24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1-4 AĞUSTOS 1998 CUMA • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAM 17 TURKIYE IsCanbul PB 29 Sinop A 27 Adana A 37 EcJirne PB 32 Samsun A 29 Mersin A 34 Kocaelı PB 30 Trabzon Çanakkate PB 28 Giresun Izrmir Â" 36 Ankara A 27 Diyarbakır A 39 _A 28 Şanhurfa A 40 A 29 Mardin A 37 Mşnisa A 36 Eskişehir PB 30 Siirt A 38 A/^dın A 37 Konya PB 30 Hakkâri A 33 D&nızli A 37 Sıvas K 29 Van A 33 Zo«nguldal< A 26 Antalya A 40 Kars A 29 Yurdun kuzeybatı kesimleri parçalı bulutlu, diğeryerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sı- caklığında önemli bir değışiklik olma- yacak. Rüzgâr; ku- zey ve doğu yön- lerden haftfara sıra orta kuvvette ese- cek. DIS MERKEZLER Oslo Helsınki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Y PB Y Y Y PB A A 1» 19 20 25 23 25 24 27 Münih A 25 Zürih Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina B PB PB Y PB PB A A 26 30 13 26 34 31 33 34 PB 26 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflis Kahıre B A Y PB PB Y Y A 20 36 30 33 30 34 32 35 A 40 Açık bulutlu i Sıslı ({223 Bulutlu k Çok bulutlu Yağmuriu Kart Gok gurultulu GUNCELcÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada decı başlayarak, ittifakın rejime ters bakan hangi arnaçlara hizmet vereceğini kestirmesi gerekenler o çjün de bugün detarihsel biryanılgının içindeler. mifakın "irtica cephesi" adıyla ortaya çıkması- na katkı sağlayanlann başında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geliyor. Nedenine kısaca de- ğirrelim. Erken seçimin henüz tartışma aşamasında -bi- le- olmadığı günlerdi. Demirel "rejimi kurtaracak" formüller öneriyor. Kamuoyu belleginde hâlâ can- lılığjını koruyan önerıler. Şöyle diyor Demirel: "Seçim bir çare. Halkpar- larnentoyu seçiyor. Ne çare seçimle gelen parça- lı psrlamento -bugün olduğu gibi- yine hükümet çıkaramayacak. Hükümet bunalımlan doğacak. Oysa halkımız, seçımden sonra kimin başbakan, hangi partinin iktidar olacağını seçim öncesi bil- meM istiyor." Me yapılması gerektiğini anlatıyor Cumhurbaş- kanı: "Busakıncalanortadankaldttmakiçin Seçim Yasası 'na partilerin seçimlerde ittifak yapmalannı sağlayacak bir hüküm getirmeli. O zaman sağda- kiler sağda, soldakiler solda toplanacak ve seçim öncesi iktidar ortaya çıkacak, seçimden sonra hü- kümet bunalımı olmayacak!" Aylarca her gazeteciyle her TV ile yaptığı görüş- melerde bu "formülü" allayıp pullayıp önümüze getiriyor. Kimi partilerden -ANAP ve DSP'den- gelen iti- raziara karşı ittifakın gerçekleşmesi için kamuoyu aracılığıyla TBMM'ye adeta baskı yapıyor. Demirel'in önerilerine ilk gün karşı çıkmak gere- kirdi. Ammavelakin ittifak formülünün erdemine inan- mış bir kez Çankaya; ne yazarsak yazalım inatla ve az/mle ittifak kulvarında koşuyor. Fakat daha o günlerde kimi gizli, kimi açık te- maslarda, ilk başta FP ile DYP arasında ittifak ko- nusu gündeme geliyor. Nereden nereye? Hummaya tutulmuş gibi iktidar ve intikam diye tirtir titreyen Şaibe Hanım, siyasal yasaktan kur- tulmak isteyen Takkeli Erbakan'ı aylar sonra zi- yaret ediyor. Nasıl bir geçmiş olsun ziyareti ise, saatlerce baş başa konuşuyorlar. Fakat ortada bir gerçek var; FP'nin yalanlama- dığı, ama zevahiri kurtarmak için Şaibe ile takımı- nın doğrulamadığı kimi sonuçları yazıyorduk. Baykal ve Ecevit var oldukça solda bir ittifak dü- şünülemeyeceğine göre... İttifak FP ile DYP'nın birlikte çoğunluğu ele ge- çirmesine yol acâcak, Cumhurbaşkanımızın ay- larca önce öngörduğü "formül" işte böylece uy- gulamaya girecek. Başbakanı halkımızın seçimden önce bilmesine gelince, Şaibe Hanım, gövdesel görkemiyle işte huzurunuzda! Mayıs 2000'de Demirel gidecek. (Gitmemek için başkanlık sistemini istiyor. Ya da Ecevit'in önerdi- ği gibi bir 7 yıl daha Çankaya'da kalmaya pekâlâ ılımlı bakıyor.) Demirel gidince yerine geçecek cumhurbaşka- nını TBMM'de çoğunluğu ele geçiren (irtica cep- hesine katılan ufak tefek partilerin yardımıyla) FP- DYP iktidarı seçecek. Demirel'in ittifak önerisinden doğan irtica cep- hesinde işler tamamlanacak! Zira FP-DYP arasındaki uzlaşmaya göre: Şaibe Hanım başbakansa Cumhurbaşkan/mız Takkeli Erbakan! Ne mutlu onlara, ama ne yazık Türkiye'ye 1 Bu olasılıkları aylardırsöyleyenleri, yazanlan dün sivrisinekten saz diye dinleyenler, bugün önümüz- deki tablolardan hayli mutlu olsalar gerek: Cephe; seçimlerde liste ittifakı yapamazsa ayn köşelerden aynı hedeflere ateş edecekler. İttifak olgusundan kaynaklanan olası sakıncala- n duymamazlıktan gelenler, cephe 19 Nisan saba- hı TBMM'de çoğunluğu yakalarsa nasıl bir maze- ret bulacaklar acaba? Daha şimdiden "28 Şubat'ın kaleminielinden al- dığı yazar" diye takdim edilen gazetecinin evinde- ki toplantılara gidenler arasında oluşan görüş bir- liğini. o yalı toplantısını yöneten RP Genel Başkan Yardımcısı Nevzat Yalçıntaş şöyle açıkhyor: "Daha ileri bir "ittifak' modeli düşünüldü. Se- çimden sonra koalisyon konusu da ele alındı." "Baba" aylarca önce ittifakı neden önerdi aca- ba? Yalçıntaş'ın açıkladığı sonuçlar için mi? 11 yaşındakî boyacıya işkence • Baştarafı 1. Sayfada :a işkence yaptı. Polisler. ;ocuktan 50 şınav çekme- ;ini, parmak uçlannda. »encere kenanna yaslana- ak ayakta kalmasını iste- iiler. üzerine su dökrüler. umruk attılar. kollannda igara söndiirdüler. H.K.. asan HakJan Derneği'nde aşadıklannı şöyle anlattı: "Bana bunları yapar- en. onlara bakmak iste- im. Başınıı her kaldırdı- ımda yüzüme vurdular. tizi şikiyetedersen seni öl- ürürüz dediler." fnsan Haklan Vakfı HV) ve tnsan Haklan •erneği (İHD) olaya el ko- ırken IHV yetkilileri, kü- ik çocuğun 10 günlük ra- arunun bulunduğunu, te- jvisine devam edildiğini ıldirdi. tHD de olayla il- li Şişli Cumhuriyet Sav- lığı'na suç duyurusunda jlunduklarını kaydetti. ID. bir sonuca ulaşıla- azsa konu>Tj Avrupa fn- san Haklan Mahkemesi'ne götüreceklerini bildirdi. Çocuklara işkence yaygmiaşıyor Ülkemizde bu yıl işken- ce iddialan yoğunluic ka- zandı. 4 Haziran 1998'de hırsızhk yaptıklan gerek- çesiyle Beyoğlu Asayiş Şube Müdürlügü'ne götü- rülen ve yaşlan 6 ile 8 ara- sında değişen 5 çocuğa iş- kence yapıldığı ortaya cık- mıştı. Çocuklar yaptıklan açıklamalarda elleri kab- loyla bağlanıp elektrik ve- rildiğini, hortumla üzerle- rine su döküldüğûnü ve po- lislerin üzerlerine işedikle- rini söylemişlerdi. Temmuz ayında da Mid- yat Kapalı Cezaevi'nde PKK davasından dolayı tu- tuklu bulunan Saadet Sü- rer'in. Ceylanpınar'daki 12 yaşındaki I. S. ve lOyaşın- daki M.S.'nin gözaltına alınıp işkence gördükleri belirtilmişti. Baü'nm Taleban korkusu• Baştarafı 1. Sayfada tan'da üslenmiş medrese öğrencilerinden oluşan Taleban gûçleri siyaset sahnesine, bundan sadece dört yıl önce, hem de aske- ri ve teknolojik olarak, hiç beklenmedik bir güçle çıktılar. O zaman medrese öğrenci- lerinin tank, uçak gibi silahlan ne zaman ve nerede kullanmayı öğrendiği sorgulan- mış ve arkalannda Pakistan, Suudi Ara- bistan ve ABD'nin doğrudan desteğinin olduğu vurgulanmıştı. Taleban'ın egemenlik kurduğu bölgeler- deki, şeriat uygulamalan, kadınlar üzerinde- ki baskılan, gelişigüzel infazlan büyük tep- ki çekti. Bu arada, Afgan savaş artıklannın Ortadoğu'daki köktendinci Müslüman örgüt- lerin şiddet olaylanna kanşması, lslami ha- reket içinde "Afgan" kavramınuı ortaya çık- ması ve bu arada soğuk savaşın da bitmiş ol- ması ABD'nin Taleban'a karşı rutumunun giderek daha bir mesafeli hale gelmesine yol açtı. Ancak birçok gözlemcinin tespit et- tiği gibi ABD'nin bölgeyle ilişkisi hemen hiç kesilmedi. Bugün Taleban'ı 180 BM iiyesi içinde yalnızca Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Pakistan tanıyor. Bu ül- keler aynı zamanda Orta Asya'daki nüfuz mücadelesinde Iran. Rusya ve Hindistan'a karşı konumlanmış üjkeler. Bölgedeki en bü- yûk ilgi alanı ise Afganistan'dan geçmesı planlanan 2 milyar dolarlık petrol ve gaz bo- ru hattı. Taleban bu boru hartı projesini yap- ma hakkını Centagaz isimli bir konsorsiyu- ma vereceğini daha önce belirtmişti. Centa- gaz konsorsiyumu, Unocal (ABD), Delta-Oil (S. Arabistan), Crescent (Pakistan). Hyundai (G. Kore) şirketlerinin yanı sıra daha ufak i- ki Japon şirketi ve sahip olduğu zengin do- ğalgaz kaynaklarını Afganistan ve Pakis- tan'dan geçen iki boru hattı ile Arap sularına taşımayı planlayan Türkmen hükümetinden oluşuyor. Taleban güçlerinin iktidannın kesinleşme- ye başlaması, özellikle petrol ve gaz yatak- İanndan faydalanmayı amaçlayan, bunun ya- nı sıra bölgede siyası nüfuz alanı açma çaba- sı içinde olan Rusya. Tacıkistan. tran, Hin- distan gibi ülkeleri kaygılandırdı. Mosko- va'nın Sesi radyosu. Talehangüçlerinin,Ta- cikistan sınınna da>andjğını, bölgedeki Müs- lüman güçieri birieştirme gerekçesiyle sının geçebileceğini'' ileri sürdü. Rusya Savunma Bakanı tgprSergejev çar- şamba akşamı, eski SSCB-Afganistan sınırı- nı güçlendirdiklerini açıkladı. Tacikistan Devlet Başkanı Rahmanov'un da ordu ko- mutanlan ve ülkesındeki 25.000 askerlık Rus güçlerinin generalleriyle olağanüstü bir top- lantı yaptığı, orduyu alarmageçırdiği bildiri- liyor. Özbekistan'da da benzer bir korku var. BirTaleban iktidannın kurulmasından sonra. köktendinci lslami hareketlerin bölgede ve Ortadoğu'da yeni bir destek alanı bulmalan olasılığı da Batı'da endişe yaratıyor. ABD konsolosluklanna yönelik son iki saldınnın ardında olduğundan şüphelenilen S. Arabis- tanlı ışadamının da halen Afganistan'da sak- lanıyor olması bu endişeleri güçlendiriyor. Almanya'da ild örgüte yasakI Baştarafı 1. Sayfada lar gibi diğer ağır suçlar işlediği kaydedildi. İçişleri Bakanı Kanther, Bonn'da yaptığı açıklamada. "Eyalet yöne- timJeriyie>apılangörüşmelersonu- cu verüen yasaklama karan, ağır sucişJevenvçsokakortasndaadam öldürmekten bile çekinmeyen iki aşın solcu Türk örgüfüne hukuk devletinin vereceği en güzeJ cevap- tır" dedi. Kanther, Federal Yüksek Mah- keme'nin 4 Şubat 1998 tarihli ka- rannda, "DHKP/CveTHKP/C- nin faaliyetlerinin 27 Ocak 1983 tarihinde Dev-Sol hakkuıda veri- len yasaklama kararının ihlali olarak dcğeriendirilemeyeceği" denildiğini anımsatarak "Bugün verilen yasaklama kararlaru bu yeni hukuki duruma gösterilen tepkiden kaynaklanmaktadır" diye konuştu. Kanther, Almanya'nın iç gü- venliğini ve kamu düzenini teh- dit eden bu örgütlerin fînans kay- nağının, zorla toplanan haraçlar olduğuna işaret etti. Verilen ya- saklama kararlannın, bölücü içe- rikli yaymlan da kapsadığını kay- deden Kanther, bu çerçevede, DHKPCnin yayın organı 'Kur- tuhış'a ve THKP/C tarafindan ya- yımlanan gazetelere yasak yayın olarak el konulabileceğini belirt- tı. Kanther, "Böylelikk.buönjüt- ler için önemli bir flnans kaynağı teşkil eden dergi geUrlerine ağır bir darbe indirilmiş oldu" diye konuştu. Yasaklama karanyla, bu iki ör- gütün Almanya'da faaliyette bu- lunamayacağına işaret eden Kanther, malvarlıklannael konu- Ian bu örgütlere ait sembollerin hiçbirsuretle kullanılamayacağı- nı bildirdi. Kanther, "Federal hükümet, bundan sonra da eyalet yönetim- leriyle koordineli bir şekilde, aşı- n sağ veya sol eğilimli suçlulara karşı mücadelesini karariı bir şe- kilde sürdürecektir" dedi. Öte yandan Federal Alman Başsavcısı Ka> Nehm, PKK'nin üst düzey yöneticileri oldukian bildinlen DifekK.(43) ve Ali Yü- cel S. (33) isimli 2 Türk vatanda- şı hakkında dava açtı. Merkezi Karlsruhe kentinde bulunan Federal Başsavcılık tara- fından yapılan yazılı açıklamada, iki sanığın da terörist bir örgüte üye olmak, kundaklama yapmak ve maddi hasara yol açmakla suç- landıklan ifade edildi. Açıklamada. Dilek K.'nin, Mart 1995 tarihinden itibaren yıl süreyle bölücü örgütün Ham- burg sorumlusu olarak faaliyet göstermesinin ardından, 1 yıl Da- nimarka'da ikamet ettiği ve daha sonra PKK'nin Güney Almanya sorumlusu olarak görev yaptığı vurgulandı. Ali Yücel S'nin ise Ağustos 1996 ile Mart 1997 tarihleri ara- sında PKK'nin, örgüte yeni ele- man kazandırmak ve bunlan kan- lı eylemlerinde kullanmak ama- cıyla kurduğu belirlenen gençlik örgiirü YCK'nin Avrupa sorum- lusu olarak faaliyet gösterdiği be- lirtildi. : irtica cephesine tepki büyüyorI Baştarafı 1. Sayfada araya gelmiş değiller. Bir cephe \aratarak seçimlerde önlerini açmaya çalışıyor- lar. Ama toplumun bunlar- la ilgüi not oranı beUidir. Bunu aşmalan da müm- kün değiJdir. Zaten birbi- riyle bu kadar zıdaşnuş,kü- fürieşmiş ve karşı çıkmış si- \asetcileria, siyaset sahne- sinde adı ve esamisi hiç okunma>an rjplerin. siyasal giicü olma\anlaruı, siyasal gûcü bir ölçüde olup da inandıncı olmavanlann bir araya gelmesi ciddi bir cep- heieşmeyi de ortaya çıkar- maz. Ancak alay konusu olurlar." Cepheleşmeyi "provo- kasyon" olarak nitelendiren Budak, "Bu ancak farkJı kesimleri veniden hareket- tendirmek, demokratik sü- rece müdahale etnıek için bir çanak rutmak olabilir*' dedi. tttifakın, demokrasi ile ilgisi olmadığını vurgula- yan Budak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunlar, Türki- ye'de böyle bir siyasi cephe- leşme yarafıp iktidar olma olanagını yakaladıklan an, ne olacağını gormüyoriar mı? Otecak şeyi bütün her- kes görüyor da, bunlar kör mü,dertleri karmaşa nu ya- ratmak. Türkiye toplumu banş isti>T>r. Böyle cepheleş- meiere yönelenier, ancak ve ancakovkavbederler. Bu it- tifakın Türkiye'vi götürece- ği yer, DYP-RP koalisvonu- nun Türkiye'yi sürüklediği yerdir. Türkiye avnı tehlikf- li dönemi bir daha yaşama- malıdır. Böyle bir gelisme. demokrasinin tümüyle yok olması sonucunu doğurabi- lir. Türkiye'nin gerçek de- mokratlan, yiJrtseverleri bö> le bir gidişe sevirci kal- mayacaklannr." KESK Genel Başkanı Si- yanii Erdem de Türkiye'de- ki siyasi partilerin prog- ramlannı. önermelerini, so- runlarkarşısmdaki duruşu- nu ve çözüm yakla^ımlan- nı, rejim karşısmdaki ko- numlanışıyla açıklamak ge- rektiğini belirtti. Türkiye'de devlet yapılanmasmda bir restorasyon yaşandığını ifade eden Erdem şunları söyledi: "ÖzeUikle 28 Şubat 1997 V1GK karariarından sonra bu değişim çok net olarak açığa cıkmıştır. görülmek- tedir. Beş parfi. bu progra- ma, veniden yapılanmaya karşı birarava gelmişlerdir. MGK ve T l SUD'ın yön verdigi bu programa karşı 5 parti; demokratik bir ze- minde. çıkışı demokraside gören, savunan siyasi prog- ramlarla değiLyıllardan be- ri devlet yapılanmasmda kazandığı iktidar mevzile- rini. dev letle özdeş olan ko- numlannı kaybettiği için karşı çıkıyorlar. Egemen si- yasi gruplar arasındaki ya- Belgesel denıncı CTV ••,".,'.;..'•. . "Sualtı Dunyası" sızı gozlerden uzak bir dunyanın sakınlerıyle ve sırlanyla tanıştırıyor ctvB U G Ü N 2 2 1 0 B E L G E S E L şanan iktidar kavgasının halkın veemekçilerin çıkar- lanyla hiçbir ilgisi yoktur. Kendileri iktidar olduğu dönemlerde demokratik hak ve özgüriükleri boğan, kiüesel kınmlar yaratan, bu partilerin demokrasivi sa- vunmalan bir aldatmaca- dır. Dev let içindeçeteler ku- ran, bin operasyonla yargı- sız infazlar gerçekleştiren, işcileri kan emici olarak ta- nımlayan. her fürlü sosyal devlet anlayışını reddeden, savaş ve kan üzerinde siya- si rant sağlayan partilerle; ülkemizdeki ekonomik,sos- val ve siyasal sıkıntılan kul- lanarak, istismar ederek Türkiye'vi çağdışı, gerici, rejim arayışûnna süriikle- mek isteyen partilerin de- mokrasivi savunamayacağı açıktır. Demokrasi, bu par- tiler için iktidar olma aracı olarak kullandıklan geçici bir olgudur. Demokrasi söy- lemleri bu partUeriçin mak- yajdır, yaftadır." Bu ırkçı. şoven ve gerici siyasi partilerin toplumsal etki boyutunun MGK ve TÜSlADprogramlannı sa- vunmakla kınlamayacağı- nı belirten Erdem, ancak demokratikleşmeyi; özgür- lükçü, çoğulcu. insan hak ve özgürlüklerini. banşı. iş güvencesini savunan. sos- yal devlet anlayışını gelişti- ren, çetelerden anndınlmış hukuk devletini. bağımsız yargıyı. sosyal güvenlik şemsiyesini \ e benzeri top- lumsal talepleri içerenkap- samlı bir demokrasi progra- mıyla karşı durulması ge- rektiğini vurguladı. CHP Genel Başkan Yar- dımcısı Bülent Tanb da ne pahasına olursa olsun ikti- dar arayışlannın bazı parti- leri ilkesiz siyaset anlayışı- nı benimsemeye götürdü- ğünü belirtti. "Bu anlayışın uygulaması çarpık işbiriik- leri, ideolojisiz birüktelik- lerdir" diyen Tanla şöyle devam etti: "Bu çabalar halkın endişe, bezginük ve tepkilerinin artmasına yol açmaktadır. Türkiye'de si- yaseti yörüngesinden çıka- ran tehlikeli bir gidişle kar- şı karşıyayız. Seçmenlerin görüşlerinin, beklenti ve is- teklerinin tam tersine bu partilerdeki birkaç üst yö- netici tarafuıdan oluştunı- lan bu girtşimler, en güzel cevabı seçim sonuçları ile aiacakiardır." Bir merkez sağ partinin aşın sağdaki partilerle. merkez soldaki bir partinin ise merkez sağda işbirliği arayışından. Türk siyasal yaşammın elde edeceği bir kazanç olmadığını ifade e- den Tanla, Türkiye'nin bekledıği siyasi güç birlik- lerinin sağm sağda. solun solda yapması gereken di- yalog ve ittifaklarolduğunu vurguladı. Tanla. "Türki- ye'de siyaset ve siyasetçinin öncelikleri 3 ana maddede toplanmaktadır: Halkın gündemini doğru okumak, yapav birliktelikleri terk et- mek, ülkesorunlarına fark- lıçözümler üreterek yaklaş- mak*1 diye konuştu. 'Bunlar da Türkiye 'deki Taleban' I Baştarafı 1. Sayfada gılanmasına devam edildi. Duruşmaya. 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasa- sı'nın 7. maddesı uyannca yargılanan tutuklu sanıklar Ahmet Bayoğlu, Ömer Hazman, Arif Toroman ve Musa Büyükbudak ile tu- tuksuz sanıklar GürselZey- rekile İsmetDemirkatıldı. Savunma yapmak istediği- ni söyleyen Ahmet Bayoğ- lu sözlerine besmele getire- rek başladı. Suçunun sadece Müslü- man olmak olduğunu öne süren Bayoğlu. sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz hâkimiyet kayıtsız şartsız Allah'ındır diyoruz, siz ise milletindir diyorsu- nuz. Biz mi anarşist oluyo- ruz, siz mi? Bundan sonra yeni bir mahkeme başlaya- cak. O da AUah'ın mahke- mesi. Allah'ın huzurunda siz nasıl hesap vereceksi- niz?" Konuşmasında Kuran'- dan ayetler de okuyan Ba- yoğlu, Müslümanlara ezi- yet çektirenlerin sonunun "cehennem" olduğunu be- lirtti. Savunmasının sonun- da "AJlahüEkber"diye ba- ğıran Bayoğlu. işaret par- mağını havaya kaldırdı. Yazılı savunmasını mah- kemeye vermek istemeyen Bayoğlu, "Siz söyledikleri- mi rutanaklara geçirin "de- di. Daha sonra söz alan di- ğer sanıklar da suçlannın olmadığını belirterek tah- liyelerini istediler. Sanık a\ııkatlan da Ba- yoğlu'nun haksız yere ce- zaevinde kaldığını iddia ederek bu nedenle davra- nışlannın normal olduğu- nu söylediler. Duruşma, savcının ek görüş hazırla- ması için ertelendi. Edes de 3 yıl sonra borcunu ödeyecek FUAT KOZLUKLU U:\SHINGTON - tnfaz yasası hükümleri uygulana- rak ödemediği 93 milyar li- ra para cezası üç yıl hapse çevrilen işadamı Seüm Edes. borcunu önümüzdeki hafta sonuna kadar ödeyeceğıni iddia etti. Hakkında "kırmı- zı bülten" çıkartılan Edes. Adalet Bakanlığfnın tebli- gatını Türkiye"dekı avukatı aracıiığıyla aldığını belirte- rek. "taahhütte bulunduğu- nu" ve "borcunu ödeyince üzerindeki büyük bir buh- ranın kalkmış olacağını" söyledi. Kendisi gibi ABD'de ya- şayan eski Emlakbank Ge- nel Müdürü Engin Civan''a rüşvet vermekten hapis ya- tan Selim Edes. VVashing- ton'da yaşadığı son üç yttsâ- resince parasız olduğumı söylemesine karşın 93 mil- yar lırayı bir anda nasıl öde- yebiieceğini, "Elde avuçta kalan birsevler vardı. Eşim- den dostumdan borç abyo- rum. Para cezasını 21 Ağus- tos'a dek ödevip bu işten kurtulacağım" şeklinde açıkladı. VVashington'da 10 yıl ka- darönce satın aJdıgı lüks bir apartman dairesinde oturan Selim Edes. Cumhuriyet'jn sorulannı şöyle yanıtladı: - Para eezasırıı ödedikten sonradönüp, kalan hapisce- zanızı vatacak mısımz? - Cezamdan kaçıyor de- ğilim. ama maddı bir güce sahip olmadan sefil bir şe- kilde dönmek istemiyorum. Afrrka'da inşaat işiyle ilgile- niyorum. Her şey yoluna girmek üzere. - 6 Nisan 1995'te. Bav rampaşa Cezaevi'nden tah- live oldunuz ve hakkınızda yurtdışına çıkış yasağı kon- madığından. eşiniz Semra Edes'le birlikte o sıralar VVashington'da okuyan kızı- nızui mezunivet törenine ka- Olacağınızı söyleverek 20Ni- san 1995'te Türkive'denav- nldınız. 3 yıl nasıl geçti? - Kolay geçti denıem mümkün değil. Ülkemden. eşimden dostumdan aynl- manın hiç de kolay bir şey olmadığını belirteyim. 3 yıl tam bir kâbus oldu. -Sizin için dolandıncı. üç- kâğıtçuTurgut ÖzaI'ın kolla- dığı. zengin ettiği kişi dcnil- di. Hiç rahatsızlık duymadV nız mı bu söylenenlerden? - Hayır. Çünkü. söyledik- leriniz doğru değil. Ben yal- nızca rüşvet vermekten yar- gılanıp hüküm giymiş bıri- yim. Herkes Civan ile beni aynı kefeye koyuyor. Vicdan sahibi bunu yapmaz. Ben geçmişimle övünüyorum. Servetimin olduğu dönem- de alnımın teriyle kazandık- lanm vardı. - Siz de. rüşvet verdiğiniz Engin Civan da ABD've gel- diniz. \'e geri dönmediniz. 1996'da Türkiye'den aynlır- ken ödemediğiniz para ceza- nız 93 milyar 600 miiyon li- raydı. O donem dolar da 56 bin lira kadardı. \'ani yakla- şık 1 miiyon 900 bin dolar. Oysa aradan üç yıla yakın süregeçti vedolar273 bin li- ra. Enflasyon karşısında borcunuzun dolar karşıİJğı 340 bin dolarcivanna düştü. Civan'ın borcu da enflasvon karşısında 3 misli değer kay- betti. Taktik miydi? - Hiç de taktik falan değil- di. Yaptığmız hesap doğru. Civan. Emlakbank'ın genel müdürüydü. Ben Emlak- bank'a arsamı sattım. Elim- den aldığında değeri 270 milyar lira idi. 1990 Aralık ayındaki dolar değeri 120 miiyon dolardı. Ben o arsa- mın parasını alamadım. Alabilmek için Civan denen adama 3.5 miiyon dolarrüş- vet verdim. Bugünse değeri 100 bin dolar! Tam 1200 de- fa değeri küçülmüş. Enflas- yon yüzünden benim Türkî- ye'de yediğim darbe 120 miiyon dolar. Civan korsari- lık yapıp devlete para kazan- dırdı. \aptığı ve yediği ya- nınakârbırakıldı. Herifak- landı. Gerçekte mağdur edi- len benim. Nedense kimse bunu konuşmu>or. konuş- mak istemiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle