19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 1999 CUMA DEPREM Mimar Ersen Gürsel, Yalova'nın imar planlannın değiştirildiğini söylüyor 'Felakete davetiye çıkarddı'MİYASE tLKNUR Yalova'nın 1965 yılında şehir planlannı yapan mimar Ersen GürseL hazırladıklan plana uyulma- yarak yerel yönetimler tarafindan sık sık yapılan tadilatlar sonucunda felakete davetiye çıkanldığı- nı söyledi. Birinci derecede deprem kuşağında bulunan Yalova'nın güneyındeki yamaçlannın heyelan bölgesinde yer alması, kıyı bandının ıse yumuşak zemine oturması nedenıyle plan yaparken çok zorlandığını belirten Gürsel, o tarihte 20 yıl son- rası için öngörülen 15 bin nüfusu planı yapılacak alana yerleştiremediğini, bahçeli ve tek katlı ya- pılaşmaya izin veren planlann sonradan değişti- nlerek çok katlı yapılaşmaya geçildigini öne sür- dü. Planlan hazırlarken yerel yönetımin baskıla- nyla karşılaştığını da belirten Ersen Gürsel, plan- lann hazırlama sürecıni anlatırken şunlan söyle- di : " 1963 yılında İller Bankası ve Yalova Belediye- si tarafindan Yalova'nın planlannı yapan ekibin başında ben vardjm. Bu planlama çakşmalanıun 1965 yılında bitmesi gerekhordu. Ancak 1968 yı- lında tamamlanabildi. Yalova'nın 20 yıl sonrasına flişkin bir nüfus projeksiyonu vanh. O günün İmar İskân Bakanlıöı. Yakna"nın20vılsonrakinüfusu- nu 15 bin olarak beliriemişti. Fakat planlan hazır- larken yerleşme alanlannı belirlediğiınizde ben maalesef bu 15 bin kişi\ i buraya sığdıramıyordum. Çiinkü yer yoktu. Birinci deprem kuşağinda yer aian Yaİova'nın baüsında dere sınıru güneyde ya- maç bölgeleri karşımıza çıkıyordu ki, bu bölgete- rin tamamı heyelan tehdkti attındaydı. Bu heyelan bölgesi dere boyuna kadar uzanıyordu. İkinci en- gel, kıyı boyunca çok yumuşak bir zemin vardı ve bu yumuşak olan zeminde çok katlı yapılaşmayı ben düşünemiyordum. Valova'nın mevcut olan bahçeli konutlardan oluşan konumunun devamı üzerine bir planlama konsepti oluşturmuştum. • Şehir planlamacısı olarak 1965 yılında Yalova'nın şehir planlannı hazırlayan Ersen kuşağında yer alan Yalova'nın planını yapma görevi verildiğinde 20 yıl sonrası için öngörülen 15 bin nüfusu yerleştirecek alan irterek^ kıkı kaw"Bahçeliveenço binalara izin veren planlarımız sonradan değiştirildi" dedi. Dolayısıyla ben 15 bin kişiyi bu şehire yerleştire- miyordum. Bunun için >eni planlama alanlan ta- lep ettim. Bana bunun mümkün olmadığı, ancak belirlenen alanlara bu kadar kişiyi yerleştirecek planlama yapmam söylendi. Belediye ısrarla gü- neydeki heyelan bölgesi olarak belirtilen yamaçla- nn planlamaya açılması için baskı yapıyordu. O kaygan arazinin yapılanmaya açılabilmesi için ba- n koşuüar getirdik ve bunlan plan karan olarak >-an not olarak işledik. Kamu tarafindan yapılacak olan ağaçlandırmaya ek olarak burada arazi sa- hipleri tarafindan ağaçlandırma yapılması ve kay- mayı önleyecek setlerin inşasının gerektiğini plan- lara not olarak düştük. Bu çabşmalar toprak kay- masuu kısmen önleyecek önlemlerdi. Yapılanma- nın da mümkün oJduğunca tek katlı yapılanma ve bu duruma uygun inşaat tekniğinin uygulanması koşulunu getirdik. Bir baskı daha gekli o sırada. Tek katlı olarak planlanan yapdann iki kata çıka- nlması istendi. Bu şekilde planlama çabşmalan 1968 yılında bitti. Aradan iki yıl geçtikten sonra öğrendim ki plan tadili yapılarak çok katlı yapıla- ra izin verilmiş. Sahilde birçok yüksek bloklar di- kilmiş, dere boyu yapüanmaya açılmış. Merkez içindeöngördüğüm dört katlı yapılar, 6 kata fırla- mış. Yalova birinci derecede deprem bölgesi. Ay- nca güney kesimdeki o yamaçlarda heyelan da var. Deprem olmasa dahi toprak kayma riski var. Deprem sırasmda bu toprak kayması daha da hız- lanryorvearazi harekerJeniyor. Maalesef bizim ha- zırladığınuz planlar göz ardı edilerek plan tadila- ü yapüdı ve felakete adım adım davetiye çıkaru- mış oldu." Son nüfus sayımlannda Yalova'nın nüfusunun 78 bin 345 olarak belirlendiğini anımsatan ve "Ben 15 bin nüfusu bu alana sığdıramazken 78 bin nüfus nasıl sığdınlmış" diye soran Ersen Gürsere göre. nüfus sayımında belirlenen yogunluk, heye- lan bölgeleri ve kıyıdaki dolgu alanlan da dahil tehlike arzeden topraklar çok katlı yapılanmaya açılarak yerleştirildi. 1998 yılı mayıs ayında Yalova'da Valilik ile Ti- caret ve Sanayi Odası'nca düzenlenen "Yalova Kongresi"nde tanm, çevre, doğal kaynaklar, sa- nayi, furizm, orman, eğitim ve gençlik. kültür ve sanat konulannın ele alınmasına karşın Yalo- va'nın jeolojik konumunun hiç konuşulmadığını ve kongre sonrası hazırlanan kitapta sadece bir cümle ile konuya değinildiğini söyleyen Ersen Gürsel, "Demek ki Yakrva'nuı birinci derecede deprem kuşağı üzerinde yer almasının Yaiova için hiç önemi yok" dıyerek kongreyı düzenleyenleri eleştirdı. Gürsel, felaketin beklenenden büyük olmasının bir nedeni olarak da Yalova, Degirmendere, Ka- ramürsel ve Gölcük'te kıyılardaki binalaryapılır- ken kıyı yapılaşma yasağına uyulmamasını gös- terdi. Yalova'nın depremde tahrip olan bölgelerini yeniden yapılaşmaya açmanın çılgınlık olacağuıı vurgulayan Gürsel. Marmara Belediyeler Birli- ğı'nin önemine değınerek şunlan söyledi: "Mar- mara Belediyeler Birligi'nin Ahrnet lsvan döne- minde çok önemli işlev leri vardı. ÖzeUikle kıyı ban- dında yer alan bölgelerin planlan bağımsız yapt- lamazdL Bu shil birük yeniden eski işlevine kavuş- turulmata ve planlar ortak yapılmah. Yalova'nın kıyı bandıyla Degirmendere'yi nasıl ayınrsınız." Bilgisayara yanlış bilgi girildiTasansının Meclis'ten geçmesinden sonra Yalova'ya gelen bakana sert tepki Okuyan'a 'meuınlaemeklilik'pmtestosu Ölü sayısı skandahıım• Tuğgeneral Pehlivanoğlu, Yalova'yı iki ay doyuracak kadar erzakın stoklandığını, 4 bin 800 çadır kurulduğunu, şu an 328 vince ihtiyaç olduğunu söyledi. LEVENTGENCELLt YALOVA - Yalova ve çev- resınde kurtarma ve enkaz kaldırma calışmalanmn ko- ordinasyonundan sorumlu 19. Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Yalçın Pehliva- noğlu. "Herkes Yalova'nın ko- ordinasyon eksikiiği nedeniy- le kötü duruma geMiğini söy- lüyor. Ancak bu deprem Pa- ris'teolsay dı Paris, Yalova'dan temiz ounazdı" dedı. Yalo- va'da atıklann denize dökül- mesinın durdurulduğunu be- lirten Pehlivanoğlu, Yalova ll Çevre Müdürü'nü de isrifaya çağırdı. Sosyal Güvenlik Ba- kanı Yaşar Okuyan, Yalo- va'da, birgrup depremzede ve yakını tarafindan, "Mezarda- ki emeklilik için muraduıa er- din mi, şerefsiz!" dı>e protes- to edildı. Bir grup gazeteciye dün sa- bah açtklamalarda bulunan Tuğgeneral Yalçın Pehliva- noğlu, Yalova'da 4 bin 800 ça- dır bulunduğunu bunlann 4 bınini kendilerinin kurdukla- nnı bıldırerek şöyle konuştu: "Biz, Yalova'ya ve Türk top- lumuna layık olmaya çalışnk. Şu an mezaruklan saydıraca- ğun. Bütün cesetkrin fotoğ- raflan çekildL Parmak izi alındL En fazla 100-150 sap- ma olabiiir. Yalova'da tama- mı yıkılan 328 bina. agır ha- sar gören 846 bina var. Şimdi- ye kadar 2 bin 486 ölü 4 bin 508 yaralı çıkanldı. Biz hiç oykusu AHMETKURT R«nnak«ariık vrgpkfpkri-Hik ymrtirfpprpmansınınflnünpgpçti.Hpmrtginmnlannyı"m"ııwyansımafasına,, ( BERTAN AĞANOGLU) kimseye torpil yapmadık. 70 yaşmda evi barkı olmayan bir nine geldi; çadır verdik. Vaşh, eü ayağı zor tutan bir adam gekli; zeytin pejTiir ve su ver- dik. Eğer bu ise torpil, bunu kabul ediyorum." Tuğgeneral Pehlivanoğlu, Yalova'yı iki ay doyuracak kadar erzakın stoklandığını, 4 bin 800 çadır kurulduğunu, şu an 328 vince ihtiyaç oldu- ğunu bildirdı. Tuğgeneral Pehlivanoğlu, müteahhıtler hakkında hu- kuksal ışlem yapılabilmesi için gerekli ön hazırlıklann yapıldığını, fotoğraflann çe- kılıp bmalardan örnekler alın- dığını da aktardı ve şunlan söyledi: "Biz önce Türk halkı için vanz. Birilerinin dediği gibi, en az oniar kadar sapına ka- dar Atatürkçüyüz ve Atatürk milliyetçisiyiz. Atıklann deni- ze dökiilmesi durduruldu. Ancak halen döküldüğünü duyuyoruz. Her konuda sıkı- yönetim ilan edilmedi Yetki- lerimiz sınırlı. Bir de bize uy- gun bir yer gösteriisin. Yalova D Çevre Müdürü,'Biz atıkla- n denize dökmek istemiyo- ruz ama bazı güçler bunu mecbur tutuyor' demiş. Bunu diyeceğine Yalova'da yaşayan ve Yalova'yı seven bir insansa hemen dilekçesini yaap istifa- sını valiye versin. Şu an Kara Kuvvetleri Komutanı'nın em- riyle Türkiye'nin en iyi çadır kenti Yalova'da kurulacak. Bu çadırtar,oda şeklinde olup, kış şartlanna uygun olacak. Sa- dece evi tamamen yıkılan ve- ya kullanüamayacak şekilde olaniara çadır vereceğiz.'' Sosyal güvenlik yasa tasa- nsmın Meclis'ten geçmesin- den sonra dün öyle saatlerin- de Yalova'daki kriz merkezi- ne gelen Okuyan, burada bir grup depremzede ve yakını tarafindan protesto edildı. Okuyan'ın stat yanındaki kriz merkezine gırişı sırasında çevrede bulunanlar, "Mezar- daki emeklilik için muraduıa erdin mi? Şerefsiz!" diye ba- ğırdıklan duyuldu. Oku- yan'ın bu protesto karşısında hiçbir şey yapmadığı ve başı önde kriz merkezine girdigi görüldü. Çınarcık'ta sınırlı sayıda görevlinin kurtarma çalışmalan umutsuzca devam ederken önceki gece Star TV'nin canlı yaymı sırasın- da, "Bu enkazda dört kişi ya- şıyor. Birazdan kurtanlacak- lar" anonsu ortalığı kanştır- dı. Bölgedekı AKUT grubu, bu yayını sorumsuzluk olarak değerlendirerek bölgeyi terk etti. Bu arada oradaki gazete- cıler. Star TV muhabırinın davTanışını "Rezilasparagas- çütk" olarak nıtelendırdıler ve bu muhabin alkışlarla protes- to ettiler. Öte yandan Star gazetesi- nin dünkü birinci sayfasında 'Enkazda OtanazT başlığı ile verdiği ve Veli Göçer Konut- lan'ndaki kurtarma çalışma- lanna katılan Polonya ekibi- nin başkanı Dr. P. Guala'nın, Murat isimli bir yaralının belden aşağısının enkaz altın- da kaldığı için kurtulamama- sı üzerine ötanazı isteğini uyuşturucu ilaç yoluyla yeri- ne getirdiğine yönelik haberi de Yalova Valisi Nihat Ozgöl tarafindan yalanlandı. İZMİT - Deprem felaketinde ölenlerin sayısı- nın düşürübncsı olayının ardından Kocaeri'nde polis, Nail BafcJ adlı bir bilgisayar uzmamnı gö- zaltına aldı. Baki, Izmit Büyükşehir Belediye Baş- kanı Sefa Sirmen'in devreye gırmesi üzerine ser- best bırakıldı. Başbakanlık Kriz Merkezi, depremde yaşamı- m yitirenler konusunda birbiriyle çelişen açıkla- malar yaptı. Üç gün önce ölü sayısını 18 bin 847 olarak açıklayan merkez, önceki gün bu rakamı 12 bin 514'e düşürdü. Rakamın düşürülmesinin ardından kamuoyunda "Devlet ölü sayısını az gös- teriyor'" diye tartışma başladı. Önceki gün akşam saatlerinde Başbakanlık Kriz Merkezi'nden çı- kan Başbakan Bülent Ecevit de, "Yanhşhğı tzmit Büyükşehir Belediyesi'nin bir görevlisi yapmış. Ölü sayısını, daha fazla yardun alabilmek amacıy- la fazla göstermiş" dedi. Bunun üzerine afet bölgesindeki milyonlarca insan bır kenara bırakıldı ve tüm dikkatler ölü ra- kamındaki yanlışlık ve bunu yapan kişı üzerinde yoğunlaştı. Başbakan'ın açıklaması üzerine, ön- ceki akşam saatlerinde bütün medya kuruluşlan, Sefa Sirmen'e yönelirken Kocaeli Valisi Memduh Oğuz'un talimatıyla harekete geçen polis de suç- lu aramaya koyuldu. Izmit'ten bildinlen ölü sayısındaki 3 bin kişilik farkın yarattığı skandalda, sonunda sorumlu ola- rak Nail Baki adlı genç bulundu. ODTÜ mezunu, üç lisan bilen, bilgisayar konusunda uzman olan Baki'nin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter- liği'nde uzman olarak çalıştığı behrlendi. Ba- ki'nin valiliğin ricasıyla Kocaeli Kriz Merke- zi'nde göreviendirildiği söylendi. Gönüllü olarak kriz masasına oturtulduğu, günlerce uyumadan, yemeden, içmeden bilgisayar kayıtlannı düzenle- diği belirtilen Baki'nin yabancı ekiplere tercü- manlık yaptığı da anlatıldı. Baki'nin muhtar, be- lediye başkanı ve sağlık görevlilerinin getirdiği ölü listelerini bilgisayara yüklediği bildinldi. Po- lisin gözaltına alarak 2 saat sorguladığı Nail Ba- ki, Sefa Sirmen'in valilikle yaptığı görüşmenin ar- dından serbest bırakıldı. Ölü rakammdaki hatamn, Baki'nin düzenlediği bilgisayar çıkışlanm Anka- ra'ya faksladığı belirtilen kirnliği belirsiz bir kişi- den kaynaklandığı öne sürüldü. IRMIK /AYDIN ENGÎN aengin// doruk.net.tr. Haber şöyle gelseydi: "...Izmit, Adapazan ve Gölcük bölgesinde sabaha karşı yaşanan depremden altı saat geçmesine rağmen herhangi biryardım ulaş- tınlmamasından tahrik olan halk başkaldırdı. Isyancılann deprem bölgesindeki belli başlı merkezleri ele geçirdikleri ve isyanın Yalova yönünde yayıldığı bildiriliyor. öte yandan ayaklananlara katılmak ûzere..." Haber böyle gelseydi sizce ne olurdu? Buyrun size, bu "sanal" habere yaraşır bir "sanal" yanıt: Haberin gelişinden en çok bir saat sonra jetler Adapazan, Gölcük, Izmit göklerinde be- lirirdi. İki saat içinde bölgede sıkıyönetim ya da olağanüstü hal ilan edilir, "Başbakanlık Kriz Merkezi" bütün idari yetkileri üstlenirdi. Bölgedeki zırhlı birlikler önemli kavşaklan tutardı. Uydu telefonlar, özel iletişim kanalları dev- reye sokulur ve Ankara ile "isyan-deprem böl- gesi" arasında yoğun bir iletişim ağı işlemeye başlardı. TRT'nin en az bir kanalı Ankara ile bölgedeki devlet birimleri arasındaki iletışımi pekjştirmek üzere özel yayına geçerdi. Devletimizin îçgüdüleri TBMM olağanüstü toplanır, hükümeteyasa gücünde kararname çıkarma yetkısi verir ve sürekli toplantı halinde kalma karan alırdı. Bölgede Milli istihbarat Teşkilatı'nın yöneti- minde devlete sadık siviller silahlandırılarak milis birlikleri oluşturulurdu. Devlet Su Işleri, Türkiye Elektrik Kurumu, Telekom, Köy Hiz- metleri Genel Müdürlüğü ve Karayollan'na bağlı bütün birimler deprem bölgesine yönel- tilerek trafik akışını önleyen yıkıntılan kaldır- mak, elektrik enerjısi sağlamak, içme suyu sağlamak gibi görevleri beş saat içinde ta- mamlamakla görevlendirilir; üstlendiği görev- leri savsaklayan hatta geciktirenler bölge çe- perterinde kurulu özel mahkemelerde yargıla- narak "hemen" cezalandınlırlardı. Devlet, düş- manlanna karşı "olağanüstü bir çeviklikle" ha- rekete geçerdi. • • • Deprem bu ülkede birdizi hesaplaşmanın, bir dizi genel kabul görmüş yargının yeniden ele alınması, tartışılması için bir milat olacak. Depremin yarası henüz sıcakken belki çoğu- muz farkında değiliz; ama deprem ve sonra- sında bilinçlere kazınan pek çok hesaplaşma yaşadık. Pek çok kavram bilinçlerimizde yeni bir içerik ve anlam kazandı. örneğin, Susurluk sonrasında pek çok kişi- nin yeni tanıştığı, kimilerinin yeniden keşfetti- ği "yurttaşlık" kavramı, deprem sonrasında "eyleme geçen yurttaş; kendi görevini kendi saptayan yurttaş" nitelikleriyle zenginleşti. Örneğin "merkezi devletin yetkilerinin yerel yönetimlere aktanlması demokratikleşmede ileribiradımdır"yargıs\, deprem sırasında sor- gulanmaya başladı ve deprem sonrasında de- mokratikleşme adımlannın bu kadar yalınkat olamayacağı bilinçle kavranır oldu. Ve "devlen "Baba" diye nitelenen, gerektiğinde "kah- har" (kahreden), gerektiğinde "kenm" (koru- yan, esirgeyen) devlet, depremin zorlu sına- vında yurttaş bilincinde sorguya alındı. "Kahhar ve kerim devlet"\ veri kabul eden değerler şiddetle sarsıldı; yurttaşla devlet ara- s»nda "sismik bir ilişki" dogdu. Devletin içgüdüleri, yani bu topraklardaki kurulmuş bütün devletlerden kalrtım yoluyla miras aldığı refleksleri, deprem sınavında ayan beyan oldu: Bu devlet, ideolojik düşmanlanna karşı ola- ğanüstü çabuk, çevik, becerikli ve sert hare- kete geçiyor. Genlerine sinmiş bir yeti bu. Aynı devlet, halkını korumakta olağanüstü hantal, duyarsız, beceriksiz ve umursamaz... 17 Ağustos sabahından bu yana, kimse- den emir almadan deprem bölgesine koşan ve adına kriz masası denen çaresiz adamlar topluluğunca püskürtülen gencecik delikan- lı ve kızlar, belki henüz bilinçleriyle kavrama- dılar; ama bundan böyle, sezgileriyle ve ya- şam deneylerinden süzülmüş bilgileriyle, "Devletimiz güçlüdür ve gerekenleri yapma- ya muktedirdir" diyenleri dudaklarının kıyı- sına iliştirdikleri "alaycı ve acılı" bir gülücük- le dinleyecekler. Kahhar ve kerim devlet bun- dan böyle "Kime karşı kahhar ve kime karşı kerim ve neden" sorusundan yakasını hiç kurtaramayacak. 17 Ağustos salt bir doğal yıkımı anlatmıyor. 17 Ağustos, yurttaş bilincinde bir dönemeç, birmilattırda... BIRBAKIMA SERVER TANİLLİ Türkiye'nin Bekleyecek Zamanı Yok Artık! Okurlar hatırlayacaklar: Tarihin korkunç dep- remlerinden biri, 1755 yılı Kasımı'nda Lizbon'da ve Kuzey Afrika'da olur; ve sadece Lizbon'da, o- tuz kilise ve binlerce ev yıkılır, on beş bin kişi ölür, bir o kadan da ağır biçimde yaralanır. Felâket, Ka- tolikliğin kutsal bir gününde, sabah 9 sulannda ka- pıyı çalar; kiliseler, o gün vesilesiyle ınananlariabk- lım tıklımdır ve ölüm, kurbanlannı sıra sıra tabur- lar halinde yakalayıp acımasızca biçer. Gerçi felâkette yeni hiçbir şey yoktur; vaktiyle de böylesi acılar gelip bulmuştur insanlan. Ancak önemli olan, bir doğal afeti, ilahiyatçıların ve ruh- ban takımının yorumlayış biçimidir: Tann, tepeden tırnağa Katolik olan bir kenti, üstelik kutsal bir bayram gününü, neredeyse tüm inananlann ayi- ne katıldıklan bir saatı nasıl olmuştur da seçmiş- tir? "Hikmetinden sual olunmazyüce vartığın " di- yenler olur. Bir bölümü, Lizbon'da hüküm süren ahlak bozukluğuna Tann'nın biçtiği bir ceza ola- rak bakar olaya. Güzel de, o korkunç sabahta, d- ua için kiliselere doluşmuş olanlar mıydı günah- kârlar sadece? Sonra felâket, onca inanmış rahip- le dinlerine bağlı insanlan niçin seçmiştir? Başkalan, başka gerekçeler bulurlar... Bu açıklamalar, çileden çıkanrVoltaire'i. Ne var ki, olayla kendi adil Tann inancını uzlaştırabilecek başka bir çözüme de ulaşamaz. öyle de olsa, korkunç bir tepki içinde, LJzbon Felâketi adlı ün- lü poemini yazar (1756). Ama çok geçmeden, asıl büyük eserini, Candideya da ıyimserlik'\ yazacak (1759), o güne değin sürdürdüğü iyimsertiğinden sıynlıp kötümserleşecektir. Ancak, poemın arkasından Jean-Jacques Ro- usseau, olan biteni açıklamak üzere, Voltaire'e uzun bir mektup yazar ve özetle der ki: "Insanla- nn çektikleri acılar kendi yanlışlannın sonucudur. LJzbon depremi, doğa içindeki yaşamı terkedip kentlere taşınmış insana verilmiş yerinde bir ce- za idi; insanlar, o dağınık köylerdeki ortahalli yu- valannda sürdürdükleri yalın yaşamı bırakmasa- lardı daha az kurban vereceklerdi." Böylece Rousseau, doğal felakete sosyal bir boyut da ekler. Niçin anlattık bunlan? Bizi derin acılara boğan 17 Ağustos depremi üs- tüne, Lizbon'dakınden bir 250 yıl sonra, ülkemiz- de, aynı ilahiyatçı ve ruhban kafasının söyledikle- rine benzeryorumyapanlar oldu. Hemen ekleme- liyiz: Hete böyle deprem gibi büyük çaplı doğal fe- lâketlere "ilahi" bir gerekçe arayıp bulmak kadar, Tanrı fikrini yerle bir eden başka bir şey yoktur. O yüzden, Tanrı'ya yürekten inananlar konuşurken pek dikkatli olmalıdırlar. Özetle deprem, doğal bir felâkettir ve üstelik sosyal, hatta politik boyutlan vardır. Hem, şu son felâket, bunun böyle olduğu- nu -bütün çıpjaklığryla- ortaya koymuş değil mi- dir? Müteahhitler çalıp çırpmasaydı, belediyeler i- mar izninı verirken dikkatli ve arkasından da de- netımlerinı gerektiği biçimde yapsalardı, sonuç elbette bu çapta olmazdı. Ya fay hattı üstüne temel sanayiyi oturtma? llk söylediklerimız çürümüşlüğün boyutlannı gösteriyorsa, bu sonuncusu da plansızlığın eseri değil mi? Ama bütün bunlar, üç beş yılın ürünüdür diye- meyiz: Türkiye, Demokrat Parti iktidanndan bu yana, plansızlığın, giderek çapaçulluğun pençe- sindedir. 27 Mayıs'ın açtığı, bir dısıpline bağlı kai- kınma anlayışı parantezı, arkasından eski tas es- ki hamam! 12 Eylül ve çok geçmeden de Turgut Özal iktidan, bu toplumun olanca "değerier°\n\ çürütmüş; yolsuzlukla rüşveti de, bir yönetim fel- sefesinin temeli yapıp çıkmıştır. Buralardan geliyoruz... Ve gelip durduğumz nokta, hem de yeni bir yüz- yılın eşiğinde, onur kıncıdır. Ama iz, bu badireden de sıynlacağız. Onun da tek şartı vardır: Kayıtsız-şartsız bilime ve planla- maya sırtımızı dayamak! Sanayileşmemiz, kent- leşmemiz, kısacası kalkınmamız, bu ikisinin buy- ruğu olan disiplinin damgasını taşımalı. Devleti yeniden yapılandınmayı, toplumu kurumlaştınma- yı da bu ikisi dayatıyor. Hiçbir şey eskisi gibi süremez. Bir yanm yüzyılılk uygulamanın üstüne -hiç de çekinmeden- koskoca bir battal işaretini basma- lıyız. Halkımıza güvenerek, gönüllü kuruluşlann uyanışını destekleyerek, merkezi ve yereliyle dev- leti ciddi bir reforma uğratarak, hızla yeni bir "in- şa" hareketine koyulmalıyız. Hızla! Çünkü, Türkiye'nin bekleyecek zamanı yok artık!.. İcisleri Bakanrndan valilere 6 Imar yasalannı uygulayın' ÖZCANÖZGÜR MUĞLA - Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı'nca deprem bölgesindeki 7 ıl- de belediyelerin imar yet- kileri alınırken, Içişlen Bakanı Sadettin Tantan valiliklere gönderdiği ge- nelge ile bütün illerde ya- pılaşmamn denetım altına alınmasım istedi. Söz ko- nusu genelgede valilere, "İmar İzfeme Bürosu" kurmalan ve bunun yanın- da kaçak, ruhsatsız yapı- larla, gecekondulann en- vanterinin çıkanlması ve bu yapılar için ivedi yasa- lann uygulanması talima- ü verildi. Sadettin Tantan, valile- re gönderdiğı genelgede, 775 sayıh Gecekondu Ya- sası'nın 18. maddesi ile 3194 sayıh İmar Kanu- nu'nun 32. maddesini anımsatarak bu kanun ve maddelenn gerefinın ye- rine getirilmesı talimatını verdi. Genelgede şöyle de- nildi: "tlinizdeki mülki mercilere ve belediyelere duyurulmasını. yukanda belirtilen kanun hükümle- rinin kararb ve tavizsiz bir şekilde uygulanmasuu,ya- pılacak uygulamalarda yetldli mercilerin birbirk- rine yardımcı olmalanm, bu konuda görevini ihmal edenler hakkında gerekli kanuni işlemlerin yapılma- sını, uygulamanın izknme- si amacıyla ilinizde bir va- liyarduncısuıın gözetimin- de bir İmar İzleme Bürosu oluşturulmasuu, inşaatlar- la ilgili ahnan yıkım. dur- durma ve önleme kararla- n ve bunlann uygulanma- lanna üişkin bilgilerin ekli forma işlenerek ilki mev- cut durumu göstermek üzere 1 Eylül 1999 tarihin- de olmak üzere üçer aylık dönemleıie bakanhğa gön- derilmesine."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle