Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1-4 AĞUSTOS 1998 CUMA • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAM 17
TURKIYE
IsCanbul PB 29 Sinop A 27 Adana A 37
EcJirne PB 32 Samsun A 29 Mersin A 34
Kocaelı PB 30 Trabzon
Çanakkate PB 28 Giresun
Izrmir Â" 36 Ankara
A 27 Diyarbakır A 39
_A 28 Şanhurfa A 40
A 29 Mardin A 37
Mşnisa A 36 Eskişehir PB 30 Siirt A 38
A/^dın A 37 Konya PB 30 Hakkâri A 33
D&nızli A 37 Sıvas K 29 Van A 33
Zo«nguldal< A 26 Antalya A 40 Kars A 29
Yurdun kuzeybatı
kesimleri parçalı
bulutlu, diğeryerler
az bulutlu ve açık
geçecek. Hava sı-
caklığında önemli
bir değışiklik olma-
yacak. Rüzgâr; ku-
zey ve doğu yön-
lerden haftfara sıra
orta kuvvette ese-
cek.
DIS MERKEZLER
Oslo
Helsınki
Stockholm
Londra
Amsterdam
Brüksel
Paris
Bonn
Y
PB
Y
Y
Y
PB
A
A
1»
19
20
25
23
25
24
27
Münih A 25 Zürih
Berlin
Budapeşte
Madrid
Viyana
Belgrad
Sofya
Roma
Atina
B
PB
PB
Y
PB
PB
A
A
26
30
13
26
34
31
33
34
PB 26 Şam
Moskova
Aşkabat
Astana
Taşkent
Bakû
Bişkek
Tiflis
Kahıre
B
A
Y
PB
PB
Y
Y
A
20
36
30
33
30
34
32
35
A 40
Açık bulutlu i Sıslı ({223 Bulutlu k
Çok bulutlu Yağmuriu Kart Gok gurultulu
GUNCELcÜNEYT ARCAYÜREK
• Baştarafı 1. Sayfada
decı başlayarak, ittifakın rejime ters bakan hangi
arnaçlara hizmet vereceğini kestirmesi gerekenler
o çjün de bugün detarihsel biryanılgının içindeler.
mifakın "irtica cephesi" adıyla ortaya çıkması-
na katkı sağlayanlann başında Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel geliyor. Nedenine kısaca de-
ğirrelim.
Erken seçimin henüz tartışma aşamasında -bi-
le- olmadığı günlerdi. Demirel "rejimi kurtaracak"
formüller öneriyor. Kamuoyu belleginde hâlâ can-
lılığjını koruyan önerıler.
Şöyle diyor Demirel: "Seçim bir çare. Halkpar-
larnentoyu seçiyor. Ne çare seçimle gelen parça-
lı psrlamento -bugün olduğu gibi- yine hükümet
çıkaramayacak. Hükümet bunalımlan doğacak.
Oysa halkımız, seçımden sonra kimin başbakan,
hangi partinin iktidar olacağını seçim öncesi bil-
meM istiyor."
Me yapılması gerektiğini anlatıyor Cumhurbaş-
kanı: "Busakıncalanortadankaldttmakiçin Seçim
Yasası 'na partilerin seçimlerde ittifak yapmalannı
sağlayacak bir hüküm getirmeli. O zaman sağda-
kiler sağda, soldakiler solda toplanacak ve seçim
öncesi iktidar ortaya çıkacak, seçimden sonra hü-
kümet bunalımı olmayacak!"
Aylarca her gazeteciyle her TV ile yaptığı görüş-
melerde bu "formülü" allayıp pullayıp önümüze
getiriyor.
Kimi partilerden -ANAP ve DSP'den- gelen iti-
raziara karşı ittifakın gerçekleşmesi için kamuoyu
aracılığıyla TBMM'ye adeta baskı yapıyor.
Demirel'in önerilerine ilk gün karşı çıkmak gere-
kirdi.
Ammavelakin ittifak formülünün erdemine inan-
mış bir kez Çankaya; ne yazarsak yazalım inatla
ve az/mle ittifak kulvarında koşuyor.
Fakat daha o günlerde kimi gizli, kimi açık te-
maslarda, ilk başta FP ile DYP arasında ittifak ko-
nusu gündeme geliyor.
Nereden nereye?
Hummaya tutulmuş gibi iktidar ve intikam diye
tirtir titreyen Şaibe Hanım, siyasal yasaktan kur-
tulmak isteyen Takkeli Erbakan'ı aylar sonra zi-
yaret ediyor. Nasıl bir geçmiş olsun ziyareti ise,
saatlerce baş başa konuşuyorlar.
Fakat ortada bir gerçek var; FP'nin yalanlama-
dığı, ama zevahiri kurtarmak için Şaibe ile takımı-
nın doğrulamadığı kimi sonuçları yazıyorduk.
Baykal ve Ecevit var oldukça solda bir ittifak dü-
şünülemeyeceğine göre...
İttifak FP ile DYP'nın birlikte çoğunluğu ele ge-
çirmesine yol acâcak, Cumhurbaşkanımızın ay-
larca önce öngörduğü "formül" işte böylece uy-
gulamaya girecek.
Başbakanı halkımızın seçimden önce bilmesine
gelince, Şaibe Hanım, gövdesel görkemiyle işte
huzurunuzda!
Mayıs 2000'de Demirel gidecek. (Gitmemek için
başkanlık sistemini istiyor. Ya da Ecevit'in önerdi-
ği gibi bir 7 yıl daha Çankaya'da kalmaya pekâlâ
ılımlı bakıyor.)
Demirel gidince yerine geçecek cumhurbaşka-
nını TBMM'de çoğunluğu ele geçiren (irtica cep-
hesine katılan ufak tefek partilerin yardımıyla) FP-
DYP iktidarı seçecek.
Demirel'in ittifak önerisinden doğan irtica cep-
hesinde işler tamamlanacak!
Zira FP-DYP arasındaki uzlaşmaya göre:
Şaibe Hanım başbakansa Cumhurbaşkan/mız
Takkeli Erbakan!
Ne mutlu onlara, ama ne yazık Türkiye'ye
1
Bu olasılıkları aylardırsöyleyenleri, yazanlan dün
sivrisinekten saz diye dinleyenler, bugün önümüz-
deki tablolardan hayli mutlu olsalar gerek:
Cephe; seçimlerde liste ittifakı yapamazsa ayn
köşelerden aynı hedeflere ateş edecekler.
İttifak olgusundan kaynaklanan olası sakıncala-
n duymamazlıktan gelenler, cephe 19 Nisan saba-
hı TBMM'de çoğunluğu yakalarsa nasıl bir maze-
ret bulacaklar acaba?
Daha şimdiden "28 Şubat'ın kaleminielinden al-
dığı yazar" diye takdim edilen gazetecinin evinde-
ki toplantılara gidenler arasında oluşan görüş bir-
liğini. o yalı toplantısını yöneten RP Genel Başkan
Yardımcısı Nevzat Yalçıntaş şöyle açıkhyor:
"Daha ileri bir "ittifak' modeli düşünüldü. Se-
çimden sonra koalisyon konusu da ele alındı."
"Baba" aylarca önce ittifakı neden önerdi aca-
ba?
Yalçıntaş'ın açıkladığı sonuçlar için mi?
11 yaşındakî
boyacıya işkence
• Baştarafı 1. Sayfada
:a işkence yaptı. Polisler.
;ocuktan 50 şınav çekme-
;ini, parmak uçlannda.
»encere kenanna yaslana-
ak ayakta kalmasını iste-
iiler. üzerine su dökrüler.
umruk attılar. kollannda
igara söndiirdüler. H.K..
asan HakJan Derneği'nde
aşadıklannı şöyle anlattı:
"Bana bunları yapar-
en. onlara bakmak iste-
im. Başınıı her kaldırdı-
ımda yüzüme vurdular.
tizi şikiyetedersen seni öl-
ürürüz dediler."
fnsan Haklan Vakfı
HV) ve tnsan Haklan
•erneği (İHD) olaya el ko-
ırken IHV yetkilileri, kü-
ik çocuğun 10 günlük ra-
arunun bulunduğunu, te-
jvisine devam edildiğini
ıldirdi. tHD de olayla il-
li Şişli Cumhuriyet Sav-
lığı'na suç duyurusunda
jlunduklarını kaydetti.
ID. bir sonuca ulaşıla-
azsa konu>Tj Avrupa fn-
san Haklan Mahkemesi'ne
götüreceklerini bildirdi.
Çocuklara işkence
yaygmiaşıyor
Ülkemizde bu yıl işken-
ce iddialan yoğunluic ka-
zandı. 4 Haziran 1998'de
hırsızhk yaptıklan gerek-
çesiyle Beyoğlu Asayiş
Şube Müdürlügü'ne götü-
rülen ve yaşlan 6 ile 8 ara-
sında değişen 5 çocuğa iş-
kence yapıldığı ortaya cık-
mıştı. Çocuklar yaptıklan
açıklamalarda elleri kab-
loyla bağlanıp elektrik ve-
rildiğini, hortumla üzerle-
rine su döküldüğûnü ve po-
lislerin üzerlerine işedikle-
rini söylemişlerdi.
Temmuz ayında da Mid-
yat Kapalı Cezaevi'nde
PKK davasından dolayı tu-
tuklu bulunan Saadet Sü-
rer'in. Ceylanpınar'daki 12
yaşındaki I. S. ve lOyaşın-
daki M.S.'nin gözaltına
alınıp işkence gördükleri
belirtilmişti.
Baü'nm Taleban korkusu• Baştarafı 1. Sayfada
tan'da üslenmiş medrese öğrencilerinden
oluşan Taleban gûçleri siyaset sahnesine,
bundan sadece dört yıl önce, hem de aske-
ri ve teknolojik olarak, hiç beklenmedik bir
güçle çıktılar. O zaman medrese öğrenci-
lerinin tank, uçak gibi silahlan ne zaman
ve nerede kullanmayı öğrendiği sorgulan-
mış ve arkalannda Pakistan, Suudi Ara-
bistan ve ABD'nin doğrudan desteğinin
olduğu vurgulanmıştı.
Taleban'ın egemenlik kurduğu bölgeler-
deki, şeriat uygulamalan, kadınlar üzerinde-
ki baskılan, gelişigüzel infazlan büyük tep-
ki çekti. Bu arada, Afgan savaş artıklannın
Ortadoğu'daki köktendinci Müslüman örgüt-
lerin şiddet olaylanna kanşması, lslami ha-
reket içinde "Afgan" kavramınuı ortaya çık-
ması ve bu arada soğuk savaşın da bitmiş ol-
ması ABD'nin Taleban'a karşı rutumunun
giderek daha bir mesafeli hale gelmesine
yol açtı. Ancak birçok gözlemcinin tespit et-
tiği gibi ABD'nin bölgeyle ilişkisi hemen hiç
kesilmedi. Bugün Taleban'ı 180 BM iiyesi
içinde yalnızca Suudi Arabistan, Birleşik
Arap Emirlikleri ve Pakistan tanıyor. Bu ül-
keler aynı zamanda Orta Asya'daki nüfuz
mücadelesinde Iran. Rusya ve Hindistan'a
karşı konumlanmış üjkeler. Bölgedeki en bü-
yûk ilgi alanı ise Afganistan'dan geçmesı
planlanan 2 milyar dolarlık petrol ve gaz bo-
ru hattı. Taleban bu boru hartı projesini yap-
ma hakkını Centagaz isimli bir konsorsiyu-
ma vereceğini daha önce belirtmişti. Centa-
gaz konsorsiyumu, Unocal (ABD), Delta-Oil
(S. Arabistan), Crescent (Pakistan). Hyundai
(G. Kore) şirketlerinin yanı sıra daha ufak i-
ki Japon şirketi ve sahip olduğu zengin do-
ğalgaz kaynaklarını Afganistan ve Pakis-
tan'dan geçen iki boru hattı ile Arap sularına
taşımayı planlayan Türkmen hükümetinden
oluşuyor.
Taleban güçlerinin iktidannın kesinleşme-
ye başlaması, özellikle petrol ve gaz yatak-
İanndan faydalanmayı amaçlayan, bunun ya-
nı sıra bölgede siyası nüfuz alanı açma çaba-
sı içinde olan Rusya. Tacıkistan. tran, Hin-
distan gibi ülkeleri kaygılandırdı. Mosko-
va'nın Sesi radyosu. Talehangüçlerinin,Ta-
cikistan sınınna da>andjğını, bölgedeki Müs-
lüman güçieri birieştirme gerekçesiyle sının
geçebileceğini'' ileri sürdü.
Rusya Savunma Bakanı tgprSergejev çar-
şamba akşamı, eski SSCB-Afganistan sınırı-
nı güçlendirdiklerini açıkladı. Tacikistan
Devlet Başkanı Rahmanov'un da ordu ko-
mutanlan ve ülkesındeki 25.000 askerlık Rus
güçlerinin generalleriyle olağanüstü bir top-
lantı yaptığı, orduyu alarmageçırdiği bildiri-
liyor. Özbekistan'da da benzer bir korku var.
BirTaleban iktidannın kurulmasından sonra.
köktendinci lslami hareketlerin bölgede ve
Ortadoğu'da yeni bir destek alanı bulmalan
olasılığı da Batı'da endişe yaratıyor. ABD
konsolosluklanna yönelik son iki saldınnın
ardında olduğundan şüphelenilen S. Arabis-
tanlı ışadamının da halen Afganistan'da sak-
lanıyor olması bu endişeleri güçlendiriyor.
Almanya'da ild örgüte yasakI Baştarafı 1. Sayfada
lar gibi diğer ağır suçlar işlediği
kaydedildi.
İçişleri Bakanı Kanther, Bonn'da
yaptığı açıklamada. "Eyalet yöne-
timJeriyie>apılangörüşmelersonu-
cu verüen yasaklama karan, ağır
sucişJevenvçsokakortasndaadam
öldürmekten bile çekinmeyen iki
aşın solcu Türk örgüfüne hukuk
devletinin vereceği en güzeJ cevap-
tır" dedi.
Kanther, Federal Yüksek Mah-
keme'nin 4 Şubat 1998 tarihli ka-
rannda, "DHKP/CveTHKP/C-
nin faaliyetlerinin 27 Ocak 1983
tarihinde Dev-Sol hakkuıda veri-
len yasaklama kararının ihlali
olarak dcğeriendirilemeyeceği"
denildiğini anımsatarak "Bugün
verilen yasaklama kararlaru bu
yeni hukuki duruma gösterilen
tepkiden kaynaklanmaktadır"
diye konuştu.
Kanther, Almanya'nın iç gü-
venliğini ve kamu düzenini teh-
dit eden bu örgütlerin fînans kay-
nağının, zorla toplanan haraçlar
olduğuna işaret etti. Verilen ya-
saklama kararlannın, bölücü içe-
rikli yaymlan da kapsadığını kay-
deden Kanther, bu çerçevede,
DHKPCnin yayın organı 'Kur-
tuhış'a ve THKP/C tarafindan ya-
yımlanan gazetelere yasak yayın
olarak el konulabileceğini belirt-
tı. Kanther, "Böylelikk.buönjüt-
ler için önemli bir flnans kaynağı
teşkil eden dergi geUrlerine ağır
bir darbe indirilmiş oldu" diye
konuştu.
Yasaklama karanyla, bu iki ör-
gütün Almanya'da faaliyette bu-
lunamayacağına işaret eden
Kanther, malvarlıklannael konu-
Ian bu örgütlere ait sembollerin
hiçbirsuretle kullanılamayacağı-
nı bildirdi.
Kanther, "Federal hükümet,
bundan sonra da eyalet yönetim-
leriyle koordineli bir şekilde, aşı-
n sağ veya sol eğilimli suçlulara
karşı mücadelesini karariı bir şe-
kilde sürdürecektir" dedi.
Öte yandan Federal Alman
Başsavcısı Ka> Nehm, PKK'nin
üst düzey yöneticileri oldukian
bildinlen DifekK.(43) ve Ali Yü-
cel S. (33) isimli 2 Türk vatanda-
şı hakkında dava açtı.
Merkezi Karlsruhe kentinde
bulunan Federal Başsavcılık tara-
fından yapılan yazılı açıklamada,
iki sanığın da terörist bir örgüte
üye olmak, kundaklama yapmak
ve maddi hasara yol açmakla suç-
landıklan ifade edildi.
Açıklamada. Dilek K.'nin,
Mart 1995 tarihinden itibaren
yıl süreyle bölücü örgütün Ham-
burg sorumlusu olarak faaliyet
göstermesinin ardından, 1 yıl Da-
nimarka'da ikamet ettiği ve daha
sonra PKK'nin Güney Almanya
sorumlusu olarak görev yaptığı
vurgulandı.
Ali Yücel S'nin ise Ağustos
1996 ile Mart 1997 tarihleri ara-
sında PKK'nin, örgüte yeni ele-
man kazandırmak ve bunlan kan-
lı eylemlerinde kullanmak ama-
cıyla kurduğu belirlenen gençlik
örgiirü YCK'nin Avrupa sorum-
lusu olarak faaliyet gösterdiği be-
lirtildi. :
irtica cephesine tepki büyüyorI Baştarafı 1. Sayfada
araya gelmiş değiller. Bir
cephe \aratarak seçimlerde
önlerini açmaya çalışıyor-
lar. Ama toplumun bunlar-
la ilgüi not oranı beUidir.
Bunu aşmalan da müm-
kün değiJdir. Zaten birbi-
riyle bu kadar zıdaşnuş,kü-
fürieşmiş ve karşı çıkmış si-
\asetcileria, siyaset sahne-
sinde adı ve esamisi hiç
okunma>an rjplerin. siyasal
giicü olma\anlaruı, siyasal
gûcü bir ölçüde olup da
inandıncı olmavanlann bir
araya gelmesi ciddi bir cep-
heieşmeyi de ortaya çıkar-
maz. Ancak alay konusu
olurlar."
Cepheleşmeyi "provo-
kasyon" olarak nitelendiren
Budak, "Bu ancak farkJı
kesimleri veniden hareket-
tendirmek, demokratik sü-
rece müdahale etnıek için
bir çanak rutmak olabilir*'
dedi.
tttifakın, demokrasi ile
ilgisi olmadığını vurgula-
yan Budak, sözlerini şöyle
sürdürdü: "Bunlar, Türki-
ye'de böyle bir siyasi cephe-
leşme yarafıp iktidar olma
olanagını yakaladıklan an,
ne olacağını gormüyoriar
mı? Otecak şeyi bütün her-
kes görüyor da, bunlar kör
mü,dertleri karmaşa nu ya-
ratmak. Türkiye toplumu
banş isti>T>r. Böyle cepheleş-
meiere yönelenier, ancak ve
ancakovkavbederler. Bu it-
tifakın Türkiye'vi götürece-
ği yer, DYP-RP koalisvonu-
nun Türkiye'yi sürüklediği
yerdir. Türkiye avnı tehlikf-
li dönemi bir daha yaşama-
malıdır. Böyle bir gelisme.
demokrasinin tümüyle yok
olması sonucunu doğurabi-
lir. Türkiye'nin gerçek de-
mokratlan, yiJrtseverleri
bö> le bir gidişe sevirci kal-
mayacaklannr."
KESK Genel Başkanı Si-
yanii Erdem de Türkiye'de-
ki siyasi partilerin prog-
ramlannı. önermelerini, so-
runlarkarşısmdaki duruşu-
nu ve çözüm yakla^ımlan-
nı, rejim karşısmdaki ko-
numlanışıyla açıklamak ge-
rektiğini belirtti. Türkiye'de
devlet yapılanmasmda bir
restorasyon yaşandığını
ifade eden Erdem şunları
söyledi:
"ÖzeUikle 28 Şubat 1997
V1GK karariarından sonra
bu değişim çok net olarak
açığa cıkmıştır. görülmek-
tedir. Beş parfi. bu progra-
ma, veniden yapılanmaya
karşı birarava gelmişlerdir.
MGK ve T l SUD'ın yön
verdigi bu programa karşı 5
parti; demokratik bir ze-
minde. çıkışı demokraside
gören, savunan siyasi prog-
ramlarla değiLyıllardan be-
ri devlet yapılanmasmda
kazandığı iktidar mevzile-
rini. dev letle özdeş olan ko-
numlannı kaybettiği için
karşı çıkıyorlar. Egemen si-
yasi gruplar arasındaki ya-
Belgesel denıncı CTV ••,".,'.;..'•. .
"Sualtı Dunyası" sızı gozlerden
uzak bir dunyanın sakınlerıyle
ve sırlanyla tanıştırıyor
ctvB U G Ü N 2 2 1 0
B E L G E S E L
şanan iktidar kavgasının
halkın veemekçilerin çıkar-
lanyla hiçbir ilgisi yoktur.
Kendileri iktidar olduğu
dönemlerde demokratik
hak ve özgüriükleri boğan,
kiüesel kınmlar yaratan, bu
partilerin demokrasivi sa-
vunmalan bir aldatmaca-
dır. Dev let içindeçeteler ku-
ran, bin operasyonla yargı-
sız infazlar gerçekleştiren,
işcileri kan emici olarak ta-
nımlayan. her fürlü sosyal
devlet anlayışını reddeden,
savaş ve kan üzerinde siya-
si rant sağlayan partilerle;
ülkemizdeki ekonomik,sos-
val ve siyasal sıkıntılan kul-
lanarak, istismar ederek
Türkiye'vi çağdışı, gerici,
rejim arayışûnna süriikle-
mek isteyen partilerin de-
mokrasivi savunamayacağı
açıktır. Demokrasi, bu par-
tiler için iktidar olma aracı
olarak kullandıklan geçici
bir olgudur. Demokrasi söy-
lemleri bu partUeriçin mak-
yajdır, yaftadır."
Bu ırkçı. şoven ve gerici
siyasi partilerin toplumsal
etki boyutunun MGK ve
TÜSlADprogramlannı sa-
vunmakla kınlamayacağı-
nı belirten Erdem, ancak
demokratikleşmeyi; özgür-
lükçü, çoğulcu. insan hak
ve özgürlüklerini. banşı. iş
güvencesini savunan. sos-
yal devlet anlayışını gelişti-
ren, çetelerden anndınlmış
hukuk devletini. bağımsız
yargıyı. sosyal güvenlik
şemsiyesini \ e benzeri top-
lumsal talepleri içerenkap-
samlı bir demokrasi progra-
mıyla karşı durulması ge-
rektiğini vurguladı.
CHP Genel Başkan Yar-
dımcısı Bülent Tanb da ne
pahasına olursa olsun ikti-
dar arayışlannın bazı parti-
leri ilkesiz siyaset anlayışı-
nı benimsemeye götürdü-
ğünü belirtti. "Bu anlayışın
uygulaması çarpık işbiriik-
leri, ideolojisiz birüktelik-
lerdir" diyen Tanla şöyle
devam etti: "Bu çabalar
halkın endişe, bezginük ve
tepkilerinin artmasına yol
açmaktadır. Türkiye'de si-
yaseti yörüngesinden çıka-
ran tehlikeli bir gidişle kar-
şı karşıyayız. Seçmenlerin
görüşlerinin, beklenti ve is-
teklerinin tam tersine bu
partilerdeki birkaç üst yö-
netici tarafuıdan oluştunı-
lan bu girtşimler, en güzel
cevabı seçim sonuçları ile
aiacakiardır."
Bir merkez sağ partinin
aşın sağdaki partilerle.
merkez soldaki bir partinin
ise merkez sağda işbirliği
arayışından. Türk siyasal
yaşammın elde edeceği bir
kazanç olmadığını ifade e-
den Tanla, Türkiye'nin
bekledıği siyasi güç birlik-
lerinin sağm sağda. solun
solda yapması gereken di-
yalog ve ittifaklarolduğunu
vurguladı. Tanla. "Türki-
ye'de siyaset ve siyasetçinin
öncelikleri 3 ana maddede
toplanmaktadır: Halkın
gündemini doğru okumak,
yapav birliktelikleri terk et-
mek, ülkesorunlarına fark-
lıçözümler üreterek yaklaş-
mak*1
diye konuştu.
'Bunlar da Türkiye 'deki
Taleban'
I Baştarafı 1. Sayfada
gılanmasına devam edildi.
Duruşmaya. 3713 Sayılı
Terörle Mücadele Yasa-
sı'nın 7. maddesı uyannca
yargılanan tutuklu sanıklar
Ahmet Bayoğlu, Ömer
Hazman, Arif Toroman ve
Musa Büyükbudak ile tu-
tuksuz sanıklar GürselZey-
rekile İsmetDemirkatıldı.
Savunma yapmak istediği-
ni söyleyen Ahmet Bayoğ-
lu sözlerine besmele getire-
rek başladı.
Suçunun sadece Müslü-
man olmak olduğunu öne
süren Bayoğlu. sözlerini
şöyle sürdürdü:
"Biz hâkimiyet kayıtsız
şartsız Allah'ındır diyoruz,
siz ise milletindir diyorsu-
nuz. Biz mi anarşist oluyo-
ruz, siz mi? Bundan sonra
yeni bir mahkeme başlaya-
cak. O da AUah'ın mahke-
mesi. Allah'ın huzurunda
siz nasıl hesap vereceksi-
niz?"
Konuşmasında Kuran'-
dan ayetler de okuyan Ba-
yoğlu, Müslümanlara ezi-
yet çektirenlerin sonunun
"cehennem" olduğunu be-
lirtti. Savunmasının sonun-
da "AJlahüEkber"diye ba-
ğıran Bayoğlu. işaret par-
mağını havaya kaldırdı.
Yazılı savunmasını mah-
kemeye vermek istemeyen
Bayoğlu, "Siz söyledikleri-
mi rutanaklara geçirin "de-
di. Daha sonra söz alan di-
ğer sanıklar da suçlannın
olmadığını belirterek tah-
liyelerini istediler.
Sanık a\ııkatlan da Ba-
yoğlu'nun haksız yere ce-
zaevinde kaldığını iddia
ederek bu nedenle davra-
nışlannın normal olduğu-
nu söylediler. Duruşma,
savcının ek görüş hazırla-
ması için ertelendi.
Edes de
3 yıl sonra
borcunu
ödeyecek
FUAT KOZLUKLU
U:\SHINGTON - tnfaz
yasası hükümleri uygulana-
rak ödemediği 93 milyar li-
ra para cezası üç yıl hapse
çevrilen işadamı Seüm Edes.
borcunu önümüzdeki hafta
sonuna kadar ödeyeceğıni
iddia etti. Hakkında "kırmı-
zı bülten" çıkartılan Edes.
Adalet Bakanlığfnın tebli-
gatını Türkiye"dekı avukatı
aracıiığıyla aldığını belirte-
rek. "taahhütte bulunduğu-
nu" ve "borcunu ödeyince
üzerindeki büyük bir buh-
ranın kalkmış olacağını"
söyledi.
Kendisi gibi ABD'de ya-
şayan eski Emlakbank Ge-
nel Müdürü Engin Civan''a
rüşvet vermekten hapis ya-
tan Selim Edes. VVashing-
ton'da yaşadığı son üç yttsâ-
resince parasız olduğumı
söylemesine karşın 93 mil-
yar lırayı bir anda nasıl öde-
yebiieceğini, "Elde avuçta
kalan birsevler vardı. Eşim-
den dostumdan borç abyo-
rum. Para cezasını 21 Ağus-
tos'a dek ödevip bu işten
kurtulacağım" şeklinde
açıkladı.
VVashington'da 10 yıl ka-
darönce satın aJdıgı lüks bir
apartman dairesinde oturan
Selim Edes. Cumhuriyet'jn
sorulannı şöyle yanıtladı:
- Para eezasırıı ödedikten
sonradönüp, kalan hapisce-
zanızı vatacak mısımz?
- Cezamdan kaçıyor de-
ğilim. ama maddı bir güce
sahip olmadan sefil bir şe-
kilde dönmek istemiyorum.
Afrrka'da inşaat işiyle ilgile-
niyorum. Her şey yoluna
girmek üzere.
- 6 Nisan 1995'te. Bav
rampaşa Cezaevi'nden tah-
live oldunuz ve hakkınızda
yurtdışına çıkış yasağı kon-
madığından. eşiniz Semra
Edes'le birlikte o sıralar
VVashington'da okuyan kızı-
nızui mezunivet törenine ka-
Olacağınızı söyleverek 20Ni-
san 1995'te Türkive'denav-
nldınız. 3 yıl nasıl geçti?
- Kolay geçti denıem
mümkün değil. Ülkemden.
eşimden dostumdan aynl-
manın hiç de kolay bir şey
olmadığını belirteyim. 3 yıl
tam bir kâbus oldu.
-Sizin için dolandıncı. üç-
kâğıtçuTurgut ÖzaI'ın kolla-
dığı. zengin ettiği kişi dcnil-
di. Hiç rahatsızlık duymadV
nız mı bu söylenenlerden?
- Hayır. Çünkü. söyledik-
leriniz doğru değil. Ben yal-
nızca rüşvet vermekten yar-
gılanıp hüküm giymiş bıri-
yim. Herkes Civan ile beni
aynı kefeye koyuyor. Vicdan
sahibi bunu yapmaz. Ben
geçmişimle övünüyorum.
Servetimin olduğu dönem-
de alnımın teriyle kazandık-
lanm vardı.
- Siz de. rüşvet verdiğiniz
Engin Civan da ABD've gel-
diniz. \'e geri dönmediniz.
1996'da Türkiye'den aynlır-
ken ödemediğiniz para ceza-
nız 93 milyar 600 miiyon li-
raydı. O donem dolar da 56
bin lira kadardı. \'ani yakla-
şık 1 miiyon 900 bin dolar.
Oysa aradan üç yıla yakın
süregeçti vedolar273 bin li-
ra. Enflasyon karşısında
borcunuzun dolar karşıİJğı
340 bin dolarcivanna düştü.
Civan'ın borcu da enflasvon
karşısında 3 misli değer kay-
betti. Taktik miydi?
- Hiç de taktik falan değil-
di. Yaptığmız hesap doğru.
Civan. Emlakbank'ın genel
müdürüydü. Ben Emlak-
bank'a arsamı sattım. Elim-
den aldığında değeri 270
milyar lira idi. 1990 Aralık
ayındaki dolar değeri 120
miiyon dolardı. Ben o arsa-
mın parasını alamadım.
Alabilmek için Civan denen
adama 3.5 miiyon dolarrüş-
vet verdim. Bugünse değeri
100 bin dolar! Tam 1200 de-
fa değeri küçülmüş. Enflas-
yon yüzünden benim Türkî-
ye'de yediğim darbe 120
miiyon dolar. Civan korsari-
lık yapıp devlete para kazan-
dırdı. \aptığı ve yediği ya-
nınakârbırakıldı. Herifak-
landı. Gerçekte mağdur edi-
len benim. Nedense kimse
bunu konuşmu>or. konuş-
mak istemiyor.