24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AĞUSTOS 1998 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Arzu ve şehvetin labirentlerindeki bildik bir geziye bilet kesen bir Ispanyol filmi 4 Oteld ben'in erotîk La Mirada del Otro Yönetmen: Vicente Aranda / Senaryo: Alvaro Del Amo, V. Aranda I Kamera: Flavio Martinez Labiano / Müzik: Jose Nieto / Oyuncular: Laura Morante, Miguel Bose, Jose Coronado, Ana G. Obregon, Miguel Angel Garcia, Sancho Gracia, Juanjo Puigcorbe, Blanca Apilanez, Alonso Caparros, Maria Jesus Valdes/ 1997ispanya (Belge Film) ] 99O'lı yıllarda 'Amantes', 'El Amante Bilingue'. çoğu Istan- bul"da çekümiş 'La Pasion Tur- ca' ve 'Libertarias'gibi yakın ta- rihli filmleri peş peşe sinemala- nmıza gelen, günümiiz ispanyol sinemasının (çok önemli olama- sa da) kuşkusuz en venmli yönet- menlerinden bırı olan Vicente Aranda'nın bu yılın Berlın festi- valınde yanşma bölümünde gös- terilmışsonesen "La Mirada Del Otro- Çıplak Bakış'. kadın kah- ramanının ağzından anlatılmış, iddialı bircinsel fantezilerdeme- ti. Alışıldıgı üzereyazmevsımin- de ortalıgı saran erotik fılmler kervanına katılarak gösterime çı- kan ve kuşkusuz Tuıto Bras'ınkin- den farklı bırerotizmi sergıleyen •ÇıplakBakış'. Ispanya'nın büyük kentlerinden birindeki istatistik bürosunda çalışan, yolun yansı- nı dönmüş, mesleğindeki gibi al- datmalar-yalanlar üstüne uzman- laşmış. ateşli. çekici ve güzel bir kadının, gözükara aşk-erkek ko- leksıyoncusu 36 yaşındakı Bego- na'nın (on yıl kadar önce Alain Tanner'ın, Sinema Günleri'nde seyrettigımız 'La V'allee Fanto- me- Hayaletier Vadisi'nde hayran kajdığjmoz. lstanbul'a dakpnuk ettiğimiz îtalyan oyuncu Laura Morante), sıradışı arzu-şehvet arayışlannı hikâye ediyor. Erkekten erkege sürüklenen, lstanbul'a da konuk ettiğimiz ttalyan oyuncu Laura Morante, 'ÇıpJak Bakış'ta sıradışı arzu-şehvet ara> tşlannı hikâye ediyor. cınsel bakımdan doymak biime- yen, sınırlan aşmış, sürekli şeh- vete aç bir seks bagımlısı Bego- na'nın azgınlıgı ve asiliği, 13 ya- şında varlıklı bir aılenın söz din- leyen. uslu kızıyken, ablası Isa- bel'ı (Blanca Apilanez) babası- nın dızlen üstünde oturmuş bir halde görüp yakalamasıyla baş- lıyor. O günden sonra bu sırn pay- laştığı ablası ailenın gözde kızı olurken, kabak çiçegi gibi açılı- veren B-gona, bir an önce evlen- mesı için bastıran annesine çok çektinyor, biidiginden şaşmayıp yıllarca sınır tanımaz bir aşk ha- yatı sürdürerek. Bedenini verir, ruhunu asla! Barlann. çılgın panılenn. âlem- lerin vazgeçilmez ve dayanılmaz kadinına dönüşüyor lyı aıle kızı. Pul biriktinrcesine erkek ve ilış- ki koleksıyonu yapan, yaman er- kek avcısı Begona'nın yaşamın- da duygulara pek yer yoktur, ama şehvet baş köşededir. Genelde ol- gun erkek seven, ar daman çat- lamış bu kaşarlanmış "pratik, re- alist ve egoist" kötü kadın, sev i- şirken bedenini verir, ama ruhu- nu asla! Harley Davidson motosıkletli, zengın aıle cocugu olan eski sev- gılısi Elıo'dan (Jose Coronado). evlenıp barklanarak çoluk çocu- ğa karışmış eski âşıklanna (Mi- guel Bose,Juanjo Puigcorbe). ilk kez 15 vaşındayken yattıgı, mo- dellik yaptıgı yaşlı ressam Igna- cıo'dan (SanchoGracia) "kötülü- ğünden feyzalmak" isteyerek göl- gesı gibi peşinde dolanan, onda şehvetten çok şefkat uyandıran. sonunda genç koca gibisi yoktur diyerek evlenip çocugunu da do- ğuracagı 18 yaşındaki toy. kıbar delikanlı Daniel'e (Miguel An- gel Garcia) kadar emrine amade tüm erkeklenyle cınselligin dala- gını yardıgı, bütün o şehvet ara- yışlannın gıderek tam birçıkma- za soktugu. bunalıma ıttıgı güzel Begona, ruh doktorunun öğüdü- ne uyarak bir günlük tutuyor so- nunda. Begona'nın günlüğû Ama yazılan. çızilen cinsten bir günlük degildır Begona'nın güncesi. Henüz daha pıyasaya venlme- miş en son Japon harikası. cama gömülü bir minı mıruıacık v ideo alıcı-kamera aygıtırun tanıtımına katılan seksi istatistikçımız, bü- tün sesleri. konuşmalan anında kaydedip görünrünün yanı sıra ekranda yazıya da dönüştürebi- len, özellikle yazar-gazeteci tay- fası içın gerçekten harika bir bu- luş nıtelıgindeki bu minyarürka- meraya ilişkilerini anlatıyor tey- be konuşurcasına. Azgın ve ateş- li Begona'nın 'öteldben'ıni göz- lemledigi, Japon ışi bu 'yeni bu- luş'a bütün mahrem köşelenyle tüm bedenini dinletiyor şehvet- perest kahramanımız; cinsel de- neyimlerini. fantezilenni filan kaydediyor tekmili birden. Hat- ta insanın düşüncelerinı bile oku- yor bu harika yenı icat. Bego- na'nın elektronık günlügü sıradan birgüncedençokkişıselbırana- lız aygıtına dönüşüyor giderek. Işte 'Çıplak Bakış'ta Bego- na'nın sesınden anlatılmış bu günlügünü izliyoruz özetle. Son bir çare olarak. tam yan ya- şındaki Don Daniel çıtınyla ev- lenıp annesıyle ablasını da mem- nun eden. üstelik yapay döllen- me yoluyla çocuk sahibi olan es- ki okul arkadaşı. sanşın Mari- an 'dan (Ana G. Obregon) özene- rek bir de çocuk doğuruyor Be- gona. Sonrasında yine 'Belle de Jour' sendromu nüksederek ger- çek mekânkr<Wttson biroraepu-- • luk âleminin bızzat tecavüz edi- îeni olan ve elektronık güncesı- ne kaydettigı bu üçlü- dörtlü sand- vıç partısinı seyrettırdıği, ama iz- lediklerini midesi kaldırmayan genç kocasıyla, "Senarükyalnız olmak istiyorsun" diyerek onu terk eden eski âşığı Elio'nun çı- kıp gıtmeleriyle yalnız kalan Be- gona artık çocuguyla baş başadır finalde... 1963'ten beri hemen hemen her türde film çeken ve dogrusu son yıllarda yaşı yetmişi devirin- ce vatandaşı Bigas Luna gibi, ero- tik konularla fazlaca haşır neşir olagelen, Barcelona, 1926 do- gumlu Katalan yönefmen, sena- rist, yapımcı Vicente Aranda'nın 1997 yapımı "La Mirada del Ot- ro-ÇıplakBakış'ı. FernandoGar- cia Delgado adlı bir yazann aynı addakı romanından perdeye uyar- lanmış. Baştan sona cinsellik Bunuel ustanın Joseph Kes- sel'in romanından 1967'deçekti- gı, Catherine Deneuve'lü unutul- maz 'GündüzGüzeü'nden Bigas Luna'nın 1990 yapımı, Frances- ca Neri'li 'Lulu'suna kadar uza- tılabilecek cinsten, beyazperde- de erkegin yerini almış. cüretkâr bir kadın kahramanın sınır tanı- mayan cinsel serüvenleri ve fan- tezileri üstüne kurulmuş erotik fılmlerin arasına dahil edebile- cegimız 'Çıplak Bakış'. sonuçta öz bakımından yeni bir şey söy- lemeyen, ancak gözalıcı bir biçe- min alttan alta kendıni duyurdu- gu, 'rafîne bir estetizmin' göze çarptıgı, dilber Laura Moran- te'nin sürükJediği, yer yer ilginç nitelemesini hak eden bir fante- zı. Vicente Aranda'nın filmogra- fisıne, 'Türk Tutkusu'ndan daha iyi bir ihtiras, şehvet, erotizm ça- lışması olarak geçmeye aday 'Çİp- iak Bakış' bızce bir 'Libertari- as'ın düzeyine pek enşemese de ilgiyle ızleniyor özetle. Aşkın, ilişkilerin yozlaşıp çü- rüdüğü, kokuştuğu bir toplum eleştirisi içeren sahnelerle de be- zeli. baştan sona cınselligin agır bastıgı, eli yüzü düzgün. özene be- zene çekilmiş bu yeni İspanyol ya- pımını, dogrusu fazlaca bir şey- ler ummadan, kımi beklentilere kapılmadan salt Laura Moran- çje'oin yüzü suyu hürmetine"glt-- tik, gördük. tükettik kısacası. tçi- mizdeki 'öteirî ben' yine de mem- nun kaldı diyebılirız Vicente Aranda'nın 'Çıplak Bakış'ndan. Grease, 'hit' şarkı ve danslarla bezenmiş bir masal-fılm ve Amerikan eğlenceliği 20yıl öncesinüıpopülergençlik müzjkali Yönetmen: Randal Kleiser / Senaryo: Bronte Woodard / Kamera: Bill Butler / Müzik: Bill Oakes / Koreografi: Patricia Birch / Oyuncular: John Travolta, Olivia Newton-John, Stockard Channing, Jeff Conavvay, Eve Arden, Joan Blondell, Edd Byrnes, Sid Caesar, Lorenzo Lamas, Michael Tucci, DidiConn/1978ABD (UIP) 20 yıl öncesının ünlü gençlik mü- zikali 'Grease'. ancak Amerikalıla- ra 5zgü, her mılletten seyırciye yö- nejk bir pazarlama becensiyle. tüm dünyada olduğu gibi bızde de bugün- deı itıbaren yeniden gösterime gi- rîyor. 1970'li yıllarda Broadvvay'de sah- ne'endikten sonra adı sanı duyul- mimış. genç bir aceminin (Randal Ktiser'ın) yönetmenliğınde, John Tmolta/Olhia Ne^ton-John çifti- niî başı çektigi parlak bir kadroyla siremaya da aktanlıp zaman içinde tipkbir Amenkan klasigi halınege- leiîk efsaneleşen 'Grease'ı. yıllar soıra. yeniden izlemek. dogrusu bi- zepek bir şey ifade etmiyor. Zaten Bnadvvay'de başan kazanmış mü- zillı bir oyunun çok geçmeden be- y-xperdeye uyarlanması da müzi- k:a türünün degişmez geleneklerin- cjeı bın değıl midir? îızde Türkçe bir ad koymaksızın orıinal adıyla göstenlen ilk film- l<den olan 'Grease'i. beylik deyiş- l-c•>hoş ve boş esprisi içinde, epey- senrgıra alarak seyrermiştik vaktiy- 1< 0 tarihlerde henüz kariyerinin tsamdaki gencecik birJohn Travol- ^a>asınımızda resımleriyle bol bol 3 7 gösterirken Avustralyalı çıtıpı- oı )lıviaNew1on-John'ın şarkılan da -3/\onun dınleyici ıstek programla- -n işgal etmışti. Amerikan sınemasında özellikle 1950lerde Stanlev Donen, Gene Kelly, \lncente Minıieft'lerle altm ça- ğını yaşayan müzikal türünün, 1960*lardaki anlı şanlı örneği 'West Side Story'den bolca etkiler içeren. 1980'deki uzannsı sayılabilecek 'Gre- ase'. derslerden çok karşı cinse ha- va atmakla. bnyantınlı saçlarla, blu- cın-derı gıysılerle. yaz aşklanyla. araba yanştırmakla filan uğraşan. lise çağındakı. başlannda kavak yel- len esen. Amenkan 'teenage'lerinın romantik tasvirlenni yapan, 'hit' şar- kılarla. danslarla bezenmiş bir ma- sal-film, renklı bir Amerikan eğlen- celiği. 50'lilerin modası canlanıyor Hollyvvood rüya fabrikasının gençlik üstüne, bıldık klışelerle tez- gâhladığı. bu cılalı, gözalıcı müzi- kalm şimdı bütün dünyada yeniden gösterilmesi, kof Amerikan kültürü- nün zengin ve köklü Avrupa kültü- ründen bir ceşit intikam alışı olarak da yorumlanabilir. Coca Cola, hamburger. patlamış mısırağırlıklı Amenkan kültürem- peryalizmınin her alanda borusunu örtürmeye başladığı ve rock and roll'un ortalıgı ıyice sardığı 1950'li yıllann modalannı yeniden canlan- dıımaya soyunan bir film 'Grease'. Gıcırgıcır blucınleri içinde kası- la kasıla yürüyen, dans eden. Ehis stili, bolca bnyantinlenmiş saçlan- nı afili tavırlarla tarayan. abartmalı davranışlan ve benmerkezli konuş- malanyla sinir mi sinir birtakım gür- büz ve fıyakalı oğlanlarla: 1950 mo- deli. genış, yayla gibi Buick ya da Chevrolet marka arabalarda gez- mekten. oğlanlarla kınştırmaktan ve dans etmekten başka dertleri bu- lunmayan, sağlıklı.çokbilmiş, lüks düşkünü. gürbüz kızlardan geçilmi- vor filmde. Arka fondakı Amerikan lisesi de- koru. oğlanlarla kızlara ve danslara dekor olmaktan öteye geçemıyor. Amerikanvari okul yaşamı, öğren- cı-öğretmen çevresi. kız-erkek iliş- kileri, araba yanşlan. mahalle ara- sı çeteler ve alabıldiğine yapay çe- te çatışmalan. hafta sonu ateşini tu- tuşturan cumartesi gecesi danslan, Brian De Palma'nın klasığı 'Car- rie'deki gibi bir yıl sonu mezunıyet balosu. kıskandırmaya yönelik cin- sel oyunlar, cilveleşmeler. sonunda tatlıya bağlanan, romantik gönül oyunlannın vb. yürek çarptıran du- rumlann. müzik, dans ve çeşitli şar- kılar eşliğınde art arda sıralandığı 'Grease'. üstünkörü bir yaklaşımla kotanlmış. ancak zaman içinde bir 'hit' filme dönüşmüş ve kabul gör- müş bir müzikal. Aslında renkleri, dekorlan, giysileri. müziği. şarkıla- n ve koreografisiyle Amerikan zev- kinin (ya da zevksizliğinın) tipik ör- negı nitelığinde bir film olduğu da rahathkte ıleri sürülebilir 'Grease'in. Müzik, dans ve koreografi Önemlı sayılacak bir içeriği bu- lunmayan 'Grease'; müzik. dans ve koreografi öğeleri bakımından da müzikal sinema tarihinde yer edecek birçalışma değıl. Ne var ki zaman- la nostaljık tatlara bürünüp değer kazanan filmler kategonsıne dahil olan 'Grease'de. fılme admı \eren şarkıyı söyleyen Frankie Avalon, Bee Gees'den Barrj' Gibb,John Far- rargibi dönemin tanınmış solıstle- riyle Sha-Na-Na gibi gruplann şar- kıları var. Ayrıca Broadvvay'deki oyundan farklı olarak sırfbu film için yazılmış, Olivia Nevvton- John'ın seslendirdığı "You're one that I want", "Hopelessly devoted to you", "Summer nights'", "Sand>" vb. gi- bi şarkılar da filme çok şey katıyor. Sonuçta idare eden, danslı-şarkılı müzikal bölümlerin yanı sıra plas- tik ve estetik açıdan bize v^ktiyle hay- li kuru gelen bu ünlü müzikalin. ko- reograf Patricia Birch'ün yönet- men liğinde Michelle Pfeiffer-Max- wellCaulfieldçifti>le çekilmiş 1982 yapımı. devam filmi 'Grease2', ıl- kinin yanına bıle yaklaşamayan, ya- van ve 'feci bir müzikal'dı. Yıllar sonra 'Grease' yeniden çekilir mı bilemem? YENİ BASLAYANLAR .. Cehennem Silahı 4 / Lethai Weapon 4 Kûltür Servisi - Cehennem Silahı bu hafta dördüncü kez sinemaseverlerin karşısma çıkacak. Birinctsi 1987'de gösterime giren Cehennem Silahı serisinın sonuncusu, 'Cehennem Süahı 4'te başrollen MeJ Gibson, Dany Gtover, Joe Pesci, Rene Russo ve dörtiûye yeni katılan Lee Butterspaylaşıyor. Dedektiflerin bu seferki görevi, bir göçmen kaçakçılık ve sahtecilik çetesinin soruınlu olduğu seri cinayeti aydınlatmak. Çetenin lideri, savaş sanatlannda uzman, Çinli aksiyon oyuncusu Jet LJ'nin canlandırdığı Wag Sing Ku. Yönetaenliğini Rfchard Donner'uı yaptığı filmın müzıklen, Mkhaei Kamen. Eric Clapton ve Etavid Sanborn tarafindan yapılmış. Filmin görüntü yönetmeni ise Andrzej Bartkcnviak. Izleyicinin 1987'de buluştugu karakterierden çılgın polis dedektifî Marün Riggs kansmın ölmü nedeniyle hayata kûsmüş kendi hayatına hiç önem vermeyen bir kişiliği. Roger Murtaugh ise aile babası, kurallara aykın davranmaktan ya da kendisini riske sokacak şeyler yapmaktan uzan duıan bir kişiliği temsil ediyordu. Bu iki ortak arasındaki didişme sonunda Riggs, Murtaugh ve onun ailesiyle kurduğu dostluk sayesinde hayata yeniden bağlanmaya başlar. Murtaugh ise Riggs'teki kararhktan enerji toplar ve isteksizce de olsa maceranın içine atar kendisini. Filmin ikinci ve ûçüncü bölümlerinde yeni karakterlerle farklı renkler katıimaya talışıldı diziye. KEDİGÖZÜ VECDt SAYAR Patlıcanlı Kültür "önü önlüklü, başı keçiMİ, morfıstanlı, yeşilkaftan- lı" "Karş/dan baktım bûkgibi, yanına vardım ç.. gibi" "Dibi kıllanır, ucu sallanır" "Bir ufacık boyu var, kadifeden donu var" Bildiniz değil mi? Zaten, "Bayır aşağı, mordurt. bunu bilmeyen kâfireşeği"^) ••• Kediler patlıcandan ne anlar demeyin. Bal gibi de anlarlar. Hangi partiden olursa, Türk kedilerinin patJıcana özel bir zaaflan olduğunu düşünürüm. Fakat, pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da genellemeden kaçınmak gerektiğinin farkındayım. Ola ki, patlıcandan hoşlanmayan kediler devardır... Bazılan, patlıcan turşusuna bayılır da, patiıcan re- çeline tahammül edemez, mesela Ben de "patlıcanlı" kültürden hiç hoşlanmam. • • • Bugünkü gazeteierde Türk büyüklerinden Abdul- lah Gül'ün birfotoğrafı yeralıyor. Elindeki patlıcanla- n yeni partisinin simgesine benzettim önce. Meğerse, "4. Patlıcan Kültür Festivali"nde çektir- miş bu fotografı. "Bugünlere gelmesinde patlıcanın büyük katkısı olduğunu" soytemişsaym milletvekilimiz. "Küçükyaş- ta Yamula patltcanı satarak kazanmayı, kaybetmeyi ve ticareti" öğrenmiş... Milletvekilinin patlıcanla kurduğu bu sıcak ilişkiye bir diyeceğimiz olamaz elbet; benim derdim Yemlihan Beledıyesi ıle... Madem, patlıcan sizin için bu kadar önemli, yap bir Türk Mutfağı Festivali". Oturt patlıcanı baş köşeye! Patlıcanı kültürle kanştrmanın ne âlemi var... ••• Dilerseniz, patlıcanı bırakıp geçen haftaki konumu- za dönelim. Yerel yönetimler ve küttür ilişkisine. Size, Fransa'daki yaz festivallerinden söz etmafc istiyorum. •<:> Yani, festivallerin patlıcansız olanlanndan! Şu sıralar, Fransa'nın dört bir köşesi festival kaynh yor. Müzik festivalleri, sayıca en fazla Aix-en-Pro- vence'dan Annecy'ye, Besançon'dan Marsilya'ya Fransa'nın her köşesinde bir müzik şenliği... Her kent, yörenin küttürel özellikleri doğrultusunda bir tema seçmiş. Mulhouse'da Bach festivali, Sairrt- Malo'da dini müzik festivali, Orange'da opera festi- vali, La Rochelle'de varyete festivali; Paris, Deauvil- le, Orieans'ta caz festivalleri; Lyon, Montpellier, Biar- ritz'de dans festivalleri. Sinema festivallerinin sayısı ise her geçen yıl arb- yor. Neredeyse, her kentin bir film şenliği var. Hepsi de, tematik ya da bölgese) bir uzrnanlaşma içinde.' Tiyatro dünyasının en önemli festivali Avignon ye- ni brtti. Ama, daha pek çok kentte tiyatro festivalleri var. Bunlann bir bölümü kukla tiyatrosu; bir bölümü mim, kabare, sirk dallannda uzmanlaşmış. Aurillac, Cha- lon-sur-Saone, Annonay, Rouen kentlerindeki sokak tiyatrolan festivalleri, en çok ilgi gören festivaller ara- sında. Angouteme'dekj çizgi roman festlvalkiden Lyon'da- ki Çağdaş Sanat Bıenali'ne, Arles ve Perpignan'daki fotoğraf festivallenne, Saint-Malo'daki gezi yazarian festivalinden Pont-a-Mousson'dakJ tjyatro yazarian fes- tivaline, daha pek çok uzmanlaşmış şenlik... Şiir, ede- biyat dalındaki festivaller de çok ilginç. (Lodeve'deki Şiirfestivalinin konuklan arasında bu yıl iki de Türk şa- iri, Özdemir Ince ve Salih Ecer yer aldı.) Birde Paris Belediyesi'nin düzenlediği "Ouartjerd'ef- e" (Yaz Mekânlan) ya da Paris Sonbahar Festivali gi- bi geniş çaplı etkinliklervar ki, bunlarda tüm sanat dal- lan yer alıyor. Bu festivallerin bütçeleri, yerel yönetimler, bölge- sel yönetimler ve Kültür Bakanlığı'nca ortaklaşa kar- şılanıyor. Kısacası, festivaller, yerel yöneticilerin "da- mak zevki'ne göre değil, halkın kültürel gereksinimi- ni karşılamak amacı ile düzenleniyor. Türkiye'de de böylesi festivallerin sayısı her geçen gün artıyor. Işıl Kasapoğlu'nun yönetiminde Izmrt Belediyesi tarafindan düzenlenen "Uluslararası So- kak Tiyatrolan Festivali", Tamer Levent'in yöneti- mindeTOBAVın düzenlediği "Alçat UluslararasıAma- tör Tıyatrolar Festivali", TURSAK'ın, Garanti Banka- sı finansmanı ile Bodrum'da düzenlediği "Uluslara- rası Çevre Filmleri Festivali", Mimar Sinan Üniversi- tesi"nin düzenlediği "Ahşap Heykel Sempozyumu" ve "Granit Heykel Sempozyumu" gibi etkinlikler, Ya- yıncılar Birliği'nin düzenlediği "Uluslararası Kitap Fu- an", Pozitif'in düzenlediği "Istanbul Müzik Şenliği", Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği'nin "Genç Et- kinlik"ı, Evrensel Kültür Merkezi'nin Bergama'da dü- zenlediği "Dünya Gençliğı Buluşması", Ersin Onay'ın yönetiminde Bilkent Üniversitesi'nce düzenlenen "Anadolu Müzik Festivali" ve Hakan Erdoğan'ın Ak- bank finansmanı ile eylül ayında Istanbul'da düzen- leyeceği "Bach Festivali" bu bağlamda son derece önemli, işlevsel etkinlikler. Kiraz, Vişne, Çilek, Nar, Bma, Yoğurt, Yağlı Güreş ve Deveşenliklerinden sanatşeniiklerinedoğaı bir ge- lişme var gibi... demeye hazırtanıyordum ki... bir baş- ka festival haberi... Şu günlerde Kahramanmaraş'ta bir 'festival" dü- zenleniyormuş: "Kırmızı Biber, Tamana ve Dondur- ma Festivali"\ Dogrusu, festivale katılacak politikaa- lar için malzeme bol; isteyen kırmızj biberin vetarha- nanın nimetlerinden söz açar, isteyen dondurmanın... "Patlıcansız" kültürü, "patlıcanlı" kültürden ay?r- mayı başaran politikacılann ve yerel yöneticilerin sa- yısının artmasını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Ama, bu konuda siyasi partilerimiz sorumluluktan kaçamaz. Yerel yönetimlere gösterecekleri adayian be- lirlerken "patlıcan" testinden geçirmelerinin çok ya- rarlı olacağını düşünüyor kediler... (*) Türk Bilmeceleri II, llhan Başgöz, Kültür Bakan- lığı Yayınlan. Bu Yayınevi Çocuk Edebiyatı Masal Yarısması sonuçlandı • Kültür Servisi - Bu Yayınevi tarafindan düzenlenen 'Çocuk Edebiyatı Masal Yanşması' sonuçlandı. Yanşmaya gönderilen 158 yapıt arasından birinciliğe ; 'Anam Düştü Beşikten' adlı masalıyla Semiha Türkyılmaz layık görülürken ikincilik ödülünü 'Kar Çiçeİderi' ile Hamdullah Köseoğlu, üçüncülük ödülünü ise 'Güneş Öpücükleri' adlı masalıyla Özlem ? Mumcuoğlu aldı. 'Çınar Ağacındaki Gizli Geçit' ile ;J Miyase Sertbanıt birinci mansiyona deger bulunurken *; Adnan Çakmakçıoğlu Özel Ödülü'ne de 'Gül Kız' adlj masalıyla Pakize Özcan layık görüldü. Yanşmada dereceye girenlerin ödülleri, kasım ayında ', gerçekleştirilecek olan 17. Tüyap Kitap Fuan'nda *-l* verilecek. Aynca yanşmada dereceye giren yapıtlar ..^l ödül törenine dek kitap olarak yayımlanacak. ^*" • : • * '
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle