Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 1999 CUMA
DEPREM
Mimar Ersen Gürsel, Yalova'nın imar planlannın değiştirildiğini söylüyor
'Felakete davetiye çıkarddı'MİYASE tLKNUR
Yalova'nın 1965 yılında şehir planlannı yapan
mimar Ersen GürseL hazırladıklan plana uyulma-
yarak yerel yönetimler tarafindan sık sık yapılan
tadilatlar sonucunda felakete davetiye çıkanldığı-
nı söyledi.
Birinci derecede deprem kuşağında bulunan
Yalova'nın güneyındeki yamaçlannın heyelan
bölgesinde yer alması, kıyı bandının ıse yumuşak
zemine oturması nedenıyle plan yaparken çok
zorlandığını belirten Gürsel, o tarihte 20 yıl son-
rası için öngörülen 15 bin nüfusu planı yapılacak
alana yerleştiremediğini, bahçeli ve tek katlı ya-
pılaşmaya izin veren planlann sonradan değişti-
nlerek çok katlı yapılaşmaya geçildigini öne sür-
dü.
Planlan hazırlarken yerel yönetımin baskıla-
nyla karşılaştığını da belirten Ersen Gürsel, plan-
lann hazırlama sürecıni anlatırken şunlan söyle-
di : " 1963 yılında İller Bankası ve Yalova Belediye-
si tarafindan Yalova'nın planlannı yapan ekibin
başında ben vardjm. Bu planlama çakşmalanıun
1965 yılında bitmesi gerekhordu. Ancak 1968 yı-
lında tamamlanabildi. Yalova'nın 20 yıl sonrasına
flişkin bir nüfus projeksiyonu vanh. O günün İmar
İskân Bakanlıöı. Yakna"nın20vılsonrakinüfusu-
nu 15 bin olarak beliriemişti. Fakat planlan hazır-
larken yerleşme alanlannı belirlediğiınizde ben
maalesef bu 15 bin kişi\ i buraya sığdıramıyordum.
Çiinkü yer yoktu. Birinci deprem kuşağinda yer
aian Yaİova'nın baüsında dere sınıru güneyde ya-
maç bölgeleri karşımıza çıkıyordu ki, bu bölgete-
rin tamamı heyelan tehdkti attındaydı. Bu heyelan
bölgesi dere boyuna kadar uzanıyordu. İkinci en-
gel, kıyı boyunca çok yumuşak bir zemin vardı ve
bu yumuşak olan zeminde çok katlı yapılaşmayı
ben düşünemiyordum. Valova'nın mevcut olan
bahçeli konutlardan oluşan konumunun devamı
üzerine bir planlama konsepti oluşturmuştum.
• Şehir planlamacısı olarak
1965 yılında Yalova'nın şehir
planlannı hazırlayan Ersen
kuşağında yer alan
Yalova'nın planını yapma
görevi verildiğinde 20 yıl
sonrası için öngörülen 15 bin
nüfusu yerleştirecek alan
irterek^
kıkı kaw"Bahçeliveenço
binalara izin veren
planlarımız sonradan
değiştirildi" dedi.
Dolayısıyla ben 15 bin kişiyi bu şehire yerleştire-
miyordum. Bunun için >eni planlama alanlan ta-
lep ettim. Bana bunun mümkün olmadığı, ancak
belirlenen alanlara bu kadar kişiyi yerleştirecek
planlama yapmam söylendi. Belediye ısrarla gü-
neydeki heyelan bölgesi olarak belirtilen yamaçla-
nn planlamaya açılması için baskı yapıyordu. O
kaygan arazinin yapılanmaya açılabilmesi için ba-
n koşuüar getirdik ve bunlan plan karan olarak
>-an not olarak işledik. Kamu tarafindan yapılacak
olan ağaçlandırmaya ek olarak burada arazi sa-
hipleri tarafindan ağaçlandırma yapılması ve kay-
mayı önleyecek setlerin inşasının gerektiğini plan-
lara not olarak düştük. Bu çabşmalar toprak kay-
masuu kısmen önleyecek önlemlerdi. Yapılanma-
nın da mümkün oJduğunca tek katlı yapılanma ve
bu duruma uygun inşaat tekniğinin uygulanması
koşulunu getirdik. Bir baskı daha gekli o sırada.
Tek katlı olarak planlanan yapdann iki kata çıka-
nlması istendi. Bu şekilde planlama çabşmalan
1968 yılında bitti. Aradan iki yıl geçtikten sonra
öğrendim ki plan tadili yapılarak çok katlı yapıla-
ra izin verilmiş. Sahilde birçok yüksek bloklar di-
kilmiş, dere boyu yapüanmaya açılmış. Merkez
içindeöngördüğüm dört katlı yapılar, 6 kata fırla-
mış. Yalova birinci derecede deprem bölgesi. Ay-
nca güney kesimdeki o yamaçlarda heyelan da
var. Deprem olmasa dahi toprak kayma riski var.
Deprem sırasmda bu toprak kayması daha da hız-
lanryorvearazi harekerJeniyor. Maalesef bizim ha-
zırladığınuz planlar göz ardı edilerek plan tadila-
ü yapüdı ve felakete adım adım davetiye çıkaru-
mış oldu."
Son nüfus sayımlannda Yalova'nın nüfusunun
78 bin 345 olarak belirlendiğini anımsatan ve
"Ben 15 bin nüfusu bu alana sığdıramazken 78 bin
nüfus nasıl sığdınlmış" diye soran Ersen Gürsere
göre. nüfus sayımında belirlenen yogunluk, heye-
lan bölgeleri ve kıyıdaki dolgu alanlan da dahil
tehlike arzeden topraklar çok katlı yapılanmaya
açılarak yerleştirildi.
1998 yılı mayıs ayında Yalova'da Valilik ile Ti-
caret ve Sanayi Odası'nca düzenlenen "Yalova
Kongresi"nde tanm, çevre, doğal kaynaklar, sa-
nayi, furizm, orman, eğitim ve gençlik. kültür ve
sanat konulannın ele alınmasına karşın Yalo-
va'nın jeolojik konumunun hiç konuşulmadığını
ve kongre sonrası hazırlanan kitapta sadece bir
cümle ile konuya değinildiğini söyleyen Ersen
Gürsel, "Demek ki Yakrva'nuı birinci derecede
deprem kuşağı üzerinde yer almasının Yaiova için
hiç önemi yok" dıyerek kongreyı düzenleyenleri
eleştirdı.
Gürsel, felaketin beklenenden büyük olmasının
bir nedeni olarak da Yalova, Degirmendere, Ka-
ramürsel ve Gölcük'te kıyılardaki binalaryapılır-
ken kıyı yapılaşma yasağına uyulmamasını gös-
terdi.
Yalova'nın depremde tahrip olan bölgelerini
yeniden yapılaşmaya açmanın çılgınlık olacağuıı
vurgulayan Gürsel. Marmara Belediyeler Birli-
ğı'nin önemine değınerek şunlan söyledi: "Mar-
mara Belediyeler Birligi'nin Ahrnet lsvan döne-
minde çok önemli işlev leri vardı. ÖzeUikle kıyı ban-
dında yer alan bölgelerin planlan bağımsız yapt-
lamazdL Bu shil birük yeniden eski işlevine kavuş-
turulmata ve planlar ortak yapılmah. Yalova'nın
kıyı bandıyla Degirmendere'yi nasıl ayınrsınız."
Bilgisayara yanlış bilgi girildiTasansının Meclis'ten geçmesinden sonra Yalova'ya gelen bakana sert tepki
Okuyan'a 'meuınlaemeklilik'pmtestosu Ölü sayısı
skandahıım• Tuğgeneral
Pehlivanoğlu,
Yalova'yı iki ay
doyuracak kadar
erzakın
stoklandığını,
4 bin 800 çadır
kurulduğunu, şu an
328 vince ihtiyaç
olduğunu söyledi.
LEVENTGENCELLt
YALOVA - Yalova ve çev-
resınde kurtarma ve enkaz
kaldırma calışmalanmn ko-
ordinasyonundan sorumlu
19. Piyade Tugay Komutanı
Tuğgeneral Yalçın Pehliva-
noğlu. "Herkes Yalova'nın ko-
ordinasyon eksikiiği nedeniy-
le kötü duruma geMiğini söy-
lüyor. Ancak bu deprem Pa-
ris'teolsay dı Paris, Yalova'dan
temiz ounazdı" dedı. Yalo-
va'da atıklann denize dökül-
mesinın durdurulduğunu be-
lirten Pehlivanoğlu, Yalova ll
Çevre Müdürü'nü de isrifaya
çağırdı. Sosyal Güvenlik Ba-
kanı Yaşar Okuyan, Yalo-
va'da, birgrup depremzede ve
yakını tarafindan, "Mezarda-
ki emeklilik için muraduıa er-
din mi, şerefsiz!" dı>e protes-
to edildı.
Bir grup gazeteciye dün sa-
bah açtklamalarda bulunan
Tuğgeneral Yalçın Pehliva-
noğlu, Yalova'da 4 bin 800 ça-
dır bulunduğunu bunlann 4
bınini kendilerinin kurdukla-
nnı bıldırerek şöyle konuştu:
"Biz, Yalova'ya ve Türk top-
lumuna layık olmaya çalışnk.
Şu an mezaruklan saydıraca-
ğun. Bütün cesetkrin fotoğ-
raflan çekildL Parmak izi
alındL En fazla 100-150 sap-
ma olabiiir. Yalova'da tama-
mı yıkılan 328 bina. agır ha-
sar gören 846 bina var. Şimdi-
ye kadar 2 bin 486 ölü 4 bin
508 yaralı çıkanldı. Biz hiç
oykusu
AHMETKURT
R«nnak«ariık vrgpkfpkri-Hik ymrtirfpprpmansınınflnünpgpçti.Hpmrtginmnlannyı"m"ııwyansımafasına,, ( BERTAN AĞANOGLU)
kimseye torpil yapmadık. 70
yaşmda evi barkı olmayan bir
nine geldi; çadır verdik. Vaşh,
eü ayağı zor tutan bir adam
gekli; zeytin pejTiir ve su ver-
dik. Eğer bu ise torpil, bunu
kabul ediyorum."
Tuğgeneral Pehlivanoğlu,
Yalova'yı iki ay doyuracak
kadar erzakın stoklandığını,
4 bin 800 çadır kurulduğunu,
şu an 328 vince ihtiyaç oldu-
ğunu bildirdı.
Tuğgeneral Pehlivanoğlu,
müteahhıtler hakkında hu-
kuksal ışlem yapılabilmesi
için gerekli ön hazırlıklann
yapıldığını, fotoğraflann çe-
kılıp bmalardan örnekler alın-
dığını da aktardı ve şunlan
söyledi:
"Biz önce Türk halkı için
vanz. Birilerinin dediği gibi,
en az oniar kadar sapına ka-
dar Atatürkçüyüz ve Atatürk
milliyetçisiyiz. Atıklann deni-
ze dökiilmesi durduruldu.
Ancak halen döküldüğünü
duyuyoruz. Her konuda sıkı-
yönetim ilan edilmedi Yetki-
lerimiz sınırlı. Bir de bize uy-
gun bir yer gösteriisin. Yalova
D Çevre Müdürü,'Biz atıkla-
n denize dökmek istemiyo-
ruz ama bazı güçler bunu
mecbur tutuyor' demiş. Bunu
diyeceğine Yalova'da yaşayan
ve Yalova'yı seven bir insansa
hemen dilekçesini yaap istifa-
sını valiye versin. Şu an Kara
Kuvvetleri Komutanı'nın em-
riyle Türkiye'nin en iyi çadır
kenti Yalova'da kurulacak. Bu
çadırtar,oda şeklinde olup, kış
şartlanna uygun olacak. Sa-
dece evi tamamen yıkılan ve-
ya kullanüamayacak şekilde
olaniara çadır vereceğiz.''
Sosyal güvenlik yasa tasa-
nsmın Meclis'ten geçmesin-
den sonra dün öyle saatlerin-
de Yalova'daki kriz merkezi-
ne gelen Okuyan, burada bir
grup depremzede ve yakını
tarafindan protesto edildı.
Okuyan'ın stat yanındaki kriz
merkezine gırişı sırasında
çevrede bulunanlar, "Mezar-
daki emeklilik için muraduıa
erdin mi? Şerefsiz!" diye ba-
ğırdıklan duyuldu. Oku-
yan'ın bu protesto karşısında
hiçbir şey yapmadığı ve başı
önde kriz merkezine girdigi
görüldü. Çınarcık'ta sınırlı
sayıda görevlinin kurtarma
çalışmalan umutsuzca devam
ederken önceki gece Star
TV'nin canlı yaymı sırasın-
da, "Bu enkazda dört kişi ya-
şıyor. Birazdan kurtanlacak-
lar" anonsu ortalığı kanştır-
dı. Bölgedekı AKUT grubu,
bu yayını sorumsuzluk olarak
değerlendirerek bölgeyi terk
etti. Bu arada oradaki gazete-
cıler. Star TV muhabırinın
davTanışını "Rezilasparagas-
çütk" olarak nıtelendırdıler ve
bu muhabin alkışlarla protes-
to ettiler.
Öte yandan Star gazetesi-
nin dünkü birinci sayfasında
'Enkazda OtanazT başlığı ile
verdiği ve Veli Göçer Konut-
lan'ndaki kurtarma çalışma-
lanna katılan Polonya ekibi-
nin başkanı Dr. P. Guala'nın,
Murat isimli bir yaralının
belden aşağısının enkaz altın-
da kaldığı için kurtulamama-
sı üzerine ötanazı isteğini
uyuşturucu ilaç yoluyla yeri-
ne getirdiğine yönelik haberi
de Yalova Valisi Nihat Ozgöl
tarafindan yalanlandı.
İZMİT - Deprem felaketinde ölenlerin sayısı-
nın düşürübncsı olayının ardından Kocaeri'nde
polis, Nail BafcJ adlı bir bilgisayar uzmamnı gö-
zaltına aldı. Baki, Izmit Büyükşehir Belediye Baş-
kanı Sefa Sirmen'in devreye gırmesi üzerine ser-
best bırakıldı.
Başbakanlık Kriz Merkezi, depremde yaşamı-
m yitirenler konusunda birbiriyle çelişen açıkla-
malar yaptı. Üç gün önce ölü sayısını 18 bin 847
olarak açıklayan merkez, önceki gün bu rakamı
12 bin 514'e düşürdü. Rakamın düşürülmesinin
ardından kamuoyunda "Devlet ölü sayısını az gös-
teriyor'" diye tartışma başladı. Önceki gün akşam
saatlerinde Başbakanlık Kriz Merkezi'nden çı-
kan Başbakan Bülent Ecevit de, "Yanhşhğı tzmit
Büyükşehir Belediyesi'nin bir görevlisi yapmış.
Ölü sayısını, daha fazla yardun alabilmek amacıy-
la fazla göstermiş" dedi.
Bunun üzerine afet bölgesindeki milyonlarca
insan bır kenara bırakıldı ve tüm dikkatler ölü ra-
kamındaki yanlışlık ve bunu yapan kişı üzerinde
yoğunlaştı. Başbakan'ın açıklaması üzerine, ön-
ceki akşam saatlerinde bütün medya kuruluşlan,
Sefa Sirmen'e yönelirken Kocaeli Valisi Memduh
Oğuz'un talimatıyla harekete geçen polis de suç-
lu aramaya koyuldu.
Izmit'ten bildinlen ölü sayısındaki 3 bin kişilik
farkın yarattığı skandalda, sonunda sorumlu ola-
rak Nail Baki adlı genç bulundu. ODTÜ mezunu,
üç lisan bilen, bilgisayar konusunda uzman olan
Baki'nin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter-
liği'nde uzman olarak çalıştığı behrlendi. Ba-
ki'nin valiliğin ricasıyla Kocaeli Kriz Merke-
zi'nde göreviendirildiği söylendi. Gönüllü olarak
kriz masasına oturtulduğu, günlerce uyumadan,
yemeden, içmeden bilgisayar kayıtlannı düzenle-
diği belirtilen Baki'nin yabancı ekiplere tercü-
manlık yaptığı da anlatıldı. Baki'nin muhtar, be-
lediye başkanı ve sağlık görevlilerinin getirdiği
ölü listelerini bilgisayara yüklediği bildinldi. Po-
lisin gözaltına alarak 2 saat sorguladığı Nail Ba-
ki, Sefa Sirmen'in valilikle yaptığı görüşmenin ar-
dından serbest bırakıldı. Ölü rakammdaki hatamn,
Baki'nin düzenlediği bilgisayar çıkışlanm Anka-
ra'ya faksladığı belirtilen kirnliği belirsiz bir kişi-
den kaynaklandığı öne sürüldü.
IRMIK /AYDIN ENGÎN aengin// doruk.net.tr.
Haber şöyle gelseydi:
"...Izmit, Adapazan ve Gölcük bölgesinde
sabaha karşı yaşanan depremden altı saat
geçmesine rağmen herhangi biryardım ulaş-
tınlmamasından tahrik olan halk başkaldırdı.
Isyancılann deprem bölgesindeki belli başlı
merkezleri ele geçirdikleri ve isyanın Yalova
yönünde yayıldığı bildiriliyor. öte yandan
ayaklananlara katılmak ûzere..."
Haber böyle gelseydi sizce ne olurdu?
Buyrun size, bu "sanal" habere yaraşır bir
"sanal" yanıt:
Haberin gelişinden en çok bir saat sonra
jetler Adapazan, Gölcük, Izmit göklerinde be-
lirirdi.
İki saat içinde bölgede sıkıyönetim ya da
olağanüstü hal ilan edilir, "Başbakanlık Kriz
Merkezi" bütün idari yetkileri üstlenirdi.
Bölgedeki zırhlı birlikler önemli kavşaklan
tutardı.
Uydu telefonlar, özel iletişim kanalları dev-
reye sokulur ve Ankara ile "isyan-deprem böl-
gesi" arasında yoğun bir iletişim ağı işlemeye
başlardı. TRT'nin en az bir kanalı Ankara ile
bölgedeki devlet birimleri arasındaki iletışımi
pekjştirmek üzere özel yayına geçerdi.
Devletimizin îçgüdüleri
TBMM olağanüstü toplanır, hükümeteyasa
gücünde kararname çıkarma yetkısi verir ve
sürekli toplantı halinde kalma karan alırdı.
Bölgede Milli istihbarat Teşkilatı'nın yöneti-
minde devlete sadık siviller silahlandırılarak
milis birlikleri oluşturulurdu. Devlet Su Işleri,
Türkiye Elektrik Kurumu, Telekom, Köy Hiz-
metleri Genel Müdürlüğü ve Karayollan'na
bağlı bütün birimler deprem bölgesine yönel-
tilerek trafik akışını önleyen yıkıntılan kaldır-
mak, elektrik enerjısi sağlamak, içme suyu
sağlamak gibi görevleri beş saat içinde ta-
mamlamakla görevlendirilir; üstlendiği görev-
leri savsaklayan hatta geciktirenler bölge çe-
perterinde kurulu özel mahkemelerde yargıla-
narak "hemen" cezalandınlırlardı. Devlet, düş-
manlanna karşı "olağanüstü bir çeviklikle" ha-
rekete geçerdi.
• • •
Deprem bu ülkede birdizi hesaplaşmanın,
bir dizi genel kabul görmüş yargının yeniden
ele alınması, tartışılması için bir milat olacak.
Depremin yarası henüz sıcakken belki çoğu-
muz farkında değiliz; ama deprem ve sonra-
sında bilinçlere kazınan pek çok hesaplaşma
yaşadık. Pek çok kavram bilinçlerimizde yeni
bir içerik ve anlam kazandı.
örneğin, Susurluk sonrasında pek çok kişi-
nin yeni tanıştığı, kimilerinin yeniden keşfetti-
ği "yurttaşlık" kavramı, deprem sonrasında
"eyleme geçen yurttaş; kendi görevini kendi
saptayan yurttaş" nitelikleriyle zenginleşti.
Örneğin "merkezi devletin yetkilerinin yerel
yönetimlere aktanlması demokratikleşmede
ileribiradımdır"yargıs\, deprem sırasında sor-
gulanmaya başladı ve deprem sonrasında de-
mokratikleşme adımlannın bu kadar yalınkat
olamayacağı bilinçle kavranır oldu.
Ve "devlen
"Baba" diye nitelenen, gerektiğinde "kah-
har" (kahreden), gerektiğinde "kenm" (koru-
yan, esirgeyen) devlet, depremin zorlu sına-
vında yurttaş bilincinde sorguya alındı.
"Kahhar ve kerim devlet"\ veri kabul eden
değerler şiddetle sarsıldı; yurttaşla devlet ara-
s»nda "sismik bir ilişki" dogdu.
Devletin içgüdüleri, yani bu topraklardaki
kurulmuş bütün devletlerden kalrtım yoluyla
miras aldığı refleksleri, deprem sınavında ayan
beyan oldu:
Bu devlet, ideolojik düşmanlanna karşı ola-
ğanüstü çabuk, çevik, becerikli ve sert hare-
kete geçiyor. Genlerine sinmiş bir yeti bu.
Aynı devlet, halkını korumakta olağanüstü
hantal, duyarsız, beceriksiz ve umursamaz...
17 Ağustos sabahından bu yana, kimse-
den emir almadan deprem bölgesine koşan
ve adına kriz masası denen çaresiz adamlar
topluluğunca püskürtülen gencecik delikan-
lı ve kızlar, belki henüz bilinçleriyle kavrama-
dılar; ama bundan böyle, sezgileriyle ve ya-
şam deneylerinden süzülmüş bilgileriyle,
"Devletimiz güçlüdür ve gerekenleri yapma-
ya muktedirdir" diyenleri dudaklarının kıyı-
sına iliştirdikleri "alaycı ve acılı" bir gülücük-
le dinleyecekler. Kahhar ve kerim devlet bun-
dan böyle "Kime karşı kahhar ve kime karşı
kerim ve neden" sorusundan yakasını hiç
kurtaramayacak.
17 Ağustos salt bir doğal yıkımı anlatmıyor.
17 Ağustos, yurttaş bilincinde bir dönemeç,
birmilattırda...
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Türkiye'nin Bekleyecek
Zamanı Yok Artık!
Okurlar hatırlayacaklar: Tarihin korkunç dep-
remlerinden biri, 1755 yılı Kasımı'nda Lizbon'da
ve Kuzey Afrika'da olur; ve sadece Lizbon'da, o-
tuz kilise ve binlerce ev yıkılır, on beş bin kişi ölür,
bir o kadan da ağır biçimde yaralanır. Felâket, Ka-
tolikliğin kutsal bir gününde, sabah 9 sulannda ka-
pıyı çalar; kiliseler, o gün vesilesiyle ınananlariabk-
lım tıklımdır ve ölüm, kurbanlannı sıra sıra tabur-
lar halinde yakalayıp acımasızca biçer.
Gerçi felâkette yeni hiçbir şey yoktur; vaktiyle
de böylesi acılar gelip bulmuştur insanlan. Ancak
önemli olan, bir doğal afeti, ilahiyatçıların ve ruh-
ban takımının yorumlayış biçimidir: Tann, tepeden
tırnağa Katolik olan bir kenti, üstelik kutsal bir
bayram gününü, neredeyse tüm inananlann ayi-
ne katıldıklan bir saatı nasıl olmuştur da seçmiş-
tir? "Hikmetinden sual olunmazyüce vartığın " di-
yenler olur. Bir bölümü, Lizbon'da hüküm süren
ahlak bozukluğuna Tann'nın biçtiği bir ceza ola-
rak bakar olaya. Güzel de, o korkunç sabahta, d-
ua için kiliselere doluşmuş olanlar mıydı günah-
kârlar sadece? Sonra felâket, onca inanmış rahip-
le dinlerine bağlı insanlan niçin seçmiştir?
Başkalan, başka gerekçeler bulurlar...
Bu açıklamalar, çileden çıkanrVoltaire'i. Ne var
ki, olayla kendi adil Tann inancını uzlaştırabilecek
başka bir çözüme de ulaşamaz. öyle de olsa,
korkunç bir tepki içinde, LJzbon Felâketi adlı ün-
lü poemini yazar (1756). Ama çok geçmeden, asıl
büyük eserini, Candideya da ıyimserlik'\ yazacak
(1759), o güne değin sürdürdüğü iyimsertiğinden
sıynlıp kötümserleşecektir.
Ancak, poemın arkasından Jean-Jacques Ro-
usseau, olan biteni açıklamak üzere, Voltaire'e
uzun bir mektup yazar ve özetle der ki: "Insanla-
nn çektikleri acılar kendi yanlışlannın sonucudur.
LJzbon depremi, doğa içindeki yaşamı terkedip
kentlere taşınmış insana verilmiş yerinde bir ce-
za idi; insanlar, o dağınık köylerdeki ortahalli yu-
valannda sürdürdükleri yalın yaşamı bırakmasa-
lardı daha az kurban vereceklerdi."
Böylece Rousseau, doğal felakete sosyal bir
boyut da ekler.
Niçin anlattık bunlan?
Bizi derin acılara boğan 17 Ağustos depremi üs-
tüne, Lizbon'dakınden bir 250 yıl sonra, ülkemiz-
de, aynı ilahiyatçı ve ruhban kafasının söyledikle-
rine benzeryorumyapanlar oldu. Hemen ekleme-
liyiz: Hete böyle deprem gibi büyük çaplı doğal fe-
lâketlere "ilahi" bir gerekçe arayıp bulmak kadar,
Tanrı fikrini yerle bir eden başka bir şey yoktur. O
yüzden, Tanrı'ya yürekten inananlar konuşurken
pek dikkatli olmalıdırlar. Özetle deprem, doğal bir
felâkettir ve üstelik sosyal, hatta politik boyutlan
vardır. Hem, şu son felâket, bunun böyle olduğu-
nu -bütün çıpjaklığryla- ortaya koymuş değil mi-
dir?
Müteahhitler çalıp çırpmasaydı, belediyeler i-
mar izninı verirken dikkatli ve arkasından da de-
netımlerinı gerektiği biçimde yapsalardı, sonuç
elbette bu çapta olmazdı.
Ya fay hattı üstüne temel sanayiyi oturtma?
llk söylediklerimız çürümüşlüğün boyutlannı
gösteriyorsa, bu sonuncusu da plansızlığın eseri
değil mi?
Ama bütün bunlar, üç beş yılın ürünüdür diye-
meyiz: Türkiye, Demokrat Parti iktidanndan bu
yana, plansızlığın, giderek çapaçulluğun pençe-
sindedir. 27 Mayıs'ın açtığı, bir dısıpline bağlı kai-
kınma anlayışı parantezı, arkasından eski tas es-
ki hamam! 12 Eylül ve çok geçmeden de Turgut
Özal iktidan, bu toplumun olanca "değerier°\n\
çürütmüş; yolsuzlukla rüşveti de, bir yönetim fel-
sefesinin temeli yapıp çıkmıştır.
Buralardan geliyoruz...
Ve gelip durduğumz nokta, hem de yeni bir yüz-
yılın eşiğinde, onur kıncıdır.
Ama iz, bu badireden de sıynlacağız. Onun da
tek şartı vardır: Kayıtsız-şartsız bilime ve planla-
maya sırtımızı dayamak! Sanayileşmemiz, kent-
leşmemiz, kısacası kalkınmamız, bu ikisinin buy-
ruğu olan disiplinin damgasını taşımalı. Devleti
yeniden yapılandınmayı, toplumu kurumlaştınma-
yı da bu ikisi dayatıyor.
Hiçbir şey eskisi gibi süremez.
Bir yanm yüzyılılk uygulamanın üstüne -hiç de
çekinmeden- koskoca bir battal işaretini basma-
lıyız. Halkımıza güvenerek, gönüllü kuruluşlann
uyanışını destekleyerek, merkezi ve yereliyle dev-
leti ciddi bir reforma uğratarak, hızla yeni bir "in-
şa" hareketine koyulmalıyız.
Hızla! Çünkü, Türkiye'nin bekleyecek zamanı
yok artık!..
İcisleri Bakanrndan valilere
6
Imar yasalannı
uygulayın'
ÖZCANÖZGÜR
MUĞLA - Bayındırlık
ve Iskân Bakanlığı'nca
deprem bölgesindeki 7 ıl-
de belediyelerin imar yet-
kileri alınırken, Içişlen
Bakanı Sadettin Tantan
valiliklere gönderdiği ge-
nelge ile bütün illerde ya-
pılaşmamn denetım altına
alınmasım istedi. Söz ko-
nusu genelgede valilere,
"İmar İzfeme Bürosu"
kurmalan ve bunun yanın-
da kaçak, ruhsatsız yapı-
larla, gecekondulann en-
vanterinin çıkanlması ve
bu yapılar için ivedi yasa-
lann uygulanması talima-
ü verildi.
Sadettin Tantan, valile-
re gönderdiğı genelgede,
775 sayıh Gecekondu Ya-
sası'nın 18. maddesi ile
3194 sayıh İmar Kanu-
nu'nun 32. maddesini
anımsatarak bu kanun ve
maddelenn gerefinın ye-
rine getirilmesı talimatını
verdi. Genelgede şöyle de-
nildi: "tlinizdeki mülki
mercilere ve belediyelere
duyurulmasını. yukanda
belirtilen kanun hükümle-
rinin kararb ve tavizsiz bir
şekilde uygulanmasuu,ya-
pılacak uygulamalarda
yetldli mercilerin birbirk-
rine yardımcı olmalanm,
bu konuda görevini ihmal
edenler hakkında gerekli
kanuni işlemlerin yapılma-
sını, uygulamanın izknme-
si amacıyla ilinizde bir va-
liyarduncısuıın gözetimin-
de bir İmar İzleme Bürosu
oluşturulmasuu, inşaatlar-
la ilgili ahnan yıkım. dur-
durma ve önleme kararla-
n ve bunlann uygulanma-
lanna üişkin bilgilerin ekli
forma işlenerek ilki mev-
cut durumu göstermek
üzere 1 Eylül 1999 tarihin-
de olmak üzere üçer aylık
dönemleıie bakanhğa gön-
derilmesine."