşemiz açık... Hele yurtdışına
gönderdiği turizm ataşelerinin
adlarını da bildirirse, hani belki bizim
turizmciler Avrupa'ya gittiklerinde
kapısını çalıp yardım isterler...
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCt
Bir 'Durum
DeSerlendirmesi' Yılı...
Neyse ki 20. yüzyıhn bitmesi-
ne daha "bir yıl" var. Aksi halde
jnsanlık tarihinin.hu fen.coşku-
lu" ve "en kanlı" yüzyılını uy-
garhk karşısında "hesap verme-
den" yolcuetmişolacaktık... Bu
nedenle 21. yüzyıhn dün (1 Ocak
2000) değil, 2000 yılı bitince baş-
layacağını anımsatanlara ne ka-
dar teşekkür etsek azdır...
Önce şu "yüzyıl hesabını" bir
kez daha özetleyelim:
En basit anlatımla, bir yüzyıhn
geçebilmesi için "yüz adet bir
yılın" geçmesi gerekiyor. Bu ne-
denle de l.S. 1. yüzyıl l.S. 99'un
sonunda (yani 99 yılda) değil, l.S.
100'ün sonunda bitmişti...
Şimdi de 1 Ocak 1901'debaş-
layan 20. yüzyıhn 100 yılını de-
ğil 99 yılını geride bıraktığımız-
dan, 21. yüzyıh 1 Ocak 2001'de
karşılayacağız. 2000 ise hem 20.
yüzyıhn, hem de 2. bin yılın "son
yılı" olarak dünden itibaren yaşan-
maya başlandı...
Işte bu nedenle 2000 yılı, aynı
zamanda "20. yüzyıh sorgula-
mak" ve yeni bir yüzyıla geçer-
ken de yine 20. yüzyılda yaşanan
kazanımlara bir "miras" şeklin-
8'deki "Kültürel Gündem"
programımızın 1999 yılındaki son
konuğu olan Prof. Dr. tlhan Ta-
nıUı'yla26 Arahk 1999Pazaf ak-
şamı yayımlanan söyleşimizde şu
saptamayı yaptık:
20. yüzyıl, aynı zamanda bir
"bilgi çağını" da başlattı. tnsan-
hk, denebilir ki tarihin en yoğun
"bilgilenme" dönemini yaşıyor.
Dileyen ve olanağı bulanan "her-
kes", dünyadaki "tüm bilgilere"
ulaşabiliyor... Ne var ki bu muaz-
zam "bilgilenme" süreci, aynı
oranda bir "bilinçlenme" süreci-
ne dönüşemediği gibi, hatta tam
tersine "bilgi yumağı" büyüdük-
çe, o yumağın içindeki "bilgi to-
pu" da sanki daha da küçülüyor.
Yani insanlık, "bilgili ama bi-
linçsiz" bir yaşama doğru süriik-
leniyor. (Örneğin tıpkı 17 Ağus-
tos 1999 depremini izleyen süreç-
te olduğu gibi... Şehirciliğe, mü-
hendisliğe ve yerbilimleıine ait
hemen tüm bilgiler, üstelik akade-
mik düzeydeki tanımlamalanyla
milyonlarca kişiyle buluşmasına
rağmen, fay üzerindeki kasabala-
nn "il" yapılması hâlâ alkışlana-
biliyor; bilimsel denetimden yok-
tstanbul'daki gökdelenler "bilginin" üriinü, kenti ezen konum-
ları ise "bilinçsizliğin" aynası...
de sahip çıkıp buna koşut olarak
" yanlışlardan da annmak" için
eşi bulunmaz bir 365 günü "son
firsat" olarak önümüze koyuyor.
Yine aynı nedenle ÇED Köşe-
si de 31 Aralık 2000'e kadar sü-
recek bu "son" yılı, hem 20. yüz-
yıldaki olumsuzluklardan hesap
sormanın, hem de uygarhğa ar-
mağan edilen çağdaş değerleri 3.
binyıla da taşıyabilmenin bir "du-
rum değerlendirmesi" yılı ola-
rak görüyor.
'Bilgiden bilince' doğ-
ru...
Peki, bugünden itibaren 31 Ara-
lık 2000'e kadar, "yanhşlardan
annmak ve doğrulan sürdiir-
mek" yönündeki bir 20. yüzyıl
degeriendirmesini "hangi önce-
liklerle" yapmalıyız?..
Insan haklanndan soykınmlara,
lcurtuluş savaşlanndan emperya-
list kapışmalara, enternasyona-
lizmden küreselleşmeye kadar sa-
yıssz sürecin "nedenlerini ve so-
nuçlannf' irdelerken, yine sayı-
sızolayın arasında boğulup kalma-
mak için sorgulamaya nereden
t»a$lamalıyız?..
Bu sorulann yanıtı için, TV
sun imar planı yetkilerine "de-
mokratik hak" denebiliyor...)
O halde, 20. yüzyıldan 21. yüz-
yıla "geçiş yüı" olarak yaşaya-
cağımız 2000 yılındaki hemen her
"durum değerlendinnesi" ça-
basının da öncelikle işte bu "göz
kamaştıncı" ama sanki "beyin
sulandıncı" bilinçsiz bilgilenme
tuzağına düşmeden gösterilmesi
"yaşamsal önem" kazanıyor...
Nitekim TV 8'deki yine aynı
programda, Prof. Dr. Tanüh'nın bir
kitabını "bilgiden biline" başlı-
ğıyla yayımlayan ÇEKÜL Vak-
fi'nın Başkanı Prof. Metin Sözen
de yukandaki saptamamıza şu vur-
gulamayı ekledi: "Temel sorun,
her şeyi bilen bilim adamlannın,
bu bilgileri insanlığın esenliği-
ne rehber kılacak bir aydm dav-
ranışına ve buna yönelik sorum-
luluk bilincine sahip olmamala-
rı... O nedenle de her şey bilini-
yor ama hiçbir sorun çözülemi-
yor..."
ÇED Köşesi. 21. yüzyıla "20.
yüzyıh sorgulayarak" geçmek
isteyen tüm aydınlık insanlara ba-
şanlı bir "durum değerlendir-
mesi yıh" diliyor. Bilgiyi bilince
taşıyarak...
HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ
KlM KİME DUM DUMA BEMÇAK* behicak@turk.net
HARBİ SEMİH POROY
MIRMIRLAR VĞVR DURAK
TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2 Ocak
GRANAM'NINDÛŞÛŞO..
02'O£BUCÛN,AMPIAK'IM İSf*NMfDMU4 0 O £ B ,
SON KALESİ6&U4ADA DÜŞTÜI 711YIUNDA
TÛHK ASILLI KOmJTAN VUtttC BİN ZhAfi
7ARAFINDAN İ$6AL£ 8A$tAH*N ISPANI*,
OAHA SONfrt, SUKİYC'DVCİ EMCVİOCVUcTf-
NİN "ENDÜLÜS'ADINC* &ÜÇUJ S/ff EVtLC-
Tl'OIMUÇTU. EMEVİLEK'İN ÇĞKA4£S/n£
SA6tMS(ZtA$AN DeVLBr, /SB4NYAV/ tOO
YL BİIi UYGA8UK ME8K£2l UAÜNB SgTilt-
MALARIYLA Ç U U ,
KENT OeVLETİNE DÖNÛfBN EMPÜLÜS
EMEVİLSKİ, A8A6ON KMVJ f=£XC>İNAM> V£
EŞİ *ASTİU* KOVJçJcSI ISA8BJA 'YA
K£MTıH ANAHTAIitUI TBSÜM EOECEKLEKDİ.
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
'Aşk'ı Seslenmek
Zincirlikuyu Mezariığı'nın, adını aldığı Zincirli-
dere ile buluştuğu dik yamaçta yeni kapandığı top-
rağının koyu renginden belli olan, üzerinde daha
ot bitmemiş o mezarın başında kim bilir kaçıncı
kez görüyordum onu. Genç bir adamdı. Sabah-
ları erkenden, bir demet sarı çiçekle geliyor, çi-
çekleri öptükten sonra mezarın başucuna bıra-
kryordu. Sonra diz çoküyor, toprağı okşuyor, ölüy-
le konuşuyordu.
Toprağı, bir kadın teni okşar gibi, incitmekten
sakınır gibi okşayışından, ölünün bir kadın, bir sev-
gili olduğunu, onu o mezarın başında gördüğüm
ilk gün anlamıştım. Genç adam sevgilisinden,
ona anlatacağı, söyleyeceği daha pek çok şeyi
olduğuna en fazla inandığı, böyle bir ayrılığı hiç
aklına getirmediği bir anda ayrılmış olmalıydı.
önüne geçilemeyen, her karşılaşıldığında insa-
na, elden bir şey gelmezliğin, çaresizliğin en de-
rinini, en acısını yaşatan ve her zaman "zaman-
sız" olan böyle bir ayrılığı kabullenemiyordu kuş-
kusuz. Böyle beklenmedik kopuşları, erken son-
ları kim, hangi insan kabullenebilirdi ki? Genç
adamın, diz çökmüş otururken, birden sarsılma-
ya başlayan omuzlarından, ağladığını anlıyor-
dum. Benim varlığımı, kendisini gören, izleyen
bir başkasının olduğunu o bilmese de, onu yal-
nızlığıyla, yalnızlığının çıplaklığıyla, hırçınlığı, öf-
kesi, isyanı ve hüznüyle baş başa bırakmak için
penceremden çekiliyordum... Bir süre sonra du-
rulacak, sevgilisinden güç almak, destek almak
ister gibi avuçlarını nemli, yumuşak toprağa bas-
tırarak doğrulacak, yavaş adımlarla daha yuka-
nlarda, eski mezarlann bulunduğu düzlükte arka-
sına son bir kez bakıp, serviler arasında gözden
kaybolacaktı. Buna daha önce merakımı yene-
mediğim ilk günlerde tanık olmuştum.
Genç adamı her gördüğümde, yaşanmış büyük
aşklan anımsıyordum. Friedrich von Schiller'in,
sevgilisi Lotte von Lengefeld'e yazdığı satırlar
geliyordu aklıma. "Hıç kımse seni benden daha
saf, daha çok sevemez. Senin mutluluğun başka
hiç kimse için, benim için olduğundan daha kut-
sal olamaz. Tüm bildikierimi, içimde yaşayan her
şeyi, en değerii vahığıma, sana ayırdım.." Acaba
sevgilisine yaşarken böyle sözler söylemiş miy-
di, genç adam? Delphine Potocka'ya, "Benim
için sen, cennetin kapısısın ve ben senin için şöh-
retten, yaratıcılıktan, herşeyden vazgeçerim..." di-
ye yazan Frederick Chopin gibi... Teslim olmak-
tan, kendini sınırsız, koşulsuz teslim etmekten
korkmayarak aşkını seslenebilmiş miydi? Eğer
öyle olsaydı, ben onu nasıl tanıyacak, onun ba-
na, uzaktan seyirciliği düşen bu acısına nasıl ta-
nıklık edecektim?
Biliyordum. O, ertesi sabah yine elinde çiçek-
leıie gelecek, sevgilisinin başında diz çökecek,
ona yaşamında hep söylemek, hep anlatmak is-
tediği, ama bir türlü söyleyemediği, bir türlü an-
latamadığı, her seferinde bir başka güne ertele-
diği sevgisini, aşkını seslenecekti... Tanık oldu-
ğum, o toprağı kadın teni okşar gibi okşamala-
rın, o yumuşak dokunuşların, akıtılan gözyaşla-
rının nedeni, kaçırılmış, artık geri getirilemez an-
lann, artık ilerisi olmayan ertelemelerin yüreğine
acı veren pişmanlığından başka ne olabilirdi?
Belki de uzun bir "veda"ydı bu tanık olduklarım...
Ama böyle uzun vedalarda da hep, bir şeyler için
artık ne kadar "geç" olduğunun, bir şeylerin ar-
tık istense de yaşanamayacağının, bir şeylere ar-
tık geri dönülemeyeceğinin farkına varışın buruk-
luğu, acısı, hüznü yok muydu? Kimbilir hangi er-
telemelerin, hangi geç kalışların, hangi söyleye-
memelerin pişmanlığıydı bu uzun vedalar?
"Gün"ü günde coşkuyla, "an"ı anda gönlünce
yaşamak varken, duygularını niçin bastırıyor, ni-
çin içine gömüyordu insan? Sevinçlerini, umut-
lannı, acılarını, gözyaşlarını taşırmak, paylaşmak
varken, niçin içinde saklıyordu? Yürek çarpıntı-
sını göğüs kafesinde hissederek, sırtından aşa-
ğıya doğru bir şeylerin aktığını duyarak, avuçla-
n terteyerek, başı dönerek aşkını seslenmek var-
ken, niçin susuyor, niçin erteliyordu? Belki, "Göz-
lerinin güzelliğini yazabilseydim, I Ve güzellikleri-
ni sıralayabilseydim, I Şöyle deıierdi: Bu şairya-
lan söylüyor. I ölümlü yüzlerde böylesine güzel-
likler/Hiç varolmamıştır" diyen Shakespeare gi-
bi "şairane" değil, ama kendince, yürekten "se-
ni seviyonjm" diyebilmeliydik...
Tüm okurianma, dostlanma aşk dolu, sevgi do-
lu mutlu bir yıl ve sağlıklı, başarılı, güzel günler
dilerim.
(Faks:0216-723 84 97)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Ormanlık
alanlarda yaşa-
yan bir cins ar-
dıçkuşu. 2/ Lok-
manruhu... Tür-
lü nedenlerle
başanlı olama-
yan kimse. 3/ 5
Halk müziğine
özgü telli bir
çalgı... Ince pi- 7
de halinde ek- _
mek. 4/Pamuk, ö
yün gibi şeyleri 9
eğirmekte kul-
lanılan araç... Çok ko-
kulu bir tür kahve. 5/ Er-
tem Eğilmez'in, Yeşil-
çam fıhnlerinin parodi-
si olan filmi. 6/ lnsanın 3
kendine karşı duyduğu 4
saygı... Kemiklerin yu- 5
varlak ucu. 11 Zerdüşt-
lerin ileri gelen din ada-
mı... Küçük erkek kar- 7
deş. 8/ Doganın neden 8
olduğu yıkım... Asya'da n
bir ırmak. 9/ Bir metnı,
bir yapıtı açıklama, anlaşıhr kılmaya çalışma.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Resim ve heykel sanatlannda varlıklann biçimi... Kon-
ya ilinde bir baraj. 2/ Padişah ya da vezir kavuklannda
bulunan tüy ya da püskül biçımindeki sorguç.. Kimliği
beürlenemeyen uzay cisımlerine verilen ad. 3/ Altın... Briç-
te iki manştan oluşan bölüm. 4/ Brezilya'nın plaka işa-
reti... Kuzey Amerika yerlilerinde kutsal güç. 5/ Kol gü-
cünü geliştirmek için kullanılan, gürgenden jimnastik
aracı. 61 Küçük tuzlu bısküvi... Aldatma ışı, hile. 7/ El-
ç_ilik ya da konsolosluklarda çahşan koruma memuru...
Ustü kapalı olarak anlatma. 8/ Soyundan gelinen kımse.
Durum, yer pozisyon. 9/ Kokmuş hâyvan ölüsü... Yeröl-
çümünde kullanılan geometrik biçimli tahta lata.