19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2OCAK2000PAZAR 12 PAZAR KONUGU KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş, New Yorkgörüşmelerinin perde arkasını anlatıyo • - « 'BARIŞ KAEICIOLMALI Zengîn olmamızı istemezler' - Rum tarafı sadece siyasi değil, zenginliği de mipaytaşmak istemiyor? Açık yürekli zenginleri, "Niye ısrar ediyorsunuz? Türklerin yükünü de niye yüklenelim? Vergüerimizle neden bunlan da yaşatabm? Bırakın, olduklan gibi yaşasuılar" diyorlar. 1960 anlaşmasmda ayn belediyeler kurulması öngörülüyor. Ama Makarios bımu istemiyordu. Toplantılar yapıyorduk. Ben ayn belediyeler kurulmasında ısrar ediyordum. Makarios da diyordu ki: "Rum halkmın vereceği belediye vergileriyle sizin verdiğiniz belediye vergilerini aynı kefeye koyup size yüzde 25'ini vennemLri mi beklhorsunuz? Nüfus oramnıza ve sizin vereceğiniz vergilere hükümetten yüzde 1 bir katkıda bulunabüiriz." Onlann Türklere bakışlan bu. Ders almadılar. Bir insan bir savaştan ders alır. Banş da ahnan o derse göre yapılır. O dersi savaşı kazanan da, kaybeden de alır. Bunlar almadılar. Bakın, bunlar yıllarca bize tek bir acentelik vermediler. Tek bir ortak. şirket yoktu. Bjı s i z e - h * i ; a mesaj vermiyor mu? Bu âdadâ ,. ortak şirkete girebilecek tek bir Türk zengini yok muydu? Bakın, Lefkoşa'da en zengin cadde olan Ledra Caddesi vardı. Bize karısmasınlaı" Orada Türklere dükkân kiralamıyorlardı. Baklavacı Bedevi, "Ben Arabun" diye o caddede dükkân kiraladı. Çok da iyi iş yapıyordu. Ama duvanna Dr. Fazü Küçük ve Adnan Menderes'in resimlerini astığı gün dükkân kapatıldı. Biz bu ülkede bunlan yaşadık. Şimdi, "Birleşin" diyorlar. Ben hazınm. Ama ne ekonomime, ne de yönetimime kanşsın. îleride iyi niyet ve işbirliğiyle olabilir. Ama bugün Rum tarafi benden toprak, evimi istiyor. Ben nereye gideceğim? Benim göçmenimin güneye gitmeyecegini biliyor. O zaman ne hakla kuzeye gitmek istiyor? 1975 'te nüfus mübadelesini niye yaptık, o zaman? tnsan haklan diye Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nde Türkiye aleyhine kararlar aldınyorlar. Biz Genel Sekreter'e, "Durdunın bunu" diyoruz. Mal mülk değişimi yapacaktık. Ama AB bunlara yeşil ışık yakınca, "Bundan vazgeçtik" diyorlar. - Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'ndeki davalann çoğu Rumlara aitken Türklerin hemen hemen hiç davasıyok. Neden? -Çünkü sizin siyasetiniz BM siyasetidir ve mal mülk değişimi esasına dayanır. Ama Klerides AB'den sonra, "Böyle şey olmaz. Ben İnsan Haklan Mahkemesi'ne gideyim" diyor. LEYLA TAVŞANOĞLUHelsinki'deyapılan AB zirvesinde ahnan kararlarla birlikte, 1997 Lüksemburg Zirvesi 'nde altüst olan Kıbrıs la ilgili parametreler tümüyle değişti. Hatta, KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş 'ın, Rum yönetimi lideri Glafkos Klerides le eşit statüde katıldığı dolaylı New York görüşmelerinde de, sızan bilgilere göre, epeyce mesafe kaydedildi. Ama bu mesafelerin kaydedilmesinde en büyük etkenin Rum ve Türk tarafindan insanların katüdıkları sivil toplum kuruluşlarının büyük katkısı olduğu inkâr edilmiyor. Hatta, anlaşılan öyle bir noktaya gelindi ki, KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş bir "Kıbrıs Birleşik Devletleri" kurulması olasıhğından da söz edebiliyor. Bu gelişmelerin, Cenevrede 27 Ocak 'ta yapılacak ikinci tur görüşmeler öncesi oluşması da Kıbrıs 'ta kalıcı bir çözümle ilgili umutları güçlendiriyor. Bütün bu bilgilerin ışığında Lefkoşa daki Cumhurbaşkanlığı konutunda KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş 'la görüştük New York dönüşü "lejyoner gribi "ne yakalanıp bir hafta yataktan çıkamayan Denktaş sağlığına ve neşesine kavuşmuş görünüyordu. Kıbrıs Türklerinin yasal haklan saklı kalmak koşuluyla barışçı mesajlar veren Denktaş 'la Kıbrıs 'ta bir konfederasyon kurulması olasıhklarını konuştuk PORTRE/ RAUFDENKTAŞ KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş 27 Ocak 1924'te Baf kasabasmda doğdu. tlkokul öğrenimini Istanbul ve Kıbns 'ta yaptu 1941 'de Lefkoşa- tngiliz Okulu 'ndan mezun oldu. 1944-47 arasmda İngiltere 'de hukuk egttimigördü. 1947'de Kıbns 'a döndü ve avukatlıkyapmaya başladu 1949'dan 1958'e kadar savcıhkyaptu 1960'ta Türk CemaatMeclisi Başkanlığı ile İcra Komitesi Başkanhğı 'na seçildi 1960-1963 arası TMT adına Nacak gazetesini çıkardu 28 Şubat 1964 'te BM'deyaptığı konuşma nedeniyle Makarios tarafindan istenmeyen kişî ilan edildi ve Kıbns 'a girmesiyasaklandu 1968'de giriş yasağı kalkınca Ada'ya döndü ve Cemaat Meclisi Başkanı oldu. 1973'te Kıbns Cumhurbaşkanı muavini ve Türk Yönetimi Başkanı oldu. 15 Kasım 1983'te Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nin ilan edilmesiyle Cumhuriyet kurucu meclisini kurdu. 1985 anayasasına göre cumhurbaşkanlığı iç in bağımsız olarak adayhğını koydu. - Helsinki ve New York görüşmelerinden sonra sizce Kıbns 'ta ne olacak? - Halkımızın KKTC esasında sıkı durması ve devletine sahip çık- ması bizim, "Devteöen devlete konuşuruz", mesajunız ve siyaseti- mızden sonra gözle görülür ve daha iyi anlaşılabilir bir hale gelmiş- tir. Bazı diplomatlar, bize, "Bunu daha önce niye yapmadınız? Şim- di anhyoruz aynhğm sebeplerini", demektedirler. Üzerlerine vardığımızda, onlara, "Miloşeviç'ikovalıyorsunuz.Ma- karios'u ve ondan sonra geienleri taçlandırdınız. Oysa Makarios'un yapügı Miloşeviç'e ders kitabı olmuştur. Bunu nasıl yapar ve hazme- dersiniz? Bizim hazmetmemizi nasıl beklersiniz?" dedıgımızde şunu söylüyorlar: "O zaman soğuk savaş devriydi, öJçûier başkaydı. Eğer Kıbns me- selesi bu devrede meydana çıkmış oisaydı Rum bderiigine Miloşeviç'e yaptiğunızı yapardık." Tanınmış, güvenilir diplomatlar da, "Kıbns mesetesinin halli sizin devjetten devlete siyasetinizden taviz vennemenize bağhdır. Taviz ve- recek olursamz Rumlann içinde, belki imtiyazh bir azınlık olarak gi- dersiniz. Ama gidersiniz. Geri dönüşünüz de olmaz". demektedirler. Bugüne kadar ızledığımiz sıyaset Rumlarla arzu ettikleri takdirde bizimle uzlaşma fırsatı veren bir siyaset olmuştur. 1963 felaketinden sonra bizim uzun zaman tutumumuz BM'den normalızasyon yapma- sını beklemektı. Ama güçlû olan tarafi BM Genel Sekreterliği ve Gü- venlik Konseyi destekledi. Çünkü Makarios'u kısa bir zaman içinde meşru hükümet olarak tanımışlardır. Ve BM Banş Gücü'nün burada bulunması o meşruiyetin şemsiyesi ve koruyucusu haline getınlmiş- tir. Bugün ben BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi üyelerine, "Kıbns meselesi ıızadı, diye şikâyet ediyorsunuz. Ama bunun uzama- sıiHiı rnşhra Bffoni ûnvc"", dıyorum. Biz, Î974'ten sonra yine banş için elimizi uzattık, "federasyon"; dedik. ÖVada süçumuz dünyanın bilâ Kıbns'ın meşru hükümeti ola- rak gördüğü Kıbns Rumlanyla masaya otunnak oldu. Yani biz, "Dev- letten devlete konuşuruz", dediğimiz devreyi 1975'te başlatmış ol- saydık dünya, BM Güvenlik Konseyi, diplomatlar, Kıbns meselesinin ne ol- duğunu anlamış olacaklardı. KKTC'yitemsilen "Denktaş uzlaşma, banş istemez", deniyor. Hayu-, ben ne yaptıy- sam banş, uzlaşma ıçin yaptım. O banş ve uzlaşmayı da herhangi bir banş ve uzlaşma olarak görmedım. Bizim istediğimiz, haklanmızın, devletimizin tavanı kabul edilerek verilmesidir, kayda geçmesidir. Bunda şunun için ısrar ediyoruz: 1960 anlaşmasmda biz hıssedardık. Aynı haklanmız vardı, ama hisse senedi biçimindeydi. Hisse senet- leri Makanos'unkasasındakalıp, Makarios, "Bunfainnrümübenim- dir", deyince biz ortada kaldık. O Makarios bütün dünyaya. "Benim buTürklere yaptığım hakhdır. Bu bir iç meseiedir. Sakın kanşmayın ", diyebıldi. Uluslararası bir anlaşmaya imza attığı halde onu yırtıp atan bir tarafla anlaşma yapacağım. Haklanmın egemenlik üzerine bina edilmeşini istıyorum ki ileride, "Bu, benim iç mesekmdir", diyeme- sin. Türkiye, yeniden Kıbns'a gelme gereği duyduğu zaman, "Kıb- ns'ı işgal etti", denmesin. "Kuzey Kıbns Cumhuriyeti'ni korumaya grtti", densin. Bundan da Rum'a bir tehdıt çıkmasın. Banş için ısrar ediyorum Bu koşullar altında Klendes'e soruyorum: Niye hâlâ hissedar olmakta ısrar ediyorsun da iki ayn tapu sahibı, iki ayn devlet sahibı bir bırleşik tavan kurma konusunda itiraz edi- yorsun? Bunun tek sebebi var. Böyle olunca yeniden yıkamayacak- lar da, onun için. Biz bunu bir güvence olarak istiyoruz. Bu, bir ba- nşı da kalıcı kılacaktır. Biz bugün için ısrar ediyoruz, ısrar etmeye de devam edeceğiz. - Bu bağlamda AB 'nin Türkiye 'yeyeşil ışıkyakması sizce ne an- lama geliyor? - Biz, yülardır, "Türldye AB'de olmadığı için AB'yle herhangi bir ilişkimizolaılıaz^diyorduk 1960 anlaşrnalan buıiaengeldir, Türk: YÛnaiı dfengesi bozulur. Bizirri garantifrn'z, güvencerniz^heı'şeyimiz Türk-Yuflaft dengesine bağhdır. Rum'un AB'ye başvurusunun yegâ- ne nedeni bu dengeyi bozmaktır. Fırsattan istifade, bizi AB'ye, Kıb- ns, diye sokacak ondan sonra da, "Ne yapahm? Federasyon da, kon- -Siz Glion toplantısından sonra dev- letten devlete konuşma noktasınageldi- niz-. - Evet. Ondan sonra BM'ye bunu ka- bul ettirme mücadelesi verdik. New York'a davet konusunda bir günde üç kere davetiye çıkarmak herhalde bizim neleri kabul edemeyeceğimizin anlaşıl- ması üzerine olmuştur. Demek ki karar- lı durduğumuzda ve haklı olduğumuzda karşı taraf bize bir şeyler vermek mec- buriyetinde oluyor. Biz New York'a işte o şekilde gitrik. Ama gider gitmez, aynı, eski oyunla kar- şılaştık. BM Basın Enformasyon Daire- si tarafindan genel sekreterin Kıbns Cumhurbaşkanı ve Türk toplumu başka- nım kabul edeceği açıklaması yapıluıca derhal bunun değiştirilmesini istedik. Bunun üzerine Genel Sekreter Kofi An- nan büyük bir samimiyetle, "Bu bir da- ha ohnayacak. Söz veriyorum, özür dit- yorum" diyerek gönlümüzü aldı da ma- saya öyle oturduk. Masaya oturur oturmaz da KKTC'yi temsilen ora- da bulunduğumuzu, cumhurbaşkanı olarak konuştuğumuzu. altını çizerek söyledik. Hiç kimse bize, "Güvenlik Konseyi kararlan vardır. Bunu söykye- mezsinn demedi. Eskiden olsa kesinlikle konuşturmazlardı. Demek ki bir anlayış var. - Petd sizce bu anlayış nereden kaynaklandı? - Biz kararlı bir tutum içindeyiz. Türkiye bu kararlı tutumda bizi desteklemektedir. Haklıyız. Onu da biliyorlar. Bizi dinleyen diplo- matlann hepsi, "Hakhsınız, ancak_" demektedirler. O "ancak" BM Güvenlik Konseyi kararlandır. Bizim hiçbir zaman kabul etmediği- miz Kıbns hükümetine atıfta bulunan kararlardn-. Bu kararlann de- ğişmesi zaman alacakör. Zaman ne kadar uzarsa da Rum Kıbns me- selesini o kadar uzatacak ve halletmeyecektir. O zaman içinde de ken- dine pay çıkartacalcnr. Biz New York'tayken Helsinki karan çıktı. Bu, beklenmeyen bir karar değildi. Ama bu Rumlan şımartan bir karar- dı. Biz buna tepkimızi gösterdik. AB yeniden, Türklerin varlığuıı göz ardı etmişti. Ctaümüze bir de ikinci bir karar düştü. Bu da BM asker- lerinin görev süresinin uzatüması karanydı. Bu karann içuıde yine "Kıbns hükümeti" ıbaresi vardı. Bir de Ruslann girişimiyle 11. mad- de derulen "Kıbns hükümetinin varhğı, bağunsrdığı, egemenüği ko- nınacakür", gibi bir edebiyat yer alıyordu. Biz, bu karar böyle ka- lırsa, ikinci tur görüşmeler olmaz, dedik. Orada da kararlı tutumu- muzu sürdürdük. Bize, "Pekill.maddeyiçıkaralım. Ama Kıbns hü- kûmetine aüf değişemez, sundflik". dediler. Benim tepkim şöyle oldu: "BenNewYork'tayken bunu çıkaramaz- suuz. Ben buraya eşit taraf olarak geldim. Bunun mücadelesini ver- dim. Bir günde üç karar değiştirdiniz. Ben buradayken kıbns hükü- metine aüf yapan bir karar çıkarsa. çıkar gideıim. Hele 11. madde ka- hrsa ikinci tur görüşmeiere hiç geunem." Sonuçta 11. madde girmedi. Yine istediğimiz gibi, esas karar biz New York'tan aynldıktan sonra çıkanldı. Buna bir de ek yapılarak, "BM Banş Gücü Kıbns'ta iki tarafin nzasrvia kahyor", denildi. Ora- da da istediğimiz oldu. Ama basına bakıyorum, "Denktaş, ikinci tura kabhnam, dedi, a- ma Ecevit'le Istanbul'da görüştükten sonra kabul etti", diyor. Hiç içeriğı olmayan, konuya yüzeysel yaklaşan yorumlarla karşılaştım. - Siz o güvenceleri aldıktan sonra mı 27 Ocak Cenevre randevu- sunu verdiniz? ' - Tabii. Dolayısıyla Ecevit'i gördükten sonra fikir değiştirdim, di- ye bir şey yok. Bunlan şunun için söylüyorum: federasyon da olmadı. Ama Kıbns'ın içinde Türkler var" diye onun içinde bizi söndürecek. Biz de dedik ki: "Türkiye'ye yeşil ışık yakm. Türkiye'ye üye ohıncaya kadar geçe- cek zaman var. Bu süre içinde 1960 anlaşmalanndaki Türk haklan- nınyeterh'olduğunu teyhedelim. Teyh edince Türkiye bize,'Bütün hak- lanmla vanm ve yanmızdayım' diyebilsin. Yunanistan'm da Türkiye üye olunca>a kadar Kıbns üzerinde bir hakkı olmayacağını teyit edin. Bizi kendi statümüzle karşuuza aün." Bunlan istemek uzlaşmazlık değil, sağlam, kalıcı bir uzlaşma is- teyen tarafin temel talepleridir. Aynı zamanda diyonız ki: "Geçici dönemde bizhnle doğrudan temas ederek bizim ihtiyaçla- nmızı karşuayın. İki tarafin ekonomisini aynı düzeye getirecek giri- şimleri bizimle yapın. Rum hükümeti aracıhğryla değil. İki tarafin ekonomisi eşitlenirse. Kıbns'ın ekonomisi AB kriteıierine uygundur, dhebilirsiniz. Bugün Kıbns'ın ekonomisi uygundur, diyorsunuz, ama Kıbns Rum ekonomisine bakryorsunuz." Yeni bir sayfa açümıştir Şimdi öncelik vereceğimiz husus bu dolaylı görüşmeleri Türki- ye'nin de AB'ye adaylık sürecinin başlamasmdan kaynaklanan daha huzur içinde ve kendimizi daha güçlenmiş kabul ederek statümüzün belirlenmesinı takip etmektir. Ancak bizim statümüzün o şekilde be- lu-lendiği ve uzlaşma olduğu takdirde, haklanmız saklı kalmak ko- şuluyla AB'ye girmeyi tasarlayabiliriz. Yeni bir sayfa açılmış, yeni bir firsat doğmuştur. Ama telaşa kapı- hp acelecilikle bu ftrsatı kullanmaya çalışıp kendi zaranmıza çevir- mememiz lazundır. Ben televizyonlarda konuşulanlan ızliyorum. Deniyor ki: "Kıbns Tûrkkri AB'yegirdikleri takdirdezengüıieşeceklerdir. Kıb- ns Türklerinin AB'ye girmeleri kaçuıılmazdır." Ama ben de soruyorum: "KıbnsTürkleri AB'ye neolarak girecekterdff ? Bireyler olarak mı? Yoksa Kıbns Rumu'nun yaptığı başvuruyu meşru kabul ederek mi? O zaman bu iş bitmiş, Kıbns davamız diye bir dava kalmamış, demek- tir. Bire> ler olarak ne kadar zenginleşsek de Kıbns davası biterve Kıb- ns adası bir Rum Cumhuriyeti'ne dönüşür." AB'ye bunu kabul ettirebilmemiz için önce BM Güvenlik Konse- yi'ne kabul ettirmemiz lazım. O da görüşmeler yoluyla olur. Bizim hazırhğımız bu yöndedir. - Kıbns'ta en büyük sıkmtıyı, bildiğimiz kadartyla, 4 Mart 1964 tarihli BM Güvenlik Konseyi'nin, Banş Gücü'nü adaya göndere- bilmek için Makarios hükümetini meşru Kıbns hükümeti olarak ta- nıyan karan yarattyor. Aradan 35 ytl geçtiği belde Ankara bu kara- n değiştirtmek için neyapü? - Fazla bir çaba harcamadı. Çünkü zannedersem, değiştiremeyiz, görüşü hâkim oldu. Değiştirmeye de gerek yok, görüşmeler yoluyla banşa ulaşılabilir inancı egemen olmuş olmalı ki fazla bir çaba har- canmadı. O zamandan beri her altı ayda bir BM Banş Gücü'nün görev sü- resinin uzatılması karan yenilenir. "Madem ki Kıbns hükümetineaüf var, biz Türkiye olarak bunu kabul etmiyoruz. Kıbns Türkleri de ka- bul etmiyor. Ancak, Banş Gücü Kuzey'de misafirimiz olarak göreve devam edebiür'' denilebilir, iş biterdi. Buna karşı bir eylem yapmak lazım. Bu eylemi ben dört-beş yıl önce kapılan kapatarak göstermeye kalktun. Üç gün sonra da Anka- ra'dan gelen baskılarla kaldırmaya mecbur oldum. Bu gerginlik yaratmak değil, bir hakkı ispat meselesidir. Bu kez, bunu söylüyoruz. Bu yapümalıdır, kaçuııhnazdır. Bu karan bozdur- mak için sadece sözle değil, eylemle de BM Güvenlik Konsey'ine Kıbns hükümeti dediği kuruluşun Kuzey'de bir santimlik hakkı, yet- kisi ve nüfuzu olamayacağmı göstermeîiyiz. Bunu ben BM Güven- lik Konseyi'nin bazı üyeleri ve Genel Sekreter'e de açıkça söyledim. "Yapma etme" diyenler olduysa da kararlıyız. "Fazla tepki çekecek biçimde yapmayın" diyorlar. Ama bir şey yapmamız lazım. 36 yıldır kullandıklan lisanın, edebiyaün, Kıbns meselesinin hal- line yardımcı olmadığını görerek lisanlannı değiştirmeliler. Toplum- lararası görüşmeler artık bitti. Şimdi eşit taraflararası diye bir termi- nolojı bulundu. Bunu daha da gelıştırmek lazım. Mınanistanyanhşlannıgördfi ' .- ^»^mn - Siz birkaç hafta önce, "Kıbns Türkiye'yle Yunanistan arasmda banş köprüsü olmalı" dediniz... - Ben bunu daima söyledim. Biz 1959'da garantı sisteminin Türk askerinin varhğıyla takviye edihnesini istedik, o zamankı Türkiye Dışişleri Ba- kanı rahmetli Fatih Rüştü Zorlu'dan. Önce bunu öfkeyle karşıladı. Sonra mü- zakerelerde Yunanhlan ikna etti. Biz bunu yaparken samimiydik. Rum tarafinm da Yunanistan'ı bizim Türki- ye'yi sevdiğimiz kadar sevdiğine inam- yorduk. Türk-Yunan savaşı çıkmasını is- temeyeceğini düşünüyorduk. Bilemedi- ğimiz bir şey vardı. Meğer Yunanistan da, Makarios da 1960 anlaşmalannı geçici bir süre ENO- SlS'e sıçrama tahtası olarak kabul et- mişler. "Bir Türk-Yunan kavgası kesin- Bkle çıkmaz" görüşü ve değerlendirme- si içinde 1963 olaylanna yön verdiler. Biz bunu bilemedik. Türk askerinin burada bulunması, je- opolitik çıkarlar açısından şimdi daha da önem kazandı. Bu varlık banşuı si- gortası ohnaya devam edecektir, Yuna- nistan da bir Türk-Yunan savaşı istemi- yorsa... Sanıyorum Yunanistan da dersi- ni ahruş, yanlışlan görmüştür. Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'yu bazı, bizce kabul edihnez değerlendirmelerine rağ- men ayaklan yerde bir diplomat, bir dev- let adamı olarak görüyoruz. Başbakan Simms'in de öyle olduğu söy- leniyor. Dolayısıyla Yunanistan'da bu ekip iktidardayken büyük bir firsat vardır. Bu firsatı iyi kullanmak laznndır. O zaman da söylüyordum, şimdi de söylüyorum. Kıbns Türkiye ile Yunanistan arasmda savaş nedeni değil, banş köprüsü olmalıdır. Ama bu köprüyü biz yıkma- dık. Yıkan Rum tarafi obnuştur. Öyle bir köprüye ihtiyacı olduğunu Rumlara Yunanistan söylemelidir. Klerides'ten dostluk mesajı beküyorum EOKA'cılar, "Yunanistan arûk ENOSİS siyasetine son vermiş" inancına vanrsa Klerides gibi akıüı, ıhmlı, seksenine gehniş bir lider yönünü değiştirebüir. Oysa Klerides, son açıklamalanndan birinde, "Kıbns meselesi 1960 Anayasası'ndan kaynaklanmaktadır" diyor. Bizimkıler, "Klerides 1963 oiayianmn suçunu kabul etti" biçımın- de yorumladılar. Onlara dedım ki: "Durun bakahm. Adam bir mesaj veriyor, bir yeriere—" O sözleri söylemesindeki kasıt şu: "Kıbns meselesi 1960 Anayasası'ndan kaynaklandı,çünkü işlemez bir anavasaydı. Azınhğa çok fazla haldar veriyordu." Görüşmeiere katılanlara da şu mesajı veriyor: "Sakın benzeri bir anayasayla Türklere fazla haldar venneyin. Bu- nu kabul eöneviz." Oysa kendi generallen Karayannis der ki: "Makarios, anlaşmalan imzaladığı ay olan ağustosta Içişleri Baka- nı, EOKA'a Yorgacis'e Rumlan silahlandınp sav-aşa hazırİanma em- rini verdi. 1963'te savaşa arük hazır duruma geldiğini görünce de sa- vaş emrini verdL" Klerides ise yüzü kızarmadan, olaylann 1960 Anayasası' ndan kay- naklandığmı söyleyebiliyor. Bunlar, anayasayı yaşatmamak için da- ha ilk günden tertibat aldılar, teşkilat kurdular, adam silahlandırdılar. Günü geldiğinde de ateş emrini verdiler. Bunlan iyi değerlendirmek lazun. •. - .-.s Ben Klerides'ten şunu söylemesini beklerdim: "Hata yapük. Türk-Yunan dostiuğunu bunca yıl zedeledik. Türk ve Yunan halklan banş içinde vaşayabüir. Yeter ki biz bu kavgayı bu- rada bitirehm. Sizi Kıbns'tan silemedik. Devleti ildye böldük. Gelin, iki devlet esası üzerinden birleşeBm." Bu da olabüir, konfederasyon da... Ama iki devlet esası üzerinden... Yani "United NationsofCyprus" ya da Kıbns Birleşik Devletleri ola- bilir. Bakın, bizim yaklaşımımızda birleşme var. Oysa, ben Kıbns'ın meşru hükümetiyim, iddiası aynhğı yaratmış- tır. Bu iddiada devam, ayrüığı da devam ettirir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle